• Sonuç bulunamadı

Küresel Isınma Sorununun Çözümünde Piyasa Tabanlı Araçların Gelişimi Gelişimi

2 ÇEVRE VE EKONOMİ İLİŞKİLERİ BAKIMINDAN İKTİSADİ ARAÇLARIN KURAMSAL BİR DEĞERLENDİRMESİ ARAÇLARIN KURAMSAL BİR DEĞERLENDİRMESİ

2.1 İktisadi Araçların Küresel Isınma Sorununun Çözümünde Kullanımının Kuramsal Temelleri

2.1.1 İktisadi Araçlar ve Çevre İlişkisinin Neoliberal İktisat Kuramı Açısından Değerlendirilmesi Açısından Değerlendirilmesi

2.1.1.2 Küresel Isınma Sorununun Çözümünde Piyasa Tabanlı Araçların Gelişimi Gelişimi

Serbest piyasa çevreselciliği, çevre sorunlarının çözümünde piyasa araçlarının kullanılmasını savunur. Bu tür araçların kullanımı, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma

201 R. Keleş, C. Hamamcı, A. Çoban, Çevre Politikası, İmge Kitapevi, Ankara, 2009, s. 416.

202 John O’Neill, “Sosyalist Hesaplama ve Çevresel Değer Biçme: Para, Piyasa ve Ekoloji”, Çev.

T.Boyraz, Gri ve Yeşil Kuram Dergi 1, Çalışanlar Yayıncılık, 2005, s.70.

Örgütü (OECD) ve Avrupa Birliği (AB) tarafından da önerilmektedir.203 Ekonomik rasyonalizm, kamusal amaçları başarmak için piyasa mekanizmasının kullanılması olarak tanımlanabilir ve çevresel yönetimin devlet idaresinin bir parçası olmasına karşı çıkar. Bu kurama göre, serbest piyasa sisteminin işleyebilmesi için özel mülkiyet haklarının varlığı gerekmektedir. Bu nedenle, bu kuramı savunanlar yapılabildiği ölçüde her şeyin özelleştirilmesini isterler. Çünkü, çevresel mallar ortak mal olduğu sürece, devlet onları korumakta başarısız olacak, bu malları kullananlar da korumak için gereken özeni göstermeyeceklerdir. Oysa, özel mülkiyet olması durumunda, o yerin sahibi olan kişiler ya da firmalar korumak için almaları gereken tüm önlemleri alacaklardır.204 Neoliberaller, devletin korumakta başarısız olduğunu iddia ettikleri çevre mallarının ancak ortak mal olmaktan çıkarılıp özel mülkiyete geçirilmesiyle korunacağını savunmaktadırlar.205 Fakat genelde olduğu gibi toprak mülkiyetinin tüm tarihi boyunca özel olduğu A.B.D.de doğa koruma kültürü gelişmeyip, tarım ve hayvancılıkta kârlılık ve zenginleşme güdüleri ile hareket edildiğinden 1930’larda çölleşme sorunu devlet harekete geçmek zorunda kalmıştır.206

Özelleştirmenin mümkün olmadığı durumlarda önerilen bir diğer araç ise, maksimum bir kirletme düzeyinin belirlenerek, belirlenen kirletme miktarının paylara ayrılması ve bu payların kirletme hakkı olarak pazarlanmasıdır. Kirletme kotaların alınıp satılmalarına da izin verilmektedir. Neoliberal iktisatçılar

203John S., Dryzek, The Politics of Earth, New York, Oxford University Press, 2005, s. 122.

204Dryzek, The Politics of Earth, s. 124.

205 Terry Anderson, Donald Leal, Free Market Environmentalism, New York, Boulder, 2001, s.145.

206Oasis Global web sayfası-28.07.2011 tarihinde erişilmiştir.

http://www.oasisglobal.net/what_is.htm

özelleştirmenin mümkün olmadığı durumlarda, kirletme kotalarının pazarlanması gibi yöntemleri savunmaktadırlar.

Çevre sorunları ile iktisadi kalkınma arasında dengenin sağlanabilmesi için devlet müdahalesinin gerektiğini söyleyenlere karşı, Neoliberaller dengenin sağlanmasında piyasa mekanizmasına güvenilmesini ve piyasa mekanizması ile denge sağlanırken verimlilik ve hakkaniyetin sağlanması gibi çeşitli amaçlara da ulaşılacağını ifade etmektedirler.207 Çevre sorunları ile iktisadi kalkınma arasında dengenin kurulabilmesi, piyasada verimliliğin ve adaletin sağlanması gibi amaçların gerçekleşmesi için gereklidir. Küresel ısınmanın önlenebilmesi için uygulanan politikaları ele aldığımızda, verimlilik amacı, küresel ısınmaya yol açan sera gazlarının azaltılmasının maliyeti ile faydaları arasındaki dengenin sağlanmasını ifade etmektedir. Bu durumda etkili bir çevre politikası, bu politikanın uygulanmasının marjinal maliyeti ile marjinal faydasının eşit olduğu nokta ya da o noktaya mümkün olduğu kadar yaklaşan nokta olacaktır.208 209

Adaletin sağlanması amacı, yine küresel ısınma sorununun çözülmesi örneği ile açıklanmak istenilirse, sera gazlarının azaltılması amacıyla uygulanan politikalar sonucu sağlanan fayda ile söz konusu politikaların uygulanmasının maliyetinin toplumu oluşturan bireyler arasında paylaşımının adil olarak gerçekleştirilmesini ifade etmektedir. Adaletin sağlanmasından bahsedilirken iki farklı adalet kavramı ortaya çıkmaktadır: Birincisi maliyetin herkese eşit dağılımının; ikincisi ise maliyetin dağılımını yaparken alt gelir gruplarına daha az maliyet yükleyerek onların

207B. Field, M. Field, Environmental Economics, Boston, Mc Graw Hill, 2002, s. 183.

208 Field, Environmental Economics, s.184.

209 Bkz. Şekil 9 ve Şekil 10.

korunmasının sağlanmasıdır. 210 Söz konusu dağılım yapılırken, daha sonraki bölümde detaylı olarak aktarılacak olan vergi, sübvansiyon gibi politikalardan yararlanılmaktadır.

Diğer taraftan, çevre için uygulanan politikaların sonuçlarının uzun vadede ortaya çıkacağı hususu da dikkate alınırsa, söz konusu politikaların uygulanabilir olması için devletin her alanda müdahalesini savunan sosyalist sistem dışında kalan, piyasa ekonomisine dayalı sistemlerde bireylerin bu politikaların uygulanması için ikna edilmesi gerekmektedir. Çevrenin korunması amacıyla özel sektörün üretim yapmasını engelleyici düzenlemeler yapılması halinde, kamu da uygulamak istediği politikaların finansmanını sağlayacak kaynaktan yoksun kalmış olacaktır. Bu nedenle, sera gazı azaltımına yönelik önlemler alınırken, özel sektörün de üretime devam etmesini sağlayacak bir dengenin kurulması gerekmektedir.

Sera gazı azaltımı amacıyla uygulanacak politikaların, özellikle söz konusu maliyetleri üstlenecek bireylerin ve özel sektörün verecekleri tepkilerin dikkate alınarak uygulanması gerekmektedir. Bu noktada, bireylerin hangi ahlaki felsefeye sahip oldukları oldukça önem taşımaktadır. Eğer, toplumu oluşturan bireyler genel olarak çevre merkezci bir anlayış içinde iseler, sera gazı emisyonuna neden olan gazların azaltımı için daha az tüketim yapmaya razı olacaklardır. Ancak, bireyler genel olarak insan merkezci bir yaklaşım içinde iseler, üretim ve tüketime artan bir hızla devam ediyor olmalarının sera gazı emisyonunu artırıyor olması, çok da önemli olmayacaktır. Ayrıca, bireylerin sera gazı azaltımı politikalarının uygulanmasına

210 Norman Barry, Modern Siyaset Kuramı, Ankara, Liberte Yayınları, 2004.

ikna edilmeleri, dolayısıyla söz konusu politikaların başarılı olması da pek mümkün olmayacaktır.

Piyasa yaklaşımı, küresel ısınma sorununun bireylerin istek ve çıkarları doğrultusunda ele alınması gerektiğini savunmaktadır. Bu durumda, bireylerin kişisel ekonomik çıkarları çevresel kamu çıkarı ile çelişiyorsa, ekonomik ussallık gereği bireyler kendi ekonomik çıkarlarını tercih edeceklerdir. Ancak, küresel ısınma sorunu bireyler için ekonomik bir kayba yol açmaya başlarsa sorunun çözümü için çaba harcamak ekonomik olarak akılcı olacaktır. Sorunun çözümü için çaba harcamak ekonomik olarak akılcı değilse, bireylerin söz konusu çabaları göstermesi için ekonomik değil, ahlaki, toplumsal gerekçeler gerekecektir. Eğer, bireyler küresel ısınma sorununun çözümü için, ekonomik olmayan bir nedenle bir maliyete katlanıyorlarsa bu durum ekonomik akılcılıkla bağdaşmayacaktır. Bu durumda, ya ekonomik akılcılıkla çevrenin korunacağı tezine dayanan piyasa yaklaşımı doğru değildir ve çevrenin korunmasını sağlayamaz, ya da küresel ısınma sorununun çözümü için başka nedenlere gereksinim duyulmaktadır. 211

Liberal kurama göre, sorun küresel ısınma ve bu nedenle ekosistemin zarar görmesi değil, küresel ısınma nedeniyle bireylerin özgürlüklerinin kısıtlanmış olmasıdır. Küresel ısınmanın etkisiyle tarımsal üretimin düşmesi ve doğal kaynakların tükenmesi nedeniyle bireyler isteklerini gerçekleştiremiyorsa, ortada bir sorun bulunmaktadır. Neoliberal kuram, devlet düzenlemelerini, küresel ısınma sorununun ortadan kaldırılmasını sağlasa bile özgürlüklere müdahale olarak

211 Keleş, Hamamcı, Çoban, Çevre , s. 376-380.

görmekte ve bunu doğru bulmamaktadır. Devletin müdahaleleri, piyasa işleyişini bozarak arz ve talep yoluyla sağlanacak en iyi çözüme ulaşılmasını engelleyecektir.

Piyasa yaklaşımının önerisi, hava, su, toprak gibi çevre değerleri ile biyolojik kaynakların özelleştirilmesi olmaktadır. Böylece, bu değerlere sahip olanlar, kendi çıkarları ile birlikte onları da korumuş olacaklardır. 212

Günümüz insanının tüketim talepleri ve bunu karşılamak için gittikçe artan oranda devam eden üretim süreci sonucu ortaya çıkan dışsallıkların iklim değişikliği sorununu yarattığı gerçeği dikkate alındığında, söz konusu sürecin daha önceki bölümlerde incelendiği üzere, bireyler için olumsuz sonuçlar yaratarak, kalkınmanın önünde büyük bir engel oluşturacağı açıktır. Neoliberal politikalar ile dayatılmaya çalışılan özel mülkiyetin sağlanması ve dışsallıkların içselleştirilmesi için kullanılan iktisadi araçlar ile şirketler kâr etmeye devam ederlerken de çevre değerlerinin korunacağı savının ne kadar doğru olduğu önemli bir tartışma konusudur.

Diğer taraftan, günümüzde yaşanmakta olan çevre sorunlarının piyasa başarısızlıklarından kaynaklandığı değerlendirmesi ile çözümünün de devlet müdahalesi olduğu şeklinde geliştirilen yaklaşımda, devletin de küresel ısınmaya karşı yürütülen politikalarda başarısız olabileceği dikkate alınmalıdır. Küresel ısınmanın azaltımı amacıyla yürütülecek politikaların verimli ve adil bir şekilde uygulanabilmesi her zaman mümkün olmayabilecektir. Devlet müdahalesi ile çevre sorunlarının çözüleceği savunulurken, kamusal politikaları uygulayan bireylerin diğer insanlardan farklı ahlaki özelliklere sahip oldukları ve söz konusu politikaları

212 Keleş, Hamamcı, Çoban, Çevre , s. 376-380.

uygularken adil davranacakları varsayılmaktadır. Ancak, bu varsayım pek de gerçekçi değildir. Kamusal görevleri yerine getiren bireyler de kendi çıkarları söz konusu olduğunda farklı şekilde davranacaklar ve devlet müdahalesi istenilen sonucu vermeyecektir. 213

Piyasa ekonomisi çözümlerine örnek olarak Coase Teoremini ele alabiliriz.

Coase, 1960 tarihli makalesinde, Pigou tipi vergilerin Pareto Optimumu’nu bozduğunu söyleyerek, “dışsallıkların varlığının etkinliği engellediği ve bu durumun kamu müdahalesini gerektirdiği” şeklindeki görüşe karşı çıkmıştır. Coase, Pareto Optimumu’nun sağlanması için rekabetçi piyasanın bütün koşullarının varlığının gerekmediğini ileri sürmüştür. Eğer piyasa hareketleri optimumdan uzak sonuçlar yaratıyorsa, karar birimleri karşılıklı alışverişlerle etkinlik koşullarını yeniden yaratabilecektir. Bunun için de mülkiyet haklarının oluşturulması yeterlidir.

Diğer taraftan, piyasa çözümlemesini eleştiren Baden ve Stroup, piyasa çözümlemesini öneren kuramcıların karar verme durumunda olan kişilerin bencil olmadıklarını varsaydıklarını, oysa özel mülkiyet hakkını savunan kuramcıların bu kişilerin hangi durumda olursa olsun kendi çıkarlarını en çoğa çıkarmayı amaçladıklarını varsaymakta olduklarını söylemektedir. Yine, liberalizmde insan yaradılışı hakkındaki temel varsayım, bireylerin bireysel çıkarları doğrultusunda davrandıklarını bize göstermektedir. 214

Farklı görüşleri savunan kuramcıların, küresel ısınma ve diğer çevre sorunlarının çözümünde piyasaya dayalı ekonomik araçların kullanıldığı piyasa

213 Yusuf Şahin , Küresel Isınma Fetişizmi, Ankara,Seçkin Yayınevi, 2005, s.24.

214Joseph R. Jardins, Çeviri: Ruşen Keleş, Çevre Etiği, Ankara, İmge Kitabevi, 2006, s. 132.

çözümlemelerinin ne kadar başarılı olabileceği hakkında tartışmaları sürmektedir.

Nitekim, küresel ısınmanın önlenebilmesinin, ancak insan kaynaklı sera gazı emisyonu azaltımı ile mümkün olabileceği dikkate alındığında, sorunun çözümlenmesi sürecinde hangi araçların daha etkin olacağı önemli bir tartışma konusunu oluşturmaktadır.