• Sonuç bulunamadı

Gök Cisimlerinin İlah Olamayacağını Ortaya Koyma Şekli

3. KUR’AN’DA VE TEVRAT’TA HZ İBRAHİM KISSASININ

2.1. Gök Cisimlerinin İlah Olamayacağını Ortaya Koyma Şekli

Kur’an’da Hz. İbrahim’in hayatı anlatılırken üzerinde en çok durulan husus, O’nun davetinde takip ettiği ince üslup ve rasyonel tutumudur. Yüce kitabımız tabiat içindeki birçok eşya ve hadiseyi insan aklı ve tefekkürünün önüne sererek ona düşünmesini ve muhakeme etmesini emretmiştir. Hakikat yolculuğuna çıkan insan ilahi bir nurun öncülüğünde çeşitli merhaleleri geçerek başarıya ulaşacaktır. İbrahim (as)’de bu hakikate ulaşmak ve insanları tevhid gerçeğinde buluşturmak üzere bir takım aklî yöntemler kullanmıştır.

Tarih kitapları O’nun doğumu hakkında şöyle bir olaydan bahsederler: Nemrut kendi hâkimiyeti döneminde bir gün rüyasında ay ve güneşi de aydınlatan pek parlak bir yıldızın üzerine doğduğunu görür. Bu rüyanın etkisinde kalan Nemrut, bütün sihirbaz, kâhin ve falcıları rüyasını yorumlamak üzere çağırtır. Onlar da ittifakla memleketinde bu sene bir çocuğun doğacağını, kendisini ve saltanatını yok edeceğini söylerler. O sırada Babilde oturan Nemrut, bulunduğu yeri terk eder, bölgenin bütün erkeklerini oradan çıkarır ve doğan bütün erkek çocukların öldürülmesini emreder. Bir zaman sonra Nemrut işi çıktığı için terk ettiği şehre geri döner. Hz. İbrahim’in babasından başka kimseye güvenmediği için işini ona yaptırtmak ister ve onu şehre gönderir. Onu gönderirken de “sakın hanımına yaklaşma!” diye tembih eder. Âzer de bu konuda mutaassıp olduğunu ve kendisine itaat edeceğine dair söz verir. Şehirde Nemrut’un ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra hanımına gidip onu görmek ister. Ancak kendisine hâkim olamaz ve hanımıyla ilişkiye girer. Bunun üzerine eşini alarak Kûfe ile Basra arasında bir köye getirir ve onu bir mağaraya yerleştirir. Zaman zaman onun ihtiyaçları için mağaraya gider gelirdi. Uzun bir müddet geçip bir şey zuhur etmeyince, Nemrut: “Demek ki bu yalancı sihirbazların uydurmasıymış” diyerek, herkesin yerlerine dönmesini emreder.

İbrahim bu sırada mağarada dünyaya gelmişti. O’nun Allahın lütfuyla çok hızlı bir şekilde büyüdüğü, hatta on beş ayda on beş yıl yaşamış kadar geliştiği rivayetlerde geçmektedir. O artık bir delikanlı olmuş ve Kral da bu olayı unutmuştur.

İbrahim anne ve babasından başka kimseyi görmeden büyür. Bir gün babası yakınlarına: “Benim bir oğlum var, onu saklamıştım. Acaba şimdi getirsem kral ona bir zarar verir mi?” diye sorar. Onlar da korkacak bir şeyin olmadığını söyleyerek oğlunu alıp getirmesini isterler. Âzer gidip oğlunu mağaradan getirir. İbrahim (as) mağaradan çıkınca hayvanlara kuşlara diğer mahlûkata bakar. Bunların ne olduğunu sorar. Babası da bunları tek tek izah eder. İbrahim (as), “bu yaratıkların bir Rabbi olmalıdır!” der.328 O, doğru yolu gösteren ve sapıklıktan kurtaranın Yüce Allah olduğunu biliyordu. Bu sebeple İbrahim (as)’in kastı da başka bir Rab değil, alemleri var eden Yüce Allah’tır.

Onun mağaradan çıkışı güneşin batmasından sonra idi. Başını semaya kaldırdı ve parlak bir yıldız gördü. Olayı bir bütün olarak görenler, hikâyenin bundan sonraki kısmını En’am suresine atfederek anlatmaktadırlar.

Kur’an İbrahim (as)’in gök cisimleri konusundaki akıl yürütmelerini şöyle anlatır: “İbrahim, babası Âzer'e, Putları tanrı olarak mı benimsiyorsun? Doğrusu ben seni ve milletini açık bir sapıklık içinde görüyorum demişti.”

“Yakinen bilenlerden olması için İbrahim'e göklerin ve yerin hükümranlığını şöylece gösteriyorduk: “Gece basınca bir yıldız gördü, “İşte bu benim Rabbim!” dedi. Yıldız batınca, “batanları sevmem.”dedi.” “Ayı doğarken görünce, “İşte bu benim Rabbim!” dedi, batınca, “Rabbim beni doğruya eriştirmeseydi and olsun ki sapıklardan olurdum.” dedi.” “Güneşi doğarken görünce “işte bu benim Rabbim, bu daha büyük!” dedi. Güneş batınca, “Ey milletim! Doğrusu ben ortak koştuklarınızdan uzağım.” dedi.” “Doğrusu ben yüzümü, gökleri ve yeri yaratana, doğruya yönelerek çevirdim, ben ortak koşanlardan değilim.”329

İbrahim (as)’in babasının kim olduğu hakkında daha önce bilgi vermiştik. Kur'an ayetlerinde anlatılan İbrahim Peygamber'le kavmi arasındaki tartışmanın gerçek niteliğini anlamak için devrin dinî ve sosyal şartlarını göz önünde bulundurmak gerekir. Bunun için O’nun İçinde yaşadığı çevrenin inanç şekilleri üzerinde de ayrıntılı olarak daha önce durmaya çalıştık. Burada üzerinde durmamız gereken en önemli sorular, Hz. İbrahim gerçekten yıldızlara ilah gözüyle mi baktı? Buradaki gök cisimlerini gerçekten

328 et-Taberî, Târîh, I, 143; et-Taberî, Câmiu’l-Beyân , V, 244-245; Arslan, Ali, Büyük Kur’an Tefsiri,

(Hulâsatü’t-Tefasir), Okusan Yayıncılık, İstanbul, ts., V, 79-83; bk. er-Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, VII, 49- 50; Köksal, Büyük Peygamberler Tarihi, I, 167-172; Harman, “İbrahim”, XXI, 269.

de ilk defa mı gördü? Neden yıldız, ay, güneş şeklinde küçükten büyüğe doğru bir sıra izledi? Başlangıçta böyle bir şüphesi var mıydı? Bu şüphe Halilurrahman makamına çıkacak birisi için makul mü? Peygamberler nübüvvet öncesinde ismet vasfını koruyamamışlar mı? Soruları olacaktır.

Hz. İbrahim’in gök cisimlerinden hareketle adım adım gerçek tanrıya gidişini haber veren bu ayetler hakkında çok çeşitli yorumlar yapılmıştır. Bu yorumların sebebi burada zikri geçenin bir peygamber olmuş olmasıdır. Çünkü burada peygamberlerin ismet sıfatına uygun düşmeyecek bir durum söz konusudur. Hz. İbrahim geçici de olsa yıldız, ay ve güneşi tanrı olarak kabul etmektedir. Halbuki Allahtan başka ilahlara inanmak şirktir ve şirk en büyük günahtır. Kur’an’da Hanif ve Müslim bir muvahhit olarak tarif edilen ve Allah’ı birleyenlerin lideri olarak tanınan İbrahim (as)’e böyle bir isnatta bulunmak doğru olmasa gerek.330

Bu olayın vuku bulduğu yer, zaman ve gerçek hikmeti müfessirler arasında tartışmalıdır. Bu konuda çeşitli görüşler bulunmaktadır.