• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: KURAMSAL ÇERÇEVE VE ĐLGĐLĐ LĐTERATÜR

1.3. Akılcı Duygusal Davranışçı Terapi (ADDT)

1.3.14. ADDT Teknikleri

ABC modeli, terapistlerin uygulamaları için temel bir yapı sağlamaktadır. Terapötik değişimi kolaylaştırmak için ADDT uygulayıcıları, ABC modelini aktif-yönlendirmeli biçimde ve çeşitli teknikleri (bilişsel, duygusal ve davranışsal) kullanarak uygular. ADDT yönelimli terapistler, bireyin öz-yıkıcı davranışlarını değiştirme sürecinde çoklu model yaklaşımını benimsemekte ve diğer terapi yaklaşımlarının tekniklerini sıklıkla kullanmaktadır. ADDT terapi teknikleri; genel klinik sorunlar, anksiyete, depresyon, evlilik problemleri, kişiler arası ilişkilerde yetersizlik, kişilik bozuklukları, obsesif-kompülsif bozukluk, yeme bozuklukları, psikosomatik bozukluklar, cinsel işlev bozuklukları ve psikotik bozukluklar gibi çok geniş bir yelpazede kullanım alanına sahiptir. ADDT’de danışanın değişimini sağlamak için bilişsel, duygusal ve davranışsal teknikler bir kombinasyon şeklinde kullanılabilir.

ADDT’nin Bilişsel Teknikleri

ADDT’nin bilişsel terapi teknikleri; büyük oranda düşünmeye, mücadele etmeye, tartışmaya, yorumlamaya, açıklamaya ve öğretmeye dayanır. Aynı zamanda bu teknikler bireyin, kendini, diğer bireyleri ve dünyayı düşünme ve değerlendirme yollarına yönelik alternatif bir bakış açısı geliştirmesine yardımcı olmayı amaçlamaktadır (Wessler & Wessler, 1980). Bilişsel teknikler aracılığıyla bireyler, nasıl düşündüklerini anlama ve akıldışı düşünme yollarına ilişkin farkındalık sağlama becerileri kazanırlar. ADDT’de kullanılan bilişsel tekniklerden bazıları, akıldışı inançların tartışılması, bireyin dilini değiştirme ve mizahın kullanılmasıdır (Corey, 1991).

Akıldışı inançların tartışılması. ADDT’de bireyin akıldışı inançlarının tartışılmasını

edileceğinin öğretilmesidir (Corey, 1991). Terapi sürecinde terapistler, duygusal sorunlara neden olan öz-tanımlamalarının ve inançlarının farkına varması ve onlarla yüzleşmesi için danışanları cesaretlendirmeyle meşgul olurlar. Akıldışı inançlarıyla yüzleşerek onları reddeden danışanlar zamanla, kendilerine daha fazla yardım etmeye ve daha mantıklı olmaya başlarlar. Akıldışı inançların tartışılması, bireyin –meli/-malı gibi zorunluluk bildiren ifadeleri daha az kullanmasını sağlar. ADDT’nin psiko-eğitimsel yönteminden yararlanan bilişsel ev ödevlerinin kullanılması, danışanı akıldışı inançlarını saptayarak listelemesi ve bu inançları tartışması için cesaretlendirmektedir (Corey, 1991).

Danışanın dilini değiştirme. Bireyin dil örüntüsünü değiştirme ve kendine yönelik yeni

bir öz-tanımlama geliştirme süreci, danışana farklı biçimde düşünme ve davranma olasılığı sağlamaktadır (Corey, 1991). Danışanın dilini değiştirme, onun dil örüntüsünü analiz etmeyi içermektedir. Çarpık düşüncenin neden olduğu kapalı ve kısıtlayıcı dille mücadele edilmelidir. ADDT yönelimli terapistler, dilin düşünceyi düşüncenin de dili biçimlendirdiğine inandıkları için bu müdahalede danışanın zorunluluklar içeren dilini değiştirmek amaçlanmaktadır. Yeni öz-açıklamaların kullanılması, danışanın kendini katı ve kesinlik içeren tercihlerden uzaklaştırmaktadır. ADDT, danışanın doğru olmayan dilinin, bozulmuş düşünce sistemlerinin bir sonucu olduğunu savunur. Bu teknikle danışanlar, zorunlu olanlar ile yapılsa iyi olanların değiştirilebileceğini ve “...eğer olmazsa ne olur?” veya “olmazsa uygunsuz olur” demeyi öğrenirler. Çaresizlik ve suçlama içeren sözcük kalıpları yerine danışanlar, yeni sözcük kalıpları kullanarak yapılması gerekenler ile zorunluluk ve kesinlik içeren tercihlerinin yerini değiştirirler. Kendi dil kalıplarını değiştirme işlemi ve yeni ifadeler oluşturma isteği sonucunda danışanlar, farklı düşünme, davranma ve hissetmeye başlarlar.

Espri ve mizahın kullanımı. Espri, danışanın sıklıkla sorunlar yaşamasına neden olan

felaket senaryolarının ve abartılmış düşüncelerinin tartışılmasına yardımcı olmaktadır. Duygusal sorunlar çoğunlukla bireyin aşırı ciddi olmasından ve espri duygusunu kaybetmesinden kaynaklanmaktadır. Esprinin kullanılmasıyla danışan, kendini ve yaşamı aşırı ciddiye almamasının yararlarını öğrenebilmektedir. Araştırmalar, mizahın ADDT terapistlerinin en popüler tekniklerinden biri olduğunu göstermiştir. Ellis uygulamalarında, danışanı soruna götüren abartılı düşünce biçimi ile mücadele etmede

mizahı etkili biçimde kullanmıştır. Ayrıca seanslarında özellikle rasyonel ve komik şarkılar kullanmış, insanları endişeli veya depresyonda oldukları zaman şarkı söylemeye teşvik etmiş ve mizahın, danışanlara sürdürdükleri akıldışı düşüncelerin anlamsızlığını gösterdiğine inanmıştır. ADDT duygusal rahatsızlıkların, bir kimsenin kendini çok ciddiye alması ve yaşam olaylarında mizahı ve esprili bakış açısını kaybetmesi durumunda ortaya çıktığını savunur. Sonuç olarak terapistler, bireyin aşırı ciddi taraflarına saldırıda bulunur ve bunu gerçekleştirirken sıklıkla mizaha yer verirler.

ADDT’nin Duygusal Teknikleri

Davranış ve olaylarla ilgili üzüntü verici duyguları ortaya çıkarmayı amaçlayan duygusal teknikler, danışanın kendisini farklı bir durumda hayal etmesi olanağı sağlamaktadır. Bu hayal etme egzersizinde danışan, terapist tarafından yönlendirilir ve danışana olumlu duyguların ve gerçekçi amaçların provası yaptırılır (Wessler & Wessler, 1980). ADDT’de kullanılan duygusal teknikler; akılcı-duygusal betimleme, utanmayla mücadele egzersizleri, güç ve zindeliğin kullanılması ve rol oynamadır. Bu teknikler aracılığıyla danışanlar, kendilerini koşulsuz kabul etmelerinin önem ve değerini öğrenirler (Corey, 1991). Bu duygusal uygulamalar danışanın düşünce, duygu ve davranışlarının değişimine yardımcı olmaktadır.

Akılcı-duygusal betimleme. Bu teknik, yoğun zihinsel egzersizlerle birlikte yeni

duygusal örüntüler oluşturmak için kullanılmaktadır (Corey, 1991). Maultsby (1984) akılcı-duygusal betimleme tekniğini, danışanın kendisini gerçek yaşam koşullarında nasıl düşünmek, hissetmek ve davranmak istiyorsa o şekilde düşünebildiği, hissedebildiği ve davranabildiği bir durumda hayal etmesi olarak tanımlamıştır. Danışanlar yaşayabilecekleri kötü bir durum hakkında abartılı biçimde üzüntü hissederek, duygularını denemenin ve sonra düşüncelerini uygun duygu durumuna dönüştürmenin nasıl hayal edileceğini öğrenirler. Eğer birey abartılı ve sağlıksız duygularını uygun duygu durumlarına dönüştürebilirse, kendi yaşamında da bu değişimi yakalama şansı elde edebilir. Bu teknik kişiler arası ilişkilere ve birey için sorun olan diğer durumlara da faydalı bir şekilde uyarlanabilir. Ellis, akılcı-duygusal betimlemenin birkaç hafta süresince hafta da birkaç kez uygulanması sonucunda, bireyin herhangi bir olumsuz durumda daha sağlıklı duygular hissedebileceğini belirtmiştir. Ellis (1979), akılcı-duygusal betimlemeyi kullanan danışanların, anksiyete yaşatan olaylara karşı

sağlıklı bir duyarlılık geliştirebildiğini ve bu tür olaylara yönelik uygunsuz davranma ve hissetmekten vazgeçtiklerini belirtmiştir.

Utanmayla mücadele egzersizleri. Bu alıştırmalar temelde farklı durumlarda danışanın

davranışlarına yönelik açığa çıkan, akıldışı utanmalarını elimine etmesi için ona yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Utanmayla mücadele egzersizleri aynı zamanda danışanın, diğer bireyler tarafından onaylanmayan davranışlarından utanç duymamasını öğretmektedir. Utanmayla mücadele egzersizlerinin duygusal ve davranışsal boyutlarında, danışana genellikle yapmaktan çekindiği bir eylemi yerine getirmesini ve bu noktada risk almasını içeren ev ödevleri verilir. Bu uygulamalar danışana, utanç duygusunu kendisinin oluşturduğunu anlaması ve daha az duygusal, sorumlu ve çekingen davranması için düzenlenmiştir (Corey, 1991).

ADDT, bireyin davranışlarından akıldışı biçimde utanması durumuyla mücadele etmesini vurgulamaktadır. Eğer birey, başkalarının kendisinin aptal olduğunu düşünmesinin bir felaket olmadığını kendine söyleyebilirse, utanma duygusuyla başa çıkarak bu duyguyu reddedebilir. Bu uygulamada temel nokta danışanın, başkaları onu beğenmese bile kendisinden utanç duymaması gerektiğidir. Terapist, danışanlara başkalarının düşüncelerinden korktukları için bazı şeyleri yapmaktan kendilerini alıkoyduklarını söyleyerek, bu riski almaları yönünde onlara ev ödevleri verir. Ancak danışanlar, kesinlikle başkalarına ve kendilerine zarar verebilecek şeyler yapmaya teşvik edilmez. Bununla birlikte terapist danışana, sosyal düzen kurallarını bozmayacak ödevler vermelidir. Örneğin; danışan otobüs veya tren duraklarında şarkı söylemeye veya bir toplantıda saçma bir soru sormaya teşvik edilebilir. Bu tip ödevler sonucunda danışan, kendi utanma duygularını kendisinin yarattığı inancına varır.

Güç ve zindeliğin kullanılması. Bu uygulamada danışanlar, akıldışı inançlarını tartışmak

için iç-diyaloglar kullanır (Corey, 1991) ve böylece zihinsel ve duygusal iç-görü kazanırlar. Ellis (1996), danışanların akıldışı inançlarını tartışmaları ve akılcı inançlara sıkıca bağlanabilmeleri için güçlü ve iki oturumdan oluşan akılcı ve akıldışı diyalogu kullanmıştır. Ellis ve Dryden (1997), güçlü iç-konuşmalar ve öz-diyalogların kullanılmasını, duygusal bir teknik olarak ele almıştır. Bu uygulama sonuç olarak, danışanın akılcı açıklama ve inançlar geliştirmesi ve akıldışı inançlarının uygunsuzluğunu tartışması için önemli bir araçtır.

Rol oynama. Rol oynama danışanın kendisini değere layık bir varlık olarak algılamasına

yardımcı olmaktadır. Rol oynama tekniğinin, hem duygusal hem de davranışsal bileşenleri vardır. Terapist, danışanın kendi rahatsızlığını oluşturmak için kendisine ne söylediğini ve uygun olmayan duygularını uygun olanlarla değiştirmek için neler yapabileceğini göstermek için sık sık onun sözünü keser. Danışan, belli bir durumda hissettiği şeyleri ortaya koymak için belirli davranışları hikâye edebilir. Bu teknikte üzerinde durulan nokta, hoş olmayan inançlarla ilgili olan akıldışı düşüncelerdir. Rol oynama tekniğinde terapist, danışana duygusal problemlere neden olan içsel konuşmalarına ilişkin farkındalık kazandırır (Corey, 1991). Rol oynama aracılığıyla danışanlar, uyumsuz duygulara neden olan akıldışı inançlar üzerinde çalışma fırsatı elde etmektedir.

ADDT’nin Davranışçı Teknikleri

ADDT yönelimli terapistlerin kullandıkları davranışçı teknikler; ev ödevi etkinlikleri, ödül ve ceza, risk alma egzersizleri, sistematik duyarsızlaştırma (korku veren durumla aşamalı olarak maruz bırakma) ve bibliyo-terapidir (hastalıkla ilgili kitapları okuma). Davranışsal ev ödevlerinin özellikle gerçek yaşam durumlarında yapılması önemlidir. Bu ödevler sistematik olarak yapılır, bir forma kayıt edilir ve analiz edilir. Birçoğu hassaslığı azaltma, beceri eğitimi ve atılganlık eğitimini kapsar. ADDT, danışanların kendi hassaslıklarını aşamalı olarak azaltmasını ve zaman zaman yapmaktan korktukları şeyleri yapmasını önemsemektedir. Örneğin, asansör korkusu olan bir birey, günde 20– 30 kez yukarı aşağı çıkıp inerek bu korkusunu azaltabilir. Danışanlar, gerçekten yeni ve zor şeyler yaparlar ve bu şekilde daha güçlü olduklarını hissederler. Farklı davranış biçimleri geliştirerek, ben daima başarısız olacağım çünkü şimdiye kadar birçok kez

başarısız oldum gibi akıldışı inançlarını değiştirmeye çalışırlar.

Terapistler davranışsal teknikleri, danışanın korktuğu veya çekindiği bir aktiviteyle meşgul olması için kullanmaktadır (Wessler & Wessler, 1980). Davranışsal uygulamaların amacı, danışanın duygularının temelindeki inançları değiştirmektir. Bu durum danışana, davranışlarının sonuçlarını yeniden değerlendirmesi olanağı sağlar (Wessler & Wessler, 1980). Davranışçı teknikler, danışanın geçmişte sergilediği uyumsuz davranışlar yerine güvenli ve uyumlu davranışlar üretmek için kullanılır (Ellis, 1996; Ellis & Dryden, 1997; Wessler & Wessler, 1980).

Davranışsal ev ödevi, danışanın akıldışı inançlarını eyleme dönüştürmesi ve yeni tutumlar için risk almasını içerir (Wessler & Wessler, 1980). Bu ödevler risk alma ve ertelemeye karşı çıkmadır. Risk alma uygulaması, danışanın yaşamında korktuğu şeylere yönelik risk almasıyla ilişkilidir. Bu riskler, genellikle bazı reddetme veya başarısızlıkları içermektedir. Ertelemeye karşı çıkma uygulaması danışanın ev ödevlerini erteleme, geciktirme veya tamamlamama davranışlarıyla yüzleşmesi için kullanılmaktadır.

Ödül ve ceza uygulamaları, danışanın ev ödevleriyle uyumlu olarak kullanılmaktadır. Ev ödevlerini tamamlayan danışanlar, hemen ödüllendirilir. Cezalar ise ödevlerini yapmayan danışanlara verilmektedir. Ellis (1996), danışanların görevlerini yerine getirdikleri durumlarda ödüllendirilme aksi takdirde ise cezalandırılma ihtiyacı hissettiklerini vurgulamıştır. Sistematik duyarsızlaştırma uygulamaları, danışanın, gerçek yaşam koşullarıyla ilişkili olan ve ilerlemeci bir nitelik taşıyan ev ödevleri aracılığıyla, korkularıyla mücadele edebilmesini sağlar.

Sistematik duyarsızlaştırmada danışanlar, aşamalı olarak korkularıyla yüzleşir ve bu korku ve fobilerini uygulamalar aracılığıyla azaltır. Bu yöntem öğrenme ilkelerinden karşıt koşullanmanın uygulanmasına dayanır ve davranışçı terapide anksiyete, obsesif-kompülsif, fobi, gece kabusları, kekemelik ve depresyonla başa çıkmada sık kullanılır. Yöntemin temel varsayımı; “bu rahatsızlıkların öğrenilerek kazanıldığı, bundan dolayı yeni bir koşullanma veya şartlanmayla ortadan kalkacağı” şeklindedir (Stresli ailede yaşayan çocuk anksiyeteyi öğrenir ve model alır ve anksiyete beden ve duygularda gerilime neden olur. Bunun için anksiyetenin tam tersi olan relaksasyon sağlandığında, kendisinde önceleri anksiyete yaşatan durumlarda anksiyete yaşamayacaktır).

Sistematik duyarsızlaştırmada şunlar önemlidir;

 Anksiyete oluşturan davranışın analizi (Ne zaman, nasıl oluştuğu, sıklığı, davranışsal ve duygusal tepkiler),

 Anksiyete oluşturan durumun hiyerarşik sıralaması (Yılanın resmini, televizyondaki görüntüsünü, oyuncağını veya gerçeğini görünce mi anksiyete oluşur) ve

Duyarsızlaştırma işlemine başlamadan önce terapist, kaygı hakkında bilgi edinmek için danışanın geçmişiyle ilgili bilgiler toplar ve danışana sorular sorar (Hangi koşullarda, kimlerin yanında, kalabalıkta mı?). Danışandan kaygının ortaya çıktığında kendi durumunu izlemesi, yer ve zamanı kaydetmesi istenir. Duyarsızlaştırma işlemine karar verilirse terapist, işlemin nedeni hakkında danışana bilgi verir.

Duyarsızlaştırma işlemine en az anksiyete meydana getiren (hayal, resim) durumdan başlanır ve en çok tehdit edici duruma (canlı yılan) doğru gidilir. Ve danışanda anksiyete ortaya çıkana kadar uyaranlar verilip, gevşeme etkinliği tekrar edilir. Sistematik duyarsızlaştırma üç aşamalıdır:

a. Gevşeme: Öncelikle danışana nasıl gevşeyeceği öğretilir ve yumuşak, sakin bir ses

tonu kullanılır. Danışandan hayali imgeler (göl kenarında oturmak) kurması istenir ve kol kaslarıyla başlayarak, baş, boyun, omuz, sırt, göğüs, karın, bacak ve ayakla devam edilir.

b. Anksiyetenin hiyerarşik yapısı: Terapist artan derecelerdeki kaygı ve kaçınmaları

ortaya çıkaran ve en azdan en şiddetliye doğru giden bir kaygı listesi oluşturur (Reddedilme; 1. derece: eş, 2. derece: iş arkadaşı, 3. derece: normal insanlar). En azdan en çoğa verilmezse, uyaran-tepki arasındaki bağ kuvvetli olmaz ve yineleme ihtimali oluşur.

c. Sistematik duyarsızlaştırmanın kendisi: Anksiyete oluşturan uyarıcının, gevşeme

haliyle karşıt etkileşime sokulduğu aşamadır. Sürecin ortalarında ve danışanın gözleri kapalı şekilde, tam bir gevşemeye ulaşmasıyla başlar. Anksiyete oluşturan durum, hayali veya canlı olarak hiyerarşik bir şekilde sunulur. Danışanın kaygı yaşadığını ifade etmesiyle gevşeme talimatı verilir ve listedeki yeni bir maddeye geçilir. Duyarsızlaştırma danışan, kaygı durumundan rahat duruma ulaşıncaya kadar devam eder.