• Sonuç bulunamadı

Sağır-Dilsiz ve Amalara Okuma Yazma Öğretimi Üzerine Yapılan Çalışmalar

Belgede Dilsiz ve Ama Mektebi (sayfa 87-109)

Dilsiz ve Ama Mektebinin

açılışından sonra sağır-dilsiz ve amalar için uygulanacak öğretim yöntemleri hakkında, Batı'daki gelişmeleri takip edip onları, Osmanlı Devleti'nde uygulamaya yönelik çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalış­

malardan biri Hekimbaşızade Dr. Muhyiddin tarafından ka­

leme alınan,

"Kulağın Hıfzıssıhhati, [Sağırlık (Sağır, Dilsiz ve Ama Çocuklann Usul-i Talim ve Terbiyesi)]"

adlı kitaptır. Dr.

Muhyiddin eserinde kulak, duyma, konuşma gibi tıbbi ko­

nulara değindikten sonra sağır-dilsiz ve amaların eğitimiyle ilgili çeşitli bilgiler verir.

Dr. Muhyiddin, telaffuz usulü olarak isimlendirilen, sağır­

dilsizlere konuşma becerisi kazandırmayı hedefleyen yöntemin işaret usulüne göre daha faydalı olduğunu ifade etmektedir.

Ona göre işitme ve konuşma becerisi olmayan bir sağır-dilsize işaret yoluyla iletişim kurma öğretimi, onu tabii olarak, zor olan konuşma becerisini kazanma işinden vazgeçirecektir. 185 Dr. Muhyiddin, sağır-dilsizlere konuşma, okuma ve yazma becerilerinin nasıl kazandırılacağını ayrıntılı olarak ele aldığı gibi hem sağır-dilsiz hem de ama olanlara nasıl okuma öğ­

retileceği konusunu da aynca incelemiştir.

Dr. Muhyiddin'e göre sağır-dilsiz bir çocuk öncelikle tıbbi muayeneden geçirilmelidir. Çünkü sağır-dilsizliğin en önemli nedenlerinden biri kulak, burun, geniz ve boğazda ortaya çıkmış bir problem veya o problemin tedavi edilme­

mesi sonucunda ortaya çıkmış rahatsızlıktır. Şayet böyle bir rahatsızlık varsa tedavi edilmelidir. Tedaviden sonra mu­

siki aletleriyle ses alıştırmaları yapılmalıdır. Sonra sırasıyla, seslilerden başlayarak harfler ve onların telaffuzu sabır ve 185 Hekimbaşızade Dr. Muhyiddin, a.g.e., s. 30.

metanetle öğretilir. Çocuklara daima musiki dinlettirilir. Mu­

bassırlar, muallimler çocuğa bir oyuncak veya nesne göste­

rirken, aynı zamanda, onun ismi yüksek ve güzel bir telaf­

fuzla çocuğun kulağına verilir. Bu alışurmalara sabredemeyen çok az kişi vardır. Çoğunluğu büyük bir şevk ve gayretle ça­

lışmaları sürdürür. Buna karşı muallimler de telaffuz olunan kelime tamamen işittirilip kavraulıncaya kadar, büyük bir sabırla, alıştırmalara devam etmelidirler. Bu nedenle sağır­

dilsiz ve amalar mektebinde görev yapacaklar konuyla ilgili uzmanlıklarının yanında son derece sabırlı, metin ve mer­

hametli olmalıdır.

Bir muallim, öğretime, yukarıda ifade edilen genel çer­

çeve doğrultusunda, sesli harflerden, telaffuzu kolay olan "a"

sesiyle başlamalıdır. "a" sesi kavratıldıktan sonra sesli harf­

lerden "b" ve "f' sesleri öğretilir. "b" ve "f' sesleri kavratıl­

dıktan sonra sırasıyla 1 . Ap, pa, apa 2. Ab, ba, aba, baba 3. Af, fa, afa

hece ve kelimeleri öğretilir. Daha sonra, "a", "ş", "p", "b",

"f', "k (kaO", "y", "n" seslerinden oluşan 1 . Paş, paşa

2. Baş, başa 3. Yaş, yaşa 4. Bak s. iş, kış, kaş 6. Ana bundan sonra

1 . Bu, şu 2. Bu iyi 3. Bu fena

86

daha sonra diğer seslerinde verilmesiyle 1 . Taş, saç

2. Gel, git

gibi kelimelerin öğretilmesi gerçekleştirilir.

Yukarıdaki çalışmalar tamamlandıktan sonra, heceler, hecelerden kelimeler ve kelimelerden cümleler oluşturma çalışmalarına başlanır. Çok ileri derecede işitme kaybı olan çocukların eğitiminde, mikrofonoğraf (microphonographe) olarak isimlendirilen işitme cihazları kullanılır. 1 86

Dr. Muhyiddin, sağır-dilsiz ve aynı zamanda ama olan­

lara okuma, yazma öğretimi için Batı'da kullanılmakta olan Braille metodunu Osmanlı Türkçesine uyarlamıştır. Braille alfabesi Louis Braille tarafından amalar için icat edilmiş altı kabartma noktadan oluşan bir alfabedir. Altı noktanın farklı konumlardaki her şekli alfabedeki bir sesi temsil etmektedir.

Sağır-dilsiz ve amalara, öncelikle kabartma harflerle "b" ve

"k (keD" harfleri öğretilir. Sonra, bu harflerin yan yana gel­

mesinden oluşan kelimenin "bebek" kelimesi olduğu, aynı zamanda çocuğun ellerine tutuşturulan oyuncak bebeklerle, öğretilmeye çalışılır. Bu şekilde çocuğun elleriyle kolayca an­

layıp öğrendiği kelimeler harflerine ayrılarak onların doğru bir şekilde bir araya getirilmesi öğretilir. Bebek, kitap gibi, el yardımıyla hissedilip anlaşılması mümkün olan cisimler öğ­

retildiğinde ilk adım atılmış olur.

İkinci adım öğretimin daha zor olan aşamasıdır. Zira bu aşamada, "Çalışmak faydalıdır. Güzel" gibi soyut kavramla­

rın öğretimi söz konusudur. Soyut kavramların öğretimine

186 Ag.e., ss. 35-39. Betül Batır, "An Historical Overview of Develop­

ment of the Education of Deaf, Mute and Blind Children in Tur­

key'', Intemalional Review of Turkology, Volume 1 -N. 2, 2008, s.

21, 22.

"çalışmak" kelimesi ile başlanılır. Çocuğa, "çalışmak" keli­

mesini oluşturan kabartma yazı verildikten sonra ona, ki­

tap elinde ders çalışan çocuk ve elindeki kitap hissettiril­

meye çalışılır. Öğretim bu aşamaya geldiğinde, hissiyat ile okunanların, özel bir alet vasıtasıyla, kağıt üzerine aktarıl­

masına başlanır. Bununla öğretimdeki üçüncü ve son adıma gelinmiş olur. 187

Dr. Muhyiddin, öğretim yönteminin uygulanabilirli­

ğini anlatmak için, Braille alfabesi aracılığıyla, Amerika ve Fransa'da okuma, yazma öğretilmiş üç kızın eğitim sürecini ayrıntılı olarak ele almıştır.188 Bunlardan ilki, 1830'da Bos­

ton/USA'.da doğmuş olan Laura Bridgman'dır.189 Laura iki ya­

şındayken geçirmiş olduğu bir hastalık nedeniyle görme ve işitme duyularını kaybetmiş ve yedi yaşına kadar sağır-dilsiz ve ama olarak yaşamıştır. Laura yedi yaşına geldiği zaman onun eğitimini, Bostan ilkokulu Müdürü Dr. Samuel Grid­

ley Howe üstlenmiş ve ona okuma ve yazma öğretebilmek için bir yöntem geliştirmiştir.

Dr. Howe'ın geliştirdiği bu yöntemde, öncelikle Laura'nın bildiği ve kullandığı kaşık (spoon), anahtar (key), çatal (fork) gibi eşyaların üzerine kabartma harflerle onların isimleri ya­

zıldı. Laura, zamanla, dokunduğu kaşık üzerindeki harf­

lerle diğerlerinin farklı olduğunu anladı. Daha sonra ona, üzerine nesnelerin isimlerinin yazılı olduğu kağıtlar verildi-187 Hekimbaşızade Dr. Muhyiddin, a.g.e., ss. 39-41 .

188 Batı'daki bu üç örnek daha ayrıntılı bir şekilde, "Amalann, Sağır ve Dilsizlerin Terbiyesi" başlığıyla Servet-i FünCın'da yayınlanmış­

tır. Ancak yazar belirtilmemiştir. "Amalann, Sağır ve Dilsizlerin Terbiyesi", Servet-i FünCın, C. 28, S. 727, 17 Mart 1321, ss. 390-394.

189 Servet-i FünCın'da doğıım yeri ve yılı olarak, Hanover, 1829 veril­

mektedir. Servet-i FünCın, C. 28, S. 727, 1 7 Mart 1321,s. 390.

88

ğinde bunlan nesnelerle doğru olarak eşleştirebildi. Bununla nesneler ve kelimeler arasındaki ilişkiyi anladı. Bir sonraki aşamada, Laura'mn bir eline oyuncak bebek, diğer eline ka­

bartma harflerle bebek (doll) yazılı levha verildi. Laura'mn kelime ve nesne arasındaki ilişkiyi anlamasından sonra ke­

lime harflerine aynlarak ona, kelimenin harfleri ve bunlann hangi sırayla dizilmesi gerektiği öğretildi. Nihayetinde, La­

ura, uygulanan bu yöntemle okuma yazma öğrenmiş ve hatta şiirler yazacak seviyeye ulaşmıştır. 190

Dr. Muhyiddin tarafından incelenen ikinci örnek yine Amerikalı bir kız çocuğudur. İngiliz asıllı bir Amerikalı olan Helen Keller on sekiz aylıkken geçirdiği bir beyin rahatsızlığı nedeniyle sağır-dilsiz ve ama olmuştur. Helen Keller, 1887'de sekiz yaşına ulaşınca onun eğitimi için Anne Sullivan191 gö­

revlendirilmiştir. Sullivan, Helen Keller'in eğitiminde Laura için uygulanan yöntemi kullanmıştır. Önce bebek (doll) , sonra kitap (book) kelimeleri ile öğrenimine başlayan He­

len Keller bu suretle okumayı ve yazmayı öğrenmiştir. He­

len Keller, öğrenim hayatına Radcliffe Collegede devam et­

miştir. Yazdığı on dört kitabından en ünlüsü "The

Story of My

Life"tır. 192 Helen Keller bu eserinin müsveddelerini kur­

şun kalemle yazmıştır. 193

Dr. Muhyiddin'in ele aldığı üçüncü örnek Avrupa' dandır (Fransa) ve ilk iki örnekten biraz daha farklı bir özellik taşı­

maktadır. İlk iki örnekte incelenen Amerikalı Laura ve Helen 190 Hekimbaşızade Dr. Muhyiddin, a.g.e., s. 43, 44.

191 johanna Mansfield Sullivan ( 14 Nisan 1866-20 Ekim 1936), daha çok Anne/Annie Sullivan olarak tanınan İrlandalı-Amerikan bir öğretmendir. http://www.afb.org!annesullivan/asmbiographyasp 192 hnpJ/www.afb.org/seclion.aspx ?FolderlD= 1 &:SeclionlD=1 &:Topi

clD=481

193 Hekimbaşızade Dr. Muhyiddin, a.g.e., s. 44, 45.

Keller doğuştan sağır-dilsiz ve ama değillerdi. Onlar hayat­

larının bir bölümünde, az da olsa duymuş ve görmüşlerdi.

Mary Horten Fransızdı ve doğuştan sağır-dilsiz ve amaydı.

Bu nedenle hiç işitmemiş ve görmemişti.

Mary Horten 1895 yılında Lama' da rahibeler tarafından idare edilen "Soeur de la Sagesse" müessesesine verildi. Onun eğitimi için Rahibe Sainte Marguerite görevlendirildi. Mary'nin eğitimine Laura ve Helen Keller'in eğitimlerinde uygulanan yöntemlerle başlandı. Mary; bu şekilde nesnelerin isimlerini öğrendikten sonra diğer bir aşamaya geçildi. Rahibe Margu­

erite, sonraki aşamada uyguladığı yöntemle, büyüklük, kü­

çüklük, iyilik, kötülük, zenginlik ve fakirlik gibi kavramları öğretmeyi başardı. "Küçük" kavramını simgeleyen işareti öğ­

retebilmek için işaretle eş zamanlı olarak küçük nesnelerin Mary'nin eline tutuşturulması yolu izlendi. Rahibe Marguerite'in Mary'ye zenginlik ve fakirlik kavramlarını öğretmek için kullandığı yöntemi anlatan hikaye oldukça ilgi çekicidir.

Bir gün, Rahibe Marguerite, sokakta birlikte gezerken, Mary'nin bir dilencinin yırtık elbiselerine ve çantasına dokun­

masını ve onları incelemesini sağladı. Hemen sonra, temiz giyinmiş, cepleri para dolu, elmaslarla bezenmiş bir matma­

zeli, aynı şekilde, inceletti. Bu iki tecrübeden sonra ilkinden hoşnut olmayan Mary ikincisinden memnun kaldı.194

Rahibe Sainte Marguerite'in uyguladığı yöntemlerle, nes­

neleri ve kavramları ifade eden işaretlere vakıf olan Mary Horten Braille alfabesi ile okuma ve yazmayı öğrendi. Mary Horten bu sayede tahta üzerine tebeşirle yazabilecek sevi­

yeye ulaştı.195

194 Aynı hikaye, Servet-i Fünün'da farklı bir şekilde anlatılmaktadır.

Servet-i Fünün, C. 28, S. 727, 17 Mart 1321, s. 394.

195 Hekimbaşızade Dr. Muhyiddin, a.g.e. , s. 45-46.

90

Dönemde sağır-dilsiz ve amaların eğitimiyle ilgili çalış­

malarda Dr. Muhyiddin yalnız değildir. Göz hastalıkları uz­

manı olan bir başka hekim Dr. Esat Bey de amaların eğitimi ve onların toplum hayauna kaulmalan ile ilgili çeşitli çalışma­

lar yapmış, faaliyetlerde bulunmuştur. Dr. Esat Bey, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahaneden mezun olduktan sonra Fransa'da, göz hastalıkları alanında uzmanlık eğitimini tamamlamıştır. 196 Fransa'daki eğitimini tamamladıktan sonra Mekteb-i Tıbbiye-i Şahanede müderrislik yapan197 Dr. Esat Bey, Osmanlı Devleti'ni temsilen, amalar üzerine Avrupa' da düzenlenen, çeşitli kong­

relere katılmıştır. 198

Dr. Esat Bey, amaların gelişmiş duyulan ve müziğe yat­

kın kulakları nedeniyle Türk ve Batı müziğini kolaylıkla öğ­

renebileceklerini ifade etmektedir. Dr. Esat Bey'e göre, müzik eğitimi alan amalar, müzik öğretmeni olarak çalışabilecekleri gibi tiyatro, düğün ve çeşitli toplantılarda, ücret karşılığında, müzik icra etmek suretiyle geçimlerini temin edebilirlerdi.

Ona göre, amaların çalışabileceği en uygun mesleklerden biri de fizyoterapistlik veya masörlüktür. Gerekli eğitimi alan amalar fizyoterapist veya masör olarak çeşitli sağlık kurum­

larında istihdam edilebilirdi. 199

Dr. Esat Bey'in Braille yazı sisteminin Osmanlı Türkçesi'nde kullanımıyla ilgili fikirleri de mevcuttur. Ona göre Avrupa' da geliştirilen bu özel yazı sistemi Osmanlı Türkçesi yazımına ve alfabesine uymamaktadır. Harflerin yazı içerisinde farklı kullanımları Braille yazı sisteminin Osmanlı Türkçesi'ne uy­

gulanmasını zorlaştırmaktaydı. Dr. Esat Bey bu problemle­

rin halledilmesi için bir komisyon kurulmasını, Belçika'dan 196 Sayı, a.g.t., ss. 8-10.

197 A.g.t., s. 12.

198 A.g.t., ss. 64-69.

199 A.g.t., s. 56.

bir uzman öğretmen davet edilmesini ve başka ülkeler­

deki uygulamalann detaylı bir şekilde incelenmesini tek­

lif ediyordu. 200

200 A.g.t., s. 59.

201 Abdullah Freres.

Dilsiz Mehtebi101

9 2

Dilsiz ve Ama Mektebinin

en ziyade sıkıntı çektiği prob­

lemlerden birisi mektep binası meselesidir.

Dilsiz Mektebi

Ti­

caret Mektebi binasında öğretime başlamıştır.

Dilsiz Mektebi

bünyesinde

Amalar Mektebi

açıldıktan sonra, mektep binasının Bayezid Merkez Rüşdiyesine tahsis edilmesiyle, 1891/1892 (R.

1307) yılında, Kaptan İbrahim Paşa Rüşdiye Mektebi binasına taşınmıştır.202 1 Kasım 1892'de (20 Teşrin-i evvel 1308) harap bir halde bulunan Kaptan İbrahim Paşa Rüşdiye Mektebinin tamiri planlanmışsa da203

Dilsiz ve Amalar Mektebinin

o binadan taşınmasına karar verilmiş ve mektep, 1896 yılında, Kadırga'daki Veziriazam Yahya Paşa Mektebine taşınmıştır. Mektep oradan Çiçekpazan'ndaki, sonradan Çırak Mektebi olan, Haseki Mus­

tafa Ağa Vakıf Mektebine taşınmış ve iki yıl orada kalmışur.204

202 Ergin, a.g.e, s. 963.

203 BOA, MF. MKT, 153189.

204 Ali Haydar, a.g.m, s. 1253. Ali Haydar ve Osman Ergin mektebin önce Çiçekpazan'na, sonra Kadırga'ya taşındığını ifade etmekte­

dirler. Ancak Dilsiz ve Amalar Mektebinin o sıradaki vaziyeti hak­

kında, Maarif Nezareti tarafından hazırlanan bir tezkere ve devlet salnameleri bunun aksini işaret etmektedir. BOA, MF. MKT, 756124 (3 Ocak 1903/21 Kanün-ı evvel 1319); BOA, MF. MKT, 759144;

Salname-i Dcvlet-i Aliye-i Osmaniye, 1313, s. 454, 455; 1314, s.

464; 1315, s. 292.

93

Kaptan Paşa Mekteb-i Rüşdiyesi205

Dilsiz ve Ama Mektebi, Zühtü Paşa'nın Maarif Nazırlığı sırasında, ama öğrencinin kalmaması ve dilsiz öğrenci sayı­

sının da azalması sebebiyle, bazı muallimlik kadrolan kaldı­

nlarak, 1897 (R. 1313) yılında, Ayasofya Merkez Rüşdiyesi içerisindeki bir sınıfa nakledilmiştir. 206 Dilsiz ve Ama Mek­

tebi uzun süre Ayasofya Merkez Rüşdiyesi binasında kalmış­

tır. Mektebin emektar müdür ve muallimi Hüseyin Sabri Bey 10 Ağustos 1908'de (28 Temmuz 1324) Maarif Nezaretine gönderdiği dilekçe ile Ayasofya Merkez Rüşdiyesi binasının bodrum katında bulunan mektebin, dar, rutubetli, havasız, zindana benzer bir yer olduğunu, aynca dilsiz öğrencilerin rüşdiye öğrencileri ile bir arada bulunmalannın sakıncalı

ol-205 Abdullah Freres

206 BOA, MF. MKT, 756124;. Salnclme-i Nezclret-i Macirif-i Umumiye, 1316, s. 673; Salnclme-i Devlet-i Aliye-i Osmaniye, 1315, s. 292;

1316, s. 325; Osman Nuri, a.g.e., s. 523.

94

duğunu da ifade etmiş ve Darü.lhayr-ı Ali binasına taşınma­

sını istemiştir. 207

Mektep müfettişlerinden Mustafa Bey'in incelemeler yap­

mak üzere görevlendirilmesine ve onun da Hüseyin Sabri Bey ile aynı doğrultudaki raporuna rağmen208 bina değişikliğinin hemen gerçekleştirilmediği, mektebin, 1910/191 1 (R. 1326) yılında Koska'da bulunan Ragıp Paşa Mektebi binasına ta­

şınmasından anlaşılmaktadır. 209 Aslında Ragıp Paşa Mektebi binası da sağlam değildi. Deprem nedeniyle, mektebin sü­

tunlarında ve tavanında çatlaklar oluşmuştu. Mektep binası geçici olarak ağaç direkler kullanılmak suretiyle sağlamlaş­

tınlmıştı. İstanbul vilayeti Maarif Müdürlüğü, 18 Mart 1914 (5 Mart 1330) tarihinde Maarif Nezaretinden binanın kont­

rol edilerek tamir edilmesini istemiştir. 24 Mart 1914'te ( 1 1 Mart 1330) yapılan kontrol neticesinde, meydana gelmiş deprem nedeniyle binanın sütunlarında ve tavanında, çat­

laklar ve dağılmalar olduğu, ağaç direkler kullanılarak bina­

nın güçlendirildiği tespit edilmiştir. Fakat ağaçların zamanla çürümesinin ve mukavemetlerini kaybetmesinin kaçınılmaz olduğu, bundan dolayı da binanın bu halde bırakılamaya­

cağı rapor edilmiştir. Binanın yıl içerisinde tamir edilmesi için konunun Evkaf-ı Hümayün Nezaretine bildirilmesine karar verilmiştir.210

Dilsiz ve Ama Mektebi,

Ragıp Paşa Mektebi binasından sonra Simkeşhane211 bitişiğindeki Ümmetullah Sultan Mektebi 207 BOA, MF MKT, 1 1 1 1152.

208 BOA, MF MKT, 1 1 1 1152.

209 Ergin, a.g.e, s. 963; Ali Haydar, a.g.m, s. 1253.

210 BOA, MF MKT, 1 196122.

2 1 1

Devlet emrindeki simkeş ve sınnakeşlerin, yani gümüş ve sırma işleyenlerin topluca çalıştıklan yerdir. ilk Simkeşhane Çorlulu Ali Paşa cami ve medresesinin bulunduğu yerde iken III. Ahmed'in

Ayasofya Merkez Rüşdiyesi212

binasına, oradan Şehzade İmareti'nin bitişiğindeki kubbeli taş binaya ve oradan da Posta ve Telgraf Mektebinin bir odasına taşınmıştır.213 1921 yılında Bayezid Rüşdiyesinin bir odasına nakledilen Dilsiz ve Ama Mektebi 1922'de Süleymaniye Med­

resesinin bir odasına taşınmıştır.214

Dilsiz ve

Ama

Mektebi Binası Projesi

Dilsiz ve Ama Mektebi, kuruluşunu takip eden yıllarda büyük sıkıntılar çekmiş olsa da devletin en üst düzey

merci-başkadınefendisi tarafından Beyazıt'tan Aksaray'a giden radde üzerinde inşa ettirdiği binaya taşınmışnr. Tanzimat'ın ilk yıllannda işlerin azal­

masından dolayı kapanan Simkeşhane 1866/1877 (1283) yılında oluş­

turulan komisyon raporuna istinaden yeniden açılıruş ancak varlığını devam ettirememiştir. Pakalın, a.g.e., s. 227; Senoğlu, a.g.e., s. 315.

212 Abdullah Freres.

213 Ali Haydar, a.g.m, s. 1253.

214 Gök, a.g.e., s. 12; Ali Haydar, a.g.m, s. 1256.

96

leri tarafından takip edilmiştir. Mektebin bina ve diğer prob­

lemleri için çeşitli çözümler üretilmeye çalışılmış olması bu­

nun bir göstergesidir. Mektebin, özellikle bina sıkıntısı ve maddi problemleri bizzat Sultan il. Abdülhamid'in emriyle Encümen-i Mahsüs-ı Vükelada, 23 Temmuz 1904 'te (10 Tem­

muz 1320) görüşülmüş ve problemlerin çözümü için çeşitli kararlar alınmıştır. Alınan kararda inşa edilecek

Dilsiz ve Ama Mektebi

binası ayrıntılı olarak tasarlanmıştır.

Öncelikle binanın havadar bir mevkide yapılması plan­

lanmıştır. Mektepte Müslümanlar için mescit, gayrimüslimler için ibadet yerleri olacaktı. Mescit için bir de imam tayin edi­

lecekti. Sınıf ve koğuşlann inşasında insan sağlığı ön planda tutulacaktı. Mektepte muntazam bir eczane bulundurulacak, orada görev yapmak üzere hekim ve eczacı tayin edilecekti.

Bunun yanında eğitim öğretim için alanında uzman muallim­

ler bulunacak, yurtdışından da hocalar getirtilecekti.2ı5 İnşa edilecek binada mescit için yer ayrılmasının ve orası için bir imam tayin edilmesinin planlanması diğer yatılı mek­

teplerde var olan uygulamalardır. Örneğin: Yatılı idadilerin kadrolu bir imamı bulunurdu.216 Burada dikkat çeken, gayri­

müslimler için ibadethaneler planlanmış olmasıdır.217 Resmi eğitim kurumlan olan rüşdiye ve idadilere gayrimüslim öğ­

renciler de gitmekteydi. İbadet edebilmeleri için idadilerin Hristiyan öğrencilerine pazar, Musevi öğrencilerine cumar-215 BOA. İ. MF., 1011332 Ca-2.

216 Fatih Demirel, Mekteb-i İdadi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Erzurum, 2010, ss. 60-62.

217 Aslında bu uygulamanın bir örneği Darülaceze için planlanan bi­

nalar projesinde ele alınmıştır. Darülaceze için planlanan binalar arasında bir cami, bir havra ve bir kilise de bulunmaktaydı. Hidayet Y. Nuhoğlu, "Darülaceze", TDVİA, Vlll, (İstanbul, 1993), 513. An­

cak, dahilinde bir mektep bulunmasına rağmen Darülacezenin bir eğitim kurumu olmayışı Dilsiz ve Ama Mektebini farklı kılmaktadır.

tesi günleri, ilk derse yetişmek şartıyla, izin verilirdi.218 An­

cak onlar için mektep binalannda ibadethaneler yapılmamış­

tır. İnşa edilecek

Dilsiz ve Ama Mektebi

binası içerisinde gay­

rimüslimler için de ibadethaneler planlanması, bu mektebin, başka beklentiler olmadan sosyal sorumluluk gereğiyle ku­

rulduğunu göstermektedir. Zira sivil alandaki Osmanlı eği­

tim modernleşmesinin temel dinamiği ülke kalkınmasını sağlamak, devletin parçalanmasını önlemek ve güçlü bir şe­

kilde varlığını devam ettirmektir. Örneğin: İdadilerin kuru­

luş gayelerinden birisi de Müslim ve gayrimüslim çocukla­

nnın idadilere birlikte devam etmeleri suretiyle aralanndaki anlaşmazlıklann ortadan kalkacağı beklentisidir.219 Bu amaç, Osmanlıcılık fikriyau doğrultusunda tüm Osmanlı halklannı bir arada tutma ve devletin dağılmasını engelleme çabalan­

nın bir yansımasıdır.

Encümen-i Mahsüs-ı Vükelada, mektebin bina inşası ve idaresi için gerekli parayı karşılamak üzere mali kaynaklar da düşünülmüştür. Bu doğrultuda miri çiftliklerinden birisi­

nin gelirinin mektebe tahsis edilmesi ve memur maaşlann­

dan yüzde bir oranında kesinti yapılması kararlaştınlmıştır.

Bunlann dışında hayırseverlerin yardımına müracaat edil­

mesi de alınan kararlar arasındadır.

Kararda Sultan il. Abdülhamid'in, inşa edilecek

Dilsiz ve Ama Mektebi

binası için bin lira yardımda bulunduğu ve bu­

nun yetmemesi halinde bin lira daha vereceği ifade edilmiştir. 220 Encümen-i Mahsüs-ı Vükelada padişahın yaptığı yardımın dile getirilmesi bu çalışmanın bizzat onun emriyle yapılmış oldu­

ğunu göstermektedir. Bu da Sultan il. Abdülhamid'in

Dilsiz ve Ama Mektebine

karşı özel ilgisinin bir göstergesidir.

2 1 8

Demirel, a.g.t., s. 105.

219 A.g.t., s. 13.

ııo BOA. İ. MF, 1011332 Ca-2.

98

İnşaatı takip etmek üzere bir komisyon belirlenerek ge­

rekli keşif, harita, resim ve planların bir an önce hazırlan­

ması istenmiştir. İnşa edilecek binanın yeri için iki öneride bulunulmuştur. Bunlardan biri Darülaceze bitişiğindeki miri arazidir. Diğeri ise Bayezid'de bulunan Darülhayr bitişiğin­

deki miri arazidir.

Sağır-dilsiz ve amaların eğitimi konusunda uzman bir muallim ile ulüm-i diniyye ve diğer dersleri verecek hoca­

ların hemen tespit edilerek bildirilmesi, mektep idaresi için gerekli yıllık bütçenin hesaplanarak yardımların bundan dü­

şülmesi ve kalan kısmının Maarif Nezareti bütçesine eklen­

mesi, mektebin daimi idaresi için idareciler seçilmesi, bunla­

rın vazifeleri ve mektebin dahili idaresi için bir nizamname layihasının hazırlanması alınan diğer kararlardır. 221

Encümen-i Mahsüs-ı Vükela kararlan, aynı gün, Sad­

razam Mehmed Ferid Paşa222 tarafından padişaha arz edilmiştir.223 24 Temmuz 1904 ( 1 1 Temmuz 1320) tarihli irade-i seniyye ile Encümen-i Mahsüs-ı Vükela mazbata­

sındaki kararlar olduğu gibi onaylanmıştır. Sultan il. Ab­

dülhamid aynca, bina inşası için oluşturulması teklif edi­

len komisyonun başkanlığına Adliye Nazın Abdurrahman

len komisyonun başkanlığına Adliye Nazın Abdurrahman

Belgede Dilsiz ve Ama Mektebi (sayfa 87-109)