• Sonuç bulunamadı

II. FEDÂİLU'L-KUR'AN EDEBİYATI

1.2.2. Sûrelerin Fazileti ile İlgili Rivayetler

Sûre kelimesinin ne anlama geldiğini açıkladıktan sonra konu ile ilgili rivayetlerin muhtevasını ele alacağız. Sûre kelimenin aslı ile ilgili iki görüş mevcuttur. Birincisi, "ةروس" şeklinde hemzesiz; ikincisi, "ةرؤس" şeklinde hemzeli olarak gelmektedir. Sûre, kelimesinin farklı anlamları vardır. Bunları şöyle sıralamak mümkündür:

1-Yücelik ve şeref manasında kullanılmıştır. Kur'an'ın sûre veya sûreleri denildiğinde onun bir şerefe sahip olduğu anlaşılmış olur.

2-Bir şehrin surlarına nisbeten böyle denildiği ifade edilmiştir. Bu manada sûreler, Kur'an'ı çepeçevre saran surlar gibidir.

3- Sûre, alamet manasına gelmektedir. Bu manada her bir sûrenin, şekil ve muhteva açısından kendisini diğer sûrelerden ayıran farklı özellikler taşıması demektir.259

Istılahî olarak sûre, başlangıç ve sonu belli olan bazı ayet gruplarından teşekkül eden Kur'an bölümlerine verilen isimdir. Bazılarına göre, sûre sıfatı kazanmak için ayet sayısının üçten aşağı olmaması gerekir.260

Fedâilu'l-Kur'an rivayetleri içerisinde geniş yer bulan konuların başında sûrelerin fazileti ile ilgili rivayetler gelmektedir. Bu sûrelerin hangileri olduğu, hadisin kaynağına ve musannifin bakış açısına göre farklılık arz etmektedir. Nitekim bir hadis kaynağı, çok az sûrenin faziletinden bahsederken, başka bir hadis kaynağında konuya dair daha fazla rivayetin olduğunu gözlemlemek mümkündür.

258 Mevzû hadisleri tanımanın yolları için bkz. Abdulfettah Ebû Gudde, Mevzu Hadisler, İnsan yay.,

İstanbul 2003, s. 121-131.

259

İbn Manzûr, a.g.e., III/2147; Muhitdin Patteyev, Kur'an'ın Metinleşme Süreci Ve Ana Konular, (Yayımlanmamış doktora tezi), AÜSBE, Ankara 2002, s. 35.

260 Munîre Muhammed Nasır ed-Devsî, Esmau Süveri'l-Kur'an ve Fedâiluha, Daru İbn el-

Bazı sûrelerin faziletleri ile ilgili rivayetler, Fedâilu'l-Kur'an dışındaki bölümlerde de ele alınabilmiştir. Biz araştırmanın bu safhasında sadece Fedâilu'l-Kur'an bölümlerinde, hakkında rivayet bulunan sûreler ile ilgili hadisleri ele alacağız. Araştırma esnasında Kütüb-i Tis'a'daki Fedâilu'l-Kur'an bölümlerinde birçok sûrenin fazileti ile ilgili herhangi bir rivayete rastlamadığımızı vurgulamakta fayda görüyoruz. Buna ilaveten sûrelerin fazileti ile ilgili rivayetlerin muhtevasını aktarırken, Kütüb-i Tis'a'yı ve sûrelerin mushaftaki sıralamasını dikkate alarak inceleyeceğimizi de belirtmemiz gerekir.

1.2.2.1. Fâtiha Sûresi

Hemen her hadis kaynağında Fâtiha sûresinin fazileti ile ilgili bazı rivayetlere rastlamak mümkündür. Ancak biz çalışma alanımızı Kütüb-i Tis'a'daki Fedâilu'l- Kur'an rivayetlerine hasrettiğimizden sadece bu telifattaki rivayetlerin muhtevasını belirtmekle iktifa edeceğiz.

Rivayetlerde Fâtiha sûresinin farklı özelliklerinden bahsedilmektedir. Bunlardan biri, alimler arasında tefâdülü'l-Kur'an tartışmalarının sünnetteki temel referanslarından biri olarak da kabul edilen Fâtiha sûresinin "En yüce sûre" oluşudur. Konu ile ilgili Said b. el-Mualla'dan gelen rivayet şöyledir: "Ben namazdayken Hz Peygamber, bana seslendi, ama ben cevap vermedim. Sonra "Ey Allah'ın Rasulu

namaz kılıyordum," dediğimde O "Allah, "Allah ve Rasulu sizi çağırdığında onlara icabet edin,"261 buyurmadı mı?" dedi ve sonra bana "Sen mescidden çıkmadan Kur'an'daki en büyük sûreyi (e'zamu suretin fi'l-Kur'an) bildireyim mi?" diye sordu.

Ellerimden tuttu, biz mescidden çıkmak üzere iken "Ey Allah'ın Rasulu bana

Kur'an'daki en büyük sûreyi söyleyecektiniz?" hatırlatmasında bulundum. Bunun

üzerine Hz. Peygamber: " َنيِمَلاَع لا ِّبَر ِ َّ ِلِلّ ُد مَح لا " o, sûrekli tekrar edilen yedi ayet ve

bana verilen azim Kur'an'dır", dedi.262 Enes b. Mâlik'ten gelen başka bir rivayet şöyledir: Hz. Peygamber, yolcukta iken bir yerde konakladığı esnada bir adam

261

Enfâl, 8/24.

262 Buhârî, 66 Fedâilu'l-Kur'an 9, VI/103-104; 65 Tefsîru'l-Kur'an 1, VI/146; 8 Ebû Davud 15,

Kitâbu'l-Vitr, II/150; 33 İbn Mâce 52, Kitâbu'l-Edeb 52, II/1244; Darimî, 23 Fedâilu'l-Kur'an

yanına geldi. Hz. Peygamber ona dönerek "Kur'an'ın en faziletli sûresini sana haber

vereyim mi?" diye sual etti ve akabinde ona Fâtiha sûresini okudu.263

Bazı rivayetlerde Fâtiha'nın benzerinin Kur'an ve diğer semavî kitaplarda olmadığı ifade edilmiştir. Tirmizî'nin hasen-sahîh olduğunu belirttiği ve Ebû Hureyre'den nakledilen rivayet şöyledir: "Hz. Peygamber Ubey b. Ka'b'ı gördü ve

Ubey namazda iken "Ey Ubey," diye seslendi. Ubey döndü, fakat cevap vermedi. Namazı çabucak kıldıktan sonra Hz. Peygamber'e yönelerek selam verdi. Hz. Peygamber, selamını aldıktan sonra "Seni çağırdığımda neden bana cevap vermedin?" diye sordu. Ubey namazda olduğunu söyleyince Hz. Peygamber "Bana indirilen şu ayeti bilmez misin? diye sorarak şu ayeti okudu: "Allah ve Rasulu sizi hayat verecek şeye çağırdığında onlara icabet edin"264 Ubey "Evet, biliyorum, inşallah bir daha yapmayacağım," dedi. Hz. Peygamber "Sana Tevrat, İncil, Zebur ve Furkan'da benzeri indirilmemiş bir sûreyi söylememi ister misin?" diye sual edince Ubey "Evet, ey Allah'ın Rasulu," karşılığını verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber ona "Namazda ne okuyorsun?" diye sorunca, Ubey Fâtiha sûresini okumaya başladı. Bundan sonra Hz. Peygamber "Canımı elinde tutan Allah'a andolsun ki Tevrat, İncil, Zebur ve Furkan'da bunun benzeri bir sûre indirilmemiştir. O sûrekli tekrar edilen yedi ayet ve bana verilen Kur'an-ı azimdir," dedi." 265

Rivayetlerde, Fâtiha'nın bazı sahabîler tarafından tedavi amaçlı olarak okunduğu ve bunun Hz. Peygamber (sav) tarafından tasvib edildiği görülmektedir. Buhârî'de geçen ve Ebû Said el-Hûdrî'den nakledilen rivayet şöyledir:"Biz yolculukta bir yerde dinlenirken bir hanım çıkageldi ve "Kavmimizin reisi zararlı bir hayvan

tarafından sokuldu, içinizden tedavi edebilecek olan var mı?" diye sordu. Bunun

263 Nesâi, 47 Fedâilu'l-Kur'an 16, VII/256. 264 Enfâl, 8/24.

265

Tirmizi, 42 Fedâilu'l-Kur'an 1, V/155; Fâtiha sûresi ile ilgili rivayetlerde, bir meleğin Hz. Peygamber'e gelerek bu sûrenin benzerinin, kendisinden önce hiçbir nebîye verilmediği bildirilmiştir. İbn Abbas'tan nakledilen rivayet şöyledir: "Cebrail, Hz. Peygamber ile birlikte

oturuyorken yukarıdan bir ses işitti. Bunun üzerine Cebrail başını kaldırdı ve: "Bu, daha önce açılmamış olan semanın bir kapısının sesidir," dedi. O kapıdan bir melek nâzil oldu... Melek, selam verdi ve: " Senden önce hiç bir nebiye verilmemiş iki nurla sizi müjdeliyorum. Bunlar: Fâtihatu'l-kitap ve Bakara sûresinin son ayetleridir. Okunan Her bir harfin karşılığını yazacağım," dedi. Müslim, Salatu'l-Musafirîn ve Kasruhâ, 254, I/554; Nesâi, 47 Fedâilu'l- Kur'an 16, VII/257.

üzerine onunla birlikte bizden biri kalktı, ancak biz onun tedavi yaptığını bilmiyorduk. Tedavi yaptıktan sonra adam iyileşti. Kavmin reisi ona otuz koyun verilmesini emretti ve bizlere de süt ikram etti. Arkadaşımız dönünce biz ona "Sen

daha önce rukye (tedavi) yaptın mı?" diye sorduk, O "Hayır, ben ancak Ümmü'l- Kitap ile tedavi ettim," dedi. Bunun üzerine biz bu konuyu Hz. Peygamber'e taşımayı

ve bu konuda konuşmamayı yeğledik. Medine'ye dönüp durumu Hz. Peygamber'e arzettiğimiz de o "Onun (Fâtiha'nın) rukye olduğunu nereden bildi? Size verileni

aranızda taksim ediniz, bana da bir pay veriniz," buyurdu. 266

Fâtiha sûresinin faziletinin aktarıldığı kaynaklarda, bu sûre okunmaksızın namazın noksan kalacağı belirtilmiştir. Ebu Hureyre'den nakledilen bir rivayete göre Hz.Peygamber şöyle buyurmuştur: "İçinde Ummu'l-Kur'an'ın okunmadığı namaz,

noksandır, noksandır, noksandır, tamam değildir." Ebu Hureyre devamla Hz.

Peygamber'in şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Namazı kulum ile aramda taksim

ettim. Yarısı bana, diğer yarısı ise onadır. Kulum ne isterse ona verilir." Sonra Hz.

Peygamber şöyle dedi "Okuyunuz, kul derki "Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'a

mahsustur." Allah "Kulum beni hamdetti," der. Kul "O Rahmandır, Rahimdir," der. Allah "Kulum beni senâ etti," der. Kul "O, din gününün sahibidir," der. Allah "Kulum beni yüceltti," der. Sonraki ayet ise benim ile kulum arasındadır ve kuluma istediği verilir. Kul "Sırat-ı mustakime bizi ulaştır. Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna; gazaba uğramışların ve sapkınların yoluna değil," der. Allah "Bütün bunlar abdim içindir ve abdim ne isterse ona verilir," buyurur.267

1.2.2.2. Bakara Sûresi

Bakara sûresinin fazileti ile ilgili çok sayıda rivayet mevcuttur. Biz burada bunların sadece bir kısmını ele alacağız. Bunlardan biri, Bakara sûresinin son iki ayetinin faziletini konu alan rivayetlerdir. Ebû Mesud el-Ensârî, Hz. Peygamber'den

266

Buhârî, 66 Fedâilu'l-Kur'an 9, VI/103-104.

267 Mâlik, 3 Kitâbu's-Sala 9, I/84; Nesâi, 47 Fedâilu'l-Kur'an 16, VII/255 (Sufyan b. Uyeyne'den

gelen ve bu bâb altında zikredilen diğer bir rivayette ise "Ancak sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz. İşte bu benimle abdim arasındadır. Ona istediği verilir," ziyadesi vardır).

şunu aktarmaktadır: "Kim Bakara sûresinin son iki ayetini geceleyin okursa bu, ona

kâfidir."268

Rivayetlerde Bakara sûresi içerisinde yer alan Âyetü'l-Kürsî'nin faziletinden de bahsedilmiştir. Konuyla ilgili olarak Ebû Hureyre şu rivayeti nakletmiştir:"Hz. Peygamber, beni Ramazan zekâtını korumakla görevlendirmişti. Birisi gelip biraz yemek istedi. Ben onu tuttum ve "Hz. Peygamber'in yanına beraber gidip durumu

ona arz edeceğiz," dedim. Hz. Peygamber'in yanına vardıklarında o "Yatağına yatmak üzere gittiğinde Âyetü'l-Kürsî'yi oku. Bunu okursan Allah, seni korumaya devam edecek ve şeytan sabaha kadar sana yaklaşamayacaktır," buyurdu. 269

Hadislerde Kur'an'ın zirvesinin, Bakara sûresi olduğu ifade edilmiştir. Tirmizî'nin, râvilerden Hakîm b. Cubeyr'in zayıf olduğunu belirttiği bir rivayete göre Ebû Hureyre, Hz. Peygamber'den şunu nakletmiştir:"Her şeyin bir zirvesi vardır.

Kur'an'ın zirvesi de Bakara sûresidir. Bu sûrede bir ayet vardır ki, Kur'an'daki bütün ayetlerin seyyididir. O da Âyetü'l-Kürsî'dir."270 Diğer rivayet ise şöyledir. Ebu'l- Müğire, Abde'den, o da Ma'dan'dan şunu nakletmiştir: "Bakara sûresinin öğrenilmesi

bereket; terk edilmesi ise pişmanlıktır. Bâtıl, Bakara sûresine yaklaşamaz. O, Kur'an'ın merkezidir. (Fustatu'l-Kur'an)"271

Diğer bazı sûrelerle birlikte Bakara sûresini bilmenin idareci olmak için yeterli bir kriter olduğu ifade edilmiştir. Tirmizî'nin, rivayetin hasen hadis olduğunu, başka bir tarîkte ise mürsel olarak nakledildiğini belirttiği hadis, Ebû Hureyre

268 Buhârî, 66 Fedâilu'l-Kur'an 10, VI/104; Müslim, Salatu'l-Musafirîn ve Kasruhâ, 255, I/554;

Tirmizi, 42 Fedâilu'l-Kur'an 4, V/159; Darimî, 23 Fedâilu'l-Kur'an 14, II/721; Nesâi, 47

Fedâilu'l-Kur'an 12, VII/252.

269

Buhârî, 66 Fedâilu'l-Kur'an 10, VI/104.

270Tirmizi, 42 Fedâilu'l-Kur'an 2, V/157. (İsnaddaki râvîlerden Hakim b. Cubeyr için hadis

münekkitleri "Munkeru'l-hadis, Daîfu'l-hadis, Metrûk" gibi cerhedici ifadeler kullanmışlardır. Bkz. Amr Abdulmunim Selim, er-Rûhu ve'r-Reyhan Fî Fedâili ve Ahkami'l-Mesahifi ve'l-Kur'an, Muessesetu'l-Mu'temin, Riyad 2000, s. 53.

271 Hadiste geçen "fustat" kelimesi, insanların toplandığı şehir manasına gelmektedir. Kur'anda

anlatılan konuların önemli bir kısmını içerisinde topladığından Bakara sûresine de bu isim verilmiştir. Darimî, 23 Fedâilu'l-Kur'an 13, II/719; Darimî, 23 Fedâilu'l-Kur'an 15, II/722.

tarafından aktarılmıştır. Buna göre Hz. Peygamber (sav), Bakara sûresini bilen genç bir sahabîyi bir seriyyenin başına komutan tayin etmiştir.272

Evlerde Bakara sûresinin okunması tavsiye edilmiştir. Ebû Hureyre, Rasulullah'ın şöyle dediğini nakletmiştir:"Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz. İçinde

Bakara sûresi okunan eve şeytan gir/emez." 273

Bakara sûresini okuyanın cennette ödüllendirileceği de ifade edilmiştir. Muhammed b. Talha, Zeyd'den, o Abdurrahman b. el-Esved'den şunu nakletmiştir: "Kim Bakara sûresini okursa cennette ona bir tac verilir." 274

Bakara sûresi okunduğunda, meleklerin bu sûreyi dinlemek üzere geldikleri bildirilmiştir. Sahabî Useyd b. Hudeyr'in başından geçen olay şöyledir: Geceleyin Bakara sûresini okuduğu esnada atı yanında bağlı bulunuyordu. At birden ürkünce Useyd, okumasını kesip sukût etti. At da sakinleşti. Useyd okumaya başlayınca, at yine ürktü. Useyd susunca at da sakinleşti. Sonra tekrar okudu, at yine ürktü. Bunun üzerine okumayı bıraktı. Oğlu Yahya, ata yakın durduğundan atın ona zarar vereceğinden endişelendi. Başını kaldırıp gözlerini semaya dikti. Sabah olunca durumu Hz. Peygamber'e bildirdi. Hz. Peygamber "Okusaydın ey İbn Hudeyr,

okusaydın ey İbn Hudeyr," dedi. Useyd "Ya Rasulellah, Yahya ona yakın duruyordu atın ona bir zarar vereceğinden korktum, başımı kaldırıp semaya bakınca, içinde kandillerin olduğu gölgeliğe benzeyen şeyler gördüm. Bunlara bir daha bakmak üzere çıktım ama göremedim." dedi. Hz. Peygamber "Onların ne olduğunu biliyor musun?" diye sorunca ben: "Hayır," dedim. Hz. Peygamber "Onlar senin sesini dinlemeye gelen meleklerdi. Eğer sabaha kadar okumaya devam etseydin, insanlar da onları görebileceklerdi," buyurdu.275

272

Tirmizi, 42 Fedâilu'l-Kur'an 2, V/156.

273 Müslim, Kitâbu Salati'l-Musafirîn ve Kasruhâ, 212, I/539; Tirmizi, 42 Fedâilu'l-Kur'an 2,

V/157; Nesâi, 47 Fedâilu'l-Kur'an 17, VII/ 257; Ahmed b. Hanbel, Müsned, XIII/224; Darimî, 23 Fedâilu'l-Kur'an 13, II/719.

274

Darimî, 23 Fedâilu'l-Kur'an 13, II/719.

275 Buhârî, 66 Fedâilu'l-Kur'an 15, VI/106; Muslim, Salâtu'l-Musâfirîn ve Kasruha, 242, I/548;

Nesâi, 47 Fedâilu'l-Kur'an 17, 50, VII/257, 280; Yukarıda anlatılan Useyd b. Hudeyr'in hâdisesi Müslim ve Tirmizi'de geçen başka bir rivayette aynısı aktarılmış olmakla beraber, herhangi bir

1.2.2.3. Âl-i İmran Sûresi

Ayet sayısının çok olması itibarı ile Seb-i tival'dan sayılan sûrelerden biri de Âl-i İmran sûresidir. Bu sûreyle ilgili birçok rivayeti Fedâilu'l-Kur'an bölümlerinde görmek mümkündür.

Kıyamet gününde bu sûrenin sahibini müdafaa edeceği ifade edilmiştir. Ebû Umâme el-Bahilî konu ile ilgili şu rivayeti nakletmiştir: "Kur'an'ı okuyunuz. Çünkü

Kur'an, Kıyamet gününde kendisini okuyana şefaatçi olur. Zehraveyn olan Bakara ve Âl-i İmran sûrelerini de okuyunuz. Bu iki sûre, kıyamette iki bulut ya da başları üstünde bir gölgelik veya saf saf dizilmiş iki kuş sürüsü olarak gelir ve sahibini savunurlar. Bakara sûresini okuyun, onu okumak bereket, terketmek de pişmanlığa sebeptir. Bâtıl ona yaklaşamaz." Hadiste geçen "Betala" ifadesinin "sehere" yani

"sihirbazlar" olduğu, böylelikle sihirbazların Kur'an'a zarar veremeyecekleri bildirilmiştir.276 Nevvas b. Sem'an'dan nakledilen diğer bir rivayet şöyledir:"Kıyamette Kur'an ve kendisiyle dünyada amel edenler bir araya getirilir.

Bakara ve Âl-i İmrân sûreleri bunların önünden gider." Nevvas, Hz. Peygamber'in,

bununla ilgili üç misal verdiğini ve bunları unutmadığını ifade etmiş ve şöyle devam etmiştir: "Bunlar, iki gölge veya iki siyah bulut, ya da sıra sıra dizilmiş kuş sürüsü

gibidirler ve dünyadayken bu sûreleri okuyup onlarla amel edenleri savunurlar."

Hadisi rivayet eden Tirmizî, bu sûrelerin sahiplerini korumalarından murad edilenin,

sûre adı geçmemekte, Useyd'in sadece Kur'an okuduğundan bahsedilmektedir. Ebû Said el- Hûdrî'den nakledilen rivayet şöyledir: Useyd b. Hûdeyr bir gece hayvanlarını barındırdığı yerde Kur'an okuyordu. Atı irkildi. O okumaya devam etti. Atı tekrar irkildi. O yine okumaya devam etti. Atı üçüncü defa irkildi. Bunun üzerine Useyd dedi ki: "Atımın, hemen yanı başındaki Yahya'yı

ezeceğinden korktum. Ona doğru yöneldim. İçinde yanan kandillerin bulunduğu gölgeye benzer bir şeyin başımın üzerinde olduğunu, gözümün gördüğü yere kadar yükseldiğini gördüm." Sabahleyin durumu Hz. Peygamber'e haber verip "Ya Rasulellah, dün gece ben barınakta Kur'an okurken atım şiddetle irkildi," dediğimde Hz. Peygamber "İbn Hudeyr okumaya devam etseydin. İbn Hûdeyr "Okudum, at tekrar irkildi." dedi. Hz. Peygamber "Okumaya devam etseydin, İbn Hudeyr." İbn Hudeyr "Okudum, fakat atım irkilmeye devam ediyordu." dedi. Hz. Peygamber "İbn Hudeyr okumaya devam etseydin," şeklinde tekrar edince İbn Hudeyr "Yahya ata yakındı. Onu ezebileceği korkusuyla okumayı bıraktım," dedi ve hâdisenin geri kalan kısmını anlatı. Bunun üzerine Hz. Peygamber "Bu, senin okuduğun Kur'an'ı dinlemek üzere gelen meleklerdi. Eğer sen sabaha kadar onu okumaya devam etseydin diğer insanlar da onları göreceklerdi," buyurdu.

Müslim, Salatu'l-Musafirîn ve Kasruhâ, 253, I/554; Tirmizi, 42 Fedâilu'l-Kur'an 6, V/161; İbn Ebî Şeybe, Müsned, II/405.

276 Müslim, Salatu'l-Musafirîn ve Kasruhâ, 252, I/553; Abdurrezzak b. Hemmâm, el-Musannef,

okumaktan hasıl olan sevap olduğunu, hadiste kendisiyle dünyada amel edenlerin konu edilmiş olmasını da, Kur'an ile amel edenlerin sevabına delalet ettiğini ifade etmiştir.277

Âl-i İmran sûresinin maddi-manevi berekete vesile olacağı ifade edilmiştir. Başka hadis kaynaklarında geçmeyip sadece Dârimî'nin Sünen'inde geçen ve kanaatimizce ihtiyatla karşılanması gereken bazı mevkûf haberler bulunmaktadır. Buna göre Abdullah b. Mesud şunları söylemiştir:"Kim, Âl-i İmran sûresini okursa, o

zengindir. Nisa sûresi ise, insana mutluluk ve huzur verir."278 Âl-i İmran sûresini

kıraat edene çok sevap yazılacağı bildirilmiştir. Osman b. Affan şöyle demiştir: "Kim

Âl-i İmran'ın son kısmını geceleyin okursa ona geceyi ibadet ile geçirme sevabı yazılır."279 Başka bir haber ise şöyledir: "Kim Âl-i İmran sûresini, Cuma günü okursa, geceye kadar melekler ona duada bulunurlar."280 Dârimî'de aktarılan

Fedâilu'l-Kur'an rivayetleri içerisinde, Âl-i İmran sûresinin musibetlere engel olacağı da bildirilmiştir. İsnadının zayıf, muhtevasının da incelenmeye muhtaç olduğunu düşündüğümüz rivayet şöyledir: "Bir adamın, birisini öldürmesinden dolayı üzerinde

ödemesi gereken diyet borcu vardı. Bu adam, mecnun olanların dışında hiç kimsenin geçemediği mecenne (cinlerin bulunduğu yer) vadisine sığındı. Vadinin kenarında iki rahib vardı. Akşam olduğunda bu iki rahipten biri arkadaşına "Vallahi adam helak oldu," dedi. Adam "Âl-i imran sûresini okumaya başladı." İki rahib "Adam, bu sûreyi çok güzel okudu, umulur ki kurtulur," o adam sabahleyin iyileşti."281

Görüldüğü gibi Âl-i İmrân sûresi ile ilgili Fedâilu'l-Kur'an bölümlerinde rivayet edilenler, daha çok mevkûf hadis türündendir. Son rivayette ise, rahiplerin Âl-i İmrân sûresinin faziletine şehadet etmiş olmaları ise düşündürücüdür. Zira olayın bu şekilde vuku' bulması, rahiplerin sanki Âl-i İmrân sûresini önceden bildikleri ve bu sûrenin okunması neticesinde hastalığın iyileşeceği yönünde kanaat

277 Tirmizi, 42 Fedâilu'l-Kur'an 5, V/160; Müslim, Salatu'l-Musafirîn ve Kasruhâ, 242, I/548. 278 Darimî, 23 Fedâilu'l-Kur'an 15, II/723.

279

Darimî, 23 Fedâilu'l-Kur'an 15, II/723.

280 Darimî, 23 Fedâilu'l-Kur'an 15, II/723.

281 Darimî, 23 Fedâilu'l-Kur'an 16, II/545 (Eserin tahkikini yapan Fevvâz Ahmed ve Hâlit es-Seb',

belirtmeleri, metin ile ilgili problemlerin varlığını ortaya koymaktadır. Daha önce ifade ettiğimiz gibi özellikle Dârimî'de geçen Fedâilu'l-Kur'an ile ilgili bazı rivayetlerin gerek metin, gerekse de isnad açısından yeterli güvenilirlik düzeyinde olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Zira bu bölümde yer alan rivayetlerin önemli bir kısmı, hem diğer hadis kitaplarında geçmemekte, dolayısıyla desteklenmemiş olmakta (mütâbi'), hem de büyük bir bölümü mevkûf veya maktu' hadis olarak rivayet edilmektedir.

1.2.2.4. En'am Sûresi

En'am sûresi'nin faziletine dair rivayetler, Kütüb-i Tis'a içerisindeki Fedâilu'l- Kur'an bölümlerinden, sadece Darimî'de geçmektedir. Bu rivayetler, En'am sûresinin Kur'an'daki sûrelerin en hayırlılarından olduğu ve Tevrat'ın bu sûre ile başladığı muhtevasına sahiptir. Rivayetler, biri Hz.Ömer'e; diğeri ise Ka'b'a nisbet edilen mevkûf haberlerdir.

Hz.Ömer'in şöyle dediği nakledilmiştir:"En'am sûresi, Kur'an'ın en hayırlı

sûrelerindendir."282 Diğer rivayette ise Ka'b'ın şöyle dediği nakledilmiştir:" Tevrat'ın

başlangıcı En'am, sonu ise Hûd sûresidir." 283 Sahîh hadis kaynaklarında geçmeyen bu rivayetlerin ihtiyatla karşılanması gerektiğini düşünmekteyiz. Mesela Tevrat'ın başlangıcının En'am sûresi olduğu bilgisi, ne Kur'an ne de konu ile ilgili sahîh sünnette geçmektedir. Kaldı ki bu bilgi, şahsi bir içtihadla bilinebilecek bir durum da değildir. Söz konusu rivayetin israiliyyat ile ilgili haberleri aktardığı bilinen Ka'bu'l- Ahbar'dan nakledilmiş olması da ayrıca irdelenmesi gereken bir husustur.

1.2.2.5. Hûd Sûresi

Hûd sûresinin faziletinden bahseden rivayet, sadece Darimi'nin Fedâilu'l- Kur'an bölümünde ve Abdullah b. Rebâh kanalıyla gelmektedir. Söz konusu merfû' rivayet şöyledir: "Cuma günü Hûd sûresini okuyunuz." 284

282 Darimî, 23 Fedâilu'l-Kur'an 15, II/723. 283 Darimî, 23 Fedâilu'l-Kur'an 15, II/724. 284 Darimî, 23 Fedâilu'l-Kur'an 15, II/724.

1.2.2.6. İsrâ Sûresi

Tirmizi'nin hasen-ğarîb şeklinde belirttiği rivayet, Hz. Aişe'ye isnad edilerek nakledilmiştir. Bu rivayete göre Hz. Peygamber'in İsra ve Zümer sûrelerini okumadan uyumadığı ifade edilmiştir.285

1.2.2.7. Kehf Sûresi

Fedâilu'l-Kur'an bölümlerinde Kehf sûresi ile ilgili çok sayıda rivayet vârid olmuştur. Bu rivayetlerde, Kehf sûresi ile ilgili farklı noktalara temas edilmiştir. Rivayetlerde, Kehf sûresinin okunmasının sekinete vesile olacağı ifade edilmiştir.