• Sonuç bulunamadı

2.1. Kuramsal Çerçeve

2.1.1. Psikolojik İyi Oluş

Martin E. P. Seligman ile bir yükselişe geçen pozitif psikoloji hareketinin içinde, insan bilimcilerin gelecekteki misyonunun, bireyin varoluşsal mutluluğuna, yaşam doyumuna ve iyi oluşuna katkıda bulunan tüm faktörleri araştırmak olduğu belirtilmektedir. Pozitif psikoloji, bireylerde algılanan eksiklikleri gidermek yerine iyi oluşu ve mutluluğu arttırmayı hedeflemektedir (Carr, 2016, s. 12). Bu doğrultuda özellikle son yıllarda bireylerde olumlu duygular, direnç, karakter gücü, psikolojik iyi oluş ve yaşam doyumu ile ilgili bilimsel çalışmaların arttığı görülmektedir. Bu konular kamu kurumları ve eğitim ortamları dâhil olmak üzere klinik ve klinik olmayan ortamlarda araştırmacıların dikkatini giderek daha fazla çekmektedir (Fava ve Ruini, 2014).

Pozitif psikoloji hareketinin öncülerinden olan ve bireylerde psikolojik iyi oluş ve mutluluk ile ilgili önemli çalışmaları bulunan Norman M. Bradburn, insanların yaşam yönelimlerinin psikolojik sağlık için önemli bir role sahip olduğunu düşünmektedir. Bradburn, insanların yaşam yönelimlerinin Sir İsaiah Berlin’in de belirttiği gibi kirpiler ve tilkiler şeklinde iki büyük faktörde toplandığını düşünmektedir. Kirpi kategorisinde olan insanlar bütünleştirici bir özelliğe sahiptirler. Yaşamdaki çeşitli problemlerin belirli benzerliklerini dikkate alarak problemleri bir bütün olarak algılama eğilimindedirler. Tilki kategorisinde olan insanlar ise bütünün içindeki farklılaşmalara önem verirler. Dolayısıyla da problemlerin birbirinden farklı olduğunu düşünürler. Bradburn, ruh sağlığı alanında yapılan çalışmalarda da bu duruma benzer bir kategorileşme olduğunu düşünmektedir. Buna göre kuramcılar (theorists) ve deneyimciler (empiricists) kirpiler ve tilkiler gibi benzer bir ayrışıma sahiptir. Kendini ise kirpi özelliklerine sahip biri olarak nitelendiren Bradburn, kirpi olmanın verdiği özellikleri kullanarak, psikolojik iyi oluşu, pozitif ve negatif duygulanım arasındaki içsel farklılaşma/denge şeklinde tanımlamıştır. Bu sayede psikolojik iyi oluşun alan yazının bütüncül bir gözle bakılıp ilk kez kavramsallaştırıldığı söylenebilir (Bradburn, 1969).

1970li yıllara kadar yapılan çalışmaların getirdiği birikim ve genel anlayıştan hareketle Bradburn ve meslektaşları psikolojik iyi oluşun ölçümünde, önerdikleri operasyonel tanımdan da hareketle, temel bağımlı değişkenin ve çıktının mutluluk üzerine olması gerektiğine odaklanmışlardır. Bu kavramsallaştırmanın ise özünde Aristotle’in Nicomachean Ethics’de (1. Kitap, 4. Bölüm) insanın erişebileceği en yüksek iyiliğin eudaimonia olduğu düşüncesi yatmaktadır (Bradburn, 1969, s. 6). Bradburn’un önerdiği bu yaklaşım devam eden dönemlerde mutluluk indeksi olarak bilim dünyasında kabul görmüş ve olumlu psikolojik işlevler hakkında yapılan çalışmalara olan dikkati arttırmıştır (Ryff, 1989).

Ancak Ryff (1989), Bradburn’un (1969) çalışmasının eksik ve hatalı olduğunu düşünmektedir. Ona göre Bradburn’un çalışmasının temel amacı psikolojik iyi oluşun temel yapısını/bileşenlerini belirlemek değildir. Bunun yanında mutluluk indeksi sadece ölçüm yapılmadan önceki bir yılda yaşanan sosyal değişimler ile ilgilidir. Ayrıca Yunanca kökenli bir kavram olan eudaimonia’ nın doğru çevirisinin mutluluk olup olmadığının da şüpheli olduğunu düşünmektedir. Eudaimonia kavramının ilk başlarda mutluluk olarak çevirisi yapılsa da, daha sonra alan yazında bu kavramın iyi oluş (well-being) olarak yeniden tanımlandığı görülmektedir (Ross, 1949, s. 190; akt. Bradburn, 1969, s. 6-7). Bu bağlamda Ryff, Waterman’in (1984) bu konu hakkındaki düşüncelerini daha kabul edilebilir bulmaktadır. Waterman’e (1984) göre, Bradburn’un çevirisinde eudaimonizm ile hedonizm arasında bir eşdeğerlik bulunmaktadır. Bu yaklaşım ise Yunanlıların doğru ve yanlış arzuların tatmin edilmesi arasındaki önemli ayırımla çelişmektedir. Dolayısıyla Waterman (1984), eudaimonia’nın daha kesin olarak “kişinin gerçek potansiyeline ulaşması yönündeki davranışa eşlik eden duygular” şeklinde tanımlanması gerektiğini belirtmiştir (akt. Waterman, 1993).

İyi oluş ile ilgili dünya çapında araştırmalar yapan Diener ve Biswas-Diener’e (2008, s. 4) göre ise mutluluk, psikolojik sağlık için merkezi bir role sahiptir. Araştırmacılar mutluluğu bilimsel dilde öznel iyi oluş olarak ele aldıklarını belirtmişlerdir. Onlara göre bir bireyin öznel iyi oluşu, genellikle bir dereceye kadar nesnel koşullarıyla ilişkilidir. Bir noktadan sonra öznel iyi oluş, insanların bu koşullar hakkında nasıl düşündüklerine ve ne hissettiğine bağlı olarak değişmektedir. Diğer bir ifadeyle öznel iyi oluş, insanların yaşam doyumunu ve iş, sağlık ve ilişkiler gibi önemli yaşam alanlarına yönelik öznel değerlendirmelerini kapsamaktadır. Sonuç olarak Diener ve Biswas-Diener’e (2008) göre mutluluk, en kısa şekilde, birinin hayatı hakkında olumlu düşünme ve hissetme olarak tanımlanmaktadır.

Seligman’a (2002) göre mutluluk ve iyi oluş, pozitif psikolojinin istendik çıktıları olarak değerlendirilmektedir. Mutluluk ve iyi oluş, pozitif psikoloji hareketinin içinde birbirinin yerine kullanılmakta ve pozitif duygular ile herhangi bir duygu içermeyen pozitif aktiviteleri içermektedir. Pozitif duygular geçmiş, gelecek ve şimdiye dönük olabilir. Örneğin doyum, memnuniyet ve huzur geçmişe yönelik duygular olurken, iyimserlik, umut, inanç ve güven ise geleceğe yönelik duyguladır. Şimdiki zamana yönelik duygular ise zevkler (pleasures) ve hazlar (gratifications) şeklinde iki kategoride ele alınabilir. Zevkler bedensel aktivasyon sonucunda oluşan duygular iken (tat, koku, cinsellik vb.), hazlar ise bireyin akış içine girerek fiziksel aktivitelere (okuma, tırmanma, dans etme, spor vb.) katılımı sonucunda algılan pozitif duygulanımdır. Seligman, bu hazların ise kişisel dayanıklılık (strengths) ve erdemlerin (virtues) gelişimi ile elde edilebileceği düşünmektedir. Dolayısıyla pozitif psikolojinin amacı olan mutluluğun, anlık öznel duygu ve durumlardan oluşmadığını düşünmektedir. Mutluluk bireyin kendi yaşamının özgün (authentic) olduğunu düşünmesidir. Diğer bir ifadeyle mutluluk, bireyin yaşamında kendine özgü güçlerini (personal strengths) ve erdemlerini (virtues) kefetmesidir. Anlamlı bir yaşam ise, bireyin güçlü yönlerini daha büyük bir amaca ulaşmak için kullanması ile olabilir. Bütün bunların bir sentezi olarak Seligman, doyurucu bir yaşamın, geçmiş ve gelecek hakkında olumlu duygulara sahip olma, zevklerden olumlu duygular çıkarma, kişisel gücün sağladığı hazları yaşama ve bir amaca sahip olmak için güçlü yönlerini daha büyük bir hedefe yönelik kullanmayla elde edilebileceğini savunmaktadır (s. 261).

Sonuç olarak, alanyazında eudaimonia, psikolojik iyi oluş, öznel iyi oluş, mutluluk gibi kavramların birbirlerinin yerine de birbirlerinden ayrı da ele alınarak tanımlanıp araştırıldığı görülmektedir. Ancak psikolojik iyi oluşu tam olarak anlayabilmek için bu kavram karmaşasından kurtularak bütüncül bir anlayışın zihinde oluşturulması gereklidir. Bu durum doğal olarak, psikolojik iyi oluşun kavramsallaştırılmasında farklı araştırmacılar tarafından ortaya konulan yaklaşımları da incelemeyi zorunlu kılmaktadır.