• Sonuç bulunamadı

İKİNCİ BÖLÜM

HAZAR’IN HUKUKİ STATÜSÜNE İLİŞKİN KIYIDAŞ DEVLETLERİN YAKLAŞIMLARI

I. HAZAR’A KIYISI OLAN DEVLETLERİN TEZLERİ

Hazar’da bağımsız her devletin kendi bölgesinde tam egemenlik hakkını kullanmasını istemektedir.

Azerbaycan condominium iddiasını kabul etmemektedir. Bunun sanıldığı gibi yaygın bir uygulama olmadığını ve geçmişte Hazar’la ilgili uygulamaların da aslında sektörel bölünmeye işaret ettiğini ifade etmektedir. Bu bakımdan yukarıda ayrıntılı olarak ifade edildiği üzere, 1950’lerde ve 1970’lerde Sovyet yetkililerin, Hazar’ı kıyıdaş Sovyet Cumhuriyetler arasında böldüğü ve bunun da petrol, doğal gaz, balıkçılık, ulaşım alanları dâhil birçok alanda, Hazar’da faaliyette bulunan pek çok bakanlığın faaliyetlerinde görüldüğü öne sürülmüştür. Aynı şekilde İran ve Sovyet Cumhuriyetleri’nin herhangi bir protestoda ve itirazda bulunmadığı, söz konusu bölünmede adaların da dikkate alındığı, eşit uzaklık ilkesine göre yapılan bu iktisadi bölünmeye göre devletlerin kendi alanlarında kaynak arama, çıkarma faaliyetlerini tek taraflı olarak yürüttükleri ifade edilmiştir.224 Ancak İran, SSCB’nin 1970’lerde kendi içinde yaptığı ilgili bölünmeyi hukuki dayanağı olmadığı gerekçesi ile reddetmektedir.225 Buna karşın Azerbaycan 1871’den beri kullandığı ve dünyadaki en eski petrol sahaları arasında sayılan yataklardaki faaliyetlerine ilişkin İran’dan bir itiraz gelmediğini savunmuştur.226 Ayrıca 1964 yılında Sovyetler Birliği ve İran arasında imzalanan Hava Anlaşması’nda, Hazar hava sahasına ilişkin herhangi bir atıf-düzenleme yapılmasa da anlaşmada iki ülkenin karasularının uç noktalarından (Astara-Azerbaycan/Hasankuli (Esenguly)-Türkmenistan) düz bir çizgi çizilerek hazar için FIR (uçuş bilgi bölgesi) hattı belirlenmiştir. Hazar’ın paylaşımı anlamına gelmese de söz konusu hat, iki devletin Hazar konusundaki sınır anlayışının ortaya konulmasına dolaylı bir kanıt olarak değerlendirilmiş ve bunun uygulamada

224 ÇOLAKOĞLU, s. 115; ABDULLAYEV, 1999, s. 275-276.

225 YAĞDIRAN, s. 59.

226 DİBA, B. Aghai: The Law & Politics of the Caspian Sea in the Twenty-First Century: The Positions and Views of Russia, Kazakhstan, Azerbaijan, Turkmenistan, with Special Reference to Iran, Ibex Publishers, United States of America, 2003, s. 39.

kullanılabileceği iddia edilmiştir.227 Ayrıca Azerbaycan, Rusya’nın dayandığı 1921 ve 1940 tarihli anlaşmaların sadece seyrüsefer ve balıkçılık konularını düzenlediğini, Hazar’ın hukuki statüsünü tanımlamadığı ve doğal kaynakların çıkartılması konusunda düzenlemeler içermediğini her fırsatta dile getirmiş ve sektörel bölünme konusunda duruşunu temellendirmeye çalışmıştır.228 Aynı şekilde Azerbaycanlı yazarlar var olan koşullarda meydana gelen köklü değişiklikleri ifade eden “rebus sic stantibus229” ve halef devletlere kendi kaderini tayin edebilme yolunu açan “temiz sayfa (clean slate)”

prensibi çerçevesinde, söz konusu anlaşmaların artık geçerli olmayacağını,230 Hazar’ın kıyıdaş devletler arasında uluslararası hukukun kurallarına göre bölünmesi gerektiğini ifade etmişlerdir.

227 ÇOLAKOĞLU, s. 115.

228 ABİLOV, s. 56.

229 Uygulanan uluslararası hukukta kabul edilen bir ilke olan rebus sic stantibus, bir anlaşmanın yapılışı sırasında var olan ve anlaşmanın yapılmasını etkileyen koşullarda ortaya çıkan değişmelerin, bu anlaşmaya son verme ya da uygulamasını durdurma nedeni olacağının kabul edilmesidir. Ancak koşullarda ortaya çıkan değişikliğin köklü bir değişiklik olması, önceki koşulların tarafların bu anlaşmayı yapmalarında ana gerekçe olması ve bu değişikliğin tarafların yükümlülüklerini önemli ölçüde etkilemesi gerekmektedir. Bu ilke ile ilgili en önemli sorun, ilkede öngörülen koşullar yerine geldiği zaman bu durumdan zarar gören tarafın tek taraflı olarak antlaşmanın uygulamasını durdurma ya da son verme hakkını doğrudan kullanıp kullanamayacağıdır. Egemen olan görüş ise, bu ilkenin uygulanması kanısında olan tarafın, öteki taraf ile yeni bir antlaşma oluşturmak ya da uyuşmazlığı barışçı yollarla çözmeye çalışmak zorunda olduğu, dolayısıyla bir tarafın bu ilkeye dayanarak tek taraflı olarak bir antlaşmaya son veremeyeceğidir. Örneğin Türkiye 1923 Lozan Boğazları Sözleşmesi’nin, 1926 Montreux Boğazlar Sözleşmesi ile değiştirilmesi için anlaşma yolunu seçmiştir. Kavramın ayrıntılı açıklaması için bkz. PAZARCI, 2017, s. 92-93; Aynı şekilde 1969 Viyana Anlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’nin 62. maddesi, sınır anlaşmalarına son vermek için bu ilkenin kullanılamayacağını ve koşulların değişmesine kendi yükümlülüklerini yerine getirmemek suretiyle neden olan tarafın bu ilkeyi ileri süremeyeceğini belirtmektedir.

230 DİBA, s. 39; İran’ın, Azerbaycan’ın bu iddiasına cevabı ise 1969 Viyana Anlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’nin ilgili hükümleri (md. 62) gereğince rebus sic stantibus ve clean slate ilkelerinin sınır tesis eden anlaşmalara son vermek için uygulanamayacağı şeklinde olmuştur. DİBA, s. 40.

Azerbaycan’ın sınır gölü tezinden sonra bir diğer teklifi, her ülkeye ait karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgenin olmasını sağlayacak deniz statüsünün ve dolayısıyla 1982 BMDHS’nin uygulanmasıdır. Bu sayede yine her ülke kendi payına düşecek şekilde Hazar’daki zenginliklerden faydalanabilecektir. Ayrıca Hazar’ın hukuki statüsü kesin olarak belirlenene kadar Azerbaycan Hazar’a kıyıdaş her devletin kendi bölgesinde kalacak petrol ve doğal gaz gibi kaynakları işletilebilmesini ileri sürmektedir.231 Bunun sonucu olarak da kendi sektörü kabul ettiği sınırlar dâhilinde ilgili görüşünü destekler nitelikte, mevcut enerji potansiyelini uluslararası piyasalara açarak önemli bir gelir elde etmek ve elde edeceği gelirle ülkesinin sosyo-ekonomik durumunu geliştirmek için batılı firmalarla çok sayıda anlaşma imzalamıştır. Ayrıca Asrın Anlaşması kapsamında SOCAR’ın, Lukoil'e Azerbaycan'ın kendi hissesinden % 10 pay vermesi ile Rus petrol şirketi Lukoil ilgili konsorsiyuma dâhil olmuştur.232 Bu açıdan bakıldığında Rusya’nın bir yandan sektörel bölünmeye karşı çıkarken diğer taraftan sektörel bölünmeyi temel alan bir anlaşmaya devlet şirketi Lukoil ile taraf olması, kendisini tutarsız bir duruma düşürmüştür. Böylece Azerbaycan yaptığı anlaşmalarda Rus ve Batılı şirketlere yer vererek anlaşmaları çeşitlendirmekte, statü noktasında güç kazanmaya ve görüşünü meşrulaştırmaya çalışmaktadır.233

Azerbaycan Hazar’da tam bir bölünmeyi desteklediği için, sonraki bölümlerde anlatılacak olan deniz tabanının bölünmesine ilişkin anlaşmaları olumlu bir gelişme olarak değerlendirse de bu paylaşımın yeterli olmadığını, ek olarak tüm su kütlesinin

231 ABDULLAYEV, 1999, s. 276-277.

232 İlk başta SOCAR’ın payı % 30 olarak kararlaştırılmışken, anlaşma imzalanmadan önce % 10’unu Rus Lukoil, anlaşma imzalandıktan sonra Nisan 1995’te % 5’ini Exxon şirketine, % 5’ini aynı tarihte TPAO’ya devretmiştir. Bunun sonucunda SOCAR Asrın Anlaşması’nda % 10’lıuk bir payla devam etmiştir. ARAS, 2006, s. 44.

233 BAYRAKTAR, Gökhan: “Hazar’daki Jeopolitik Mücadelenin Türkiye’nin Enerji Güvenliğine Etkileri”, Stratejik Araştırmalar Dergisi-Stratejik Öngörü, Sayı 11, 2007, s. 87.

ulusal sektörlere bölünmesi gerektiğini tekrarlamıştır.234 Nitekim daha sonraki bölümlerde ayrıntılı olarak anlatılacak anlaşmalarla, Hazar’ın kuzeyinde deniz tabanının üç devlet arasında bölünmesi, diğer ülkelerin Azerbaycan’ın tezine yaklaştığını göstermiştir. Bununla birlikte Türkmenistan ve Azerbaycan arasında ulusal sektörlere ilişkin, orta hat ilkesine göre yapılması beklenen bölünmemin de ne şekilde yapılacağı ve koordinatlarının nasıl belirleneceği konusunda anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştır.

Türkmenistan, orta hattı belirlerken Hazar’ı matematiksel olarak ele almakta, kıyı şeritleri ve adaları hesaba katmamakta; Azerbaycan, coğrafi olarak denizin ortasına doğru sokulan Apşeron Yarımadası’nın ve adaların da dikkate alınmasını istemektedir. Yöntem sorunu aslında paylaşım isteyen bu iki ülkeyi karşı karşıya getirmiş ve iki ülkenin arasında kalan Kepez/Serdar ve Azeri/Çırağ gibi zengin yataklar tartışmalı hale gelmiştir.235 Azerbaycan tam bir bölünme istemesinin bir diğer sebebi zengin doğal kaynaklarının kıyıdan en az 100 mil açıkta olmasıdır. Ayrıca Azerbaycan, 1995 Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası’nın 11. maddesinin 2. fıkrasında “Azerbaycan Cumhuriyeti’nin içsuları, Hazar Denizi’nin (Gölü’nün) Azerbaycan Cumhuriyeti’ne ait olan bölümü, Azerbaycan Cumhuriyeti üzerindeki hava sahası Azerbaycan Cumhuriyeti’nin ülkesinin ayrılmaz parçasıdır.” ifadeleriyle belirttiği üzere, kendi iddialarını anayasa güvencesi altına alarak Azerbaycan’a ait ulusal sektörü Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü içerisinde

234 ÇOLAKOĞLU, s. 109.

235 OĞAN, Sinan: “Yeni Global Oyun ve Hazar’ın Statüsü, Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analiz Merkezi-TÜRKSAM, 2005, <http://www.turksam.org/tr/makale-detay/601-yeni-global-oyun-ve-hazar-in-statusu> (Erişim Tarihi: 6.5.2018). Tartışmalı yataklar ilerleyen bölümlerde daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır.

göstermiştir.236 Aynı şekilde Azerbaycan bölgede istikrar sağlayacak her türlü gelişmeye olumlu bakmakta ve bu kapsamda Hazar’ın silahsızlandırılmasını da desteklemektedir.237