• Sonuç bulunamadı

3. BÖLÜM

4.7. Sabırlı Olmak

S

abır kelimesinin değişik anlamları bulunmaktadır. Farklı kaynaklarda sabrın hangi anlamları olduğuna bakıldığında

“Gelecek olan bir şey için acele ve telaş etmeyip beklemek, sükû-net, huzur, dinginlik, sebat, metasükû-net, kendine hâkim olma, kendini tutma, başa gelen acıya karşı telaş ve üzüntü göstermeyip dayanma, dayanıklılık, sızlanmamak, yakınmamak, itidali muhafaza etmek, tahammül, ağrı ve acıya dişini sıkmak, edebi bozmamak, sıkıntı ve belalara sızlanmayı terk etmek, kızgın davranışlara girmemek, dili şikâyetten uzuvları yanlış hareketlerden korumak, kader ve kazaya teslimiyet, işin sonunu gözlemek, dili korumak, öfkeyi yenmek ve kanaat” 92 gibi anlamlarda kullanıldığı görülmektedir.

Hayatın akışı içerisinde insan çok değişik olaylarla karşılaş-maktadır. Bu olaylardan bir kısmı insanı mutlu etmekte, bir kısmı da acı ve elem vermektedir. Mutluluk verenlerin devamı, her insanın ortak arzusu olmakta; acı ve elem verenlerin ise bir an önce son bulması istenmektedir. Ne var ki, mutluluk veren kimi olayların ve bunların devamı insanın elinde olmayacağı gibi, insanı mutsuz kılan kimi olayların ve bunların en kısa sürede sonlanması da insanın elinde olmayabilir. Örneğin bir insanın hasta olması arzu ettiği bir durum değildir, ancak hastalıktan istediği anda kurtulması da imkân dâhilinde olmayabilir. İşte bu durumda hastalığa yakalanan kimse-nin soğukkanlılığını ve sükûnetini bozmaması haline sabırlı olmak denir. Yalnız sabırlı olmak hali tedbirsizlik olarak veya çözüm adına yapılacakları ihmal etmek olarak yorumlanamaz. Gerekli tedbirlere

91 Hâcip, a. g. e. , s. 109

92 Yakup Yüksel, (2006) , “Sabır 1”, Özlenen Rehber Dergisi, Sayı.35, http://www.

ozlenenrehber.com.tr/tr/dergi/35/sabir-1-372.html, Erişim Tarihi.03.06.2018

müracaat edildiği halde hastalık hali devam ediyorsa işte bu durumda isyan etmeden, bağırıp-çağırmadan, kırıp-dökmeden durumu serin-kanlı bir şekilde değerlendirebilme halidir. Bu konuda İslâm tarihinde Hazreti Eyüp Peygamberin hastalıklara karşı takınmış olduğu sabırlı tavır oldukça güzel bir misaldir.

Hayatta başarılı olmak yine herkesin arzulayacağı bir haldir.

Ancak başarı belli bir bedel ödemeyi ve bu uğurda istikrarlı bir şe-kilde mücadele etmeyi gerektirir. Dünden bugüne hedeflere varmak neredeyse mümkün değildir. Bu sebeple başarılı olmak isteyen insanın hedefleri doğrultusunda yılmadan azimle çalışması birinci koşuldur.

Aynı zamanda hedefe gidilen yolda insanın karşısına birçok engel çı-kacaktır. Bütün bu engelleri de heyecanını kaybetmeden aşma iradesi gösterebilmek gerekir. Bu yolculukta insanın en çok ihtiyaç duyduğu özellik sabırlı olmasıdır. Milletimizin irfanı bu durumu “Sabreden derviş muradına ermiş” sözüyle çok güzel bir tarzda ortaya koymuştur.

Yine bu anlamda Yunan filozof Herakleitos’un “Taşı delen suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir” sözü oldukça manidardır. Bu konuda öğrenim hayatının başında öğrenim gördüğü alanın en tepesinde yer almayı düşünen bir öğrenci için sabrı ne kadar önemli olduğu düşünülebilir. Zira bu öğrenci gerekli eğitim/öğretim alt yapısına sahip olmak için ciddi bir mesai harcayacaktır. Sonrasında sektörde belki çok alt düzeyde göreve başlayacak, birikimlerinin artmasına paralel olarak daha üst işletmelerde görev almayı deneyecek ve belki yıllar sonra o sektörün en üst tepe yöneticilerinden biri olma imkânına ulaşabilecektir.

Sabır bazen de hem kendimizin hem de diğer insanların zararı-na olacak davranışlarda bulunmamak için gösterilecek direnç olarak da yorumlanabilir. Öyle ki, insanın içinde bulunan kimi dürtüler yer yer onu kendine ve topluma zarar verici davranışlara itmeye zorlayabilir.

Bu durumlarda akl-ı selim davranıp sabırlı olunduğunda hem birey hem de toplum doğması muhtemel zararlardan korunmuş olacaktır.

Günümüzde birçok insan sağlığa zararını bildiği halde sigara içebil-mekte ve bir süre sonra tiryaki konumuna gelebiliçebil-mektedir. Hâlbuki

bu tip bir tercih yapmazdan evvel bu tercihe kendini zorlayan iç ve dış etkilere karşı sabırla direnç koyabilmeyi başarsa sigara kullan-manın maddi ve manevi zararlarından hem kendisi hem de toplum korunmuş olacaktır.

Kur’an-ı Kerim’de 70’ten fazla ayet-i kerime sabrı emir ve teşvik eder. Ki bunlardan biri de “Allah ü Teâlâ sabredenlerle bera-berdir” müjdesidir.

Allah ü Teâlâ bir hadis-i kutside şöyle buyuruyor: “Kullarımdan birine bedeninde veya malında ve evlâdında bir musibet verdiğim zaman güzel bir sabır ile karşılarsa kıyamet günü ona hesap sor-maktan hayâ ederim.”

Bir başka hadis-i kutside Allah (cc):

“Kim benim kazama teslim olmaz, belâma sabretmez ve ni-metlerime şükretmezse kendisine benden başka bir Rab bulsun!”

buyurmaktadır.

Hz. Mevlana, “Ayın geceye sabretmesi onu aydınlatır; gülün dikene sabretmesi onu güzel kokulu yapar. Bütün Peygamberlerin inkârcılara sabretmeleri onları Hakk’ın özel kulu ve talihli yaptı”

ifadeleriyle sabrı veciz bir şekilde açıklamıştır.

“Çin’de yetişen Bambu ağacının önce tohumu ekilir, sula-nır ve gübrelenir. Birinci yıl tohumda herhangi bir deği-şiklik olmaz. Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez. Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir. Fakat inatçı tohum bu yılda da filiz vermez. Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da Bambuya su ve gübre vermeye devam ederler.

Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru Bambu yeşer-meye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır. Çin Bambu ağacı 27 metre boyuna altı hafta da mı yoksa beş yılda mı ulaşmıştır?

Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum, beş yıl süresince su-lanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edilebilir miydi? Toprağa atılan tohuma belli aralıklarla ve özenle suyunun verilmesi, yağmur, rüzgâr gibi olumsuz fiziki koşullardan korunması gibi uzun zamana yayılmış bir emek ve sabırla beklenilme-si sonucunda altı hafta içinde boyu 27 metreyi bulan Bambu Ağacı.”