• Sonuç bulunamadı

3. KUR’AN’DA VE TEVRAT’TA HZ İBRAHİM KISSASININ

1.3. Sabiiler ve İnanç Şekilleri

Kur’an’ın Kerim’de üç yerde300 geçen Sabii kelimesi, s-b-e kökünden gelmek suretiyle bir dinden çıkıp başka bir dine girmek, haktan ayrılarak batıla uymak manasındadır.301 Peygamber Arap Müşriklerinin dinini terk ettiği için ona Sabiî diyorlardı. Aynı şekilde yıldızların doğması içinde sa-be-e tabiri kullanılmıştır.302

Bakara suresinde “Şüphesiz, inananlar, Yahudi olanlar, Hıristiyanlar ve Sabiilerden Allah'a ve ahiret gününe inanıp yararlı iş yapanların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlar için artık korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir.”303 buyurulmaktadır.

Bu ayette önce iman edenler ardından Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiiler diye dört sınıf zikredilmiş, böylece Yahudi, Hıristiyan ve Sabiiler müminlerin dışında birer gurup olarak gösterilmiş, Allah’a ve Ahiret gününe inananların kurtulacağı belirtilmiştir. Yine Maide suresinde geçen ayette bu üç sınıfın iman ettikleri takdirde müminlerin sınıfına dahil olacakları anlaşılmaktadır.304

Kur’an’ı Kerim’in bahsettiği Sabiilerin kimler olduğu konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Sabiilerin başlangıçta Hz. Nuh’un şeriatına uydukları, daha sonra sapıttıkları ve Güneş, Ay ve Gezegenleri aracı ilahlar olarak kabul edip onların suretleri

298 Şeşen, Harran Tarihi, s.3-4,36. 299 Gündüz, Sâbiîler Son Gnostikler, s.33.

300 Abdulbâkî, M. Fuad, Mu’cemu’l-Müfehres li Elfazi’l-Kur’ani’l-Kerim, Kahire, 1988, s.506; Bk. el-

Bakara 2/62; el-Maide 5/69; el-Hac 22/17

301 Zebîdi, Muhammed Murtaza, Tâcu’l-Arûs, Mısır, 1306, I, 125-159; er-Râzî, Muhammed b. Ebi Bekr,

Muhtaru’s-Sıhah, Beyrut, 1995, s.375; İbnü’l Esîr, Muhammed el-Cezerî, en-Nihâye fî Ğarîbi’l-Eser (nşr. Tahir Ahmet ez-Zavî-Mahmud Muhammed et-Tenahî), Beyrut, 1979, III, 6; eş-Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, I, 147; el-Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, I, 334.

302 Zebîdi, Tâcu’l-Arûs, s.159; İbnü’l Cevzî, Zâdu’l-Mesîr, I, 91; Sarıçam, İbrahim, Hz. Muhammed ve

Evrensel Mesajı, DİB Yayınları, Ankara, 2004, s.51; bk. Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, I, 314-315.

303 el-Bakara 2/62.

olarak kabul ettikleri putlara tapmaya başladıkları, böylece şirke düştükleri belirtilmiştir.305 Bunun yanında Sabiilerin şirkten uzak bir toplum oldukları ve Harran putperestlerinin Me’mun döneminde bilinçli olarak Sabii adını aldıkları, böylece her iki topluluk hakkındaki bilgilerin karışmış olduğu iddiası da önemini korumaktadır.306

Bazı görüşlerde Sabiilerin meleklere tapan, başka görüşlerde de namaz kılan, oruç tutan ve peygamberleri kabul eden bir inanca sahip oldukları söylenmiştir.307 Yine onların Yahudi, Hıristiyan ve Mecusiler arasında bir fırka olduklarına dair görüşler öne sürülmüştür.308

Sabiilerin ehli kitaptan olup olmadıkları özellikle tartışılmış ve Ebû Hanife onların kestiklerinin yiyileceğini, kadınlarının da nikâhlanabileceğini söylemiştir.309 İmam-ı Şafiî’ye göre şayet onlar Yahudi ve Hıristiyan dinine mensup iseler kestikleri yiyilebilir ve kadınları nikâhlanabilir. Ancak Ehl-i Kitap kabul edilmezlerse ne kestikleri yiyilebilir, ne de kadınları nikâhlanabilir.310 Görüldüğü gibi Sabiilerin kim oldukları gerek Müslümanlar gerekse gayri Müslim müellifler arasında tartışmalıdır.

Müsteşriklerin çoğu Kur’an’da geçen Sabiilerin Hz. Yahya’ya tabi olan Mandeenler olduklarını ileri sürmektedirler.311

İbn Nedim (ö.385/995)’e göre Halife Me’mun Harran bölgesinden geçerken bazı insanlarla karşılaşır ve onların tarzlarını hiç beğenmez. Bunlar da canlarını kurtarmak ve zımmi statüsünü elde etmek için Sabii olmaya karar verirler ve Harran sabiiliği bu andan itibaren oluşmaya başlar.312

İbn Hazm (ö.456/1064)’a göre onlar Hz. İbrahim’in peygamberliğini kabul etmezler.313 Çünkü onlara göre Hz. İbrahim önceleri Sabii iken, daha sonra onlardan ayrılmıştır.314

305 eş-Şehristânî, Muhammed b. Abdulmelik b. Ahmed, el-Milel ve’n-Nihal (nşr. Muhammed Seyyid

Keylanî), Dâru’l-Marife, Beyrut, 1404, II, 257; Ebu’s-Suûd, İrşâdu’l-Akli’s-Selîm, I, 108; Ahmet Cevdet, Kısas-ı Enbiya, byy., 1985, I, 7.

306 Gündüz, Sâbiîler Son Gnostikler, s.33-34.

307 İbn Kesîr, İmaduddîn Ebi’l Fidâ İsmail ed-Dımeşkî, Tefsîru’l-Kur’an’il-Azîm, Beyrut, ts., I, 147, II,

110; el-Mısrî, Şihabuddin Ahmed b. Muhammed, et-Tıbyân fî Tefsîri Ğarîbi’l-Kur’an (nşr. Fethi Enver ed-Dâbûlî), Dâru’s-Sahâbe, 1. Baskı, Kahire, 1992, s.301.

308 el-Mahalli, Celâleddin-es-Süyûtî, Celâleddin, Tefsîru’l-Celaleyn, Dâru’l-Hadîs, 1. Baskı, Kahire, ts.,

s.13; eş-Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, I, 148.

309 el-Cessas, Ebûbekir Ahmed er-Râzî, Ahkâmu’l-Kur’an (nşr. Muhammed Sadık Kamhavî), Dâru

İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut, 1985, III, 328, IV, 283; el-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’an, I, 471.

310 eş-Şafiî, Muhammed b. İdris, Ahkâmu’l-Kur’an (nşr. Abdulğani Abdulhalik), Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye,

Beyrut, 1980, II, 59.

311 Cerrahoğlu, İsmail, “Kur’an’ı Kerim ve Sabiîler”, AÜİFD, Ankara, 1962, Sayı: X, s.105; bk. Esed,

Kur’an Mesajı, I, 19.

312 İbn Nedim, Muhammed b. İshak, el-Fihrist, Dâru’l-Marife, Beyrut, 1978, s.445. 313 İbn Hazm, el-Fasl, I, 84.

İbn Meymun’da onların Hz. Nuh’a değil Hz. Adem’e bağlı olduklarını ifade eder.315

Şehristânî (ö.548/1153)’ye göre Hz. İbrahim döneminde insanlar Sabie ve Hunefa olmak üzere ikiye ayrılmışlardı. Sabiiler Allah’ı tanımada ruhani bir aracıya muhtaç olduklarını söylemişlerdi. Çünkü onlara göre ruhaniler hem temiz hem de Allah’a yakındırlar. Böylece onları heykellerini yapmaya başladılar ve onları aracı görerek ruhanilerden yardım istediler. Zamanla putlara tapmaya başladılar. Bundan dolayı onlara “heykel ashabı” ve “yıldızlara tapanlar” denildi. Hz. İbrahim bunlarla mücadele ederek Hanif dinini ikrar etti.316

Buradan anlaşılıyor ki Sabilik zamana bağlı olarak değişik felsefi ve siyasi tesirler altında kalmak suretiyle değişikliğe uğramıştır. Bu açıdan Sabiiler genelde ilk Sabiiler ve sonraki Sabiiler olmak üzere ikiye ayrılmışlardır. İlk Sabiiler Hz. İbrahim’in bulunduğu dönemde yaşayanlardır.317

Sabiileri iki gruba ayıran Müfessir M. Esed, onları Yahudilik ve Hıristiyanlık arasında tek tanrılı bir dini grup olarak kabul etmekte ve bunların Hz. Yahya’ya tabi olduklarını öne sürmektedir. Esed’e göre islamın ilk yıllarında tek tanrılı dinlerin avantajlarından yararlanmak isteyen ve kim oldukları bilinmeyen bir grup, Sabiin ismini bilinçli olarak kullanmış böylece Harran Sabiileri olarak isim yapmışlardır.318 Buna göre Sabiiler aslında tek tanrılı bir din olmasına rağmen sonradan ayrı ayrı Sabii grupları ortaya çıkmıştır.

Konumuza ışık tutacak olan nokta Hz. İbrahim döneminin gök cisimlerine önem atfedilmiş bir dönem olmasıdır. Bu açıdan o dönemin inanç yapısında –adı ne olursa olsun- Güneş, Ay, Yıldızlara319 inanma gibi bir inancın var olduğu bilinmektedir.

Tarihi süreç içerisinde Sabiilerin değişime uğradıkları gerçeğini şöyle izah edebiliriz: Başlangıçta melekleri ulvi varlıklar olarak kabul etmiş, daha sonra gök cisimleri meleklerin suretleri olarak görülmüş, onlara tapılmaya başlanmış ve gezegenlerin bazen kaybolması sebebiyle onlar adına yapılan putlara tapma dönemi başlamıştır.320

Bu dört dönemi şöyle maddeleştirebiliriz:

315 İbn Meymûn, Delaletü’l-Hairin, s.584.

316 eş-Şehristânî, el-Milel ve’n-Nihal, II, 8-20; Şeşen, Harran Tarihi, s.41.

317 Cerrahoğlu, “Kur’an’ı Kerim ve Sabiîler”, s.105; Sabiiler Muvahhid olanlar ve Müşrik olanlar şeklinde

de bir taksimata tabi tutulmuşlar. Bilgi için bk. Sarıkavak, Kazım, Düşünce Tarihinde Urfa ve Harran, TDV Yayınları, Ankara, 1997, s.47-49.

318 Esed, Kur’an Mesajı, I, 19; Geniş bilgi için bk. Gündüz, “Kur’an’daki Sâbiîlerin Kimliği Üzerine”,

s.57-62.

319 el-Vahidî, Ali b. Ahmed Ebu’l Hüseyn, el-Vecîz fi Tefsîri’l-Aziz, Beyrut, 1995, I, 110. 320 er-Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, VII, 38.

1- Ashab-ı Ruhaniyat: (Allah’a ulaşmak için melekler aracı kabul edilmiş.) 2- Ashab-ı Heyakil: (Gezegenler meleklerin heykelleri olarak kabul edilmiş.) 3- Ashab-ı Eşhas: ( Yeryüzünde gezegenler adına putlar yapılmış.)

4- Ashab-ı Hululiyye: ( Allah yedi gezegen ve şahıslarda hulul yoluyla çoğalmıştır.)

Bu dört dönemi kronolojik olarak sıralamak gerekirse: a) İlahi bir dinden ayrılma

b) Meleklere (ruhanilere) tapma c) Yıldızlara tapma

d) Putlara tapma.321

Hz. İbrahim döneminde Sabiilerin üçüncü ve dördüncü evrelerde yani gök cisimlerine ve putlara tapmakta olduğu kanaati ağır basmaktadır.

Cessas (ö.370/981)’a göre yıldızlara tapan Sabiiler Harran bölgesinde yaşayanlardır. Onları Ehl-i Kitap kabul etmek doğru değildir. Harran ve Sevad bölgesinde yaşayan Sabiilerin inanç şekilleri yedi gezegen ve putlara tapma şeklindeydi.322 Yine Abbasiler döneminde Harran putperestleri Sabii olarak tanımlanmış, Asur-Babil geleneğinin devamı olarak sürdürdükleri yıldız-gezegen kültüne dayalı putperestlik Sabiiliğin karakteristiği olarak belirlenmiştir.323

Bütün bu görüşleri toparlamak gerekirse Kur’an’da Yahudi, Hıristiyan ve Mecusilerle beraber zikredilmiş olması, Sabiiliğin sonradan muharref bir din ve Hz. Muhammed zamanında da müntesiplerinin bulunduğu anlaşılmaktadır.324 Onlara nispet edilen bazı ibadet ve inançlar (namaz, oruç, cennet, cehennem, hesap vb.)325 ile Zebur’a inandıkları326 rivayetleri kendilerinin ilahi bir dinden neşet ettiği ihtimalini güçlendirmektedir.

Bu inancın aynı dönem içinde değişik şekillerde tezahür etmesi daha önce bahsettiğimiz dört safhanın her yerde tamamen gerçekleşmemiş olduğunu gösterir. Çünkü bazı yerlerde ikinci ya da üçüncü safhada kalınmış bazı yerlerde de hiç değişime

321 eş-Şehristânî, el-Milel ve’n-Nihal, II, 8-20; el-Akkad, Abbas Mahmud, İbrahîm Ebu’l-Enbiya

(Mecmuatu’t-Tevhîd ve Enbiya içinde), Dâru’l-Kitâbi’l-Arabî, 1. Baskı, Beyrut, 1970, I, 413; bk. Cerrahoğlu, “Kur’an’ı Kerim ve Sabiîler”, s.106-107.

322 el-Cessas, Ahkâmu’l-Kur’an, III, 328.

323 Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s.51. 324 Kuzgun, Hz. İbrahim ve Haniflik, s.107.

325 Geniş bilgi için bk., Cerrahoğlu, “Kur’an’ı Kerim ve Sabiîler”, s.109-112; Şeşen, Harran Tarihi, s.41-

52.

uğramamıştır. Bu değişikliğin cereyan ettiği topraklarda en son putperestlik ortaya çıkmış, Babil ve Arap putperestliği de bunların bir devamı olarak doğmuştur.327

Sonuç olarak Hz. İbrahim döneminde insanlar gök cisimleri ve putlara tapmak suretiyle tevhid inancından sapmışlardı. Hz. İbrahim kavmiyle mücadele ederek insanların zihinlerine yerleşmiş olan atalar kültünü yıkmaya çalışmış, bunu yaparken de belli usul ve metotlar takip etmiştir. Özellikle akılcı yöntemlerle kavmini düşünmeye zorlamıştır. Kur’an’ı Kerim aklı kullanmaya teşvik ederken, O’nun asıl gayesi insanları düşünerek ve bilerek, bilinçli bir şekilde iman etmelerini sağlamaktır. Bütün peygamberler kavimlerini tevhide davet ederken belli bazı yöntemlerle hareket etmişlerdir. Hz. İbrahim’de bu yöntemleri çokça görmekteyiz.

2. HZ. İBRAHİM’İN TEK İLAH FİKRİNE DAVET BİÇİMİ

Hz. İbrahim insanları tevhid dinine davet ederken bazı yöntemlerle hareket etmiştir. Bu konuda Tevrat’ta herhangi bir bilgi bulunmadığı için, konuyu Kur’an’a ve İslam kaynaklarına göre ele almaya gayret göstereceğiz.