• Sonuç bulunamadı

Toplumsal nitelikli birçok sağlık sorununun varlığı ve yaygınlaşması, dünyada her geçen gün daha çok sosyologun bu alanda çalışmasına ve tıbbın sosyoloji ile iş birliği yapmasına yol açmış ve hatta bu ilişkiyi bir ölçüde kaçınılmaz kılmıştır.

Cirhinlioğlu’na göre sağlık-hastalık kavramlarının anlaşılmasında tıbbın tek taraflı yaklaşımı aşıldığı ve geniş zeminlere yayıldığı zaman, hastalık-sağlık kavramlarının toplumsal yanı ortaya çıkmış olacaktır. Sosyoloji ile tıp bilgilerinin kesiştiği noktayı sağlık sosyoloji oluşturmaktadır (Cirhinlioğlu,2001:7).

“Sağlık sosyolojisini, sağlık ve hastalık kavramlarını toplumsal ve kültürel yapı içine yerleştirerek inceleyen, toplum-sağlık alanında nedensellik ilişkileri kuran, bu ilişkileri araştırarak genellemelere ulaşmaya çalışan teorik ve uygulamalı bir sosyoloji dalı” (Adak,2002:13) olarak tanımlayabiliriz.

Hastalıklarla mücadelede hastalık ortaya çıkmadan önceki dönemdeki sorunların çözümü önem kazanmaktadır. Bunun için de, sağlık sorununa sadece biyolojik değil aynı zamanda bu sorunu doğuran koşulların incelenmesini ele alan toplumsal bir araştırma sorunu olarak bakmak daha doğru olacaktır. Modern tıp, hastalıkların gerçek kökenleri ile birlikte anlaşılıp, tedavi edilebileceğini kabul etmektedir (Cirhinlioğlu,2001:9).

Sağlık sosyolojisi ilk olarak 1940’lı yılların sonunda ABD’de ortaya çıkmıştır.

Avrupa’da ise on yıl kadar sonra 1950’lerin sonunda başlamıştır. Bu kavramın ilk kullanıldığı yer ise 1894’de McIntre tarafından yazılan ve sağlıkta sosyal faktörlerin önemine işaret eden makaledir. Bunu 1902’de Blackwell’in tıp ve toplum ilişkisini konu edinen yazısı izlemiştir. Blackwell, ABD’deki ilk tıp mezunu kadındır. 1927’de Stern’in tıbbi gelişimde sosyal faktörler ile ilgili çalışması ise, aslında sosyolojik bakış açısından

yapılan ilk yayın olmuştur. Bugün bir tarafta antropologlar, diğer tarafta sosyologlar olmak üzere uzmanlar, hastalık-sağlık problemi, hastane, klinikler gibi çeşitli sağlık merkezlerini, ilgi çekici araştırmalara tabi tutmuşlardır (Kasapoğlu,1999:1).

Sosyolojinin tıpla olan münasebetleri diğer özel sosyoloji disiplinleri kadar önemlidir. Son zamanlarda ABD’de ortaya çıkan bir kavram da “tıpta sosyoloji”

(sociology in medicine) ile “tıbbi sosyoloji” (sociology of medicine) kavramlarıdır.

Akademik sosyoloji yönelimli olarak, sosyoloji bölümlerinde sosyologların çalışmaları tıbbi sosyoloji iken, tıp fakültelerinde veya sağlık kuruluşlarında uygulamalı olarak sosyolojik araştırmalar yapmak tıpta sosyoloji olmaktadır. Bu kavramlar Amerika ve Avrupa’da yukarıda da bahsedildiği gibi ikinci dünya savaşından sonra geniş bir alaka görmüştür (Kasapoğlu,1999:3).

Sağlık sosyolojisi geçen 20 yıl boyunca karakteristik olarak devamlı olmayan, parça parça bir gelişme göstermiştir. Bu gelişme, akademik sosyolojiden ayrılıp daha çok pratik uygulamalara eğilim göstermiştir (Cunningham ve McKeganey,1990:1).

Türkiye’de medikal sosyoloji alanında yapılan ilk çalışma Orhan Türkdoğan’a aittir. 1964-1965 yılları arasında Erzurum-Ilıca kasabasının 37 köyü üzerinde uygulamalı olarak yapılmıştır.

Sağlık sosyolojisi, hastalıkların toplumun yapısı ile ilişkisini, hastalıkların dağılımını, hastalıklara karşı insanların tutumlarını, hastalıkların sosyo-ekonomik ve kültürel nedenlerini, sağlık-hastalık ile sosyal sınıf ilişkilerini, yoksulluk, işsizlik, boşanma ve ölüm gibi sosyal olguların sağlık ve hastalığa etkilerini, çevre, yaşanılan konut, aile ve meslek faktörlerinin sağlık ve hastalıktaki rolünü inceler (Adak,2002:18).

20 yıl öncesine kadar sağlık ve hastalık denildiğinde hastaneler, doktorlar, hemşireler, ilaçlar ve ilk yardım çantaları akla gelirken günümüzde artık sağlıklı yiyecekler, vitamin hapları, alternatif tıp, sağlık kulüpleri, aerobik, koşu ve yürüyüş pabuçları, terapi, sağlık kontrolleri de dahil olmak üzere çok daha geniş bir alan akla gelmektedir. Bu yüzden batı toplumlarında sağlığın kültürün bir parçası haline geldiği belirtilmektedir (Kasapoğlu,1999:4). Ayrıca, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de

sağlığın medyanın son derece dikkatini çektiği; TV, radyo ve magazinlerin sağlık ve hastalık konularına daha fazla yer ve zaman ayırdığı gözlenmektedir. Özellikle eğitim düzeyi düşük toplumlarda, TV gibi görsel-işitsel iletişim araçlarında, sağlık ve hastalıklarla ilgili yapılan programların önemi yadsınamaz. Türkiye’de çeşitli televizyon kanallarının her kesimden izleyiciye hitap ederek bilinçlenmelerine katkıda bulunduğu da bir gerçektir.

Sosyoloji ve tıp sahalarındaki yakınlaşmaları ortaya koyan faktörleri şöyle açıklayabiliriz. Hasta, bir fert olarak toplumun üyesidir. Hastalanmadan önce hasta, sosyal sistem içinde belirli bir rol ve göreve sahip iken hastalandıktan sonra sosyal ilişkileri azalıyor, rol ve görevinde sorumsuzluk kazanıyor. Bu bakımdan hastalık, sağlığın tersi olarak insanlar arası sosyal münasebetlerin azalması, hastanın sosyal statüsünde işgal etmiş olduğu rol ve görevlerin ifa edilememesi ve hastanın iradesi dışı, yani kendi hatası olmadan, bir sorumsuzluk ortamı içinde yaşaması hâlidir (Türkdoğan,1991:2).

Dressler, Baliero ve Santos’da, Toplumsal Desteğin Kültürel İnşası adlı makalelerinde, sosyal ve kültürel faktörlerin, sağlık ve hastalıklarla ilişkisini tartışmakta ve kendileri de bir model önermektedirler. Onlara göre, bir toplumda hastalıkların dağılımında toplumsal ilişkiler önemlidir. Hatta toplumsal ilişkileri fazla olanlar daha sağlıklı ve uzun ömürlüdürler. İşte bu gözlem, toplumsal destek konusunda birçok araştırmanın yapılmasına yol açmıştır. Bu çalışmalarda örneğin, evli kişilerin ölüm hızlarının, tüm ölüm nedenleri açısından, bekarlarla karşılaştırıldığında daha düşük çıktığı gösterilmiştir (Kasapoğlu,1999:4).

Tıbbın yanı sıra, sağlık ve hastalığın sosyolojisinde de birçok önemli değişmeler meydana gelmiştir. Örneğin, Nettleton’a göre bugün tıp ve sosyoloji daha fazla ortak yöne sahiptir. Tıptaki değişmelerin, kısmen de olsa sosyal bilimlerin meydan okumasından kaynaklandığı açıktır. Ayrıca hastalıkların da, toplumun tepkisi ve duyarlılığı yüzünden değiştiği bilinmektedir (Kasapoğlu,1999:5).

Son olarak sağlık ve hastalık sosyolojisinin yapmış olduğu katkıları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

a. Sağlık ve hastalığın sosyolojisi, geleneksel biomedikal yaklaşıma alternatif oluşturmaya yardımcı olmuştur.

b. Hastanın bir cisim olarak değil, bütünüyle kişi olarak önemli olduğunu ortaya koymuştur.

c. Kurum yerine topluluk içinde bakımın daha değerli olduğunu, d. Hastalık ve rahatsızlık kadar, sağlığın da önemli olduğunu,

e. Sağlık bakımı, hastalık ve sağlıkta uzman olmayan, sıradan yada sokaktaki insanların görüşlerinin de önemli olduğunu tekrar gündeme sokmuştur (Kasapoğlu,1999:7).

4. ARAŞTIRMANIN METODU