• Sonuç bulunamadı

Kıyı ve deniz koruma alanlarının sürdürülebilir yönetimi için multidisipliner lisansüstü ve sertifika programlarının geliştirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kıyı ve deniz koruma alanlarının sürdürülebilir yönetimi için multidisipliner lisansüstü ve sertifika programlarının geliştirilmesi"

Copied!
258
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

ORTA ÖĞRETĠM MATEMATĠK VE FEN ALANLARI EĞĠTĠMĠ ANA BĠLĠM DALI

BĠYOLOJĠ EĞĠTĠMĠ BĠLĠM DALI

KIYI VE DENĠZ KORUMA ALANLARININ SÜRDÜRÜLEBĠLĠR YÖNETĠMĠ ĠÇĠN MULTĠDĠSĠPLĠNER LĠSANSÜSTÜ VE SERTĠFĠKA

PROGRAMLARININ GELĠġTĠRĠLMESĠ

DOKTORA TEZĠ

Ayhan TOPRAK

DanıĢman: Prof. Dr. Figen ERKOÇ

ANKARA Ocak, 2013

(2)

ĠÇĠNDEKĠLER

Sayfa

JÜRĠ ÜYELERĠNĠN ĠMZA SAYFASI iv

ÖNSÖZ v

ÖZET vi

ABSTRACT vii

TABLOLAR LĠSTESĠ viii

ġEKĠLLER LĠSTESĠ ix

GRAFĠKLER LĠSTESĠ x

KISALTMALAR LĠSTESĠ xi

1. GĠRĠġ 1

1.1. Biyolojik ÇeĢitlilik ve Önemi 1

1.2. Dünyada Korunan Alanlar 3

1.2.1. Koruma Alanlarının Sınıflandırılması ve Sayıları 4

1.3.Türkiye‟de Doğa/Çevre Koruma 7

1.3.1. Türkiye‟de Kıyı ve Deniz Koruma Alanları 13

1.4. Problem Durumu 19 1.5. AraĢtırmanın Amacı 22 1.6. AraĢtırmanın Önemi 23 1.7. AraĢtırmanın Sınırlılıkları 24 1.8. Varsayımlar 24 1.9. Tanımlar 25 2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE 28 2.1. Tarihsel GeliĢim 29

2.1.1. BirleĢmiĢ Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı 29

2.1.2. Sardunya Toplantısı 29

2.1.3. Kıyı Alanları ÇalıĢtayı 30

2.1.4. Rhode Island Toplantısı 31

2.1.5. BütünleĢik Kıyı Alanı Yönetimi Cenova Konferansı 32

2.2. Kapasite GeliĢtirme 32

2.3. Koruma Alanları Yönetimi ve Yönetim Etkinliği 33

2.3.1. Koruma Alanları Yönetimi 33

2.3.2. Koruma Alanı Yönetim Etkinliği ve Değerlendirme 35

3. YÖNTEM 40

3.1. AraĢtırmanın Modeli 40

3.2. Ġhtiyaç Analizinin Evren ve Örneklemi 42 3.3. Örnek Eğitim Programlarının Seçimi 42

3.4. Verilerin Analizi 43

3.4.1. Etkin BütünleĢik Kıyı Alanı Yönetimi Ġçin Eğitim

Ġhtiyacının Belirlenmesi 43

3.4.1.1.Literatür Tarama ve Gözden Geçirme 43

(3)

3.4.1.3.Bireysel, Yüz yüze ve Ġnternet Ortamında GörüĢmeler 44 3.4.1.4.BKAY Kapasite GeliĢtirme ÇalıĢmalarında

Ġhtiyaç Analizi için Anket Uygulamaları 45

4. BULGULAR 47

4.1. BütünleĢik Kıyı Yönetimi Kapasite GeliĢtirme 47 4.1.1. Literatürde Taramasında Tespit Edilen BKAY için Uygun

Bulunan Üniversite Programları 49

4.1.2. Literatür Taramasında Tespit Edilen BKAY AraĢtırma

Merkezleri 71

4.1.3. Literatür Taramasında Tespit Edilen Pilot Projeler

ve Programlar 76

4.1.4. Literatür Taramasında Tespit Edilen ÖzelleĢmiĢ

Kitaplar Manueller ve Örnek ÇalıĢmalar 76 4.1.5. Literatür Taramasında Tespit Edilen Kıyı ve Deniz Yönetimi

Çevrimiçi (Online) Programlar 77

4.1.5.1. Literatür Taramasında Tespit Edilen Lisansüstü Derece

Programları 77

4.1.5.2. Literatür Taramasında Tespit Edilen

Sertifika Programları 78

4.1.5.3. Literatür Taramasında Tespit Edilen BKAY Kursları 82 4.1.6. Literatür Taramasında Tespit Edilen Kısa Kurslar 83 4.1.7. Literatür Taramasında Tespit Edilen Periyodik Konferans

Seminer ve ÇalıĢtaylar 86

4.2. KiĢisel Kapasite Ġhtiyaç Analizi Anketi Bulguları 100

4.2.1. Proje/Program Yönetimi 104

4.2.2. Mesleki Tecrübe 105

4.2.3. BütünleĢik Kıyı Yönetimi Uygulama Bilgisi 106

4.2.4. Araçlar ve Metod Bilgisi 106

4.2.5. Teknik Altyapı 107

4.3. Anket Katılımcılarının Eğitim Almak Ġstedikleri Konular 107

4.4. GörüĢme Bulguları 110

5. SONUÇLARIN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ ve ÖNERĠLER 112

5.1. AraĢtırma Kapsamında Elde Edilen Sonuçlarının

Değerlendirilmesi 113

5.2. AraĢtırma Kapsamında GeliĢtirilen BKAY Programları ve

Öneriler 116

5.3. Kıyı ve Deniz Koruma Alanları Sürdürülebilir Yönetimi için

GeliĢtirilen Multidisipliner Programlar 123 5.3.1. GeliĢtirilen Sertifika Programları 125 5.3.2. BKAY için GeliĢtirilen Yüksek Lisans ve Doktora

Programları 215

KAYNAKÇA 227

(4)

Ayhan Toprak„ın “Kıyı ve Deniz Koruma Alanlarının Sürdürülebilir Yönetimi için Multidisipliner Lisansüstü ve Sertifika Programlarının GeliĢtirilmesi” baĢlıklı tezi 31 Ocak 2013 tarihinde, jürimiz tarafından Orta Öğretim Matematik ve Fen Alanları Eğitim Anabilim Dalı Biyoloji Eğitimi Bilim Dalı Doktora Tezi olarak kabul edilmiĢtir.

Adı Soyadı Ġmza

BaĢkan:

Prof. Dr. Sevil PEHLĠVAN ...

Üye (Tez DanıĢmanı): Prof. Dr. Figen ERKOÇ ...

Üye: Prof. Dr. Lale BALAS ...

Üye: Doç. Dr. Tülay ÖZER ...

(5)

ÖN SÖZ

Bu çalıĢmanın seçimi, yürütülmesi, değerlendirilmesi ve sonuçlanmasında, maddi ve manevi desteği, yol göstermesi, önerileri, sabrı ve teĢvikleri için danıĢman hocam sayın Prof. Dr. Figen Erkoç‟a minnettarlığımı, saygılarımı ve teĢekkürlerimi sunarım.

Anket çalıĢmalarının hazırlanmasında, uygulanmasında ve sonuçlandırılmasında katkılarını ve yardımlarını esirgemeyen baĢta Mülga Muğla Özel Çevre Koruma Müdürlüğü uzmanları ve idarecileri olmak üzere Antalya ve Mersin Özel Çevre Koruma Müdürlüğü çalıĢanları ve Mülga Özel Çevre Koruma Kurumundan anket çalıĢmasına katkı sağlayan tüm uzman ve idarî personele yardımları ve katkıları için çok teĢekkür ederim.

AraĢtırma kapsamında ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluĢlara yönelik yürüttüğüm çalıĢmalarda önemli katkılar sağlayan Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Habib Muhammetoğlu, Pamukkale Üniversitesi Biyoloji Bölümü BaĢkanı Prof. Dr. Yakup Kaska, emekli Prof. Dr. AyĢen Ergin, Ġstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ĠĢletmeciliği Enstitüsü, Yard. Doç. Dr. Ahsen Yüksek, Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Vahdet Ünal, Çevre DanıĢmanı Dr. Arturo Lopez-Ornat, Souffleurs d'Ecume isimli gönüllü kuruluĢunun yöneticisi Pascal Mayol, Kanada Balıkçılık ve Okyanus Departmanı, tarımsal yönetim müdürü Dr. Abdelhafid Chalabi, Slovenya Doğa Koruma Enstitüsü Müdürü Robert Türk‟e teĢekkür ederim.

Maddi-manevi yardımları, moral desteği, teĢvikleri ve sabrı için eĢim Tuba Toprak‟a annem Bedriye Toprak‟a, rahmetli babam DurmuĢ Toprak, çocuklarım Elif Toprak ve Orhun Toprak‟a sonsuz teĢekkürlerimi sunarım.

(6)

ÖZET

KIYI ve DENĠZ KORUMA ALANLARININ SÜRDÜRÜLEBĠLĠR YÖNETĠMĠ ĠÇĠN MULTĠDĠSĠPLĠNER LĠSANSÜSTÜ VE SERTĠFĠKA

PROGRAMLARININ GELĠġTĠRĠLMESĠ TOPRAK, Ayhan

Doktora, Biyoloji Öğretmenliği Bilim Dalı Tez DanıĢmanı: Prof. Dr. Figen ERKOÇ

Ocak–2013, 238Sayfa

Bu araĢtırmanın amacı, kıyısal koruma alanlarında çalıĢan uzman ve idarecilerin kapasitelerinin geliĢtirilmesi suretiyle kıyısal koruma alanlarının yönetim etkinliğini artırmaktır. Bu çerçevede ülkemizin Akdeniz bölgesindeki Özel Çevre Koruma Bölgelerinin yönetimi ile ilgili birimlerde çalıĢan teknik ve idari personele kapasite ihtiyaç değerlendirme anketi uygulanmıĢtır.

Anket sonuçlarına göre ulusal standardların, bilimsel verinin, kurumlar arası koordinasyonun ve altyapı imkânlarının yetersizliği ile hatalı arazi kullanımı temel sorunlar olarak tespit edilmiĢtir. Ayrıca, kıyısal koruma alanları çalıĢanları için bütünleĢik kıyı alanı yönetimi, stratejik planlama, hibe desteği, mali yardım bulma, çatıĢma çözümleme, kolaylaĢtırıcı, iĢ planlama, bütçe yapabilme, denetleme/kontrol, toplantı yönetimi, organizasyon ve liderlik konularında kapasite geliĢtirme ihtiyacı belirlenmiĢtir. Ayrıca, üniversitelerin, araĢtırma merkezlerinin, bölgesel ve uluslararası giriĢimlerin ve organizasyonların kıyı koruma alanı çalıĢanları sertifika programlarının yapısı, tipleri ve düzeyleri incelenmiĢtir. Ayrıca bütünleĢik kıyı alanı yönetimi konusunda çalıĢan araĢtırmacılar, uzmanlar ve akademisyenlerle görüĢmeler yapılmıĢtır. Bu görüĢmelerde yarı yapısal mülakȃt tekniği kullanılmıĢtır. Yürütülen araĢtırmaların sonunda elde bulgular ıĢığında kıyısal koruma alanı çalıĢanların koruma alanı yönetiminde bilgi, beceri ve tecrübelerinin geliĢtirilmesi amacıyla lisansüstü sertifika programları, derece programları ve arazi uygulamalarına yönelik modüller ve eğitim metodları geliĢtirilmiĢtir.

Anahtar Kelimeler: BütünleĢik kıyı alanı yönetimi, koruma alanı yönetim etkinliğinin arttırılması, Türkiye‟deki kıyı ve deniz koruma alanları, kıyı ve deniz koruma alanları yönetiminde bireysel kapasite değerlendirmesi.

(7)

ABSTRACT

The aim of this research is to enhance the coastal protected area management effectiveness by improving capacity of managers and experts working on coastal protected areas. Capacity needs assessment questionnaire was performed for the experts and managers working in specially protected areas in the Mediterranean region of Turkey and some of the personnel of the former Environmental Protection Agency for Specially Areas. According to the findings of the questionnaire, insufficient of national standards, scientific knowledge, coordination between the state agencies, and under-structures and wrong land-use decisions were listed as integrated coastal area management problems. Additionally, training needs of coastal protected area personnel became visible after the questionnaire. Especially requirement of training programs on strategic planning, conflict resolution, work planning, budged preparing, inspection, controlling, investigation, facilitating, meeting management and performing, organization and leadership were recognized.

Moreover, universities, research centers, regional and international initiatives and organizations were widely analyzed in terms of the structures, types and level of certificate programs for the coastal protected area personnel. Besides, the interviews and the exchange views were conducted with the researchers, experts and academicians by using semi structured interview techniques.

In the light of those findings, graduate certificate programs, degree programs, and their program structures and manuals, field practices and methods were developed for the individuals having responsibilities and authorities on the management of coastal protected area in order to develop their skills, knowledge and experiences.

Key words: Integrated coastal area management, protected areas management capacity improvement, protected area management effectiveness improvement, coastal and marine protected areas in Turkey, the assessment of individual capacity on the coastal and marine protected areas.

(8)

TABLOLAR LĠSTESĠ

Sayfa

Tablo 1.3.1:Türkiye”deki Doğa Koruma Statüleri ve Bu Statülerdeki

Koruma Alanı Sayısı 12

Tablo 1.3.2: Türkiye‟deki Doğa Koruma ile ilgili Kanunlar ile

Kamu Kurum ve KuruluĢları 13

Tablo 2.3.2.1: Küresel Veri Tabanında Var Olan Yönetim

Etkinliğini Değerlendirme Listesi 39

Tablo 4.1.1.1: Kıyı ve Deniz Alanlarının Yönetimi Konusunda

Lisansüstü ve Sertifika Programı Düzenleyen Üniversiteler 52 Tablo 4.1.1.2: ABD‟de Çevre Yönetimi ve Doğa Koruma Konularında Lisansüstü ve Sertifika Programı Veren Üniversiteler 62 Tablo 4.1.1.3: Deniz Bilimi ile ilgili Akademik Enstitüler 67 Tablo 4.1.1.4: Deniz Hukuku ve Politikaları ile ilgili Enstitüler 69 Tablo 4.1.2.1: Amerika‟da BütünleĢik Kıyı Alanı Yönetimi Konusunda

Faaliyet Gösteren AraĢtırma Merkezleri 72

Tablo 4.1.2.2: Avrupa‟da BütünleĢik Kıyı Alanı Yönetimi Konusunda

Faaliyet Gösteren AraĢtırma Merkezleri 73

Tablo 4.1.2.3: Afrika‟da BütünleĢik Kıyı Alanı Yönetimi Konusunda

Faaliyet Gösteren AraĢtırma Merkezleri 74

Tablo 4.1.2.4: Asya‟da BütünleĢik Kıyı Alanı Yönetimi Konusunda

Faaliyet Gösteren AraĢtırma Merkezleri 75

Tablo 4.1.4.1: Kıyı ve Deniz Alanı Yönetimi El Kitaplarından Bazıları 77 Tablo 4.1.5.2.1: Çevrimiçi (Online) Sertifika ve Lisansüstü

Derece Programları 79

Tablo 4.1.6.1: Koruma Alanları Yönetimi Konusunda Kısa Kurslar 84 Tablo 4.1.7.1:Deniz Koruma Alanları ile ilgili GiriĢimler, Kurum

ve KuruluĢlar 87

Tablo 4.1.7.2:Deniz Koruma Alanları ile Ġlgili Çevrimiçi (Online)

GiriĢimler, Kurum ve KuruluĢlar 89

Tablo 4.1.7.3:Deniz Koruma Alanları ile ilgili Spesifik Organizasyonlar 91 Tablo 4.1.7.4: Kıyı ve Deniz Alanları ile ilgili Faaliyet Gösteren

Sivil Toplum KuruluĢları (NGO) 92

Tablo 4.1.7.5: Kıyı ve Deniz Alanları ile Ġlgili Faaliyet Gösteren Ulusal

Resmi Kurumlar 96

Tablo: 4.2.1: KiĢisel Kapasite Ġhtiyaç Analizi Anketi Sonuçları ve

Değerlendirme 102

Tablo 4.2.2: Ankete Katılan Personelin Mesleki Dağılımı 104 Tablo 4.2.2.1: Deneklerin Hizmet Yıllarının Yüzde Olarak Dağılımı 105 Tablo 4.3.1: Deneklerin Eğitim Almak Ġstedikleri Öncelikli Konular 108 Tablo 4.3.2: Kıyı ve Deniz Koruma Alanı Ġle Ġlgili Olarak

Deneklerce Belirlenen Öncelikli Sorunlar 109

Tablo 4.3.3: Deneklerce Korumacı Kurumun Yetersiz Kaldığı DüĢünülen

Kıyı Konuları 109

Tablo 5.3.1.1: Lisansüstü Sertifika Programları Listesi 126 Tablo 5.3.2.1: BKAY Ġçin GeliĢtirilen Yüksek Lisans ve Doktora

(9)

ġEKĠLLER LĠSTESĠ

Sayfa

ġekil 1.3.1.1: Kıyı Alanın Hukukî Sınırları 15

ġekil 1.3.1.2: Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ve Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğü Tarafından

Yönetilen Deniz ve Kıyı Koruma Alanları 19

ġekil 2.3.2.1: Korunan Alanlar Dünya Komisyonu (IUCN WCPA)

(10)

GRAFĠKLER LĠSTESĠ

Sayfa

Grafik 1.2.1.1: Dünyada Ulusal ve Uluslararası Korunan Alanlar

Sayısındaki Büyüme (1911-2011) Yılları Arasındaki DeğiĢimi 5 Grafik 1.2.1.2: Ulusal Korunan Alanların Kapladığı Yüzey Alanının

1911-2011 Yılları Arasındaki DeğiĢimi 6

Grafik 4.2.1.1: Proje/Program Yönetimi Konusundaki Uzmanlık Düzeyi 105 Grafik 4.2.2.1: Meslekî Tecrübe Dağılımı 105 Grafik 4.2.3.1: Katılımcıların BütünleĢik Kıyı Alanı Yönetimi Uygulama

Bilgi Düzeyi Dağılımı 106

Grafik 4.2.4.1: Ankete Katılan Personelin Araç ve Metod Bilgisi

Konusundaki Uzmanlık Düzeyi 107

Grafik 4.2.5.1: Teknik Altyapı Uzmanlık Dağılımı 107

(11)

KISALTMALAR LĠSTESĠ

AB Avrupa Birliği

APROMAR Asociacion Empresarial de Productores de Cultivos Marinos –Ġspanya Deniz Ürünleri Üretici ĠĢadamları Birliği

BKAY BütünleĢik Kıyı Alanları Yönetimi BKY BütünleĢik Kıyı Yönetimi

CAMPAM Caribbean Marine Protected Area Manager Network and Forum

–Karayipler Deniz Koruma Alanı Yöneticileri Ağı ve Formu

CAP Conservation Action Plan – Koruma Eylem Planı

CBD Convention on Biological Diversity – Biyolojik ÇeĢitlilik SözleĢmesi

CBS/GIS Coğrafî Bilgi Sistemleri/Geographic Information Systems CIMA Deniz ve Atmosfer AraĢtırma Merkezi

ÇOB Çevre ve Orman Bakanlığı (Mülga)

DKA/MPA Deniz Koruma Alanı –Marine Protected Area DPSIR Driver-Pressure-State-Impact-Respond

–Yönlendirici-Baskı-Durum-Etki-Tepki

GEF Global Environmental Facility – Küresel Çevre Uygulamaları IARC Uluslararası Akreditasyon ve Tanıma Enstitüsü

ICCOPS International Centre for Coastal and Ocean Policy Studies

– Uluslararası Okyanus ve Deniz Politikaları ÇalıĢmaları Merkezi ILO International Labour Organization–Uluslar arası ÇalıĢma Örgütü IMO International Maritime Organization

–Uluslar arası Denizcilik Örgütü

IOI International Ocean Institution –Uluslar arası Okyanus Enstitüsü IFREMER Fransız Deniz Kaynakları AraĢtırma Enstitüsü

INFRECOR Fransız Mercan Resifleri Ġnisiyatifi

IUCN International Union for Conservation of Nature –Dünya Doğa Koruma Birliği

(12)

KSEP Karadeniz‟in Rehabilitasyonu ve Korunması için Stratejik Eylem Planı

LBS The protection of the Mediterranean against pollution from land-based sources - Akdeniz'in Kara Kökenli Kaynaklardan ve Faaliyetlerden Dolayı Kirlenmeye KarĢı Korunması Protokolü MAB Man and Biosphere Programme – Ġnsan ve Biyosfer Programı MEDCOAST Center for Coastal Management in the Mediterranean and

The Black Sea/ Akdeniz ve Karadeniz Kıyı Yönetimi Merkezi NETTLAP Network for Environmental Training at Tertiary Level in Asia

– Pasific Asya-Pasifik Bölgesinde Üçüncül Seviye Çevre Eğitim Ağı Programı

NOAA National Oceanic and Atmospheric Administration Ulusal Deniz ve Atmosfer Ġdaresi

ÖÇKB Özel Çevre Koruma Bölgesi ÖÇKK Özel Çevre Koruma Kurumu

PAP/RAC Priority Actions Program/Regional Activity Center –Öncelikli Aktivite Programı/Bölgesel Aktivite Merkezi PNUMA BirleĢmiĢ Milletler Çevre Programı Akdeniz Eylem Planı RAC/SPA Koruma Alanları ve Biyolojik ÇeĢitlilik Muhafaza Bölgesel Merkezi

RAPPAM Rapid Assessment and Prioritization of Protected Area Management

– Koruma Alanı Yönetimi Önceliklendirme ve Hızlı Değerlendirme Metodu

SAP Strategic Action Plan – Stratejik Eylem Programı

SCBD Secretariat of the Convention on Biological Diversity SGP Small Grants Program - GEF Küçük Ölçekli Hibe Programları

SMAP III The Short and Medium-term Priority Environmental Action Programme III–Kısa ve Orta Vadeli Öncelik Çevre Eylem Programı III

SPAMI Specially Protected Areas of Mediterranean Importance – Akdeniz Ġçin Önemli Özel Koruma Alanı

SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği

(13)

TNC The Nature Conservancy – Doğa Koruma Kurumu Madde I. UN United Nations – Birleşmiş Milletler

Madde II. UNDOALOS United Nations Division of Ocean Affairs and the Law of the Sea - Birleşmiş Milletler Okyanus İşleri ve Deniz Hukuku Bölümü

UNCED The United Nations Conference on Environment and Development – BirleĢmiĢ Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı/Dünya Zirvesi

UNDP United Nations Development Programme–BirleĢmiĢ Milletler Kalkınma Programı

UNESCO United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization

– BirleĢmiĢ Milletler Eğitim Bilim ve Kültür TeĢkilatı UNEP The United Nations Environment Programme

–BirleĢmiĢ Milletler Çevre Programı

UNESCO-IOC Intergovernmental Oceanographic Commission of UNESCO

–Hükümetler arası Osionografik Komisyon

UNIDO United Nations Industrial Development Organization – BirleĢmiĢ Milletler Endüstriyel Kalkınma TeĢkilatı WWF World Wildlife Fund – Dünya Yaban Hayatı Vakfı WCMC World Conservation Monitoring Center

– Dünya Koruma Ġzleme Merkezi

WDPA The World Database on Protected Areas – Dünya Koruma Alanları Veri Tabanı

WIOMSA Western Indian Ocean Marine Science Association

(14)

1 GĠRĠġ

1.4. Biyolojik ÇeĢitlilik ve Önemi

Biyolojik çeĢitlilik (biyoçeĢitlilik) kara, deniz ve diğer su ekosistemleri ile bunların bir parçası olan ekolojik yapılar da dahil olmak üzere, tüm kaynaklardaki canlı organizmalar arasındaki farklılaĢma anlamındadır; türlerin yaĢama ortamlarının (habitatların daha geniĢ anlamda, ekosistemlerin) çeĢitli biyotik ve abiyotik faktörler bakımından gösterdiği farklılıkları, ekosistemlerde yaĢayan canlıların kendi aralarında, canlılar ile cansızlar arasında, yere ve zamana göre değiĢen farklılıkları ile genler, türler, ekosistemler ve iĢlevlerin tamamını ifade etmektedir (ÇOB, 2008).

BiyoçeĢitlilik kaynakları insanoğlunun yaĢamı için gerekli olan geçim, iaĢe, ilȃç, ticaret, turizm ve endüstriyel faaliyetler için ham madde temin etmektedir. Genetik çeĢitlilik üretme/yetiĢtirme programları, ıslah edilmiĢ ürün, geniĢletilmiĢ tarımsal üretim ve gıda güvenliği temin etmektedir. Ormanlar, çayırlık alanlar, tatlı sular, denizler ve diğer doğal ekosistemler sadece ulusal ekonomiler için değil aynı zamanda insanların refahı için de vazgeçilmez olan besin, polinasyon; su, hidrojen, karbon döngüleri, kirliliğin giderilmesi, taĢkın kontrolü ve küresel iklimin düzenlenmesi gibi çok geniĢ yelpazede hizmet imkânları sunmaktadır. Doğal ekosistemlerin korunması ve yönetimi ormanlar, toprak, okyanus suyu ve derin okyanuslardaki karbonat çökeltileri gibi karbon dioksiti atmosferden tutarak depolayan doğal ve insan yapımı karbon yutaklarının devamlılığını sağlarken toplumun iklim değiĢimine adaptasyonunu mümkün kılan doğal çözümler ve hizmetler sunmaktadır.

Son yıllarda yapılan araĢtırmalar biyolojik çeĢitliliğin ve bozulmamıĢ ekosistemlerin en son jeolojik çağa göre 1000 kat daha hızlı yok olduğunu göstermiĢtir (Sobrevila ve Hickey 2010). OrmansızlaĢma, doğal kaynakların aĢırı kullanımı, çevre kirliliği, yabancı tür istilası ve iklim değiĢimi gibi etkenlerle dünya biyolojik çeĢitliliği tehdit edilmeye devam edilmektedir. Dünyadaki biyolojik çeĢitliliğin durumunun

(15)

küresel boyutta değerlendirilmesi yapıldığında 2002 yılında düzenlenen BirleĢmiĢ Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansında (Dünya Zirvesi), 2010 yılı için belirlenen hedeflere ulaĢılmadığı görülmektedir. Dünya Doğa Koruma Birliği (IUCN) 2009 yılı Kırmızı Listesi her dört memeli türünden birisinin, her sekiz kuĢ türünden birisinin ve her üç amfibi (çift yaĢamlı) türünden birisinin yok olduğunu göstermektedir. Ülkeler ve uluslararası kurum ve kuruluĢlar 1992 yılından beri çaba sarf ettikleri halde dünya biyoçeĢitliliğine olan tehditlerin devam ettiği açıktır (Sobrevila ve Hickey 2010).

Dünyanın biyolojik çeĢitliliğinin, doğal ekosistemlerinin ve bunların ürettiği hizmetlerin devamlılığının sağlanması için sürdürülebilir kaynak kullanımı ve doğa koruma çalıĢmaları çok önemlidir. Bu süreçte doğa koruma alanları biyolojik çeĢitliliğin korunmasında önemli bir araç niteliğindedir.

IUCN (http://www.iucn.org) koruma alanını “Özellikle biyolojik çeĢitlilik, doğal ve kültürel kaynakların yasal veya etkin yönetim araçları ile korunması ve yönetimi için tahsis edilmiĢ karasal ve denizel alanlardır.” olarak tanımlamaktadır.

2003 yılında Dünya Parkları Kongresi tavsiyelerini büyük oranda yansıtan korunan alanlar iĢ programı 2004 yılında Malezya‟nın baĢkenti Kuala Lumbur‟da gerçekleĢtirilen biyolojik çeĢitlilik sözleĢmesi yedinci taraflar toplantısında benimsenmiĢtir (http://www.cbd.org). Korunan alanlar iĢ programının genel amacı 2010 yılına kadar karasal ve 2012 yılına kadar da denizel alanda ulusal ve bölgesel olarak ekolojik açıdan temsil edilen, bütüncül ve etkin olarak yönetilen korunan alanlar ile küresel ölçekte korunan alanlar ağının oluĢturulması ile;

 Biyolojik çeĢitlilik sözleĢmenin üç hedefine de ulaĢılmasına katkı sağlamayı o 2010 hedefi olan küresel, bölgesel, ulusal ve ulus altı ölçekte biyolojik

çeĢitliliğin kaybının mevcut hızının azaltılmasına katkı sağlamayı, o Fakirliğin azaltılmasına katkı sağlamayı,

o Sürdürülebilir kalkınmanın devamına katkı sağlamayı,  SözleĢmenin stratejik plȃn hedeflerini desteklemeyi,

(16)

 Milenyum kalkınma hedeflerine ulaĢmayı amaçlamaktadır (UNEP-WCMC, 2008).

1.5. Dünyada Korunan Alanlar

Dünyada korunan alanlarla ilgili olarak ilk çalıĢmalar Amerika BirleĢik Devletleri‟nde baĢlamıĢtır. 1872 yılında Yellowstone bölgesinin flora, fauna ve jeolojik yapısının gelecek kuĢaklara bırakılacak kadar değerli bir miras olduğu düĢünülerek, bu alan için koruma sistemi getiren bir yasa teklifinin hazırlanması ve bu teklifin kabul edilmesi ile “Millî park” kavramı doğmuĢtur. Bundan sonra millî park çalıĢmaları tüm dünyada hızla yayılmıĢ ve 19. yüzyılın sonlarında farklı ülkelerde koruma alanları ile ilgili farklı kanunlar çıkartılarak millî park kavramı dıĢında baĢka yeni koruma statülerinin ortaya çıkması sağlanmıĢtır (Kaplan, 2003).

Bugün dünyada 100000‟den fazla koruma alanı dünyada yaklaĢık %12‟lik alanı kapsamaktadır. Koruma alanlarının tek tek oluĢturulması ve yönetimi kadar, koruma alanları ağının oluĢturulması da hedeflenmiĢtir (SCBD, 2008).

Koruma alanlarının büyük bir kısmı 20. yüzyılda belirlenmiĢ ve ilȃn edilmiĢtir. Yeni alanların ilȃnı hızla devam etmektedir. Tarih içinde arazi kullanımının en hızlı ve en fazla değiĢtiği dönem de yine 20. yüzyıldır. Koruma alanlarının sayısı artmakla birlikte, deniz koruma alanlarının sayıları, karasal ve içsu koruma alanlarına göre çok geride kalmıĢtır (IUCN, 2008). Ancak son yıllarda deniz koruma alanlarının sayısını arttırmak için çabalar da artmıĢtır. Gelecekte de koruma alanlarının ilȃnı devam edecektir. Geçen 10 yıl içinde yapılan yeniliklerden biri de koruma alanlarının seçiminde “BoĢluk Analizi” gibi yeni yaklaĢım tekniklerin kullanılmasıdır. Tüm dünyanın tek bir ekosistem olduğu gerçeğinden hareket eden bir anlayıĢla geliĢtirilen BoĢluk Analizi çalıĢmaları koruma alanlarının ilȃnı sürecinde önemli katkılar sağlamaktadır (IUCN, 2008).

(17)

1.5.1. Koruma Alanlarının Sınıflandırılması ve Sayıları

1984 yılında Millî Parklar ve Koruma Alanları Komisyonu (CNPPA) tarafından koruma kategorilerinin güncellenmesi amacıyla bir çalıĢma baĢlatılmıĢ olup; 1990 yılında rapor haline getirilmiĢtir. 1992 yılında Venezüella‟da düzenlenen Dünya Parkları Kongresi bu çalıĢmayı referans göstermiĢtir. 1994 yılı Ocak ayında IUCN genel kurulu yeni sistemi onaylamıĢtır. Bu konuyla ilgili kılavuz dokümanlar IUCN ve Dünya Koruma Ġzleme Merkezi (WCMC) tarafından yayınlanmıĢtır. Koruma alanlarının sınıflandırılması konusunda farklı yaklaĢımları tanımlamak ve anlamlandırmak amacıyla IUCN, koruma alanının ne olduğu veya ne olmadığı ve yönetim hedeflerine dayalı olarak altı adet koruma statüsü tanımlamıĢtır. Yönetim hedeflerinden biri de iki alt sınıfa ayrılmıĢtır. Koruma alanı kategorileri alan ile ilgili bilgi ve veri toplamayı sağlamak amacıyla oluĢturulmuĢtur. Yönetim kategorileri ise;

I. Mutlak Koruma [1a] Mutlak Doğa Rezervi ve [1b] yabanıl alanlar II. Ekosistem muhafazası ve koruma (millî parklar)

III. Doğal özelliklerin muhafazası (tabiat anıtları)

IV. Aktif yönetim ile muhafaza (tür ve habitat yönetim alanları)

V. Denizel ve karasal peyzaj muhafazası ve rekreasyon (korunmuĢ denizel ve karasal peyzaj)

VI. Doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı (doğal kaynak yönetim koruma alanları)

Mevcut kategoriler IUCN‟in koruma alanları ilkelerini özetlemekte ve farklı koruma stratejileri için çerçeve oluĢturulmasını sağlamaktadır. IUCN kategorileri plȃnlama, yönetmeliklerin oluĢturulması, su ve karasal kullanımların müzakeresi gibi çeĢitli amaçlar için kullanılmaktadır (IUCN, 2008).

2012 yılı itibari ile Dünya Koruma Alanları Veri Tabanı (WDPA) verilerine göre dünyada koruma alanı sayısı 130709 olup; bunun 27188‟i uluslararası koruma statüsüne sahiptir. Bu koruma alanlarının toplamı 24236478,692157 km2‟lik bir alanı kapsamakta

(18)

koruma alanı statüsündedir. Halen koruma altındaki alanların kapladığı yüzey alanı dünyadaki ekilen ve sulanan alanlardan daha fazladır. Karasal ve denizel koruma alanları arasındaki fark karasal alanlar lehine iki kat büyüktür. AĢağıdaki Grafik 1.2.1.1‟de 1911-2011 yılları arasında ulusal ve uluslararası ölçekte koruma alanı olarak tasarlanmıĢ (denizel ve karasal) alanların toplam sayısının yıllara göre değiĢimi gösterilmektedir. Bu grafiğe sadece ilȃn tarihi bilinen korunan alanlar dâhil edilmiĢtir. Koruma alanı ilȃn tarihi bilinmeyen 43674 koruma alanı grafiğe dâhil edilmemiĢtir (WDPA, 2012).

Grafik 1.2.1.1: Dünyada Ulusal ve Uluslararası Korunan Alanlar Sayısındaki Büyüme 1911-2011 Yılları Arasındaki DeğiĢimi

AĢağıdaki Grafik 1.2.1.2 ulusal ölçekte koruma alanı (karasal ve denizel) olarak tasarlanan alanların toplam büyüklüğünün 1911 – 2011 yılları arasındaki değiĢimi km2 cinsinden göstermektedir. Toplam korunan alanlar WDPA‟da rapor edilen karasal alanlar ve denizel alanlardan hesaplanarak elde edilmiĢtir. Bu toplama sadece ulusal olarak ilȃn edilen ve ilȃn tarihi bilinen korunan alanlar dâhil edilmiĢtir. Koruma alanı ilȃn tarihi bilinmeyen 43674 koruma alanı grafiğe dâhil edilmemiĢtir. Mevcut verilere göre dünyada karasal alanların sadece %13.9‟u koruma altındadır. Bu alanların da sadece % 30‟u etkin olarak yönetilmektedir (WDPA, 2012).

(19)

2010 yılında Japonya‟nın Nagoya kentinde gerçekleĢtirilen BM Biyolojik ÇeĢitlilik SözleĢmesi Onuncu Taraflar Konferansı‟nda 2011-2020 yıllarını kapsayan dönemin “Uluslararası Biyolojik ÇeĢitlilik Onyılı” olarak ilan edilmesine karar verilmiĢ ve BirleĢmiĢ Milletler Genel Kurulu tarafından 2011-2020 “BiyoçeĢitlilik Onyılı” ilȃn edilmiĢtir. SözleĢme‟nin Onuncu Taraflar Toplantısında 2020 yılına kadar dünyada biyolojik çeĢitlilik kaybının durdurulması temel amacıyla BiyoçeĢitlilik Stratejik Plȃnı ve kısaca Aichi Hedefleri olarak anılan 2020 biyoçeĢitlilik hedefleri kabul edilmiĢtir. Bu hedeflerden Hedef 11‟e göre;

2020 itibarîyle, baĢta biyoçeĢitlilik ve ekosistem hizmetleri açısından özel öneme sahip alanlar olmak üzere, karasal alanların ve iç su alanlarının en az %17‟si ile kıyı ve deniz alanlarının %10‟u, etkin ve adilȃne yönetilen, farklı ekolojik özellikleri temsil eden ve birbirine iyi bağlanmıĢ korunan alanlar sistemleri ve diğer alana dayalı etkin koruma tedbirleri vasıtasıyla korunmakta ve daha geniĢ karasal ve denizel tabiat alanlarına entegre edilmiĢ olmalıdır (Strategic Plan for Biodiversity, 2013.)

Grafik 1.2.1.2: Ulusal Korunan Alanların Kapladığı Yüzey Alanının 1911-2011 Yılları Arasındaki DeğiĢimi

Halen WDPA verilerine göre veri tabanındaki koruma alanlarının 2/3‟si IUCN kategorizasyonuna göre sınıflandırılmıĢtır. Bu alanlar ise koruma alanlarının kapladığı toplam alanın %80‟ini kapsamaktadır. IUCN kategorilerinden Ia ve Ib sınıfındaki

(20)

koruma alanı sayısı en az olan koruma statüsüdür. Kategori II geleneksel olarak millî park kategorisidir. Bu alanlar da sayı olarak azdır. Ancak en büyük coğrafi alanları millî parklar oluĢturur. Kategori III ve IV de ise durum tersine olup; alan sayısı fazla fakat kaplanan alan yüzeyi en azdır. Diğer taraftan IUCN tarafından 1994 yılında geliĢtirilen Kategori VI sayı olarak az fakat büyük alanları kaplamaktadır. Kategori VI‟ya giren alanlardan en büyük sekiz tanesinin kapladığı alan dünyadaki koruma alanlarının %20‟sini oluĢturmaktadır.

1.6. Türkiye’de Doğa/Çevre Koruma

Türkiye‟nin Avrupa, Asya ve Afrika kıtaları arasındaki geçiĢ noktası üzerinde bulunması, üç tarafının farklı ekolojik karakterdeki denizlerle çevrili oluĢu, deniz seviyesinden 5000 metreyi aĢan yükseklik farklılıkları ve bunun neticesinde ortaya çıkan iklim çeĢitliliği, biyolojik çeĢitliliğe zenginlik kazandırmıĢtır. Farklı ekolojik karakterdeki ekosistem mozaiği binlerce hayvan ve bitki türü ile bunların ırk ve populasyonlarının barınmasına olanak sağlamıĢtır. Batı Palearktik Bölge'deki dört kuĢ göç yolundan ikisinin Türkiye üzerinden geçmesi bu zenginliği artıran bir baĢka etken olmuĢtur. Doğal kaynaklar üzerindeki baskıya rağmen, Türkiye'nin doğal alanlarının önemli bir kısmını koruyabilmiĢ olması; hukukî ve kurumsal anlamda kırk yılı aĢan doğa koruma geleneğinin bulunması; kamuoyunda doğa koruma bilincinin geliĢmesi; özellikle gönüllü kuruluĢların koruma projelerine ve faaliyetlerine katılması ve giderek karar süreçlerinde etkili olması; uluslararası sözleĢmelere taraf olunması ve uluslararası iliĢkilerin güçlenmesi, Türkiye'nin doğa koruma konusundaki hassasiyeti ve avantajları olarak görülmektedir.

BirleĢmiĢ Milletler Çevre Programı‟nın (UNEP) Akdeniz'in korunmasını öncelikli hedefleri arasına dahil etmesi kararı, Akdeniz‟e kıyısı olan ülkelerin ve AB‟nin katılımıyla, eyleme yönelik Akdeniz Eylem Planı‟nın (AEP) 1975 yılında oluĢturulmasını sağlamıĢtır. AEP çerçevesinde yürütülecek olan faaliyetlerin hukukî dayanağı “Akdeniz‟in Kirliliğe KarĢı Korunması SözleĢmesi” (Barselona SözleĢmesi)‟dir. SözleĢme, 16 ġubat 1976'da Barselona'da imzaya açılmıĢtır. Ülkemiz 12 Haziran 1976 tarihinde sözleĢmeye katılmıĢtır. 1992 yılında Rio de Janeiro'da yapılan BM Çevre ve Kalkınma Zirvesinde alınan kararların ana fikrine uygun olarak, Barselona SözleĢmesi, 1995 yılında, deniz çevresinin yanı sıra, kıyı alanlarını da

(21)

kapsayacak biçimde geniĢletilmiĢ; ayrıca, sürdürülebilir kalkınma hedefi, halkın katılımı, çevresel etki değerlendirmesi gibi unsurlar getirilmiĢtir. Bu çerçevede, yenilenen SözleĢme‟nin adı “Akdeniz‟in Deniz Çevresinin ve Kıyı Alanlarının Korunması SözleĢmesi” olarak değiĢtirilmiĢ olup; 9 Haziran 2004 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir. Barselona SözleĢmesi ve eki Akdeniz‟in Kara Kökenli Kirleticilerden Kaynaklanan Kirlenmeye KarĢı Korunması Protokolü çerçevesinde kabul edilen “Stratejik Eylem Programı” gereğince, “Kara Kökenli Kirleticilere ĠliĢkin Ulusal Eylem Planı” 2005 yılında hazırlanmıĢtır. Barselona SözleĢmesi‟nin taraf olduğumuz Protokollerinin baĢlıkları aĢağıda sunulmuĢtur:

 Akdeniz'de Gemilerden ve Uçaklardan BoĢaltma veya Denizde Yakmadan Kaynaklanan Kirliliğin Önlenmesi ve Ortadan Kaldırılması Protokolü,

 Akdeniz'in Kara Kökenli Kirletici Kaynaklara ve Faaliyetlere KarĢı Korunması Protokolü,

 Akdeniz'de Özel Koruma Alanları ve Biyolojik ÇeĢitliliğe ĠliĢkin Protokol,  Olağanüstü Hallerde Akdeniz‟in Petrol ve Diğer Zararlı Maddelerle

Kirlenmesinde Yapılacak Mücadele ve ĠĢbirliğine ait Protokol,

 Akdeniz‟in Tehlikeli Atıkların Sınır Ötesi TaĢınması ve Bertaraf Edilmesinden Kaynaklanan Kirliliğe KarĢı Korunması Protokolü (BirleĢmiĢ Milletler Deniz Hukuku SözleĢmesi‟ne iliĢkin Türkiye‟nin görüĢlerini yansıtan bir bildirim yapılarak taraf olunmuĢtur) (T.C. DıĢiĢleri Bakanlığı, 2012).

Taraf ülkeler 1982'de tehlike altındaki Akdeniz flora ve fauna ile bunların yaĢam alanlarının korunmasını hedefleyen ve Barselona SözleĢmesi‟nin eki protokollerinden olan "Akdeniz‟de Özel Koruma Alanlarına ĠliĢkin Protokolü” imzalamıĢlardır. Türkiye'de 1988 yılında yürürlüğe girmiĢ olan bu protokol sonrasında Ülke genelinde belirli alanlar "Özel Çevre Koruma Bölgesi" ilȃn edilmiĢtir. Ülkemizde bugün itibarı ile toplamda 15 Özel Çevre Koruma Bölgesi bulunmaktadır (Çevre ve ġehircilik Bakanlığı, 2011).

BirleĢmiĢ Milletler Çevre Programı/Akdeniz Eylem Planı Ģemsiyesi altında, ülkemizce taraf olunan Akdeniz'in Deniz Ortamı ve Kıyı Bölgesinin Korunması SözleĢmesi (Barselona SözleĢmesi) ve eki Akdeniz'in Kara Kökenli Kaynaklardan ve

(22)

Faaliyetlerden Dolayı Kirlenmeye KarĢı Korunması Protokolü (LBS) ve Stratejik Eylem Programı (SAP) kapsamında yürütülen MED POL programı ile belirlenen “ulusal izleme programı” çalıĢmaları Akdeniz ve Ege'deki kıyısal alanlarımızda yapılmaktadır.

Türkiye‟nin taraf olduğu MED POL programının temel amacı, denizlerimizde kirlilik durumu ve eğilimlerin belirlenmesi; bu kirliliğe neden olan karasal kaynakları sürekli izleyerek, AB kriterlerine uygun Ģekilde gerekli idari ve teknik önlemlerin alınmasını sağlamaktır. Türkiye'nin yürütmekte olduğu MED POL "ulusal izleme programı"; sıcak nokta ve hassas alanlardaki (nehir haliçleri, kentsel ve endüstriyel atık su alan alanlar) kirliliğin, atık suların içerdiği kirlilik değerlerinin mevcut deĢarj kriterlerine uygunluğunun (ulusal mevzuattaki limit değerlerle uyumu), biyota ve sedimandaki kirletici seviyelerinin tespitiyle kıyı sularda uzun dönemli ekolojik/kirlilik değiĢikliklerinin izlenmesi çalıĢmalarını kapsamaktadır. MED POL Programı, Orman ve Su ĠĢleri Bakanlığı, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir (T.C. Orman ve Su ĠĢleri Bakanlığı, 2012).

Karadeniz‟de karadan, gemilerden ve atmosferden kaynaklanan kirliliğin önlenmesi amacıyla, 21 Nisan 1992 tarihinde Karadeniz‟in Kirliliğe KarĢı Korunması SözleĢmesi (BükreĢ SözleĢmesi), Türkiye‟nin de aralarında bulunduğu Karadeniz‟de kıyısı olan altı ülkenin temsilcileri (Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya, Ukrayna, Türkiye) tarafından imzalanmıĢtır. Ülkemiz BükreĢ SözleĢmesi‟ni 15 Ocak 1994 tarihinde Resmi Gazete‟de yayımlayarak yürürlüğe koymuĢtur. Bu sözleĢmeye bağlı olarak yürürlüğe giren protokoller aĢağıda verilmiĢtir:

 Karadeniz Deniz Ortamının Kara Kökenli Kirlenmelere KarĢı Korunması Protokolü,

 Karadeniz Deniz Ortamının BoĢaltmalardan Kaynaklanan Kirlenmeye KarĢı Korunması Protokolü,

 Karadeniz Deniz Ortamının Olağanüstü Durumlarda Petrol ve Diğer Zararlı Maddelerin Kirlenmesiyle Mücadele ĠĢbirliğine Ait Protokol,

(23)

Bu sözleĢme çerçevesinde, kirlilik izleme, acil müdahale, biyoçeĢitlilik ve kıyı yönetimi gibi alanlarda birçok ulusal ve uluslararası çalıĢma gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu çalıĢmaların neticesinde, 30-31 Ekim 1996 tarihinde, Ġstanbul‟da düzenlenen Bakanlar Konferansı‟nda “Karadeniz‟in Rehabilitasyonu ve Korunması için Stratejik Eylem Planı (KSEP)” kabul edilmiĢtir. KSEP‟in kirlilik izleme ve değerlendirme bölümündeki yükümlülüklerle ilgili olarak 2004 yılı için “Karadeniz kirlilik izleme projesi” baĢlatılmıĢtır. Proje ile, Karadeniz Bölgesi‟nin kıyı alanlarında yoğunlaĢan kentleĢme, kara ve denizde gerçekleĢtirilen turizm faaliyetleri, kıyı bölgelerinin sunduğu imkȃnlar nedeni ile hızla artan endüstriyel faaliyetler, deniz taĢımacılığı ve iç bölgelerden yüzeysel sular vasıtası ile gelen evsel-endüstriyel kirlilik gibi çeĢitli nedenlerle oluĢan kirlenmenin kontrol altına alınması hedeflenmektedir. Bunun amaca ulaĢmaya yönelik tedbirlerin belirlenmesi için denizlerin kirlilik durumu, kirliliğin zamana bağlı olarak gösterdiği değiĢim ve kirlilik oluĢturan kaynakların kirlilik yükünün belirlenmesi gerekmektedir. Ġzleme istasyonları tüm Karadeniz boyunca en batıda Ġğne Ada‟dan en doğuda Hopa‟ya kadar tüm kıyı Ģeridini kapsamaktadır. Bu amaçla toplam 22 hat belirlenmiĢ ve bu 22 hat üzerinde 20 m, 50 m ve 100 m derinlik konturlarına istasyonlar yerleĢtirilerek toplam 66 istasyon belirlenmiĢtir. Ġlȃve olarak Tuna Nehri‟nin Karadeniz‟e ve Ġstanbul Boğazı‟na dolayısı ile Marmara Denizi‟ne olan etkilerinin tespiti için, aylık olarak K0, mevsimsel olarak K1 ve K3 istasyonlarında da çalıĢmalar yürütülmektedir. Bu noktalarla birlikte izleme istasyonu sayısı toplam 69 olmuĢtur. Karadeniz Stratejik Eylem Planı kapsamında Zonguldak, Bartın, Sinop, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize ve Artvin Ģehirleri sıcak noktalar olarak seçilmiĢtir. Tüm istasyonlarda yapılacak çalıĢma iki mevsim olarak planlanmıĢtır. Karadeniz Ġzleme Projesi, Orman ve Su ĠĢleri Bakanlığı, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir (T.C. Orman ve Su ĠĢleri Bakanlığı 2012).

Deniz çevresinin özellikle yoğun petrol taĢımacılığı ve olağan tanker faaliyetleri yanında diğer gemilerden kaynaklanan kirlilik ve atıklar uluslararası çevre çalıĢmaları yürüten kurum ve kuruluĢların konuya ilgisini çekmiĢ; 8 Ekim-2 Kasım 1973 tarihleri arasında Uluslar Arası Denizcilik Örgütü (IMO) tarafından uluslararası hukukta MARPOL 73 ve buna bağlı 17.02.1978 tarihinde kabul edilen MARPOL Protokol 78 ile değiĢiklikleri kısaca MARPOL 73/78 kabul edilmiĢtir. 15.01.1974 tarihinde imzaya açılan sözleĢme, yürürlük maddesi gereği imzalayan tarafların azlığı nedeniyle ancak 02.10.1983 tarihinde yürürlüğe girebilmiĢtir. SözleĢmenin sekretaryasının merkezi

(24)

Londra‟da bulunan IMO, çevresel konularda sorumluluğu ise IMO Deniz Çevresi Koruma Komitesi üstlenmektedir.

MARPOL 73/78‟in baĢlıca iki amacı: Denizlerin petrol, zehirli sıvılar, ambalajlı zararlı maddeler, kirli sular ve çöpler ile kirlenmesinin önlenmesi ile gemilerin neden olduğu kazalardan kaynaklanan kirlenmenin önlenmesidir. Bu amaçlar doğrultusunda sözleĢmeye taraf olan ülkelerin gemi yapımından gemi sevk ve idaresine kadar her aĢamada denizlerin gemilerden kirletilmesinin önlenmesi için teknik ve iĢletme önlemleri almaları; kıyı ve liman tesisleri hazırlamaları; ulusal mevzuatlarını uluslararası kabul görebilecek nitelikte düzenleme ve tamamlamaları gerekmektedir. SözleĢme, toplam 20 madde ve altı Ek‟ten oluĢmaktadır. 1978 tarihli protokol, 1973 tarihli sözleĢme metninde değiĢiklikler içermektedir. SözleĢmenin 14. maddesi gereği, I. ve II. Ek‟ler imzalayan ülkeler için zorunlu; III., IV. ve V. Ek‟ler ise isteğe bağlıdır. Ülkemizin de taraf olduğu sözleĢme 24.06.1990 tarihli ve 20558 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiĢtir. Ülkemiz sözleĢmeyi, sözleĢmeyi tadil eden protokolü ve I., II. ve V. Ek‟leri 03.05.1990 tarihli ve 90/442 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı‟yla onaylamıĢ ve sözleĢme 24 Haziran 1990 tarih ve 20558 sayılı Resmi Gazete‟de yayımlanmıĢtır. Türkiye, diğer Ek‟leri kabul etmediğine dair bildiride bulunmamıĢ ise de; sözleĢmeye taraf olma, sözleĢme ve I., II. ve V. Ek‟leri kapsadığından, diğer Ek‟lerin de yürürlüğe girmesi bakımından Bakanlar Kurulu Kararı‟na gerek duyulmaktadır. SözleĢme çerçevesinde Türkiye, özel alan kapsamında sayılan Akdeniz ve Karadeniz‟de dolayısıyla tüm limanlarında gemilerin özel ihtiyaçlarını karĢılayacak, atık ve çöplerini kabul edip uygun koĢullarda uzaklaĢtırmasını sağlayacak yapılanmayı gerçekleĢtirmekle yükümlüdür. SözleĢme hükümleri, savaĢ gemileri ve ticari olmayıp hükümet iĢlerinde kullanılan gemiler dıĢında tüm gemileri kapsamaktadır (Palabıyık, 2002).

Avrupa Doğal Hayatın ve Doğal Ortamların Korunması SözleĢmesi "Bern SözleĢmesi", Avrupa Ekonomik Topluluğu ve 19 ülke tarafından 1982'de imzalanmıĢ ve bu sözleĢme Türkiye'de 1984 yılında yürürlüğe girmiĢtir. SözleĢmeyi imzalayan taraflar, doğal flora ve aralarında deniz kaplumbağalarının da bulunduğu populasyonlarını korumak ve göçmen olarak gelen tehlike altındaki türler de dahil olmak üzere tüm hayvanların korunmasına iliĢkin özel bir çaba sarf etmekle yükümlüdür.

(25)

Türkiye´de ekolojik, sosyal ve ekonomik açıdan önemli karasal alanlarda, sulak alanlarda, kıyı ve deniz alanlardaki kaynak değerlerin korunması ve sürdürülebilir kullanımı için farklı çevre/doğa koruma statüleri oluĢturulmuĢtur. Bu kapsamdaki mevcut çevre/doğa koruma statüleri aĢağıdaki Tablo 1.3.1‟de verilmiĢtir.

Tablo 1.3.1:Türkiye”deki Doğa Koruma Statüleri ve Bu Statülerdeki Koruma Alanı Sayısı (DKMPGM, 2012).

Sıra No:

Koruma Statüsü Sayı

1 Millî Park 40

2 Tabiat Koruma Alanı 31

3 Tabiat Parkı 182

4 Tabiat Anıtı 106

5 Yaban Hayatı Koruma ve GeliĢtirme Sahası 80

6 Özel Çevre Koruma Bölgesi 15

7 Ramsar Alanları 13

8 Biyosfer Rezerv Alanları 1

9 Biyogenetik Rezerv Alanları 7

10 Doğal Sitler 1273

11 Gen Koruma ve Yönetim Alanları

Altınoluk-Darıdere (Mıhlıdere), Asar-Engece, Eybekli-Ayıgediği, Edremit-Gürgendağı ve Karaköy

5

12 Muhafaza Ormanları 54

13 Gen Koruma Ormanları 239

14 Tohum MeĢceresi 373

15 Tohum Bahçesi 178

16 Klon Parkları 10

Tablo 1.3.2: Türkiye‟deki Doğa Koruma ile ilgili Kanunlar ile Kamu Kurum ve KuruluĢları: http://www.mevzuat.gov.tr/‟den derlenmiĢtir.

Kanun adı Yetkili kurum

3621 sayılı Kıyı Kanunu Çevre ve ġehircilik Bakanlığı

2872 sayılı Çevre Kanunu Orman ve Su ĠĢleri Bakanlığı

6831 sayılı Orman Kanunu Orman ve Su ĠĢleri Bakanlığı

1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma

Kanunu

Kültür ve Turizm Bakanlığı Çevre ve ġehircilik Bakanlığı 2873 sayılı Millî Parklar Kanunu Orman ve Su ĠĢleri Bakanlığı 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu Orman ve Su ĠĢleri Bakanlığı

Ramsar SözleĢmesi Orman ve Su ĠĢleri Bakanlığı

Biyosfer Rezervleri Kültür ve Turizm Bakanlığı

383 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Çevre ve ġehircilik Bakanlığı 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Çevre ve ġehircilik Bakanlığı

(26)

Yukarıda, Tablo 1.3.2‟de de görüldüğü gibi, koruma alanlarının tespit, tescil ve yönetiminden sorumlu pek çok kamu kurum ve kuruluĢu bulunmaktadır. Bu alanların tespitinde, tescilinde ve yönetiminde farklı uzmanlıkların görüĢleri temel alınmaktadır. Bu alanlarda çeĢitli kademelerde görev yapan ve alan yönetiminde birincil derecede sorumluluk yüklenen personel arasında biyolog, ziraat mühendisi, jeolog, peyzaj mühendisi, orman mühendisi, çevre mühendisi, su ürünleri mühendisi, mimar, harita mühendisi, Ģehir ve bölge plȃncısı gibi uzmanlar yer almıĢtır (SMAP III, 2009).

1.6.1. Türkiye’de Kıyı ve Deniz Koruma Alanları

Kıyı, günlük dilde ve basit anlatımla deniz, göl, akarsu vb. gibi her türlü doğal ve yapay su kütlesini çevreleyen toprak Ģeridi olarak tanımlanmaktadır. Bu basit tanımdan da anlaĢılacağı üzere, kıyı su kütlesini çevreleyen ve onun boyunca uzanan kara parçasıdır. Kıyı kavramı için zaman içerisinde “sahil çizgisi”, “kıyı hattı”, “yöre”, “Ģerit”, “çizgi” ve “kuĢak” kavramları da kullanılmıĢtır. Kıyı deniz, göl ve akarsularda suyun karaya temas ettiği su ve kara yönünde uzunlamasına devam eden bir sınır çizgisi, geniĢliği meteorolojik olaylara göre değiĢen doğal olduğu kadar sosyo-fiziksel bir alandır.

Kıyının neresi olduğu konusunda uzun süre coğrafi ve morfolojik yaklaĢımlar dıĢında multidisipliner kavramsal tanımlama yapılmamıĢ, deniz ve kıyının stratejik ve sosyo-ekonomik açıdan değer ifade etmeye baĢlaması ile birlikte kıyı diğer bilim dallarının da konusu haline gelmiĢtir. Günümüzde kıyı tanımı, 1950‟li yıllardaki klȃsik tanımdan ve coğrafi yaklaĢımdan uzaklaĢarak, içerik açısından zenginleĢtirilmiĢ; sosyo-ekonomik boyutu ile farklı akademik çevrelerce yeniden tanımlanmıĢtır: Jeomorfoloji, coğrafya, çevre, ekonomi ve hukuk bilimlerinin ilgi alanlarına göre her uzmanlık alanına uyacak Ģekilde farklı olarak değerlendirilmiĢtir. Kural olarak kıyının, denize ve karaya karĢı olmak üzere iki sınırı söz konusudur. Jeomorfolojinin geliĢtirdiği kıyı kavramının hukuk prensiplerine uygun olarak kullanılması ve kıyının baĢlama ve bitiĢ yerlerinin sınıflandırılarak, sosyo-ekonomik yaklaĢımla kıyı kullanımının belirlenmesi gerekmektedir. Kıyı alanlarının, denize ve karaya karĢı olmak üzere, iki sınırı bulunmakta ve bu iki sınırın bir yanı deniz, diğer yanı da kara ile sınırlandırılmakta olup; hukuk literatüründe ve yargı kararlarında bu iki sınır üzerinde ortak nokta olarak durulmaktadır. Günümüze değin kıyı alanı bir yandan su, diğer yandan karasal

(27)

mekândan bağımsız olarak sınırlandırılmıĢ bir alan olduğu için uygulamada sorunlarla karĢılaĢılmıĢtır. Oysa bu alt sınır olarak su yönü üst sınır olarak ise kara yönü ile sınırlandırılması gereken bir alandır. Söz konusu sınıflandırmayı ilk defa 3621 sayılı Kıyı Kanunu farklı bir yaklaĢımla kıyıyı sınıflandırma yoluna gitmiĢtir. Kıyı Kanunun kıyı alanının sınırını ifade etmek için “Kıyı çizgisi” ve “kıyı kenar çizgisi” kavramlarını kullanmıĢ ve bu iki çizgi arasında kalan alanı KIYI olarak kabul etmiĢtir. Doğan ve arkadaĢları (2005) tarafından yürütülen “Türkiye Kıyıları: kavramsal tanımlama-plȃnlama-kullanım” çalıĢmasından yararlanılarak geliĢtirilen kıyı alanlarının hukukî sınırları aĢağıda ġekil 1.3.1.1‟de verilmiĢtir (Doğan vd., 2005).

Karasal alandan denizel alana doğru devletin egemenlik hakları tȃbi oldukları farklı hukukî rejime uygun olarak kıyı devletinin yetki alanı içerisinde olan alanlar; kıyı devletinin belirli konularda egemenlik hakkının bulunduğu alanlar ve hiçbir Ģekilde yetki kullanımının söz konusu olmadığı alanlar olmak üzere farklı bir ayırıma tȃbi tutulmaktadır. Bazı hukuk çevreleri kıyı alanını da içine alacak hem karasal hem de denizel ortamı bütünüyle kaplayan bir genel sınırlama olarak beĢli bir alandan bahsetmektedir. Bu bölgeler;

a) Okyanus, deniz ve akarsuları etkileyen iç bölge,

b) Deniz ve karanın etkileĢim içerisinde bulunduğu kıyı bölgesi, c) Kıyı suları, koylar, dalyanlar ve körfezler,

d) Kıta sahanlığı-karasuları-münhasır ekonomik bölge, e) Açık denizlerdir.

Kıyı bölgesinin bu bölümlendirmesi bir tarafa bırakılarak üç ana bölümden oluĢtuğu söylenebilir. Denizin 200 m derinliğinden baĢlayarak karanın derinliklerine doğru sırayla “kıta platformu”, “dalga düzlüğü”, dar anlamında “kıyı”, önyöre” ve ard yöre (hinterland) olarak sınıflandırmak mümkündür. Kıyı alanı bir yandan su diğer yandan karasal alandan bağımsız olarak sınırlandırılmıĢ bir alan olmasından dolayı alt sınır olarak su yönü, üst sınır olarak ise kara yönü ile tanımlanmaktadır. Yukarıda belirtildiği gibi kıyı alanının sınırı Kıyı Kanunda farklı bir yaklaĢımla sınırlandırılmıĢ olup söz konusu alanın sınırını ifade etmek için “kıyı çizgisi” ve “kıyı kenar çizgisi” kavramları kullanılmıĢ, bu iki çizgi arasındaki alan kıyı kabul edilmiĢtir (Doğan vd., 2005).

(28)

ġekil 1.3.1.1: Kıyı Alanın Hukukî Sınırları (Doğan E., Burak S., Akkaya A. 2005. Türkiye Kıyıları: Kavramsal tanımlama-plȃnlama-kullanım, Beta Basım Yayım Dağıtım, Ġstanbul‟dan değiĢtirilerek)

Kıyı çizgisi

Kıyı alanlarının belirlenmesinde en önemli kavram “kıyı çizgisidir”. Kıyı, kara ile suyun “yatay değinim yeri” olarak ifade edilmektedir. Yatay değinim yeri deyiminin su ve karanın kesiĢtiği noktayı belirttiği düĢüncesinden hareketle suyun karaya değdiği noktalardan oluĢan çizgi “kıyı çizgisi” olarak ifade edilmektedir. Bu durumda söz konusu yatay değinim yeri çizgisinin bir yanı su, diğer yönü kara olmak üzere iki yanı bulunmakta olup; kara ile su arasındaki doğal sınırı gösteren bu çizgiye “kıyı çizgisi” adı verilmektedir. Kıyı çizgisi deniz, göl (doğal veya yapay) ve nehirlerde suyun durgun olduğu zamanda karaya değdiği noktaları birleĢtiren, meteorolojik olaylara göre değiĢen, doğal bir çizgi olmakla birlikte hukukî bir kavramdır.

(29)

Kıyı kenar çizgisi

Kıyı kenar çizgisi, önceki bölümde belirtildiği gibi kıyının kara yönünden üst sınırını göstermektedir. Kıyı Kanunu‟nda kıyı kenar çizgisi “deniz, tabi ve suni göl ve akarsuların, alçak basık kıyı özelliği gösteren kesimlerinde kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluĢturduğu kumsal ve kıyı kumullarından oluĢan kumluk, çakıllık, kayalık, taĢlık, sazlık, bataklık benzeri alanların doğal sınırı; dar-yüksek kıyı özelliği gösteren kesimlerinde ise Ģev ya da falezin üst sınırı …” nı göstermektedir (Doğan, vd., 2005).

Türkiye adalarla birlikte kıyı alanları toplam 8333 km uzunluğunda kıyı çizgisine sahiptir. Bunun 1701 km‟si Karadeniz (%20.4), 1441 km‟si Marmara (%17.3), 3484 km‟si Ege (%41.8) ve 1707 kilometresi de Akdeniz‟de yer almaktadır. 8333 km‟lik ulusal kıyı Ģeridimizin 1067 kilometresi adaların kıyısına aittir (Özhan, 2005).

Bir ülke için kıyıların ve kıyı kaynaklarının önemi çeĢitli kriterlere bağlı olarak ölçülebilmektedir. Bunlardan ilki, kıyı uzunluğunun ülkenin toplam yüzölçümüne oranıdır. Ġkinci bir ölçüt, kıyı uzunluğunun ülke sınır uzunluğuna oranıdır. Bu açıdan bakıldığında, kıyı uzunluğunun ülkenin sınır uzunluğuna olan oranının yüksek olması, diğer bir deyiĢle uzun bir kıyı Ģeridi, bir ülke için çok önemli bir doğal ve ekonomik kaynaktır. Diğer bir ölçüt ekonomik katkı ile belirlenmektedir. Kıyı kaynaklarının üretimi ve ihracı ile elde edilen gelir, turizmden sağlanan gelir, doğrudan ya da dolaylı olarak iĢgücüne katkısı gibi Ülkemizin karasal sınırlarının uzunluğu 2875 km olduğu dikkate alınırsa bu oranın ne kadar yüksek olduğu görülecektir. Bu kıymetlendirme parametreleri bile Ülkemizin ne kadar büyük bir kaynağa sahip olduğunu göstermesi açısından çarpıcıdır; ancak söz edilen yapılan kıyı alanlarının kıymetlendirme parametreleri, kıyı alanlarının sağladığı katkının belirlenmesi açısından yeterli değildir (Ünal, 1997). ġöyle ki, kıyı ekosistemlerinin ürettiği ekosistem hizmetlerinin (su ve iklim sistemlerinin sağladığı istikrar, besin çevrimi, su ve havanın temizlenmesi, besin ve sığınma, tıbbî destek, psikolojik ve ruhsal huzur gibi ekosistem hizmetleri) ekonomik olarak kıymetlendirilmesi diğer ekonomik mal ve hizmetlerinki kadar kolay hesaplanamamaktadır (Sobrevila vd., 2010).

(30)

Ülkemizin denizleri biyoçeĢitlilik açısından çok zengindir: Karadeniz‟de 300 balık türü, Marmara Denizi‟nde 200, Ege Denizi‟nde 300 ve Akdeniz‟de 400 tür yaĢamaktadır (Öztürk, 2012). Karadeniz‟de baĢta Tuna Nehri, gemi kirliliği, aĢırı avcılık ve istilacı türler nedeniyle ötrofikasyon meydana gelip, denizel biyoçeĢitlilik tehlike altındadır. Türk Karadeniz‟inde denizel koruma alanı bulunmamaktadır. Karadeniz‟de sadece iki denizel koruma alanının kurulması plȃnlanmıĢtır. Bunlar; Ġstanbul Boğazı‟nın yakınında bulunan Prebosphoric deniz koruma alanı ve Doğanyurt-Cide deniz koruma alanı olup; bu alanlar Akdeniz foku ve su samuru için önem taĢımaktadır. Marmara Denizi, Türkiye‟de bulunan küçük bir iç denizdir. Ġki önemli boğaz bulunmaktadır ve bunlar; Ġstanbul ve Çanakkale Boğazları‟dır. Bu iki boğaz, Biyolojik koridor görevi görmeleri nedeniyle Karadeniz ve Akdeniz‟in biyoçeĢitliliği için büyük önem taĢımaktadır. Marmara Denizi, Karadeniz‟den kaynaklanan kirliliğin etkisi altındadır. Bununla birlikte, bu deniz için gemi kaynaklı kirlilik büyük önem taĢır. Ġstanbul Boğazı‟nda bulunan birçok koyda kirlilikten ve gemi kazalarından olumsuz etkilenmektedir. Akdeniz foklarının da dahil olduğu 52 denizel tür IUCN‟nin Uluslar Arası Kırmızı Veri Kitabı‟nda bulunmaktadır. Marmara Denizi, birçok pelajik göç türleri için yumurtlama alanıdır ve bu alanlar için Özel Çevre Koruma Alanı‟nın açılması tartıĢılmaktadır. Ege Denizi, Akdeniz‟in bir kısmını oluĢturmaktadır ve birçok ada ve adacığa ev sahipliği yapar. Bu alan birçok nedenle ekolojik olarak hassas bölge özelliğindedir. Örneğin adaların birbirinden izole olması, endemizm, Karadeniz ile olan iliĢkisi, Akdeniz foku‟nun gen havuzu olması gibi. Aynı zamanda birçok tür için gerekli mikro habitatı da içermektedir ve bu türlerin ekosistem dengesinin devamlılığının sağlanmasındaki önemleri büyüktür. Ege Denizi‟nde, Gökçeada denizel koruma alanı olarak 1999‟da ilȃn edilmiĢtir ve amacı zengin habitat çeĢitliliğinin korunmasıdır. Gökçeada, Türkiye‟nin Ege Denizi‟nde bulunan en büyük adasıdır ve kıyıları biyoçeĢitlilik açısından çok zengindir. Kritik tehlike altında olan Akdeniz foku ve tehlike altında olan deniz kaplumbağa türü olan Caretta caretta Gökçeada‟da bulunmaktadır. Ege Denizi‟nde, Foça 1991 yılında Akdeniz foklarını korumak için özel deniz koruma alanı olarak ilȃn edilmiĢtir. Bozyazı bölgesi, Akdeniz‟de Akdeniz fokları‟nın korunması için bölgesel olarak deniz koruma alanı ilȃn edilmiĢtir (Öztürk, 2012). Bunların dıĢında son zamanlarda açık deniz koruma alanları konusu çok fazla önem kazanmaya baĢlamıĢ olup; kıyısı olan ülkeler “balıkçılık koruma alanı” veya “ekolojik koruma alanı” veya “SMAPI (Akdeniz için Önemli Koruma Alanları)” adı altında açık denizlerin korunması için tedbir ve çözüm üretmektedir. Bu anlamda Türk

(31)

Deniz AraĢtırma Vakfı 2006-2009 yılları arasında araĢtırmalar yürütmüĢ ve açık deniz koruma alanı olabilecek alanları ön-belirleme ile sunmuĢtur (Öztürk, 2012).

Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi (KAY), ülkemizin kıyı alanlarının, dengeli, uzun erimli ve etkin biçimde, kaynağı yok etmeden kullanılmasına, bu alanlarımızın doğal özelliklerinin korunmasına katkıda bulunmak üzere, ilgili çalıĢmaları özendirmek ve desteklemek; üniversiteler, kamu ve özel sektör kuruluĢları ve gönüllü kuruluĢlar arasında iletiĢim ve iĢbirliğini güçlendirmek amacıyla 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu çerçevesinde kurulmuĢtur. Ülkemizde 1997 yılından itibaren çeĢitli üniversiteler ve kamu kurum ve kuruluĢları ile iĢbirliği içerisinde çok sayıda kıyı alanları ulusal konferansı ve çalıĢtayı düzenlemiĢtir. 2013 yılı Ocak ayı itibarı ile Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi faaliyetlerine geçici bir süreliğine ara vermiĢtir (KAY, 2012).

Türkiye‟deki yaklaĢık 240000 hektarlık alandan daha fazla alan deniz ve kıyı koruma alanı statüsü altında yasal olarak koruma altında bulunmaktadır. Özel çevre koruma bölgeleri, deniz ve kıyı üzerinde odaklanan Akdeniz eylem planı kapsamında ulusal mevzuatla koruma altına alınmıĢ alanlardır. Türkiye‟deki mevcut kıyı ve deniz koruma alanları Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü (mülga Özel Çevre Koruma Kurumu “ÖÇKK”) tarafından yönetilmektedir. Bu alanlara ek olarak, Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğü, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı mevcut deniz ve kıyı koruma alanlarından bazılarını yönetmekle ve planlamakla yetkilidir. Bugüne kadar ilȃn edilmiĢ toplam 15 ÖÇKB‟nden 10‟u deniz ve kıyı alanı niteliğindedir. Bu alanlar, Türkiye‟nin mevcut deniz ve kıyı koruma alanları sisteminin %70‟inden fazlasını temsil etmekte; tümü Akdeniz ve Ege kıyılarında yer almaktadır (UNDP-GEF, 2011).

AĢağıda, ġekil 1.3.1.2‟de Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ve Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğü tarafından yönetilen deniz ve kıyı koruma alanları görülmektedir.

(32)

ġekil 1.3.1.2: Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ve Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğü Tarafından Yönetilen Deniz ve Kıyı Koruma Alanları (ilgili kurumların web sayfalarındaki bilgilerden yararlanılarak hazırlanmıĢtır.)

1.4. Problem Durumu

Kıyı alanları karasal ve denizel yaĢam alanlarının her ikisinin de ekolojik özelliklerini yansıtan; bu nedenle de çeĢitliliği ve verimliliği yüksek olan ekolojik geçiĢ alanlarıdır. Kıyı alanları sahip olduğu kaynak değerlerin zenginliği, sağladığı iĢ imkanlarının çeĢitliliği ve benzeri özelliklerinden dolayı insan yerleĢimi açısından öncelikli alanların baĢında gelmektedir. Aynı zamanda kıyı alanlarının sahip olduğu karmaĢık ve güçlü doğal çevre özelliği sınırlı olan arazi ve kaynak değerleri üzerinde çoklu kullanım rekabetinin de artmasına neden olmaktadır. Artan nüfus, yatırım ve kalkınma programları, iklim değiĢikliği vb. tetikleyici/yönlendirici etkenler tüm doğal alanlarda olduğu gibi kıyı ve denizel alanlar üzerinde de hatalı alan kullanım kararlarının verilmesine, aĢırı kullanım baskısına ve kirlilik gibi diğer baskı unsurlarına neden olmaktadır (Le Tissier, 2004). Artan baskılar, kıyı ve denizel alanlarda ve bu alanlardaki ekolojik süreçler üzerinde çeĢitli değiĢimlere neden olmaktadır. Bu nedenle, kıyı ve denizel alanlar ve kaynaklar üzerindeki hem antropojenik hem de küresel ısınma, iklim değiĢikliği ve benzeri doğal değiĢimlerden kaynaklanan olumsuz etkilerin bertaraf edilmesi, özelde koruma alanlarının sahip olduğu kaynak değerlerin korunması, genelde ise küresel ölçekte ekosistem hizmetlerinin devamlılığına katkı sağlamak amacıyla koruma alanlarının yönetiminde kalite ve verimliliğin arttırılması zaruridir.

(33)

Kıyı ve deniz koruma alanların yönetiminde kalite ve verimliliğin arttırılması bu alanların sahip olduğu koruma kaynak değerlerinin devamlılığı, habitatların/ekosistemlerin ve bunların ürettiği hizmetlerin sürdürülebilirliğinin sağlanması için koruma ve kullanım ilkelerinin belirlenmesi sürecinin multidisipliner yaklaĢımlar ile bilimsel ve yerel sosyo-ekonomik gerçeklere dayanarak geliĢtirilmesini gerektirmektedir. Bu açıdan bakıldığında:

Biyolojik çeĢitliliğin, diğer doğal kaynak değerlerinin ve ekosistem hizmetlerinin bütüncül yönetimi açısından multidisipliner yaklaĢımının zaruri olması nedeni ile bu alanların plȃnlanması, yönetimi, izlenmesi ve denetimi konusunda yetki ve sorumluluklar üstlenen uzman personelin kıyı ve deniz koruma alanlarının bütüncül yönetimleri için doğa koruma ve alan yönetiminde yeterlilikleri yeterli midir? Sorusunun sorulması gerekmektedir.

Doğa/çevre koruma alanlarının sahip olduğu kaynak değerlerin akılcı kullanımı ve bu alanlardaki doğal yaĢamın devamlılığının ve ekosistem istikrarının devam ettirilebilmesi için; doğa koruma alanlarının yönetiminde bütünleĢik ve sürdürülebilir modellerin yer aldığı yönetim stratejilerinin geliĢtirilmesi ve uygulanması gerekmektedir. Bu nedenle koruma alanlarındaki kaynak değerlerin ve ekolojik, sosyo-kültürel ve ekonomik süreçlerin analizinde multidisipliner yaklaĢım çok önemlidir. Multidisipliner yaklaĢım koruma alanlarının yönetiminde meseleye daha geniĢ kapsamlı bakmayı ve alan yönetiminde yeni becerilerin geliĢtirilmesini gerektirmektedir (Taussik, 1998). Koruma alanı yönetiminde multidisipliner yaklaĢım önemli olmakla birlikte: bu alanların yönetiminde çeĢitli kademelerde görev alan idari ve uzman personel söz konusu alanların yönetiminde sadece kendi uzmanlık alanlarının öngördüğü yaklaĢımları sergileme eğilimi bulunmaktadır. Ayrıca, koruma alanlarının yönetiminde çeĢitli kademelerde görev yapan personel, koruma alanlarının tanımlanmasında, alanın öneminin ortaya konulmasında ve yönetim önceliklerinin belirlenmesinde sektörel politikaları birbirinden bağımsız olarak düĢünebilmektedir. Bu sorunun temel nedenleri arasında sektörel analizlerin yetersizliği ve bütüncül stratejilerin geliĢtirilememesi yatmaktadır. Örneğin doğa bilimciler (biyolog, hidrolog, jeolog, coğrafyacı vb.) kıyısal veya sulak alanların yönetim kararlarını geliĢtirirken alanın ekolojik özelliklerini yeterli derecede analiz edebilmekle birlikte, alanı kullanan insanların sosyo-kültürel özelliklerini ve alanın ekonomik değerini ve ekonomik

(34)

süreçleri yeterince tanımlayamamakta veya bunlara daha az önem yükleyebilmektedir. Benzer Ģekilde iktisatçılar, mühendisler ve sosyal bilimciler de alanının biyoçeĢitlilik yönünden önemini ve ekolojik özelliklerini, dolayısıyla da süreçlerini yeterince analiz edememekte ve hatta daha az önemli görebilmektedirler (SMAP III, 2009).

Yukarıda dikkat çekilen gerekçeler kapsamında kıyı ve deniz koruma alanlarının bütünleĢik yönetiminin baĢarısı açısından önemli olan kıyı ve deniz koruma alanlarının yönetiminde yetki ve sorumluluk sahibi olan uzmanların yeterliliklerinin sertifikasyonunda, birçok geliĢmekte olan ülkede de eksiklik bulunmaktadır. Eksikliğin giderilmesi için özel programlar veya bu uzmanlık alanlarının lisansüstü eğitim programları hazırlanması ve bir sertifikasyon sistemi olarak geliĢtirilmesi gerekmektedir. Ancak böyle bir multidisipliner eğitim planlaması söz konusu uzmanların kiĢisel kapasitesinin geliĢtirilmesini sağlayabilecektir.

Koruma alanları ile ilgili çeĢitli kademelerde (arazi, taĢra ve merkez birimleri) çalıĢan personelin kiĢisel düzeyde eğitim-bilgi, beceri ve yeterliliğinin arttırılması kapasite geliĢtirmenin en temel konusudur. Bu alanda sertifikasyona dayalı eğitim sağlayan küresel, bölgesel ve ulusal kurumlar ve programlar (sınırlı sayıda da olsa) bulunmaktadır. GeliĢmiĢ ülkelerden Kanada, Avustralya, Kenya, Yeni Zelanda ve Amerika BirleĢik Devletleri‟nde kendi koruma alanları çalıĢanları için uzmanlık eğitimi sunan programlar ve ulusal düzeyde kurum sayısı çok olmakla birlikte; hepsinde aynı yüksek oranlarda bulunmamaktadır. GeliĢmekte olan ülkelerdeki sertifikasyona dayalı eğitim çalıĢmaları ise GEF gibi uygulamaların kapasite geliĢtirme projeleri ile desteklenebilmekte; dolayısıyla daha fazla ulusal faaliyet düzenlenmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Buna ilȃve olarak; bir grup üniversite, araĢtırma merkezi ve NGO‟ların da koruma alanlarının tasarımı ve yönetimi ile ilgili konularda kendi ülkesinin koruma alanları çalıĢanları için bu tür kapasite geliĢtirme uygulamaları sağladığı bilinmektedir (UNEP-WCMC, 2008). Bunun yanı sıra IUCN, UNEP ve UNESCO‟nun önderliğinde pek çok inisiyatif de bu doğrultuda faaliyet göstermektedir. Bazı kurum ve kuruluĢlar ulusal ve uluslararası koruma alanı çalıĢanları için kurslar düzenlemektedir. Tunus‟ta bulunan RAC/SPA gibi bölgesel eğitim merkezleri de bulunmaktadır (http://www.rac-spa.org/). Ayrıca koruma alanı personeli için belirli sayıda uluslararası değiĢim programları bulunmaktadır. Bütün bu giriĢimler olumlu bulunmaktadır; ancak ihtiyaca cevap vermekte yetersiz kalmakta; bazı belirli problemler hala çözülememektedir:

Şekil

Grafik  1.2.1.1:  Dünyada  Ulusal  ve  Uluslararası  Korunan  Alanlar  Sayısındaki  Büyüme    1911-2011 Yılları Arasındaki DeğiĢimi
Grafik 1.2.1.2: Ulusal Korunan Alanların Kapladığı Yüzey Alanının 1911-2011 Yılları  Arasındaki DeğiĢimi
Tablo  1.3.2:  Türkiye‟deki  Doğa  Koruma  ile  ilgili  Kanunlar  ile  Kamu  Kurum  ve  KuruluĢları: http://www.mevzuat.gov.tr/‟den derlenmiĢtir
ġekil  1.3.1.1:  Kıyı  Alanın  Hukukî  Sınırları  (Doğan  E.,    Burak  S.,  Akkaya  A
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Meclis I.Başkan V.: Turgut BARAN Meclis Üyeleri: Yücel ÖZGÜR, Ahmet UZUN, Gökhan ÖZTEN, Fatih YILMAZ, Zekeriya KOÇ, Hamdi DEMİRHAN, Ayşe BAYDAR, Emre ATAV, Mustafa

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından “Salda Gölü ÖÇK Bölgesi Planı” henüz hazırlanmakta olduğu için, alanın yönetiminde zorluklar görülmektedir. Yapı

Bölge Müdürlüğü, Samsun Şube Müdürlüğü, SAMFAD ve TFSF’nin katkıları ile 18-19-20 Aralık 2015 tarihlerinde Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti’nde

 Ruhsat aşamasındaki tüm işletmeler Atık Koordinasyon Merkezine gelerek, Bitkisel Atık Yağlar, Plastik Torbalar ve Ambalaj Atıkları konularında bilgilendirilmekte ve çevre

olojik Oluşumlar İçin Öneri Bir Sınıflama Modeli" başlıklı makalede, uluslararası ve ulusal ölçekte mevcut alan koruma statüleri üzerinden bir gruplama ile

Tekne ve Yatçılar Paydaş Grubu Toplantısı'na, Çevre ve Orman Bakanlığı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı temsilcileri, Belediye Meclisi temsilcisi, Marmaris

DB Sediments® Teknolojisi eksik sediment (çökelti) den dola- yı daha çok erozyonun ortaya çıkmasını önlemeye yardımcı olur. Bir yetkili veya yönetici olarak, Almanyadaki

Doğa ve çevre Derneği Genel Başkanı ve eski Milli Parklar Genel Müdürü Nevzat Ceylan , ''koruma altındaki sulak alanlar ın peş peşe kurutulduğunu'' bildirdi.. Ceylan,