• Sonuç bulunamadı

1.3. Evlenme İle İlgili İnanışlar ve Değerlendirilmesi

1.3.1. Evlenme İle İlgili İnanışlar

1.3.1.3. Evlilik Sonrası İnanışlar

Zifaf gecesinden sonraki sabah gelin ve damat, damadın annesinin, babasının ve evin diğer büyüklerinin ellerini öperler. Keban ve çevresinde bu güne “Supha Günü” ya

349 R. Araz, a.g.e., s. 115.

da “Yüz Açımı” denir. Eskiden yapılan düğünlerde gelin, damat evine gelince perdenin arkasına konurmuş. Üçüncü güne kadar gelin ve damat kimsenin huzuruna çıkarılmazmış. Böylelikle gelin ve damada, birlikte zaman geçirme fırsatı verilmiş olur ve aradaki mahcubiyet önlenmiş olur. Üçüncü günün sonunda gelin ve damat aile büyüklerinin huzuruna çıkarak büyüklerin ellerini öper. Gelin huzurda fazla durmaz, kendisine sorulan sorulara cevap vermez. Kimseyle konuşmaz. Bu konuşmazlık kayınpeder için yaşlılık dönemine kadar devam eder. Öyle ki geçmiş dönemlerde anlatılan bir rivayette, yeni evlenmiş bir geline yaz mevsimi olduğu için yöre halkınca “Boğuk”351

olarak bilinen armut ikram edilir ve yemesi için de ısrar edilir. Gelin daha önce böyle bir armut yemediği için yeme usulünü bilememiş ve yediği armut boğazına düğümlenmiştir. Saygısızlık olmasın diye de kimseden su isteyememiştir. Dolayısıyla da boğularak hayatını kaybetmiştir. Bazı ailelerde bu durum biraz daha yumuşak geçişli olur. Kayınpeder ve kaynana gelinlerine hediyeler vererek gelini konuştururlar352

. “Supha günü”nde sabah kahvaltısından sonra erkekler dağılır. Evde kalan kadınlar hazırlıklara başlar. Geline güzel elbiseler giydirilir; takıları ve mücevheratı takılır. Yeni gelinler beyaz renkli tülbent örtmezler. Beyaz renkli tülbent, genellikle yaşlı kadınların başörtüsüdür. Bazı yaşlı kadınlarda kafalarına fes takıp üzerine yemeni bağlarlar. Ayrıca beyaz renk, kefen rengi olduğu için ölümle bağdaştırılmaktadır. Yine yörede bekâr kızlar, renkli ve oyalı yazmaları, “leçe”353

şeklinde örterler. Evli, kız çocuğu anneleri iğne oyasıyla yapılmış tülbent örterler. Oğlan anneleri ise normal oyalı tülbent örterler. Gelinin yüz görümlüğüne gelen kadınlar beraberlerinde tatlılar ve daha önceden takı takmamışlarsa takılar getirirler. Daha sonra gelin, sağdıcın eşliğinde odaya getirilir. Gelin büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öper ve tanışırlar. Hem sohbetler edilir, hem de ikramlarda bulunulur. Kadınlar uğurlanırken bohçaları verilir. Bohçalar, takılan takıya ve hediyeye göre değişiklik gösterir. Bohçaların içerisinde genellikle “yazma, eşarp, seccade, lif, çorap, iç çamaşırları ve elbiseler” vardır. Gelin on beş güne kadar evden dışarı çıkmaz. Düğünden iki hafta sonra gelin ve damat, damadın bir yakınıyla birlikte kız evine giderler. Buna “on beşine gitme” veya “kız

babasına gitme” denir. Gelin ve damat kızın annesinin, babasının ve diğer büyüklerin

351 Boğuk Armudu: Keban ve çevresinde yukarıda anlatılan olaydan dolayı, tam olgunlaşmadığı dönemde

boğucu özelliği olan yeşil renkte, tadı biraz ekşimsi bir armut türüdür. K.K., 2, 6, 13, 14, 21.

352

K.K., 1, 3, 9, 16, 25, 30, 31, 32, 40.

353 Leçe: Yöre halkına göre “kaçik (bekâr kız)” olarak ifade edilir. Kızlar bekâr olduklarını belli etmek

için, renkli ve oyalı tülbentleri, üçgen şeklinde katlayarak, başlarına örttükten sonra iki ucunu boyunlarının arkasında sağa sola geçirerek öne doğru bırakırlar. K.K., 1, 3, 11, 30, 32.

ellerinden öperler. Gelin bir haftaya yakın baba evinde kalır, damat ise evine döner. Gelin burada gelen ziyaretçilere de bohçalar verir354.

Keban ve çevresinde evlilikle ilgili âdet, tören ve inanışlarda değişmeler söz konusu olsa da bazı gelenekler yaşatılmaktadır. Evli çiftler birbirlerine isimleriyle hitap etmezler. Kadın kocasını çağırırken “bey, efendi, evet ve hari355” gibi ifadelerle seslenir.

Koca ise karısına, “hanım, hatun, ağa annesi” gibi ifadeler kullanır. Bu şekilde hitap edildiği zaman aralarındaki hürmet ve muhabbetin artacağına ve şeytanın aralarına girmesine engel olunacağına inanılır. Çocuk olduktan sonra anne ve baba çocuklarını büyüklerin yanında kucaklarına alıp sevemezler. Anne ve babanın isimleriyle çağırmak ve onların önlerinden yürümek fakirliğin sebepleri olarak görülür. Kadın ve erkek bir yerde yürürken kadın kocanın gerisinde yürür, önüne geçmez. Buradaki uygulamada kadının kocasına olan saygısıyla beraber, karşıdan bakan dul veya kocası yanında olmayan kadınları imrendirmemek için böyle bir uygulamaya başvurulmuştur. Bilindiği üzere eskilerde Anadolu’daki savaşlarda erkeklerin çoğu şehit olmuş ve kadınlar dul kalmışlardır. Koca, eve geldiği zaman kadın ayağa kalkıp kocasına hürmet eder. Bu tür uygulamalar eskiye nazaran azalmış olsa da günümüzde bazı aileler de uygulanmaktadır356

. Gelin ve damat eskiden belli bir zamana kadar “baba ocağı”nda kalır ve büyüklerin hizmetinde bulunurlardı. Karşılıklı bir yardımlaşma içerisinde hayatlarına devam ederlerdi. Günümüzde ise evlenen çiftler ayrı evlere taşınmaktadır. Az da olsa bazı aileler birlikte yaşamaktadırlar.

Keban ve çevresinde tek eşle evlilik yaygındır. Çok nadir de olsa bazı kişilerin ikinci eşi olur. Bunlarda mecburiyet sonucu yapılan evliliklerdir. Erkek ilk karısından çocuğu olmayınca ya da ilk karısından erkek çocuğu olmayınca ikinci bir eş getirir. İkinci eşe resmi nikâh kıyılamadığı için bu evlilikler dini nikâhla olmaktadır. Alevi inanışına göre ikinci eşe müsaade edilmez. İki evlilik yapan kişi cem’e ve cemaate kabul edilmez357.Keban ve çevresinde bazı olumsuzluklar ve geçimsizliklerden dolayı boşanma olayı gerçekleşmektedir. Boşanma olayına hoş bakılmadığı gibi boşanan kişilere de iyi gözle bakılmaz. Aile kutsal bir müessese olduğu için dağılmasına izin verilmez. Boşanmak isteyenleri, aile büyükleri ve hatırı sayılı kişiler barıştırırlar358

.

354K.K., 2, 3, 10, 16, 22, 25, 30, 31, 32.

355 Hari: Yöre halkından bazı ailelerde karı ve kocalar, isimlerinin yerine evet anlamındaki “hari”

ifadesini kullanırlar. K.K., 1, 5, 9, 13.

356 K.K., 1, 4, 13, 20, 37, 47, 48, 73. 357 K.K., 18, 37, 54, 66.