• Sonuç bulunamadı

Alman doktrininden iktibas yoluyla önce İdare Hukuku doktrini tarafından ele alınmış ve daha sonra kamu hukukunun diğer dallarında benimsenmiş olan hu- kuk devleti sisteminin önemli göstergelerinden biri de idarenin tesis ettiği işlem ve eylemlerin yargısal denetimidir423. Common Law sisteminden farklı olarak424 idari rejimi benimseyen ülkelerde idare hukukunun idare üzerindeki düzenleme alanının ne olacağı425, idarenin yaptığı işlem ve eylemlerden doğan hangi uyuşmazlık ve

davaların nerede görüleceği hususu426, bir sorun olarak ortaya çıkmıştır427. Hukuk

devletinde yargısal korunma bakımından kamu gücünü kullanan idarenin428 tesis

etmiş olduğu hukuka aykırı işlem ve eylemlerin temel hak ve hürriyetleri ihlal et- mesi ve özel güçlerden gelen tehlikeler yargı kolu bakımından ayrılığı da haklılaş- tırır429. Adli yargı, kategorik olarak bu alana sokulmuş işler ile toplumun yatay iliş-

SANCAKDAR, “İmar Hukuku Boyutuyla Kentsel Dönüşüm”, (izmimod.org.tr/docs5/oguz-sancak- darsunum.pdf), Erişim T.17.03.2016.

423 AZRAK A. Ülkü, “Hukukla Bağlı Devletten Polis Devletine”, Yıldırım Uler’e Armağan, Yakın

Doğu Üniversitesi Yayınları, Lefkoşa, 2014, s.187.

424 MESTRE, Achille, “Droit Administratif”, The Cambridge Law Journal, Vol.3, No.3, 1929, s.357-

358; DEMICHEL, André/LALUMIÈRE, Pierre, Le Droit Public, PUF, Paris, 1992, s.3-4.

425 De Laubadère, idari rejim konusunu işlerken üç temel kavramdan hareket etmiş; bu kavramları

idare hukuku, idari yargı ve kamu hizmeti olarak sıralamıştır. DE LAUBADÈRE, André, Manuel de Droit Administratif, Librairie Generale de Droit et de Jurisprudence, Paris, 1969, s.14 vd. İdari rejimin temel unsurları hakkında ayrıca bkz. BÉNOIT, Francis-Paul, Le Droit Administratif Fran- çais, Librairie Dalloz, Paris, 1968, s.55-56; ONAR, İdare Hukukunun Umumî Esasları Cilt-I, s.51.

426 İdari rejimi benimseyen ülkelerde, genel mahkemelerin idari eylem ve işlemler üzerindeki etkili

denetim yetkisi soyutlandığı için, idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların genel mahke- melerde çözülmesinin yargı denetimini etkisiz hale getireceği görüşünde; GÜNDAY, Metin, “İdari Yargının Görev Alanının Anayasal Dayanakları”, Anayasa Yargısı Dergisi, Cilt:14, 1997, s.347.

427 GÜNDAY, İdari Yargının Görev Alanının Anayasal Dayanakları, s.347. 428 AUBY/AUBY, s.200-201.

429 KABOĞLU, İbrahim Ö., “Hak Ve Özgürlüklerin “Genel İlkeler” Yoluyla Korunmasına İlişkin

kilerinde gerçekleşen temel hak ve hürriyetlerin ihlalini önler ve yaptırıma tabi kı- larken; idari yargı, kişilerin idare ile olan ilişkilerinde, idarenin yapmış olduğu hu- kuka aykırı işlem ve eylemlere karşı birey ve toplulukların temel hak ve hürriyetle- rinin ihlalini önler430. Bu bağlamda idari rejimin benimsendiği ülkelerde idari yargı sistemi için geçerli olan temel ilkelerin431 ve idari yargının görev alanının korun-

ması hususları da önem arz etmektedir432. Özellikle Uyuşmazlık Mahkemesi ve

idari yargı yerlerinin idari yargının görev alanının adli yargıya karşı korunması nok- tasında gerekli özeni göstermemesi, idari işlem ve eylemler üzerinde yargı deneti- mini de etkisiz hale getirebilecektir433. Bu nedenle idari rejimin benimsendiği hu- kuk sistemlerinde hukuk devleti ilkesinin temel unsurlarından olan idarenin yargı- sal denetiminin sağlanması maksadıyla idari yargının görev alanının korunması el- zemdir.

Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konu- larda adli yargı görevli olacaktır. Bu bakımdan idari fonksiyon, yasama ve yargı fonksiyonu dışında kalan, idare organı tarafından genel anlamda kamu yararını sağ- lama amacına yönelik faaliyetler434; idari işlem ise, idare fonksiyonu içerisinde

430 KABOĞLU, Hak Ve Özgürlüklerin “Genel İlkeler” Yoluyla Korunmasına İlişkin İdari Yargı

Jürisprüdansı Üzerine, s.478.

431 GÜNDAY, İdari Yargının Görev Alanının Anayasal Dayanakları, s.358.

432 “Anayasanın yürütme bölümünde yer alan 125. maddesinin ilk fıkrasından sonra gelen fıkraları

idari yargı sisteminde geçerli olan ilkeleri belirlemekte olup, sözü edilen fıkralarda değinilen idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden itibaren başlaması, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verme yasağı, yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için gerekli olan koşullar, yürütmenin durdurulması kararına getirilebilecek sınırlamalar ve idarenin verdiği zararı ödeme yükümlülüğü, ağırlıklı olarak adli yargı sistemi için değil, idari yargı sistemi için geçerli olan temel ilkelerdir. Anayasa’nın belir- lemiş olduğu bu kurallar, İdari Yargılama Usulü Kanununda da yer alan idari yargılama usul ve esaslarının ana kurallarıdır.” AYM. E.2010/65, K.2011/169, T.22.11.2011, RG.25.01.2012-28184.

433 GÜNDAY, İdari Yargının Görev Alanının Anayasal Dayanakları, s.358.

434 TIMSIT, Gérard, Le Role de la Notion de Fonction Administrative, Librairie Générale de Droit

kamu gücüne dayalı olarak tesis edilen ve kişi veya nesnelerin hukuki durumlarını etkileyen tek yanlı irade açıklamaları olarak ifade edilebilir435.

İYUK md.2’de ve 2575 sayılı Danıştay Kanunu md.24/1’de436 belirtildiği

üzere idari yargı yerlerinde açılacak davalar; iptal davası, tam yargı davası ve tah- kim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleş- melerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olmak üzere üçlü ayrıma tabi tutulmuştur437. İlgililerin riskli yapı tespiti işlemine karşı başvura-

bilecekleri yargısal yollar bakımından, İYUK md.2’de sayılan davaların tahdidi ola- rak belirtildiği göz önüne alındığında; yapının riskli olup olmadığının tespiti şek- linde bir tespit davasının açılması söz konusu olmayacaktır.

Bunun yanında idarenin tesis ettiği işlemlerin tamamı hukuk âleminde bir etki doğurmamaktadır438. Yani, idareden çıkan birtakım tek yanlı idari işlemler, bi-

reyler üzerinde hukuki etki yaratmayan, hukuk düzeninde değişikliğe yol açmayan işlemlerdir439. Bu nedenle, söz konusu nitelikleri taşımayan idari işlemlerin doğru-

dan idari yargıda dava konusu edilmeleri mümkün olmamaktadır440. Bu doğrultuda

riskli yapı tespiti işlemi bakımından; söz konusu işlemin hukuk âleminde doğur- duğu sonuçları dikkate alınmak suretiyle bir irdeleme yapılması gerekmektedir.

435 AKYILMAZ, Bahtiyar, İdari Usul İlkeleri Işığında İdari İşlemin Yapılış Usulü, Yetkin Yayınları,

Ankara, 2000, s.31.

436 Danıştay Kanunu md.24/1 “Danıştay ilk derece mahkemesi olarak: a) Bakanlar Kurulu kararla-

rına, b) Başbakanlık, bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının müsteşarlarıyla ilgili müş- terek kararnamelere, c) Bakanlıklar ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere, d) Danıştay İdari Dai- resince veya İdari İşler Kurulunca verilen kararlar üzerine uygulanan eylem ve işlemlere, e) Birden çok idare veya vergi mahkemesinin yetki alanına giren işlere, f) Danıştay Yüksek Disiplin Kurulu kararları ile bu Kurulun görev alanı ile ilgili Danıştay Başkanlığı işlemlerine, karşı açılacak iptal ve tam yargı davaları ile tahkim yolu öngörülmeyen kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan idari davaları karara bağlar.”

437 YENİCE, Kazım/ESİN, Yüksel, Açıklamalı- İçtihatlı- Notlu İdari Yargılama Usulü, Arısan Mat-

baacılık, Ankara, 1983, s.10.

438 KARAHANOĞULLARI, İdarenin Hukukla Kavranması: Yasallık ve İdarî İşlemler, s.268. 439 GÖZLER, İdare Hukuku Cilt-I, s.675.

440 Kural, idarenin tesis ettiği tek yanlı, icrai ve kesin niteliği haiz işlemlerin idari yargıda dava konu-

su olabilmesi ise de özel hukuk kişilerinin kamu hizmeti faaliyeti yürütürken, kamu gücü imtiyazını (prérogatives de puissance publique) kullanarak tesis ettiği işlemlerin de idari yargıda dava konusu olabileceği kabul edilmiştir. CE. 13 janvier 1961, Magnier, p.33, aktaran; PEISER, Gustave, Droit Administratif, Dalloz, Paris, 1998, s.22.

İYUK md.2’de belirtilen iptal davasına konu edilebilecek idari işlemler441,

idarelerin kamu gücü kullanımı ile tesis ettiği tek taraflı, kesin ve icrai nitelikteki işlemleridir. Tek yanlı idari işlemler, idarenin iradesi ile hukuki değer kazanabilen işlemlerdir442. Söz konusu “tek yanlılık” işlemin oluşmasındaki irade sayısını değil;

ilgililerin iradesine gerek kalmaksızın, işlemi tesis eden makamın iradesine üstün- lük tanınması durumunu ifade eder443. Dolayısıyla bu tür işlemlerin hukuki sonuç

doğurabilmeleri için ilgililerin iradesine ihtiyaç bulunmamaktadır444. Bu doğrultuda

işlemin muhatapları, söz konusu işlemler ile getirilen yükümlülüklere de uymak zorundadırlar445.

Özel hukuktan farklı olarak kamu hukukunda idare, bir idari kararı almak için kişinin rızasını temin etmek zorunda değildir446. Kanunla yetkili kılınan idare-

nin belirli bir konu hakkında iradesini açıklamasıyla birlikte bu irade, ilgili kişi ta- rafından kabul edilme şartı aranmaksızın hukuk düzeninde etki ve sonuçlarını do- ğurur447. Bu doğrultuda tanım olarak icrailik kavramı, kamu gücü kullanımı sonucu

idarece tesis edilen işlemin, herhangi başka bir işlemin varlığına gerek olmaksızın; hukuk düzeninde üçüncü kişiler üzerinde etkiye sahip olmasıdır448.

İdari işlemin kesinliği ise, idari işlemin idari yargıda dava konu olabilmesi bakımından aranan bir koşuldur. Kesinlik, idari işlemin hukuk düzeninde etki do-

441 Doktrinde Duran, idari “işlem” teriminin yerine “muamele” veya “tasarruf” terimlerinin daha

doğru olduğunu; terminolojik olarak “işlem” teriminin bu tabirleri tam karşılamadığını ifade etmek- tedir. DURAN, Lütfi, “İdari Usul İlkeleri ve Kapsadığı Konular”, İdari Usul Kanunu Hazırlığı Ulus- lararası Sempozyumu Bildiriler, T.C. Başbakanlık Basımevi, Ankara, 1998, s.26; ONAR ise, genel olarak idari tasarruf terimini kullanmış ve fakat “işlem” ve “muamele” ifadelerinin tasarruf terimine eş değer olduğunu belirtmiştir. ONAR, İdare Hukukunun Umumi Esasları Cilt-I, s.384. Bu çalış- mada genel olarak, İYUK’ta yer alan idari “işlem” terimine de koşut olarak “işlem” terimi tercih edilmiştir.

442 ERKUT, Celal, İptal Davasının Konusunu Oluşturması Bakımından İdari İşlemlerin Kimliği, Da-

nıştay Yayınları, Ankara, 1990, s.12. TIMSIT, s.56.

443 ERKUT, İdari İşlemlerin Kimliği, s.12. 444 BÉNOIT, s.526-527; ROLLAND, s.46.

445 ERKUT, İdari İşlemlerin Kimliği, s.13; KARAHANOĞULLARI, İdarenin Hukukla Kavranma-

sı: Yasallık ve İdarî İşlemler, s.143; BÉNOIT, s.527.

446 GÖZLER, İdare Hukuku Cilt-I, s.673. 447 GÖZLER, İdare Hukuku Cilt-I, s.673.

448 ERKUT, İdari İşlemlerin Kimliği, s.119; KARAHANOĞULLARI, İdarenin Hukukla Kavranma-

ğurabilmesi için başka herhangi bir makamın onay vs. işlemine gerek bulunmama- sıdır. Dolayısıyla onaya tabi bir işlemin varlığı halinde bu işlem, yetkili makamca onaylanmaksızın, başka deyişle gerekli hazırlık aşamasını geçirmeksizin kesinlik kazanamayacaktır449. Kesinlik her durumda icra edilebilirliği sonuçlamadığı gibi450

uygulamada kesinleşmiş ve fakat icra edilebilir olmayan işlemlerin de varlığı söz konusudur451. Bu bağlamda, bir idari işlemin idari davaya konu olabilmesi için tek

yanlılık, kesinlik ve icrailik niteliklerini bir arada taşıması gerekmektedir.

Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde denilebilir ki, bireylerin hukuki duru- munu etkileyen, kesin ve icrai niteliği taşıyan idari işlemler, idari davaya konu edi- lebilir niteliktedir452. Bu kapsamda örneğin, riskli alan tespitine yönelik belediye meclisinin almış olduğu kararlar, Bakanlar Kurulu’na sevk edilmek üzere alınmış ve tek başına kesin ve yürütülmesi zorunlu niteliği haiz değildir. Danıştay tarafın- dan onanan ilk derece mahkemesi kararına göre453,

“(…) riskli alanın Bakanlar Kurulu’nun yetkili olduğu, bu konuda alınmış

olan belediye meclisi kararlarının ise Bakanlar Kurulu’na sevk edilmek üzere Ba- kanlıkça hazırlanan dosya içerisinde Yönetmelik gereği bulunması gereken bir ka- rar olduğu, diğer bir deyişle, belediye meclisi kararının riskli alanın tespitinde de- ğerlendirmeye alınacak olan dosyada bulunması gereken 11 adet belgeden birisi olduğu anlaşılmaktadır. Bu yönü itibariyle, dava konusu edilen meclis kararının riskli alanın tespiti aşamasında alınmış olan bir hazırlık işlemi niteliğinde olduğu ve mevcut hukuki durumda herhangi bir değişiklik yapmadığı, bu bakımdan iptal

449 D12D. E.1979/3920, K.1981/2327, T.09.11.1981, aktaran YENİCE/ESİN, İdari Yargılama Usu-

lü, s.19. dn.19.

450 YENİCE/ESİN, İdari Yargılama Usulü, s.11.

451 DİDDGK E.2002/1227, K.2003/330, T.22.05.2003, aktaran ARSLAN, Ahmet/SINMAZ, Emin/

DÜNDAR, Tuncay, İdari Yargılama Usulü İle İlgili Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu Kararları, Turhan Kitabevi, Ankara, 2005, s.279-282.

452 “Malûm olduğu veçhile iptal dâvası, sadece bir kararın mevzuata aykırılığına binaen mahkemece

iptaline müteveccih olduğuna, göre, bu gibi bir dava münhasıran idarî kararlar aleyhine açılabilip; hiç bir suretle doğrudan doğruya İdarî fiil ve ameliyelere karşı ikame olunamaz.” SARICA, Ragıp, “İdari Kararlardan Dolayı İdare Aleyhine Açılan Tam Kaza Davaları”, İÜHFM, Cilt:10, Sayı.3-4, 1945, s.486.

453 D14D. E.2013/9029, K.2014/8531, T.21.10.2014 aktaran; SEZER, Yasin/BİLGİN, Hüseyin, A-

davasına konu edilebilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu işlem niteliği taşımadığı sonucuna varılmıştır.”

Dolayısıyla mevcut hukuki durumu etkilemeyen, kesin ve icrai niteliği haiz olmayan işlemler idari yargıda dava konusu edilemezler.

“İdari işlemler” ifadesi her ne kadar homojen bir kavram olarak görünse de bazı idari işlemler birel nitelikte olduğu halde bazı idari işlemler genel düzenleyici niteliktedir454. Bu anlamda afet riski altındaki alanlarda gerçekleştirilecek kentsel dönüşüm uygulamalarında riskli yapı tespitine ilişkin işlem, belirli bir kimsenin maliki olarak bulunduğu yapının statüsüne yönelik olarak tesis edilmektedir. Söz konusu işlemin genel, soyut ve objektif düzenleyici bir yönü bulunmamaktadır. Do- layısıyla riskli yapı tespiti işlemi, daha önceden tanımlanmış bir statünün (riskli yapı statüsünün) nesne veya kişi üzerinde somutlaştığını ifade eden455 birel işlem

niteliğindedir.

Bu kapsamda “riskli yapı tespiti” işleminin, idari yargıda tek başına dava konusu edilip edilemeyeceği irdelenecek olursa; “tespit işlemleri”, kategorik olarak mevcut durumu ifade etmesinden dolayı, hukuk düzeninde bir etki yaratmayacağın- dan bahisle idari davaya konu olamayacak nitelikte işlemlerdir456. Ancak, tespit iş- lemlerinden bazıları; mevcut durumun tespitinin yanında maddi hukuk düzeninde değişiklik meydana getirebilmekte ve idari yargıda dava konusu olabilmektedir457.

Bu doğrultuda riskli yapı tespitine ilişkin işlem, yapının riskli olduğunun tespiti ile birlikte, bulunduğu alanı (arsa veya araziyi) farklı bir hukuki statüye yani, “riskli yapının bulunduğu alan” statüsüne dahil etmiş olur. Dolayısıyla, söz konusu işlemin

454 DURAN, İdare Hukuku Ders Notları, s.390.

455 KARAHANOĞULLARI, İdarenin Hukukla Kavranması: Yasallık ve İdarî İşlemler, s.158. 456 D7D. E.1989/2552, K.1990/1760, T.19.03.1990, DD. Sayı:80, s.274; DİDDGK. E.2003/114,

K.2003/400, T.27.10.1995, aktaran ARSLAN/SINMAZ/DÜNDAR, s.282-286.

457 “Tespit edici nitelikli irade açıklamalarının birçoğu hukuki etki doğurucu niteliktedir. Statünün

veya olgunun (fiili durumun) tespitine hukuk içinde sonuçlar bağlanmış olabilir. Bu olasılıkta ida- renin tespitine hukuki sonuçlar bağlandığı için tespit, statü üzerinde etki doğurur.” KARAHANO- ĞULLARI, İdarenin Hukukla Kavranması: Yasallık ve İdarî İşlemler, s.272.

sadece tespit işlemi olarak yorumlanması sonucu, icrai özellik458 taşımadığı ve ha-

zırlık işlemi mahiyetinde459 olduğu gerekçesiyle iptal davasına konu olamayacağı

ileri sürülebilirse de tespit işlemiyle birlikte bulunduğu alanın ve yapının statüleri- nin değişmesi ve riskli yapı tespiti ve sonrasındaki işlemlerin bütünlüğü göz önüne alındığında, söz konusu işlem idari davaya konu olabilecektir460. Bunun yanında

idarenin yapmış olduğu bir idari işleme dayanarak başkaca uygulamaların tesis edil- mesi durumunda; hukuka aykırı olan dayanak işlemle birlikte uygulanan nihai iş- lemler de dava edilebilmektedir. Örneğin, hukuka aykırı bir riskli yapı tespiti işle- minden sonra, idarece yıkımın gerçekleştirilmesi söz konusu olduğunda; malik, hem yıkım kararını hem de dayanağı olan riskli yapı tespiti işlemini dava konusu edebilecektir.

Anayasanın 125. maddesinde idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu kuralına yer verilmiştir. Dolayısıyla idarenin tesis etmiş olduğu idari işlemlere karşı, menfaati ihlal edilen bireyler tarafından yazılı bildirim tarihinden itibaren dava açma süresi içerisinde görevli idare mahkemesinde dava açılabilir461. İdari işlemlerin iptalinde, işlemin birden çok kişiyi ilgilendireceği du-

rumların varlığı ve etkin yargı denetiminin sağlanması amacıyla “menfaat ihlali” kıstası benimsenmiştir. Bu kapsamda iptal davalarında dava konusu edilen işlem ile dava açan kişi arasında belirli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunması koşuluna ihtiyaç vardır462; aksinin kabulü ise, actio popularis uygulamasına sebebiyet vere-

cektir463. Riskli yapı tespit raporuna karşı açılacak iptal davalarında ise menfaatin, yapının maliki olarak bulunan veya o yapının içerisinde bulunan kişiler yönünden

458 D11D. E.1996/1175, K.1996/2221, T.28.05.1996, Danıştay Bilgi Bankası, Erişim T.22.06.2016. 459 “İdari kararlar iki aşamada alınırlar. Bunlardan biri, soruşturma ve hazırlık aşaması; diğeri karar

aşamasıdır. İdarenin işlemlerinden ikinci aşamaya gelen ve kişiler üzerinde etki yapanlar, ancak iptal davasına konu olurlar. Hazırlık aşamasında olanlara karşı dava açılamaz.” GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref/ TAN, Turgut, İdare Hukuku Cilt-II İdari Yargılama Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara, 2014, s.298-299.

460 Nitekim Danıştay, vermiş olduğu kararında riskli yapı tespiti işlemine karşı, menfaati ihlal edilen

bireylerin dava süresi içinde açmış olduğu davanın incelenmesi gerektiğine hükmetmiştir. D14D. E.2015/10568, K.2016/1792, T.15.03.2016, DD. Sayı:142, s.246-250.

461 D2D. E.2016/309, K.2016/997, T.02.03.2016, Danıştay Bilgi Bankası, Erişim T.10.06.2016. 462 Menfaat ilişkisinin olması gerekenden daha geniş çaplı olarak ele alınmasının iptal davalarının

objektifliğini zedeleyeceği yönünde bkz. D6D. E.1987/47, K.1988/3, T.21.01.1988, DKD. Sayı:72- 73, 1989, s.105-106.

ele alınması gerekmektedir464. Kiracılar ve sınırlı ayni ayni hak sahiplerine 6306

sayılı Kanun kapsamında riskli yapı tespit raporuna karşı itiraz etme hakkı tanın- mamıştır. Ancak, bu durum sadece riskli yapı tespit raporuna itiraz hakkı ile sınırlı olup dava açma hakkını ortadan kaldırmamaktadır. Ne var ki Danıştay, riskli yapı tespit raporlarına karşı açılan iptal davalarında itiraz hakkı bakımından getirilen kı- sıtlamayı dikkate alarak kiracının dava açma ehliyetinin olmadığına karar vermiş- tir465. Kiracıların veya sınırlı ayni hak sahiplerinin bulundukları yapıya ilişkin ola- rak ciddi ve makul bir ilişkinin bulunduğu açıktır. Her ne kadar kiracıların bulun- dukları yapıya ilişkin tesis edilen idari işlemlerin iptali bakımından dava açma eh- liyetinin olup olmadığı hususunda Danıştay’ın farklı kararları mevcut ise de466 riskli

yapı tespiti işleminin iptalinde güncel, kişisel, meşru bir menfaatinin bulunduğu ve

464 “İdarenin eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunun yargısal denetim yoluyla sağlanmasında

en etkin araçlardan biri iptal davaları olduğundan, iptal davalarında “menfaat ihlali” olarak tanımla- nan sübjektif ehliyet koşulunun sübjektif hak ihlallerinin giderilmesiyle birlikte idari işlemlerin hu- kuka uygunluğunun denetlenebilmesi kapsamında belirlenmesi gerektiği açıktır. 2577 sayılı Yasa- nın 2. maddesinde tanımlanan, iptal davası açılmasının ön koşullarından olan menfaat ihlali, içtihat- lar ve doktrin tarafından, idari işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaatin kurulması gereği şek- linde tanımlanmaktadır. Menfaatin kişisel olma özelliği ise, idari bir işlemin doğrudan doğruya o kişi hakkında yapılmış olması anlamına gelmeyip, doğrudan veya dolaylı olarak o kimseyi de etki- lemesidir. Bu bağlamda, idari yargının idari işlemin etkin ve yaygın biçimde hukuka uygunluk de- netiminin sağlanması işlevi göz önünde bulundurularak, gerçek veya tüzel kişilerin menfaat ilgisini kurdukları idari tasarrufları iptal davası yoluyla yargı yeri önüne getirmeleri durumunda, iptal davası ile “menfaat” ilgilerinin bulunup bulunmadığının belirlenmesinde davacının işlem karşısındaki du- rumu, statüsü ve sıfatının ortaya konması gerekmektedir.” DİDDK E.2004/2163, K.2004/788, T.07.10.2004, DKD. Sayı:6, 2005, s.39. (Altı tarafımca çizilmiştir.)

465 “(…) taşınmazla mülkiyet bağı bulunanların, maliki oldukları taşınmazları üzerinde istedikleri

tasarruf hakkına sahip oldukları hususun dikkate alındığında, dava konusu taşınmazın maliki tara- fından söz konusu taşınmazın riskli yapı olduğu ve yıkılması gerektiğinden hareketle idareye baş- vuru yapılması sonrası yapının riskli yapı olarak tespit edilip kesinleşmesi ve yıkılmasına karar ve- rilmesi üzerine söz konusu yıkım kararının iptali istemiyle bakılan davayı açan kiracının dava açma ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varıldığından davanın esasının incelenmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.” D14D. E.2014/2332, K.2014/9067, T.31.10.2014, aynı yönde; D14D. E.2014/ 2752, K.2014/8832, T.23.10.2014, aktaran SEZER/BİLGİN, s.404-407.

466 Yapıda kiracı olarak bulunan kişilerin yapıyla ilgili tesis edilen idari işlemlere karşı iptal davası

açmak bakımından menfaatinin bulunup bulunmadığı konusundaki farklı kararlar için bkz. D6D. E.1985/67, K.1985/1256, T.16.10.1985, aktaran; ASLAN, Zehreddin/BERK, Kahraman, İdare Hu-