• Sonuç bulunamadı

1.5 Küresel Isınma ve İklim Değişikliği Sorununa Uluslararası Alanda Çözüm Arayışları Alanda Çözüm Arayışları

1.5.1 Rio Konferansı

1.5.1.1 Rio Konferansı Sonuç Belgeleri

1.5.1.1.1 Rio Bildirgesi

Çevre ve kalkınma konularında 27 temel ilkeden oluşan Rio Bildirgesi, Türkiye’nin de içinde bulunduğu devlet ve hükümet başkanlarınca onaylanmıştır.

Rio Bildirgesi, hukuki anlamda bağlayıcı olmamakla birlikte BM İnsan Hakları Bildirgesi’nde olduğu gibi hükümetlere politik bir yükümlülük getirmektedir.

Bildirgede, sağlıklı yaşam hakkı, yetki ve sorumluluklar, kalkınma hakkı, çevreyi koruyarak kalkınma, yoksulluğun giderilmesi, gelişen ülkelere göre öncelik, işbirliği, bilgi alışverişi, çevre etki değerlendirilmesi, yerel halka destek, uluslararası hukuka saygı gibi konular üzerinde durulmuştur. Rio Bildirgesi’nde yer alan tüm

ilkeler incelendiğinde, bunların doğrudan veya dolaylı olarak, bu politikanın uluslararası ve ulusal bağlamlarda uygulanması için temel hedefleri ve öncelikli eylem konularını belirlemiş olduğu görülmektedir.

Rio Zirvesi’nde kabul edilen Rio Bildirgesi’nde doğrudan sürdürülebilir kalkınma tanımına ve sürdürülebilir kalkınma hakkı gibi bir kavrama yer verilmemiş olmakla birlikte, bildirgede yer alan ilkeler, doğrudan veya dolaylı olarak bu politikanın uluslararası ve ulusal bağlamlarda ve her düzeyde uygulanması için temel hedefleri ve öncelikli eylem konularını belirlemektedirler.72 Rio Bildirgesi bir esnek hukuk belgesi olup gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki uzlaşmanın sonucudur. Bildirgede yer alan 27 ilkede, insanların doğa ile uyumlu ve sağlıklı bir hayatı hak ettikleri, kirletenlerin kirletme bedelini ödemek zorunda oldukları, günümüzdeki kalkınmanın, şimdiki ve gelecekteki kuşakların kalkınma ve çevre gereksinimlerine zarar vermemesi gerektiği ve katılımcı ülkelerin faaliyetlerinde bu ilke kararlara uygun davranacakları vurgulanmaktadır.

Bildirgenin küresel çevre politikaları açısından en önemli maddelerinden biri olan 7. ilkede, “..küresel çevrenin bozulmasında ülkelerin payı farklı olduğu için, tüm ülkeler çevreyi korumada ortak, fakat farklı düzeylerde sorumluluğa sahiptir”

ifadesi yer almaktadır. Bu yaklaşımı, uluslararası çevre politikalarının olduğu gibi, ulusal çevre politikalarının da temel özelliği olarak kabul etmek gerekir. Çünkü, çevresel bozulmalara yol açma konusunda sorumluluk, ülkelerin kendi içlerindeki farklı bölgelere göre de değişim göstermektedir.

72 Mengi, Algan, Küreselleşme Yerelleşme Çağında , s.21.

Söz konusu ilke, Rio Konferansı sonuç belgeleri arasında yer alan İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine ilişkin Kyoto Protokolü’nün hazırlanma aşamasında dikkate alınmıştır. Küresel ısınma sorununun çözümünde ülkelerin farklı sorumlulukları olduğu noktasından hareketle, Kyoto Protokolü’nde ülkelerin sera gazı emisyon azaltımı taahhütleri sorunun ortaya çıkışındaki sorumluluk payları dikkate alınarak belirlenmeye çalışılmıştır.

Rio Bildirgesi’nin sorumluluk ilkesinin daha iyi açıklanabilmesi için Stockholm Bildirgesi’nin ilgili maddesi ile bir karşılaştırma yapmak yararlı olacaktır.

Stockholm Bildirgesi'nin 21. ilkesinde, “Devletlerin... kendi çevre politikalarına uygun olarak, kaynaklarını kullanmaları egemenlik haklarındandır." denilmektedir.

Bu ilke ile ulusal egemenliğin sınırları belirlenirken, devletlerin ekonomik büyüme ve kalkınma çabaları ile ulusal egemenlik ve çevresel sorumluluk arasında bir denge kurulmasının gerekliliği vurgulanmaktadır.

Ancak, Rio Bildirgesi'nin 2. ilkesinde, “Devletlerin ... kendi çevre ve kalkınma politikalarına uygun olarak kaynaklarını kullanmaları egemenlik haklarındandır.” denilirken kalkınmanın üzerinde önemle durulmakta ve Stockholm Bildirgesi’ndeki ülkelerin doğal kaynakları kullanma egemenliği ile çevreyi göz önünde bulundurma arasında kurulan denge bozulmaktadır.73

73 Marc Pa1lemaerts, “International Law from Stockholm to Rio: Back to the Future?”, Greening International Law , London, Earthscan Publications Limited, 1993.

Çeviri: Bülent Duru, “Stockholm'den Rio'ya Uluslararası Çevre Hukuku: Geleceğe Doğru Geri Adım mı?”,Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C.52, Ocak-Aralık 1997, s. 617.

http://kentcevre.politics.ankara.edu.tr/durustockholm.pdf - 10.09.2010 tarihinde erişim sağlanmıştır.

Rio Bildirgesi ile devletlerin çevre sorunları alanındaki sorumluluklarına, ekonomik kalkınma politikalarının gereklerinden sonra ikinci planda yer verilmektedir. Rio Bildirgesi’nde çevre ve ekonomik kalkınma arasındaki ilişkide en önemli nokta, dışsallıkların içselleştirilmesi yaklaşımıdır. Neoliberal iktisatçılar, üretim süreci sonunda ortaya çıkan çevre kirliliğini, neoliberal ekonomilerin dayalı olduğu piyasa ekonomisinde alınıp satılamadıkları için piyasa dışında olan maliyetler olarak düşünüp görmezden gelmekte ve dışsallık olarak değerlendirmektedir. 74 Daha sonra Kyoto Protokolü ile gündeme gelen alıp satılabilir kirlilik permileri, bu dışsallığı içselleştirerek, kirliliği piyasada etkin şekilde ve başarıyla alınıp satılabilen bir ürün haline getirmiştir.

Küresel ısınmanın etkisiyle ekonomik büyümenin sınırlandırılması düşüncesinin ortaya çıkması ile üretim süreci sonunda oluşan çevre kirliliği nedeniyle katlanılması gereken maliyetlerin piyasa ekonomisi içinde nasıl değerlendirilebileceği tartışılmaya başlanmıştır. 75 Bunun sonucunda, serbest piyasa ekonomisi içinde çevrenin korunması ve geliştirilmesi için harcanacak kaynakların gelecekteki avantaj ve dezavantajlarının şimdiki değeri üzerinden hesaplanması önem kazanmaktadır.

Çevrenin kirletilmesinin fiyatlandırılması yaklaşımı, Rio Bildirgesi ve diğer Rio Belgelerinde yer alan sürdürülebilir kalkınma anlayışını hayata geçirmenin araçlarından olan “Kirleten Öder” ilkesinde de görülmektedir. Daha da önemlisi, sera gazı emisyonlarının atmosferdeki oranının düşürülmesini esas alan Kyoto

74 Eric A. Davidson, Gayrisafi Milli Hasılayı Yiyemezsiniz: Çevrenin Önemli Olduğunu Varsayan Ekonomi, (çev.) B. Dişbudak, TÇSV, Ankara, 2004, s.70.

75 R. Keleş ve C. Hamamcı, Çevre Politikası, Ankara, İmge Kitabevi, 5. Baskı, 2005, s.161.

Protokolü ile getirilen esneklik mekanizmaları da çevrenin fiyatlandırılması yaklaşımı ile geliştirilmiş piyasa çözümleridir.

Piyasa ekonomisi mantığı içinde, dışsallıkların içselleştirilmesine getirilen çözüm, serbest piyasa ekonomisi mantığı içinde kamusal ve ortak çevre değerlerinin korunabilmesi için bu malların özel mülkiyet haline dönüştürülmesidir. Rio Bildirgesi’nde, çevre sorunlarının çözümü olarak sunulan sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı ile fiyatını ödeyerek bireylerin tam da Neoliberal ekonomi politikaları ile uyumlu olarak üretmeye ve tüketmeye devam etmelerinin sağlanması amaçlanmaktadır.

İktisadi araçların iklim değişikliğine yol açan sera gazı emisyonlarının azaltımında kullanılması konusu, daha sonra iktisadi araçlar başlığı altında incelenecektir. Bu bölümde vurgulanması gereken en önemli nokta, öngörülen iklim değişikliklerinin doğal ekosistemler üzerindeki olası olumsuz etkilerini en aza indirmenin tek yolunun, insan kaynaklı sera gazı emisyonlarını azaltmak olmasıdır.

Ancak, Rio Bildirgesi ve İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nde, sera gazı emisyonlarını azaltmaya ya da kontrol etmeye yönelik politikalar ve önlemler hep sürdürülebilir kalkınma kavramı içinde sunulmaya çalışılmaktadır. Özellikle, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin eki olan Kyoto Protokolü’nde esneklik mekanizmaları aracılığıyla çözüm yolu olarak sunulan iktisadi araçlar, Rio Bildirgesi’nde sunulan sürdürülebilir kalkınma kavramı ile birlikte, piyasa mekanizması içinde çevreye verilen zararların ya da Neoliberal ifadeyle dışsallıkların fiyatının ödenerek çevre tahribatının devam ettirilmesi sonucunu getirdiği yönüyle eleştiri konusu olmaktadır.

Rio Bildirgesi’nde, sürdürülebilir kalkınmayı başarmak için, çevreyi koruma anlayışının kalkınma gayretlerinin ayrılmaz bir parçası olması gerektiği özellikle vurgulanmaktadır76. Söz konusu vurguyla, çevrenin korunması amacıyla kalkınmadan vazgeçilmeyeceği belirtilmekte ve daha sonra Kyoto Protokolü ile getirilen esneklik mekanizmaları yoluyla özellikle zengin ülkelerin refah düzeylerini artırmak için çevreyi kirletmeye devam ederek üretim yapmayı sürdürme politikalarına zemin hazırlanmaktadır.

1.5.1.1.2 Gündem 21

Rio Konferansı sonrasında onaylanan önemli belgelerden biri de, sorunun çözümü için bir eylem planı niteliği taşıyan Gündem 21’dir. Söz konusu belge, çevre ve ekonomiyi etkileyen alanlarda hükümetler, BM kuruluşları, sivil toplum kuruluşları gibi tüm birimlerin 2000 yılına kadar yapması gereken faaliyetleri ortaya koymaktadır. 77

Gündem 21, sürdürülebilir kalkınmayla ilgili olarak yeryüzünde yaşanan sorunların neler olduğunu, bu sorunların hangi yöntemlerle çözülebileceğini ve kimlere hangi düzeylerde sorumluluk verileceğini tanımlayan bir metindir.

Belge, üç ana ve bir tamamlayıcı kısımdan oluşmakta, ekonomik, sosyal ve çevresel sorunlardan kurtulmanın yolunun çevre ve kalkınma konularının dengeli bir

76 Michael Keating, Değişimin Gündemi, UNEP Türkiye Komitesi Yayını, Ankara,1993, s. 15.

77 Mengi, Algan, Küreselleşme Yerelleşme Çağında , s.22.

biçimde ele alınmasından geçtiğini ve bu amaçla her bireyin katılımının gerekli olduğunu belirtmektedir.

Gündem 21’in uygulanmasında asıl sorumluluk hükümetlere verilmiş olsa da, metinde uluslararası kuruluşlarla işbirliğinin yanı sıra tüm bireylerin etkin katılımının gerekli olduğu da vurgulanmıştır.

Sosyal ve ekonomik boyutlar başlıklı ilk kısımda, sosyal ve ekonomik açıdan ana sorun alanları; yoksulluk, sürdürülebilir olmayan üretim ve tüketim, nüfus artışı, sağlık sorunları, sürdürülebilir olmayan kent yaşamı ele alınmıştır.

Gündem 21’in 2. kısmında kalkınma için kaynakların korunması ve yönetimi ele alınmıştır. Bu kısımda korunması gereken kaynaklar aşağıdaki şekilde sıralanmıştır:

 Atmosferin Korunması,

 Ormansızlaşma ile mücadele,

 Hassas ekosistemlerin yönetimi,

 Sürdürülebilir tarım ve kırsal kalkınmanın desteklenmesi,

 Biyolojik çeşitliliğin korunması,

 Okyanusların, denizlerin, kıyı alanlarının korunması,

 Toprak kaynaklarının planlanması ile yönetimine bütünleşik yaklaşım.

Gündem 21, çevre ve iktisadi kalkınma konularının birlikte ele alınması gerektiğini ortaya koyması ve sürdürülebilir kalkınmayla ilgili somut öneriler

getirerek düzenlemeler yapması açısından oldukça önemli bir belgedir. Zengin ve yoksul ülkelerin sorumluluklarının birbirinden ayrılmış olması, kalkınma süreçleri sırasında çevreye oldukça zarar vermiş olan gelişmiş ülkelerin, çevrenin sürdürülebilir bir kalkınmaya konu edilmesi sürecinde geri kalmış ülkelerin kalkınmalarının engellenmemesi için bir yardımlaşma içine girmeleri oldukça önemli bir gelişme olarak görülebilir.

Ancak, bir önceki bölümde de ifade edildiği gibi çevrenin sürdürülebilir kalkınma kavramı içinde korunmaya çalışılması, Neoliberal politikalar bağlamında, yalnızca bireylerin daha çok tüketmelerine olanak sağlayan bir araç olarak kullanıldığı yönüyle eleştirilmektedir. 78

Bu bağlamda, Gündem 21’in kalkınma için kaynakların korunması ve yönetimi konulu 2. kısmında, korunması gereken kaynaklar arasında yer alan atmosferin, özellikle iklim değişikliğine yol açan sera gazlarının emisyonunun azaltılarak korunmasında, belgenin dayandırıldığı sürdürülebilir kalkınma kavramı çerçevesinde ve bu doğrultuda sonradan geliştirilen piyasa tabanlı araçlar yoluyla sağlanmasının ne kadar etkili olduğu da oldukça tartışmalı bir konudur.