• Sonuç bulunamadı

15 Temmuz darbe girişimi ve Türk dış politikasına etkileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "15 Temmuz darbe girişimi ve Türk dış politikasına etkileri"

Copied!
117
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TC.

ATILIM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI

ULUSLARARASI İLİŞKİLER YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ VE TÜRK DIŞ POLİTİKASINA ETKİLERİ

Yüksek Lisans Tezi

Sevin BAYKARA

Ankara-2017

(2)
(3)

TC.

ATILIM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI

ULUSLARARASI İLİŞKİLER YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ VE TÜRK DIŞ POLİTİKASINA ETKİLERİ

Yüksek Lisans Tezi

Sevin BAYKARA

Tez Danışmanı Prof. Dr. Hasan ÜNAL

Ankara-2017

(4)
(5)
(6)

ÖZ

[BAYKARA, Sevin]. [15 Temmuz Darbe Girişimi ve Türk Dış Politikasına Etkileri], [Yüksek Lisans Tezi, Ankara, [2017].

Türk dış politikası, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi öncesine kadar ABD ve Avrupa ülkeleriyle sorunlar yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir. Tarih boyunca dönemsel etkenler ile yakınlaşan ve gerginleşen Türkiye-Rusya İlişkileri ise Suriye krizi ile çatışan fikirler devam ederken Rus uçağının düşürülmesiyle ekonomimizi ve yatırım projelerini etkileyecek boyutlara ulaşmıştır.

Türkiye, kurtuluş mücadelesini verip anayurdunu düşmanlardan temizledikten ve Misak-ı Milli sınırları içerisinde Cumhuriyetini ilan ettikten sonra, 1960 yılından itibaren darbe girişimleri ve darbelere sahne olmuştur. 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti, daha önce örneği olmayan bir darbe girişimi ile karşı karşıya kalmıştır. Fethullah Gülen’in (FETÖ) bugünlere gelişi, ABD’den oturum iznini nasıl aldığı ve iadesinin istenmesinin hala tartışma konusu olarak devam ettiği görülmektedir.

Darbe girişiminden sonraki süreçte ise olası senaryolar üzerinde durulmaktadır.

Ekonomik ve siyasi istikrarın sağlanması, terör eylemlerinin son bulması Türkiye’nin öncelikli hedefleri haline gelmiştir. Buradan hareketle tezimizin amacı 15 Temmuz darbe girişimi ve Türk dış politika üzerindeki yansımalarını niteliksel literatür taraması ışığı altında analiz etmektir.

Anahtar Sözcükler:

Türkiye, Rusya, Uçak krizi, Darbe, FETÖ, ABD

(7)

ABSTRACT

[BAYKARA, Sevin]. [July 15 Coup Attempt and the Effects on Turkish Foreign Policy], [Master Thesis, Ankara, [2017].

Turkish foreign policy has been experiencing problems with the US and European countries until the coup attempt of July 15, 2016 and is still experiencing them. The relationship between Turkey-Russia however, which has become close and tense due to periodical factors, has after the conflicting ideas with the Syrian crisis and the crashing of the Russian plane decreased to a level, where our economy and investment projects were affected.

After Turkey fought for its freedom, cleaned the motherland from enemies and declared the Republic within the national pact, the country has become the scene for coup attempts as of the year 1960. On July 15, 2016 the Republic of Turkey faced an unprecedented coup attempt that has never been seen in history before. How the leader of the terror organization (FETO) Fetullah Gülen has made it to this day, how he got a residence permit in the USA and how he still hasn't been returned to Turkey are still controversial subjects.

Possible scenarios for the process after the coup attempt are still discussed.

Ensuring economic and political stability and ending acts of terrorism are Turkey's primary objectives. From here the aim of my thesis is to analyze the 15 July coup attempt and its effects on the Turkish foreign policy under the light qualitative literature search.

Key Words:

Turkey, Russia, Plane crisis, FETO, USA

(8)

İÇİNDEKİLER

Sayfa No:

ÖZ ... i

ABSTRACT ... ii

İÇİNDEKİLER ... iii

SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ ... v

ŞEKİLLER DİZİNİ ... vii

TABLOLAR DİZİNİ ... viii

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM 15 TEMMUZ ÖNCESİ TÜRK DIŞ POLİTİKASININ TEMEL SORUNLARI 1. 15 TEMMUZ ÖNCESİ TÜRK DIŞ POLİTİKASININ TEMEL SORUNLARI ... 3

1.1. Türkiye’de Darbeler ve Benzeri Müdahaleler ... 3

1.2. ABD ve Avrupa Ülkeleri ile Yaşanan Sorunlar ... 4

1.2.1. PKK - PYD ... 10

1.2.2. Kıbrıs ... 14

1.3. Rusya ile Yaşanan Sorunlar ... 18

1.3.1. Suriye Krizi ... 18

1.3.2. Rus Savaş Uçağının Düşürülmesi ve Yaşanan Gerginlik ... 25

1.3.3. Rusya ile Uzlaşma ve Yakınlaşma ... 28

İKİNCİ BÖLÜM DARBE GİRİŞİMİ VE DIŞ POLİTİKA ÜZERİNDEKİ YANSIMALARI 2. DARBE GİRİŞİMİ VE DIŞ POLİTİKA ÜZERİNDEKİ YANSIMALARI . 34 2.1. Türkiye’nin Darbe Algısı ... 34

2.2. Rusya ve Bölge Ülkelerininin Tavrı ... 51

2.3. Bölge Ülkelerinin Tavırları ... 53

(9)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM MUHTEMEL SENARYOLAR

3. MUHTEMEL SENARYOLAR... 57

3.1. ABD ve Batı ile Yaşanan Sorunlar ve Muhtemel Gelişmeler (İade talebi ve ABD ve Avrupa Ülkelerinin eleştirel açıklamaları) ... 64

3.2. Rusya ile Yakınlaşma (Erdoğan- Putin Görüşmesi, Çavuşoğlu'nun açıklamaları, Milli Takımlar maçı-sembolik) ... 76

3.3. Bölge ülkelerinin konu ile ilgili tavırları ve Türkiye’nin dış politikasına yansımaları ... 84

SONUÇ ... 88

KAYNAKLAR ... 91

ÖZGEÇMİŞ ... 103

(10)

SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ

AB : Avrupa Birliği

ABD : Amerika Birleşik Devletleri AEI : American Enterprise Institute a.g.e : Adı geçen eser

a.g.m : Adı geçen makale

AKP : Adalet ve Kalkınma Partisi ANS : Azerbaijan News Service

AWACS : Havadan erken uyarıcı ve kontrol sistemi – Airbone Warning and Control System

BM : Birleşmiş Milletler

BMGK : Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi CHP : Cumhuriyet Halk Partisi

CIA : Merkezi İstihbarat Teşkilatı – Central İntelligence Agency

ECHO : Avrupa Topluluğu İnsani Yardım Ofisi – European Community Humanitarian Aid Office

EOKA : Kıbrıs Mücadelesi Rum Örgütü – Ethniki Organosis Kyprion Agoniston

FIFA : Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği – Federation İnternationale de Football Association

HAMAS : İslami Direniş Hareketi – Harakat al-Muqawama al-Islamiya HDP : Halkların Demokratik Partisi

IŞİD : Irak-Şam İslam Devleti

KADEK : Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi – Kongreya Azadi ü Demokrasiya Kurdistane

KCK : Kürdistan Toplulukları Birliği – Koma Civaken Kurdistan

(11)

KKTC : Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti MGK : Milli Güvenlik Kurulu

MHP : Milliyetçi Hareket Partisi MİT : Milli İstihbarat Teşkilatı

MOSSAD : İstihbarat ve Özel Programlar Enstitüsü - Ha-Mossad le-modi’in-le- tafkidim meyuhadim’

NATO : Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü – North Atlantic Treaty Organization

OHAL : Olağanüstü hal

ÖKK : Özel Kuvvetler Komutanlığı

PKK : Kürdistan İşçi Partisi - Partiya Karkeren Kurdistan PYD : Demokratik Birlik Partisi – Partiya Yekitiya Demokrat

TAK : Kürdistan Özgürlük Şahinleri – Teyrebaze Azadiya Kurdistan TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi

TRT : Türkiye Radyo Televizyon Kurumu TSK : Türk Silahlı Kuvvetleri

UNDP : Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı – United Nations Development Programme

UNHCR : Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği – United Nations High Commissioner for Refugees

YPG : Halkçı Koruma Birlikleri – Yekineyen Parastina Gel

(12)

ŞEKİLLER DİZİNİ

Sayfa No:

Şekil 1. 1984-2016 yılları arasında Şehit ve vatandaş kayıpları ... 12 Şekil 2. Kıbrıs Sorunu ... 15

(13)

TABLOLAR DİZİNİ

Sayfa No:

Tablo 1. 2016 yılında yaşanan mülteci krizi ... 9

(14)

GİRİŞ

Türkiye geçmişte yaşadığı darbelerin aksine 15 Temmuz 2015 tarihinde çok daha farklı bir darbe girişimi ile karşı karşıya kalmıştır. Yapılan bu darbe girişimi ülkemiz açısından son yılların en önemli ve en üzücü olayı olarak hatırlanacaktır.

Yıllardır devletin birçok kurumunda özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Milli İstihbarat Teşkilatı (MIT), Emniyet ve yargı gibi birimlerde gizlice konumlanmış olan Fethullahçı Terör Örgütü bu girişimi ile Türkiye Cumhuriyeti’nin dağılmasını amaçlamış, askeri ve sivil birçok insanın hayatına kastederek bu ülkeyi ele geçirmek için her şeyi göze almıştır. Fakat bu darbe girişimi TSK,, tüm siyasi partiler ve halkın sağduyulu davranarak sokaklara dökülmesi ve hep beraber hareket etmesi ile önlenmiştir. Tezin asıl amacı bu tarihi olayın nasıl oluştuğunu, Türkiye’nin bu darbe sürecine kadar diğer devletlerle olan ilişkilerini, yaşanan darbe girişiminin gelişimini öğrenmek ve muhtemel senaryoları incelemektir.

15 Temmuz darbe girişimi ve Türk dış politikasına etkileri konusunda ilk olarak darbe öncesinde Türk Dış Politikasının temel sorunları ele alınacaktır.

Başlangıçta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa ülkeleri ile yaşanan sorunlardan (PKK, PYD, Kıbrıs sorunu) bahsedilecek ve Rusya ile yaşanan sorunlarla birlikte konu mümkün olduğunca ayrıntılı bir şekilde incelenecektir.

Sorunlardan özellikle Suriye krizi, Rus savaş uçağının düşürülmesi ve yaşanan gerginlikler ile uzlaşma ve yakınlaşma konuları ele alınacaktır.

İkinci Bölümde 15 Temmuz darbe girişiminin dış politika üzerindeki yansımalarından bahsedilecektir. Özellikle Türkiye’nin darbe algısı üzerinde durulup, Fethullah Gülen’in ABD’de olması, ABD’nin darbe girişiminden sonra yaptığı ilk açıklamalar ve sonrasında yaşanan gelişmeler incelenecektir. Sonrasında Rusya ve bölge ülkelerinin tavırları (Kremlin’in hükümete açık desteği, Türkiye’ye yardım ve uyarıları) ile bu bölüm tamamlanacaktır.

Son bölümde ise olabilecek muhtemel senaryolar üzerinde durulacaktır. Burada ABD ve Batı ile yaşanan sorunlar ve olması beklenen gelişmelerden bahsedilecektir (Gülen’in iade talebi, ABD ve Avrupa ülkelerinin eleştirel açıklamaları) Ayrıca

(15)

Rusya ile yakınlaşma; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in görüşmesi, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklamaları da gözden geçirilecektir.

(16)

BİRİNCİ BÖLÜM

1. 15 TEMMUZ ÖNCESİ TÜRK DIŞ POLİTİKASININ TEMEL SORUNLARI

1.1. Türkiye’de Darbeler ve Benzeri Müdahaleler

Adalet ve Kalkınma Partisinin 2002 yılında iktidara gelmesinden önce, genel olarak tüm dünyadaki aktörler göz önüne getirildiğinde büyük aktör konumundaki ABD tüm devletlerin dış politikalarında belirleyici bir güç durumundaydı.

Türkiye siyasi tarihine odaklanarak bakıldığında 1960’ dan itibaren neredeyse her 10 yıl da bir gündeme gelen darbelerle sarsılmıştır. Bunları aşağıdaki gibi özetlemek mümkün;

1) Darbeler

- 27 Mayıs 1960 Darbesi; Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes yönetimine karşı yapılmış ve kendi içinde başarılı olmuş Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı yapılmış ilk darbe olarak kayıtlara geçmiştir.

- 12 Eylül 1980 Darbesi; Süleyman Demirel'in başbakan olduğu dönemde yapılmış, nispeten daha iyi yazılmış 1961 Anayasası kaldırılarak 1982 Anayasası'nın yasal zemini oluşturulmuştur. Bu darbe ile ilgili yurt içinde farklı görüşler mevcuttur. Kimileri, ‘başka çare yoktu’ derken, kimileri ise ‘ülkeyi 20 yıl geriye götürdü’ demektedir.1

2) Muhtıralar

- 12 Mart 1971 Muhtırası; Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a verilerek hükümet istifaya davet edilmiştir.

1 “Türkiye ve Dünya’da darbe gelenekleri”, Sagader, 24.07.2016, http://sageder.org.tr/turkiye-ve- dunya-da-darbe-gelenekleri/

(17)

- 28 Şubat 1997; Post Modern darbe olarak tarihe geçen bu muhtıra zamanın TSK Emir Komuta Kademesi'nin ülkenin bir numaralı sorunu olarak gördüğü "İrtica"ya karşı düzenlenmiş tavsiye niteliğindeki Milli Güvenlik Kurulu Kararlarıdır.2

3) 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi; Türkiye Cumhuriyeti tarihinde darbe girişimleri olsa da odak konumuz olan 15 Temmuz Darbe Kalkışması ülkeye yaşattıkları ile bir çok konuda farklı olup bir ilk olma özelliğini taşımaktadır.3

14 yıldır iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi benimsediği dış politikası ile günümüze kadar taşınan ve pasif karakterde olduğunu düşündüğü Türk Dış Politikasını kökünden değiştirmeyi hedeflediğini ve Türkiye'nin sahip olduğu jeopolitik avantajları kullanarak Türkiye'nin bulunduğu bölgede ve küresel güçlere karşı sözü geçer bir aktör olması konusunda yol alan politikalar üretmeyi hedeflediğini belirtmiştir.4 Ancak Türk dış politikasını kökten etkileyecek 15 Temmuz Darbe Kalkışmasına gelene kadar dış politikanın yaşadığı temel sorun, küresel güç olarak nitelediğimiz ülkelerin değişen çıkarlarına göre pozisyon alma baskısıdır. Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da yaşanan ve Arap Baharı olarak başlayan süreçte Türkiye ürettiği dış politikalarla önemini, konumunu güçlendirmeyi türlü riskleri göze alarak sağlamaya çalışmıştır.

1.2. ABD ve Avrupa Ülkeleri İle Yaşanan Sorunlar

Batı Dünyasına genel olarak karşıt bir tutum sergileyen birkaç ülke dışında - Kuzey Kore, Küba, Venezuela, Çin ve Rusya- diğerlerinin dış politikaları üzerinde ABD ve müttefiklerinin belirleyici bir gücü ve rolü olduğu gözlemlenmekteydi. Bu durumun bugün için büyük ölçüde değiştiği söylenebilir. Örneğin Rusya 2002 yılına göre kendisini her manada çok daha toparlamış ve çok daha güçlü hale getirmiş olup,

2 “Türkiye’nin Demokrasi Tarihi: Darbeler ve Muhtıralar”, Time türk, 25.05.2016, http://www.timeturk.com/turkiye-nin-demokrasi-tarihi-darbeler-ve-muhtiralar/haber-155993

3 “Türkiye’nin darbe tarihinde ilklerin gecesi”, t24, 16.07.2016 http://t24.com.tr/yazarlar/dogan- akin/turkiyenin-darbe-tarihinde-ilklerin-gecesi,15044

4 “Başbakan Yardımcısı ve Dış İşleri Bakanı Hakan Fidan”, Yeni şafak, 24.08.2014, http://www.yenisafak.com/yazarlar/detayscroll/55508?n=1

(18)

Çin ve başka ülkelerinde kendi bölgelerinde ABD hegemonyasına kafa tutar duruma geldikleri dikkat çekmektedir.

Türkiye, ABD ile Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı ve onun öncesindeki neredeyse tüm zamanlarda müttefik olmayı tercih etmiştir. Türkiye'nin de bulunduğu coğrafyada etkin rolü olan ABD, genel olarak Türkiye ile iyi geçinmiş ve tüm diğer bölge aktörlerine dostuz, müttefikiz fotoğrafını göstermiş ve desteklemiştir. ABD’nin yakın geçmişteki başkanları Bill Clinton, George W. Bush ve Başkan Barack Obama Türkiye ile ilgili dış politikalarında aynı çizgiyi takip etmişlerdir. Yeni seçim kazanan Trump'ın Türkiye ile ilgili nasıl bir politika izleyeceği belirsizliğini korurken, İslam karşıtı açıklamaları konu ile ilgili endişeleri artırmaktadır.5

Son zamanlarda yakın tarih boyunca süregelen bu dostluk ilişkisine ters düşen bir takım gelişmeler olmakta ve Türkiye-ABD arasında görüş ayrılıkları yüksek sesle dillendirilmeye başlanmıştır. Şayet ilişkiler bu tonda devam edecek olursa iki ülke arasındaki ilişkilerin onarılamaz derecede bozulabileceği söylenebilir.Şu anda görüş ayrılıklarının odaklandığı en önemli noktalardan birisi ABD'nin Suriye ve Irak'ta Türkiye tarafından PKK Terör Örgütü'nün devamı olarak görülen, PYD ve YPG ile ilişkilerini güçlendirmesi ve sahada kendi çıkarları doğrultusunda taşeron olarak kullanmasıdır. Türkiye her platformda, PYD ve YPG'nin terör örgütü olduğunu, Türkiye'nin nezdinde PKK’dan hiç bir farkı olmadığını söylemektedir. 6Hatta ABD'ye konu ile ilgili açık çek verip söz konusu terör örgütleriyle yürüttükleri her operasyonu, dost ve müttefiki olan Türkiye Cumhuriyeti ile de yapması gerektiğini ifade etmektedir. ABD ise genel olarak bu söylemlerin tamamına kulak tıkayıp kendisi için birincil tehdit olarak gördüğü IŞİD ile mücadelede söz konusu örgütlerin, bölgede mücadele eden tüm uluslararası güçlere her alanda yerel olarak destek verdiğini ve kendisini ispatladığını öne sürmektedir. Tüm bu karşılıklı söylemlere rağmen bütün çıplaklığıyla görülüyor ki; PKK, PYD terör örgütleri,

5 “Trump’ın İslam karşıtı sözleri devam ediyor”, Sabah, 10.03.2016 http://www.sabah.com.tr/dunya/2016/03/10/trumpin-islam-karsiti-sozleri-devam-ediyor

6 “Terör Örgütü PKK’nın Suriye’deki Versiyonu: PYD/YPD”, Anadolu Ajansı, 05.09.2016, http://aa.com.tr/tr/gunun-basliklari/teror-orgutu-pkknin-suriyedeki-versiyonu-pyd-ypg/641099

(19)

Türkiye'nin güney ve güneydoğu sınırında yer alan Irak ve Suriye'nin kuzeyinde bir Kürdistan kurmak ve bunu tüm sınıra yaymayı amaçlamaktadırlar.

Başta ABD olmak üzere tüm Avrupa Birliği ülkelerine bu gerçeği görmezden gelmek kendi ulusal çıkarları için daha mantıklı gelebilir.7 Ancak bunun bir yanılsama olduğu her şeye rağmen terörün ve bu örgütlerin bir gün gelip kendilerine de eylem yapabileceklerini Ankara hükümeti tarafından her platformda dile getirilmektedir. Ancak ABD kısa vadeli çıkarlarını baz alıp uzun vadeli riskleri düşünmemeyi tercih eder gibi hareket etmektedir. Son zamanlarda dış politika kulislerinde sıklıkla dile gelen bir başka husus ise PYD' nin sözde askeri kanadı YPG'nin hakim olduğu bölgede İncirlik Amerikan Üssüne alternatif bir üs kurma planının olmasıdır.8

ABD ile yaşanan sorunlardan biri de Türkiye'nin dile getirdiği tüm sorunlara karşılık ABD makamları'nın üstü kapalı bir şekilde ve bir suçu örtmeye çalışır gibi yanıtlar vermesinden kaynaklanmaktadır. Türkiye oldukça net olarak ifade ettiği sorulara bu şekilde yanıt alamadığından dolayı son zamanlarda yüzünü Shanghai Beşlisi'ne dönebileceğini dile getirmeye başlamış görünmektedir. Rusya ile girdiği yakın iletişim bunun en önemli göstergesi olarak gösterilebilir. ABD ile Türkiye'yi birbirinden uzaklaştıran bir diğer unsur ise Suriye Krizi'nin başladığı günlerde Türkiye'nin IŞİD terör örgütüne yardım ettiği hatta örgütün çıkardığı petrolün Türkiye tarafından pazarlandığı iddialarıdır. Türk makamlarının bu konu ile ilgili tüm açıklamaları ve uluslararası kamuoyuna sundukları tüm kanıtlar ne yazık ki uzunca bir süre ABD tarafından kabul görmemiş ve bu da ilişkilerin gerilmesine sebep olmuştur.9 ABD makamları bu konuda daha sonra Türkiye’den özür dilediklerini açıklamış

7 “Türkiye sınırında ‘terör kuşağı’ kurmak isteyen kim?”, Sputnik news, 02.03.2016, https://tr.sputniknews.com/columnists/201603021021236530-turkiye-pyd-pkk/

8 “ABD Suriye’de YPG Bölgesine hava üssü mü Kuruyor?”, Bbc, 07.03.2016 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/03/160307_abd_suriye_us_iddia

9 “ABD’li akademisyen derledi: dokuz maddede ‘Türkiye-IŞİD işbirliği’ ne dair her şey”, Diken, 10.11.2014, http://www.diken.com.tr/amerikali-akademisyenin-gozunden-turkiye-isid-isbirligine- dair-dokuz-iddia/

(20)

olsalar da, bunun 15 Temmuz darbe girişiminden sonra gelmiş olmasından dolayı, ikili ilişkilerin onarılmasına önemli bir katkısı olmamıştır.10

ABD ve Batı basınında yürütülen Tayyip Erdoğan karşıtı kampanya da önemli sorunlardan biri olarak gösterilebilir. Örneğin American Enterprise Institute’ta (AEI) eski Pentagon yetkilisi Michael Rubin Türkiye’deki gidişatın hiç iyi olmadığını, bunun sadece güvenlik kapsamında bir sorun değil, özel sektördeki borcun giderek artması, 11turizmdeki düşüş ve vatandaşın alım gücünün azalması ile ifade etmektedir. Yazar yazısında bununla da kalmayarak Tayyip Erdoğan’ın ülkeyi bir çıkmaza sokarak bölünmeye sebep olabileceğini de eklemiştir.12

Başta ABD gazeteleri olmak üzere genel olarak batı basınında son yıllarda çok ağır cümlelerle ve suçlamalarla birlikte bir Tayyip Erdoğan karşıtlığı kampanyası yürütüldüğü söz konusu basına genel bir göz atıldığında hemen dikkati çekmektedir.13

Türkiye’nin ABD ile ortak çıkarlarından uzaklaşması 15 Temmuz 2016 kalkışmasına gelene kadar zaten mevcut ilişkilerin gerilmesine yeterince sebep olmuştu. Darbe kalkışmasının akabinde Fethullah Gülen’in Pensilvanya/ABD’de yaşıyor olması ve Ankara’nın iade talebine rağmen bu konuda olumlu bir adım atılmaması Türk-Amerikan ilişkilerinin tamamen içinden çıkılmaz bir hal almasına sebep olmuştur.14 Konunun çözümü ile ilgili her iki taraftan da bir takım girişimler gelmesine rağmen ikili ilişkilerin eski sıcaklığına kavuşabilmesi bir yana normalleşmenin bile zamana ve atılacak adımlara ihtiyacı olduğu açıkça görülmektedir. Bazı yorumlarda ABD ve Türkiye’nin her zaman dost ve müttefik iki

10 “CIA Türkiye’den özür diledi”, en son haber, 16.12.2016, http://www.ensonhaber.com/cia- turkiyeden-ozur-diledi-2016-12-16.html; “CIA Türkiye’den özür diledi”, Takvim, 16.12.2016, http://www.takvim.com.tr/guncel/2016/12/16/cia-turkiyeden-ozur-diledi-1481901966; “CIA ve Kerry, Türkiye’den özür diledi”, Sputnik News, 16.12.2016, https://tr.sputniknews.com/abd/201612161026349010-turkiye-abd-isid-petrol-ozur/

11 Rubin, Michael, “Will tehere be a coup against Erdoğan in Turkey”, Europe newsweek, 24.03.2016, http://europe.newsweek.com/will-there-be-coup-against-erdogan-turkey-439181?rm=eu

12 “Eski pentagon yetkilisi Rubin, Erdoğan darbeyle devrilirse ABD'nin ne yapacağını açıkladı”, Oda tv, 22.03.2016, http://odatv.com/erdogan-darbeyle-devrilirse-abdnin-ne-yapacagini-acikladi- 2203161200.html

13 “Dış basın Erdoğan için demediğini bırakmadı: Kibirli, otoriter, hokkabaz”, Diken, 20.12.2014, http://www.diken.com.tr/dis-basin-erdogan-icin-demedigini-birakmadi-kibirli-otoriter-hokkabaz/

14 Canikligil, Razi, ABD Gizli Belgelerinde Fethullah Gülen, 1.bas., İstanbul: Doğan Egmont Yayıncılık, 2016, s.171-172.

(21)

ülke pozisyonunu koruyacağı zaman zaman bu durum zarar görse de her zaman ortak bir noktada buluşacakları iddia edilse de15 bunun kısa bir zamanda mümkün olmayacağını söylemek gerçeğe çok daha yakın görünmektedir.

15 Temmuz darbe girişimi öncesinde Türkiye ABD ile pek çok konuda ciddi görüş ayrılıkları ve bazı alanlarda da adeta çatışma içinde (PKK terör örgütü, PYD, Büyük Kürdistan projesi vb.) iken, AB ülkeleri ile de hayati dış politika sorunlarında neredeyse taban tabana karşıt kutuplarda yer almaktaydı. Örneğin Kıbrıs ve Ege sorunlarında AB ülkeleri ve AB kurumları, Yunan tezlerini neredeyse bütünüyle kabul edip16 Türkiye’ye karşı kullanırken, sözde Ermeni soykırımı iddiaları konusunda da Türkiye karşıtı bir tavır içerisindeydi.17

Avrupa Birliği ülkeleri ile 15 Temmuz öncesi yaşanan en büyük sorun başlıklarından biri de ‘mülteci krizi’ idi. Önce Irak ardından Suriye'de yaşanan savaş, söz konusu ülkelere yaklaşık 1208 km. nin üzerinde sınırı olan Türkiye Cumhuriyeti'ne, gayri resmi rakamlara göre 3 milyonun üzerinde mültecinin gelmesine sebep olmuştur.18

Aşağıdaki tabloda Şubat 2016 verileri yer almaktadır.

15 “Türkler’in Amerika’dan daha iyi bir dostu yok” En son haber, 24.08.2016, http://www.ensonhaber.com/joe-biden-turklerin-amerikadan-daha-iyi-bir-dostu-yok-2016-08-24.html

16 Aksu, Fuat, Stratejik Araştırmalar Dergisi, yıl 2, sayı 3, şubat 2004, s.103, “Ege ve Kıbrıs Sorunlarının Çözümünde Avrupa Birliği’nin Tutumu” http://www.sbu.yildiz.edu.tr /~faksu/Fuatyayinlar/egevekibris.htm; “Avrupa Parlamentosunda Ermeni Soykırımı tasarısı kabul edildi”, Hürriyet, 16.04.2015, http://www.hurriyet.com.tr/avrupa-parlamentosunda-ermeni- soykirimi-tasarisi-kabul-edildi-28746695

17 “Ermeni Diasporası Ve Türkiye’nin Uluslar arası İlişkilerine Etkisi”, Tasam, 14.12.2006, http://www.tasam.org/tr-TR/Icerik/239/ermeni_diasporasi_ve_turkiyenin_uluslararasi_iliskilerine_

etkisi; Yrd.Doç.Dr. Bozkuş, Yıldız Deveci, “Parlamento Kararlarının Türk Ermeni İlişkilerine Etkileri”, Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi, 29.05.2015, http://www.ulisam.org/yazarlar/yazi/parlamento-kararlarinin-turk-ermeni-iliskilerine-etkileri-4.html

18 “Türkiye: Mülteci Krizi”, Europa, Mart 2016, http://ec.europa.eu/echo/files/aid/countries /factsheets/turkey_syrian_crisis_tr.pdf

(22)

Tablo 1. 2016 yılında yaşanan mülteci krizi

Veriler & Rakamlar (UNHCR / AFAD rakamlarına göre Şubat 2016 tarihi itibariyle)

Suriyeli mülteciler AB Desteği*

Komşu ülkelerdeki kayıtlı mülteci sayısı (Türkiye, Irak, Mısır, Lübnan): 4.5 milyondan fazla

Suriye krizinin başlangıcından beri sağlanan AB fonu (Nisan 2011'den bugüne): 5milyar€

Türkiye'deki toplam kayıtlı ve kayıtlı olmayan mülteci sayısına dair resmi tahmin: 2.6 milyondan fazla

Üye Ülkelerin desteği: 1.8 milyar€

* 3.6 milyar Euro'nun parçası olarak;

Kayıtlı mülteci sayısı: 2.6 milyon Türkiye'de AB Fon Desteği İnsani yardım:71 milyon €

Kamp içindeki mülteciler: 270,000'den fazla 25 kampta

İnsani olmayan yardım: 283 milyon €

*AB finansal desteği genelde uygulamadan sorumlu BM kurumlarına (UNDP, UNHCR, vb.) verilmektedir.

Mülteci akınına uğrayan Türkiye, tüm dünya ülkelerinden yaşanan insani drama destek olmalarını istedi. Türkiye'nin sınırlarını açması durumunda mülteci akınına uğrayacağını bilen Avrupa Birliği ülkeleri, Ankara ile müzakerelere girişerek konu desteklerini sunacaklarını belirtmişlerdir. Avrupa Birliği’nin oluşturdukları komisyonların bir birimi olan ECHO, bir takım fonlar aracılığıyla Türkiye’ye 3 milyar avroluk bir kaynak aktarımı yapılacağını açıklamıştır.19 Peyderpey serbest bırakılacak bu kaynağın önemli bir kısmı henüz serbest bırakılmadığı gibi Türkiye'ye vaat edilen vize serbestiyesinin gerçekleşmemesinin yarattığı sorunlar20 ilişkilerin sekteye uğramasına sebep olmuştur. Öte yandan göçmen krizinin alevlendirdiği bir diğer konu ise Avrupa ülkelerinde yaşanan aşırı sağ ırkçı söylemlerin artmasıdır21; çünkü bu söylemler Türkiye’yi hedef tahtasına koymakta ve Türk kamuoyunu rencide etmektedir.

19 “AB, Türkiye’ye 3 milyar euroluk yardımın bir kısmını gönderdi” Hürriyet, 04.03.2016, http://www.hurriyet.com.tr/ab-turkiyeye-3-milyar-euroluk-yardimin-bir-kismini-gonderdi-

40063759

20 “AB: Türkiye’ye Mülteciler için 3 milyar euro maddi destek verilecek, vize serbestisi Ekim 2016

‘da başlayacak”, t24, 29.11.2015, http://t24.com.tr/haber/ab-turkiyeye-vize-serbestisi-ekim- 2016da-baslayacak,318469

21 “Avrupa’da yükselen sağ: Irkçılık, Zenofobi, ve İslamofobia”, İnsamer, http://insamer.com/tr/avrupada-yukselen-sag-irkcilik-zenofobi-ve-islamofobia_385.html

(23)

Genel olarak ABD ve Avrupa ülkeleri ile yaşanan sorunları ele alacak olursak bunlardan en önemlileri uzun süredir yaşanan PKK-PYD sorunu ve Kıbrıs ile yaşanan gerginliklerdir.

1.2.1. PKK - PYD

Dünyada sınırlar oluştukça ekonomik çıkarlar, ekonomik çıkarlar oluştukça siyasi çıkarlar öne çıkmıştır. Tüm bunların sağlanabilmesi için dünyayı yöneten siyasetçiler ve sermayeye hükmeden emperyalist devletler, din ve mezhep savaşlarını da arenaya servis ederek günümüze kadar süre gelen çıkar çatışmalarının veya çıkar birlikteliklerinin zeminini oluşturmuştur. Çıkarları örtüşen ve artık birbirlerinin güçlerini bir şekilde kabul eden devletler, bazı küresel ve uluslararası örgütlenmelerle güçlerini; ekonomik ve askeri alanlara yayarak tüm dünyayı yönetmek ve tüm dünyaya hükmetmek amaçlarını yaşamaya başlamışlardır. Yaşamın var olduğunu bildiğimiz tek gezegen dünyanın paylaşımının ürettiği küresel güçlerin yanı sıra elbette kaçınılmaz son olarak küresel sorunlar çıkacaktı ve çıktı da: terör 22

Irak ve Suriye'nin kuzeyi, İran'ın bir kısmı, Türkiye'nin Güneydoğusu ve Doğu Anadolu'nun güneyi siyasi Kürtçülerin ve onlara destek veren Batılı devletlerin Büyük Kürdistan kurmak istedikleri topraklardır. 1974 yılından itibaren bir takım örgütlenmeler ve Marksist - Leninist ideolojiyle hareket eden Abdullah Öcalan 23 Türkiye’nin baş belası olacak PKK ve PYD gibi farklı kollarının temelini atmaya başlamıştı. Kürtlerin sözde anayurtlarına kavuşmaları ve özgürlüklerine ulaşabilmeleri gibi iddiaları ileri süren PKK, yaklaşık 40 yıldır on binlerce insanın ölümüne sebep olmuştur.24

22 “Terörizm ve Küreselleşme”, Stratejik analiz, 27.10.2015, http://www.stratejikanaliz.com /analizler/harp-ve-strateji/terorizm-ve-kuresellesme/#axzz4TV6CA3RG

23 “Kara Harp Okulu Savunma Bilimleri Enstitüsü Güvenlik Bilimleri Anabilimdalı “İdeolojik Boyutu ile PKK Terör Örgütü” Aşkın İnci Sökmen, Ankara, 2012, s.84-85 http://www.kho.edu.tr/Dokuman/enstitu/tezler/Askin_Inci_Sokmen.pdf; Özcan, Nihat Ali, “PKK sorunu nasıl yönetilebilir? Erdoğan’dan dersler”, Tepav, 28.07.2011, http://www.tepav.org.tr/tr/tum-kose-yazisi/s/2594

24 Tayiz, Kurtuluş, “Kürtçe Tabelanın Gizlediği” Akşam, 14.09.2016, http://www.aksam.com.tr/yazarlar/kurtce-tabelanin-gizledigi/haber-549272

(24)

Konunun girişinde sözü geçen ve tüm dünyayı "karıştır-yönet" yöntemiyle yöneten küresel güçler için biçilmiş kaftan olan PKK, eylemlerine devam edebilmek için gereken finansmanı ve silahı bulmakta hiç zorlanmadı. PKK, eylemleri için gereken parayı, illegal yollardan bulmak zorundadır; çünkü bir terör örgütünün herhangi bir ülkede legal yollardan para kazanması mümkün değildir. Ayrıca gereken miktarlardaki paralar sektör olarak silah ve uyuşturucu ticaretinden sağlanmaktadır ki Türkiye Cumhuriyeti'nin mücadele ettiği Anadolu üzerinden geçen uyuşturucu ticaretinin baş aktörü PKK’dır. Bunun yanı sıra ülkeye illegal yollardan sokulan petrol ve sigara gibi kaçak ürünlerin de kontrolü PKK’nın elindedir. Terörle mücadelenin olmazsa olmazı terörün finansmanının önünü kesmek olduğu kaçınılmaz bir gerçek olarak önümüzde duruyor. 11 Eylül'ü yaşayan Amerika, tüm dünyada teröre savaş açtığını ilan etmiş ve uygulayacağını ilan ettiği ekonomik ambargolar ile ülkesinde yaşanan terörün finansmanını kesmeyi hedeflemiştir.25

Teknolojinin de etkisiyle giderek küçülen ve küreselleşen dünyada ister istemez terör ve terörizm kavramları 26da küresel bir boyut kazanmıştır. Dolayısıyla terör örgütlerinin finansmanı ve gördükleri destek de küresel hale gelmiştir. Ülkemizde tüm faaliyetleri yasaklanmış ve genelde tüm dünya ülkelerinin terör listesinde yer alan PKK ve Batı tarafından legal görünen uzantısı PYD, Avrupa Parlamentosu ve Konseyi'nde sunum yapabilecek kadar destek görmektedir. Bu tespitten hareketle PKK ile mücadele sadece polis ve asker ile değil aynı zamanda siyasi ve stratejik alanda da devam etmektedir.27 PKK’ya karşı mücadele de küresel ve dış politika uygulamaları ile netice alınabileceğinden hareketle Türkiye’nin temel amacı; PKK ve PYD gibi uzantılarının tüm dünya ülkeleri tarafından terör örgütü olarak görülmesi ve her türlü

25 “Ülke profili: Amerika Birleşik Devletleri”, Aljazeera, 23.03.2014, http://www.aljazeera.com.tr/ulke-profili/ulke-profili-amerika-birlesik-devletleri

26 “Türkiye’ de Bölücü terör ve bölücü teröre Dış Destek Nedir?”, En son haber, 15.07.2013, http://www.ensonhaber.com/meydan/turkiye-de-bolucu-teror-ve-bolucu-terore-dis-destek-nedir- 171133.htm

27 Yıldırım, Ergün “Terör, hukuk ve dış politika” Yeni şafak, 12.06.2016 http://www.yenisafak.com/yazarlar/ergunyildirim/teror,-hukuk-ve-d%C4%B1%C5%9F-politika- 2029656

(25)

faaliyetlerinin yasaklanmasıdır.28 Son yıllarda Türk Dışişleri Bakanlığı’nın bu konuda büyük bir gayret göstermekte olduğu gözlemlenmektedir.

PKK gibi terör örgütlerinin ideolojileri doğrultusunda amaçlarına ulaşabilmek için kullandıkları yegane yöntem şiddettir. Türkiye uzun yıllardır PKK terör örgütünün şiddet olaylarına maruz kalmaktadır. PKK ve PYD gibi uzantılarını daha sağlıklı tanımlayabilmek için biraz geçmişine, amacına ve kullandığı argümanlara göz atmak gerekmektedir.

Şekil 1. 1984-2016 yılları arasında Şehit ve vatandaş kayıpları

Yukarıdaki şekle göre en çok kayıp 1990-2000 yılları arasında verilmiştir.29

PKK, 1974 yılında başlayan çalışmalar sonrası Abdullah Öcalan önderliğinde 1978 tarihinde Kürdistan İşçi Partisi (Partiya Karkeren Kurdistan) olarak kurulmuştur. 30İdeolojileri ve amaçları Türkiye'nin bir kısmını da içine alan ve Mezopotamya merkezli bir Kürdistan kurmaktır. 1999 yılında Ecevit'in kurduğu

28 “Avrupa’ya çağrı: PKK’ya göz yummayın”, Dünya bülteni, 12.12.2016, http://www.dunyabulteni.net/hava-durumu/387361/avrupaya-cagri-pkkya-goz-yummayin

29 http://www.beycan.net/1079/pkkya-karsi-yillara-gore-verilen-sehit-sayisi.html

30 “Türkiye’ de Bölücü terör ve bölücü teröre Dış Destek Nedir?”, En son haber, 15.07.2013, http://www.ensonhaber.com/meydan/turkiye-de-bolucu-teror-ve-bolucu-terore-dis-destek-nedir- 171133.htm

(26)

hükümet döneminde Kenya'da yürütülen bir operasyonla Abdullah Öcalan yakalanıp Türkiye'ye getirilmiş ve Haziran 1999 tarihinde hakim önüne çıkarılıp mahkum edilmiştir.31 2002 yılında PKK'nın kendini feshetmesinin ardından PKK farklı isimlerle karşımıza çıkmıştır.32 PKK ile ortak paydaları olan TAK gibi örgütler 2003 yılından itibaren kurulmaya başlanmış ve PKK ile organik bağ içerisinde Türkiye’ye karşı eylemlerine hız vermişlerdir. Bunların içerisinde Demokratik Birlik Partisi olarak adlandırılan PYD Salih Müslim önderliğinde kurulmuş ve askeri kanadı YPG olarak tanzim edilmiştir.33 Suriye'de aktif olarak hem rejim partisine yani Esad'a karşı hem de Özgür Suriye Ordusu olarak bilinen muhaliflere karşı eylemlerine devam eden PYD, uluslararası arenada özellikle Amerika ve Avrupa ülkeleri tarafından legal bir örgüt olarak kabul edilmektedir.34

Türk dış politikasının en önemli açmazı, PKK ile eşdeğer olarak gördükleri PYD ve askeri kanadı YPG'nin, ABD’nin IŞİD ile mücadelesinde kullandığı en önemli taşeronu olmasıdır. Bu sebeple ABD ile tırmanan gerginlik, ilişkileri zaman zaman kopma noktasına kadar getirebilmektedir.

Özellikle Avrupa kamuoyu, PKK ve yan kuruluşlarının tüm dünya üzerinde yürüttükleri terör de dahil faaliyetleri azınlık mücadelesi olarak görmekte ve sempati duymaktadır. Bu da Türkiye’nin dış politikasındaki en önemli sorunudur. Öyle ki, Türkiye zaman zaman PKK ve yan kuruluşlarına karşı verdiği mücadelenin daha fazlasını Batılı müttefiklerine karşı da vermek zorunda kalabilmektedir. PKK, PYD ve yan kuruluşları konusunda Türkiye ve başta ABD olmak üzere Batılı müttefikleri

31 “Kadek Terör Örgütü” Kriminoloji wordpress, 19.07.2007, https://kriminoloji.wordpress.com/2007/07/19/

32 Atilla Sandıklı “Terör Örgütünün KCK Yapılanması ve Devletleşme Hedefi”, Bilgesam, 07.10.2011, http://www.bilgesam.org/incele/1214/-teror-orgutunun-kck-yapilanmasi-ve- devletlesme-hedefi/#.WFrmMI_U240

33 Keskin, Bünyemin, Acun, Can “PYD’nin Örgütsel Yapısı ve yerel yönetimi” Setav, 07.02.2016, http://www.setav.org/pydnin-orgutsel-yapisi-ve-yerel-yonetimi/

34 “ABD: PYD’yi terör örgütü olarak görmüyoruz”, ntv, 09.02.2016, http://www.ntv.com.tr /dunya/abd-pydyi-teror-orgutu-olarak-gormuyoruz,jkPYg6G4OEuqkJO_NEVB-Q

(27)

arasında yaşanan sorunlar neredeyse her gün Türk ve Batılı basının sayfalarını doldurmaktadır.35

1.2.2. Kıbrıs

Kıbrıs sorunu, Türk dış politikasının yıllardır emek verdiği ve yol almaya çalıştığı bir sorun olarak devam etmektedir. Sorunu tam olarak tanımlayabilmek adanın tarihsel sürecine göz atmayı zorunlu kılmaktadır.

Kıbrıs, Venediklilerden alınmasıyla çok uzun yıllar Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde kalmış bir adadır.36 1878’de İngiltere’ye kiralanmış, Birinci Dünya Savaşı'nda İngiltere tarafından Osmanlı’nın kendisine karşı savaşa girmesi dolayısıyla ilhak edilmiş ve Türk tarafı Kurtuluş Savaşı sonrası Lozan'da bunu kabul etmek zorunda kalmıştır.37

Kıbrıs'ta yaşayan Türk ve Rum nüfusu, birbirine paralel olarak artmıştır.

Birlikte yaşam kültürü geliştiremeyen bu iki halk, anayurtları olarak gördükleri, Türkiye ve Yunanistan tarafından hep desteklenmişler ve bu iki ülkenin uluslararası arenada "Kıbrıs Sorunu" başlığıyla karşı karşıya gelmelerine sebep olmuşlardır.

Kıbrıslı Rumların ENOSİS (Ada’nın Rum hakimiyeti altında Yunanistan ile birleşmesi) kampanyalarıyla BM nezdinde yürüttükleri başvuru ve girişimler başarısızlıkla sonuçlanınca Rumlar, kurdukları EOKA38 terör örgütü aracılığıyla Kıbrıslı Türkleri yıldırmaya çalışmışlardır. Uluslararası dış politika arenasında girişimleri ve eylemleri kabul görmeyen Rumlar ve Yunanistan, İngiltere'nin de baskısıyla her iki halkın ortak çıkarlarından oluşan bir metin olan ve 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'ne imza atmak zorunda kalmışlardır. Türklerle birlikte

35 “Terör örgütü PKK ‘nın Suriye’deki kolu: PYD/YPG” Yeni Şafak, 05.09.2016, http://www.yenisafak.com/dunya/teror-orgutu-pkknin-suriyedeki-kolu-pydypg-2522892; “10 soruda Suriye’de Kürt Devleti kuruluyor mu?”, Sabah, 14.10.2015, http://www.sabah.com.tr/galeri/dunya/10-soruda-suriyede-kurt-devleti-kuruluyor-mu; “Batı, YPG’nin ‘terör örgütü’ olduğuna ikna edilebilir mi?”, Bbc, 19.02.2016, http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/02/160219_pyd_ypg_turkiye

36 “Venedik Dönemi” Metu, http://users.metu.edu.tr/birten/venedik.html

37 Birmeç, Meryem, “Kıbrıs Türk Basını’nda Lozan Barış Antlaşması”, Ankara Üniversitesi, Ankara 2005, s.II,s.28

38 Hale, William, “Türk Dış Politikası 1774-2000”, İstanbul: Mart Matbaası, 2003, s. 132-133

(28)

yönetimi hiç bir zaman sindirememiş olan Rum liderliği o zamanki liderleri Makarios önderliğinde Türk halkına karşı yoğun bir saldırı planını hayata geçirmiştir.39 Tarihe Kanlı Noel olarak geçen olayla başlayan Rum saldırıları 1963 yılı sonlarında başlamış ve yaklaşık on bir yıl boyunca 1974 Kıbrıs çıkarmasına kadar devam etmiştir. Bu saldırılar sonucunda Kıbrıs'ta yaşayan binlerce Türk yurttaşının ölümüne, çok sayıda Türkün evinden, köyünden zorla çıkarılmasına ve on bir yıl boyunca gettolardayaşamalarına sebep olmuştur.40

Aynı yılın sonunda (1963) Rumların, ilan edilen Kıbrıs Cumhuriyeti ve anayasasını reddetmelerinin akabinde "Kıbrıs Cumhuriyeti" sonlanmış ve başta İngilizler olmak üzere küresel güç olarak öne çıkan devletlerin himayesinde "Yeşil Hat" oluşturulmuş ve başkent Lefkoşa ikiye bölünmüştür.41

Şekil 2. Kıbrıs Sorunu42

Uzun yıllar süren ve günümüze taşınan Kıbrıs Sorunu, Türk ve Rum halklarının birlikte yaşam kültürü geliştirmesinin hep önüne geçmiştir. Genelde

39 Atun, Ali Fikret “Makarios’un İhaneti”, Kıbrıs Türk Kültür Derneği, http://www.kibristkd.org.tr/tr/makaleDetay.aspx?hbr=272&yzr=12

40 Keser, Ulvi, “21 Aralık 1963 Kanlı Noel, Kumsal Faciası ve Bugüne Yansımaları” ÇITAD, X/23, 2011/güz. s.97

41 “Kıbrıs Meselesinin Tarihçesi, BM Müzakerelerinin Başlangıcı” Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, http://www.mfa.gov.tr/kibris-meselesinin-tarihcesi_-bm-muzakerelerinin-baslangici.tr.mfa

42 “Maraş’a karşılık ticaret”, Aljazeera, http://www.aljazeera.com.tr/haber/marasa-karsilik-ticaret

(29)

anlaşmaları reddeden ve sıcak bulmayan taraf Rumlar olmuştur43 Rumlar Kıbrıs'ı hep kendi yurtları olarak görmüş ve sayıları azımsanmayacak Türkleri işgalci olarak tanımlamışlardır. Rumların lideri Makarios her zaman Kıbrıs'ta yaşayan Türklerden ve Türkiye’den çekinmiş ve Yunanistan'daki EOKA44 teröristlerinin tersine, sorunları şiddetle değil farklı yaptırımlarla çözmeyi daha uygun görmüştür.

Makarios, gerçekleştirilen darbe ile yönetimden el çektirilmiş ve Yunan Cuntacıları Adanın yönetimini ele almışlardır. Bu gelişmenin sonucunda Türkiye Kıbrıs'ta yaşayan Türklerin geleceğinden duyduğu endişeyi uluslararası arenada dillendirmiş ama beklediği desteği İngiltere dahil hiç bir ülkeden görememiştir. Ecevit Hükümeti'nin büyük bir cesaret ve kararlılıkla 1974 tarihinde yaptığı "Barış Harekatı", Adada yaşayan Türklerin haklarının korunmasını sağlamış ve toplu kıyımların önüne geçmiştir.45

1974 yılının 15 Temmuzun da EOKA lideri Nikos Sampson Makarios’a karşı darbe girişiminde bulunmuş ve yönetimi geçici süreyle ele geçirmiştir. Kıbrıs’a yapılan bu darbe girişimi karşısında Türkiye İngiltere’yle birlikte hareket etmek istemiş; fakat beklediği desteği görememiştir.46 Bunun üzerine Barış Harekatı, Garanti Antlaşması’nın verdiği yetki ile Kıbrıs’ta anayasal düzeni korumak amacıyla gerçekleştirilmiştir.47 Türkiye’nin Kıbrıs’ta barış, kardeşlik ve özgürlük için giriştiği

48Birinci Barış Harekatı 20 Temmuz tarihinde başlamış 3 gün devam etmiştir. Bu sürede Türk Silahlı Kuvvetleri Lefkoşe-Girne’ye hakimiyeti sağlamışlardır ve İkinci

43 Hascan, Tuğba, “Kıbrıs Sorununda Çözüm Önerileri” s.47. Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı, 2016

44 Şenay, Furkan; Ekinci Mehmet Uğur; Zeynep Sarıbaş, “Birleşik Kıbrıs için ‘Son Şans’ Federal Çözüm Müzakereleri”, Setav, Mayıs 2014 sayı94, s.10 http://file.setav.org/Files/Pdf/20140618 233323_birlesik-kibris-icin-%E2%80%9Cson-sans%E2%80%9D-federal-cozum-muzakereleri-pdf.pdf

45 Kalbinur, Nadir, “20 Temmuz 1974 Kıbrıs çıkarması ve bir asker”, Milliyet, 20.07.2011, http://blog.milliyet.com.tr/20-temmuz-1974-kibris-cikarmasi-ve-bir-asker/Blog/?BlogNo=316784

46 “Kıbrıs Meselesinin Tarihçesi, BM Müzakerelerinin Başlangıcı”, Mfa, http://www.mfa.gov.tr/kibris-meselesinin-tarihcesi_-bm-muzakerelerinin-baslangici.tr.mfa

47 Yrd.Doç.Dr. Açıkgöz, Serkan, “Kıbrıs Barış Harekatı” Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, http://ulusaltezmerkezi.com/kibris-baris-harekati-20/

48 “Kıbrıs Barış Harekatı”, Haber türk, 22.07.2014 http://www.haberturk.com/tarihte- bugun/haber/972325-kibris-baris-harekati

(30)

Barış Harekatı da 14 Ağustos 1974’de gerçekleşmiştir. Bu harekatın sonucunda da Türk Silahlı Kuvvetleri Lefke-Lefkoşe-Magosa bölgelerinde denetim sağlamışlardır.49

1975 Yılında kurulan Kıbrıs Türk Federe Yönetimi 1983 tarihinde kurulan ve ilan edilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne kadar sürmüştür. KKTC’nin ilanından itibaren sonuncusu Annan Planı olan ve Birleşmiş Milletler genel sekreterleri tarafından hazırlanarak taraflara sunulan üç kapsamlı çözüm paketi tartışılmış ve her defasında Rumların muhalefeti sebebiyle hayata geçirilememiştir. Üç genel sekreterin hazırladığı planların sonuncusu olan ve Ada'da yaşayan Rum ve Türk halkların ortak çıkarlar etrafında buluşabilmesi ve Güney Kıbrıs'ın yürüttüğü Avrupa Birliği üyeliği görüşmelerinin her iki halk tarafından benimsenmesi adına Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın hazırladığı Annan Planı, Rum tarafının destek vermemesi ve ortak çıkarları reddetmesiyle hayata geçirilememiştir.50

2003 yılında Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin girişimleriyle yeniden görüşülmeye başlanan "Annan Planı " müzakerelere açılmış ve 2004 tarihinde her iki ülkede gerçekleştirilen bir referandum ile halkların onayına sunulmuştur. Referandumlar sonucunda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkının yüksek bir oranda evet demesine rağmen Rum Kesimi'nin hayır demesiyle bu girişim de sonuçsuz kalmıştır.51

Kıbrıs sorununda baştan itibaren İngiltere ve ABD’nin Rum-Yunan tezlerine yakın durmaları ve özellikle Soğuk Savaşın sona ermesinden bu yana Türkiye’nin Kıbrıs’tan çıkması/çıkarılması görüşünü ısrarla dile getirmeleri Ankara ile Batılı müttefikleri arasındaki önemli sıkıntılardan bir kısmını oluşturmaktadır. Öyle ki, bu konu Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki üyelik müzakerelerinde de kriter haline

49 Açıkgöz, a.g.e

50 Şenay, Furkan; Ekinci Mehmet Uğur; Zeynep Sarıbaş, “Birleşik Kıbrıs için ‘Son Şans’ Federal Çözüm Müzakereleri”, Setav, Mayıs 2014 sayı94, s.11-12 http://file.setav.org/Files/Pdf /20140618233323_birlesik-kibris-icin-%E2%80%9Cson-sans%E2%80%9D-federal-cozum-

muzakereleri-pdf.pdf; Keser, Ulvi, “2004 Referandum Döneminde Kıbrıs ve Yaşanan Gelişmeler”

ÇITAD, V/13, 2006/güz. s.181 http://web.deu.edu.tr/ataturkilkeleri/pdf/13ncusonhali/12- S13_ulvikeser_173-188.pdf; “Gölcük donanmasındaki çuvallardan MGK tutanakları çıktı”, t24, 21.01.2011, http://t24.com.tr/haber/golcuk-donanmasindaki-cuvallardan-mgk-tutanaklari-cikti,123246

51 “40 soruda, 40’ncı yılında Kıbrıs Harekatı ve sonrası”, t24, 20.07.2014, http://t24.com.tr/haber/40- soruda-40nci-yilinda-kibris-harekati-ve-sonrasi,264948

(31)

getirilmiştir.52 Kıbrıs sorununda BM Genel Sekreteri tarafından oluşturulan çözüm önerilerinin Rumlar tarafından reddedilmesine rağmen Türkiye’nin Batılı müttefiklerinin (ABD ve AB) sürekli olarak Ankara’dan yeni adımlar beklemesinin Türkiye’de en hafif deyimiyle bir öfke birikimi yarattığı görülmektedir.

1.3. Rusya İle Yaşanan Sorunlar

1.3.1. Suriye Krizi

Tunuslu bir seyyar satıcı olan Muhammed El-Buazizi’nin 17 Aralık 2010 tarihinde polislerin arabasına el koyması, Buazizi’nin arabasını geri almak isteyip belediye kapısından geri çevrilmesi ve bunun üzerine kendini ateşe vermesi Arap Baharı adı verilen ve Arap ülkelerine de yayılan bir dönemin başlamasına sebep olmuştur.53 Ardından 2010 Haziranında Mısır’da Halid Said isimli gencin polislerin uyuşturucu alışverişi ile ilgili video görüntülerini internetten paylaşması ve sonucunda polisler tarafından öldürülmesi ile ülkede protestolar başlamış ve Başkan Hüsnü Mübarek rejimi düşene kadar da devam etmiştir.54

Muammer Kaddafi tarafından yönetilen Libya’ya kadar sıçrayan Arap Baharı süreci ile yaşanılan olaylar benzerlik göstermiştir. Fethi Terbil adlı avukatın 1996 yılında hapishanelerde öldürülen insanları savunması ve karşıt bir tutum sergilediği için tutuklanması üzerine ülkede, Terbil’in bırakılmasını isteyenler protestolar başlatmıştır. Olayların kısa bir zaman içerisinde giderek büyümesi sonucunda çıkan çatışmalar uluslararası alanları hareketlendirmiş ve askeri müdahale gelmesi durumunu yaratmıştır. Bununla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) 12

52 Bu konuda daha önceki AB belgelerinde de atıflar bulunmakla birlikte özellikle 17 Aralık 2004 tarihinde yayımlanan AB zirve kararlarında; Demirkıran,Özlem; Çiçek, Eda; Eltetik, Havva;

Sarıkçıoğlu, Melike, “Türkiye-Avrupa Birliği İlişkilerinde Son Dönem”, Niğde Üniversitesi İİBF Dergisi, 2010, cilt:3, sayı:1, s.68-70 ve Müzakere Çerçeve Belgesi’nde “Türkiye için Müzakere Çerçeve Belgesi ve İlgili Diğer Belgeler”, Avrupa Birliği Bakanlığı, http://www.ab.gov.tr/files/AB_Iliskileri/AdaylikSureci/MuzakereCercevesi/Muzakere_Cercevesi_

2005.pdf, Kıbrıs ve Ege sorunlarının ele alınış şekli konuyu oldukça aydınlatıcı niteliktedir.

53 “Ateşin yandığı an”, Aljazeera, 17.12.2015, http://www.aljazeera.com.tr/haber/atesin-yandigi

54 “Mısır’da devrim ve karşı devrim: Başlangıç noktasına geri dönüş mü?”, Orsam, Orsam Bölgesel gelişmeler değerlendirmesi no:21, şubat2015, http://www.orsam.org.tr/files/Degerlendirmeler /21/21tr.pdf

(32)

Mart 2011 tarihinde Libya’da uçuşu yasak bölge oluşturulması önerisinde bulunan Arap Birliği’nin teklifini 18 Mart tarihinde kabul etmiştir. Hava harekatının NATO’ya devredilmesiyle muhalifler NATO güçlerinin desteğini de arkalarına alarak Muammer Kaddafi yönetimini devirmiştir. Kaçma girişimde bulunan Kaddafi’nin konvoyu NATO uçakları tarafından vurulmuş ve yaralı halde yakalanan Kaddafi linç edilerek öldürülmüştür.55

Arap Baharı Kuzey Afrika ülkelerini çok kısa bir sürede içine alarak Ortadoğu ülkelerine de yayılmıştır. Bu ülkelerden biriside Suriye’dir. Suriye’de olaylar diğer ülkelerde yaşananlara benzer şekilde 2011 yılının Mart ayında Deraa şehrinde yönetim karşıtı birkaç gencin duvarlara yazdığı yazılar üzerine olaylar daha da ateşlenmiştir. Tutuklanmalar ile protestolar ve gösteriler cereyan etmiş, gençlerden birkaçının polisler tarafından öldürülmesiyle de Suriye’de Arap Baharı başlamıştır.

Yaşanılan bu gelişmeler ile Suriye yönetimi bazı reformların yapılmasına karar vermiştir. Bu bağlamda zorunlu askeri hizmet yirmi bir ay yerine on sekiz aya düşürülmüş, Deraa valisinin görevine son verilmiş ve uzun süredir ülkede ki OHAL durumu kaldırılarak yeni bir anayasa yapılması planlanmıştır. Yapılan bu girişimler muhaliflerin tepkilerinin artmasını önleyememiş, Esad muhaliflere karşı şiddet uygulamaya başlamış, protestolar ve bunun beraberinde ölü sayıları gittikçe artış göstermiştir. Uluslararası platformda Esad’a karşı verilen tepkiler umursanmamış ve çok sayıda insan hayatını kaybetmiştir. Milyonlarca insan Suriye’den kaçarak mülteci akımı başlamıştır. Artık Suriye’deki kriz “iç savaş” haline gelmiştir.56

2011 yılından itibaren iç savaş daha da şiddetlenmiştir. Bu sırada yeni ABD (Obama doktrini) dış politikası çerçevesinde AB tarafından BM gündeminde yer alırken, Türkiye ve Arap Birliği ülkeleriyle de yakın temasa geçilmiştir. Muhalifler tarafından 16 Temmuz 2011 tarihinde İstanbul’da Ulusal Kurtuluş Konferansı düzenlenmiş, diğer muhalif gruplara Esad yönetimine karşı birlikte hareket etme çağrısında bulunulmuştur. 30 Temmuz 2011 tarihinde ise Suriye’nin Hama’ya karşı yaptığı saldırılar sonucunda yüzlerce kişi hayatını kaybetmiştir. Daha önce herhangi

55 Kılıçarslan, Mehmet Tolga, “Suriye Krizi Denkleminde Türkiye Rusya İlişkileri”,s.24-25. Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslar arası İlişkiler Ana Bilim Dalı, 2016

56 Kılıçarslan, a.g.e. s.26.

(33)

bir kınama mesajında bulunmayan Arap Birliği ilk defa Esad yönetimini kınadığını açıklamıştır. Suriye’nin Lazkiye ve Humus’a yaptığı saldırılar neticesinde ABD ile birlikte dört ülkeden de çekilmeleri konusunda tepki görmüşlerdir. 21 Ağustos 2011 tarihinde Esad televizyonlara askeri operasyonların sonra erdiğini ve 2012 yılının Şubat ayında çok partili seçimlere gidileceğini ifade etmiştir. Eylül ayında BM Genel Kurulu düzenlenmiş, Suriye krizi konusu Güvenlik Konseyine götürülmüş fakat Rusya ve Çin’in veto etmesiyle Suriye için yaptırım kararı alınamamıştır. Avrupa Birliği Esad’ın gücünü ve etkinliğini zayıflatmak için Suriye’ye karşı ekonomik yaptırım kararı almıştır.57

Rusya, Çin, İran ve Hizbullah’ın desteğini alan Esad 2011 yılında kırsal bölgelere saldırılarını arttırarak protestoların azalmasını sağlamıştır. Böylece protestolar sona ermiş ve muhalifler mücadelelerine devam ederek Suriye’nin genelinde birçok radikal grubun ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bunun sonucunda Suriye’de yaşanan olayların seyri değişmiştir.58 2012-2013 yıllarında muhalifler Halep’i ele geçirmiş ve Şam’a yaklaşmışlardır. Kuzey ve doğudaki otorite boşluğundan yararlanan PYD ülkenin kuzeyinde özerklik ilan ederek bölgeyi üç kantona ayırmıştır. Diğer bir taraftan Esad’ın yanında Hizbullah da savaşa katılmıştır. Esad yönetimi, Rusya ve İran’dan askeri ve ekonomik yardımlar alırken, muhalif gruplarda Katar ve Suudi Arabistan’dan silah yardımı almışlardır. Birleşmiş Milletler 2012 yılında hazırladığı raporlarında devam eden iç savaşın mezhepsel bir çatışma olduğunu açıklamış, Suriye yönetimi ve muhalifler ise bunun doğru olmadığını belirtmişlerdir.59

2014 yılında Suriye iç savaşında IŞİD güç kazanmış, Lübnan sınırında yaşanan çatışmalar Lübnan’ı tehdit etmiş ve yabancı savaşçılar kendilerini göstermişlerdir.

Yıl içerisinde muhalifler birbirleri arasında problemler yaşamışlar ve dışarıdan aldıkları desteği kaybetmişlerdir. Bu sırada IŞİD kuzey ve doğudaki bölgeleri ele geçirmiş ve Esad da başkentte kontrolü sağlamıştır. IŞİD muhaliflerden sonra hedefine Esad güçlerini ve YPG’yi alarak daha fazla kontrol alanı sağlamaya

57 Kılıçarslan, a.g.e. s.26.

58 Kılıçarslan, a.g.e. s.27.

59 Kılıçarslan, a.g.e. s.26-27.

(34)

çalışmıştır. YPG ile IŞİD arasında yaşanan en yoğun çatışma bölgesi Kobani olmuştur. Koalisyon güçleri tarafından IŞİD vurulmasına rağmen IŞİD Kobane’yi ele geçirmiştir. Esad ise sivil halka karşı varil bombaları kullanması ile gündeme gelmiş ve oldukça tepki çekmiştir.60

Uluslararası toplum Suriye krizini bitirmek için Suriye yönetimi ve muhalifler arasında görüşmeler gerçekleştirmiştir. Bunların en dikkat çekici olanı ise Cenevre Görüşmeleri olmuştur. 2013 yılındaki ilk görüşmelerde Esad sonrası sürecin nasıl işleyeceği ve şekilleneceği üzerinde durulmuş fakat Suriye Ulusal Konseyi’nin yapılan toplantılara çağrılmaması sebebiyle başarılı olamamıştır. İkinci Cenevre görüşmeleri ise Suriye’de ki muhalefetin düzensizliği ve konferansa katılacak büyük devletlerin çözüm konusunda ortak bir karara varamamaları nedeniyle ertelenmiş ve 22 Ocak 2014 tarihinde yapılmıştır. Konferanstan önce yaşanan kriz durumu yaşanan iç savaşın sonlanamayacağını gösterir nitelikteydi. BM Genel Sekreteri Ban Ki Mun’un diğer katılımcıların fikrini almadan İran’ı konferansa davet etmesi bunun üzerine Suriye Ulusal Koalisyonu’nun buna itiraz ederek toplantıya katılmayacağını dile getirmesi ve İran’a yapılan davetin iptali, PYD’in konferansa dahil edilmemesi gibi örnekler verilebilir.61

İkinci Cenevre görüşmelerinde Rejim ve Muhaliflerin bir araya gelerek Suriye’de ki bazı bölgelere insani yardım sağlamaları olumlu bir gelişme olsa da BM yetkililerinin Humus’ta saldırıya uğramaları görüşmelerin seyrini değiştirmiş, taraflar görüşmeden eli boş ayrılmışlardır. Türkiye Şubat 2015’de istihbarat raporları sonucuna dayanarak IŞİD tehdidi nedeniyle Süleyman Şah Türbesini daha güvenli bir yere taşımak amacıyla operasyon gerçekleştirmiştir. Buna ilaveten ABD ve Suriye’li muhaliflerin eğitimi için ‘Eğit-Donat Projesi’ başlatılmış, fakat eğitilecek olan Suriye’li muhaliflerin istenilen düzeye gelmeleri uzun bir süreç alacağından ve birçoğunun tek kurşun atmadan teslim olmalarından dolayı olumlu bir şekilde neticelendirilememiştir.62 ABD’nin Esad dönemi sonrası ile ilgili bir tahminde bulunamaması ve Rusya’yı buna inandıramaması gerekçesiyle Suriye politikasında

60 Kılıçarslan, a.g.e. s.27.

61 Kılıçarslan, a.g.e. s.28.

62 Kılıçarslan, a.g.e. s.29-30.

(35)

yenilik yaparak, var olan Esad yönetimiyle yola devam etme kararı almıştır. Diğer bir taraftan, Rusya Suriye’nin talebi doğrultusunda ‘Terörle mücadele’ kapsamında 30 Eylül 2015 tarihinde gerçekleştirdiği hava operasyonları ile Suriye’de savaşa katılmış ve dengeleri Suriye yönetimi lehine çevirmiştir. Ayrıca bu olayla birlikte Rusya Avrupa’ya Suriye’nin kendisi için ne kadar önemli olduğunu ve yapmış olduğu hava operasyonlarıyla maksadının yalnızca IŞİD ile mücadele de bulunmak olmadığını göstermiştir.63

2015’in Ekim ayından itibaren ABD ve Rusya’nın öncülüğünde BM, AB ve Arap Birliği temsilcilerinin katıldığı çözüm toplantılarından biri de Viyana’da düzenlenmiştir. 14 Kasım 2015’ten itibaren çözümü değiştirmek için birçok adım atılsa da olumlu bir sonuç alınamamıştır. 2015 yılının sonunda Rusya ve İran Suriye’ye olan desteğini artırmış, Batı’nın muhaliflere desteği azalmıştır. Rusya Suriye’de ki IŞİD terör örgütünün topraklarında tehdit oluşturma ihtimali ve İran’ın bölgedeki etkisinin artması korkularıyla Suriye yönetimine destek vermektedir. Eylül 2008’de Suriye’nin Tartus limanına kalıcı Rus üssü kurulmuş, Lazkiye yakınlarında ise bir hava üssü inşa edilmiştir. Rusya, IŞİD ve Nusra cephesi ile yapılan çatışmalarda kısmen başarılı olmuş fakat Suriye yönetimine tam anlamıyla bir zafer sağlayamamıştır. Esad karşıtı bölgesel güçlerin savaşta güçlü bir yer almasıyla da 15 Mart 2016’dan itibaren askerlerinin çoğunu Suriye’den çekmiştir.64

Riyad’da yapılan barış görüşmelerinin devamı çerçevesinde katılımın fazla olduğu bir konferans düzenlenmiş ve sonucunda Cenevre-3 görüşmelerinin başlaması için muhalifler belli başlı şartlar sunmuştur. Bunlar, ülke genelinde ateşkesin ilan edilmesi, Rusya’nın saldırılarını bitirmesi ve bölgeye insani yardımların ulaştırılmasını içermekteydi. Öte yandan PYD’nin Cenevre görüşmelerine katılıp katılmayacağı konusu da tartışmalara açık bir konu olmuştur.

Türkiye toplantılara PYD’nin katılmasını istemediğini söylerken Rusya ise bunun tam tersini savunarak toplantının PYD’siz yapılamayacağını savunmuştur. Sonuç olarak PYD görüşmelere çağrılmamış ve BM Suriye özel temsilcisi Mistura ve muhalifler arasındaki ön görüşmeler 2 Şubat 2016 tarihinde Cenevre’de yapılmıştır.

63 Kılıçarslan, a.g.e. s.30.

64 Kılıçarslan, a.g.e. s.30-31.

Referanslar

Benzer Belgeler

Co(II)-Bis (1R)-endo-(+)-Fensil –(4-metoksifenil) ditiyofosfanat (4a) Bileşiğin muhtemel açık formülü aşağıdaki gibidir ve yapısı element analizi, IR,

Şehrimizin kültür kesafetini arttıran, sanat seviyesini yükselten iki artist kazandık: Kenter kardeşler.... Geçen yıl, Devlet Tiyatrosunun İstanbul’da verdiği

27 Mayıs ve 12 Mart Darbelerinden farklı olarak daha köktenci doğrultuda gerçekleşen 12 Eylül darbesinin diğer tebliğlerine göre, Süleyman Demirel Hükümeti

Sonuç olarak Keban Baraj Gölü’nde yaşayan Capoeta trutta (Heckel, 1843)’nın mayıs- haziran aylarında yumurta ve sperm bıraktığı, kan glikoz düzeyinin üreme

Diğer deyişle, 15 Temmuz darbesi sonrasında demokrasi ve sivil toplum tezahürü için meydanları dolduran büyük halk kitleleri, Türk siyasal tarihinin

Yapısal kırılmalı birim kök testi sonuçlarına göre 15 Temmuz 2016 tarihinde BIST 100 endeksinde herhangi bir anlamlı kırılma tespit edilemediğinden 15 Temmuz darbe

Bu çalışmada 15 Temmuz akşamı ülke gündemine damgasını vuran darbe girişimiyle ve sonrasında tutulan 27 günlük demokrasi nöbetiyle ilgili çıkan

Çünkü soykütük, dayatılan kimliklerin reddedilmesinde yöntemsel bir araçtır (Foucault, 2014a: 23). Foucault, modern öncesi dönemde iktidarı “hukuksal-söylemsel