• Sonuç bulunamadı

1980‘li yıllara kadar örgüt başarısına etki eden çalışanların, görevlerinin ve sorumluklarının yani örgütsel rollerinin yanı sıra örgüt yararına yapılan fekadarlık, iş birliği geliştirme gibi rol ötesi davranışlarda yer almaya başlamıştır. Bu durum daha önceleri psikoloji, sosyoloji, eğitim bilimleri gibi alanlarda sıkça üzerinde durulan

“Prososyal Davranış” kavramının örgütsel davranış literatürü tarafına geçmesine zemin

hazırlamıştır (Esmer, 2017: 77).

Çalışanların çıkarlarını gözetmeksizin, çalışma arkadaşlarının ve diğer kişilerin yararını düşünerek yapılan, paylaşma, yardım etme gibi davranışlar bütünüdür (Hoffmann, 1982: 281).

Çalışanların üstlendiği rollerin gereklerini yaparken ilişki içerisinde oldukları çalışanlar ve örgütün çalışma ortamında huzurlu olması için gösterdikleri çabadır (Özdevecioğlu, 2009: 49)

İş birliği içinde olma, örgütsel bağlılığı güçlendirme, çalışma arkadaşlarına karşı kişinin bir çıkar gözetmeksizin yaptığı olumlu sosyal davranışlardır (Yıldız vd., 2012: 218).

Örgüt çalışanlarının rollerini sergilerken etkileşim içinde olduğu diğer örgüt bireylerini karşı kendinden çok düşünerek onların yararına yaptıkları davranışlardır (Bayrakçı ve Kayalar, 2016: 120).

Bireyin içindeki yardım etme dürtüsü ve fayda sağlama inancı ile gerçekleşmektedir (Brief ve Motowidlo, 1986: 717).

Kişisel bir çıkar güdülmeyen ve ödüllenme beklentisi olmadan yapılan özgecilik davranışları arasındadır (Karadağ ve Mutafçılar, 2009: 43).

Gönüllü davranışlardan meydana gelmektedir. Zorlama ve ya baskıdan ziyade içten gelen bir davranış şeklidir (Eisenberg ve Mussen, 1989: 3).

Prososyal kavramını ilk defa Smith vd. (1983) “Organizational Citizenship

Behavior: Its Nature and Antecedents (Örgütsel Vatandaşlık Davranışı: Doğası ve Öncülleri)” çalışmasında bahsetmiştir. Prososyal davranışlarının gelişimini araştıran

Hoffman (2000)’de dört evrede meydana gelen teorik bir model sunmuştur. Model bebek ve çocuklardan yola çıkılarak onların kendi farkındalıklarını anlama ve kendileri dışındakini anlama, ayrımına yönelik rollerini tanımlayan bir evresel zincir olmaktadır. Bu model ve açıklamaları Şekil 8’de görülmektedir.

Şekil 8: Prososyal Davranış Gelişim Evreleri

Kaynak : (Eisenberg vd., 2006: 654-655)

•Yeni doğan bebekler evrensel duygudaşlık olarak da tanımlanan empatik davranışlar göstermektedir örnek olarak bebeğin karşıdan gelen bir tepkiye bağlı olarak ağlaması, bebeğin başka bir bebeğin davranışlarından etkilenerek huzursuzlaşması.

1. Evre: Evrensel Empati (Duygudaşlık Etkileşimi)

•Egosantrik benmerkezci empatik sıkıntı bu aşamada bebek diğer bebeklerden ayrılarak benmerkezci olmaya çalışmaktadır bu durum bebeğin bir yaşını doldurmasının ardından empatik sıkıntı süreci baş göstermeye başlar ve bebeğin yaşadığı sıkıntının benzerini başka bir bebekte fark ettiği zaman rahatlama eğimi göstermektedir.

2. Evre: Egosantrik (Benmerkezci)Empatik Sıkıntı

•Yarı egosantrik empatik sıkıntı evresi çocuğun 2 yaşından itibaren oluşmaya başlayıp, yürümeyi öğrenen çocuklara temas ederek ve bir yerlere vurarak ses çıkarma yöntemi ile bir sıkıntısı olan diğer bir çocuğa yardım etmeye eğilimli olma halini yarı egosantrik empatik sıkıntı olarak adlandırılmaktadır. Bu aşamada çocuklar kendilerini diğerlerinden ayırt ederek empatik davranışlarda bulunabilmektedir. Akranlarıyla olan ilişkisinde ise bebek, diğer bebeğin davranışlarını bilmemesine rağmen akranına empati kurar ve kendisini farklı kılmaya çalışır.

3. Evre: Yarı-Egosantrik Empatik Sıkıntı

•Artık çocukların diğer çocukların duygularını hissetmeye ve onların hislerinin kendisinden farklı olduğunu anlaya bildiği evredir. Bundan dolayı prososyal davranışlar diğer bireyin ihtiyaçlarına yönelik oluşan bir duyarlılığı farkındalığı ifade etmektedir.

Prososyal davranışların gelişimi bebek ve çocukların kendi farkındalıklarına ve diğerlerinin davranışlarını anlaya bilme ayrımına dair rollerini tanımlayan bu dört evrenin ardından kıyasla üniversite de yaşanan prososyal davranışların gelişimini Şekil 9’da belirtilmiştir.

Şekil 9: Örgütlerde Prososyal Davranışın Gelişimi

•Bu ilk aşamada kuruma yeni giren akademisyen duygudaşlık davranışı sergileyerek, diğer çalışma arkadaşlarını gözlemler çalışma ortamında iş yükü ağır olan çalışanlardan etkilenerek huzursuzluk ve korku durumu

yaşayabilmektedir. Örneğin bir akademisyenin aynı odada bulunduğu arkadaşının işlerini yetiştirememe kaygısına karşı, yeni olmasından kaynaklı bir kaygıya ve korkuya kapılması.

Çalışanın Duygudaşlık Etkileşimi

•Çalışanların kurumdaki deneyim süreleri arttıkça empatik sıkıntılar yaşamaya başlayabilir. Fakat diğer çalışma arkadaşının da aynı durumdan muzdarip olarak yaşadığı ve çözümlediği olaylara tanıklık etmesi ile rahatlama içine girebilmektedirler.

Çalışanın Ben Merkezcilik Sıkıntısı

•Çalışan kurumda ilerleme kaydettikçe ve işler hakkında bilgi sahibi oldukça, aynı sıkıntıyı yaşayan çalışma arkadaşına da kolaylık sağlamaya çalışarak tecrübesini aktarma yoluna girebilmektedir. Bunu yapmasının nedeni çalışma arkadaşının içsel durumu hakkında bir yargılama yapamasa bile bu davranışları ile kendini ve başarılarını ayırt etmeye başlamasındandır. Çalışan yeni görev almaya başlamış olsa da kurumundaki bazı olayların ve süreçlerin farkında olarak örgüt yararına davranışlar göstermeye gayret eder. Ondandır ki oda arkadaşına ya da yatay ilişkide bulunduğu çalışma arkadaşına gönüllü olarak yardımcı olmayı seçer.

Çalışanın Yarı Egosantrik Empati Sıkıntısı

•Bu aşamada artık kuruma alışan çalışan diğer çalışma arkadaşlarının hislerini ve duygularını anlayabilir empati kurabilir hale gelir. Bundan dolayı kendi gereksinimleri, beklentileri ve amaçları doğrultusun da hareket etmeye prososyal davranış eğilimi göstermeye başlamaktadır. Örgütler de en önemli etken alışmışlık duygusunun getirileridir. Bu duygu evresine gelen

akademisyen zorluklara karşı çözüm ürete bilen başarıya odaklı ve içsel tatmini yüksek çalışan olmaya başlamaktadır.

Kısaca söylemek gerekirse prososyal davranış eğilimi insanın sosyalleşmeye başlaması ile birlikte doğasının getirdiği bir gerekliliktir. Bu davranış bireyin doğumundan ölümüne kadar ki süreç içerisinde kişiliğine, çevresine, yaşayış biçimine ve sosyal hayatına göre değişkenlik göstermektedir.