• Sonuç bulunamadı

Küresel Isınma Ve İklim Değişikliği Sorununa Kyoto Sonrası Uluslararası Alanda Çözüm Arayışlarının Değerlendirilmesi Uluslararası Alanda Çözüm Arayışlarının Değerlendirilmesi

İklim değişikliğine yol açan faktörler içinde insan kaynaklı sera gazlarının payının giderek artması ve bu artışın ekolojik denge üzerinde önemli tehditler oluşturmaya başlaması, gerek yerel gerekse uluslararası alanda önemli adımlar atılmasına yol açmıştır.

1992 Rio Konferansı sonuç belgeleri, daha sonra düzenlenen 1994 Kahire-Dünya Nüfus ve Kalkınma Konferansı, 1995 Kopenhag-Kahire-Dünya Sosyal Kalkınma Zirvesi, 1996 İstanbul-HABITAT İkinci İnsan Yerleşimleri Konferansı ve 2000 New York- Binyıl Zirvesi gibi tüm önemli toplantıların gündemlerinin belirlenmesinde etkili olmuştur.

Günümüzde yaşanmakta olan iklim değişikliği sorununa yol açan emisyonların büyük kısmı kalkınmış ülkelerin sanayileşmeleri aşamasında ortaya çıkmıştır. Söz konusu ülkeler, üretim ve tüketim yapmayı artan oranda sürdürdüklerinden sera gazı emisyon miktarları da artmaya devam etmektedir. Bu arada, iklim değişikliği üzerinde önemle durulması gereken bir konu olmakla birlikte, gelişmekte olan ülkelerin de gelişmiş ülkeler kadar sera gazı indirimi yapmalarının gerektiği şeklinde söylemlerle, kalkınmakta olan ülkelerin sanayileşmelerine engel olunma yoluna gidilmemelidir.142

142Keating, Yeryüzü Zirvesinde, s.130.

Sorunun çözümü için tüm ülkelerin sorumluluk almaları gerekmekle birlikte, sorunun ortaya çıkmasında en fazla etkili olan kalkınmış ülkelerin çözüm için de en fazla rolü üstlenmeleri gerekliliği açıktır. Ancak, özellikle söz konusu gazların emisyonunda en fazla etkili olan ülkeler, sera gazlarının azaltımına yönelik olarak, gelişmekte olan ülkelerin de aynı oranda azaltıma gitmediklerini bahane ederek Kyoto Protokolü’ne imza koymamaktadırlar. Kuzey ülkelerinin, hem yüksek emisyon oranları ile sanayileşmeye, hem de Güney ülkelerinin kaynaklarını da kullanmaya devam ettikleri 143 hususu dikkate alındığında, söz konusu tutumun adil olmadığı açıkça görülmektedir. 2007 Bali Konferansı’nda, en çok Kuzey ülkelerinin Güney ülkelerine emisyon indirimi yapmak konusunda baskı yapması, mekanizmalarla özelleştirilmenin özendirilmesi, piyasa düzeneklerinin kullanılması, eleştiri konusu olmuştur. 144

Diğer taraftan, Protokol’ün kendisi de bir çok açıdan eleştirilmektedir.

Örneğin, gelişmekte olan ülkelerdeki yutak alanların geliştirilmesi projeleri yoluyla kazanılan kredilerin dünya karbon piyasasında ticarete konu olması, gelişmekte olan ülkelerin kendi gereksinimlerine göre değil, gelişmiş ülke taleplerine göre projelere kaynak tahsisi yapmalarına neden olacaktır.145

Kyoto Protokolü'nün en çok eleştiri konusu olan maddeleri, esneklik mekanizmalarına yönelik düzenlemeleridir. “Ortak Yürütme”, “Temiz Kalkınma Mekanizması” ve “Emisyon Ticareti” olarak adlandırılan bu mekanizmaların, aslında

143 Bülent Duru, “Kyoto Protokolü’nden Halkların Protokolüne”, Mülkiye, C.XXXII, S.259, Yaz 2008, s.205-214.

144 Duru, “Kyoto Protokolü’nden ”, s.205-214.

145 Duru, “Kyoto Protokolü’nden ”, s.205-214.

gelişmiş ülkelerin Protokol uyarınca yerine getirmekle yükümlü olduğu sera gazı emisyon indirimlerini kolaylaştırmak amacıyla düzenlendiği anlaşılmaktadır.146

Ortak yürütme mekanizması, gelişmiş ülkelerin Protokol uyarınca yerine getirmeleri gereken indirim oranlarının bir bölümünü, sera etkisi yaratan gazların emisyonunu azaltmaya yönelik projelere destek vererek ya da yutak alanları geliştirerek yerine getirmelerine izin vermektedir. Bu madde uyarınca, gelişmiş bir ülke bir diğer gelişmiş ülkede sera etkisini azaltıcı yönde bir projenin finansmanını sağladığında, o projeden kazanılan birim kadar kendi ülkesinin emisyon düzeyini artırabilecektir. Bu durumda, sera gazı emisyonunu azaltmak için harcanan kaynak, gelişmiş ülkelerin kendi ülkelerinde daha fazla emisyon yapmaları amacıyla kullanılmış olacaktır. Yine, aynı düzeyde bir emisyon miktarı A ülkesinde olmasa da B ülkesinde yapılmış olacağı için toplam emisyon miktarında bir düşme olmayacaktır.

Temiz kalkınma mekanizmasına göre, gelişmiş bir ülke, gelişmekte olan bir ülkede sera etkisini azaltıcı yönde bir projeyi destekleyerek gerçekleşen emisyon miktarı kadar ek emisyon hakkı kazanabilmektir. Bu mekanizma ile de aslında azaltılan emisyon miktarı kadar kendi ülkesinde sera gazı emisyonu yaptığı için toplam emisyon miktarı değişmeyecektir. Diğer taraftan, bu mekanizma çerçevesinde, sera gazı emisyonlarının azaltılmasında sınırlı ölçüde katkıda bulunmakla birlikte, farklı çevresel sorunlara yol açabilecek olan nükleer enerji tesislerinin gelişmekte olan ülkelerde kurulmasının desteklenmesi de ileride önemli sorunlara yol açabilecektir. 147

146 Duru, “Viyana’dan Kyoto’ya”,s.16.

147 Duru, “Viyana’dan Kyoto’ya”,s.16.

Emisyon ticaretini düzenleyen esneklik mekanizması ise, gelişmiş ülkelerin kendi aralarında emisyon hakkı alışverişinde bulunabilmelerine olanak tanımaktadır. Söz konusu mekanizmanın, daha çok alıcı durumunda olacak olan Kuzey ülkeleri ile satıcı durumunda kalacağı düşünülen Rusya ve Ukrayna gibi ülkelerce kullanılacağı anlaşılmaktadır. Bu durumda, Kuzey ülkeleri emisyon ticareti yoluyla azaltım yapmadan sanayileşmelerine devam ederken, zaten ekonomileri iyi durumda olmadığı için kendilerine tahsis edilen kotaları kullanamayacak olan Rusya ve Ukrayna gibi ülkeler ise kullanamayacakları bu kotaları satma hakkına sahip olacaklardır. 148 Sonuç olarak, yine söz konusu mekanizma, sera gazı azaltım hedefini tutturmaktan çok gelişmiş ülkelerin emisyon yapmaya devam ederek sanayileşmelerini sürdürmelerine olanak sağlayacaktır.

Söz konusu mekanizmalar, gelişmekte olan ülkelerin sera gazı emisyonlarının azaltılması sürecine dahil edilerek, gelişmiş ülkelerin yükümlülüklerini daha az maliyetle yerine getirmelerini sağlayacağı, gelişmekte olan ülkelerin kendi sınırları içinde ve kaynakları üzerindeki denetimlerini azaltacağı, esneklik mekanizmaları çerçevesinde kazanılacak emisyon değerinin hesaplanmasının zorluğu gibi nedenlerle eleştirilmektedir.149 Protokol, özellikle gelişmiş ülkelerin emisyon miktarlarını düşürmeden indirim taahhütlerini yerine getirmelerinde çok fazla araca sahip olmaları yönüyle eleştiri konusu olmaktadır.150

148 B. H Desai, “Institutionalizing the Kyoto Climate Accord”, Environmental Policy & Law, Cilt. 29, Sayı 4, 1999, s. 159-164.

149 Murat Türkeş, Utku M. Sümer ve Gönül Çetiner, “Kyoto Protokolü'nde Esneklik Mekanizmaları:

Ortak Yürütme ve Temiz Kalkınma Mekanizmaları”, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Sözleşmesi Seminer Notları, Ankara, Çevre Bakanlığı, 1999, s. 30-51.

150 Peter N. Spoots, “At Bali Meeting, a Hard Look at Kyoto”, Christian Science Monitor, October 12, 2007, s.100.

Rio ile başlayıp Kyoto’ya kadar olan dönemin genel bir değerlendirmesini yapmak gerekirse, tüm olumsuzluklara ve sanayileşmiş ülkelerin ayak diremelerine rağmen, Rio Konferansı sonuç belgeleri; toplum, ekonomi ve çevre açısından daha sürdürülebilir bir dünya oluşturma yolunda Kyoto’ya giden ilk adımlar olarak kabul edilebilir. Rio Konferansı’nın geniş halk kitleleri ve değişik toplulukların katıldığı bir taban üzerine oturmuş olması, oldukça önemli bir özelliğidir.151 İklim değişikliği sorununun çözümü, ancak hükümet ve iş çevrelerinin liderliği, mali desteği ve tüm toplumsal örgütlerin işbirliğiyle sağlanabilecektir.

Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda da sürdürülebilirlik kavramı, çevre ile ekonomik ve sosyal kalkınmanın birbirinden ayrı konular olarak düşünülemeyeceği düşüncesinden hareketle tanımlanmıştır. Brundtland Raporu’nda da ifade edildiği gibi kalkınma ile çevre konuları birbirinden ayrı düşünülemez.152

Sürdürülebilir Kalkınma yaklaşımıyla; doğal kaynaklar verimli kullanılarak gelecek nesillerin gereksinimlerine cevap verilmesi ve çevrenin sürekli şekilde korunması sağlanmalıdır. Sürdürülebilir kalkınma denilince, yalnızca çevre korumanın ön plana çıktığı bir kalkınma politikasının değil; kalkınmaya ilişkin bütün ekonomik, mali, ticari, ve sınai politikaların büyümeyi; ekonomik, sosyal ve çevre ile ilgili açılardan sürdürülebilir kılınması amacıyla uyumlaştırıldığı bir süreç anlaşılmaktadır.153

151Micheal Keating, Yeryüzü Zirvesinde, s.14.

152Türkiye Çevre Sorunları Vakfı , Ortak Geleceğimiz, Çev. Belkıs Çorakçı, Ankara, 1991, s. 71.

153E. Nemli,“Sürdürülebilir Gelişme: Ekonomi ile Çevre Arasındaki Denge”, Kalder-Çevre Uzmanlık Grubu, Sunum, İstanbul, 2005, s. 6-9.

http://www.kalder.org.tr - 18 Mayıs 2008 tarihinde erişilmiştir.

Sanayi ve üretimin ekonomik, sosyal kalkınma ve çevre üzerindeki etkisi

“sürdürülebilir kalkınma” kavramının Brundtland Raporu’nda da ifade edilmesi ile önem kazanmış, günümüzde üretim yapan birimlerin, tüketicilerin ve tüm diğer canlıların bir arada yaşayabilmeleri için sürdürülebilir bir kalkınma ortamının oluşturulması gerektiği, tüm çevrelerce kabul edilen bir gerçek haline gelmiştir.

Sürdürülebilir kalkınmanın sağlanabilmesi için, hükümetin ve hükümet dışı kurumların ekonomik, sosyal ve çevre ile ilgili amaçlarını sanayi politikalarına ve kararlarına daha fazla dahil etmeleri konusunda bir fikir birliği oluşmuştur.154 Bu doğrultuda, küresel piyasalar ile ekonomik, sosyal ve çevreyle ilgili amaçlar arasında uyum sağlanması zorunlu hale gelmektedir.

Sürdürülebilir bir sanayi politikası; ancak istikrarlı bir ekonomik ve sosyal ortamda, bölgesel ve uluslararası ticaretteki sürekli liberalizasyonu içeren uygun sınaî ve ticari politikaların benimsenmesi sayesinde, açık ve rekabet edebilir bir ekonomik yapının teşvik edilmesi, yenilenebilen ve yenilenemeyen kaynakların etkin kullanımı sonucu tabii çevrenin korunması ile sağlanabilir.155 Eğer bir kalkınma süreci, dünyamızdaki yaşamı oluşturan atmosfer, su, toprak ve canlıların geleceğini tehlikeye atmıyorsa sürdürülebilir olarak değerlendirilebilir. Refah göstergeleri, eko-sisteme ilişkin göstergelerle oldukça yakından ilişkilidir. Sel, tropik fırtına ve toprak kayması gibi doğal olaylarla mücadele edebilme, yeterli ve temiz içme suyu ile temiz

154United Nations-Economic and Social Council-Commission on Sustainable Development, “Industry and Sustainable Development (E/CN.17/1998/4/Add.1)”, Report of the Secretary General, 1998, s.2.

http://daccess-ods.un.org/TMP/961962.4.html - 28 Temmuz 2008 tarihinde erişilmiştir.

155 United Nations-Economic and Social Council-Commission on Sustainable Development, “Industry and Sustainable Development”, s.2

havaya sahip olabilme, yeterli beslenebilme, temiz ve güvenli bir ortamda yaşayabilme gibi göstergeler, refah düzeyinin arttığını göstermektedir. 156

İklim değişikliği sorununun, özellikle kalkınmanın sürdürülebilir kılınması açısından sahip olduğu önem inkar edilemez olmakla birlikte; sürdürülebilirliğin ülkelerin büyüme ve kalkınma taleplerinin karşılanması amacıyla kullanılmasının da sınırlandırılmasının gerekliliği oldukça önemli bir konudur. Burada önemli olan nokta kalkınmanın nereye kadar olacağı, kalkınma amacıyla çevre değerlerinden ne kadarından vazgeçileceğidir.

Günümüzde; küresel ısınma, iklim değişikliği, savaşlar, biyolojik, kimyasal ve nükleer silahların kullanımı, nesli tükenmekte olan türler, aşırı nüfus artışı, ormanların yok olması, tehlikeli atıklar, düzensiz kentleşme, erozyon, çölleşme gibi insan kaynaklı faaliyetler ile tüm canlı varlıklar üzerinde etkide bulunabilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik ve toplumsal faktörlerin belirli bir zaman içindeki toplamı şeklinde tanımlanan etkenlerin çevre üzerindeki etkisi endişe verici boyutlara ulaşmıştır.157

İklim değişikliğinin etkisiyle; fırtınalar, şiddetli yağışlar, seller ve taşkınlar gibi afetlerin artması sonucunda yaşanacak göçlerin su ve besin kaynaklarının azalmasına yol açacağı, hatta savaşlara bile neden olabileceği dikkate alındığında konunun önemi daha iyi anlaşılacaktır. Örneğin deniz yüzeyi yükselmesi ve bunun sonucunda

156 United Nations Environment Programme, “International Institute for Sustainable Development, Exploring the Links”, The UN Environment Programm, Manitoba-Canada, 2004, s. 12.

157 R. Keleş ve C. Hamamcı, Çevrebilim, İmge Kitabevi, Ankara,1993, s.21

nehir taşmaları, kıyı erozyonu gibi gelişmeler nüfus artışı yanında kıyılarda yoğunlaşma sonucunda New York, Londra gibi bir çok metropol de içinde olmak üzere büyük etkiler yaratacaktır. 158

158 National Ocean Service-10.04.2011 tarihinde erişilmiştir.

oceanservice.noaa.gov/websites/retiredsites/natdia.../3hinrichsen.pdf

2 ÇEVRE VE EKONOMİ İLİŞKİLERİ BAKIMINDAN İKTİSADİ