• Sonuç bulunamadı

Rekabet gücü anlayışı tarihsel bir süreç içerisinde ilk olarak tarım alanında görülmüş olup sanayi devrimi ile bu anlayışın sanayi sektörüne kaydığı görülmektedir (Erdem ve Köseoğlu, 2014: 1). Rekabetçilik, her ulusta hükümetin ve endüstrinin merkezi konularından biri haline gelmiştir (Porter, 1990: 35).

Bugün pazar piyasalarında ülkeler, endüstriler, şirketler, sivil toplum örgütleri ve tüketiciler küreselleşmenin baskısı sonucu vazgeçilmez bir rekabet ortamında bulunmaktadırlar. Bu dinamik ortamın getirdiği baskıda rekabet edebilmek oldukça zorlaşmıştır (Eraslan, 2008:56). Rekabet gücü terimi hem politik toplumda hem de akademik araştırmalarda çok çeşitli şekillerde kullanılmakta olan bir terimdir. Kimilerine göre yüksek yaşam standardı ve ekonomik büyüme gibi belirli genel sonuçlara ulaşabilme becerisi ile rekabet gücün eşittir. Diğer bir kesime göre ise; iş yaratma, ihracat yapma ya da doğrudan yabancı yatırım (Foreign Direct Investment- FDI) gibi belirli ekonomik sonuçlara ulaşabilme yeteneği şeklinde ifade edilmektedir (Delgado vd., 2012: 6).

Günümüze gelindikçe bu anlayış daha geniş bir yelpazede daha farklı alanlarda da görülmeye başlanmıştır. Buna da teknolojik gelişmelerin hız kazanması ve dünya sınırlarının ortadan kalkması neden olmaktadır. Geleneksel olan sistemler yerini tamamen teknoloji yoğun yeni nesil sistemlerine bırakmıştır. Bu nedenle de rekabet gücü elde etmek daha da zorlaşmış insanların farklı istek ve ihtiyaçlarını karşılamada işletmeler yetersiz kalmaya başlamıştır (Erdem ve Köseoğlu, 2014: 1).

Rekabet gücü, rekabet kavramı çerçevesinde ekonomik bir yarış içinde bulunan işletme, kişi, grup vb. olguların rakipleri karşısında avantaj elde etmesini ifade etmektedir (Baltacı vd., 2014: 4). Ancak, rekabet içinde olan tarafların mücadele gösterdiği amaçları farklı boyutlar göstermektedir. Örneğin bir spor müsabakasında şampiyonluk ve madalya mücadelesi verilirken, işletmeler pazar paylarını attırıp karlarını yükseltmek için uğraş göstermektedirler (Eraslan vd., 2008: 5). Ayrıca rekabet gücü, rekabete dayalı uzun süreli performansın bir ürünü olmaktadır (Man, Lau ve Chan, 2002: 4).

Buna bağlı olarak rekabet kavramı itici bir güç olarak yenilik yapma, teknolojik gelişim, kaynakların etkin ve verimli bir şekilde kullanılmasının sağlanması şeklinde tanımlanarak, hem sektörel düzeyde hem de makro düzeyde ekonomik etkinliğin arttırılmasında rekabet gücü elde etmenin yüksek potansiyelde bir kaldıraç görevinde bulunduğu belirtilmektedir (Timurçin, 2010: 14).

Rekabet gücü Mikro (firma) ve Makro (ülke) şeklinde iki bakış açısı ile de tanımlanmıştır. Mikro açıdan rekabet gücü ulusal sınırlar içerisindeki işletmeler arasında rekabetin ulusal ve uluslararası pazar içindeki etkileri ele alınırken, makro bakış açısı ülkenin uluslararası pazarı içindeki konumu değerlendirilmektedir (Sert ve Şahbaz, 2017: 3; Çivi, 2001: 2; Erdem ve Köseoğlu, 2014, 2-3; Albayrak ve Erkut, 2010, 2). Verimlilik, karlılık, maliyet, pazar içindeki pay, kişi başına verimlilik, dış ticaret performansı, teknolojik kullanım yoğunluğu ve rekabetin sürdürülebilirliği gibi standartlar rekabet gücünün belirleyicileri olmaktadır (Genç, 2016: 12-13). Bir ülkenin uluslararası rekabet gücünün pek çok ölçüsü olsa bile, en önemli ve etkili olanı göreceli birim işgücü maliyetlerinde büyümedir. Eğer birim işgücü maliyetleri diğer ülkelerden daha fazla büyürse, bu durumun, yurtiçinde ve yurtdışında pazar paylarını azaltacağı, ekonomik büyümeyi engelleyeceği ve işsizliği arttıracağı ve rekabet edilebilirliği zayıflatacağı belirtilmektedir (Fagerberg, 1988: 2).

Porter (1990)’a göre rekabet gücü ve refah sıfır toplamlı bir oyun değildir. Birçok ülke aynı anda üretkenliklerini ve bununla birlikte servetlerini geliştirebilmektedirler. Ancak üretkenlik dışında olan servet garanti edilemez. Bir ekonomideki verimliliği arttırmamak, zayıf politikalar, yetersiz yatırımlar veya diğer nedenlerden dolayı, ücretleri ve milli geliri, büyümek bile olsa, sürdürülebilir hale

getirebilmektedir. Modern küresel ekonomide bir ulusun seçimi refah olmaktadır. Rekabetçilik artık olumlu bir kalıtımı olan ülkelerle sınırlı değildir. Ülkeler, politikalarını, yasalarını ve verimliliklerini temel alan kurumlarını düzenlerlerse refahı seçeceklerdir. Örneğin, ülkeler tüm vatandaşlarının kapasitelerini yükseltirlerse ve ticaretin verimli olmasını sağlayan özel altyapı türlerine yatırım yaparlarsa, ülkeler refahı seçeceklerdir (Porter, 1990: 13).

Rekabet kavramında olduğu gibi rekabet gücü üzerinde de çeşitli tanımlamalar yapılmıştır. Bu anlamda ismi rekabet ile özdeşleşen Porter, firma için rekabet gücünü, işletmelerin uluslararası düzeydeki pazarlarda sunulabilecek mal ve hizmet üretebilme kabiliyeti şeklinde tanımlamaktadır. Sektörel açıdan bakıldığında ise rekabet gücü, sektörde rakiplere nazaran verimlilik açısından daha iyi bir konumda olmak şeklinde açıklanabilir (Baltacı vd., 2014: 4). Öte yandan yurtiçi yatırımlar, ihracat, ithalat yurtiçine gelen doğrudan yabancı yatırımı, yurtiçinden giden doğrudan yabancı yatırımı ve iç yenilik rekabetçilik gücünü kolaylaştırmaktadır (Ketels ve Delgado, 2007: 53).

Rekabet gücü, bir ülkenin üretkenlik düzeyini belirleyen kurumlar, politikalar ve faktörler kümesi olarak tanımlamak mümkün olmaktadır. Verimlilik düzeyi, bir ekonominin ulaşabileceği refah seviyesini belirler. Verimlilik seviyesi, aynı zamanda, bir ekonomideki yatırımların elde ettiği getiri oranlarını da belirler ve bu da büyüme oranlarının temel itici gücüdür. Diğer bir deyişle, daha rekabetçi bir ekonomi zamanla daha hızlı büyüyecek bir ekonomidir (World Economic Forum, 2017-2018: 317). Başka bir tanıma göre; rekabetçilik gücü, hem iç hem de dış piyasada alıcılar tarafından aranan zamanda, yerde ve şekillerde mal ve hizmet sunmak ve diğer potansiyel tedarikçilere göre daha iyi fiyatlarla kullanılan kaynaklar üzerinde en az fırsat maliyeti elde etmek şeklinde tanımlanmakta ve bu da üç rekabet düzeyini (uluslararası pazarlar, ürünler için iç pazar ve kaynaklar için iç pazar) ortaya koymaktadır (Cook ve Bredahl, 1991: 1). Rekabet gücünün tanımı kişinin ihtiyaçlarına ve misyonuna göre farklılık göstereceği görülmektedir (Saxena ve Lozac’h, 2010: 13). Bu nedenle rekabet gücü kavramının tek bir düzeyde ele alınması durumunda karmaşık tanımlamalara sebebiyet verebilmektedir. Rekabet gücü düzeyleri bir alt başlıkta daha geniş bir şekilde ele alınmıştır.