• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL ÇERÇEVE

2.4 Sözlü ve Sözsüz Eylemler

İnsanın bilinçli olarak gerçekleştirdiği eylemler, sözlü (dilsel) ve sözsüz eylemler olarak iki gruba ayrılır (Hindelang, 2010:5)6. Hindelang’ın da belirttiği gibi günlük hayatımıza baktığımızda kendi kontrolümüzde gerçekleştirdiğimiz eylemler eylemler sözlü ve sözsüz eylemler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla bu sözlü ve sözsüz eylemler sayesinde çevremizle bir iletişime geçip sosyal bir varlık olabiliriz. “Toplumsal yaşamın

6 Götz Hindelang tarafından Almanca olarak yazılmış olan Einführung in die

Sprechakttheorie isimli kitap (2010) sözceleri ve söz eylemleri geniş bir çerçeve içinde ele almaktadır.

temeli olan sosyal etkileşim günlük yaşamımızdaki bütün sözlü ve sözsüz davranışlarımızı içerir.” (Sacks, Schegloff ve Jefferson, 1974; aktaran Altunay ve Aksan, 2018:26).

2.4.1 Sözsüz Eylemler (Pratik Eylemler)

Sözsüz eylemler konuşmaya yani herhangi bir dilsel eyleme ihtiyaç duymadan gerçekleştirilen eylemlerdir. Sözsüz eylemler konuşma ihtiyacı duymadan günlük hayatın pratik bir şekilde sürdürülebilmesini sağlayan eylemler olduğu için, pratik eylemler olarak da adlandırılabilirler. Duş yapmak, dişlerini fırçalamak, yemek yemek, oturmak, kalkmak, ders çalışmak, evden çıkmak, işe gitmek, çalışmak, eve dönmek, televizyon seyretmek, uzanmak vb. sayısız eylem sözsüz eylemler arasına girmektedir. Doğal olarak bu eylemlerin gerçekleştirilebilmesi için, temelde bir konuşmaya ihtiyaç yoktur. Bu eylemler bedenin tümünün ya da bir kısmının duruşu, hareketi vb. ile gerçekleşir.

Sözsüz eylemler de aslında durup dururken meydana gelmez, belirli bir niyete veya sebebe dayanırlar. Örneğin kişi çay demlemek isterse bu eylemi yerine getirmek için yerinden kalkması, çaydanlığı ocağa koyması vb. gerekir. Duş almak için banyoya gitmek, televizyon seyretmek için televizyonu açmak zorunluluğu vardır.

2.4.2 Sözlü Eylemler

Konuşma organlarımızı kullanarak, başka deyişle konuşarak gerçekleştirdiğimiz eylemlerin tümüne birden sözlü (dilsel) eylem denir.

Sözlü eylem dendiğinde; ses telleri, dil, damak, dudaklar, dişler vb. kullanılarak gerçekleştirilen her tür konuşma eylemi anlaşılır.

Sözsüz bir eylemin gerçekleşebilmesi için nasıl ki öncesinde onunla ilgili bir harekete geçilmesi gerekiyor ve ardından istenen sözsüz eylem gerçekleşebiliyorsa, örneğin çay demlemek için ocağa çaydanlığı koymak, hatta öncesinde çaydanlığı su ile doldurmak vb.

gerekliyse, sözlü bir eylemin gerçekleşebilmesi için öncesinde konuşmak, başka bir ifadeyle konuşmak eyleminde bulunmak gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında sözsüz eylemler gibi söz eylem boyutundaki sözlü eylemlerin de gerçekleşebilmesi için en temel bir eylemde bulunmak gereklidir. Bunun için en temel eylem de konuşmaktır (Hindelang, 2010:10).

2.4.3 Söz Eylem Kuramı Açısından Sözlü ve Sözsüz Eylemlerin Önemi

“İletişim, hayatın her alanında ve anında sözlü ve/veya sözsüz biçimde gerçekleşen bir alma, aktarma ve tepkide bulunma eylemidir.” (Maden, 2013:50).

Söz Eylem Kuramı öncelikli olarak sözlü eylemleri mercek altına alır. Daha açık bir ifadeyle Söz Eylem Kuramı’nın çalışma sahası sözlü eylemlerin içinde yer alan sözceler ve doğal olarak bu sözcelerin söz verme, rica, iddiada bulunma vb. içerdiği mesajlar, dolayısıyla sözceye yüklenmiş edimlerdir (Pittner, 2016:147). Söz Eylem Kuramı’nın ilgilendiği bir alan da bir sözcenin dinleyici / alıcı üzerinde bıraktığı etkidir. Bu açıdan söz eylemler üzerinde çalışılırken hayatın doğal akışını da dikkate almak ve böylelikle sözsüz eylemleri de göz önünde bulundurmak gerekli olabilir. Zira insan hayatında sözsüz ve sözlü eylemlerin keskin sınırlarla birbirinden ayrılması oldukça zordur.

Birçok söz eylemin gerçekleşme aşamasında sözlü eylemler ile sözsüz eylemlerin iç içe girdiği göz ardı edilemez (Hindelang, 2010:6).

Örnek (7):

Tamirci: Şu tornavidayı bana uzatır mısın?” (Sözlü eylem)

[Bunun sonucunda Çırak ustasına hiç konuşmadan tornavidayı uzatır.] (Sözsüz eylem)

Örnek (8):

Baba: Oğlum, ödevlerini yaptın mı? (Sözlü eylem)

[Oğlu elindeki televizyon kumandasını masaya bırakır.] (Sözsüz eylem) Oğlu: Şimdi odama gidiyorum baba. (Sözlü eylem)

[Ve oğlu kalkıp odasına gider.] (Sözsüz Eylem)

Örnek (9):

[Ahmet ve annesi odada oturmakta ve televizyon seyretmektedirler.] (Sözsüz eylem) Ahmet: Anne, pencereyi biraz açayım mı? Oda çok sıcak oldu. (Sözlü eylem) Anne: Tamam oğlum. (Sözlü eylem)

[Ahmet kalkar ve pencereyi açar.] (Sözsüz eylem)

Anne: Oğlum hazır kalkmışken bardağıma çay koyar mısın? Hadi aslanım benim. (Sözlü eylem)

[Ahmet mutfağa gider ve annesinin bardağına çay koyar.] (Sözsüz eylem) Ahmet: Buyur anne. (Sözlü eylem)

Anne: Sağ ol oğlum. (Sözlü eylem)

[Anne bu arada oğlu Ahmet’i öper] (Sözsüz eylem)

Ahmet: Anne bu kanal çok sıkıcı. Kanalı değiştirsem olur mu? (Sözlü eylem) Anne: A! Bu benim en sevdiğim program. (Sözlü eylem)

Ahmet: Of ya! Anne ben odama gidiyorum o zaman. (Sözlü eylem)

[Ahmet annesinin yanından ayrılıp odasına gider ve internette gezinir.] (Sözsüz eylem)

Örnek (10):

İki yakın arkadaş şu konuşmayı gerçekleştirirler:

Ahmet: Merhaba Ali. N’aber? Nereye böyle? (Sözlü eylem) Ali: Merhaba Ahmet. Doktorda randevum var da. (Sözlü eylem) Ahmet: Neyin var? Geçmiş olsun. (Sözlü eylem)

Ali: Sabahtan beri başım ağrıyor. Bi’ doktora görüneyim dedim. (Sözlü eylem) Ahmet: Ya sen de amma hastalık hastası oldun! (Sözlü eylem)

Ali: Tabii tabii senin için söylemesi kolay. Sen de benim gibi şeker hastası olsaydın o zaman görürdüm seni. Hadi beni lafa tutma da randevuma geç kalmayayım. (Sözlü eylem)

Ahmet: Dur dur, bak ne diyeceğim sana? Hadi sen de benimle gel. Doktora yarın gidersin. (Sözlü eylem)

Ali: Olmaz. (Sözlü eylem)

Ahmet: Ama nereye gideceğimi biliyor musun ki? (Sözlü eylem) Ali: Nereye ki? (Sözlü eylem)

Ahmet: Ayşe’yle buluşacağım. Zeynep de gelecek. (Sözlü eylem) Ali: Aaaa! Tamam tamam geliyorum. (Sözlü eylem)

[Gülüşürler ve beraber giderler.] (Sözsüz eylem)

2.4.4 Sözlü Bir Eylemin Söz Eylem Boyutuna Taşınabilmesi İçin Temel Koşullar

Her konuşma sözlü eylemdir, ancak her konuşma bir söz eylem değildir. Başka bir ifadeyle bir söz eylemin gerçekleşebilmesi için ilk şart konuşmak olsa da kişinin yaptığı her konuşma bir söz eylem olmayabilir.

Konuşmanın kendisi sözlü bir eylemdir. İnsan yaşamına baktığımızda çoğu sözlü eylemin insanlara bir mesaj verdiğini, çünkü gerçekten de en baştan bir mesaj verme gayesi ile kurulduğunu; ancak bazı sözlü eylemlerin ise insanlar arasında bir zihinsel bağlantı kurmayı sağlamadığını, çünkü en baştan özel bir mesaj iletmek gayesi taşımadığını görürüz. Dolayısıyla sözlü bir eylemin bir söz eylem olabilmesi için her şeyden önce bir vericisinin (konuşmacı) ve alıcısının (dinleyici) olması gerekmektedir.

Bir sözlü eylemin söz eylem boyutuna taşınabilmesinin en önemli koşullarından biri de doğal olarak konuşmacı (verici) ile dinleyici (alıcı) durumundaki kişilerin aynı dili konuşmalarıdır. (Lüdeling, 2013:157).

Eğer sözlü bir eylemin eylem içeren mesaj gücü varsa, başka bir ifadeyle konuşmacı ve dinleyici arasında zihinsel bir bağlantı kuruyorsa, bir sözlü eylem salt bir sözlü eylem olmaktan çıkarak bir derinlik kazanıp söz eylem boyutuna dönüşür. Yolda yürüyen bir kişinin birine “Saatiniz var mı?” diye sorarken aynı zamanda bir rica eylemini de gerçekleştirmesi bir söz eylemdir. Dolayısıyla söz eylemi gerçekleştiren konuşmacı dinleyiciye, ilettiği sözcedeki mesajı-eylemi çözümleme görevini de yüklemiş olur.

Böylelikle dinleyicinin saatin kaç olduğunu söyleyebilmesi için, kendisine iletilen mesajı önce kendi beyninde bir işlemden geçirip çözümlemesi gerekmektedir.