• Sonuç bulunamadı

2.3. Hayvanlar İle İlgili İnanışlar ve Değerlendirilmesi

2.3.2. Hayvanlarla İlgili İnanışların Değerlendirilmesi

İlk zamanlardan günümüze kadar çeşitli hayvan türleri dini açıdan ya ibadet simgesi ve vasıtası olarak saygı görmüş veya kültle ilgili kabul edilmiştir. Bunun sebebi, erken dönemlerden beri yeryüzündeki bilinen hayvanların dini bir niteliğe büründürülmüş olmasıdır568

. Hayvanların çeşitli şekillerde, uğurlu veya uğursuz, kutsal veya asil, faydalı veya faydasız sayılması insanların onlara yüklemiş olduğu anlamlardan veya edinmiş oldukları tecrübelerden kaynaklanmaktadır. Eski Türklerde bazı hayvanlar kutsal ya da uğursuz sayıldıkları için, totemik iz taşıyan unsurlar olarak değerlendirilmektedir. Özellikle kurt, koç, at, kartal gibi hayvanların bu şekilde totemik iz taşıdığı öne sürülmektedir569. Yörede tespit ettiğimiz geyik boynuzlarının

“koruyuculuk ve kurtarıcılık” fonksiyonlarına, muhtelif Türk zümrelerinin birbirine benzeyen pratikleri içinde de rastlanılmıştır. Nitekim Hun Türklerinin devamı olan Tu- cüe’lere ait olan bir efsanede geyiğin kutsallaştırıldığı görülmektedir. Muhtelif Türk zümrelerinin mitoloji ve masallarında kutsallaştırılan geyik motiflerine sıkça rastlanır570

. Ayrıca geyik nazara karşı kullanılmış; bolluk ve bereketin simgesi olmuştur571

. Denizli köyü yakınlarındaki “Geyikli Baba” türbesi ve “Geyikli Baba”ya ait menkıbede geyiğin bahis olunan önemini muhafaza ettiği görülür572

.

Keban ve çevresinde bazı hayvanların kendinde barındırdığına inanılan özelliklerinden dolayı yıl simgesi olarak görülmesi ve insanların bir yönüyle hayvanlara benzetilmesi gibi özellikler bize Türklerin kullandığı önemli takvimlerden biri olan “On

iki Hayvanlı Türk Takvimi”nin pratikte yaşatıldığını göstermektedir. İslâm medeniyeti

ile karşılaşmadan önce kullanılan bu takvim, Türk kavimlerinin eski zamanlardan beri en çok kullandıkları takvim sistemi, on iki hayvanlı takvim sistemidir. Değişik coğrafi sahalarda yaşayan, birçok medeniyetle temas kuran Türk halkları, bunu ya müstakil olarak kullanmış veya yabancı medeniyetlerden gelen takvimlerle yoğurarak

567 K.K., 4, 7, 11, 12, 14, 34. 568 K. Demirci, a.g.e., s. 81. 569

Mehmet Eröz, Türklerde Totemizim İzleri, TDAV Yay., İstanbul 1987, s. 289.

570 Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, Ankara 1971, C. I., s. 569. 571 Y. Çoruhlu, a.g.e., s. 144.

kullanmışlardır. On iki yıllık bir süreyle devir teşkil eden bu takvimin her yılı belirli bir hayvana nispet edilir. Böylece her yıl, nispet edildiği hayvanın ismini alır. Bunlar: “Sıçan, sığır, aslan, tavşan, ejderha, yılan, at, koyun, maymun, tavuk, köpek ve

domuz”dur. Hayvan takviminin kökenini açıklayan çeşitli söylenceler vardır. Bunlardan

birine göre; Türk hakanlarından biri geçmiş dönemlerde meydana gelmiş bir savaşın tarihini öğrenmek istemiş ama öğrenememiştir. Bunun üzerine halkıyla istişare etmiş ve en sonunda “göğün on iki burcu ve on iki ay sayısınca her yıla bir ad koyalım” demiştir. Daha sonra ava çıkılır. Yaban hayvanları ırmağa doğru sürülür. İçlerinden on ikisi ırmağı geçer ve yıllara ad olurlar. Diğer bir rivayete göre de: Hayvanlar seneyi yani yazı/günü görmek üzere toplanırlar. İçlerinden deve boyuna güvenerek otlamaya devam eder. Bunu gören “sıçan” , devenin üzerine çıkar ve seneyi görür. Daha sonra da diğer hayvanlara haber verir. Deve hariç hepsi seneyi görür ve yıl adı olurlar. Başlangıçta takvime ismini veren hayvanlar totemdi yani tanrıydı. Zaman içerisinde on iki tanrıya dayalı, on iki yıl temelli bir takvim oluşturuldu. Her yılı bir hayvan güttüğüne göre o yıl meydana gelecek olayları ve doğan insanları etkileyecekti573.

Buna göre, “sıçan” kıtlık ve kuraklık ; “öküz, boğa ve inek” hükümdarlık, güç, kuvvet ve yiğitlik simgesi olarak görülür. Öküz yılında savaşlar çoğalırmış. Çünkü öküzler birbirleriyle vuruşurlar. “Aslan” savaş, zafer, iyinin kötüyü yenmesi, kuvvet ve kudret simgesi olarak görülür. “Tavşan” merhamet ve korkaklık simgesi olmuştur. Göktürk devrinde av hayvanı olduğu için uğurlu sayılmış ve bolluk timsali sayılmıştır. İslamiyet’ten sonra, bolluk, kurnazlık ve iyi şansın, bazen de korkaklık-ürkeklik simgesi olmuştur. “Timsah, ejder ve balık” talih, zenginlik, bereket, refah ve bolluk simgesi olarak görülür. Yağmur çok yağar. Çünkü balık suda yaşar. Evlilikte mutluluk ve üremenin simgesidir. “Yılan” saygı, hürmet, korku, olumsuzluk ve şeytanla ilişkilendirilir. “At” sahibinin yakın arkadaşı, zafer ortağı, en değerli varlığıdır. Kuvvet ve kudreti simgeler. At sürüleri zenginliği ve su unsurunu ifade eder. “Koyun” sevgi, dürüstlük, çokluk, sükûnet, huzur, barış ve bereket simgesidir. “Koç” güç, hâkimiyet, kuvvet ve yiğitliğin timsalidir. İslam tasavvurunda Hz. İsmail’in kurban olarak Allah’a adanışı, kurban ve ölüm simgesidir. “Maymun” eğlence, kurnazlık, savaş, fitne, hastalık ve yan kesiciliğin çokluğunu ifade eder. Çünkü maymun hilekâr, kurnaz ve edepsiz insanları simgeler. “Tavuk ve horoz”: Tavuk isyan ve cimriliği simgeler. Yiyecek çok olur, ancak insanlar arasında karışıklık çıkar. Çünkü tavuğun yiyeceği danedir. Daneyi

bulabilmek için çöpleri, kırıntıları birbirine karıştırır. “Horoz” cesaret, savaşçılık, dürüstlük, nezaket ve şeytanı defetme gibi özellikleri vardır. “Köpek” eski Türklerde kurdun karşısında koyunun konumuna benzer bir görev üstlenmiştir. Sabır ve metanetin sembolüdür. “Domuz” karmaşa ve sükûnet sembolüdür. Kar ve soğuk çok olur, kargaşa meydana gelirmiş574

.

Yine yörede nazara karşı ve tedavilerde kullanılan; “at kafası, at nalı ve

kurtağzı” gibi unsurlar eski Türklerde bu hayvanların kutsal olarak görülmesinden ileri

gelmektedir. Konuyla ilgili olarak Dede Korkut, Kurt yüzü görmek mübahtır. Bütün Türk devletlerinde kurt bir semboldür ve kurt başlı bayraklar kullanılır. Ergenekon ve Oğuz Destanında kurt yol gösterici, kurtarıcı, uğurlu, kutlu bir hayvandır575. At kafası,

at nalı ve atın kutsal kabul edilmesi, çok eskiden atın evcilleştirilmeden önce de kutsal kabul edildiğini gösteriyor. At, insanların yaşamları boyunca kendi bedenlerinden bir parçaymış gibi kayalara, heykellere, kabartmalara işlenmiştir. Dini motiflerde at her zaman değerini ve yerini korumuştur. At kültü meydana getirilmiş ve ayinlerde at kurban edilmiştir576

. Atın insanları kötü ruhlardan ve kötü büyülerden koruduğuna inanılır577

. Eski Türklerde, göz değmesine, cinlerin kötü etkisine ve kötü ruhlara karşı bağ, bostan ve bahçelere korkuluk (abalcı) ve nazarlık (kösgük) dikilirdi578

.

Yöre halkının güvercine kutsiyet arz etmesi ve avlamaması da, güvercinin Allah’ı zikrettiği, Peygamber efendimiz “Sevr Mağara”sında korunurken, güvercin yuvası ve güvercinlerin yardımcı olduğu ve müşrikleri yanılttığına inanılır. Ayrıca Hazar Türklerinde, güvercin kutsal sayılmaktadır579

.

Ayrıca yörede yılanların şahı, kralı manasındaki “Şahmaran”ın, Ortadoğu ve Anadolu halk inancında, başı insan gövdesi ejderha şeklinde olduğu düşünülen ve yeraltında olduğu varsayılan mahlûkun yansımalarının yaşatıldığı görülür580. Yine yılanların sokmasından ve zarar vermesinden kurtulmak için “ahsun” denilen toprak, tuz ve suyun hocaya okutulup, evin etrafına serpilmesi gibi uygulamalar, Başkurtlarda, Türkistan Türklerinde, Budizm dinine mensup eski Uygur Türklerinde, Kazak-

574 Y. Çoruhlu, a.g.e., s. 133-170. 575 M. Eröz, a.g.e., s. 118. 576 Ü. Günay-H. Güngör, a.g.e., s. 111. 577 K. Demirci, a.g.e., s. 83.

578 A. İnan, Eski Türk Dini, s. 130-133. 579 M. Eröz, a.g.e., s. 120.

Kırgızlarda581, Anadolu’nun birçok yerinde ve Orta Doğu’da yaşayan halklar tarafından

uygulanmaktadır.

Eskiden dünyanın öküzün boynuzlarının arasında döndüğünü ve balığın karnında olduğuna inanılırdı. Dünyayı öküzün boynuzunda olduğu inanışı İran menşelidir. Türklerin arasına Müslüman olduktan sonra yayılmıştır582

. Bu inanışın aslının, insanların geçimini sağlayabilmeleri için tarım ve hayvancılıkla uğraşmaları gerektiğiyle ilgilidir. Bunu da öküzlerin çift sürülmek için kullanıldığı ve tarımın yapılabilmesinin yolunun öküzlerden geçtiğiyle alakalıdır. Yine tarımın yapılamadığı sulak alanlarda da geçimin sağlanabilmesi için su ürünlerine ve balığa ihtiyaç duyulur.

Karga ve baykuş ötmesinin, kara kedinin uğursuz sayılması, Şamanizm ve Budizm’den kalma inanışlardır583

. Kedinin dört ayağı üzerine düşmesiyle ilgili olarak anlatılan bir rivayette: Peygamber efendimizi yılan sokmasından kurtardığı için sırtını sıvazlamıştır. Bundan dolayı sırt üstü düşmeyeceğine inanılır584

.

Keban ve çevresinde horozun ötmesinin iyi kabul edilmesi buna karşın eşeğin anırmasının iyiye yorulmaması İslami gelenekle alakalıdır. Bununla ilgili olarak Buhari’de geçen bir Hadis-i Şerifte: “Horozların ötmesini işittiğinizde Allah’ın

lütfundan isteyiniz. Çünkü onlar bu sırada melek görmüştür. Eşek anırması işittiğinizde ise şeytandan Allah’a sığınınız. Çünkü o, şeytanı görmüştür” buyurmuştur585

. Yine konuyla alakalı bir rivayete göre, Nuh (a.s) tufan sırasında şeytanı gemiye bindirmez. Şeytanda görünmez olur ve bir eşeğe biner; ancak eşek gemiye binmek istemeyince, Nuh (a.s) eşeğe şeytanın özelliği olan “lanetli” küfrüyle bağırır. Şeytan bu yolla Nuh’un gemisine biner586.

Yöre halkına göre koyun, keçi ve atın mübarek sayılması, bu hayvanlara verilen değerle ilgilidir. Hz. Peygamber (s.a.v) cennet hayvanlarından olduğunu belirttiği keçiyi bereket olarak adlandırmıştır. Bir kimseye: “Evinizde kaç tane bereket var” diye sorar

ve bununla keçiyi kasteder. Diğer bazı rivayetlerde koyuna da bereket dediğine şahit

olmaktayız: “Sahibi için koyun berekettir, deve de izzettir. Ata gelince, hayır onun

alnına bağlanmıştır” demiştir587

.

581

A. İnan, a.g.e., s. 146, 147.

582 Ü. Günay- H. Güngör, a.g.e., s. 88.

583 İsmail Karagöz, “Batıl İnanışlar, Bid’at ve Hurafeler Dini Hayatı Olumsuz Yönde Etkiler”, D.İ.B.

Yay., Diyanet Aylık Dergi/Makale, Ankara (Haziran 2006), sayı: 186, s. 44.

584

P. N. Boratav, Türk Mitolojisi Oğuzların- Anadolu, Azerbaycan…, s. 73.

585 Sahih-i Buhari, Muhtasarı Tecrid-i Sarih, Çev. Abdullah Feyzi Kocaer, C. II, İstanbul 2004, s. 479. 586 P. N. Boratav, Türk Mitolojisi Oğuzların- Anadolu, Azerbaycan…, s. 76.

Keban ve çevresinde insanlar çocuklarının yaşamaları, kendilerini kaza ve belalara karşı korumaları için kurban kesmeleri âdeti çok eskilere dayanmaktadır. Bilindiği gibi kurban ibadeti insanlıkla var olmuş ve insanlar inançları gereği kurban sunma eyleminde bulunmuşlardır. Kurbanın sunulmasında insanlar, kendisine sayısız nimetler bahşeden Tanrı’ya kurban sunmak suretiyle şükran borcunu ifa ettiklerini düşünmüşlerdir. Bunun yanında insanlar bazı isteklerinin yerine gelmesi için Tanrı’dan dilekte bulunmuş, bu dilekleri kabul olunca adakta bulunmuşlardır. Ayrıca insanlar yüce gördükleri güce duyulan hayranlıktan dolayı, gönül almak için ve günahlarına kefaret olması için de kurban sunmuşlardır588

.

Kurbanın ilk zamanlarda, insan kurban edilmek suretinde olduğu bilinmektedir. İnsanlık tarihinde en fazla şöhret bulan kurban olayı Hz. İbrahim’in oğlunu kurban etmesiyle gündeme gelmiştir. Bundan sonra Eski-Doğu dünyasında sıkça uygulanan ve İbranilerin Peygamberler dönemine kadar sürdürdükleri, ilk çocuğun kurban edilişi takip etmektedir. İlk çocuk genellikle Tanrı’nın çocuğu olarak görülürdü. Bu ilk çocuğun kurban edilmesi, Tanrıya ait olanın geri verilmesi anlamına gelmekteydi. Dolayısıyla Hz. İbrahim’in İsmail’i kurban etmek istemesi, biçim olarak Eski-Sami dünyasında doğmuş bebeklerin kurban edilmesiyle benzerlik göstermektedir. Yine Hz. Peygamber’in dedesi Abdulmuttalib, Zemzem kuyusunu kazarken, kendisine sıkıntı çıkaran Kureyş’lilerden dolayı, “eğer on tane oğlu olursa ve bunlar kendisini koruyacak

yaşa gelirlerse içlerinden birini Kabe’nin yanında Allah için kurban edeceğini”

adamıştı. Zaman içerisinde Abdulmuttalib’in dileği yerine gelmiş ve adağını yerine getirmek isteyince, çocukları arasında kura çekmiştir. Kura sonucunda Abdullah çıkmıştır. Kureyşliler bu adağın âdet haline gelmesinden korktukları için karşı çıkmışlardır. Daha sonra kan bedeli olarak on deve kararlaştırıldı. Kura çekilmeye devam edildi. Her seferinde kura Abdullah’a çıkınca yüz deveye kadar kura çekildi ve en nihayet yüz deveye varınca oklar develeri gösterdi. Kefaret olarak develer kurban edildi589. Keban ve çevresinde kurban olarak kesilen hayvanların kanı, tüyleri ve boynuzlarının kutsal sayılması ve toprağa gömülmesi bu hayvanlara duyulan saygının bir ifadesidir590. Ayrıca kurbanlık olarak kesilen hayvanlara binilip “Sırat köprüsü”nden geçileceğine, hayvanların kanının ve tüylerinin adedi kadar sevap kazanılacağına inanılması İslam kültürünün bir yansımasıdır. Ayrıca yeni inşa edilmiş bir mekânın,

588 Ş. Gündüz, a.g.e., s. 226. 589 S. Bekki, a.g.e., s. 2-6. 590 İlmihal II, D.İ.B. Yay., s. 10.

kutsal kabul edilen bir alanın veya bir nesnenin hayat kazanması ya da uğur getirmesi için hayvan kanı akıtılması geleneği, Sami kavimlerde görülen kan, ruh yahut hayat bahşedici bir unsur olmasından dolayı kutsaldır ve boş yere akıtılmaz591

. Yine M. Eliade’ye göre de her hangi bir şeyin devam edebilmesi, sürekli hale gelebilmesi için “canlandırılması” , bir kurban verilerek ona “can” bahşedilmesi gerekir592

.

Keban ve çevresinde kertenkelenin öldürülmesi ve sevilmemesi İslam geleneğiyle ilgilidir. Bununla ilgili olarak Rasulullah (s.a.v) zehirli alaca kelerin öldürülmesini emretmiş ve: “Zehirli alaca keler İbrahim (a.s)’ın ateşini körüklüyordu” buyurmuştur593

.

Her canlıya merhamet edilir, yardım edilir ve onlar yüzünden de ecir alınır. Bir kuyunun başında susuzluktan ölmek üzere olan bir köpeğe su veren günahkârın ilahi affa mazhar olduğunu Resulullah haber vermiştir594

. Peygamber (s.a.v) onlar hakkında bir de şu hikâyeyi anlatır: “Bir peygamber ümmetiyle yağmur duasına çıkmıştı, bu

esnada bazı ayaklarını havaya kaldırmış vaziyette bir karınca görmüştü ki, ümmetine:

“Dönün artık, karıncanın durumu sebebiyle duanız kabul edilmiştir” demiştir.

Kur’an-ı Kerim’de En’âm Suresi 38. Ayette, hayvanların da insanlar gibi birer ümmet oldukları bildirilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de “sinek, sivrisinek, örümcek, karınca,

arı, kurt, eşek, katır, at, öküz, inek, deve, koyun, yılan, domuz, maymun, köpek” gibi pek

çok vahşi ve evcil hayvanın ismi çeşitli vesilelerle zikredilmektedir. Ayrıca “Bakara,

Nahl, Ankebut, Neml, Fil ve Adiyat” gibi bazı sureler de isimlerini metinde zikri geçen

bu hayvanlardan alır.

2.4. Su İle İlgili İnanışlar ve Değerlendirilmesi