• Sonuç bulunamadı

göstermiştir.236 Aynı şekilde Azerbaycan bölgede istikrar sağlayacak her türlü gelişmeye olumlu bakmakta ve bu kapsamda Hazar’ın silahsızlandırılmasını da desteklemektedir.237

Hazar’da sınır gölü statüsünü de kabul etmeyen Rusya, daha çok Hazar’ı kapalı su rezervi olarak adlandırmakta ve condominium (ortak yönetim) önermektedir. 1921 ve 1940240 tarihli anlaşmalara, 1991 Alma-Ata Deklarasyonu’na da dikkat çekerek bu anlaşmaların geçerliliğini öne süren Rusya, belirtilen 10 millik alan istisna olmak üzere, bunun dışındaki kısımda ortak yönetim olması ve Hazar’a kıyıdaş devletlerin buralardan eşit olarak yararlanması gerektiğini241 zaman zaman dile getirmiştir. Sektörel bölünmeyi kabul etmeyen Rusya, eğer böyle bir bölünme olacaksa bile bunun Hazar’ın oldukça sınırlı bir kısmında uygulanmasını, kalan alanlarda kıyıdaş devletlerin condominium esasına dayalı bir yönetim benimsemesini, ortak alandaki doğal kaynakların da birlikte işletilerek elde edilen gelirin eşit paylaşılmasını önermiştir. Rusya kıyıdaş devletlerin çokuluslu şirketlerle yaptığı anlaşmaları kınamış ve Hazar’daki bütün faaliyetlerin kıyı devletlerinin ortak kararı ile verilebileceğini belirtmiştir. Ekim 1994’te BM’de yayımladığı notada Hazar’ı kapalı su rezervi-açık denizlere çıkışı olmayan bir su kütlesi olarak adlandırdığını, deniz hukukunun uygulanamayacağını, Hazar’ın hukuki rejimin 1921 ve 1940 anlaşmaları ile belirlendiğini ve oluşturulan bu rejimin yeni oluşan devletlerle değişen şartlar dikkate alınarak güncellenebileceğini, ayrıca bu alanda kıyıdaş ülkelerin tek taraflı işlemlerinin kabul edilemez olduğunu, tek taraflı eylemlerin sonuçlarını gidermek için gerekli her türlü önlemi almaya hakkı olduğunu ve bunun

240 Rusya’nın tezinin, “Anlaşmanın 16. maddesine göre söz konusu anlaşma 3 yıllıktır ancak 3 yılın sonunda feshedilmezse süresiz olarak uzayacaktır. Feshedilmeyen bu anlaşma, daha sonra 1991 Alma-Ata Beyannamesi ile BDT devletlerinin SSCB tarafından akdedilen anlaşma ve sözleşmelerden doğan uluslararası yükümlülükleri üstlenmesini taahhüt etmesi ile geçerlidir.” açıklamalarına dayandığı iddia edilmiştir. TERZİOĞLU, s. 36.

241 Fakat eşit olarak yararlanma konusunda tam bir birlik bulunmamaktadır. Bununla paylaşımın tamamen eşit bir şekilde yapılabileceği görüşlerinin yanında, bazı yazarlara göre ortak egemenlik sahasında kalan kaynakların kıyıdaş ülkelerin yüz ölçümleri ve nüfusları oranında paylaşılması esasının ifade edildiği, zira en fazla zenginliğin yüzölçümleri ve nüfusları en az olan ülkelerin bölgelerinde olduğu, en fazla nüfus ve yüz ölçüme sahip olan Rusya’nın nispeten daha az zenginliğe sahip olduğu, bu sebeple de Rusya’nın bu tezi ileri sürdüğü belirtilmiştir. İŞCAN, s. 78.

sorumlusunun Hazar’da tek taraflı eylemlere kalkışan devletler olacağını açıklamıştır.242 Ancak diğer taraftan da Rus petrol şirketi Lukoil, ilgili konsorsiyumdan pay alıp Azerbaycan’ın tek taraflı olduğu iddia edilen işleminin içinde yer almıştır.

Başından beri sektörel bölünmeyi istemese de son yıllarda Rusya’nın bu fikrinin erozyona uğradığı ve Hazar’da herhangi bir bölünmenin durdurulamayacağını anladığı gözlemlenmektedir. Özellikle batılı şirketlerin bölgede etkin hale gelmesiyle birlikte, Rusya yapıcı diyalog aşamasına girilmesi için girişimde bulunması ve bölgedeki konumunu güçlendirmesi gerektiğini anlamıştır. Nitekim deniz tabanının bölünmesine ilişkin yapılan anlaşmalar da buna işaret etmektedir. Bunun sonucunda Rusya’nın pozisyonu 1996’dan sonra değişmeye başlamıştır. Rusya bu dönemde Dışişleri Bakanları seviyesinde gerçekleştirilen toplantıda, her devletin 45 millik243 münhasır haklarının olduğu bir alanın bulunmasını ve bunun dışında kalan kısmın ortak yönetim esasına göre kullanılmasını, kaynakların eşit olarak paylaşılmasını, zenginliklerin beş devlet tarafından kurulacak ortak bir şirketle işletilmesini önermiştir. Ancak petrol yatakları 45 milin dışında kaldığı için bu teklif Azerbaycan tarafınca rağbet görmemiştir.244 Bununla birlikte Rusya’nın, Hazar’ın bölünmesini kabul edebileceği yönünde bir adım attığı söylenebilecektir.

Rusya, 1998’de Kazakistan’la yaptığı anlaşma ile Hazar’da deniz tabanını eşit uzaklık ilkesine göre tamamen bölmüş ve üstündeki su kütlesini ortak kullanım esasına göre düzenlemiştir. Fakat diğer kıyıdaş devletlerin Hazar’da sahip olacakları ulusal

242 ABDULLAYEV, 1999, s. 272; KARAGİANNİS, Emmanuel: Energy and Security in the Caucasus, Published by RoutledgeCurzon, New York, 2002, s. 119; DİBA, s. 90; Bkz. “Letter Dated 5 October 1994 from the Permanent Representative of the Russian Federation to the United Nations Addressed to the Secretary-General”, 5 October 1994, s. 2-3. UN Doc. A/49/475.

243 Daha önceki görüşmelerde farklı zamanlarda olmak üzere Rusya 10, 12 ve 20 millik alanlar da önermiştir.

244 CROİSSANT/CROİSSANT, s. 34-35.

sektörlere ilişkin bir açıklama yapılmamıştır. Buna ek olarak taraflar, Hazar’ın Rusya-Kazakistan kısmını silahsızlandırmayı ve çevre ulaşım gibi konularda iş birliği yapmayı taahhüt etmişler, deniz tabanı ve toprak altı madenlerinin araştırılması, işletilmesi, çevre ve seyrüsefere ilişkin konularının tarafların saptayacağı ortak bir rejime göre belirlenmesini kararlaştırmışlardır.245 Rusya 2001 yılında Azerbaycan ile ve 2003’te Azerbaycan ve Kazakistan ile deniz yatağının orta hat ilkesine göre taksiminde anlaşmış, ilgili anlaşmalarla Hazar’ın kuzeyinde belli bir rejim oluşmaya başlamıştır.246 Dolayısıyla Rusya’nın deniz tabanını bölerek su kütlesini ve yüzeyini de ortak kullanıma tabi tutma anlayışı ile uzun yıllardır savunduğu condominium ilkesinden vazgeçerek sınırlı da olsa bir bölünmeyi kabul ettiği bir sınır gölü görüşüne yaklaştığı görülmüştür. Buna rağmen Rusya, Hazar’ın tam olarak paylaşılmasına veya Hazar’a deniz hukukunun uygulanmasına halen karşı çıkmaktadır. Rusya Hazar’ın tüm olarak milli sektörlere bölünmesi durumunda kendi payına düşecek alanda enerji kaynaklarının az olması sebebiyle, siyasi ve ekonomik saiklerle hareket etmekte, ortak yönetilecek bu bölgelerden yararlanma yolunu bir şekilde kapatmayarak daha çok gelir elde etmeyi hedeflemektedir.247 Rusya’nın deniz yüzeyinin bölünmesini istememe sebepleri arasında Hazar’ın kuzey kısmının diğer bölgelere göre avlanmaya yeterince elverişli olmaması ve Kazakistan ve Türkmenistan’a petrol ve doğal gaz boru hattı inşa etme şansı vererek hidrokarbon kaynaklarını Avrupa pazarına aktarmada sahip olduğu tekeli kaybetmek istememesi yer almaktadır. Aynı şekilde Rusya batılı şirketlerin, ABD ve NATO’nun son dönemde bölgeye ilgisinin artması karşısında, bölgedeki tek taraflı eylemlere engel olmak

245 ÇOLAKOĞLU, s. 110.

246 TERZİOĞLU, s. 37; Bkz. “Hazar Denizi’nin Hukuki Statüsünün Düzenlenmesi Sorunları Açısından Rusya’nın Durumu”, Rusya Federasyonu Türkiye Büyükelçiliği, <http://www.turkey.mid.ru/sng_

05_t.html> (Erişim Tarihi: 2.4.2018).

247 ABDULLAYEV, 1999, s. 274; ÇOLAKOĞLU, s. 110.

için Hazar’ı kontrol altında tutabilmek istemektedir.248 İlk baslarda Rusya ve İran, kıyılarında nispeten daha az rezerv olmasından dolayı Hazar’ın “ortak kullanımını”

ısrarla savunmaktayken, teknolojinin gelişmesiyle birlikte Rusya’nın kendi ulusal sektörü içerisinde zengin doğal kaynaklar keşfetmesi, ilgili devletleri Hazar’ın ulusal sektörlere bölünebileceği tezine yaklaştırmıştır. Bu durum ise Azerbaycan’ın tezini güçlendirmek adına faydalı olmuştur.

Rusya tarafından ortaya atılan bir diğer görüş ise Hazar’ın korunması gereken eşsiz ve hassas bir flora ve faunaya sahip olduğu, tam bölünme (deniz tabanı ve su kütlesinin) sonucunda artacak tek taraflı eylemlerin bu doğal çevreye ve Hazar’ın ekolojisine zarar vereceğidir. Buna ek olarak Rusya, Hazar’da çevre kirliliğinden zarar görecek olan önemli bir balıkçılık sanayisinin olduğunu, ortak yönetimin ise Sovyetler Birliği ve İran arasında yapılan anlaşmalarda olduğu gibi denizin doğal kaynaklarını ve balıkçılık haklarını daha iyi koruyacağını, doğal kaynakların sömürülmesini ve tek taraflı eylemleri engelleyeceğini iddia etmiştir.249 Fakat Hazar’ın Sovyetler Birliği döneminde ciddi çevre problemlerine sahip olduğu dolayısıyla bu iddiasının gerçeği yansıtmadığı düşünülmektedir.250

Son olarak 2000 yılından itibaren Rusya’nın Hazar’la ilgili konularda daha etkili olmaya başladığını söylemek yanlış olmayacaktır. Vladimir Putin, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra uzun yıllar Gasprom’un başında olan V. Kaluzhny’i Hazar’ın statüsü ile ilgili düzenlemeler konusunda özel temsilcisi olarak atamıştır. 2000 yılında İran, Azerbaycan ve Türkmenistan ile görüşmelere başlayan Kaluzhny’in, güçlü pragmatik içeriklerle donatılmış olan Rusya’nın Hazar önerisinde ortaya koyduğu görüşler,

“Seyrüsefer, ekoloji, biyolojik kaynakların kullanımı, kıyı hattı koordinatlarının

248 ABİLOV, s. 63.

249 ÇOLAKOĞLU, s. 111; DİBA, s. 89.

250 CROİSSANT/CROİSSANT, s. 38.

belirlenmesi gibi konular tek tek ve adım adım ele alınmalı; petrol kaynaklarının geliştirilmesi konusunda 50/50 ilkesi uygulanmalı ve önceden geliştirme-üretme çalışmalarında bulunmuş kıyıdaş devletlere tazminat ödenmeli; deniz tabanı ulusal bölgelere bölünmeli deniz yüzeyi ortak kullanıma açık olmalı; Hazar’ın hukuki statüsüne ilişkin konularla ilgili tek bir platform oluşturulmalı; herhangi bir devlet statü meselesiyle ilgili görüşmeleri engelleyecek olursa diğer devletler vakit kaybetmemeli.”

şeklinde sıralanabilir.251 Söz konusu görüşler yukarıda anlatılanları desteklemiş ve kıyıdaş devletler arasında farklı tepkilere yol açmıştır. Aynı şekilde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 2007’de Tahran’da başkanlar zirvesinde yaptığı konuşmada deniz yüzeyinin bölünmesine karşı olduğunu zira Hazar’da bölünmeden ziyade bir birlik istediklerini, deniz yatağının ve maden kaynaklarının paylaşılması anlaşması için Hazar’ın hukuki statüsünü belirleyecek anlaşmayı beklemeye gerek bulunmadığını, kuzeyde yapılan anlaşmalara da atıfta bulunarak deniz yatağının güneyde de bölünebileceğini ifade etmiş252 ve Hazar konusunda Rusya’nın yaklaşımını tekrardan ortaya koymuştur.