• Sonuç bulunamadı

Kıyı alanları karasal ve denizel yaĢam alanlarının her ikisinin de ekolojik özelliklerini yansıtan; bu nedenle de çeĢitliliği ve verimliliği yüksek olan ekolojik geçiĢ alanlarıdır. Kıyı alanları sahip olduğu kaynak değerlerin zenginliği, sağladığı iĢ imkanlarının çeĢitliliği ve benzeri özelliklerinden dolayı insan yerleĢimi açısından öncelikli alanların baĢında gelmektedir. Aynı zamanda kıyı alanlarının sahip olduğu karmaĢık ve güçlü doğal çevre özelliği sınırlı olan arazi ve kaynak değerleri üzerinde çoklu kullanım rekabetinin de artmasına neden olmaktadır. Artan nüfus, yatırım ve kalkınma programları, iklim değiĢikliği vb. tetikleyici/yönlendirici etkenler tüm doğal alanlarda olduğu gibi kıyı ve denizel alanlar üzerinde de hatalı alan kullanım kararlarının verilmesine, aĢırı kullanım baskısına ve kirlilik gibi diğer baskı unsurlarına neden olmaktadır (Le Tissier, 2004). Artan baskılar, kıyı ve denizel alanlarda ve bu alanlardaki ekolojik süreçler üzerinde çeĢitli değiĢimlere neden olmaktadır. Bu nedenle, kıyı ve denizel alanlar ve kaynaklar üzerindeki hem antropojenik hem de küresel ısınma, iklim değiĢikliği ve benzeri doğal değiĢimlerden kaynaklanan olumsuz etkilerin bertaraf edilmesi, özelde koruma alanlarının sahip olduğu kaynak değerlerin korunması, genelde ise küresel ölçekte ekosistem hizmetlerinin devamlılığına katkı sağlamak amacıyla koruma alanlarının yönetiminde kalite ve verimliliğin arttırılması zaruridir.

Kıyı ve deniz koruma alanların yönetiminde kalite ve verimliliğin arttırılması bu alanların sahip olduğu koruma kaynak değerlerinin devamlılığı, habitatların/ekosistemlerin ve bunların ürettiği hizmetlerin sürdürülebilirliğinin sağlanması için koruma ve kullanım ilkelerinin belirlenmesi sürecinin multidisipliner yaklaĢımlar ile bilimsel ve yerel sosyo-ekonomik gerçeklere dayanarak geliĢtirilmesini gerektirmektedir. Bu açıdan bakıldığında:

Biyolojik çeĢitliliğin, diğer doğal kaynak değerlerinin ve ekosistem hizmetlerinin bütüncül yönetimi açısından multidisipliner yaklaĢımının zaruri olması nedeni ile bu alanların plȃnlanması, yönetimi, izlenmesi ve denetimi konusunda yetki ve sorumluluklar üstlenen uzman personelin kıyı ve deniz koruma alanlarının bütüncül yönetimleri için doğa koruma ve alan yönetiminde yeterlilikleri yeterli midir? Sorusunun sorulması gerekmektedir.

Doğa/çevre koruma alanlarının sahip olduğu kaynak değerlerin akılcı kullanımı ve bu alanlardaki doğal yaĢamın devamlılığının ve ekosistem istikrarının devam ettirilebilmesi için; doğa koruma alanlarının yönetiminde bütünleĢik ve sürdürülebilir modellerin yer aldığı yönetim stratejilerinin geliĢtirilmesi ve uygulanması gerekmektedir. Bu nedenle koruma alanlarındaki kaynak değerlerin ve ekolojik, sosyo- kültürel ve ekonomik süreçlerin analizinde multidisipliner yaklaĢım çok önemlidir. Multidisipliner yaklaĢım koruma alanlarının yönetiminde meseleye daha geniĢ kapsamlı bakmayı ve alan yönetiminde yeni becerilerin geliĢtirilmesini gerektirmektedir (Taussik, 1998). Koruma alanı yönetiminde multidisipliner yaklaĢım önemli olmakla birlikte: bu alanların yönetiminde çeĢitli kademelerde görev alan idari ve uzman personel söz konusu alanların yönetiminde sadece kendi uzmanlık alanlarının öngördüğü yaklaĢımları sergileme eğilimi bulunmaktadır. Ayrıca, koruma alanlarının yönetiminde çeĢitli kademelerde görev yapan personel, koruma alanlarının tanımlanmasında, alanın öneminin ortaya konulmasında ve yönetim önceliklerinin belirlenmesinde sektörel politikaları birbirinden bağımsız olarak düĢünebilmektedir. Bu sorunun temel nedenleri arasında sektörel analizlerin yetersizliği ve bütüncül stratejilerin geliĢtirilememesi yatmaktadır. Örneğin doğa bilimciler (biyolog, hidrolog, jeolog, coğrafyacı vb.) kıyısal veya sulak alanların yönetim kararlarını geliĢtirirken alanın ekolojik özelliklerini yeterli derecede analiz edebilmekle birlikte, alanı kullanan insanların sosyo-kültürel özelliklerini ve alanın ekonomik değerini ve ekonomik

süreçleri yeterince tanımlayamamakta veya bunlara daha az önem yükleyebilmektedir. Benzer Ģekilde iktisatçılar, mühendisler ve sosyal bilimciler de alanının biyoçeĢitlilik yönünden önemini ve ekolojik özelliklerini, dolayısıyla da süreçlerini yeterince analiz edememekte ve hatta daha az önemli görebilmektedirler (SMAP III, 2009).

Yukarıda dikkat çekilen gerekçeler kapsamında kıyı ve deniz koruma alanlarının bütünleĢik yönetiminin baĢarısı açısından önemli olan kıyı ve deniz koruma alanlarının yönetiminde yetki ve sorumluluk sahibi olan uzmanların yeterliliklerinin sertifikasyonunda, birçok geliĢmekte olan ülkede de eksiklik bulunmaktadır. Eksikliğin giderilmesi için özel programlar veya bu uzmanlık alanlarının lisansüstü eğitim programları hazırlanması ve bir sertifikasyon sistemi olarak geliĢtirilmesi gerekmektedir. Ancak böyle bir multidisipliner eğitim planlaması söz konusu uzmanların kiĢisel kapasitesinin geliĢtirilmesini sağlayabilecektir.

Koruma alanları ile ilgili çeĢitli kademelerde (arazi, taĢra ve merkez birimleri) çalıĢan personelin kiĢisel düzeyde eğitim-bilgi, beceri ve yeterliliğinin arttırılması kapasite geliĢtirmenin en temel konusudur. Bu alanda sertifikasyona dayalı eğitim sağlayan küresel, bölgesel ve ulusal kurumlar ve programlar (sınırlı sayıda da olsa) bulunmaktadır. GeliĢmiĢ ülkelerden Kanada, Avustralya, Kenya, Yeni Zelanda ve Amerika BirleĢik Devletleri‟nde kendi koruma alanları çalıĢanları için uzmanlık eğitimi sunan programlar ve ulusal düzeyde kurum sayısı çok olmakla birlikte; hepsinde aynı yüksek oranlarda bulunmamaktadır. GeliĢmekte olan ülkelerdeki sertifikasyona dayalı eğitim çalıĢmaları ise GEF gibi uygulamaların kapasite geliĢtirme projeleri ile desteklenebilmekte; dolayısıyla daha fazla ulusal faaliyet düzenlenmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Buna ilȃve olarak; bir grup üniversite, araĢtırma merkezi ve NGO‟ların da koruma alanlarının tasarımı ve yönetimi ile ilgili konularda kendi ülkesinin koruma alanları çalıĢanları için bu tür kapasite geliĢtirme uygulamaları sağladığı bilinmektedir (UNEP-WCMC, 2008). Bunun yanı sıra IUCN, UNEP ve UNESCO‟nun önderliğinde pek çok inisiyatif de bu doğrultuda faaliyet göstermektedir. Bazı kurum ve kuruluĢlar ulusal ve uluslararası koruma alanı çalıĢanları için kurslar düzenlemektedir. Tunus‟ta bulunan RAC/SPA gibi bölgesel eğitim merkezleri de bulunmaktadır (http://www.rac- spa.org/). Ayrıca koruma alanı personeli için belirli sayıda uluslararası değiĢim programları bulunmaktadır. Bütün bu giriĢimler olumlu bulunmaktadır; ancak ihtiyaca cevap vermekte yetersiz kalmakta; bazı belirli problemler hala çözülememektedir:

 BütünleĢik kıyı alanı yönetimi (BKAY) ile ilgili konuda faaliyet gösteren eğitim ve uygulama merkezlerinin yetersizliği,

 Korumadan sorumlu birçok kurumun eğitim yaklaĢımının çok zayıf olması ve eğitim kültürünün yetersizliği,

 Kaynak yetersizliği,

 Yerel Ģartlara uygun olmayan eğitim programlarının uygulanması nedeni ile etkin olmayan eğitim veya hedef grupların ihtiyaçları ile uyumsuz eğitim uygulamalarından kaynaklanan yetersizlik,

 Eğitim programlarında edinilen becerinin uygulanmasını engelleyen olumsuzluklar,

 Koruma alanları yönetimi için gerekli uluslararası düzeyde kabul gören eğitim programları gerekliyken, net ve özellikli olmayan, devamlı beceri değiĢimini hedeflemeyen eğitim programları/setleri ile eğitimin sürdürülmeye çalıĢılması,  GeliĢmekte olan ülkelerde söz konusu BKAY eğitimi alarak uzmanlaĢan

personelin, bir süre sonra daha iyi ücret karĢılığında farklı kurumlara geçiĢ yapması (UNEP-WCMC, 2008).