• Sonuç bulunamadı

Rusya ile Yakınlaşma (Erdoğan- Putin Görüşmesi, Çavuşoğlu'nun

3. MUHTEMEL SENARYOLAR

3.2. Rusya ile Yakınlaşma (Erdoğan- Putin Görüşmesi, Çavuşoğlu'nun

Bilindiği üzere Türkiye-Rusya ilişkileri 24 Kasım 2015’te bir Rus savaş uçağının Türk jeti tarafından düşürülmesinin ardından çok olumsuz bir seyir izlemeye başlamıştı. Bu olayın hemen ardından gelen karşılıklı sert açıklamalar ilişkilerdeki güven bunalımını iyice arttırmıştı. Rusya’nın Suriye’de hem IŞİD hedeflerine hem de Özgür Suriye Ordusu’nun unsurlarına, hem de Türkiye’nin destek olduğu bazı rejim muhalifi gruplara ve Hatay ilinin hemen karşı tarafında bulunan Türkmen bölgelerine (Bayırbucak Türkmenleri) yönelik hava saldırıları, ilişkileri kopma noktasına getirmişti. İlişkilerin tamir edilmesi, Türkiye’de hükümet değişikliği (yani Başbakan Davutoğlu’nun yerine Başbakan Yıldırımın göreve gelmesi) sonrasında hızlanmıştır, denebilir. İlişkilerin gergin olduğu süreçte Rusya’nın Türkiye’ye karşı çok ağır ekonomik yaptırımlar (tarım ticareti, turizm, inşaat, eğitim vs. alanlarında) koymasına rağmen, Türkiye’nin daha temkinli davrandığı ifade edilebilir. Nitekim yeni hükümetin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “uçak krizinin ardından yaşanan 8 aylık dönemde Türkiye'nin Rusya’ya karşı herhangi bir yaptırım uygulamadığına dikkati çekerek, "Zaten uluslararası yaptırımlar Avrupa Birliği’nin ve Batı’nın yaptırımlarına da hiçbir zaman katılmadığımız gibi, bu 8 aylık dönemde bile Rusya bazı kararlar almasına rağmen, biz herhangi bir yaptırım içine girmedik ve NATO içinde Rusya’ya karşı yaptırıma

katılmayan tek ülkeyiz biz"215 ifadelerini kullanmıştır. Bu ifadelerden de anlaşılacağı

üzere, Türkiye Batı ile Rusya arasındaki denge kurma arayışını ve temkinli dış politikayı en zor kriz anlarında dahi terk etmemiştir. Bu durum Baskın Oran’ın Türk

214 “Avrupa Birliği, Türkiye İlerleme Raporu'nu açıkladı”, Bir gün, 9.11.2016, http://www.birgun.net/haber-detay/avrupa-birligi-turkiye-ilerleme-raporu-nu-acikladi-134874.html

215 “Bakan Çavuşoğlu'ndan vize serbestisi açıklaması”, Trt haber, 2.11. 2016,

dış politikasını etkileyen temel ögelerde vurguladığı ‘Rusya ile Batı arasında denge

kurma prensibine’216 de uygun düşmektedir.

İlk etapta Rusya ile Türkiye arasında uçak düşürülme olayından sonra ortaya çıkan uzaklaşmaya bir son verilmesi amacıyla haziran ayından itibaren yoğun çaba harcanmıştır. Haziran ayındaki Putin-Erdoğan telefon görüşmesinin 15 Temmuz

darbesinden önce planlandığını ve gerçekleştiğinin altını çizmek gerekiyor.217 Bu

nedenle ilişkileri düzelme arayışı darbe teşebbüsü sonucunda ortaya çıkan yeni standartlardan kaynaklanmamaktadır. Tam aksine darbe teşebbüsü öncesindeki durumun bir parçası niteliğindedir. Çünkü Türkiye, Rusya ile ilişkilerini darbeden önce düzeltmeye karar vermişti.

Haziran ayında Erdoğan’ın Rusya’dan özür dilemesi Moskova’nın Türkiye’ye uyguladığı ekonomik yaptırımları kaldırmaya başlamasına sebep olmuştur. Başarısız darbe girişiminin ekonomik bağları kısa dönemde tamamen tamir etmeyebileceği, ancak ilişkilerin daha fazla normalleşmesine yardımcı olabileceği ifade edilmiştir. Özellikle 24 Kasım 2015’te Rus uçağını Gülen hareketine bağlı bir pilotun düşürdüğünün ileri sürülmesi ilişkilerdeki normalleşmeyi hızlandırıcı bir unsur

olarak görülmüştür.218

Türk hükümetinin her fırsatı Rusya ile yakınlaşmak için kullandığı görülmektedir. Çavuşoğlu, 15 Temmuz'daki darbe girişiminin ardından Türkiye’ye destek verdiği için Rusya'ya teşekkür etmiştir: TRT Haber Çavuşoğlu’nun değerlendirmelerini şu şekilde aktarmıştır: “Her şeyden önce Rusya’ya, Sayın Putin’e ve Rus halkına çok teşekkür ediyoruz, gerçekten 'Zor günlerde gerçek dostun kim olduğu belli olur' derler ve Rusya, Türkiye’nin zor gününde gerçek dost

olduğunu samimi bir şekilde gösterdi”.219 Türk hükümetini temsilen ifade edilen bu

açık teşekkürün, Rusya ile ilişkileri düzeltme adına çok önemli bir adım olduğu söylenebilir.

216 Oran, Baskın, Türk Dış Politikası- Cilt 1 (1919 - 1980) Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, İletişim Yayınları, 2002, s.26

217 Nafi, a.g.e.

218 Onar, a.g.e.

Tük hükümeti Rusya ile yakınlaşma adına siyasal gözlemcileri dahi şaşırtan, bir o kadar da kafalarını karıştıran açıklamalar yapmıştır ve yapmaktadır. Başbakan Yıldırım’ın Rusya’ya üsleri kullandırma teklifi ilginç karşılanmış olup, beklenmeyen bir durum olduğu değerlendirmesi yapılmıştır. Rusya’nın bu teklife henüz olumlu cevap vermemesine rağmen orta menzilli bombardıman uçaklarının artık İran üsleri kullanamayacağını ve dolayısıyla bu seçeneğin değerlendirilebileceği ifade edilmektedir. Eğer Rusya bu teklifi kabul edip İncirlik üssünü kullanırsa, bu durum İncirlikte konuşlanmış çeşitli güçler bakımından bir problem oluştursa da Türkiye’nin NATO ile ilişkilerini uzun dönemli olarak etkilemeyeceği iddia edilmektedir. Çünkü NATO ülkeleri Türkiye’nin önemli bir müttefik olduğunu, Türkiye’nin Rusya ile yakın bağlar kurmasının bu ittifak ilişkisini değiştirmeyeceğini ifade etmişlerdir. Rusya’nın yakın dönemdeki saldırgan tavırları her ne kadar NATO ittifakındaki ülkeleri endişelendirse de bu durum NATO ittifakını zayıflatmaktan

ziyade güçlendirmektedir.220

Türkiye-Rusya yakınlaşmasının bölgedeki politik gelişmelere etkisi üzerine çeşitli yorumlar yapılmaktadır. Brzezinski Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasını olumlu karşılamıştır. Brzezinski, şu yorumda bulunmuştur: “Potansiyel bir

Rusya-Türkiye ittifakının Suriye krizini çözme ihtimali oluştu”.221 Benzer bir görüşü

Sakarya Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. Kemal İnat da ileri sürmektedir. İnat’a göre de: “15 Temmuz darbe girişimi karşısında Türkiye’ye destek veren Rusya ile ilişkiler hızlı bir şekilde geliştirilirken oluşan olumlu atmosferin Suriye krizinin

çözümüne de katkı sağlaması muhtemeldir.”222 Brzezinski’nin ve İnat’n

yorumlarından itidalli bir bilimsel çıkarımda bulunmak gerekir. Bu beklentinin Suriye krizinin çözümünde Türkiye’nin oynadığı aktif dış politikayı, Rusya’nın doğrudan müdahaleciliğiyle beraber bölgedeki Arap ülkelerini dengeleyici bir unsur olarak gördüğünü belirtmek gerekir. Bu yorumdan Türkiye’ye Rusya ile eşit bir bölgesel güç ve rol biçildiği anlamı çıkartılmamalıdır. Nitekim İnat da Türkiye ve

220 Mohammadipour, a.g.e.

221 “Brzezinski'den Tarihi İtiraf”, Yeni Birlik, 01.09.2016, http://www.gazetebirlik.com/haber/ brzezinskiden-tarihi-itiraf/

222 İnat, Kemal, “15 Temmuz sonrası Türkiye’nin Orta Doğu politikası”, Türkiye Gazetesi, 13.08.2016, http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/prof-dr-kemal-inat/592788.aspx

Rusya’nın yanısıra, İran, Katar ve Suudi Arabistan’ın Suriye krizinin çözümüne katkı

sağlayacağını ifade etmektedir.223

Türk hükümeti bir yandan Rusya ile siyasal ve ekonomik ilişkileri olabildiğince ilerletmek isterken, diğer yandan da AB ile ilişkileri koparma niyetinde olmadıklarını vurgulamaktadır. Rusya ile siyasal ilişkilerin güçlendirilmesini ifade amacıyla, Başbakan Yıldırım Rus haber organlarına verdiği röportajında; "Şüphesiz bu aşamada birbirimizi daha önce hiç olmadığı kadar iyi anlıyoruz. Suriye'deki krize

bir çözüm bulunması konusunda ortak bir yaklaşıma sahibiz."224 değerlendirmesinde

bulunmuştur. Başbakan, hükümetin Rusya ile ekonomik ilişkilerin daha üst düzeye çıkarılması için ise 2 Türk ve Rus merkez bankalarının karşılıklı ticarette yerel para

birimlerinin kullanılması için teknik çalışmalara başladığını”225 ifade etti. Diğer

taraftan, Türkiye’nin AB’den kopmayacağının ve AB müzakerelerine devam etme niyetinin aynı röportajda ortaya konulması Türk hükümetinin bu konudaki kararlı dış politika tutumuna işaret etmektedir.

Türkiye’nin Rusya ile alabildiğince fazla yakınlaşmasına rağmen, Batı’dan vazgeçip tamamen Rusya’nın eksenine girmesinin mümkün olmadığını tarihsel ve teorik temellere dayandıran bilim adamları da bulunmaktadır. Rus siyaset bilimci Ivan Starodubtsev Moskovski Komsomolets gazetesindeki makalesinde şu değerlendirmelerde bulunmuştur: “Türkiye’nin Batı’nın parmağı olduğunu düşündüğü darbe girişiminin ardından NATO’dan çıkması ve Avrupa’dan vazgeçmesi tabii ki söz konusu değil. Hala bazen dile getirilen ‘Türkiye Şangay İşbirliği Örgütü’ne veya Avrasya Ekonomik Birliği’ne dahil olarak alternatif bir yola girebilir’ denilsede Türkiye, uygarlık seçimini Batı’dan yana yapalı çok oldu.”

Bu tarihsel bakış açısına göre, Türkiye’nin Batı medeniyetinin bir parçası olduğu, Türk dış politikasının özellikle Mustafa Kemal Atatürk döneminden bu yana (Osmanlı Devleti’nin son dönemlerindeki Batılılaşma hareketlerinin de dış politikaya

223 İnat, a.g.e.

224 Yıldırım: "Suriye'de yaklaşımımız ortak", Türk Rus, 7 Aralık 2016, http://www.turkrus.com/304879-yildirim-suriyede-yaklasimimiz-ortak-xh.aspx

yansımaları dikkate alınabilir) çok net bir şekilde yönünü Batı’ya döndüğü görülmektedir. Bu durum Baskın Oran’ın Türk dış politikasının temel ilkelerini

betimlerken kullandığı “Batıcılık” ilkesiyle226 örtüşmektedir.

O halde Türkiye ve Rusya arasındaki bu olağandışı yakınlaşma neye işaret etmektedir? Bir eksen kaymasına mı, Türkiye’nin Batı ekseninden çıkıp, Rusya-İran-Çin eksenine, bir başka deyişle Avrasya eksenine girmesi anlamına mı

gelmektedir?227 Bu sorular hakkında farklı cevaplar verilebilir. Carnige Europe

analisti Thomas de Waal’e göre Türkiye ve Rusya’nın yakınlaşması ekonomik durumlardan daha fazla etkilenmektedir. Thomas de Waal’in ifadesiyle: “Erdoğan-Putin yakınlaşması stratejik bir ittifaktan çok, hedefleri sınırlı bir iş anlaşmasına

benziyor.”228 Thomas de Waal yorumunda uluslararası ekonomik politika açısından

bazı değerlendirmeler yapıldıktan sonra değişen küresel jeopolitik dengelere de dikkat çekiyor. Türkiye’nin ve Rusya’nın küresel jeopolitik amaçlarının birbirinden

oldukça farklı olduğunu iddia etmektedir.229 Dolayısıyla, her iki liderin de öncelikli

olarak ekonomik nedenlerle ilişkileri düzeltme konusunda istekli olduğu düşünülebilir.

Türkiye açısından ilişkileri düzeltme zorunluluğuna yol açan faktörler şunlardır: Yaptırımlar sonucu Rusya’dan gelen turist sayısındaki sert düşüş, Türk tarım üretici ve ihracatçıları için hayatı öneme sahip olan tarım ürünleri başta olmak üzere diğer Türk mallarına konan ambargo, inşaat başta olmak üzere birçok sektörde faaliyet gösteren Türk işadamlarına yönelik kısıtlamaların Türkiye ekonomisini çok kritik düzeyde olumsuz etkilemesidir. Rusya’nın Türkiye’den ekonomik beklentileri de bazı yorumcuların iddia ettiğinin aksine hiç de az değildir. Bir başka deyişle Rusya da Türkiye’ye ekonomik açıdan büyük ölçüde ihtiyaç duymaktadır. Rusya’nın

226 Oran, a.g.e. s.49-52

227 Hüseyin Vodinalı “15 Temmuz Atlantik’ten Avrasya’ya dönüşün miladı olacak”, Oda TV, 27.07.2016, http://odatv.com/15-temmuz-atlantikten-avrasyaya-donusun-miladi-olacak-2707161200.html

228 "Erdoğan-Putin yakınlaşması stratejik bir ittifaka değil, iş anlaşmasına benziyor", Türk Rus, 05.09 2016, http://www.turkrus.com/265111-erdogan-putin-yakinlasmasi-stratejik-bir-ittifaka-degil-is-anlasmasina-benziyor-xh.aspx

229 “İttifak değil iş ortaklığı”, Haber yüzde yüz, 06.09.2016, http://www.haberyuzdeyuz.com/ dunya/ittifak-degil-is-ortakligi-h17021.html

Türkiye’den ekonomik beklentileri şu başlıklar altında özetlenebilir: Rusya, Avrupa pazarına yönelik yaptığı doğalgaz ihracatında Ukrayna’ya olan bağımlılığını azaltmak istiyor. Uçak krizinin yaşandığı dönemde Türk Akımı Projesinin rafa kaldırılması ve yerine alternatif olarak Türkiye’yi bypass eden Güney Akım Projesine yönelmeye başlamıştı. Rus stratejik düşünce kuruluşları bu alternatif projenin de çok kötü bir alternatif olmadığını ve ekonomik açıdan çok fazla dezavantajlı olmadığını ifade etmişlerdi. Ancak 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra hızlı bir şekilde yeniden canlanan ilişkiler, Rusya’yı Türk Akımı Projesi’nin

devam ettirilmesine230 yöneltti. Benzer bir durum Rusya’nın inşa edeceği Akkuyu

Nükleer Enerji Santrali projesinde yaşandı. Uçak krizinden darbe teşebbüsüne kadar geçen sürede projeden tamamen vazgeçilmediyse de inşaatı yapacak Rus şirketinin hisselerin önemli bir bölümünü satacağına yönelik haberler basın ve yayın organlarında yer almıştır. Bütün bu karşılıklı ekonomik bağımlılık ilişkileri çerçevesinde darbe girişimi sonrasında Türkiye-Rusya ilişkilerini güçlendiren en önemli faktörlerden biri olarak ekonomi-politik faktörler sayılabilir. Bir başka Rus bilim adamı da benzer görüşleri ortaya koymaktadır. Rus Bilim Akademisi’nde Şark Araştırmaları Enstitüsü’nden Vladimir Sazhin de ekonomik ve yarar sağlanan faktörlere dikkat çekiyor. Sazhin’e göre “stratejik ortaklıktan ziyade taktiksel bir

ilişki ve ekonomik işbirliği mümkün”231 dür. Her ne kadar Shazin analizine Rusya ile

beraber İran’ı katsa da burada öncelikli olarak Türkiye-Rusya ilişkilerini anlamaya çalışmak gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında Shazin’in analizi küresel jeopolitik varsayımlara dayanmaktadır. Sazhin üç ülke arasında daha ziyade taktiksel bir ittifak olabileceği görüşündedir. Tezini şu sözlerle ifade etmektedir:

“Üçlü bir birlik birçok sebepten ötürü mümkün değil. En iyi ihtimalle taktiksel bir ittifak bekleyebiliriz. Bu da İran, Türkiye ve Rusya’nın Batı ve ABD ile belirli sorunlar yaşamasından ötürü gerçekleşebilir. Ortak ekonomik çıkarlara bakılırsa

230 “Türk Akımı projesi nedir? Türkiye ve Rusya'ya kazandıracak projenin detayları”, Karar Gazetesi, 10.10.2016, http://www.karar.com/ekonomi-haberleri/turk-akiminin-detaylari-271590#

231 “Stratejik değil taktiksel ittifak”, Milliyet, 14.08.2016, http://www.milliyet.com.tr/stratejik-degil-taktiksel-ittifak-dunya-2294546/

Rusya, İran ve Azerbaycan’ın hidrokarbon ihraç ettiği hatırlanmalı. Türkiye için ise

hidrokarbonları Batı’ya ulaştırmak çok önemli olacaktır”.232

Benzer bir görüş de İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Bahadır Kaynak tarafından ortaya konmuştur. Kaynak, Türkiye-Rusya ilişkilerini değerlendirdiği yazısında Türkiye’nin Rusya veya AB arasında bir tercih

yapmak zorunda olmadığına vurgu yapmıştır.233

Türkiye-Rusya ilişkilerine tarafların karşılıklı kazançları açısından bakmak faydalı olacaktır. Türkiye ile ilişkileri düzeltmenin Rusya’ya sağlayacağı en önemli jeopolitik kazançlardan biri, bir NATO müttefikine bu derece yakınlaşmanın getirebileceği siyasal kazanımlardır. Ayrıca Rusya’nın Ukrayna Krizinden sonra Batı karşısında kısmen zor durumda kalmasının ardından, tam da Türkiye ve NATO ilişkilerinde problemlerin yaşandığı dönemde, Türkiye ile yakınlaşması Rusya açısından çok daha cazip hale

gelmiştir.234 Zira Rusya, bu kriz ortamının ardından bir NATO müttefikinin kendine

olağanüstü derecede yakınlaştığını görmekten memnun olmaktadır.

Türkiye açısından Rusya ile yakınlaşmanın küresel jeopolitik açısından bir koz olarak kullanılabileceği de ileri sürülmektedir. Türkiye, Batı ile ilişkilerinin gerginleşmesinin ardından, elinde bir ‘Rusya Seçeneği’nin bulunduğunu göstermesi

açısından Rusya ile yakınlaşmadan dönemlik bir kazanç sağlayabilir.235 Ancak

Rusya’nın yaşanan krizleri kolay unutmayacağı ve dikkatli olunması gerektiğini ileri süren yorumlar da bulunmaktadır. Uçak düşürülme olayından sonra Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasına rağmen Türkiye’den intikam alma ihtimal endişesi, Türkiye’nin Suriye sınırında hava gözetleme uçuşlarını iptal etmesine neden olmuştur. Hatta bazı gözlemciler Rusya’nın Kuzey Suriye’deki Kürtlere (PYD) destek vermesinin sebeplerinden birisinin iki ülke arasındaki gerilimlerden

232 “Stratejik değil taktiksel…”, a.g.e.

233 “Yrd. Doç. Dr. Bahadır Kaynak: ‘Rusya ile ilişkilerin düzelmesi dış politikadaki sorunları bitirmeyecek’”, IHA Haber Ajansı, 10.08.2016, http://www.iha.com.tr/haber-yrd-doc-dr-bahadir-kaynak-rusya-ile-iliskilerin-duzelmesi-dis-politikadaki-sorunlari-bitirmeyecek-579376/

234 Gallia Lindenstrauss ve Zvi Magen, a.g.e.

kaynaklandığını ifade etmektedir.236 Dolayısıyla Türkiye-Rusya ilişkileri ne kadar yakınlaşırsa yakınlaşsın, güvensizliği besleyen unsurlar da bulunmaktadır.

Uçak krizinin Rusya-Türkiye arasında mevcuda getirdiği hasarı daha hızlı tamir etmek amacıyla Türkiye A Milli Futbol Takımı, 31 Ağustos Çarşamba günü 2018 FIFA Dünya Futbol Şampiyonası'nın ev sahibi Rusya Milli Futbol Takımı ile Antalya'da bir hazırlık maçı oynamıştır. Maç oynanmadan önce çıkan haberlerde de bu maçın iki ülke arasındaki ilişkileri hızlı biçimde düzeltip hatta zirveye çıkaracağı ifade edilmiştir. “Antalya'da yapılacak dostluk maçının, iki ülke arasındaki yakınlaşma çabalarının doruk noktasını teşkil etmesi bekleniyor. Rusya Spor Bakanı Vitali Mutko, "Türk tarafı ile ilişkiler normalleşiyor, charter sefer yasağı da kaldırıldı" dedi. Bakan, "Türk hükümeti güvenliğimizi garanti etti. Ben de maça gitmeyi planlıyorum. Her

şeyin iyi olacağını düşünüyorum" diye konuştu.”237 Maç için Rusya devlet Başkanı

Viladimir Putin’in de Antalya’ya gelmesi beklenmesine rağmen bu durum gerçekleşmemiştir. Bu noktada Rusya ve Türkiye arasında oynanan dostluk maçını, 2009 yılında Türkiye-Ermenistan milli takımları arasında oynanan maçlara benzetmek mümkündür. Türk dış politikasında çok önemli açılımlardan biri olan ‘komşularla sıfır sorun’ politikası çerçevesinde Ermenistan ile çok kötü düzeyde seyreden ilişkileri, güzel bir başlangıç ile iki devlet başkanlarının futbol maçı münasebetiyle bir araya getirilmesi çabası olarak görmek gerekir. Ancak Türkiye ve Rusya arasında oynanan milli takımlar maçının, Türkiye-Ermenistan arasında oynanan maçlardan önemli bir farkı vardır. Aradaki fark, Türkiye-Ermenistan maçları, ikili ilişkileri neredeyse en baştan başlatmak ve yavaş yavaş ilerletmek amacını taşımaktayken, Türkiye-Rusya maçı uzun yıllar ekonomik ve siyasal açıdan iyi seyreden ilişkilerin geçici bir krizle kesintiye uğramasının ardından, ilişkileri yeniden hızlı biçimde eski haline döndürme amacına yönelik olmasıdır.

236 Zanotti, Jim; Thomas, Clayton, a.g.e. s.9

237 “Türk ve Rus milli takımları sahaya çıkıyor”, t24, 30.08.2016, https://t24.com.tr/haber/turk-ve-rus-milli-takimlari-sahaya-cikiyor,357664

3.3. Bölge ülkelerinin konu ile ilgili tavırları ve Türkiye’nin dış politikasına