• Sonuç bulunamadı

Sünnet, İslam’da ve Yahudilik gibi bazı dinlerde erkek çocukların erkeklik organlarının ön derisinden bir kısmın, Allah’la yapılan ahdin bir işareti ve Hz. İbrahim’in konuyla ilgili davranışının tekrarlanması olarak kesilmesidir237

. Sünnet olmak insanın fıtratından kaynaklanmaktadır. Peygamber Efendimiz Buhari’de geçen bir Hadisi Şeriflerinde “Sünnet olmayı, doğuştan insan ruhuna yakışan bir husus” olarak zikretmiştir238

.

Müslüman bir anne ve babanın çocuklarına karşı görevleri arasında doğduktan sonra güzel bir ad vermek, daha sonrada erkek çocuğun doğumunu takip eden yedinci günden on üç yaşına kadar geçen süre zarfında çocuğu sünnet ettirmesi yer almaktadır. Bu süre zarfında sünnet olmayan veya imkân bulamayan kimseye Keban ve çevresinde “sünnetsiz” veya “sünnetsiz gavur” gibi yakıştırmalar söz konusudur239

.

Kirve, sünnet edilen her erkek çocuğun bir nevi sağdıcı, çocukları sünnet ettiren, çocuğun sünnetine yardım eden, sünnet sırasında çocuğu kucağına alıp sakinleştiren, acıdan dolayı çırpınmasına engel olan ve sünnet işini yöneten olduğu için sünnet olan çocuk ve ailesiyle duygusal anlamda bir yakınlık ve dostluk kurar. Çocuk büyüyüp evleninceye kadar ve evlendikten sonra da her zaman kendisine güvenilir. Amca ve dayı gibi kendisine hürmet edilir ve sözünden hiç çıkılmaz240

. Kirvelik bağı aileler arasında kutsal kabul edilen, değeri hiçbir şeyle ifade edilemeyen bir dostluğun kurulmasına vesile olan, kan bağından da önemli bir kurumdur. Kirvelik babadan oğla geçen bir sistem olduğu için kirve seçilen kişinin bütün ailesi kirve sayılır. Kirveler arasında çok önemli bir problem çıkmadığı sürece kirvelik devam eder ve aradaki bağ koparılmaz. Kirvelik nesilden nesile geçen bir durum olduğu için aileler, bazen kaç soy önceden kirve olduklarını bile bilmezler. Kirve sözcüğü sünnet ile bağlantılı olduğuna göre, onun Kürtçede erkeğin cinsel organının adı olan “kir” ya da “kır” sözcüğü ile bağlantısı olduğu yönünde değerlendirmeler mevcuttur241

.

Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi Keban ve çevresinde de sünnet yapılmadan önce, çocuğun kirvesi seçilir. Genellikle daha önceden kirvelik bağı olan, çok yakın akrabadan; amca ve dayı olmamak şartıyla dost ve yakınlar, komşular,

237 Ş. Gündüz, a.g.e., s. 349. 238

İ. Canan, a.g.e., C. VII., s. 33.

239 K.K., 4, 5, 13, 20, 21, 37, 65, 71, 73.

240 S. V. Örnek, Geleneksel Kültürümüzde Çocuk, s. 217.

çocuğun istemesiyle veya kirve adayı olacak kişinin özel isteğiyle, sevilen bir kişi kirvelik için seçilir. Sünnet edilecek çocuk tek olursa bir kirve, daha çok çocuk olursa her bir çocuk için ayrı kirveler seçilir, bazen de aileler sünnet edilecek bütün çocukları için tek kirve de seçerler. Genellikle kirvenin kim olacağına çocuğun babası karar verir; bazen de aile büyüklerinin önerdiği bir kişi kirvelik için seçilebilir242

.

Kirvelik yapacak kişi üzerinde uzlaşı sağlandıktan sonra, kirve olacak kişiye haber salınır. Kirvelik bir onur ve itibar meselesi olduğu için reddedilmez, hemen kabul edilir. Eğer kirvelik kabul edilirse; çocuğun ailesi çocukla beraber çeşitli hediyelerle kirvenin evine ziyarete giderler. Bu ziyarette götürülen hediyeler genellikle; koç ya da kuzu, elbise, yiyecek ve çeşitli hediyeliklerden oluşur. Aileler aralarında konuşur, çocuk kirvesiyle tanıştırılır, daha sonrada uygun bir tarihte sünnet için karar alınır. Keban ve çevresinde sünnet edilecek çocuklar eğer okula gidiyorlarsa sünnet düğünü için yaz ve sonbahar mevsimi tercih edilir243.

Sünnetin tarihi belli olunca; sünneti yapacak olan aile kendi eş-dost ve akrabalarına davetiye gönderir; kirve olan şahıs ta kendi akrabalarını sünnete davet eder. Sünnet merasimi geçmiş dönemlerde genellikle sünnet olacak çocuğun evinde yapılırdı. Günümüzde ise köyde yaşayan ailelerle durumu normal olan aileler yine kendi evlerinde sünnet yapmakta; şehirlerde ise davetliler kalabalık olursa düğün salonu tutulmaktadır. Sünnet düğünleri masraflı olduğu için aileler ilk çocuklarını erken yaşta sünnet ettirmezler. Diğer çocuklarda erkek olur düşüncesiyle geciktirirler ki bütün çocuklar bir arada sünnet edilsin ve masrafları az olsun. Bazen de aileler büyük çocuklarını everirlerken veya dayı ve amca evlenirken küçük çocuklar da sünnet ettirilir ki hem düğün masrafı az olsun hem de davetlilere sıkıntı çıkarılmasın düşüncesi vardır. Sünnet meresimi için, eskiden “sünnetçi” diye tabir edilen kişi çağrılırdı244

.

Sünnetçi, eskiden sünnet işiyle uğraşan, çocukları sünnet eden kişiye verilen isimdir. Sünnetçiler genellikle berberlikte yaparlardı. Ehemmiyet gerektiren bir iş olduğu için herkes yapamazdı. Sayıları az olduğu için sünnet gününden çok önce randevu alınmak suretiyle, özel olarak paralı getirilirlerdi245

. 242 K.K., 7, 14, 18, 24, 29, 39, 56, 62, 72. 243 K.K., 4, 13, 21, 37, 59. 244 K.K., 6, 15, 18, 20, 23, 24. 245 K.K., 34, 39, 41, 42, 43.

Keban ve çevresinde eskiden çocuklar sünnet günü, evde sünnetçi tarafından sünnet ettirilirdi. Günümüzde ise sünnet işlemi tam teşekküllü bir hastanede doktor tarafından, sünnet düğününden yaklaşık bir hafta öncesinden yapılmaktadır.

Sünnet düğünü için günler öncesinden aileler, eş-dost ve akrabaları, uzaktakileri davetiyelerle, yakındakileri ise davet işinden anlayan iki şahsı özel olarak görevlendirirler. Bu davetçilere içinde lokum veya şeker bulunan bir torba verilir. Davetçiler, bütün davetlilere birer şeker veya lokum vermek suretiyle sünnete davet ederler. Davetlilerde davetçilere şeker ve lokum karşılığında bir miktar para veya küçük hediyeler vererek “hayırlı olsun” derler246

.

Türkiye’nin bütün bölgelerinde olduğu gibi Keban ve çevresinde de sünnet merasimleri genellikle yemekli yapılmaktadır. Yemekler için günler öncesinden aşçılar getirilerek yemekler hazırlanır. Kurbanlar kesilir, gelen misafirlere ikram edilir. Eğer sünnet mevlitli ise hoca çağrılır; yok eğer davullu ise davulcu ve zurnacı çağrılır. Çocuğun kirvesi sünnetten birkaç gün önce çocuğun elbiselerini ve hediyeliklerini temin eder. Sünnet merasiminden önceki günde kurbanlık bir koçla birlikte sünnet merasimine gelir. Kirvenin gelmesiyle düğün başlamış olur. Sünnet çocuğunun yatağı gelin odası gibi süslenir. Başucuna işlemeli bir mahfaza içinde “Kur'ân-ı Kerim” asılır. Etrafına güzel kokular serpilir. Ailenin maddi durumuna göre çocuk sırmalı, işlemeli, nazarlıklı başlık ve elbise giyer. Külah ve omuzdan koltuk altına uzanan bir kuşak üzerinde “Maşallah” yazılır (Bkz. Ek-13). Sünnet günü sabahı çocuğa, tepeden tırnağa yeni çamaşırlar, elbise ve ayakkabılar giydirilmek suretiyle hazırlanır247

.

Sünnet merasimi için bütün davetliler toplanınca, çocuğun babası veya bir yakını çocuğu davetlilerin huzuruna getirip kirvesine teslim eder. Çocuk kirvesinin elini öper ve sarılırlar. Sünnetin yapılacağı yer önceden hazırlanmıştır. Kirveye ayrılan yere birisi bilerek oturur, kirve gelince yerinden kalkmaz ve kalkmak için bahşiş ister; kirvede bahşişini vererek razı eder. Odanın içerisine bir perde gerilir; sünnetçi, kirve, çocuğun babası ve çocuk bu bölmeye alınır. Çocuğun dikkatini dağıtmak için şeker yedirilir ve kendisine oyuncaklar verilir. Ayrıca çocuğu cesaretlendirmek için bazı sözler söylenir. Bunların en bilindik olanları şu şekildedir: “Sünnet erkekliğe atılan ilk adımdır” , “sünnet olmayana erkek denmez” , “erkek adam ağlamaz” gibi… Daha sonra çocuk kirvesinin kucağına oturtulur, kollarından sıkıca tutulur. Sünnet yapılırken, çocuğun

246 K.K., 5, 6, 12, 24, 29, 34, 47, 62, 67. 247 K.K., 4, 7, 20, 21, 37, 39, 59.

annesi sadaka verir ki her hangi bir aksilik çıkmasın ve çocuğu fazla acı çekmesin. Ayrıca sünnet anında dualar okunur, tekbirler getirilir ve çocuk sünnet edilir. Sünnet bittikten sonra, sünnetçi eline bir tepsi alır, üzerine de bir havlu serer. Eskilerde sünnetçi, sünnet ettiği çocuğun erkeklik organından kestiği deriyi pamuğun içerisine saklar ve tepsideki havlunun altına koyardı248. Tepsiyi ilkin kirvenin yanına götürür, kirve tepsiye bahşiş atar, daha sonra çocuğun babası ve sünnete gelen davetliler gönlünden koptuğu kadar bahşiş atarlar. Kirve mahcup duruma düşmesin diye kimse kirveden fazla bahşiş vermez. Bu işlemlerden sonra sünnet eğer mevlitliyse mevlit okunur; yok eğer davullu ise davul çalar ve düğün başlamış olur. Gelen davetliler gönlünce eğlendikten sonra yemekler yenir; yemekten sonra dua edilir ve en son şerbet içilir. Daha sonra çocuğun gönlü hoş edilsin diye başta kirvesi çocuğa altın takar; sırasıyla ailesi ve diğer davetliler altın ve para takarlar. Gelen misafirler çocuğa “geçmiş

olsun” , aileye ve kirveye de “hayırlı olsun” dileklerinde bulunurlar. Davetlilerin sünnet

olana hediye getirmesi veya zarf içinde para vermesi âdet olmuştur. Hediyeler çocuğun, elbisesine iğneyle tutturulur ya da yatağına veya yastığının altına bırakılır249

. Sünnet bittikten sonra herkes dağılır. Çocuğun yarasının çabuk iyileşmesi için çocuk yataktan kaldırılmaz, soğuktan korunur, yaranın üzerine “mazı”250

iyice dövülerek un haline getirilir ve konur. Yine yara üzerine, ağaç kurtlarının yediği ağacın tozları konur. Daha sonra çocuk, yataktan kalkınca yarası çabuk iyileşsin diye etek giydirilir (Bkz. Ek-14). Çocuğun yarası tamamen iyileşene kadar bu etekle dolaşır. Çocuğun yarası iyileşince kirvesi hediyelerle hem aileyi hem de çocuğu ziyarete gelir. Sünnette çocuğa kirve olan kişi ve ailesi, artık sonsuza kadar sünnet edilen çocuğun ailesi ile akraba sayılır251

. Kirveler birbirlerinden kız alıp vermektedirler, bunda bir sakınca görülmez. Ama alevi kesimlerde ve bazı ailelerde bu duruma pek hoş bakılmamaktadır252. Aralarında

kirvelik bağı bulunan ailelerin bireyleri arasında evlilik yasaktır253; böyle bir şey büyük

günah olarak kabul edilir. Buna sebep olarak ta çocuğun kanının kirvenin önüne düştüğünü ve bu kanın evliliğe engel olduğuna inanırlar. Bu yasağa iki tarafın akraba çevresi de dâhildir254

.

248 K.K., 13, 18, 26, 56, 57. 249 K.K., 4, 7, 14, 15, 20, 64, 65.

250 Mazı: Meşe ağacından elde edilen misket büyüklüğünde, ortası delik, beyaz renkli bir tür meyvedir. 251

S. V. Örnek, Geleneksel Kültürümüzde Çocuk, s. 218.

252 K.K., 24, 25, 26, 34, 66, 71, 72.

253 S. V. Örnek, Geleneksel Kültürümüzde Çocuk, s. 218. 254 M. Çem, a.g.e., s. 73.

1.2.2. Sünnet İle İlgili İnanışların Değerlendirilmesi

Sünnet merasimi içinde barındırdığı dini motiflerin yanında tıbbi manada da önemli roller üstlenmektedir. Bu öneminden dolayı tarihin çeşitli devirlerinde; bazı din ve inanç sistemlerinde olduğu gibi Anadolu’da yaşayan Müslümanların genelinde görülen bir uygulamadır.

Sünnet İsa (a.s)’dan önce 4000 yıllarına, Mısırlılara kadar uzanmaktadır. Mısırlıların bu işi Afrikalılardan öğrendiği sanılıyor. Sünnet fiilinin ilk defa neden yapıldığı konusunda çeşitli görüşler vardır. Bunların başında ise; cinlerden, perilerden, mabutlardan pek korkan eski kavimler, ilahlara şükran borçlarını ödemek; bazen de onların hiddetlerini teskin etmek için kurban olarak insan keserlerdi. Sonraları bu gelenek çeşitli biçimler aldı. Birçok kabilelerde insan yerine insanın çeşitli uzuvlarını keserek yapılan kurban şekline dönüştü. Penis uzvunu kurban etme de ilk defa Sakkarahanlar’da görülmüştür. Hz. İbrahim’in doksan dokuz yaşındayken kendisini keserle sünnet ettiği255, Hz. Musa’nın ve Tevrat aracılığıyla Musevilerin sünneti

benimsediği biliniyor. Daha sonra Hıristiyanlar “kalbi bürüyen perdenin atıldığı” gerekçesiyle sünneti reddetmişlerdir. Sonra İslam’la birlikte sünnet yeniden gündeme gelmiştir. Türklerin sünnet gelenekleri de Müslüman olmalarıyla başlamaktadır256

. Geleneksel Türk Dininde sünnet uygulaması bulunmamaktadır. Kur’ân’da “Sünnet” (hıtan) ile ilgili bir ayet bulunmamakla birlikte, Müslümanlığın simgesi olarak kabul edilmiştir. Geçmişi Hz. İbrahim’e kadar varan sünnet, cahiliye devri Arapları arasında da devam ede gelen bir âdetti. Araplarda hem kadın hem de erkekler sünnet edilirdi. Gerek hadis kaynaklarında gerekse Yahudi kutsal kitabı Tevrat’ta yazıldığı gibi sünnetin ilk olarak Hz. İbrahim döneminde başladığı bilinmektedir257

. Hz. İbrahim’in Kaddüm köyünde sünnet olduğu rivayet edilir. Ebu Hureyre’den gelen bir rivayette “Kaddüm” yerine “kadum” ifadesi kullanılmıştır ki o zaman ifade “bir marangoz aleti

olan keserle sünnet oldu” anlamına gelmektedir. İsrail oğulları arasında cari olan

Tevrat’ın hükmü de böyle idi. İsa (a.s)’ya kadar böyle devam etmişken sonradan Hıristiyanlar bu âdeti bozmuş ve “hıtan” , kalbin guffesini (kalbi bürüyen perdeyi) atmaktır, şeklinde yanlış bir yorumla sünneti bırakmışlardır. Başka bir rivayette de şöyle denilmektedir: “Hiç kuşkusuz ilk misafir edinen, ilk defa don giyen ve ilk kez sünnet

255 B. Adam, Yaşayan Dünya Dinleri, s. 209. 256

Nedim Şahhüseyinoğlu, Anadolu Halk Kültüründe İnanç Motifleri, Ay Yıldız Yay. Ankara 2000, s. 119.

257 İlhami Atmaca, Suruç ve Çevresi Halk İnanışlarının Dinler Tarihi Açısından Değerlendirilmesi,

olan Hz. İbrahim’dir”258

. Sünnet olmak ondan sonra bütün peygamberlerde ve onlara uyanlarda devam etmiş, Peygamberimiz (s.a.s) peygamber olarak gönderilinceye kadar sürüp gitmiştir. Rivayete göre, Peygamberlerin bazıları sünnetli olarak dünyaya gelmişlerdir259

. Bunların sayısı 10-17 kadardır. Hz. Peygamber’in sünnetli doğduğuna dair rivayetler vardır260. Atası Hz. İbrahim’in bu güzel geleneğini Hz. Muhammed de devam ettirmiştir. “O, sünnet hükümdarı” olarak anılmıştır.

İslam öncesi Arabistan’da sünnet bir temizlik, güzelleşme ve hastalık tedbiri olarak düşünülmüştür261

. Bundan dolayı sünnet karşılığında “taharet” kelimesi de kullanılmaktadır262

. İslâmiyet’te sünnetin yaşı konusunda kati bir emir yoktur. Doğumun ilk gününden başlayarak on iki-on üç yaşlarına kadar çocuklar sünnet ettirilmektedir. İslâm dünyası, sünnete çok önem vermiştir. Türkler İslami kabul ettikten sonra, sünnet olmayı dinin aslî vecibeleri gibi kabul etmişler ve öyle kabul etmeye de- vam etmektedirler.

Çocukların buluğa ermeden sünnet ettirilmeleri babalarının bir vazifesidir. Hz. Peygamber (s.a.s) torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i doğumlarının yedinci gününde sünnet ettirmiştir263

.