• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: KURAMSAL ÇERÇEVE VE ĐLGĐLĐ LĐTERATÜR

1.1. Psikolojik Đyi Olma

1.1.7. Psikolojik Đyi Olma ve Yaş

Psikolojik iyi olma alanındaki ilk araştırmalar (Gurin, Veroff, & Feld, 1960; Wilson, 1967), gençliğin psikolojik iyi olmanın güvenilir bir yordayıcısı olduğunu göstermesine rağmen sonraki araştırmalar (Butt & Beiser, 1987; Inglehart, 1990), bu sonuçla çelişmektedir. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda, yaşla birlikte bireylerin psikolojik iyi olma düzeylerinde anlamlı bir azalma olmadığı (Diener & Suh, 1998) veya yaşam doyumunun yaşla birlikte arttığı (Horley & Lavery, 1995) görülmüştür.

Psikolojik iyi olma ile bireyin yaşlılık yıllarındaki başarılı yaşam uyumu yakından ilişkilidir (Liang, 1985). Gibson (1995) şöyle demiştir:

Başarılı yaşlanma; bireyin potansiyellerini tam anlamıyla kullanabilmesi ve yaşamının son yıllarında, kendini ve diğerlerini memnun edecek fiziksel, psikolojik ve sosyal düzeye ulaşmasıdır (s. 279).

Genellikle başarılı uyum ve başarılı yaşlanma, yaşam doyumuyla betimlenmektedir (Havighurst, 1963; Kozma ve diğerleri, 1991). Yani başarılı yaşlanma yaşam doyumunun, yaşam doyumu ise başarılı yaşlanmanın en önemli göstergesidir (Havighurst, 1963). Bununla birlikte yaşam doyumu, başarılı yaşlanmayı tam olarak açıklamamaktadır. Geniş oranda kabul gören ilk kavramsallaştırmalara göre yaşam doyumu, yaşamının son zamanlarında bireyin yaşama yüklediği anlamla ilişkilidir. Fiziksel, bilişsel, duygusal ve sosyal anlamda psikolojik iyi olmayı koruma ve sürdürme, yaşlanma sürecinde çeşitli tehlikelerle yüzleşmektedir. Son yıllarda başarılı yaşlanma; olumlu duygulanım, yaşam doyumu, uyum, mutluluk veya psikolojik iyi olma ile karakterize edilmektedir. Bearon’a (1996) göre bu göstergelerden yaşam doyumu, mutluluk ve olumlu duygulanım aynı zamanda öznel iyi olmanın da göstergesidir. Diğer araştırma bulguları, psikolojik iyi olmanın bireyin içinde bulunduğu yaş grubundaki olumlu duygulanım, yaşam doyumu, mutluluk ve kişisel uyum düzeyinin önemli bir yordayıcısı olduğu görüşünü desteklemektedir (Costa, McCrae, & Norris, 1980). Çünkü genellikle psikolojik iyi olma, normal bir yaşlanma

perspektifindeki hem duygusal hem de bilişsel yapıları içermekte ve yaşam kalitesiyle özdeşleşmiş bir dizi göstergeyle uyuşmaktadır (Kozma ve diğerleri, 1991).

Psikolojik iyi olma büyük ölçüde içsel bir faktör olarak kalmakta ve bireyin yaşlanma deneyiminin, önemli bir bilişsel ve duygusal göstergesi olarak işlev görmektedir (Costa ve diğerleri, 1987). Đyi olma durumunu, psikolojik iyi olma olarak kavramsallaştırabilmek için, psikolojik iyi olmanın aynı zamanda duygusal iyi olma ve bilişsel iyi olma bileşenleri ile bütünleşmesi gerekmektedir (Kozma ve diğerleri, 1991). Bu nedenle psikolojik iyi olma, duygusal ve bilişsel iyi olmadan meydana gelmekte ve başarılı yaşlanmanın önemli bir göstergesi olarak görülmektedir. Diener ve Suh (1998), duygusal iyi olmanın yaşla birlikte azaldığını ancak bu durumun hoş olmayan duyguların artmasından değil zevk verici duyguların azalmasından kaynaklandığını açıklamıştır. Bu araştırmacılar yaşla birlikte olumlu duygulanımın azalmasının, tüm kültürler için geçerli olduğunu belirtmiştir.

Ryff (1991) genç yetişkin (18-20), orta yaşlı (30-64) ve yaşlı (64 ve üzeri) 208 birey üzerinde yürüttüğü çalışmasında, psikolojik iyi olmayı incelemiştir. Katılımcılar kendilerini altı psikolojik iyi olma alt ölçeği açısından değerlendirmiş ve bulgular yaşlı bireylerin, orta yaşlı ve genç yetişkinlere göre bireysel gelişim alt ölçeğinden daha düşük puan aldıklarını göstermiştir. Özerklik alt ölçeğinden ise en yüksek puanı orta yaşlı bireyler, en düşük puanı ise genç yetişkinler almıştır. Orta yaşlı bireylerin, yaşam amaçları boyutundan yaşı daha büyük olan bireylere göre daha yüksek puan aldıkları görülmüştür. Ayrıca orta yaşlı ve yaşlı bireyler, çevresel hâkimiyet alt ölçeğinden genç yetişkinlere göre daha yüksek puan alırken, öz-kabul ve diğerleriyle olumlu ilişkiler alt ölçeklerinden yaş grupları arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. Ryff bu sonuçları yorumlarken yaşlı bireylerin, kişisel gelişimlerini sürdürmeleri için sınırlı olanaklara sahip olduklarının dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir. Ryff, Lee, Essex ve Schmutte (1994), 215 orta yaşlı ebeveyn üzerinde yaptıkları çalışmalarında, ebeveynlerin çocuklarına yönelik algılarını incelemiştir. Psikolojik iyi olma ölçeklerinin kullanıldığı çalışmadan elde edilen bulgular, çocuklarının uyumlu olduğunu ifade eden ebeveynlerin psikolojik iyi olma ölçeklerinden daha yüksek puan aldıklarıı göstermiştir. Son zamanlarda yapılan bir araştırmada da (Clarke, Marshall, Ryff, & Rosenthal, 2000), benzer bulgular elde edilmiş ve yaşla birlikte yaşam amaçları ve bireysel gelişim

boyutlarında azalma olduğu bulunmuştur. Ancak araştırmada bu sonuçlar genel popülâsyondan elde edilmesine rağmen bir grup psikoterapist aynı eğilimi göstermemiştir. Terapistler danışanlarının kişisel gelişimleriyle ilgili oldukları için, onların bireysel gelişim ve yaşam amaçları duyguları yaşlanmalarına rağmen devamlılık sergilemektedir. Diğerleriyle olumlu ilişkiler ve öz-kabul alanlarında ise yaş açısından herhangi bir farklılık olmadığı görülmüştür. Ayrıca kadınlar diğerleriyle olumlu ilişkiler ve bireysel gelişim boyutlarında erkeklerden daha yüksek puan almıştır (Ryff, 1989a). 40 ülkeden 60000 birey üzerinde yürüttüğü araştırmalarında, Diener ve Suh (1998) yaşla psikolojik iyi olma arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Elde edilen bulgular 20’li yaşlardan 80’li yaşlara doğru yaşam doyumunun yavaşça arttığını, olumsuz duygulanımın sabit kaldığını, olumlu duygulanımın ise azaldığını göstermiştir. Olumlu duygulanımdaki bu düşüş, yaşla birlikte duygusal yoğunluğun azalmasıyla ilişkilidir (Mroczek & Kolarz, 1998).

Okma ve Veenhoven (1999), bilişsel iyi olmanın 18 ile 90 yaşları arasında göreli kararlı bir durum olduğunu bulmuştur. Aynı zamanda Diener ve Suh (1998) yaşam doyumunun, birçok kültürde yaş grupları açısından kararlı bir durum olmasına rağmen 20 yaşından 90 yaşına doğru ilerlendikçe hafif bir artış olduğunu gözlemiştir. Benzer biçimde Inglehart (1990), gençlerin %80’inin, 65 yaş ve üzerinde olan bireylerin ise %81’inin yaşama yönelik doyumlarının yüksek olduğunu bulmuştur. Ancak bazı araştırmalarda (Ardelt, 1997), yaşlanma ile yaşam doyumu arasında negatif ilişki olduğu görülmüştür.

Chen (2001), ise geçmiş ve geleceğe yönelik yaşam doyumunun yaşla birlikte azaldığını bulmuştur. Ancak Ardelt ve Chen’in çalışmalarında duygusal iyi olma ve yaş arasındaki ilişki incelenmiştir. Görüldüğü gibi bazı araştırmalar psikolojik iyi olmanın yaşla birlikte artacağını, diğerleri ise psikolojik iyi olmanın yaşla birlikte korunabileceğini veya azalacağını ancak artmayacağını öne sürmektedir. Bu görüş ayrılığına rağmen literatürün önemli bir bölümü, yaşlanma ile psikolojik iyi olma arasında pozitif ilişki olduğunu göstermektedir.