• Sonuç bulunamadı

A. Hazar’ın “Kapalı Deniz” Olduğu Görüşü

1. Karasuları ve Bitişik Bölge

Karasuları, bir kıyı devletinin kara ülkesini çevreleyen ve uluslararası hukuka uygun olarak açıklara doğru belirli bir genişliğe kadar uzanan kıyı devletine ait deniz kuşağına verilen addır. Kıyıların herhangi bir özellik göstermediği durumda, olağan esas çizgiyi oluşturan en düşük su düzeyindeki kıyı çizgisinden, kıyıların içsular alanına yer vermesi durumunda ise içsuların dış sınırını oluşturan düz esas çizgilerden başlamaktadır.94 Karasuları ve içsular kıyı devletinin deniz ülkesini oluşturan ve devletin egemenliğine tabii olan deniz alanlarıdır.95 Bu egemenlik 1982 BMDHS m.2/2’de belirtildiği gibi karasularının deniz yatağını ve toprak altını olduğu kadar bu alanın üstündeki hava sahasını da kapsamaktadır. Ancak sonraki fıkrada bu egemenliğin kıyı devletine “mutlak” anlamda egemenlik yetkisi tanımadığı, Sözleşme’ye ve devletler hukukunun diğer kurallarına uygun olarak kullanılacağı ifade edilmektedir. Uygulamada uluslararası hukuk kıyı devletinin karasuları üzerindeki ülkesel egemenliğine; yabancı devlet gemilerinin bazı koşullarla karasularından geçiş hakkı-zararsız geçiş hakkı tanınması ve kıyı devletinin bu tür geçişleri ilgilendiren yargı yetkileri konusunda kısıtlama getirmiştir.96 Zira uluslararası hukukun bu konuda getirdiği sınırlamalar uluslararası deniz ulaşımı yararına olup tüm devletlerin deniz ulaşımının serbest ve kesintisiz olmasındaki ortak çıkarlarından kaynaklanmaktadır.97

94 PAZARCI, 2006, s. 258.

95 KURAN, s. 73.

96 PAZARCI, 2006, s. 261.

97 KURAN, s. 78.

Karasularının kabul edilen ve tespit edilmesi gereken iç sınır, dış sınır ve yan sınır olmak üzere üç sınırı bulunmaktadır. Karasularının iç sınırı, karasularının kıyının neresinden başlayacağını gösterirken karasularının dış sınırı karasularının nerede bittiğini ve açık denizalanı veya bitişik bölgenin başlangıç noktasını oluşturur. Karasularının yan sınırı ise, yan yana komşu olan kıyıdaş iki devletin deniz ülkesi üzerinde sınırlarını tespit etmelerini sağlamaktadır.98

BMDHS karasularının genişliğini düzenleyen 3. maddesi ile “her devletin karasularının genişliğini sözleşmeye uygun olacak şekilde belirlenen esas hattan itibaren 12 deniz milini aşmayan bir sınıra kadar tespit etme hakkının olduğu” belirlenmiştir.

Karasularının iç sınırının belirlenmesinde iki yöntem kullanılmakta olup ilki normal esas hattır. Buna göre kıyı doğrultusundaki en düşük cezir hattı yani suların en çok çekildiği hattır.99 Bir diğeri ise kıyının fazla girintili çıkıntılı olması, kıyının yakınında adalar, kayalıklar veya sığlıklar bulunması durumunda ise iç sınır kıyının uygun noktalarını birleştiren düz esas hatlar çizilerek tespit edilecektir. Düz esas hat yönteminin uygulanacağı durumlar; körfezler, sular çekildiği zaman ortaya çıkan yükseltiler, limanlar, mercan adaları ya da serpilmiş kayalıklara sahip adalar, çok girintili çıkıntılı kıyılar, akarsu ağızları, kıyıya çok yakın takımadalar, doğal özellikler dolayısıyla kıyı çizgisinin çok değişken olduğu yerler olarak sayılabilecektir.100 Ayrıca karasularının asgari genişliği konusunda kesin bir kural olmamasına rağmen azami sınır ise uluslararası deniz hukukunun teamül kuralı haline gelmiş bulunan 12 mildir.101 Bu bakımdan hiçbir

98 KURAN, s. 78.

99 BMDHS, md. 5.

100 KURAN, s. 79; BMDHS, md. 6 ve md. 13.

101 KURAN, s. 98; BMDHS, md. 3; Ayrıca 3 milden 200 mile kadar karasuları genişliği uygulaması yapan bazı devlet uygulamaları da göze çarpmaktadır. Bkz.“Table of Claims to Maritime Jurisdiction-(2011)”, United Nations Office for Ocean Affairs and the Law of the Sea,

<http://www.un.org/depts/los/LEGISLATIONANDTREATIES/PDFFILES/table_summary_of_

claims.pdf> (Erişim Tarihi: 6.3.2018); Söz konusu tablo incelendiğinde Hazar’a kıyıdaş devletlerden

devlet diğerine karşı karasularının genişliğinin 12 milden fazla odluğunu bağlayıcı olacak şekilde ileri süremez, zira 12 milden fazla genişlik daha önceden uluslararası uygulamada da kabul edilmediği için 1982 BMDHS’nin 3. maddesi, beyan edici bir nitelik taşımakta ve azami sınır olarak ifade edilmektedir.102

BMDHS madde 4’te ise karasularının dış sınırı için, her noktası esas hattın en yakın noktasına karasularının genişliği kadar bir uzaklıkta olan alan olarak bahsedilmiştir.

Ancak kıyı devletine 12 mile kadar karasularına sahip olma hakkı ilke olarak tanınmış, dolayısıyla coğrafi ve hukuki nedenlere bağlı olarak birtakım kısıtlamalara bağlı olması mümkün görülmüştür. Bu güne kadar yaklaşık 130 devlet 12 millik karasularına sahipken103 sadece 17 devlet karasularını daha geniş olacak şekilde104 bildirmiştir.

Örneğin Sözleşme’nin 15. maddesinde ifade edildiği üzere, sahilleri bitişik veya karşı karşıya olan devletler arasında, karasularının sınırlandırılması konusunda kabul edilen olağan kurallara uygun olarak, tarihi haklar veya özel koşullar dışında, bir kıyı devletinin kıyılar arasında eşit uzaklık çizgisinden öteye geçme hakkı bulunmamaktadır. Dolayısıyla 12 mile kadar karasuları saptamak tümüyle kıyı devletinin egemenliğinde bulunmamakta ve ilgili sözleşmenin 300. maddesine göre bu sözleşmede tanınan haklar, yetkiler ve serbestiler hakkın kötüye kullanılmasını oluşturacak biçimde kullanılamayacaktır. 1958 Cenevre Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesi105 (md.12/1) ve 1982 BMDHS (md.15)’de yer alan ve bugün aynı zamanda örf ve âdet kuralı olduğu genellikle kabul

Rusya Federasyonu ve İran’ın, (Hazar haricinde olmak üzere) 12 mil karasuları ve 24 mil bitişik bölge ilan ettikleri görülmektedir.

102 TOLUNER, Sevin: Milletlerarası Hukuk Dersleri, Beta Yayınları İstanbul, 1998. s. 96

103 PAZARCI, 2006, s. 260.

104 DUMAN, s. 34.

105 1958 Tarihli Cenevre Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesi’nin orijinal metni için bkz. “Convention on the Territorial Sea and the Contiguous Zone 1958”, <https://www.gc.noaa.gov/documents/8_1_

1958_territorial_sea.pdf> (Erişim Tarihi: 8.3.2018); Sözleşme’nin gayri resmi çevirisi için bkz.

KURAN, s. 319-326.

edilen hükümlere göre karasularının sınırlandırılması tarafların aralarında yaptıkları bir anlaşma ile ya da diğer özel durumlar başka türlü bir sınırlandırma gerektirmiyorsa eşit uzaklık ilkesine göre yapılacaktır.

Hazar açısından uygulamada önem arz etmesi itibariyle bitişik bölge kavramından da kısaca bahsetmek faydalı olacaktır. 1958 tarihli Cenevre Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesi’nin 24. maddesinde tanımlanan (burada 12 mil olarak belirlenmiştir.) ve 1982 tarihli BMDHS’nin 33. maddesinde de kabul edilen bitişik bölge kavramı ile devletlere birtakım yetkileri kullanma hakkı verilmiştir. BMDHS madde 33’e göre karasularının ölçüldüğü esas hattan itibaren bu genişliği en çok 24 mil olacak şekilde bir alanda, kıyı devletine yalnızca dört konuda (gümrük, maliye, sağlık ve göç) denetleme ve cezalandırma yetkisi verişmiştir. Belirli bir bitişik bölgenin gerçek genişliği, sözü edilen uzaklıklardan karasuları genişliği çıktıktan sonra kalan deniz şerididir. Bir kıyı devletinin bitişik bölgeye sahip olması ancak böyle bir bölgede yetki kullanacağını ilan etmesi ile mümkündür. Karasuları kıyı devletinin deniz ülkesinin bir parçasıdır ancak bitişik bölge denizin bir parçasıdır. Aynı şeklide kıyı devleti karasularında yasama, yürütme ve yargıya ilişkin tam yetkiliyken, bitişik bölgede sadece belirtilen dört yetkiyi kullanabilir. Yani amaç devlet ülkesinde, içsularında ya da karasularında geçerli olan ve belirtilen konulardaki mevzuata aykırı davranışları daha bitişik bölgede iken önlemek, eğer anılan bu alanlarda suç işlenmişse bunları işleyenleri bitişik bölgede yakalayıp cezalandırmaktır.106 Devletler güvenlik sebebiyle de bitişik bölge ilan edilebilmesi gerektiğini ileri sürmüş, fakat güvenlik kavramının açık olmadığı, kötüye kullanılabileceği, suistimale açık olduğu, kıyı devletlerinin yasak bölgeler ilan ederek yabancı gemilerin buralara girmesine engel olabileceği düşüncelerine yol açmıştır. Bu açıdan Birinci Deniz Hukuku Konferansı’nda tartışmalara sebep olan güvenlik kavramının hem 1958 hem 1982 sözleşmesinde yer almaması doğru bir tercih

106 PAZARCI, 2006, s. 275-276.

olmuştur.107 Ayrıca bitişik bölgenin kapsamının BMDHS’nin 303. maddesinde belirtildiği üzere kıyı devletinin ilan etmesi ile arkeolojik ve tarihsel zenginlikler konusunda genişletilebileceği iddiaları bulunmaktadır. Fakat arkeolojik bitişik bölge108 kavramı henüz bir örf ve âdet kuralı olmamıştır.109 Bu bakımdan bitişik bölge kavramı Hazar içinde önem arz etmektedir. Zaman zaman metinlerde ve devlet söylemlerinde kullanılmakta bu açıdan kapsamının ve hukuki rejiminin doğru bilinmesi önemlidir.

Sonuç olarak Hazar kapalı deniz sayıldığında ve deniz hukukun kurallarının uygulanması söz konusu olduğunda, Hazar’ın genişliği dikkate alındığında kıyı devletlerinin en çok 12 mil olacak şekilde karasularına ve 24 mile kadar bitişik bölgeye sahip olabileceklerdir. Ancak karasularının yan sınırının tespitinde yukarıdaki durumların dikkate alınması gerekecektir. Hazar açısından ise esas olan kıyı devletlerince buranın rejiminin, yukarıda anlatılan ilke ve esaslara göre aralarında yapacakları anlaşma ile belirlenmesidir. Nitekim Azerbaycan Dışişleri Bakan Yardımcısı Halef Halefov’un 2014 ve 2017’de basına yaptığı açıklamalarda “her ülke için 15 deniz mili olarak belirlenen ulusal sınırlara 10 mil eklenerek 25 millik balıkçılık alanı belirlendiği” ifade edilmiştir.

Basına yansıyan bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla, kıyıdaş devletlerin aralarında anlaşarak belirledikleri 15 mil karasuları ile BMDHS’den ve uluslararası örf ve âdet hukukundan farklı bir uygulamaya gittikleri görülmüştür. Fakat yukarıda anlatılan özel durumlarla birlikte değerlendirildiğinde, özellikle Hazar’da kıyıdaş devletler arasında karasuları ve

107 KURAN, s. 216-217.

108 Geleneksel bitişik bölge kavramından farkı, geleneksel bitişik bölge kavramı sadece su tabakasını ilgilendirirken bu kavram ile deniz tabanının toprak altında bulunan arkeolojik ve tarihsel nesneler de dâhildir. Diğer fark ise bitişik bölgenin bizzat içinde arkeolojik ve tarihi zenginliklere ilişkin işlenmiş suçlara (arkeolojik ve tarihi eser kaçakçılığı) kıyı devletinin kanunlarının uygulanması öngörülmektedir. KURAN, s. 219.

109 PAZARCI, 2006, s. 276.

bitişik bölge konusunda anlaşmazlık teşkil edecek huşularda, örf ve âdet kuralı niteliğini haiz hükümlerin uygulanması gerekmektedir