• Sonuç bulunamadı

2.1.5. Ortaöğretimde Coğrafya Öğretiminin Amaçları

2.1.11.3. Sınıf Yönetimini Etkileyen Etmenler

2.1.11.3.1. Sınıf Ortamının Fiziki yapısı

Sınıfın fiziksel yapısı eğitim-öğretim faaliyetlerinin yürütülmesinde etkilidir. Sınıfın fiziksel olarak düzenlenmesi için; fiziksel ortamın çok boyutluluk, ıĢık, ısı, ses, renk, temizlik gibi değiĢkenlerinin göz ardı edilmemesi gerekir. Ġyi bir sınıf ortamı; iyi aydınlatılmıĢ, renkleri dinlendirici, havalandırılması iyi yapılmıĢ, uygun ve yeterli araç- gereçlerin bulunduğu; yazı tahtası, sıra, masa ve sandalyelerin öğrencilerin fiziksel özelliklerine uygun olduğu alandır (Ağaoğlu, 2002). Sınıf ortamının çok iyi düzenlenmesi sınıf yönetimi uygulamalarını kolaylaĢtırırken, sınıf içindeki çalıĢma ortamının da geliĢmesine yardımcı olur. Mcleod ve Hoover‟e (2003) göre; zamanın etkili kullanımı öğretmenler ve öğrenciler için ideal sınıf ortamı yaratılmasında ve öğrencilerin öğretimin amaçlarına ulaĢabilmesinde etkili olan önemli bir değiĢkendir.

Tutkun‟a (2002) göre; sınıftaki öğrenci sayısı, eğitim kurumu, sınıf düzeyi ve dersin niteliği gibi etkenlere göre ayarlanmalıdır. Kalabalık sınıflarda gürültü ve havalandırma ile ilgili sorunlar yaĢanabilir. Kuralların uygulanması da zorlaĢabilir. Eğitim-öğretim etkinliklerinin rahat bir Ģekilde sürdürülebilmesi için sınıfın ıĢık, ses ve renk özelliklerinin iyi ayarlanması gerekir. Renk özellikleri öğrencilerin psikolojik özelliklerini etkilediği için renk tonlarına dikkat etmek gerekir. Sınıftaki yerleĢim düzeni öğrenciler arasındaki etkileĢimi kolaylaĢtırıcı olmalı ve araç-gereçlere ulaĢmayı engellememelidir.

2.1.11.3.2. Öğrenci Özelliği

Eğitim-öğretim faaliyetlerinin öznesi öğrenci olduğu için özelliklerinin araĢtırılıp gözlenmesi ve bilinmesi sınıf yönetiminde öğretmene büyük kolaylık sağlayabilir. Öğrencinin öğretmene bakıĢ açısı, onu sevebilmesi derse ve okula karĢı olumlu duyguların oluĢmasına neden olabilir. Her birey biricik ve değerlidir anlayıĢı ile yola çıkan eğitimciler olumsuz çevrelerden gelen öğrencilerin de özünün iyi olduğunu düĢünerek onları eğitmeye çalıĢmalıdır. Öğretmen, öğrencisinin okul hayatıyla birlikte

yeni bir sayfa açmıĢ olduğunu kabul etmeli ve ona davranıĢlarını değiĢtirebilmesi için fırsatlar vermelidir. Aynı fiziksel ve sosyal çevrelerden gelmeyen öğrenciler arasında bütünlük kurulabilmesi ortak bir kültür ile mümkün olabilir. Öğretmen öğrencilerin farklı özelliklerini, kültürel mozaiğin bir parçası ve tamamlayıcı öğesi olarak düĢünmeli ve eğitim-öğretim faaliyetlerini bu amaca uygun olarak yürütmelidir. Özden‟e (2003) göre; öğrencinin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik çevrenin eğitime ve okula bakıĢ açısı olumlu ise çocuk bunu sınıf ortamına taĢır. Okul ortamı öğrencinin sınıfta rol üstlenmesini etkiler. Sınıf içinde öğrenci eğer iĢbirliğine yönelik hareket ediyorsa öğretmenin de öğrenciyi yönlendirebilme kabiliyeti artar.

Akar‟a (2002) göre çok kültürlü sınıflarda öğretmenin kültürlerarası bilinç oluĢturması gerekir. Bazı sınıflardaki öğrenciler çok farklı kültürel ortamlardan gelmiĢ olabilir. Öğretmen eğer bu farklılıkların bilincinde olmayarak hareket ederse sınıfta sorunların yaĢanılması kaçınılmazdır. Evsiz, yoksul, taciz edilen, beslenme düzensizlikleri olan, çete grubuna giren, anne babası ayrı yaĢayan, fiziki ve ruhi problemleri olan, kapasitesini kullanamayan, konuĢtuğu dili iyi kullanamayan öğrenciler olabilir. Bu yüzden öğretmenin adil, tutarlı, anlayıĢlı, empatik, sevgi dolu, insancıl bir yaklaĢımla gruptaki öğrencilerin kalbini kazanarak hareket etmesi gerekir. Sınıfta ortak bir kültürün sağlanmasından sonra, sınıf içinde öğrencilerin öğrenme güdülerinin harekete geçirilmesi okul ve sınıfta gerçekleĢebilecek olumsuzlukları gidermek için iyi bir yöntem olabilir.

Öncü‟ye (2000: 114) göre; “Motivasyon okuldaki öğrenci davranıĢlarının yönünü, Ģiddetini ve kararlılığını belirleyen en önemli kaynaklardan biridir. Okul ve sınıfta ortaya çıkan öğrenme güçlükleri ve disiplin olaylarının önemli bir kısmının kaynağı güdülenme ile ilgilidir.” Öğrenci bilgiyi isteyen kiĢidir. Öğrenmenin baĢarıya ulaĢması, öğrencinin niçin öğrendiğini bilmesiyle olabilir. Sardoğan‟a (2002) göre; öğrenme ve öğretmede baĢarılı olabilme güdülenmeyle olabilir. Öğrenci için konu anlamlı ve ilgi çekici olmalıdır. Sınıfta ceza mümkün olduğunca az kullanılmalıdır. Genellikle yapılan yanlıĢlardan biri baĢarı yerine baĢarısızlık üzerinde odaklanmaktır. BaĢarısızlık durumlarında geriye dönük olarak çalıĢma yapılmalı ve öğrenci neyi niçin tam öğrenemediğini görmelidir. Geriye dönük olarak yapılan çalıĢmalardan sonra düzeltme iĢlemleri de yapılarak konuların tam kavranması sağlanmalıdır.

2.1.11.3.3. Öğretmen Özelliği

Öğretmenin psikolojik durumu, meslek bilgisi, yönetim becerileri, mesleki deneyimi, kiĢilerarası iletiĢim becerileri, öğrencileri hakkındaki olumlu algıları sınıf yönetimi üzerinde önemli etkiye sahiptir. Öğretmen sınıf yönetimi uygulamalarını geliĢtirmesi için eğitim-öğretimde yeni yöntem-yaklaĢımlar denemeli, mesleğinin gerektirdiği bilgileri edinmeli ve eğitim dünyasında çıkan yenilikleri takip etmelidir. Küresel bir köye dönüĢen dünyamızda artık her tür bilgiye bir tuĢla ulaĢmak mümkündür. Eskiden her tür bilginin kaynağı olarak görülen öğretmenin de bu süreçteki rolü ve etkisi değiĢmiĢtir. Artık öğretmen sadece bilgiyi veren değil, onu bulmaya yardım eden ve bilgi kaynaklarını gösteren kiĢidir. Bu rolü ile eğitimcinin görev alanı da değiĢmiĢ bulunmaktadır. Öğretmenin görev alanı sadece okulla sınırlı olmadığı için öğrencinin okul dıĢında yaptıkları da onu ilgilendirmektedir. Bu yönüyle baktığımızda bu görevin çok ağır olduğunu ve büyük sorumluluk gerektirdiğini söyleyebiliriz. Bu nedenle aileler öğretmenin sorumluluğunun büyüklüğünü anlayarak ona yaptığı çalıĢmalarda destek vermelidir.

Öğretmenin etkili bir sınıf yönetimi için beceri ve hünerlerini artırması, duygularını kontrol edebilmesi ve yönetmesi, hizmet içi eğitim kurslarına katılması, kitap okuması, yeni yöntem ve yaklaĢımlar kullanması, uzmanlarla görüĢmesi, seminer konferanslara katılması, sınıfını geliĢtirme programları yapabilmesi gerekir (Coetzee, Niekerk ve Wydeman, 2008). Öğretmenin kiĢisel yönde kendini geliĢtirmesi, davranıĢ ve süreçleri kontrol edebilmesi, sınıf yönetimi uygulamalarını kolaylaĢtırabilir. Lemlech‟e (1988) göre, etkili sınıf yönetimi için öğretmen açık olmalı, öğrencilerine saygı duymalı, esnek olabilmelidir. Öğrenci ihtiyaçlarını karĢılayabilmeli, bireysel ve kiĢiselleĢtirilmiĢ eğitim verebilmeli, davranıĢ ve süreçleri iyi takip etmeli, zamanlamayı iyi yapabilmelidir.

Demirbolat‟a (2000) göre; öğretmen eğitimde uzman olmalı, yöneticilik kabiliyetlerini geliĢtirmelidir. Öğretmen biçimsel ve doğal yapının liderliğini yapmaktadır. Kurumsal ve bireysel beklentilere cevap vererek görevini sürdürmelidir. Kendi bireysel geliĢimini de iyi yapabilirse, insan sevgisiyle iĢini yürüterek iletiĢim süreçlerini daha kontrollü olarak sürdürebilir.

Aytekin‟e (2000) göre; sınıfın iyi yönetilmesi için öğretmenlerin belirli niteliklere sahip olması gerekir. Bu nitelikler: Öğretmenin söylediği ile yaptığının tutarlı olmalı, insan sevgisine sahip olmalı, öğrencilerinin bireysel farklılıklarının bilincinde, insan hakları ve demokrasi ilkelerine saygılı olmalıdır. ĠliĢkilerinde tehdit ve korku değil sevgi, saygı ile hareket etmesi, iyi iletiĢim kurabilmesi, eğitimde gerçekleĢen değiĢmelere göre kendisini ayarlaması gerekir. Öğrencilerle iletiĢiminde ise; onlara değer vermeli, aralarında ayırım yapmamalı, doğru olmayan davranıĢların kaynağını iyi tespit edebilmelidir.

Öğretmenin kiĢisel yeterliklere sahip, etkili iletiĢim stratejilerine sahip olması

yanında, Senemoğlu‟na (1997) göre; öğrenmeyi etkileyen bazı özelliklerin bilinmesi öğretmene büyük kolaylıklar sağlayacaktır. Bu özellikler: Öğrencinin baĢarıya inanması gerekir. Öğrencinin psiko-sosyal özellikleri, bulunduğu çevre, sağlık durumu öğrenme seviyesi üzerinde etkilidir. Öğretim yapılırken daha önceki konularla iliĢki kurularak yeni Ģeyler öğretmek gerekir. Öğretimin içeriğinin öğrencinin beklentilerini karĢılaması gerekir. Bilgilerin anlamlı olması öğrenmeyi kolaylaĢtırır. Mantıklı olarak organize edilen bilgiler daha kolay akılda tutulur. Somut bilgiler daha kolay öğrenilir ve akılda tutulur. Çoklu öğretim modelleri ve araçlarının kullanılması öğrenmeyi kolaylaĢtırır. Öğrenme sırasında mümkün olduğunca fazla duyu organı kullanılmalıdır. Ders baĢı ve sonunda sorulan sorular öğrencinin konuya odaklanmasını sağlar. Öğrenmede sürekli tekrar yerine aralıklı tekrar yapılması gerekir.

2.1.11.3.4. Aile ve Çevre

Birey yaĢamı ilk olarak aile ortamında tanımaya baĢlar. Aile ortamının sağlıklı bir Ģekilde iĢlemesi çocuğun yaĢama karĢı olumlu duygular oluĢturabilmesine yardımcı olur. Anne-babasından destek göremeyen çocuk olumsuz davranıĢlarıyla kendini göstermeye baĢlar ve bunu okul hayatına yansıtır. Bireysel geliĢime önem veren, demokratik tutuma sahip aile ortamında yetiĢen çocuklar arkadaĢlarının düĢüncesine önem verir. DüĢüncelerini kavga ederek değil konuĢarak çözmeye çalıĢır. Ailede çocuklar büyürken geliĢim dönemlerinin sağlıklı bir Ģekilde atlatabilmesi, çocukların geleceği için çok önemlidir. Akar‟a (2002) göre; ergenlik döneminde genç hızlı bir

değiĢim yaĢar. Bu dönem cinsel kimliğinde kazanılmaya baĢlandığı dönemdir. Ġçinden gelen dürtülerle dıĢtaki uyaranlar arasında bir denge kurmaya çalıĢan genç denge kuramazsa çatıĢma yaĢar. Kendisini kanıtlamaya çalıĢır ve bağımsız benlik duygusuna ulaĢmaya çalıĢır. Tecrübe ve deneyimi olmadığı için hatalar yapar. Anne babanın da bu dönemin geliĢim özelliklerinin farkında olması ve ona göre hareket etmesi yaĢanacak olumsuzlukları engelleyebilir. Anne-babanın gencin isteklerini sert önlemlerle engellemeye çalıĢması genç tarafından baskı olarak hissedilir. Baba geleneksel aileden geliyorsa otorite kurmaya çalıĢır. Gencin boyun eğmesini ister. SürtüĢme kaçınılmaz olur ve sorunlar yaĢanır. Bu sorunlar sadece ev ortamında hissedilmez. Okula da yansır. Genç bu sorunların etkisinden kurtulabilmek için çalıĢır.

Ġlgisiz ve sevgisiz anne-baba tutumları, parçalanmıĢ aile yapıları gençlerin geliĢimine olumsuz yönde etki edebilir. Öz güven yetersizliği sonucu çocuklarda kendine yeterlik, baĢarı ve giriĢim gibi özellikler görülmeyebilir. Üst gelir grubundaki koruyucu ve mükemmeliyetçi ailelerde ise çocukların bağımsızlık, öz yeterlilik, giriĢimcilik gibi özellikleri geliĢmeyebilir. Aileler çocuklarının kendi gibi düĢünüp davranmasını istemekte, kendilerinde bulunmayan niteliklerin çocuklarında olmasını isteyebilir. Bu tutum çocuğunun birey olmasını engeller ve salt ailelerine bağlı, giriĢimden yoksun insan olarak yetiĢmelerine neden olur (Topses, 2000). ġama ve Tarım (2007: 151) öğrenci baĢarısının aslında aile ve okulun iĢbirliğinden geçtiğini Ģu Ģekilde belirtmektedir: “Öğrenci baĢarısında en önemli iki kurum olan aile ve okul arasında daha sıkı bir iletiĢim kurulması öğrencilerin baĢarısı için çok önemlidir. Dolayısıyla öğretmenlerimizin öğrenci baĢarısızlığında en önemli faktör olarak gördüğü “ailenin ilgisizliği” tespiti doğrultusunda ailelerle daha sıkı iletiĢim kurulmalı, ailelerin okulla olan bağları güçlendirilmelidir.”

Sınıf yönetimi uygulamalarını kontrol etmeyen, öğrencilerini anlayamayan, onların geliĢimlerini gözleyemeyen eğitimciler sadece davranıĢın sonucuna odaklanarak sorunları çözebileceğini düĢünmektedirler. DavranıĢın altında yatan faktörleri de göz önüne alarak yapılan her türlü faaliyet yanlıĢ davranıĢın önlenmesinde önemli bir unsur olabilir. Eğitim faaliyetlerinin baĢarıya ulaĢabilmesi, sadece bilgi aktarımıyla gerçekleĢmez. Öğrencinin yaptığı yanlıĢların uygun bir dille uyarılması, öğrenciye rehberlik edilmesi, ceza yerine öğrencinin davranıĢını düzeltmesi için uygun koĢullar

yaratılması, bireysel farklılıklara dikkat edilmesi, öğrencinin grubun bir üyesi olduğunu anlaması disiplin olaylarının önlenmesi için etkili olabilir.