• Sonuç bulunamadı

3. HZ İBRAHİM’İN MÜCADELESİNDEKİ RASYONEL TAVIRLAR

3.3. Kavmiyle Olan Mücadelesi

Bütün peygamberler tevhid dinini tebliğ etmek üzere gönderilmişlerdir. Hepsinin amacı insanlara karşı uyarıcı ve birleştirici görevini en güzel şekilde yapmaktır.

Bu tebliğ zincirinin en önemli halkalarından birini oluşturan Hz. İbrahim’in mücadele örneği, tamamen düşündürmeye ve düşünerek inanmaya yöneliktir. Kur’an’da O’nun kavmiyle olan mücadelesi, incelenmeye ve anlaşılmaya değer bir olaydır.

Yüce Rabbimiz Hz. İbrahim’in mücadelesini şöyle anlatır: “And olsun ki, daha önce İbrahim'e de akla uygun olanı göstermiştik. Biz onu biliyorduk. İbrahim, babasına ve milletine: “Bu tapınıp durduğunuz heykeller nedir?” demişti. “Babalarımızı onlara tapar bulduk.” demişlerdi.

İbrahim: “And olsun ki sizler de babalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz.” deyince: “Sen bize gerçeği mi getirdin yoksa şaka mı ediyorsun?” dediler. O şöyle dedi: “Hayır; Rabbiniz, göklerin ve yerin Rabbidir ki onları O yaratmıştır. Ben de buna şahitlik edenlerdenim.”

“Allah'a yemin ederim ki, siz ayrıldıktan sonra, putlarınıza bir tuzak kuracağım!” “Hepsini paramparça edip, içlerinden büyüğünü ona başvursunlar diye, sağlam bıraktı.”

437 Şimşek, Kur’an’ın Ana Konuları, s.120. 438 Tâhâ 20/43-44.

Milleti: “Tanrılarımıza bunu kim yaptı? Doğrusu o zalimlerden biridir.” dediler. Bazıları: “İbrahim denen bir gencin onları diline doladığını duymuştuk.” deyince, “O halde bunların şahitlik edebilmeleri için onu halkın gözü önüne getirin.” dediler.

İbrahim gelince, ona: “Ey İbrahim, bunu tanrılarımıza sen mi yaptın?" dediler. İbrahim: “Tam tersine onu şu büyükleri yapmıştır, konuşabiliyorlarsa onlara sorun.” dedi.Kendi kendilerine: “Doğrusu siz haksızsınız”, sonra kafalarında olan eski inançlarına dönerek:

“Ey İbrahim! Bunların konuşmayacağını, and olsun ki, bilirsin.” dediler. İbrahim: “O halde, Allah'ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar veremeyecek olan putlara ne diye taparsınız? Size de, Allah'ı bırakıp taptıklarınıza da yazıklar olsun! Akletmiyor musunuz?” dedi.

Onlar: “Bir şey yapacaksanız, şunu yakın da tanrılarınıza yardım edin.” dediler. Biz: “Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve zararsız ol” dedik. Ona düzen kurmak istediler, fakat Biz onları hüsrana uğrattık.” 440

İbrahim (as)’e rüşdün verilmesi peygamberlik, din, hidayet, hüccet, burhan gibi kavramlarla izah edilmiştir.441 Hz. İbrahim insan sıfatını taşıyan kişiler tarafından değil, bizzat Allah tarafından doğruya erişmiştir.

Burada dikkat çeken çok önemli prensipler bulunmaktadır. Hz. İbrahim “Bu tapınıp durduğunuz heykeller nedir?” diyerek, kendisine ibadet edilen nesneler hakkında önce soru soruyor. Bu yöntem aslında maksada ulaşma konusunda açıktan ilzam ve iskat için, karşı koymadan daha etkili bir yöntemdir. Çünkü hasımla tartışmaya girişmek, onu diğer delilleri dinlemekten uzaklaştırır.442 Hz. İbrahim de bu yöntemle önce onların dikkatlerini bir soru üzerinde yoğunlaştırır. Daha sonra da asıl maksadını ikna delilleriyle gerçekleştirmeye çalışır.

“Babalarımızı onlara tapar bulduk” şeklinde cevap vermeleri, onların delil getiremeyeceğini, çaresizlikten atalarının dinlerine sığındıklarını göstermektedir.443

İbrahim (as) putların hiçbir güce sahip olmadıklarını, “Rabbiniz, göklerin ve yerin Rabbidir ki onları O yaratmıştır.” ifadeleriyle ortaya koymuştur. O, söylediklerini delille ispatlayabileceğini vurgulamak için de444 “Ben de buna şahitlik edenlerdenim.” demişti.

440 el-Enbiya 21/51-70.

441 el-Mâtürîdî, Te’vîlât’u Ehli’s-Sünne, III, 332; er-Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, XI, 181. 442 eş-Şâtıbî, el-Muvâfakât, IV, 335.

443 el-Mâtürîdî, Te’vîlât’u Ehli’s-Sünne, III, 333. 444 er-Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, XI, 183.

Hz. İbrahim bundan sonra kavmine karşı delil olarak kullanmak için putlara bir tuzak kuracağı söyler ve bütün putları paramparça edip, içlerinden büyüğünü ona başvursunlar diye, sağlam bırakır. Amacı tedrici olarak kavmini tefekküre sevk etmekti.

Onlar putlarının başına gelen bu olaydan sonra Hz. İbrahim’e gelerek “Ey İbrahim, bunu tanrılarımıza sen mi yaptın?” dediler. Bu soru İbrahim (as) için tam bir fırsat doğurmuştu. Şimdi akıllarının gittiği bu aşağılık düzeye uygun bir cevap gerekiyordu ve “Tam tersine onu şu büyükleri yapmıştır, konuşabiliyorlarsa onlara sorun.” diye cevap verdi. Şimdi artık bocalamakla karşı karşıya kalacak ve kendi akılsızlıklarını fark edeceklerdir. Çünkü O’nun amacı onların cehaletlerini ortaya koymaktı ve bunun için de baltayı büyük putun boynuna asarak445 bir metot uygulamıştır.

Onlar: “Ey İbrahim! Bunların konuşmayacağını, and olsun ki, bilirsin” dediklerinde, İbrahim (as) delillerini sıralamaya başlar: “O halde, Allah'ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar veremeyecek olan putlara ne diye taparsınız?446 “Çağırdığınız zaman sizi duyarlar veya size bir fayda ve zarar verirler mi?”447 dedi.

İbrahim Peygamber tevhidi kavminin fikri düzeylerine göre onların anlayabileceği ve hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde anlatmıştır.448 Hedefi, inanmanın taklit yerine tahkike dayanması gerektiğini somut göstergelerle ortaya koymaktır.

Ebû Hureyre’den rivayet edilen bir hadise göre Resulullah (sas) şöyle buyurmuştur:

İbrahim (as) üç yerde yalan söylemiştir. Bunlardan ikisi Allah’ın zatıyla ilgili, birisi de zevcesi Sare ile ilgilidir. Allah’ın zatıyla ilgili olanlardan ilki, kavmi kendisini bayrama götürmek istediğinde

َِ

ٌ

ِإ

“Ben hastayım” demesi, diğeri ise putları kırıp kavmiyle karşı karşıya kaldığında

اََه

ُْهَُِآ

َََُ

َْ

“Bilakis şu büyükleri yapmıştır”

sözüdür. Üçüncüsü de şudur: Hz. İbrahim eşi Sare ile beraber Mısıra gittiğinde oradaki kralın kendisine kötülük yapmasından korkarak,

ِ!ْ"ُأ

َه

“Bu kız kardeşimdir”

demiştir.449

445 er-Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, XI, 186. 446 el-Enbiya 21/65.

447 eş-Şu’arâ 26/72-73.

448 ez-Zuhaylî, et-Tefsîru’l-Münîr, III, 270.

449 el-Buhârî, “Enbiya”, 9, “Buyû”, 100, “Hibe”, 36, “Nikâh”, 12, “İkrâh”, 6; Müslim, “Fedâil”, 154,

Burada Hz. İbrahim (as)’e üç yalanın dayandırıldığı ifade edilmektedir. Bunlardan ilk ikisi Kur’an’da yer alırken450 diğeri sadece hadislerde geçmektedir.

Bir peygamberin yalan söylemiş olması mümkün mü acaba? Böyle bir durum peygamberin mesajını olumsuz anlamda etkilemez mi? Bu sorular âlimler tarafından tartışılmış ve değişik görüşler ileri sürülmüştür:

İbrahim (as)’in yıldızlara bakarak “ben hastayım” demesi Kur’an’da şöyle ifade edilir: “İbrahim babasına ve milletine şöyle demişti: “Nelere kulluk ediyorsunuz?” “Allah'ı bırakıp uydurma tanrılar mı istiyorsunuz? Âlemlerin Rabbi hakkındaki sanınız nedir?” “İbrahim yıldızlara bir göz attı ve “Ben rahatsızım.” dedi. “Onu bırakıp gittiler. O da onların tanrılarına gizlice yönelip: “Sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz? Ne o, konuşmuyor musunuz?” dedi.”451

Babası İbrahim (as)’i bayrama götürmek ister. Ancak Hz. İbrahim putlar için yapılacak bu törene katılmamak için önce yıldızlara bakar ve sonra da hasta olduğunu söyler. Âzerin amacı oğlunu putperest yapmak için bayrama götürmektir. Ancak Hz. İbrahim hasta olduğunu ve bayrama gidemeyeceğini, hatta vebaya tutulduğunu söyler.452 Kavmi onu terk edip gittiğinde, kendi kendine;“Allah'a yemin ederim ki, siz ayrıldıktan sonra, putlarınıza bir tuzak kuracağım!”453 diyerek oradan puthaneye gider

İbn Kesîr’e göre, Hz. İbrahim bu sözü kavminin putlara tapması sebebiyle kalben rahatsız olduğunu kastederek söylemiştir.454

Elmalılıya göre kendileriyle beraber ibadet teklif ettikleri için yıldızlara baktı ve sanki yıldızların hükümlerine bakıyormuş gibi yerlerini, bağlantılarını gözden geçirdi, onlar müneccim oldukları için o da onlarla istidlal ediyormuş gibi görünerek ben keyifsizim, dedi. Onların tekliflerinden rahatsız olduğunu kastediyordu.455

Yine “ben hastayım” sözünün yalan olduğunu söyleyebilmek için İbrahim (as)’in gerçekten hasta olmadığını ispatlamak gerekir. Muhtemeldir ki o bu sözüyle kavminin putlara tapmaları ve hidayetten yüz çevirmeleri sebebiyle kalbinin ve gönlünün hüzün ve kederle dolduğunu kastetmiştir.456

450 es-Saffât 37/89; el-Enbiya 21/63. 451 es-Saffât 37/85-92.

452 et-Taberî, Târîh, I, 145. 453 el-Enbiya 21/57.

454 İbn Kesîr, İmaduddîn Ebi’l Fidâ İsmail ed-Dımeşkî, Muhtasar Tefsîru İbni Kesîr (nşr. Muhammed Ali

es-Sâbûnî), Beyrut, ts., III, 185; Ayrıca bk. er-Râzî, İsmetu’l-Enbiyâ, s.59.

455 Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, VI, 442; es-Sâbûnî, Safvetu’t-Tefâsîr, III, 39; Tabbârâ, “Hz. İbrahim”,

s.555.

İbn Hazm’a göre her yalan günah değildir. Aksine Allah’a itaat kabul edilen, söylenmesi farz ve vacip olan, terk edeni isyankar yapan yalanlar vardır. Hz. İbrahim’den sadır olduğu rivayet edilenlerin hepsi yasaklanan cinsten değil, övülen cinsten yalanlardır.457

Bir hadiste Allah Resulü (sas) “İki kişinin arasını düzeltmek için gerçek dışı bir söz söyleyen kimse yalancı değildir”458 buyurmaktadır. Buna göre düşündüğümüzde Hz. İbrahim’in yalan söylediğini kabul etmek doğru değildir. Çünkü bu bildiğimiz anlamdaki yalandan farklı bir maksat taşımaktadır.

Râzî, bütün muhakkik alimlere göre “Bilakis şu büyükleri yapmıştır.” ifadesi yalan sayılmaz diyor. Bunun yalan olamayacağına dair bazı izahlar getirmiştir:

Onun maksadı bu işi kendisinin yaptığını iyice ortaya koyup belirtmektir. Bunu güzel yazı yazan bir insan örneğiyle açıklar. Hattı güzel olan bir insanın yazdığı bir yazıya işareten “Bunu sen mi yazdın?” dediğinde, karşıdakinin “Yok canım sen yazmışsın.” şeklinde verilmiş bir cevaptır.

İnsanlar büyük puta çok büyük önem verdiklerinden, Hz. İbrahim buna öfkelenmiş ve bu nedenle gidip putları kırmıştır. Dolayısıyla bu işi yapmaya sebep olana nispetle böyle söylemiş.

Hz. İbrahim onlara sanki şöyle söylemiştir. Sizler onların büyüğünün bunları yaptığını her halde yadırgamazsınız. Çünkü ilah olduğu iddia edilen bir varlığın, buna kadir olması gerekir.

Bu fiilin putların büyüklerine nispet edilmesi, onların konuşabilir olmaları şartına bağlanmıştır. Zira onların konuşmaları imkânsız olunca, bu işin faili olmaları da imkânsızdır.

Hz. İbrahim’in bu sözünde takdim ve tehir de olabilir. Sanki şöyle söylemiştir: “Doğrusu şu büyükleri. Eğer konuşabiliyorlarsa sorun onlara.” 459 Söz konusu işi büyüklere yüklüyor ama konuşmaları şartını ileri sürüyor. Onlar konuşamadıklarına ve kendilerini savunamadıklarına göre, ilah olmaları da mümkün değildir.

“Onlara sorun, eğer konuşabilirlerse” cümlesi, İbrahim (a.s)’in yalan söylemediğinin apaçık bir delilidir. İbrahim (a.s)’in bununla yapmak istediği, onların, putların kendilerini korumak üzere hiç bir şey yapamamış olmalarının, hatta çaresiz ve

457 İbn Hazm, el-Fasl, IV, 5-6. 458 el-Buhârî, “Sulh”, 2.

güçsüz oldukları için konuşamamalarının farkına varmaları ve bunu kabul etmeleriydi.460 O, bunu tebliğde bir metot olarak kullanmıştır. Artık sözden fiile yönelmiş, diliyle değiştiremediği kavmini eliyle değiştirmeye karar vermiştir. Fakat eyleme geçerken çok dikkatli olmak zorundayız. Taktiklerimiz zarara sebebiyet vermemelidirler.461 Hz. Yusuf da Mısır’da kardeşinin yanında kalmasını sağlamak için yükleri içine bir su kabı koyarak böyle bir taktik uygulamıştır.462

O’nun amacı kavminin yanlış düşüncelerini kendilerine somut örneklerle ve tatbiki olarak anlatmaktı. Çünkü tatbiki şeklin nefse irşat ve vaazdan daha büyük bir etkisi vardır. Nitekim “And olsun ki, daha önce İbrahim'e de akla uygun olanı göstermiştik. Biz onu biliyorduk.”463 ayeti, Hz. İbrahim’in aklı ve düşünceyi harekete geçirmeye yönelik bir mücadele sergilediğini gösterir.

Hz. İbrahim Şuara suresinde ise daha farklı ilkeler ortaya koyarak kavmini düşünmeye davet etmiştir:“İbrahim, babasına ve milletine: “Nelere tapıyorsunuz?” demişti. “Putlara tapıyoruz, onlara bağlanıp duruyoruz demişlerdi.” İbrahim: “Çağırdığınız zaman sizi duyarlar veya size bir fayda ve zarar verirler mi?” demişti. “Hayır, ama babalarımızı da bu şekilde ibadet ederken bulduk.” demişlerdi. İbrahim: “Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır.”

“Dostum ancak Âlemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O’dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O’dur.”

“Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat. Sonrakilerin beni güzel şekilde anmalarını sağla. Beni nimet cennetine varis olanlardan kıl. Babamı da bağışla, o şüphesiz sapıklardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allah'a temiz bir kalple gelenden başka kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni rezil etme.” demişti.”464

“Hz. İbrahim ile puta tapıcı kavmi arasındaki mücadelenin anahtar terimleri, bağımlı akıl ve vicdan konuları etrafında dönüp dolaşmaktadır. Bu olayda mantık ve akıl bakımından doğruluğun bilgisine ulaşan ve üstelik bu doğruluk vicdanları (enfusihim)

460 el-Mevdûdî, Tefhîmu’l-Kur’an, III, 314. 461 İyibildiren, “Kur’an’da İbrahim (a.s.)”, s.76. 462 Yûsuf 12/70.

463 el-Enbiya 21/51. 464 eş-Şu’arâ 26/70-89.

tarafından da teyit gören kavim, her şeye rağmen eski hallerine dönüşün trajik örneklerini sergilemektedirler.”465

Düşünebilen ve aklını kullanabilen kimselerden putlara tapmak gibi yanlış davranışlar beklemek mümkün değildir. Çünkü onlar tapınma objesi olmaya layık değiller. Bu nedenle insanların Allah’ı bırakıp putlara tapmaları, akıl nimetini doğru kullanmayışlarının bir sonucudur.466

Tebliğle ilgili meselelerde peygamberlerden kizbin vuku bulduğunu söylemek tasavvur bile edilemez. Çünkü bu konudaki en küçük bir yalan dahi onların sözlerine olan güveni sarsabilir. Resûlullah (sas)’ın “yalanın ikisi Allah’ın zatıyla, biri de Sare ile ilgili” sözünden anlaşılan şudur: Bu sözler muhatabın anlayışına göre yalandır. Hz. İbrahim’in Sare için kardeşim dediği sözün manası “din kardeşi” olmasıdır. Eğer bu gerçekte yalan ise o zaman zalimin zulmünden kurtulmak için bu dinen caizdir.467

Bu olay kurnazlık olarak da kabul edilip, zorda kalınması sebebiyle yalan söylemenin sakıncası olmadığı söylenmiştir.468 Râzî’ye göre bu olay ahad haber olup kesin delili bulunmamaktadır. Ancak haber doğruysa şayet, zahiren yalan gibi gözükse de aslında Hz. İbrahim’in kastettiği dindeki kardeşliktir.469

İbrahim (as)’in hanımına kız kardeşim demesinin acaba nasıl bir faydası olabilir? Zalim bir kişiye karşı bu söz ne anlam ifade eder? İbnül Cevzî’ye dayandırılan bazı görüşlere göre kendisi bu konuyu anlamak için bir dizi araştırmalara gerek duyar. O’na göre bu zalim melikin teb’ası Mecusi idi. Mecusilerde bir kız evlenince, bunun kocası kardeşi olur ve kendisine kardeş denilmesine başkalarından daha fazla hakkı bulunurdu. Hz. İbrahim bu cevabıyla Melikin şeriatına göre hareket etmiş ve böylece kendisini korumuştur.470

Kitab-ı Mukaddes tefsirlerinde de aynı konu ele alınmış ve Hz. İbrahim’in buradaki ifadesinden anlaşılması gerekenin yakın akraba olduğu söylenmiştir. Dolayısıyla Hz. İbrahim’in söylediği yanıltıcıdır ama yalan değildir. Kaldı ki İbrahim (as) Sara’nın eşi olmadığını da hiçbir zaman söylememiştir. Gerar halkı Sara’nın evli

465 Bulaç, İslam Düşüncesinde Din-Felsefe / Akıl-Vahiy İlişkisi, s.281. 466 Yitik, “Hz. İbrahim’in İnanç Konusundaki Rasyonel Çabaları”, s.147.

467 el-Mübârekfûrî, Ebu’l-Alâ Muhammed Abdurrahmân, Tuhfetü’l-Ehvezî bi Şerhî Câmiî’t-Tirmizî,

Dâru’l Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, ts, IX, 5; Canan, İbrahim, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları, Ankara, 1995, XV, 7.

468 Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, XV, 9. 469 er-Râzî, İsmetu’l-Enbiyâ, s.60.

470 İyibildiren, “Kur’an’da İbrahim (a.s.)”, s.101; Ayrıca bk. et-Tefsîru’t-Tatbîkî li’l-Kitâbi’l-Mukkaddes,

olup olmadığıyla ilgilendiği için Avraam’ın böyle bir yönteme başvurduğu anlatılmaktadır.471

Hz. İbrahim’in bu sözünü yalan olarak görmek doğru değildir. Çünkü O gerçeği söylediği taktirde, zalim kral tarafından öldürülme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktı. Belki ilahi bir yönlendirmeyle ve belki de kralın adetlerine uygun olarak böyle davranması gerekiyordu.

471 Farsi, Tora ve Aftara-Bereşit, I, 134.

4. İTİKÂDİ KONULAR AÇISINDAN HZ. İBRAHİM

4.1. İslam Öncesi İtikâdi Anlayışlar

İslam öncesi dönemdeki itikâdi anlayışlar, hayatın sadece bu dünyadan ibaret olduğu şeklindeydi. Bu açıdan Kur’an’dan bazı örneklerle bu konuyu izah etmek gerekmektedir.

4.1.1. Hayat ve Ölüm Anlayışı

İslam dini gelmeden önce insanların hayat ve ölüm anlayışları, Kur’an’ın inanç sistemiyle bağdaşmamaktadır.

Kur’an’da müşriklerin ölüm, ölüm ötesi ve dirilme hakkındaki inançları açık bir şekilde anlatılmaktadır:

“Hayat ancak bu dünyadakinden ibarettir, biz dirilecek değiliz dediler.”472

“İnsan kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmez mi ki hemen apaçık bir hasım kesilir ve kendi yaratılışını unutur da; “Çürümüş kemikleri kim yaratacak” diyerek, Bize misal vermeye kalkar?”473

“Doğrusu inkârcılar, "Ölüm bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize” derler.474

“Hayat, ancak bu dünyadaki hayatımızdır. Ölürüz ve yaşarız; bizi ancak zamanın geçişi yokluğa sürükler.” derler. Onların bu hususta bir bilgisi yoktur, sadece böyle sanırlar.”475

Şöyle söylerlerdi: "Öldüğümüzde, toprak ve kemik yığını olduğumuzda mı, biz mi tekrar dirileceğiz?” “Önce gelip geçmiş babalarımız da mı? “De ki: “Şüphesiz öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün belirli bir vaktinde toplanacaklardır.”476

Bütün bu ayetler inanmayan toplumların ahiret anlayışlarını net bir şekilde ortaya koymakta, ölüm sonrasının açıkça inkâr edildiği bilgisini vermektedir. Aynı duruma

472 el-En’am 6/29. 473 Yâsîn 36/78. 474 ed-Duhân 44/34-35. 475 el-Câsiye 45/24. 476 el-Vâkıa 56/47-50.

Kur’an’daki delillerin yanı sıra, İslam öncesi Arap şiir ve yazıtlarında da ahiret hayatıyla ilgili karamsar tablolar çizildiğine rastlanmaktadır.477

Buna göre ölüm ve insanın varlığı tam bir yokluğa gömülmektedir. Bu “kabirden sonra hiçbir şey yoktur” anlayışından doğan bir tür nihilizmdir.478

Müşrikler kendilerini yok edecek şeyin dehr479 olduğunu söylemektedirler. Dehr kavramı İslam öncesi Arapların hayata ve ölüme ilişkin inanışlarında önemli bir yer işgal etmekte idi. Buna göre insan doğduktan sonra varlığını kuvvetli bir unsura teslim eder, onun himayesinde ölüme dek kalır. Ölüm, bu unsurun insana indirdiği son darbedir ve onun adı da dehr’dir.480 Bu anlamıyla dehr insanın tekrar dirilmesinin kabul edilmediği bir inanç bütününde onun varlığına son veren bir unsurdur. İslam öncesi ahiret görüşü bu menfi temel üzerine kurgulanmıştır.

Ayetlerden de anlaşıldığı gibi İslam öncesi Araplarda ölüm yok oluştur. Bu sebeple ölümden sonrası onları hiç ilgilendirmemektedir. Vücut toprağa girdikten sonra çürüyüp toz toprak haline dönüşür, ruh da rüzgârın önünde uçuşup yok olur.

4.1.2. Ölümden Sonra Diriliş

İnsanları yaratan ve yaşatan Yüce Allah, öldükten sonra da onları tekrar yaratmaya kadirdir.

Kur’an’ın ahiret konusunu işlerken izlediği üslup dikkat çekicidir. Ahiretle ilgili kısa ancak anlam yüklü ifadelere yer verir. Özellikle muhatabın dikkatini çekmek için yalın ifadeler yerine sanatlı bir üslup seçer. Vahiy bu üslupla muhatapta vicdani tepkiler uyandırmaktadır.481

Kıyametten sonra gerçekleşecek olan diriliş, ba’s kavramıyla ifade edilmiştir. Ba’s lügatte göndermek, diriltmek manalarına gelir. Istılahta ise, öldükten sonra dirilmek ve Allah’ın ölüleri tekrar diriltmesi, hayata döndürmesi demektir.482 Ba’s ahiret inancının temelini oluşturup, inanılması gereken ana esaslardandır. Öyle ki Âhiret inancı bütün peygamberlerin tebliğ ettiği en temel inanç prensibidir.483

477 Paçacı, Kutsal Kitaplarda Ölüm Ötesi, s.45.

478 İzutsu, Toshihiko, Kur’an’da Allah ve İnsan (tr. Süleyman Ateş), Kevser Yayınları, Ankara, ts. s.83. 479 el-Câsiye 45/24.

480 İzutsu, Kur’an’da Allah ve İnsan, s. 118.

481 Kutub, Seyyid, Kur’an’da Kıyamet Sahneleri Cennet Cehennem (tr. Süleyman Ateş), Ankara, ts., s.13. 482 Gölcük, Şerafeddin-Toprak, Süleyman, Kelâm, Tarih-Ekoller-Problemler, Konya, 2001, s.466. 483 Şimşek, Kur’an’ın Ana Konuları, s.144.

Yüce Allah Kur’an’da dirilişin vuku bulacağını çeşitli delillerle anlatmaktadır. “Ey insanlar! Sizin yaratılmanız ve tekrar dirilmeniz tek bir nefsin yaratılması ve tekrar diriltilmesi gibidir. Şüphesiz Allah işitendir, görendir.”484 buyurmuştur.

“Yeri ve göğü yaratan, bu âlemde sayısız hayat şekillerini ve insanı var eden Allah, elbette yeniden yaratmaya ve bu güne kadar bilinmeyen yeni hayat şekilleri var etmeye muktedirdir.”485

“De ki: “Onları ilk defa yaratan diriltecektir. O, her türlü yaratmayı bilendir.” Yaş ağaçtan size ateş çıkarandır. Ondan ateş yakarsınız. Gökleri ve yeri yaratan, kendilerinin benzerini yaratmaya kadir olmaz mı? Elbette olur; çünkü O, yaratan ve bilendir.” 486

Allah yeşil ağaçtan ateş çıkarabildiği gibi, ışık ve karanlığın, gece ve gündüzün bir birini takip etmesine sebep olması,487 O’nun ölümü ve hayatı da peş peşe getirmeye