• Sonuç bulunamadı

2 ÇEVRE VE EKONOMİ İLİŞKİLERİ BAKIMINDAN İKTİSADİ ARAÇLARIN KURAMSAL BİR DEĞERLENDİRMESİ ARAÇLARIN KURAMSAL BİR DEĞERLENDİRMESİ

2.1 İktisadi Araçların Küresel Isınma Sorununun Çözümünde Kullanımının Kuramsal Temelleri

2.1.1 İktisadi Araçlar ve Çevre İlişkisinin Neoliberal İktisat Kuramı Açısından Değerlendirilmesi Açısından Değerlendirilmesi

2.1.1.4 Neoliberal İktisat Politikaları Kapsamında Sorunun Çözümü Amacıyla Kullanılan İktisadi Araçlar Amacıyla Kullanılan İktisadi Araçlar

2.1.1.4.4 Neoliberal İktisat Kuramı Çerçevesinde Sübvansiyon Uygulaması Uygulaması

Sera gazlarının emisyonunun azaltımı amacıyla önerilen bir diğer iktisadi araç, teşviklerdir. Bunlar, yatırım ve kredi desteği gibi mali teşvikler, vergi ve gümrük muafiyetleri gibi vergi teşvikleri ve üretim teşvikleri olarak sınıflandırılabilir.

Ürettikleri sera gazlarının azaltılması amacıyla kirletici birimlere gerekli yatırımları yapmaları veya daha az kirletici teknolojileri kullanmaları için kaynak aktarılması politikasına, sübvansiyon uygulaması denilmektedir. Küresel ısınma sorununun çözümünde sübvansiyon aracının kullanılması, sera gazı azaltımında meydana gelen bir artışın olumlu dışsallık yarattığı düşüncesine dayanmaktadır. Bu nedenle sübvansiyonlar, diğer iktisadi araçlara alternatif bir araç olarak, karbon vergisi gibi kirlenmeyi azaltıcı yönde teşvik edici bir araç olarak kullanılmaktadır.

297 EcoSystem Market Place, Forging A Frontier, s. 56.

Sübvansiyon miktarı, etkinlik kuralı gereğince, marjinal maliyetlerin marjinal sosyal faydaya eşit olduğu noktada belirlenmelidir. Negatif dışsallıkların Pigou’cu vergilerle düzeltilmesi gerekirken, pozitif dışsallıklar Pigou’cu bir sübvansiyonla düzeltilmektedir. Örneğin, sera gazı emisyon miktarını düşürmek amacıyla yeni teknoloji geliştirmek için ar-ge çalışması yapan bir firmaya, bu çalışma sonucunda yarattığı marjinal dışsal faydaya eşit miktarda bir sübvansiyon verildiğinde etkin üretim düzeyine ulaşması sağlanacaktır. 298

Sübvansiyon uygulaması, yalnız kirleten firmaların kirletme düzeylerini azaltmak amacıyla değil, kirlenmeye yol açmayan firmaların desteklenmesi şeklinde de uygulanabilmektedir. Kneese ve Bower299 bir çalışmalarında, kaynak dağılımı açısından karbon vergilerinin kullanılmasıyla, kirlenmeye neden olmayan birimlere sübvansiyon şeklinde bir ödeme yapılması arasında fark olmadığını göstermişlerdir.

Ancak vergiler ile sübvansiyonlar arasında uygulamada önemli farklılıklar vardır.

Sübvansiyonlar, tam rekabet koşullarında endüstriye girişi kârların yüksekliği nedeniyle teşvik ederek, uzun dönem için kirlenme düzeyinin artmasına neden olabilmektedir. Diğer taraftan, tezin ilgili kısmında açıklandığı gibi, karbon vergileri uzun dönemde kirlilik düzeyinin azaltılmasında daha etkilidir.300

Devlet sübvansiyon uygulamasını, sera gazı emisyonlarını azaltmak amacıyla yeni teknolojiler geliştirilmesini teşvik etmek için düşük fiyatlı kredi sağlamak ya da söz konusu yatırımın belirli bir kesiminin kamu tarafından karşılanması şeklinde de

298 Mustafa Durmuş, Kamu Ekonomisi, Ankara, Öz Baran Ofset Matbaacılık, 2008, s. 217.

299 A. Kneese, B. Bower, Managing Water Quality: Economics, Technology Institutions, Baltimore, 1968.

300 G. E. Metcalf, “A Distributional Analysis of Green Tax Reforms”, NBER Working Paper No.

6546, May 1998, ile National Tax Journal 52(4), 1999, s. 655-681.

yapabilmektedir. Hassett ve Metcalf bir çalışmada,301 devletin, firmalara gelecekte enerji tüketimini azaltacak bir yatırım yapmaları amacıyla yatırım maliyetinin yarısını sübvansiyon olarak vermesinin, enerji fiyatlarını iki katına çıkararak firmaları yatırım yapmaya teşvik etmelerinden daha etkili bir politika olduğunu savunmaktadır. Sübvansiyonların daha etkili olarak kullanılabilme nedenleri olarak maliyet minimizasyonunu otomatik olarak gerçekleştirmeleri nedeniyle kaynak dağılımında etkinlik sağladıkları gösterilmektedir.302 Ancak, sübvansiyon uygulaması, kaynak dağılımında etkinlik amacını sağlama açısından etkili olmakla birlikte, uzun dönemde çıktı düzeyini teşvik ederek kirlenmeyi arttırabileceği düşüncesiyle eleştirilmektedir. Öte yandan, diğer ekonomik araçların kirlilik düzeyini azaltmada etkili olamaması durumunda, firmanın daha az kirlilik yaratarak üretime devam etmesini sağlamak amacıyla, mali destek sağlamak için sübvansiyon politikası tercih edilebilmektedir.

Diğer taraftan, sübvansiyon uygulaması yapılırken, dışsallığın miktarını ve değerini belirlemek kolay değildir. Yapılan bazı araştırmalara göre, ar-ge çalışmalarının özel getiri oranı % 10 iken, sosyal getiri oranı % 50’lere ulaşabilmektedir. Bu durumda, ar-ge çalışmalarının yarattığı pozitif dışsallıklar düşünüldüğünden çok daha önemli olacaktır.303

301 K. Hassett ve G. E. Metcalf, “Energy Tax Credits and Residential Conservation Investment:

Evidence from Panel Data”, NBER Working Paper Sayı 4020, Ağustos 1995, ile Journal of Public Economics 57, 1995, s. 201-217.

302 William J. Baumol ve Wallace E. Oates, “ The Use of Standards and Prices for Protection of the Environment”, The Swedish Journal of Economics, Cilt. 73, Sayı. 1, Environmental Economics, March 1971, s. 42-54

303 Mustafa Durmuş, Kamu Ekonomisi, Ankara, Öz Baran Ofset Matbaacılık, 2008, s. 217.

Ancak, söz konusu aracın sübvansiyonun yarattığı olumlu dışsallıkların müdahale maliyetinin altında olması, finansmanını sağlayan vergi mükelleflerince istenmeyen bölüşüm etkilerine yol açması gibi durumlarda uygulanması doğru olmayacaktır. Sübvansiyon uygulaması, piyasanın, olumlu dışsallık yaratan faaliyetin marjinal getirisinin tamamının elde edilmesine izin vermediği durumlar için uygun olacaktır. 304

Sübvansiyon politikasına yöneltilen eleştiriler, daha çok serbest piyasa mekanizmasına müdahale olarak değerlendirilerek yapılmaktadır. Oysa, söz konusu politikaların uygulanmasında asıl amaç sera gazı azaltımının gerçekleştirilmesi ise bu eleştirilerin oldukça yersiz olduğu açıktır. Bu çerçevede, iklim değişikliğine yol açan sera gazı emisyonlarının azaltımında sübvansiyon politikası uygulanmasının özellikle yeni teknolojilerin geliştirilerek firmaların daha az emisyon yaparak üretim yapmalarını sağlaması açısından etkili bir politika olacaktır.

2.1.1.4.5 Harçlar

Çevre sorunlarının giderilmesinde kullanılan ekonomik araçlardan biri de harçlardır. Harçlar, atıkların toplanması ve ortadan kaldırılması gibi verilmekte olan çevresel hizmetlerin ya da kirliliğin azaltılmasına yönelik olarak uygulamaya konulan önlemlerin getirdiği maliyeti karşılamak üzere konulmaktadır. 305 “Kirleten Öder” ilkesi uyarınca harçlar değişik ülkelerde yaygın bir uygulama alanına sahiptir.

Genellikle, yerel yönetim birimlerin tasarrufuna bırakılan harçlarda çevresel zararın

304 Durmuş, Kamu Ekonomisi, s. 218.

305 Keleş, Hamamcı, Çoban, Çevre Politikası,s. 417.

giderilmesi ve tazmini amacı bulunmaktadır. Harç, verilen zarara eşit miktarda değil, daha çok ortalamasına yakın bir düzeyde saptanmaktadır.

Daha önce de ifade edildiği gibi, vergi yoluyla, firmaların yarattıkları kirlilik fiyatlandırılmaktadır. Ancak, firmaların fiyatını ödeyerek kirletmeye devam etmeleri durumunda, kirlilik düzeyinin sınırlandırılması amacıyla, firmanın ürettiği malı tüketen tüketicilere de kirlilik harcı tahakkuk ettirilmektedir. Bu uygulama ile fiyatı yükselen mala karşı talep düşeceği için, kirlilik düzeyi de sınırlandırılabilecektir.

Ancak, bu yöntemle tüketicilerden alınan harçların, düşük gelir düzeyindeki halk için bir yük oluşturması, uygulamada zorluklara neden olacaktır. 306

Tıpkı sübvansiyon politikasında olduğu gibi harç uygulaması da daha çok piyasa mekanizmasını bozucu etki yaptığı için eleştirilmektedir. Ancak, daha önce de ifade edildiği gibi asıl amaç iklim değişikliğine yol açan sera gazı emisyonlarının azaltımı olması gerektiğine göre harç politikası uygulanması etkili bir politika aracı olacaktır.