• Sonuç bulunamadı

2 ÇEVRE VE EKONOMİ İLİŞKİLERİ BAKIMINDAN İKTİSADİ ARAÇLARIN KURAMSAL BİR DEĞERLENDİRMESİ ARAÇLARIN KURAMSAL BİR DEĞERLENDİRMESİ

2.1 İktisadi Araçların Küresel Isınma Sorununun Çözümünde Kullanımının Kuramsal Temelleri

2.1.1 İktisadi Araçlar ve Çevre İlişkisinin Neoliberal İktisat Kuramı Açısından Değerlendirilmesi Açısından Değerlendirilmesi

2.1.1.4 Neoliberal İktisat Politikaları Kapsamında Sorunun Çözümü Amacıyla Kullanılan İktisadi Araçlar Amacıyla Kullanılan İktisadi Araçlar

2.1.1.4.1 Neoliberal Kuram Kapsamında Karbon Vergileri

Karbon vergileri, üreticilerin davranışlarını düzenlemek üzere tahsis edilmiş vergi ve harçları kapsamaktadır. 227 Bu tür bir vergi yükümlülüğünün amacı, çevreye zarar verici faaliyetlere engel olmak ve atıkların azaltılması için teşvikleri güçlendirmektir.

Sera gazı emisyonlarını azaltmak amacıyla kullanılan iktisadi araçlar arasında yer alan çevre vergileri, yapılan birçok ekonomik analize göre, önemli dışsallıklar içeren durumlarda fiyatları olması gereken düzeye getirmek için en etkili araç olmaktadır. 228

Karbon Vergisi, temel olarak, karbon emisyonu gerçekleştiren herhangi bir üretim biriminin, çevreye vermiş olduğu zarar dolayısıyla ortaya çıkarmış olduğu emisyon miktarı başına vergiye tabi tutulmasını içermektedir ve karbon yoğun ürünlerin fiyatlarını arttırmasıyla ilişkilidir. Karbon vergisiyle, “negatif dışsallıkların” azaltılması amacıyla, “kirletenin ödemesi” esasına dayalı bir vergileme sistemi yoluyla zararlı gazların azaltılması hedeflenmektedir. Konulacak bir vergi tüketiciler açısından fosil kaynaklı yakıtları daha pahalı hale getireceğinden,

226Sharon Beder , Environmental Principles and Policies, University of New South Wales Press Ltd. , 2006, s. 157.

227 John Creedy, Catherine Sleeman, “Carbon Taxation, Prices and Welfare in New Zealand”, University of Melbourne Research Paper n.937, March 2005.

228 Lawrence H. Goulder, “Environmental Taxation and the “Double Dividend”: A Reader's Guide,”

NBER Working Papers 4896, National Bureau of Economic Research, Inc. 1994.

bahse konu ürünlerin tüketiminin de azaltılması öngörülmektedir. Böylelikle, daha az karbon emisyonu yaratan teknolojilerin ve enerji kaynaklarının tercih edilmesi ve karbon üretiminin azaltılması sağlanmış olacaktır.

Son yıllarda yoğun bir şekilde dünyanın gündemine giren çevre kirlenmesi sonucu ortaya çıkan sorunların çözümlenmesi arayışları, birim başına emisyona ya da kirliliğe uygulanan spesifik oranlı vergiler olan Pigou tipi vergileri tekrar gündeme getirmiştir. “Kirleten Öder” ilkesi, bir anlamda Pigou’nun vergi uygulanması önerisinin güncelleştirilmiş halidir.

1972 yılında OECD tarafından önerilmiş olan “Kirleten Öder” ilkesi 229 kirletenin çevrenin eski duruma ya da buna yakın bir duruma getirilmesi için gerekli olan koruma ve kontrol maliyetlerinin tümünü ödemesini sağlamayı amaçlar.

“Kirleten Öder İlkesi” Rio Bildirgesi’nde 16., “İhtiyatlılık İlkesi” de 15. ilke olarak yer almaktadır. Rio Konferansı’nda tanımlanmış olan “İhtiyatlılık İlkesi”nde,

“İnsan sağlığına yönelik risklerin varlığı veya boyutu hakkında bilimsel şüphe varsa;

karar vericiler durumun tam olarak gerçekleşmesini veya ciddileşmesini beklemeden gerekli önlemleri almalıdır” denilmektedir. İhtiyatlılık İlkesi, sağlık ve ekosistem risklerine yönelik bilimsel bilginin belirsiz olduğu durumlarda, sağlığa ve ekosisteme zararlı etkilerin önlenmesi için politik sorumluluk almayı sağlamak amacıyla, politika ve karar verme sürecinde kullanılan bir araç olarak da ifade edilmektedir. 230

Dışsallıkların denetimi amacıyla vergi konmasının amacı, sosyal maliyetlerle özel maliyetler ve sosyal fayda ile özel fayda arasında ortaya çıkan farkın

229 Beder, Environmental Principals, s.32.

230 M. Martuzzi, JA. Tickner (Ed.), The Precautionary Principle: Protecting Public Health, The Environment And The Future Of Our Children, World Health Organization, 2004.

uygulanacak vergi sonucu giderilmesidir. Vergiler, dışsallıkların etkilerini düzeltmek, marjinal özel maliyetleri marjinal sosyal maliyetlere eşitlemek ve marjinal özel faydaları, marjinal sosyal faydalara eşitlemek yoluyla firma ya da bireylerin faaliyetlerinin gerçek sosyal maliyeti yansıtmasını sağlar. Günümüzde, sera gazı emisyonlarını azaltmak amaçlı olarak vergilerin kullanılması önem kazanmıştır. 231

Karbon vergileri, maliyetleri doğrudan artırıcı bir etki yapması nedeniyle etkin bir araç olarak görülmektedir. Diğer taraftan, karbon vergileri çifte kazanım (double dividend) sağlayan türden bir vergidir. Bir yandan kirliliğin azaltılmasına katkıda bulunurken, diğer taraftan da mevcut vergi sisteminin maliyetini düşürerek devlete ilave kaynak sağlamaktadır. 232 Çifte kazanım hipotezi, çevresel dışsallıkları önlemek amacıyla vergi yoluyla elde edilen gelirin, diğer vergilerin azaltılmasının finansmanı için kullanılmasını sağlayan bir mekanizmadır.233

Vergiler, çevre vergileri gibi düzeltici vergiler ile satılan mallar üzerinden alınan satış vergisi ve gelir vergisi gibi piyasa mekanizmasının işleyişini bozucu vergiler olarak iki ayrı grupta incelenebilmektedir. Satılan mal üzerinden alınan vergiler ve gelir vergisi bireylerin satın alma güçlerini azaltarak, piyasa dengesini bozmaktadır. Gelir vergisi gibi piyasa dengesini bozucu yönde etki yapan vergilerin aksine çevre vergileri firmaların üretim yaparken yarattıkları, ancak maliyetini

231 Louis Kaplow, “Optimal Control of Externalities in the Presence of Income Taxation”, Working Paper 12339, National Bureau of Economic Research, June 2006, s. 1.

232Lawrence H. Goulder, “Environmental Taxation and the “Double Dividend:” A Reader's Guide”, NBER Working Papers 4896, National Bureau of Economic Research, Inc. 1994.

233 Ross McKitrick, “Double Dividend Environmental Taxation and Canadian Carbon Emissions Control”, Canadian Public Policy / Analyse de Politiques, Cilt. 23, Sayı. 4, 1997, s. 417-418.

ödemedikleri dışsallıkları içselleştirerek piyasa dengesini düzeltici yönde etki yapmaktadırlar. Söz konusu vergiler, fiyatları marjinal sosyal maliyetlere yaklaştırmak amacıyla kullanılabilecek en etkili mekanizmadır.234 Diğer taraftan, çevre vergileri yeni bir araç olarak devlete yeni bir gelir kaynağı olacağı için diğer bozucu vergilerin uygulanmasından vazgeçilmesine neden olacaktır.235 Bir vergi reformu yapılarak çevre vergilerinin kullanılmaya başlanması ile elde edilen yeni gelir kaynağı, piyasa dengesini bozucu yönde etki yapan vergilerin kaldırılması amacıyla kullanılabilecektir. 236 Örneğin bir mal üzerinden alınan verginin ya da gelir vergisinin tümüyle kaldırılmasına ya da oranının düşürülmesine neden olacaktır.

Gelir vergisinin ya da satılan bir mal üzerinden alınan piyasa mekanizmasını bozucu vergilerin toplanmasının devlete maliyeti yüksekken, çevre vergilerinin bunların yerine ikame edilmesinin piyasayı düzeltici etkisi dikkate alındığında, maliyeti düşürecektir.237 Bir araştırma, karbon vergisinin maliyetinin % 2,75 olduğu varsayımıyla verginin konulmasıyla elde edilecek faydaların, maliyetin % 70’ini telafi edeceğini göstermiştir. 238

Diğer taraftan, karbon vergileri, firmalar ve tüketiciler açısından, daha etkin bir rol oynarken, maliyet etkin bir araç niteliği taşımaktadır.239 Söz konusu vergi uygulaması, temel olarak, çevre kirliliğine karbon emisyonu yayarak katkıda bulunan herhangi bir birimin, çevreye vermiş olduğu bu zarar dolayısıyla, ortaya çıkarmış

234. Goulder, “Environmental Taxation ”, s.3.

235Wallace E. Oates,"Pollution Charges as a Source of Public Revenues.", Resources for the Future, Discussion Paper QE92-05, Washington, D.C., November, 1991.

236David W. Pearce, 'The Role of Carbon Taxes in Adjusting to Global Warming." Economic Journal 101, 1991, s.938-948.

237 Lawrence H. Goulder, "Environmental Taxation and the "Double Dividend:" , s. 4.

238S.Glomsrod, “Stabilization of Emissions of CO2: a Computable General Equilibrium Assessment”, Central Bureau of Statistics, Oslo, I990.

239 HM Treasury , Tax and the Environment:Using Economic Instruments, London, Her Majesty Treasury, November 2002.

olduğu emisyon miktarı başına vergiye tabi tutulmasını içermektedir. Konulacak karbon vergisi, fosil kaynaklı yakıtları daha pahalı hale getireceğinden, dolaylı olarak bu ürünlerin tüketiminin de azaltılması hedeflenmektedir240 Konulan vergi ile eski teknoloji kullanımı ve fosil kaynaklı yakıtlar daha pahalı hale geleceği için, daha az karbon emisyonu yaratan teknolojilerin ve enerji kaynaklarının tercih edilmesi ve karbon üretiminin azaltılması sağlanmış olacaktır.

Fiyat tabanlı araçların savunucuları, bu tür araçların doğal kaynakların dağıtımını daha etkin olarak sağladığını öne sürmektedirler. Bu kurama göre, etkin bir vergi oranı, her bir firmanın kirlilik üretmeleri nedeniyle vergi ödemek yerine kirlilik düzeylerini düşürmeyi kârlı buldukları nokta olarak tanımlanabilir. 241 Diğer bir ifadeyle, firmaların vergi ödeyerek üretim yapmaya devam etmek yerine üretimini azaltmasını sağlayacak denge noktasında belirlenmiş bir vergi düzeyi, vergi politikasının başarılı olduğu anlamına gelmektedir.

Karbon vergisi, devlet için bir gelir arz etmekle birlikte işletmelere de ekstra bir maliyet unsuru olmaktadır. Karbon vergisinin getirilmesi, firmaların çıktı başına kalan emisyonları üzerinden vergi ödeyeceği anlamına gelmektedir. Satış vergisi şeklinde işleyecek olması nedeniyle, vergilemenin göreli olarak kolay olduğu söylenebilir. Benzer vergilerin halihazırda var olması da yeni vergileme kaynaklı idari maliyetlerin daha düşük olmasına yardımcı olabilecektir.

Karbon vergisi uygulaması ile elektrik enerjisi üretimi arasındaki ilişki incelendiğinde, verginin uygulaması öncesinde göreceli üstünlüğe sahip olan bir

240Royal Society, “Economic Instruments for the Reduction of Carbon Dioxide Emissions”, Council of the Royal Society, Policy Document 26/02, November 2002.

241Beder , Environmental Principles., s. 157.

üretim teknolojisi, verginin uygulanması sonucunda üretim esnasında çevreye yaydığı karbondioksit (CO2) miktarına bağlı olarak sahip olduğu üstünlüğü kaybetmekte ve yatırımcılar açısından tercih edilir bir teknoloji olma özelliğini kaybetmektedir.

Söz konusu sonucun oluşması bir örnekle açıklanabilir. Uzun dönem marjinal üretim maliyeti aynı ya da birbirine çok yakın iki teknoloji birlikte ele alındığında, emisyonu gerçekleştirilen CO2’nin, ton başına ödenecek birim vergi bedeli ile çarpımının birim kapasite bedeli maliyetine yansıtılması toplam birim maliyetini arttıracak, bu da yatırım alternatifleri arasındaki kayıtsızlık tercihini, rekabet avantajı sağlayan teknolojiden yana değiştirecektir. Bu bağlamda, özellikle düşük yük faktörüne bağlı olarak yüksek yatırım maliyetine sahip yenilenebilir enerji üretim teknolojileri, yüksek yük faktörüne bağlı olarak düşük yatırım maliyetine sahip konvansiyonel enerji üretim teknolojilerine karşı bir avantaj elde edebilecektir.

OECD tarafından, aynı konuya ilişkin olarak yapılan duyarlılık analizlerinde de benzer sonuçlara ulaşılmıştır.242

Konunun daha ayrıntılı anlaşılabilmesi için firmaların kirletme düzeylerini belirlerken ne şekilde davrandıklarının açıklanması yararlı olacaktır. Firmalar, marjinal faydaları marjinal maliyetlerinden yüksek olduğu sürece üretim yapmaya devam edecekler; marjinal maliyet marjinal faydayı aşmaya başladığında ise üretimlerini düşüreceklerdir. Marjinal maliyetin, marjinal faydaya eşit olduğu nokta

242 Julia Reinaud, Impact Of Carbon Emission Trading on Electricty Generation Costs, OECD/IEA, Paris, France, 2005.

ise denge noktası olacaktır. Bu ilkeye göre, firmaların marjinal maliyetleri, marjinal faydalarına eşit olduğu noktada kirletmeyi durdurmaları gerekmektedir.

Bilindiği gibi, SO2 gazı asit yağmuruna neden olmaktadır. Her ne kadar tezimizin konusu asit yağmuru değil, küresel ısınma olsa da söz konusu gazın azaltımı amacıyla yapılan bir çalışmanın marjinal fayda ve marjinal maliyetin eşitlendiği noktada optimum gaz emisyon miktarının belirlenmesi bakımından yararlı olacaktır.

2010 yılındaki optimum sülfür dioksit emisyon miktarını belirlemek amaçlı bir çalışmanın 243 bulguları aşağıda özetlenmektedir:

Her ilave bir ton SO2’in atmosfere salınmasının yol açtığı insan sağlığına olan zararın maliyeti 3.500 dolardır. Diğer bir ifadeyle, 1 ton SO2’in azaltımının marjinal faydası 3.500 dolar olacaktır.

Azaltım miktarı arttıkça azaltım maliyeti yükselmektedir. İlk 2 milyon ton için 500 dolar olan maliyet son ton için 6.000 dolara kadar yükselmektedir. Bu artışın nedeni, azaltım yapılırken önce düşük maliyetli yöntemlerin tercih edilmesidir.

Çalışma, denge azaltım miktarının Şekil 5’de gösterildiği gibi, yılda 8 milyon ton azaltım yapılması ve 1 milyon ton SO2’in emisyonuna

243Spencer Banzhaf, Dallas Burtraw ve Karen Palmer, “Efficient Emission Fees in the U.S. Electricity Sector”, Resources for the Future Discussion Paper, October 2002.

devam edilmesi halinde denge noktasına ulaşılacağı sonucuna ulaşmıştır.

Aşağıdaki Şekil 5’de, piyasada optimum miktarda SO2 gazı emisyon miktarının belirlenmesi gösterilmektedir.

Şekil 5. 2010 Yılı Optimum SO2 Emisyon Miktarı

Kaynak: Arthur O’Sullivan, Steven M. Sheffrin, Microeceonomics Principles and Tools, Pearson Prentice Hall, New Jersey, 2005, s. 199.

Firmaların üretim maliyetleri, emek, sermaye ve üretimde kullanılan girdilerin maliyetleri olarak hesaplanırken, firmaların üretim yaparken çevreyi

Azaltımın

kirletmelerinden doğan maliyetin içselleştirilmesi amacıyla bir kirletme vergisi (karbon vergisi) konulması halinde, söz konusu vergi miktarı da üretim maliyeti unsuru haline gelecektir. Yukarıda verilen örnekte, firmalar tarafından ilave bir ton SO2’in atmosfere salınmasının yol açtığı insan sağlığına olan zararın maliyeti 3.500 dolar, diğer bir ifadeyle, 1 ton SO2’in dışsal maliyeti 3.500 dolar olarak belirlenmiştir. Tek bir firma için düşünürsek, firma üretim sürecinde karbon vergisini de diğer girdi maliyetlerinde olduğu gibi dikkate alarak ne kadar azaltım yapıp ne kadar kirletmeye devam edeceğine marjinal maliyet ilkesine göre karar verecektir.

Şekil 6. SO2 Vergisine Karşılık Firma Davranışı

Kaynak: Arthur O’Sullivan, Steven M. Sheffrin, Microeceonomics Principles and Tools, Pearson Prentice Hall, New Jersey, 2005, s. 199.

Şekil 6’da gösterildiği gibi firma, marjinal faydanın SO2’in bir tonu için vergi miktarına eşit olduğu j noktasında üretim yapmayı tercih edecektir. J noktasında 6 ton azaltım yaparken 2 ton da emisyon yapacaktır. Bu noktadan sonra, azaltım maliyeti 4500 dolara çıkacağı için emisyon yaparak 3500 dolar vergi ödemeyi tercih edecektir.

Piyasada firmalara karbon vergisi konulması, Şekil 7’de gösterildiği gibi arz eğrisini yukarı doğru kaydıracaktır. Arz eğrisinin yukarı doğru kaymasının sonucu olarak denge üretim miktarı düşerken, denge fiyatı yükselecektir. 244

Şekil 7. Elektrik Piyasasında SO2 ve NOx Gazı İçin Konulan Verginin Etkisi

Kaynak: Arthur O’Sullivan, Steven M. Sheffrin, Microeceonomics Principles and Tools, Pearson Prentice Hall, New Jersey, 2005, s. 199.

244 O’Sullivan, Steven M. Sheffrin, Microeceonomics Principles., s. 199.

j k

Arz eğrisi SO2 Vergisinden Sonra Arz Eğrisi

4.247 4.294

64.9 67.6

Talep

P

Q

Bir önceki örnekte, 1 ton SO2 emisyonunun insan sağlığına verdiği marjinal zarar 3.500 dolar olduğuna göre karbon vergisi de 3.500 dolar olarak belirlenmelidir.

Örnekteki firmanın bir elektrik üretim santralı olduğunu varsayalım. Söz konusu santraller aynı zamanda nitrojen oksit emisyonundan da sorumludur. Çalışmada, nitrojen oksitin çevreye verdiği zararları telafi edecek düzeyde uygun verginin 1 ton emisyon için 1.100 dolar olduğu hesaplanmıştır. 245

Şekil 7’de sülfür ve nitrojen vergisi konulduktan sonra elektrik fiyatının 64.9 dolardan 67.6 dolara çıktığı görülmektedir. Fiyatların yükselmesi elektriğe olan talebi düşürecektir. Elektrik talebinin fiyat esnekliği 0.28 ise, fiyatın % 4 artması talebi % 1.1 düşürecektir. Karbon vergisi konulması, elektrik üretim santrallerinin daha düşük SO2 içeren kömür kullanma oranlarını 0.43’ten 0.53’e yükseltmekte, diğer taraftan kömür kullanma maliyeti doğal gaz ve nükleer enerjiye göre yükseldiği için diğer kaynaklardan elektrik üretiminde de artış görülmektedir. 246

Yukarıdaki örnek, elektrik üretimi sonucu ortaya çıkarak asit yağmuru ve çevre kirliliğine yol açan nitrojen oksit gazı için verilmiştir. Elektrik üretiminde fosil yakıtların kullanımı nedeniyle yalnızca asit yağmuruna yol açan gazlar değil sera etkisi yaratarak küresel ısınmaya yol açan CO2 gazı da salınmaktadır. CO2 gazı emisyonu üzerine bir vergi konulduğu varsayıldığında, etkisinin ne olacağı Şekil 8’de gösterilmiştir.

245 Spencer Banzhaf, Dallas Burtraw, Karen Palmer, “Efficient Emission Fees in the U.S. Electricity Sector”, Resources for the Future Discussion Paper, October 2002.

246 Arthur O’Sullivan, Steven M. Sheffrin, Microeceonomics Principles and Tools, Pearson Prentice Hall, New Jersey, 2005, s. 200.

Şekil 8. Elektrik Piyasasında CO2 Gazı İçin Konulan Verginin Etkisi

Kaynak: Şekil yazar tarafından hazırlanmıştır.

j k

Arz eğrisi CO2 Vergisinden Sonra Arz Eğrisi

5.100 5,300

70 74

Talep

P

Q

Şekil 8’de, CO2 vergisi konulduktan sonra elektrik fiyatının 70 dolardan 74 dolara çıktığı görülmektedir. Fiyatların yükselmesinin, elektriğe olan talebi düşürmesi beklenebilir. CO2 emisyonu üzerine vergi konulması ile denge elektrik üretimi 5.100’e düşecektir.

Karbon vergisi, sera gazı emisyonunun azaltımında birkaç yönden etkili olmaktadır:247

Benzin fiyatları yükseldiği için bireyler daha az otomobil kullanacaklar ve benzini daha az yakan araçları tercih etmeye başlayacaklardır.

Verginin elektrik fiyatlarını yükseltmesi halinde elektrik talebi düşecektir. Elektrik üzerine konulacak bir vergi, kısa dönemde vergi yükümlülerinin kullanılabilir gelirlerinde azaltıcı bir etkiye neden olarak talebi düşürecektir.

Evlerin ısıtılmasında kullanılan kaynakların fiyatı yükseldiği zaman bireyler daha düşük ısıyla ısınmayı tercih edecekler, evlerinin yalıtımı konusunda daha dikkatli davranacaklardır.

Bazı elektrik üreticileri, kömürden doğal gaza geçiş yapacaktır ya da yenilenebilir enerji kaynaklarını daha çok tercih etmeye başlayacaktır.

247 O’Sullivan, Sheffrin, Microeceonomics Principles., s. 209.

Vergi konulmasının ardından, elektrik üreticileri vergi yükünü fiyat artışı şeklinde tüketiciye yansıtacaklardır. Bu fiyat artışı nedeniyle, dolaylı olarak vergiyi ödemek durumunda kalan bireylerin toplam reel geliri verginin olmadığı duruma göre azalacaktır. Bu durumda, bireyler gelirlerini artırmak amacıyla daha fazla çalışarak, daha fazla gelir elde edip vergi yükünü gidermeye çalışacaktır. Söz konusu etki, verginin gelir etkisi olacaktır. Verginin gelir etkisi nedeniyle, vergi nedeniyle yükselen elektrik fiyatlarını karşılamak zorunda kalan bireyler, daha fazla çalışarak daha fazla gelir elde edip vergi yükünü gidermeye çalışacaklardır. Diğer taraftan, vergi nedeniyle tüketilen ürünün fiyatının artması karşısında daha az elektrik tüketmeyi de tercih edebilirler. Elektrik talebinde, karbon vergileri ve diğer fiyat artışlarının yanı sıra, az enerji tüketen verimli beyaz eşyaların tüketimi, ulaşımda elektrikli araç kullanımının artması ve sıcak havalar nedeni ile klima kullanımında artış da etkili olmaktadır. Daha az enerji tüketen beyaz eşya kullanımı ve karbon vergileri elektrik talebini düşürürken, örneğin hibrid araçların kullanımının yaygınlaşması ve küresel ısınma nedeniyle klima kullanımının artması, elektrik talebini artıracaktır. Diğer taraftan, daha verimli klimaların üretilmesi ile de enerji talebi azalacaktır. Bu yönden bakıldığında, tüm bu faktörlerin birlikte değerlendirilmesi gerekecektir. Karbon vergisi ve fiyatlardan kaynaklanan artışların talep üzerindeki etkisi için esneklik değerleri önem kazanacaktır. Talebin fiyat esnekliği yükseldikçe talep de daha fazla düşecektir. Talebin fiyat esnekliğinin düşük olması durumunda ise talep, vergi artışından fazla etkilenmeyecektir.

Karbon vergisi konulması kararı alınırken, kaynak dağılımında etkinlik ve gelir dağılımında adalet sağlanması da amaçlanmaktadır. Elektrik üretimi ve tüketimiyle ilgili bazı sosyal maliyetlerin, elektriği üreten ve tüketenlerce karşılanmadığı ve kirliliğin bedelinin tüm toplum tarafından ödendiği bir durumda, fiyatlar maliyetleri yansıtacak şekilde belirlenmeyecektir. Bu durumda elektrik üretimi üzerine malın fiyatını artıran bir verginin konulması ekonomik refah azalışını telafi etmeye yönelik bir düzenleme olacaktır. Üretim kaynaklı kirlilik nedeniyle oluşan marjinal sosyal zararların, kirlilik üzerinden alınan vergi ile eşit olduğu noktada vergi politikası refahı artırıcı yönde bir etki yapacaktır.

Diğer taraftan, karbon vergisinin kaynak dağılımı ve gelir dağılımı üzerinde etkileri olacaktır. Verginin konulmasının ardından, üretici ve tüketiciler vergi yükünü azaltmak amacıyla üretim ve tüketim kalıplarını değiştireceklerdir. Elektrik üreticileri üretimde kullandıkları üretim faktörleri bileşimini, tüketiciler ise elektrik tüketen ürün alımlarını gözden geçirerek değiştireceklerdir. Herhangi bir verginin konulmasının etkinlik kaybına neden olduğu dikkate alındığında, Pareto Optimumu gereğince, bu etkinlik kaybının söz konusu vergi gelirlerinin aktarıldığı kamu harcamalarından ötürü sağlanan etkinlik kazancından daha fazla olması halinde, devletin vergi politikası kaynak dağılımını bozucu yönde etki yapacaktır.

Vergi konulmasının bir diğer etkisi de tüketicilerin kullanılabilir gelirlerinde meydana gelen azalış olacağı için, tüketicilerin özel tüketim için kullanabilecekleri gelirleri de düşecektir. Bireylerin, vergi nedeniyle daha az tüketim yapmaları

nedeniyle uğradıkları kayıp, kamu hizmetlerinin artması nedeniyle sağladıkları faydadan fazla ise, refah düzeylerinde düşme yaşayacaklardır.

Lee vd.’ne göre, kirlilik üzerinden alınan bir vergi kamu gelirini artırırken, artan bu gelirin, gelir vergisi gibi bir verginin oranının azaltılması için kullanılması halinde, vergi sistemi nedeniyle katlanılan etkinlik kaybı azaltılarak ekonomik refahta ek bir artış sağlanır. Bu refah artışının sağlanması için, üretimin yarattığı kirlilik üzerinden alınan bir verginin kirlilik nedeniyle oluşan marjinal sosyal zararların değerinden daha büyük olması, diğer bir ifadeyle, kirlilik vergisinin uygulanmasından sonra elde edilen gelir artışıyla sağlanan refah artışının ve marjinal sosyal zararların toplamının kirlilik vergisine eşit olması gerekmektedir. 248

Lee vd.’nin çalışmasına göre, marjinal sosyal zararların ne kadar olduğu tam olarak belirlenemese bile, gelir etkisinin sıfırdan büyük olduğu bilindiği için, marjinal sosyal zararlar da sıfırdan büyük olduğu sürece, kirlilik üzerinden alınan bir verginin refah düzeyini artırıcı etkisi olduğu ispatlanabilmektedir.

Vergilerin konulma amacı, firmaların çevreye kirlilikten dolayı verdikleri zararların içselleştirilmesi olduğu için Pigou ilkesine göre vergi düzeyi, daha önce de belirtildiği gibi firmanın yarattığı kirlilik oranının sosyal marjinal zararına eşit olarak belirlenmelidir.

248 D. Lee, W. Misiolek ve S. Walter, “Substituting Pollution Taxation for General Taxation: Some

248 D. Lee, W. Misiolek ve S. Walter, “Substituting Pollution Taxation for General Taxation: Some