• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DİLBİLİM ANABİLİM DALI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DİLBİLİM ANABİLİM DALI"

Copied!
130
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

DİLBİLİM ANABİLİM DALI

DİNLEME ETKİNLİKLERİNDEKİ DİYALOGLARIN SÖZ EYLEM KURAMINA GÖRE İNCELENMESİ: YENİ HİTİT ÖRNEĞİ

Yüksek Lisans Tezi

Sinan AK

Ankara-2020

(2)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

DİLBİLİM ANABİLİM DALI

DİNLEME ETKİNLİKLERİNDEKİ DİYALOGLARIN SÖZ EYLEM KURAMINA GÖRE İNCELENMESİ: YENİ HİTİT ÖRNEĞİ

Yüksek Lisans Tezi

Sinan AK

Tez Danışmanı

Prof. Dr. Gülsün Leylâ UZUN

Ankara-2020

(3)

TEŞEKKÜR

Dilbilime açılan kapıdan beni güler yüzüyle içeriye alıp dilbilimde ilk öğretmenim olan, dilbilimi bana tanıtıp sevimli kılan, tüm çalışmalarım süresince de yardımlarını, desteklerini hiçbir zaman benden esirgemeyen, saygıdeğer hocam Prof.Dr. Leyla UZUN’a, her zaman desteklerini hissettiğim değerli hocalarım Prof.Dr. İclâl ERGENÇ, Prof.Dr. Ali Fuat ARICI, Doç.Dr. Bayram BAŞ, Doç.Dr. Ferhat ENSAR, Doç.Dr.

Muhammed Eyüp SALLABAŞ’a ve tecrübelerinden faydalanmama olanak tanıyan Dr.

Özlem DAĞ TARCAN, Dr.Tarık Ziyad GÜLCÜ ve Öğr.Gör. Emre BAYRAKDAR’a ve her zaman benim yanımda olan başta annem olmak üzere tüm aileme teşekkürü bir borç bilirim.

Sinan AK ANKARA, 2020

(4)

İÇİNDEKİLER

TEŞEKKÜR ... iii

İÇİNDEKİLER ... iv

TABLOLAR ... vii

ŞEKİLLER ... viii

KISALTMALAR ... ix

1. GİRİŞ ... 1

1.1. Tezin Adı ... 2

1.2 Tezin Konusu... 2

1.3. Tezin Amacı ... 3

1.4 Tezin Önemi ... 3

1.5 Araştırma Soruları ... 4

1.6 Tezin Kapsam ve Sınırlılıkları ... 4

1.7 Tezin Bölümleri ... 4

2. KURAMSAL ÇERÇEVE ... 6

2.1 Söz Eylem Kuramı’nın Tarihçesi ve Kurucuları ... 6

2.1.1 Söz Eylem Kuramının Çalışma Sahası ... 6

2.2 Sözcenin Tanımı ... 7

2.2.1 Sözce Çeşitleri ... 9

2.2.1.1 Saptayıcı (Betimleyici) Sözceler ... 10

2.2.1.2 Edimsel Sözceler ... 11

2.2.1.3 Edimsel ve Saptayıcı Sözcelerin Ayrımındaki Zorluklar ... 12

2.3 Söz Eylem Kuramı’nın Dizge Tümcelerine Bakışı ... 13

2.4 Sözlü ve Sözsüz Eylemler ... 14

2.4.1 Sözsüz Eylemler (Pratik Eylemler) ... 15

2.4.2 Sözlü Eylemler ... 15

2.4.3 Söz Eylem Kuramı Açısından Sözlü ve Sözsüz Eylemlerin Önemi ... 16

(5)

2.4.4 Sözlü Bir Eylemin Söz Eylem Boyutuna Taşınabilmesi İçin Temel

Koşullar ... 18

2.5 Söz Eylem Kuramı Bağlamında Söz Eylemlerin Genel Tanımı ... 19

2.5.1 Söz Eylemlerin Günlük Hayatımızdaki Yeri ... 20

2.5.2 Söz Eylem Kuramı Kapsamında Söz Eylemlerin Önemi ... 22

2.6 Söz Eylemin Yapısı ve Bileşenleri ... 24

2.6.1 Düzsöz Eylemi (Düzsöz Edimi): ... 24

2.6.2 Edimsöz Eylemi (Edimsöz Edimi) ... 26

2.6.3 Etkisöz Eylemi (Etkisöz Edimi): ... 30

2.7 Başarılı ve Başarısız Söz Eylemler... 30

2.7.1 Zihinlerimizdeki Bilgi Yapılarıyla Söz Eylemler Arasındaki İlişki ... 32

2.7.2 Vericinin Tutumunun Söz Eylemlerin Başarısı Üzerindeki Etkisi ... 34

2.8 Dolaylı ve Dolaysız Söz Eylemler ... 36

2.8.1 Dolaylı ve Dolaysız Söz Eylemlerin Tercih Edilmelerinin Gerekçeleri ... 37

2.9 Edimsöz Eylemlerin Sınıflandırılması ... 39

2.9.1 Searle’nin Edimsöz Eylem Sınıflandırması ... 40

2.9.1.1 Searle’nin Edimsöz Eylem Sınıflandırmasındaki Bileşenlerin Tanımı ... 40

2.10. Söz Eylemlerde Konuşma Sıraları ve Diyalogların Söz Eylemlerine Ayrılması ... 43

3. YÖNTEM ... 45

3.1 Veri Tabanı ... 45

3.1.1 Veri Toplama Yöntemi ... 45

3.1.2 Veri Tabanının Oluşturulması ... 46

3.2 Veri Tabanının Çözümlenmesi ... 48

4. BULGULAR VE DEĞERLENDİRME ... 49

4.1 Tespit Edilen Söz Edimler ... 49

4.1.1 Söz Edimlerin Yer Aldığı Sözceler ... 50

4.1.2 Tespit Edilen Söz Edimlerin Kullanım Sıklığı ... 61

(6)

4.2 Edimsöz Grupları... 63

4.2.1 Söz Edimlerin Ait Olduğu Edimsöz Grupları ... 63

4.2.2 Edimsözlerin Dağılımı ... 70

5. SONUÇ VE ÖNERİLER ... 73

5.1 Söz Eylemler Kapsamında Diyaloglara Genel Bir Bakış ... 74

5.1.1 Diyalogların Olumlu Yönleri ... 75

5.1.2 Diyalogların Eleştirilebilecek Yönleri ... 76

5.2 Öneriler ... 77

KAYNAKÇA ... 79

ÖZET ... 83

ABSTRACT ... 84

EK-1. SÖZ EYLEM KURAMI ALANINDA SIKLIKLA KULLANILAN ALMANCA TERİMLERİN TÜRKÇE KARŞILIKLARI ... 85

EK-2. ÇALIŞMADA İNCELENEN DİYALOGLARIN TAM METİNLERİ ... 89

(7)

TABLOLAR

Tablo 2.1. Düzsöz Eylemdeki Bir Önermenin Farklı Edimsöz Eylemlerde Farklı Niyetler

Taşıması ... 26

Tablo 2.2. Söz Eylemin Dolaysız ve Dolaylı Kullanımı ... 37

Tablo 2.3. Gross’un, Searle’nin Edimsöz Eylem Sınıflamasını Özetlemesi (Gross,1998:164) .. 43

Tablo 3.1. Veri Tabanında Yer Alan Dinleme Diyaloglarının Bulunduğu Kitaplar ve Seviyeleri ... 47

Tablo 3.2. Veri Tabanında Yer Alan Dinleme Diyaloglarının Seviyeleri ... 47

Tablo 3.3. Veri Tabanında Yer Alan Dinleme Diyaloglarının Seviyelere Göre Sayıları ... 47

Tablo 4.1. Diyaloglarda Bulunan Söz Edimler ... 49

Tablo 4.2. Diyaloglarda Bulunan Söz Edimlerin Kullanım Sıklığı ... 61

Tablo 4.3. Söz Edimlerin Tüm Seviyelerdeki Yer Alış Yüzdeleri ... 71

Tablo 4.4. Söz Edimlerin Seviyelere Göre Yer Alış Sayıları ... 71

(8)

ŞEKİLLER

Şekil 4.2. Edimsöz Gruplarının Kullanım Sıklığı ... 70

(9)

KISALTMALAR

Bknz. Bakınız

D. Diyalog

vb. ve bunun gibi vd. ve diğerleri

s. sayfa

S. sayı

(10)

1. GİRİŞ

“Dil, tıpkı onu oluşturup işleten beyin gibi, bugün bile birçok noktası aydınlatılamamış bulunan büyülü bir düzendir. Eski Hintten, Eski Yunandan beri ses, seslem (hece), sözcük, tümce gibi birtakım birimlerle belirlenen, özne, tümleç, yüklem gibi kavramlardan yararlanılarak açıklanmaya çalışılan dil, aslında son derece karmaşık bir yapısı ve işleyişi olan bir dizgeler bütünüdür.” (Aksan, 1994:118).

“Dilde anlamı inceleyen dil felsefesi uzun yıllar matematiksel mantık ile iç içe ele alınmıştır. Örneğin, Alman felsefeci Gottlob Frege hem matematiksel mantık hem de dil çözümlemelerine aynı anda katkı sağlamıştır. Daha sonra dil felsefecileri Grice (1967), Austin (1962) ve Searle (1969) dilin formal mantık yöntemi aracılığıyla çözümlenmesine karşı çıkmışlar ve dil incelemelerinde salt mantıkçılığın yeterli olmadığını ve kişilerin niyet ettikleri anlamın da incelenmesi gerektiğini savunmuşlardır.” (Turan, 2013:91).

Bu bakış açılarından hareketle her yabancı dil dersinde olduğu gibi Yabancı dil olarak Türkçenin öğretimi de salt dilbilgisi kurallarının ve belirli bir sayıdaki kelimenin vb.

öğretimi değildir. Bu süreç içerisinde dilbilgisinin önemi tabii ki yadsınamaz. Ancak dilbilgisinin bu önemi onun ulaşılmak istenen bir hedef olmasından değil, kişinin dilsel ürünlerini ortaya koyabilmek için kullandığı bir araç veya bir köprü olmasından kaynaklanmaktadır. “Eski dönemlerden bu yana dil ile ilgili yapılan araştırmalarda dil bilgisi daha büyük önem taşımaktadır. Oysa Türk dili düşünme ve düşünüleni aktarma dizgesidir.” (Aksan, 2009: 13; aktaran Demiralay, 2016:36). Dolayısıyla Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen bir kişinin amacı, bu dil aracılığıyla kendi zihinsel dünyasında var olan her tür duygu ve düşünceyi gerek yazı ile gerekse de konuşarak başkalarına iletebilmek, tam tersi şekilde de başkalarının bu yöndeki paylaşımlarını anlayıp çözümleyebilmektir.

(11)

2

Biz insanlar tek bir sözümüzle bile kendimizi, çevremizdeki insanları hatta tarihi bile değiştirebilir, yepyeni sonuçlar, durumlar meydana getirebiliriz. Bu sözün gücüdür.

Örneğin “Başımdan git!” gibi tek bir sözümüzle karşımızdaki bir kişinin bizden nefret etmesine sebep olabilir ya da “Hayatı benimle paylaşır mısın?” diyerek tüm gönlünü kazanabiliriz. Ata’mız Mustafa Kemal Atatürk de “Ordular, ilk hedefimiz Akdeniz’dir.

İleri!” sözüyle milletimizi kurtuluş ve bağımsızlık mücadelesine yönlendirmiş ve zafere ulaştırmıştır.

Dilin bu söz-eylem gücünü inceleyen ve bunu belirli bir sistematiğe bağlayan Söz Eylem Kuramı dilbilimin en canlı, en sosyal, en heyecan verici konusu olarak karşımızda durmaktadır.

1.1. Tezin Adı

Dinleme Etkinliklerindeki Diyalogların Söz Eylem Kuramına Göre İncelenmesi: Yeni Hitit Örneği

1.2 Tezin Konusu

Bu çalışmanın konusu, Ankara Üniversitesi TÖMER Yeni HİTİT Yabancılar İçin Türkçe ders ve çalışma kitaplarına ait dinleme etkinliklerinde kullanılan diyalogların John Austin (1955, 1962) ve John Searle (1969) tarafından ortaya atılan “Söz Eylem Kuramı”

kapsamında incelenmesidir.

(12)

3 1.3. Tezin Amacı

Bu çalışmanın temel amacı, basım yılı 2014 olan Yeni HİTİT Yabancılar İçin Türkçe I (A1-A2) ; basım yılı 2013 olan Yeni HİTİT Yabancılar İçin Türkçe II (B1) ve basım yılı 2012 olan Yeni HİTİT Yabancılar İçin Türkçe III (B2-C1) Ders ve Çalışma Kitaplarında yer alan dinleme etkinliklerindeki diyalogların Söz Eylem Kuramı çerçevesinde incelenmesidir.

1.4 Tezin Önemi

Bu çalışmada, Ankara Üniversitesi TÖMER Yabancılar İçin Türkçe ders ve çalışma kitaplarındaki dinleme etkinlikleri için hazırlanmış diyaloglar, Söz Eylem Kuramı (Söz Edim Kuramı) kapsamında incelenerek bu diyaloglarda yer alan söz eylemlerin (söz edimlerin) haritası çıkarılacaktır. Böylelikle bu çalışma dinleme diyaloglarının sadece gramer kuralları çerçevesinde oluşturulmuş düzsözlerden ibaret olmadığı gerçeğinin vurgulanmasını sağlayabilecektir.

Bu tezin Türkçeyi yabancı dil olarak öğreten öğretmenlere vb. dinleme diyaloglarıyla ilgili ders planlarını hazırlarken söz edimlere de özellikle dikkat etmeleri gerektiği konusunda yeni bir bakış açısı kazandırabilecektir. Bu bakış açısı ile ders programını hazırlayan bir öğretmen, diyalogların yabancı öğrenciler tarafından tam olarak anlaşılabilmesi için sadece gramer ve kelime bilgisinin vb. yeterli olmayacağı düşüncesinden hareketle konuşmacıların niyet ve maksatlarına da özellikle dikkat edilmesi gerektiği yönünde bir tutum geliştirebilecektir.

Bu tez yabancılar için Türkçe kapsamında kullanılan farklı dinleme diyaloglarının işlendiği derslerin plan ve hedeflerinin belirlenmesine de olumlu katkılar sağlayabileceği

(13)

4

gibi dinleme diyaloglarıyla ilgili sınav, kitap vb. yeni ders materyallerinin hazırlanması çalışmaları için de faydalı olabilecektir.

Bu çalışma ile ortaya çıkarılacak söz edimler, öğrencilerin bu diyaloglardaki söz edimleri anlama düzeylerinin tespit edilebilmesini amaçlayan başka çalışmalara hazır bir kılavuz ve veri tabanı olabilecektir.

1.5 Araştırma Soruları

Tezin amacı doğrultusunda şu ana sorulara yanıt aranacaktır:

Yeni HİTİT Yabancılar İçin Türkçe I A1-A2 (2014), Yeni HİTİT Yabancılar İçin Türkçe II B1 (2013) ve Yeni HİTİT Yabancılar İçin Türkçe III B2-C1 (2012) Ders ve Çalışma Kitaplarında yer alan dinleme etkinliklerindeki kullanılan diyaloglarda söz edimler,

i. Hangi diyaloglarda yer almaktadır?

ii. Hangi edimsöz edimlerini yerine getirmişlerdir?

iii. Searle’ün belirlediği hangi edimsöz grubuna dahildirler?

1.6 Tezin Kapsam ve Sınırlılıkları

Çalışma; Ankara Üniversitesi TÖMER tarafından hazırlanan Yeni Hitit ders ve çalışma kitaplarıyla; Dinleme etkinliklerinde yer alan diyaloglarla sınırlıdır.

1.7 Tezin Bölümleri

Beş bölümden oluşan çalışmanın bölümleri şu bilgilerden oluşmaktadır:

(14)

5

Birinci bölümde tezin konusu, amacı, önemi, kapsam ve sınırlılıkları, kavramsal çerçevesi ve araştırma soruları ve varsayımlarına dönük bilgiler verilmektedir.

Tezin ikinci bölümünde çalışmanın kuramsal çerçevesini oluşturan Söz Eylem Kuramı (Söz Edim Kuramı) ve kuramla bağlantılı olarak da söz eylemler (söz edimler) tanıtılmıştır.

Yöntem başlığı altında toplanan üçüncü bölümde araştırmanın türü, deseni, veri tabanı, evreni, veri toplama yöntemi ve veri tabanının çözümlenmesi için kullanılan yöntem konularında bilgiler verilmiştir.

Tezin dördüncü bölümünde veri tabanının çözümlenmesi sonucunda elde edilen bulgular sunulmuştur.

Tezin son bölümü olan beşinci bölümünde ise bulgulardan elde edilen sonuçlar üzerinde durulmuş ve değerlendirmeler yapılmıştır.

(15)

2. KURAMSAL ÇERÇEVE

Çalışmanın bu bölümünde Söz Eylem Kuramı (Söz Edim Kuramı) ve bu kuramla bağlantılı olarak söz eylemler (söz edimler) günlük hayat içinde geçebilecek konuşmalardan da zaman zaman örnekler verilerek tanıtılmaya çalışılmıştır.

2.1 Söz Eylem Kuramı’nın Tarihçesi ve Kurucuları

“Söz Eylem Kuramı Bloomfield'den başlayarak özellikle üretimsel dilbilimde ağırlık kazanan ve dili birtakım biçimsel kalıplara indirgeyen, bir tümce üretme ve çözme işlemi gibi gören akıma bir tepki sayılabilir.” (Aksan, 1994:121).

Edimbilim’in çalışma alanında yer alan Söz Eylem Kuramı diğer bir adlandırmayla Söz Edim Kuramı’nın nın ilk tohumları 20.yüzyılın ilk yarısında atılmış olsa da bu kuramın esas kurucusu ‘Konuşmanın aynı zamanda bir eylemde bulunmak’ olduğu saptamasında bulunan İngiliz dil felsefecisi John Austin’dir (1962). Bu kuram Austin’in Harvard Üniversitesi’nde öğrencisi olan Amerikalı felsefeci John Searle (1965, 1969) tarafından geliştirilmiş ve bir sistematiğe oturtulmuştur (Lindner, 2014:239-240).1

2.1.1 Söz Eylem Kuramının Çalışma Sahası

Kuramın çıkış noktası esas itibariyle sözcelerdir (Lüdeling, 2013:154)2. Hem John Austin hem de John Searle sözceleri hem konuşmacıyı hem de dinleyiciyi etkileyen, böylelikle

1 Karin Pittner’in Almanca olarak yazılmış olan Einführung in die Germanistische Linguistik isimli kitabı (2016) özellikle fonetik, fonoloji, morfoloji, sentaks, semantik ve edimbilim konularını ele almaktadır.

2 Anke Lüdeling’in Almanca olarak yazılmış olan Grundkurs Sprachwissenschaft isimli kitabı (2013) çoğunlukla fonoloji, morfoloji, semantik, sentaks ve dil tarihi konuları üzerinde çalışmıştır.

(16)

hayatımızı, hatta dünyayı değiştiren eylemler olarak görürler. Zira her bir sözce konuşmacı (verici) ve dinleyicinin (alıcı) zihinsel ve psikolojik dünyaları arasında özel bir bağlantı kurarak kendi aralarında gerçek ve yaşayan bir iletişim kurulmasını sağlar ve böylece birbirlerini etkileyerek durum veya davranışlarında değişiklik yaratırlar.

Söz Eylem Kuramı bir dilin en küçük birimi olan sözceleri çalışma alanına alır ve böylece sözlü eylemlerin iletişimsel boyut taşıyanlarıyla ilgilenir. (Gross, 1988:158)3

“Söz Eylem Kuramına göre dilin amacı, gönderici ile alıcı arasındaki ilişki ve karşılıklı etkileşimdir” (Kılıç, 2007:126). Söz eylem kuramı bu etkileşimi, başka deyişle iletişimin gerçekleşme aşamalarını iletişimin en küçük birimi olan sözcelerde arar. Örnek olarak bunu konuşmacının (vericinin) belirli bir bağlam içindeki özel niyet ve maksadını dinleyiciye (alıcıya) iletebilmek için kurduğu sözcesi / sözceleri ve de dinleyicinin de bu sözceye / sözcelere karşı ortaya koyduğu yeni sözcesiyle / sözceleriyle sınırlandırır.

Dolayısıyla bir söz eylemin gerçekleşme aşamasında hem vericinin hem de alıcının sözceleri tamamen biriciktir, özeldir.

2.2 Sözcenin Tanımı

Söz Eylem Kuramı en basit ifadeyle belirli bir bağlam içerisinde gerçekleşen konuşmanın vericisinin sözcesi yardımıyla özel bir mesaj iletmesini incelediği için, sözce üzerinde öncelikli olarak durmak gereklidir.

Sözce; üreticisinin belirli bir bağlam dâhilindeki kasıt ve maksadını alıcıya veya alıcılara yansıttığı, ama aynı zamanda dilin sosyal, gerçek, yaşayan, dinamik ve dolayısıyla dilin

3 Harro Gross’un Almanca olarak yazılmış olan Einführung in die germanistische Linguistik isimli kitabı (1998) özellikle morfoloji, sentaks, semantik, sözlü iletişim, metin dilbilim, toplum dilbilim, edimbilim konuları üzerinde durmuştur.

(17)

hayat içindeki somut kullanım boyutunu temsil eden en küçük dilsel birimdir. Bu nedenle sözceler alıcıda yaşanmışlık etkisi yaratır, bir duygu vb. hareketlenmesi oluşturur.

Sözcelerdeki kişiler, varlıklar, eylemler hem üreticisi hem de alıcısı açısından biriciktirler.

“Bir sözce tek bir sözcükten oluşabileceği gibi, bir ya da birkaç metin tümcesinden de oluşabilir.” (Uzun, 2013:155). Dolayısıyla bir sözce belirli bir mesaj iletme görevi almış bir sözcük de olabilir, belirli dilbilgisel tutarlılık ve bağlaşıklık vb. çerçevesinde kurulmuş bir metin tümcesi olarak da karşımıza çıkabilir. Böylelikle bir sözce, içinde bulunduğu tümceyi kuru bir dilbilgisel ürün olmaktan ötelere taşıyarak ona belirli kişiye / kişilere özel bir mesaj taşıma görevini yükler. (Vater, 2002:174)4.

Örnek (1)

Baba: “Allah’a şükür kızımız uyudu.” (Metin tümcesi-Sözce) Anne: Şükür! (Tek bir sözcükten oluşan sözce)

Örnek (2)

Asansörde kalan bir kişi: İmdat! (Tek bir sözcükten oluşan sözce) Yardıma gelen insanlar: Şimdi sizi kurtaracağız. (Metin tümcesi- Sözce)

Bir sözcenin “imdat”, “selam!”, “günaydın!” vb. tek bir sözcükten veya ünlemden oluşabilmesi şaşırtıcı bir durum değildir. Çünkü bu sözcüklerin bir önermesi olmasa da

4 Heinz Vater’in Almanca olarak yazılmış olan Einführung in die Sprachwissenschaft isimli kitabı (2002) fonoloji, morfoloji, sentaks, semantik ve edimbilim konularını ele almaktadır. Kitapta ayrıca beyin dilbilim, ruh dilbilim, toplum dilbilim ve metin dilbilim alanlarına ait bilgiler de bulunmaktadır.

(18)

üreticisi tarafından alıcıya /alıcılara belirli bir bağlam içinde mesaj iletme gücüne sahiptirler. “Ünlemler, sentaktik unsurlardır. Dilin anlam gösterme ve anlatım gerçekleştirme işlevi açısından ünlem, anlatım işlevi için kullanılır. Çağırma, seslenme, ifade etme, fark ettirme gibi özellikleriyle kullanılan ünlem ve ünlem işlevli sözcükler, cümle işlevi karşılarlar, ancak cümle değillerdir.” (Gedizli, 2015:131)

Austin’e göre konuşma eyleminin bir sözce olabilmesi için özellikle belirli bir bağlam ve bu bağlam çerçevesinde gerçek bir konuşmacının (verici) ve gerçek bir dinleyicinin (alıcının) olması gerekmektedir. “Austin’in edimsellerin başarı koşullarını tanımlarken söz ediminin gerçekleştiği bağlamı ve sözü söyleyenin niyeti üzerinde özellikle durduğunu görüyoruz. Edimsellerin bir edimi yerine getirme gücü ancak söz, uygun koşullarda doğru kişilerin ağzından çıktığında kendini gösterir.” (Büyüktuncay, 2014: 98)

2.2.1 Sözce Çeşitleri

“Austin betimleyici ve edimsel sözceler arasında ayrım yapmıştır.” (Sarıçoban ve Hişmanoğlu, 2004:32). Sarıçoban ve Hişmanoğlu’nun bu saptamasını Çelebi de Lyons’tan yaptığı aktarma ile desteklemektedir. “Söz edimleri kuramının kurucusu olan Austin, ilk olarak betimleyici ve edimsel ifadeler arasında ayrım yapmıştır. Betimleyici ifadeler düz cümlelerdir; işlevleri bir olayı, işlemi ya da durumu betimlemektir. Bu ifadeler doğru ya da yanlış olma özelliğine sahiptir. Edimsel ifadeler ise doğruluk değerine sahip değildir; bir şeyin durum olup olmadığını belirtmekten ziyade iş yapmak için kullanılırlar.” (Lyons, 1979: 726; aktaran Çelebi 2014:80)

Çelebi’nin ayrıca Sarıçoban ve Hişmanoğlu’nun da aktardığı gibi sözceler,

‘saptayıcı/betimleyici’ ve ‘edimsel’ olarak ikiye ayrılır. Her iki sözce türü de

(19)

konuşmacıdan bağımsız olarak değil, konuşmacının konuşma eylemi sayesinde üretilebilirler.

2.2.1.1 Saptayıcı (Betimleyici) Sözceler

Saptayıcı, diğer adıyla betimleyici sözceler bir olguyu, bir olayı saptar veya betimlerler.

Bu tür sözceler doğru ya da yanlış da olabilirler. Ancak yanlış olması saptayıcı sözcenin varlığını ortadan kaldırmaz. Zaten betimsel sözcelerin doğruluğu ya da yanlışlığı belirlenebilir. Dolayısıyla bir sözcenin saptayıcı bir sözce olup olmaması onun doğru ya da yanlış olup olmamasıyla ilgili değildir (Linke vd., 2004:207)5. “Saptayıcı sözceler dünyaya ilişkin bir olguyu saptar ya da betimler.” (Turan, 2011:101). Böylelikle saptayıcı sözceler, var olan veya var olduğu iddia edilen bir eylemden, bir durumdan bahseder ve böylece dinleyiciye /dinleyicilere bilgi verirler. Bu nedenle saptayıcı sözcelerin en karekteristik özelliği gerçekten var olan, yaşanan veya kurgusal olarak var olduğu, yaşandığı düşünülen bir durumdan, bir olgudan, bir olaydan bahsederek dinleyiciye / dinleyicilere bir bilgi vermek iddiasında bulunmalarıdır.

Örnekler (3):

a- “Almanca sadece Almanya, Avusturya’da değil, aynı zamanda İsviçre’de de anadil olarak kullanılır.”

b- “Yanımda 50 Euro var.”

c- “Yıllarca yurt dışında çalıştım.”

d- “Babam dün akşam erkenden yattı.”

5 Angelika Linke, Markus Nussbaumer, Paul R Portmann tarafından Almanca olarak yazılmış olan Studienbuch Lİngustik isimli kitap (2004) fonetik-fonoloji, morfoloji, sentaks, semantik, edimbilim, metin dilbilim, söylem analizi, ruh dilbilim, toplum dilbilim ve tarihsel dil bilimi alanlarını ele almaktadır.

(20)

e- “Yağmur yağıyor.”

f- “Hava çok soğuk.”

g- “Eve hırsız girmiş.”

h- “Türkiye’nin başkenti Ankara’dır.”

i- “Benim en yakın arkadaşım Ali’nin iki kardeşi var.”

2.2.1.2 Edimsel Sözceler

“Bir söz söyleyerek aynı anda bir işi gerçekleştirmek için kullandığımız sözceler, edimsel sözcelerdir.” (Turan, 2013:101) Bu açıdan bakıldığında edimsel sözce kuran bir konuşmacının genellikle dinleyiciden bir beklentisi vardır, bu nedenle böyle bir sözce üretir ya da konuşmacı dinleyicinin bir beklentisini karşılayabilmek için yeni bir edimsel sözce kullanma gereği duyabilir. Dolayısıyla bir kişiden pencereyi açmasını istersek ona

“Kapıyı aç!” deriz. Karnı acıkan bir çocuk annesinden yemek yapmasını isterse “Anne karnım çok acıktı.” şeklinde bir edimsel sözce kurar.

Edimsel sözceler sadece günlük hayatımızdaki dar bir alanla ilgiliymiş gibi görünse de aynı zaman da tüm dünyayı değiştirecek güce ve kudrete de sahip sözcelerdir. Ata’mız Mustafa Kemal Atatürk’ün 1922 yılında Başkomutanlık Meydan Savaşı sonunda Büyük Taarruz’un hazırlıklarının olduğu esnada söylediği “Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz, İleri”

şeklindeki edimsel sözcesi bu duruma uygun açık bir örnektir.

Somut bir dil kullanımı ve dolayısıyla belirli bir bağlam içerisinde üretildiği düşünülen aşağıdaki örnekler, edimsel sözcelerin daha iyi anlaşılabilmesini sağlayabilir.

(21)

Örnekler (4):

a- “Sizi karı koca ilan ediyorum.”

b- “Bundan sonra sana sadık kalacağıma söz veriyorum.”

c- “Sizi beş yıl hapis cezasına çarptırıyorum.”

d- “Dünkü davranışımız için sizden özür dileriz.”

e- “Kapıyı aç!”

f- “Bana yardım eder misin?”

g- “Ne içersin?”

h- “Yarın benimle sinemaya gelir misin?”

i- “Bana yardım etsen ne olur sanki!’”

j- “Açlıktan şimdi şurada şak diye bayılacağım.”

k- “Ağzım dilim kurudu.”

l- “Sesimi duyan yok mu?”

2.2.1.3 Edimsel ve Saptayıcı Sözcelerin Ayrımındaki Zorluklar

Bir sözcenin saptayıcı mı yoksa edimsel mi olduğunu anlamak her durumda çok da kolay olmayabilir (Linke vd., 2004:209). Bir sözceyi saptayıcı veya edimsel kılan aslında kurucusunun niyeti ve hangi bağlamda söylediğidir. Bu nedenle aynı dilsel öğelerden kurulu bir sözce kimi zaman saptayıcı kimi zaman ise edimsel olabilir.

“Hava bugün çok soğuk.” sözcesi sadece bir durum saptaması yapmak, bilgi vermek amacıyla kurulmuşsa saptayıcı sözce grubuna girer. “Hava bugün çok soğuk.” sözcesini aşağıdaki örnek 5’te olduğu karşıdaki kişiye sadece bilgi vermek dışında onu uyarmak, belli bir hareketten vazgeçirmek, yasak koymak vb. özel niyetleri içeriyorsa edimsel sözce özelliğini taşır.

(22)

Örnek (5):

(Anne, parka gitmek için ayakkabılarını bağlayan 7 yaşındaki oğlunu bu planından vazgeçirmek ister.)

Anne: “Oğlum, bugün hava çok soğuk.”

Örnek 5’teki anne, “Bugün hava çok soğuk.” yerine “Bu soğuk havada parka gidilmez.”,

“Bu soğuk havada parka gitmeyi aklından bile geçirme.”, “Böyle bir soğuk havada parka gidemezsin.”, “Böyle soğuk bir havada parka gitmene izin vermiyorum.”, “Bu soğuk havada parka gitmene izin vereceğimi mi sanıyorsun?” vb. sözcelerini de kullansa da benzer mesajı vermiş olacak, böylelikle aynı edimsöz edimini gerçekleştirecektir.

2.3 Söz Eylem Kuramı’nın Dizge Tümcelerine Bakışı

Bir tümce üreticisi tarafından belirli bir bağlam içine sokulmadığı, belirli bir maksat doğrultusunda belirli bir mesaj taşımadığı zaman sadece yapısal birimlerden ibaret olarak ortada dururlar. Bunun sonucunda böyle bir tümcedeki sözcükler, belirli gramer kuralları çerçevesinde birbirlerine tutunurlar, yan yana dizilirler. Böyle bir tümcedeki dilsel ögeler belirli bir senaryo (bağlam) içinde yer almazlar, derinlikleri yoktur. Kişiler, olaylar vb.

gerçek-biricik değildirler, dolayısıyla yaşanmış/yaşanıyor/yaşanacak değildirler. Böyle bir tümcenin üreticisi, dilsel bir ürün ortaya koysa da onun bu dilsel üretimi belirli bir alıcıya dönük bir mesaj göndermek, onda bir durum ve duygu değişikliği oluşturmak, onunla bir verici-alıcı bağlantısı kurmak amaçlarını taşımaz. (Uzun, 2013:154)

(23)

Örnek (6):

Dilbilgisi dersinde öğretmen “Ali her gün okula gider.” tümcesini önce söyler ardından da tahtaya yazar.

Örnek 6’da yer alan tümcedeki Ali’nin kim olduğu, gittiği okulun hangi okul olduğu hiçbir şekilde belli değildir. Zaten bu tümceyi dile getiren öğretmenin de böyle bir şeyi ifade etmek gibi bir gayesi de yoktur. Başka bir deyişle bu tümcedeki Ali’nin gerçekten yaşayan, öğrencilerin ve öğretmenin tanıdığı bir Ali olması da söz konusu değildir.

Durum bu olunca böyle bir dilsel ürün ortaya koyan öğretmenin (üreticinin) maksadı gerçekten var olan biricik bir Ali hakkında gerçek ve yaşanmış bir bilgi vermek değil, olsa olsa geniş zaman gramerini veya başka bir gramer yapısını anlatabilmek için sadece bir örnek tümce söylemek olabilir.

Tüm bu sebeplerden ötürü bir sözcenin dizge tümcelerinden oluşması mümkün değildir.

Başka bir ifadeyle Söz Eylem Kuramı’nın içinde dizgi tümcelerinin yeri yoktur.

Dolayısıyla da dizgi tümcelerinden oluşan tek bir söz eylem bile söz konusu olamaz.

2.4 Sözlü ve Sözsüz Eylemler

İnsanın bilinçli olarak gerçekleştirdiği eylemler, sözlü (dilsel) ve sözsüz eylemler olarak iki gruba ayrılır (Hindelang, 2010:5)6. Hindelang’ın da belirttiği gibi günlük hayatımıza baktığımızda kendi kontrolümüzde gerçekleştirdiğimiz eylemler eylemler sözlü ve sözsüz eylemler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla bu sözlü ve sözsüz eylemler sayesinde çevremizle bir iletişime geçip sosyal bir varlık olabiliriz. “Toplumsal yaşamın

6 Götz Hindelang tarafından Almanca olarak yazılmış olan Einführung in die

Sprechakttheorie isimli kitap (2010) sözceleri ve söz eylemleri geniş bir çerçeve içinde ele almaktadır.

(24)

temeli olan sosyal etkileşim günlük yaşamımızdaki bütün sözlü ve sözsüz davranışlarımızı içerir.” (Sacks, Schegloff ve Jefferson, 1974; aktaran Altunay ve Aksan, 2018:26).

2.4.1 Sözsüz Eylemler (Pratik Eylemler)

Sözsüz eylemler konuşmaya yani herhangi bir dilsel eyleme ihtiyaç duymadan gerçekleştirilen eylemlerdir. Sözsüz eylemler konuşma ihtiyacı duymadan günlük hayatın pratik bir şekilde sürdürülebilmesini sağlayan eylemler olduğu için, pratik eylemler olarak da adlandırılabilirler. Duş yapmak, dişlerini fırçalamak, yemek yemek, oturmak, kalkmak, ders çalışmak, evden çıkmak, işe gitmek, çalışmak, eve dönmek, televizyon seyretmek, uzanmak vb. sayısız eylem sözsüz eylemler arasına girmektedir. Doğal olarak bu eylemlerin gerçekleştirilebilmesi için, temelde bir konuşmaya ihtiyaç yoktur. Bu eylemler bedenin tümünün ya da bir kısmının duruşu, hareketi vb. ile gerçekleşir.

Sözsüz eylemler de aslında durup dururken meydana gelmez, belirli bir niyete veya sebebe dayanırlar. Örneğin kişi çay demlemek isterse bu eylemi yerine getirmek için yerinden kalkması, çaydanlığı ocağa koyması vb. gerekir. Duş almak için banyoya gitmek, televizyon seyretmek için televizyonu açmak zorunluluğu vardır.

2.4.2 Sözlü Eylemler

Konuşma organlarımızı kullanarak, başka deyişle konuşarak gerçekleştirdiğimiz eylemlerin tümüne birden sözlü (dilsel) eylem denir.

Sözlü eylem dendiğinde; ses telleri, dil, damak, dudaklar, dişler vb. kullanılarak gerçekleştirilen her tür konuşma eylemi anlaşılır.

(25)

Sözsüz bir eylemin gerçekleşebilmesi için nasıl ki öncesinde onunla ilgili bir harekete geçilmesi gerekiyor ve ardından istenen sözsüz eylem gerçekleşebiliyorsa, örneğin çay demlemek için ocağa çaydanlığı koymak, hatta öncesinde çaydanlığı su ile doldurmak vb.

gerekliyse, sözlü bir eylemin gerçekleşebilmesi için öncesinde konuşmak, başka bir ifadeyle konuşmak eyleminde bulunmak gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında sözsüz eylemler gibi söz eylem boyutundaki sözlü eylemlerin de gerçekleşebilmesi için en temel bir eylemde bulunmak gereklidir. Bunun için en temel eylem de konuşmaktır (Hindelang, 2010:10).

2.4.3 Söz Eylem Kuramı Açısından Sözlü ve Sözsüz Eylemlerin Önemi

“İletişim, hayatın her alanında ve anında sözlü ve/veya sözsüz biçimde gerçekleşen bir alma, aktarma ve tepkide bulunma eylemidir.” (Maden, 2013:50).

Söz Eylem Kuramı öncelikli olarak sözlü eylemleri mercek altına alır. Daha açık bir ifadeyle Söz Eylem Kuramı’nın çalışma sahası sözlü eylemlerin içinde yer alan sözceler ve doğal olarak bu sözcelerin söz verme, rica, iddiada bulunma vb. içerdiği mesajlar, dolayısıyla sözceye yüklenmiş edimlerdir (Pittner, 2016:147). Söz Eylem Kuramı’nın ilgilendiği bir alan da bir sözcenin dinleyici / alıcı üzerinde bıraktığı etkidir. Bu açıdan söz eylemler üzerinde çalışılırken hayatın doğal akışını da dikkate almak ve böylelikle sözsüz eylemleri de göz önünde bulundurmak gerekli olabilir. Zira insan hayatında sözsüz ve sözlü eylemlerin keskin sınırlarla birbirinden ayrılması oldukça zordur.

Birçok söz eylemin gerçekleşme aşamasında sözlü eylemler ile sözsüz eylemlerin iç içe girdiği göz ardı edilemez (Hindelang, 2010:6).

(26)

Örnek (7):

Tamirci: Şu tornavidayı bana uzatır mısın?” (Sözlü eylem)

[Bunun sonucunda Çırak ustasına hiç konuşmadan tornavidayı uzatır.] (Sözsüz eylem)

Örnek (8):

Baba: Oğlum, ödevlerini yaptın mı? (Sözlü eylem)

[Oğlu elindeki televizyon kumandasını masaya bırakır.] (Sözsüz eylem) Oğlu: Şimdi odama gidiyorum baba. (Sözlü eylem)

[Ve oğlu kalkıp odasına gider.] (Sözsüz Eylem)

Örnek (9):

[Ahmet ve annesi odada oturmakta ve televizyon seyretmektedirler.] (Sözsüz eylem) Ahmet: Anne, pencereyi biraz açayım mı? Oda çok sıcak oldu. (Sözlü eylem) Anne: Tamam oğlum. (Sözlü eylem)

[Ahmet kalkar ve pencereyi açar.] (Sözsüz eylem)

Anne: Oğlum hazır kalkmışken bardağıma çay koyar mısın? Hadi aslanım benim. (Sözlü eylem)

[Ahmet mutfağa gider ve annesinin bardağına çay koyar.] (Sözsüz eylem) Ahmet: Buyur anne. (Sözlü eylem)

Anne: Sağ ol oğlum. (Sözlü eylem)

[Anne bu arada oğlu Ahmet’i öper] (Sözsüz eylem)

Ahmet: Anne bu kanal çok sıkıcı. Kanalı değiştirsem olur mu? (Sözlü eylem) Anne: A! Bu benim en sevdiğim program. (Sözlü eylem)

Ahmet: Of ya! Anne ben odama gidiyorum o zaman. (Sözlü eylem)

(27)

[Ahmet annesinin yanından ayrılıp odasına gider ve internette gezinir.] (Sözsüz eylem)

Örnek (10):

İki yakın arkadaş şu konuşmayı gerçekleştirirler:

Ahmet: Merhaba Ali. N’aber? Nereye böyle? (Sözlü eylem) Ali: Merhaba Ahmet. Doktorda randevum var da. (Sözlü eylem) Ahmet: Neyin var? Geçmiş olsun. (Sözlü eylem)

Ali: Sabahtan beri başım ağrıyor. Bi’ doktora görüneyim dedim. (Sözlü eylem) Ahmet: Ya sen de amma hastalık hastası oldun! (Sözlü eylem)

Ali: Tabii tabii senin için söylemesi kolay. Sen de benim gibi şeker hastası olsaydın o zaman görürdüm seni. Hadi beni lafa tutma da randevuma geç kalmayayım. (Sözlü eylem)

Ahmet: Dur dur, bak ne diyeceğim sana? Hadi sen de benimle gel. Doktora yarın gidersin. (Sözlü eylem)

Ali: Olmaz. (Sözlü eylem)

Ahmet: Ama nereye gideceğimi biliyor musun ki? (Sözlü eylem) Ali: Nereye ki? (Sözlü eylem)

Ahmet: Ayşe’yle buluşacağım. Zeynep de gelecek. (Sözlü eylem) Ali: Aaaa! Tamam tamam geliyorum. (Sözlü eylem)

[Gülüşürler ve beraber giderler.] (Sözsüz eylem)

2.4.4 Sözlü Bir Eylemin Söz Eylem Boyutuna Taşınabilmesi İçin Temel Koşullar

Her konuşma sözlü eylemdir, ancak her konuşma bir söz eylem değildir. Başka bir ifadeyle bir söz eylemin gerçekleşebilmesi için ilk şart konuşmak olsa da kişinin yaptığı her konuşma bir söz eylem olmayabilir.

(28)

Konuşmanın kendisi sözlü bir eylemdir. İnsan yaşamına baktığımızda çoğu sözlü eylemin insanlara bir mesaj verdiğini, çünkü gerçekten de en baştan bir mesaj verme gayesi ile kurulduğunu; ancak bazı sözlü eylemlerin ise insanlar arasında bir zihinsel bağlantı kurmayı sağlamadığını, çünkü en baştan özel bir mesaj iletmek gayesi taşımadığını görürüz. Dolayısıyla sözlü bir eylemin bir söz eylem olabilmesi için her şeyden önce bir vericisinin (konuşmacı) ve alıcısının (dinleyici) olması gerekmektedir.

Bir sözlü eylemin söz eylem boyutuna taşınabilmesinin en önemli koşullarından biri de doğal olarak konuşmacı (verici) ile dinleyici (alıcı) durumundaki kişilerin aynı dili konuşmalarıdır. (Lüdeling, 2013:157).

Eğer sözlü bir eylemin eylem içeren mesaj gücü varsa, başka bir ifadeyle konuşmacı ve dinleyici arasında zihinsel bir bağlantı kuruyorsa, bir sözlü eylem salt bir sözlü eylem olmaktan çıkarak bir derinlik kazanıp söz eylem boyutuna dönüşür. Yolda yürüyen bir kişinin birine “Saatiniz var mı?” diye sorarken aynı zamanda bir rica eylemini de gerçekleştirmesi bir söz eylemdir. Dolayısıyla söz eylemi gerçekleştiren konuşmacı dinleyiciye, ilettiği sözcedeki mesajı-eylemi çözümleme görevini de yüklemiş olur.

Böylelikle dinleyicinin saatin kaç olduğunu söyleyebilmesi için, kendisine iletilen mesajı önce kendi beyninde bir işlemden geçirip çözümlemesi gerekmektedir.

2.5 Söz Eylem Kuramı Bağlamında Söz Eylemlerin Genel Tanımı

Söz Eylem Kuramı, söz eylemleri konuşmak ve eylemde bulunmak olarak görür.

Dolayısıyla söz eylem, konuşma ile gerçekleşen canlı, diri, başka deyişle somut bir eylemdir. “Konuşmak eylemde bulunmaktır” (Austin, 1962; aktaran Vater, 2002:172).

Böylelikle bir kişinin diğer bir kişiye teşekkür edebilmesi, onu işe alabilmesi, övmesi,

(29)

işten kovabilmesi, rica edebilmesi vb. için, konuşması gereklidir. Dolayısıyla konuşmak eylemi sayesinde gerççekleştirilen eylemlerin her biri söz eylemdir.

Searle’ye göre tipik bir sözlü eylemde bir konuşmacı ve bir dinleyici vardır. Konuşmacı çene, dil ve diğer ses organlarını kullanarak konuşmacı ve dinleyici açısından ortak olarak bilinen, anlamlı sesler çıkarır, böylelikle konuşma eylemini gerçekleştirir. Bu eylemdeki mesajlar, dinleyiciyi kimi zaman bilgilendirir, kimi zaman sinirlendirir, kimi zaman sevindirir, kimi zaman da canını sıkabilir. (Vater, 2002:173).

2.5.1 Söz Eylemlerin Günlük Hayatımızdaki Yeri

Söz Eylem Kuramı’nın kurucusu olan Austin, eylem olarak gördüğü tümcelerle ilgilenir.

(Gross, 1988:158) Aslında Austin’in burada altını çizdiği eylem içerisinde bir eylem de barındıran ve bu eylemin de sözce yoluyla gerçekleştirildiği sözceler, dolayısıyla söz eylemlerdir.

Neredeyse tüm sosyal ilişkiler söz eylemler sayesinde gerçekleşir. Bu da hayatlarımızı olumlu ya da olumsuz yönde etkiler. Örneğin “Buranın da çayı çok meşhurdur.” diyerek çaya davet ettiğimiz, “Bir ömür boyu benim yanımda olmak ister misin?” diyerek evlilik teklifinde bulunduğumuz bir insanı başka bir zaman ise “Seni tanıdığım güne lanet olsun!” şeklindeki bir sözümüzle de bir ömür boyu kaybedebiliriz.

Yaşamımız içinde söz eylemleri doğal yolla kurarız. Ancak bu durumda söz eylemi gerçekleştiren konuşmacının niyeti bazen dinleyici tarafından yanlış anlaşılabilir. Bu durumda da kişiler arasındaki ilişkiler bozulabilir. “Hiç kimse beni anlamıyor.” sözünün altında bu durumun da yatması olası sebeplerden biridir. Bir söz eylemin bir dinleyici tarafından yanlış anlaşılması iki dostun arasını açabilir, anne-baba ve çocuk arasında

(30)

çatışmalara sebep olabilir, evlilikte sorunlara neden olabilir, kişileri yalnız ve çaresiz bırakabilir. Bunun sonucunda yalnızlaşan ve mutsuz hale gelen, bu nedenle de kendi kabuğuna çekilip yaşamaya başlayan kişilerin sayısı modern dünyada her geçen gün artmaktadır.

İnsan yalnız kalmamak adına çevresindeki insanlarla iletişim kurmak, ruhsal ve bedensel ihtiyaçlarını giderebilmek, hayatını kolaylaştırıp insanca yaşayabilmek için, söz eylemlerden faydalanmak zorundadır. Örneğin bir kişinin lokantaya gidip yemek siparişi vermeden önce garsona “Menüyü görebilir miyim?” demesi, doktorun bize “Neyiniz vardı?” diye şikayetimizi sorması, muayene etmeden önce “Üstünüzü çıkarıp uzanın!”

demesi aslında söz eylemlerdir.

Söz eylemler, insanın sırf konuşma organlarını kullanmak için ortaya koyduğu sözlü eylemler değildir. Söz eylemler, insanın öncelikli olarak sosyal ihtiyaçlarını gerçekleştirebilmesi ve insanca yaşayabilmesini sağlar. Bir bebeğin bile ağlayarak aç olduğunu annesine bildirmesi ve annesinin de buna “Çok mu acıktın sen bebeğim?”

diyerek cevap vermesi ve ardından bebeğini emzirerek bebeğin açlığını gidermesi en ilkel düzeyde de olsa bir söz eylem olarak kabul edilebilir. Bu sayede bebek ağlayarak da olsa annesine bir mesaj iletmenin ne kadar büyük bir güç olduğunu tecrübe eder ve bu sayede yavaş yavaş sosyalleşmeye başlar. Bir bebek konuşmayı öğrendikçe yavaş yavaş bebeklik sürecinden çıkmaya başlar ve çok az gramer ve kelime bilgisiyle, üstelik de bozuk bir telaffuzla da olsa çevresindeki insanlarla söz eylemler sayesinde iletişim kurar. Tabii ki bebeklik-çocukluk arasında bir yerde duran bebek çocuklar her bir yetişkin birey gibi, yaşadıkları dilsel iletişimlerde doğal olarak her zaman söz eylemi başlatan verici rolünde olmazlar, bazen de bir başkasının başlattığı söz eylemin alıcısı, dolayısıyla kendilerine ulaşan mesajlara tepki veren kişiler durumunda da olabilirler. Söz eylemler ile şekillenen tüm bu süreçler bebek çocukların sosyalleşmesini daha da güçlendirir ve onları diğer

(31)

insanlarla iletişim içinde olan, çevrelerinden etkilendikleri kadar çevrelerini de etkileyen bireyler haline getirmeye başlar.

2.5.2 Söz Eylem Kuramı Kapsamında Söz Eylemlerin Önemi

“Söz Eylem Kuramı söz eylemler kapsamındaki konuşma eyleminde temel olarak şu iki soruya cevap bulmaya çalışır:

“Konuşarak hangi eylemde bulunuruz? Konuşarak neyin olmasını sağlarız? “(Hindelang 2010:4)

Konuşarak, başka bir ifadeyle söz eylem kapsamındaki konuşmalar gerçekleştirerek çok şey yapabiliriz. Örneğin teşekkür edebilir, isteklerimizi dile getirebilir, ricada bulunabilir ya da emir verebilir, davet edebilir. Yine konuşarak çok şeyin olmasını sağlar ya da çok şeyin olmasına neden olabiliriz. Örneğin konuşarak karşımızdaki kişinin kalbini kırabilir ya da kırılmış kalbini onarabiliriz. Konuşarak karşımızdaki kişinin kendisini çok çirkin hissetmesine sebep olabilir ya da tam tersi kendisini çok güzel hissetmesini sağlayabiliriz.

Nikah memuru isek konuşarak iki kişinin karı koca olmasını sağlayabiliriz. Bir iş yerinin patronuysak konuşarak bir kişiyi işe alabilir ya da onu işten kovabiliriz.

Söz Eylem Kuramı kapsamındaki ‘konuşmak’ ve ‘yapmak’ arasındaki ilişkinin dilbilimsel bir bakış olduğu ve bu nedenle zaman zaman günlük hayattaki anlayıştan farklı olabileceği göz önünde tutulmalıdır. Zira günlük hayatta bazen “Çok konuşuyor, ama bir şey yapmıyor.” vb. sözler duyabiliriz. Ancak konuşmaya Söz Eylem Kuramı açısından bakıldığında boş bir eylem değil, tam tersine bir şey yapabilmenin ve dinleyici üzerinde bir etki oluşturabilmenin ön koşuludur. Zira Söz Eylem Kuramı açısından, konuşmacının kendi sözcesinin içerisine yüklediği mesajın dinleyici tarafından çözülmesi

(32)

ve bu mesajdan etkilenmesi de Söz Eylem Kuramı açısından önemli ve değerlidir.

(Meibauer vd., 2007:230)7

Söz Eylem Kuramı’na göre söz eylemlerin gerçekleşmesi için, önce konuşmak ve bu sayede sözceler üretmek gerekiyorsa, sağır-dilsiz kişilerin söz eylemleri nasıl yerine getirdikleri veya onların arasındaki dilsel iletişimin de söz eylemleri barındırıp barındırmadığı sorulabilir. Sağır-dilsiz kişilerin kullandığı işaret dili aslında sesli dilin sembollerle ifadesinden başka bir şey olmadığı açıktır. Zira dilsiz bir kişi de bir sözce kurmak, dolayısıyla bir söz eylemi yerine getirmek ve bunun sonucunda da çevresini etkilemek, değiştirmek vb. isterse önce işaret dilini kullanmak zorundadır. Ancak John Austin ve John Searle’nin mevcut Söz Eylem Kuramı’na göre bir söz eylemin yerine getirilebilmesi için, en önce konuşma organlarını kullanmak ve ilgili sözceyi işitilebilir şekilde seslendirmek gerekmektedir. Bu nedenle sağır-dilsiz kişiler arasındaki iletişimin bu tezin de incelediği sesli konuşmaya dayalı Söz Eylem Kuramı bağlamında nereye oturtulacağının ayrı bir tezde çalışılması gereklidir.

Söz Eylem Kuramı’nın temel çalışma alanı söz eylemlerin bir mesaj, dolayısıyla bir edim barındırmasıyla ilgilidir . Eve gelen bir misafire “Yarın zor bir gün beni bekliyor. Zaten dün gece de az uyumuştum.” diyerek aslında ona “Artık geç oldu, git.” demek olduğunu örnek olarak verebiliriz. Diğer taraftan söz eylemlerdeki mesajların alıcılar üzerinde bir etki bıraktığı da açıktır. Ancak resimler, afişler, reklamlardaki vb. göstergeler ve bu göstergelerin içine yüklenmiş dilsel ya da dilsel olmayan tüm gizli veya açık mesajların etkileri öncelikli olarak Göstergebilim’in çalışma alanına girerler. “Medya önemli bir ekonomik güçtür ve çıktılarının, anlam ve iletilerinin ne söylediği, nasıl söylendiği,

7 Meibauer, J., Demske, U., Geilfuß-Wolfgang, J., Pafel, J., Ramers, K.H., Rothweiler, M., Steinbach, M. tarafından Almanca olarak yazılan Einführung in die germanistische Linguistik isimli kitap (2007) morfoloji, fonoloji, sentaks, semantik ve edimbilim konularını ele almıştır.

(33)

bunların kime ulaştığı ve okurlarının, izleyicilerinin üzerindeki etkilerinin ne olacağı göstergebilimin temel inceleme alanıdır.” (Parsa ve Olgundeniz, 2014:9)

2.6 Söz Eylemin Yapısı ve Bileşenleri

“Bir söz eylemde üç bileşen bulunmaktadır:

i. Düzsöz Eylemi (Düzsöz edimi) ii. Edimsöz Eylemi (Edimsöz edimi)

iii. Etkisöz Eylemi (Etkisöz edimi)” (Vater, 2002:173-183).

2.6.1 Düzsöz Eylemi (Düzsöz Edimi):

İnsan bir şey söyleyeceği zaman, önce konuşma organlarından faydalanarak bunları sese çevirmek zorundadır. Bu süreç içinde beyinden gelen sinyallerin yönlendirmesiyle dil ve dudakların vb. devreye girerek amaca uygun doğru sesler çıkarılır.. Ancak bu süreçteki amaç salt ses çıkarmak değil, söylenmek istenen şeye uygun sözcük ve tümce vb.

üretebilmektir.

Bir söz eylemin başlatılabilmesi için ilk olarak düzsöz eyleminde, başka bir ifadeyle söylemek eyleminde bulunmak gereklidir. “Düzsöz eylemi, bir sözceyi, ses, sözcük ve tümce olarak dilbilgisel kurallara uygun bir biçimde dile getirme edimidir.” (Turan, 2013:103)

Çelebi’ye (2014) göre de edimsöz eylemi “Kesin bir anlam ve gönderimle olan bir cümlenin ifadesidir; yani, anlamı olan sesler ve cümlelerdir.” (Çelebi, 2014: 84).

(34)

Bir söz eylemin başlayabilmesi için, Söz Eylem Kuramı bu aşamayı birincil araştırma alanı olarak görmese söz eylemin ilk aşaması olarak değerlendirir. Çünkü Söz Eylem Kuramına göre konuşma eylemi olmadan, başka bir ifadeyle o dilin mevcut gramer kuralları ve kelime dağarcığına vb. uyulmadan bir şey söylemenin bir değeri olamaz.

Düzsöz eylemi bir taraftan söyleme eylemini içerirken diğer taraftan verici ve alıcının beyinleri arasında ortak bir önerme odacıklarını da açar (Pittner,2016:150-151).

Konuşmacının kendi dünya bilgisini dile göndererek ortaya koyduğu önermenin dil bilgisel bir yönü yoktur. Dolayısıyla konuşmacının dünya bilgisini yansıtan önermesi farklı dilbilgisel yapılarda yer alsa bile önermenin içeriği değişmeyecektir (Hoffmann, 1996:147)8.

Bu konuyu şu örneklerle daha açık hale getirebiliriz:

Örnek (11):

(A) Ali evde kalıyor.

(B) Ali evde mi kalıyor?

(C) Ali, evde kal.

Bu tümceler farklı amaçlarla söylenmiş, başka deyişle farklı edimsöz eylemler barındırsa da düzsöz eylemi kapsamında hepsi aynı önermeye sahiptir.

Bu durumu aşağıdaki Tablo 2.1 ile daha açık resmedebiliriz:

8 Ludger Hoffmann tarafından Almanca olarak yazılan Sprachwissenschaft isimli kitap (1996) dilbilim alanındaki farklı kuram ve görüşleri ele almaktadır.

(35)

Tablo 2.1. Düzsöz Eylemdeki Bir Önermenin Farklı Edimsöz Eylemlerde Farklı Niyetler Taşıması

“TÜMCE” Edimsöz Eylemdeki

“NİYET”

Düzsöz Eylem Aşamasındaki

‘ÖNERME’

A

Bilgi vermek / Durum

saptaması yapmak Ali + evde kalmak

B

Soru sormak / Bilgi

istemek Ali + evde kalmak

C

Emir vermek Ali + evde kalmak

Özellikle selamlaşma, vedalaşma ifadeleri; şaşırma, coşku, sevinç, üzüntü vb. duyguları ifadelerin, dolayısıyla ünlemlerin bir önermesi yoktur. Ama Searle bu sözceleri de önermesi olan tüm diğer sözceler gibi gerekli şartları yerine geldiği taktirde söz eylem bileşenlerinin içerisine yerleştirir. (Vater, 2002: 174)

2.6.2 Edimsöz Eylemi (Edimsöz Edimi)

“Sözceyi kullanarak gerçekleştirilmek istenen amaca edimsöz denir.” (Turan, 2013:103) Edimsöz eylemi konuşmacının dinleyiciye / dinleyicilere iletmek istediği mesajı barındırır. Konuşmacının edimsöz eylemiyle dinleyicisine ulaştırmak istediği edimsözlerdeki mesaj, bilgi isteme-sorular sorma, bilgi verme-sorulara cevap verme, duyurularda bulunma, ilan etme, emir verme, ricada bulunma, kınama, övme, emirlere karşı çıkma, isyan etme, memnuniyetsizlik, vb. insan düşüncesi, duyguları, ihtiyaçları ve durumunu yansıtan neredeyse sınırsız sayıda olabilir. “Edimsöz eylemi sosyal ilişkilerin kurulduğu, dinleyici üzerinde örneğin yaklaşan bir tehlike konusunda onu uyarmak vb.

iletişimsel gücün kullanıldığı süreçtir.” (Ulrich, 2002: 275)9

9 Ulrich Winfried tarafından yazılan Wörterbuch Linguistische Grundbegriffe isimli dilbilim sözlüğü (2002) Almancadaki dilbilim terimlerini açıklamaktadır.

(36)

Edimsöz eyleminin daha iyi anlaşılabilmesi için bir annenin çocuğuna “Sütünü içmedin mi yoksa?” sözcesi üzerinde duralım. Annenin çocuğuna bunu söylemesindeki kastı

“Eğer sütünü içmediysen, hemen git iç!” olabilir. Annenin kastı-niyeti “Sütünü içmediysen sana istediğin oyuncağı almayacağım.” şeklinde de olabilir. Annenin kastı

“Sütünü içmemene çok üzüldüm. Sütünü içmediysen hasta mısın acaba?” da olabilir.

Annenin aynı düzsöz eylemine yüklediği daha birçok farklı niyet, dolayısıyla farklı edimsöz eylemler yüklenebilir. Çünkü belirli bir bağlam içinde kullanılan kasıt nedeniyle düzsöz eylemi aynı kaldığı halde edimsöz eylemi değişmekte, bu da edimsöz eylemin türünü belirlemektedir. Bu örnekten de anlaşıldığı gibi anne düzsözü aynı olan bir sözceyle “Emir verme”, “Tehdit etme”, “Üzüntüsünü ifade etme” şeklinde farklı edimler gerçekleştirerek farklı edimsöz edimleri gerçekleştirmiş olur.

Söz Eylem Kuramı söz eylemler üzerinde çalışırken doğal olarak o söz eylemin söylendiği dilin dilbilgisi ve sözcük bilgisinden de faydalanır. Ancak buradaki amaç sözcükleri-tümceleri bağlamdan kopuk ruhsuz yapılar olarak görmek ve bunların kurallarının dökümünü yapmak değil, tam tersine belirli bir bağlam dahilinde bu yapıların içine üreticisi tarafından yerleştirilmiş niyet ve hedefi belirlemektir.

Örnek (12):

Baba: “Saate bakar mısın?”

Bir babanın oğluna dönük gerçekleştirdiğini varsaydığımız bu sözceyi salt sözcük ve dilbilgisi açısından incelemek istersek bu sözcedeki özel mesajları görmemize ya da bu mesajları ortaya çıkarma kaygısı duymamıza gerek yoktur. Ancak bu sözceyi Söz Eylem Kuramı açısından incelemek istersek artık bizim için bu sözce salt düzsöz olmaktan

(37)

çıkacak, bu sözcenin düzsözü içerisine vericisi tarafından yerleştirilen edimsöz edimini veya edimlerini bulmak da önemli olacaktır.

Örnek 12’deki babanın gerçekleştirdiği edimsöz edimlerinden bazıları farklı bağlamlarda şunlar olabilir:

1- Oğluna saatin geç olduğunu hatırlatma 2- Oğluna yatış saatini hatırlatma

3- Oğlu geç olduğu halde yatmadığı için onu azarlama

4- Oğluna okula geç kalacağını, bu nedenle biran evvel evden çıkması gerektiği konusunda uyarma

5- Saatler geçtiği halde oğlunun hala ödevlerini yapmadığı için onu uyarma 6- Oğluna yemek vaktinin geldiğini hatırlatma

7- Oğlunun saatlerdir televizyon seyrettiğini, bu nedenle artık televizyonun karşısından kalkması gerektiğini dile getirme

8- …

İki kişi arasında gerçekleştiği düşünülen konuşmalara ait sözcelerde bağlama göre gerçekleşebilecek edimsöz edimleri için aşağıdaki örnekleri de verebiliriz:

Örnek (13):

“Bu cam bir daha eski haline nasıl gelecek?” (Edimsöz edimi: Azarlama)

Örnek (14):

“Kapıyı açar mısın?” (Edimsöz edimi: Rica etme)

(38)

Örnek (15):

“Benimle evlenir misin?” (Edimsöz edimi: Teklif etme)

Örnek (16):

“Yarın kesinlikle çok kar yağar.” (Edimsöz edimi: İddiada bulunma)

Örnek (17):

“Çay içsek mi?” (Edimsöz edimi: Teklif etme / Davet etme)

Örnek (18):

“Ben hep senin yanında olacağım.” (Edimsöz eylemi: Söz verme)

Örnek (19):

“ Şarkıya keşke daha alçak bir sesle başlasaydın.” (Edimsöz eylemi: Eleştirme)

Örnek (20):

“Sözünde hiç durmuyorsun.” (Edimsöz eylemi: Ayıplama)

Örnek (21):

“Anne, öğretmen beni bugün sınıfta çok övdü.” (Edimsöz eylemi: Gururlanma)

(39)

Örnek (22):

“Bir defa da bir işi düzgün yap.” (Edimsöz eylemi: Azarlama)

2.6.3 Etkisöz Eylemi (Etkisöz Edimi):

“Etki söz, konuşucunun niyetine bağlı olarak, alıcı üzerinde etki yapmaya yönelik edimdir.” (Leech, 1983: 135, aktaran Gökmen ve Dilber: 47 ).

Örneğin “Burası çok havasız oldu.” ifadesi dilbilgisi kurallarına göre kurulmuş bir sözcedir, dolayısıyla bir düzsözdür. Ancak bu sözceyi söyleyen kişi bu sözcesinin içine pencerenin açılması ricasını yüklemişse bir “Edimsöz edimi” gerçekleştirir, dolayısıyla bir edimsözdür. Dinleyicinin kapıyı açması sonucunda bu sözce bir “Etkisöz edimi” de taşır.

2.7 Başarılı ve Başarısız Söz Eylemler

Bir sözcenin içerisinde alıcıya iletilmek istenen özel mesaj, bazen alıcı tarafından doğru bir şekilde çözülüp anlaşılamayabilir. Bu durumda verici söz eylemiyle ulaşmak istediği hedefe ulaşamamış olacaktır. Bu tür söz eylemler “başarısız” olarak tanımlanır. Diğer taraftan bir söz eylem tam tersi durumlarda ise başarılı olabilir (Ernst, 2002:99)10.

Örnek (23):

Ali: Burası da çok sıcak ve havasız oldu.

10 Peter Ernst tarafından Almanca olrak yazılan Pragmalinguistik isimli kitap (2002) özellikle söz eylem ve metin dilbilim konuları ele almıştır.

(40)

Ahmet: Sen git bir yüzünü yıka bence.

(Bu konuşmada Ali’nin amacı aslında Ahmet’ten pencereyi açmasını istemektir. Ancak Ahmet Ali’nin mesajını doğru çözemediği için Ali’nin söz eylemi başarısız olmuştur.)

“Austin edimsel ifadelerin başarılı olabilmesi için üç çeşit gerçekleşme kuralını taşımaları gerektiğini belirtmektedir. (1) Uzlaşımsal etkiye sahip uzlaşımsal bir süreç olmalıdır. (2) Şartlar ve kişiler süreçte açıklandığı gibi uygun olmalıdır. (3) Süreç, doğru ve tam yönetilmelidir. Sıklıkla, kişilerin süreçte açıklandığı gibi gerekli düşünceleri, hisleri ve niyetleri olmalıdır” (Levinson, 1992: 236; aktaran Çelebi, 82).

Çelebi’nin Levinson’dan aktardığı gibi edimsel ifadenin başarılı olabilmesi başka bir ifadeyle bir söz eylemin gerçekleşebilmesi için gerekli olan üç şartı şu örneklerle daha somut hale getirebiliriz: Nikah kıyma yetkisi bir nikah memurunda olduğu için, nikah kıymayı sağlayan söz eylemin mutlaka bir nikah memuru tarafından gerçekleştirilmesi gerekir. Başka bir kişinin böyle bir yetkisi olmadığı için, nikah memuru dışındaki bir kişinin konuşmasıyla nikah kıyılamaz. Nikah memurunun söz eylemiyle nikah kıyabilmesi için nikaha geleceğine dair verdiği söze, başka deyişle nikah kıyma niyetine sadık kalması gereklidir. Nikah memurunun nikah salonuna geldikten sonra da toplumca bilinen nikah kıyma kalıp sözlerini söylemesi getirmektedir. Örneğin bir nikah memurunun “Sizi karı koca ilan ediyorum.” demek yerine “Sizi koca da karı da ilan ediyorum ya!” demesiyle nikah kıyılamaz, hatta böyle bir ifade nikah salonundaki herkes tarafından yadırganıp basına bile yansıyabilir.

Bir söz eylemin başarısız olmasına sebep olan faktörlerden biri de konuşmacı ve dinleyicinin zihinlerindeki bilgi yapılarının farklı olmasıdır. Bunun sonucunda algıladıkları dünya gerçeklerinin birbirleriyle örtüşmemesi sonucunda ortak bir önerme

(41)

etrafında buluşamayan konuşmacı ve dinleyicinin aynı dili konuşsalar bile birbirlerini tam olarak anlamaları zorlaşabilir. Bu da konuşmacının edimsöz eylemini en başta başarız hale getirecektir.

Zihinlerimizdeki bilgi yapılarının farklı olması ve bunun sonucunda söz eylemin başarısız olmasının sebeplerinden biri de kültürel farklılıklardır. Bunun sonucunda söz eylemin etkisözü vericinin beklediğinden farklı olabilecektir. Örneğin Anadolu kültüründe eve gelen misafire yemek konusunda ısrar etmek önemli bir yer tutar. Ancak Türkçe bilen Avrupalı bir kişinin böyle bir eve misafir olduğunda, çok fazla yediği için artık doyduğunu ve daha fazla yiyemeyeceğini söylemesine rağmen ev sahibinin yemesi için defalarca ısrar ederse ev sahibinin kendisine inanmadığını ve kendisini yalancılıkla suçladığını düşünerek üzülebilir.

2.7.1 Zihinlerimizdeki Bilgi Yapılarıyla Söz Eylemler Arasındaki İlişki

İnsan, söz eylemleri daha önceden öğrenip zihninde depoladığı bilgileri de kullanarak anlamlandırır. Zihinlerimizdeki bu bilgi yapıları bazen tüm insanlığa ait ortak, evrensel iken bazen de sadece tek bir halkın bireylerinin zihinlerinde yer alan ortak bilgilerdir.

Hatta kimi durumlarda sadece söz eylemi gerçekleştiren iki kişi arasındaki ortak bilgi yapıları da söz konusu olabilir.

İnsanlar söz eylemleri gerçekleştirirken zihinlerinde bulunan bilgi yapıları sayesinde daha doğru bir dilsel iletişim kurabilme şansını yakalar. Bu sayede de farklı sosyal ortamlarda nasıl davranmamız gerektiğini ve ne söyleyip ne söylemememiz gerektiğini en baştan biliriz. Bu nedenle bir cenaze töreninde gerçekleştireceğimiz bir söz eylemin bir düğündekinden farklı olacağını biliriz. Ya da lüks bir restorana gittiğimizde vestiyerdeki görevlinin “Paltonuzu alabilir miyim?” dediğinde de ona “Neden benim paltomu

(42)

alacaksınız? Sizi tanımıyorum bile.” Şeklinde bir söz eylem gerçekleştirmememiz zihinlerimizdeki bilgi yapıları sayesindedir. “Bilgi yapısı, konuşucunun sunacağı bilgiyi en etkin şekilde aktarmak amacıyla bağlam içinde sözcesini tümce düzeyinde belli bir şekilde düzenlemesi ya da bilgiyi paketlemesidir.” (Chafe 1976; Vallduvi 1992;

Dalrymple ve Nikolaeva 2011; aktaran Turan, 2013:117).

Bir söz eylem sırasında kullanılan bilgi yapıları sadece o söz eylemi gerçekleştiren verici ve alıcıya ait mikro düzeyde ortak bir bilgi yapısına dayanıyor da olabilir. “Bir sözcüğün anlamı onu sözceleyen konuşmacının ifade etmek istediği şey, o göstergenin standart anlamından uzak bir şeyi ifade edebilir.” (Grice ,1957:381; aktaran Yetkiner, 2009:16).

Dolayısıyla verici ve alıcı arasında ortak bilgi yapıları olduğu sürece aralarındaki iletişim daha sağlıklı bir şekilde yürüyebilir.

Aşağıdaki örnekteki karşılıklı konuşma, verici ve alıcı arasındaki ortak bilgi yapılarının söz eylemin sağlıklı bir şekilde yürümesini sağlaması bakımından tipik bir örnek olabilir:

Örnek (24):

A: “Benim kuzuma götürür müsün bunu?”

B: “Sen merak etme!”

{Yukarıdaki konuşmada kuzunun kim olduğunu A ve B kişileri ortaklaşa bilmektedir.

Böylece aralarındaki söz eylemler sorunsuz bir şekilde yürümüştür. Bu da sadece onların zihinlerinde bulunan ortak bir bilgi yapısı sayesinde gerçekleşir.}

(43)

2.7.2 Vericinin Tutumunun Söz Eylemlerin Başarısı Üzerindeki Etkisi

Bir söz eylem sürecinde verici belirli bir maksat ve niyetini ortaya koymakta, alıcı da bunu çözmeye çalışmakta, başka bir ifadeyle vericinin söylemek isteği mesajı çözmeye çalışmaktadır. Dolayısıyla bir söz eylemin kurucusu olan vericinin gerçek niyetini ve mesajını alıcıya olduğu gibi ulaştırabilme, alıcının da bunu olduğu gibi çözebilmesi bazı durumlarda vericinin tutumuna da bağlıdır.

Konuşmacı ve dinleyici arasındaki rol dağılımı ve iş birliğinin sağlıklı bir şekilde yürüyebilmesi için, öncelikle konuşmacının niyet ve maksadını dinleyiciye en uygun bir şekilde dile getirmesi gereklidir. “İletişimi başlatan ya da konuşan kişi olan verici, söylemek istediğini, iletmek istediği anlamı açık, anlaşılır ve doğru bir iletiyle iletmek, aktarmak zorundadır. Kusursuz bir iletişim için vericinin kullandığı “kod” olan doğal dildeki ileti ön plana çıkmaktadır.” (Karataş: 2010:84)

Grice (1975) insan aklına uygun, sağlıklı bir söz eylemin gerçekleşebilmesi için, söz eylemin vericisine bazı görevler yüklemiştir. Böylece söz eylem bir laf kalabalığı olmaktan çıkarak söz eylemin vericisine hizmet edebilir ve bunun sonucunda söz eylemin başarılı olma şansı yükselir. Dolayısıyla Grice, söz eylemin vericisinden sadece gerektiği kadar konuşmasını, yanlış olduğunu düşündüğü bir şeyi söylememesini ya da söylediği şeyin doğruluğundan emin değilse, “sanırım, duyduğuma göre” gibi ifadeler kullanmasını, bağlamdan ayrılmamasını ve belirli bir düzen içinde konuşmasını istemektedir (Lidner, 2014:243-247).

Bir edimsöz edimindeki mesajın alıcıya en doğru bir şekilde iletilebilmesi için vericinin zaman zaman gerektiği kadar kibar olması ve sözcesini buna göre oluşturması gereklidir.

Kibarlığın derecesini belirleyen en önemli unsur konuşmacı ve dinleyicilerin içlerinde

(44)

bulunduğu sosyal, kültürel bağlamdır. Örneğin üniversitedeki bir öğrenci hocasıyla konuşurken evindeki küçük kardeşiyle konuştuğu gibi konuşmaz; en azından o dilde sen ve siz ayrımı varsa “Siz” hitabını tercih eder (Yetkiner, 2009:19). Diğer taraftan bir kişinin bir mahalle kahvesine gidip “Zatıalinizden bir çay rica etmemde bir sakınca var mıydı acaba?” şeklinde aşırı kibar bir edimsöz edimi kullanması bu vericinin edimsöz edimini aslında kibar bir hale getirmez, tam tersine böyle bir edimsöz edimi alıcının vericiye karşı olumsuz düşünceler geliştirmesine sebep olabilir.

Vericinin sözcesini gerektiği kadar kibar bir şekilde oluşturması, bir taraftan alıcının kendi onurunu korumasını, diğer taraftan da alıcının rencide olmamasını, utanmamasını, üzülmemesini, kırılmamasını sağlar. Aslında insanlar konuşurken genellikle doğal ve yapmacıksız olarak kibarlığın dozunu ayarlar. Bu çerçevede eve gelen bir misafirimize emredici bir ses tonuyla “Ne duruyorsunuz? Çayları içmek için davet mi bekliyorsunuz?”

şeklindeki bir ifade yerine yumuşak ve kibar ses tonuyla “Çay almaz mıydınız?” vb. kibar olabilecek bir sözce kullanmamız doğru olacaktır. Bu sayede evimize gelen misafirin mahcup olup kendini kötü hissetmesini engellemiş oluruz. Çok yakın bir arkadaşımızın evine misafir olarak gitsek bile arkadaşımıza örneğin “Kalk bana su getir!” veya “Kalkıp bana su getirsene!” şeklindeki bir sözce yerine “Bana su getirir misin?” veya “Bana su getirebilir misin?” gibi dolaylı ve kibar bir sözceyi tercih ederiz. Bu durumu Brown ve Levinson (1978, 1987) ‘Yüz Koruma’ modeli olarak tanımlamışladır. Böylelikle söz eylemi başlatan verici bir taraftan kendisinin diğer taraftan da dinleyicinin itibarını ve onurunu koruyup karşılıklı olarak yüzlerinin kızarmamasını sağlarlar (Yetkiner, 2009:21- 25).

Bir edimsöz edimindeki mesajın kibarlığını ya da belirleyen unsurlardan biri de ünlemlerdir. “Ünlemler, biçim, anlam ve işlev özellikleri birlikte değerlendirilmesi

(45)

gereken dil unsurlarındandır. Bir dil unsuru olarak, temel unsurlar (isim ve fiiller) gibi ne biçim ne anlam ne de sadece işlevsel özellikleriyle açıklanabilirler.” (Gedizli, 2015: 128)

2.8 Dolaylı ve Dolaysız Söz Eylemler

“Searle’nin önemli bir gözlemi söz eylemlerin dolaylı olarak da gerçekleştirilebileceğidir.” (Pittner, 2016:156). Anlaşıldığı üzere Searle’ye göre söz eylemin gerçek sahibi olan verici edimsöz eylemindeki mesajını alıcıya dolaylı olarak da ifade edebilir. “Araştırmalar söz eylemlerdeki birçok edimsöz eylemin dolaylı olduğunu ortaya koymuştur. Örneğin ‘emir’ ifadesi çoğunlukla dolaysız değil dolaylı olarak kullanılır” (Ernst: 2002:108)

Konuşmacı sözcesini dolaysız, açık ve net bir edimsöz eylemle dile getirmektense bunu bazen başka gramer yapıları, bazen de örtük ifadeler vb. kullanarak gerçekleştirebilir. Bu durumda da konuşmacı dolaylı bir söz eylem gerçekleştirmiş olur. Örneğin verici alıcıya

“Kapıyı aç!” emrini dolaysız bir şekilde söylemektense “Kapıyı açar mısın?” şeklinde dolaylı bir söz eylem de kullanabilir. “Kapıyı açar mısın?” sözcesinde vericinin gerçek niyeti, dinleyiciye bir soru yönelterek onun kapıyı zaman zaman açıp açmadığını sormak değil, tam tersine ondan kapıyı açmasını istemektir.

(46)

Tablo 2.2. Söz Eylemin Dolaysız ve Dolaylı Kullanımı

DOLAYSIZ DOLAYLI

Oğlum bana yerini ver! Oğlum bana yerini verir misin?

Oğlum bana yerini ver! Oğlum senden bana yerini vermeni rica edebilir miyim?

Oğlum bana yerini ver! Oğlum eğer bana yerini verirsen sana çok dua ederim.

Oğlum bana yerini ver! Oğlum sizin elinizde telefon oturun bol bol.

Oğlum bana yerini ver! Oğlum n’olur biraz da ben otursam.

Oğlum bana yerini ver! Oğlum ben senin yaşındayken ayakta yaşlı biri duracaktı da ben de oturacaktım.

2.8.1 Dolaylı ve Dolaysız Söz Eylemlerin Tercih Edilmelerinin Gerekçeleri

Dolaysız bir edimsöz eylem kimi durumlarda daha buyurgan ve saygısız bir ton taşıyabilirken, dolaylı edimsöz eylemler ise genellikle daha kibardırlar.

Örnekler (25):

a- Kapıyı aç! (Dolaysız – Genellikle kibar değil) b- Kapıyı açar mısın? (Dolaylı- Kibar)

c- Kapıyı açabilir misin? (Dolaylı- Kibar)

Dolaylı bir söz eylemin edimsöz ediminde yer alan mesajın doğrudan anlaşılması genellikle zordur. Bu durumda bu sözcenin gerçek anlamına çıkarım yoluyla ulaşılabilir.

Örneğin, ‘eğer spor yapmazsanız, beyin kanaması geçirirsiniz.’ sözcesinin bir öğüt mü yoksa bir uyarı mı olduğu doğrudan anlaşılamaz. Başka bir ifadeyle bu sözcenin içindeki

Referanslar

Benzer Belgeler

Sonuç olarak rüzgar türbini taraf ndan tahrik edilen rotor yan matris konverter ile beslenen bilezikli asenkron generatörün güç kontrolünde kullan lan, vektör kontrol tekni

Her şeyden önce güzel bir insan, ödünsüz bir yaşamı sergiliyor, aydınlanma yolunda, inançları doğrultusunda ders verdi, yazı yazdı, kitap yayımladı, Anadolu illerinde,

Burada verdiği koııfrans- laıı Tepebaşı tiyatrosunun İmpresa- riosuna ihale ederek duhuliye ile yaptığı içiıı kendisini dinliyenler çok olmadı.. Biz Fareri

Bu çalışmada, Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde kullanılan Yabancılar İçin Türkçe (Ankara Üniversitesi TÖMER, Hitit Yay.), Yabancılar İçin Türkçe

Özel yayınevleri tarafından hazırlanmış Türkçe ders kitaplarında en çok başvurulan dinleme/izleme stratejilerine sınıf bazında bakıldığında tahmin ederek

Sağlıkta yaĢanan Ģiddet haberlerine yönelik 143 haber içerisinde Ģiddetin yaĢandığı sağlık kurumunun türü MAXQDA 2018 nitel veri analiz programı

Yüzey alanı daha büyük olan Kat- 5 katalizörünün aktifliği daha yüksek olup, aktivasyon enerjisi beklendiği gibi daha.. Kat-2 katalizörünün deneysel ve model

“Yabancılara Türkçe Öğretiminde Temel Düzey Söz Varlığını Belirleme: Yabancılar İçin Hazırlanan Türkçe Ders Kitapları İle Türkçeyi Yabancı Dil Olarak Öğrenenlerin