• Sonuç bulunamadı

1. GİRİŞ

1.1. Problem Durumu

BÖLÜM I

1. GİRİŞ

Bu bölümde araştırmanın problemi, amacı, önemi, sınırlılıkları hakkında bilgiler verilmiş ve çalışmayla ilgili temel kavramlar açıklanmıştır

1.1.Problem Durumu

Ergenlik, çocukluktan yetişkinliğe geçişin olduğu ve insan yaşamında en hızlı değişimlerin gerçekleştiği dönemlerden biridir. Çocukluktan ergenliğe geçiş döneminde birçok açıdan ve yoğun bilişsel, fiziksel, duygusal, hormonal değişiklikler oluşmaktadır (Ekşi, 1999). Erikson (1968), ergenlik dönemindeki bu yoğun ve çok yönlü değişimlerden dolayı ergenin ya kimlik kazanımında olumlu ilerlemeler sağlayacağını ya da yaşadığı hızlı gelişim ve değişimlere uyum sağlayamadığından dolayı kimlik kazanımında sorunlar yaşayarak rol karmaşasına gireceğini belirtir. Bu kimlik karmaşasını ergenin yaşamış olduğu hızlı ve yoğun değişimlerin yanında, ergenin çocukluk yaşantıları ve anne babasıyla ilişkileri de etkilemektedir.

Aslında kimlik kazanımı bebeklikten ölüme kadar bir ömür boyu devam eden bir süreçtir. Kimlik gelişimi bireyin duygularının, düşüncelerinin farkına varması, yeteneklerini keşfetmesi, bir gruba veya topluluğa ait olması, siyasi bir görüşe sahip olması, üretmesi v.b birçok açıdan bir bütünlük ile uyum gerektiren bir süreçtir. Bu süreçte en önemli zaman dilimi ergenlik çağıdır. Başarısız bir ergenlik dönemi meslek yaşamı, toplumsal uyum, kadın erkek ilişkisi, anne baba rolleri gibi yetişkin yaşamındaki birçok sorunun başlangıcını da oluşturabilir (Yavuzer, 2005).

Siyez (2010), ergenlerin bu dönemdeki yoğun değişim ve karmaşadan dolayı birçok sorunlu davranış sergileme riskinde bulunabileceklerini, bunlar içinde madde kullanımı, fiziksel şiddet, hırsızlık, yalan söyleme, çete kurma/çetelere üye olma, evden kaçma ve erken yaşta cinsel ilişkide bulunmanın ilk sıralarda yer aldığını belirtir. Bu sorunların birçoğu ergenlik döneminde ortaya çıkabileceği gibi, bazıları da çocukluk

dönemi uyumsuz davranışlarının devam etmesi veya daha da ilerlemesi şeklinde olabilmektedir.

Ergen, yaşamış olduğu değişimlerin, karmaşanın sonucunda uyumsuzluk düzeyinin yükselmesiyle bazı psikolojik rahatsızlıklarla da karşı karşıya kalabilir.

Ergenlerin yaşamış olduğu bazı psikolojik rahatsızlıklar depresyon, sosyal fobi, kaygı bozuklukları, davranım bozukluğu, yeme bozukluları ve intihar olarak sıralanabilir.

Genetik faktörler dışında bu rahatsızlıkların bazıları duygusal, bazıları davranışsal, bazıları bilişsel, bazıları da duygu, düşünce ve davranışın etkileşiminden kaynaklanabilmektedir (Şenol, 2006). Dünya Sağlık Örgütü(WHO) dünya genelinde çocuk ve ergenlerin %10-20’sinin psikolojik rahatsızlıklarla karşılaştığını belirtmektedir. Psikolojik rahatsızlıkların yarısı 14 yaş civarında, dört üçlük bölümü ise 20’li yaş civarında başlamaktadır. Bu bilgi ergenlik döneminde yapılacak çalışmaların önemini göstermektedir (http://www.who.int/en/)

Tüm bireylerde olduğu gibi ergenlerde de karşılaşılan sorun veya yaşanan rahatsızlıkların üç bileşeni vardır; düşünce/biliş, duygu ve davranış. Akılcı Duygusal Davranışçı Terapi’ye göre duygu, düşünce, davranış süreçleri birbirlerini etkileyen süreçlerdir. Ergenin karşılaştığı sorunlarda, yaşamış olduğu uyumsuzluklarda bu süreçlerden düşünce boyutu veya bilişsel süreç çok önemlidir, ama bu, duygu ve düşüncelere etki eden başka faktörlerin göz ardı edilmesi anlamına gelmez (Ellis, Bernard ve Terjesen 2006).

Akılcı Duygusal Davranışçı Terapi’ye göre ergenin yaşamış olduğu olumsuz duygular ve davranışlar, yaşanılan bir zorluk veya olaydan değil, genellikle o zorluk veya olayla ilgili algılar, bakış açıları veya düşüncelerden kaynaklanır. Bu, sorunla ilişkili düşünceleri, Akılcı Duygusal Davranışçı Terapi mantıkdışı veya akılcı olmayan inanç kavramıyla açıklamaktadır. Akılcı olmayan inançlar veya mantıkdışı inançlar, katı, zorunluluk içeren, aşırılık barındıran isteklerden, taleplerden, beklentilerden oluşur. Bu istek ve talepler bireyinin kendisiyle ilgili olabileceği gibi, diğer insanlar veya yaşanılan hayat şartlarıyla da ilgili olabilir ( Çivitci, 2009a).

Çocuk ve ergenlerin mantıkdışı inançları üzerinde araştırmaların ve eğitimlerin yapılması önemlidir. Çünkü çocukluk dönemi depresyonu, kaygı, fobi, öfke, saldırganlık ile dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğuyla ilgili çalışmalarda, bunlara

3 müdahale süreçlerinde mantıkdışı inançlara bakılmakta ve bunlar değiştirilmeye çalışılmaktadır (Ellis ve Bernard, 2006).

Mantıkdışı inançlarla insan yaşamının her döneminde karşılaşılabilinir.

Mantıkdışı inançların karşılaşılabileceği yaşam dönemleri çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık dönemleridir. Bu dönemlerden ergenlik dönemine bakıldığında ergen kendisi, diğer insanlar ve hayatla ilgili mantıkdışı inançlara sahip olabilmektedir.

Bu dönemdeki mantıkdışı inançlar, çocukluk dönemindeki mantıkdışı inançların ergenlikte devam etmesi şeklinde olabileceği gibi ergenlerdeki bilişsel gelişim sonucunda ergenin benmerkezciliğinin ve soyut düşünmesi gibi faktörlerden de oluşabilmektedir (Bernard ve Joyce, 1991).

Ergenlerdeki mantıkdışı inançlara müdahale edilirken öncelikli amaç sorunla bağlantılı bu inançların mantıklı inançlar haline dönüştürülmesidir. Diğer amaç da mantıkdışı inançlar sonucu oluşan olumsuz duygu ve davranışların bazen tamamen ortadan kaldırılması, bazen de kabul edilebilir seviyede yaşanmasıdır. Bunun için ergenin kendisine, çevresine ve hayata ilişkin bakış açısını önemli oranda etkileyen mantıkdışı inançların araştırılması, incelenmesi ve üzerinde çalışılması gerekmektedir (Gonzales, Nelson, Gutkin, Saunders, Galloway ve Shwery, 2004).

Ergenlik döneminde mantıkdışı inançlara ilişkin ilgili literatüre bakıldığında bu konuyla ilgili yurt içinde ve yurt dışında yapılan birçok araştırma vardır. Yurt içinde ergenlerin mantıkdışı inancıyla, kişilerarası ilişkiler (Altıntaş, 2006), bazı sosyo-demografik değişkenler (Çivitci,2006a), sürekli kaygı (Çivitci, 2006b), içsel ve dışsal denetim odağı ve cinsiyet (Çivitci, 2007), sosyal beceri(Çivitci ve Çivitci, 2009), yaşam doyumu (Çivitci, 2009b), depresyon, umutsuzluk düzeyi ve akademik başarı (Göller, 2010), empatik eğilim düzeyi (Kızılyar, 2010), saldırganlık (Kılıçarslan ve Atıcı 2010), sınav kaygısı (Güler ve Çakır, 2013), bazı sosyodemografik değişkenler ve duygusal zekâ (Kartol, 2013) ve depresyon (Küçük, Gür, Şener, Boyacıoğlu, Çetindağ, 2016) değişkenleri arasındaki ilişkiler araştırılmıştır.

Yurt dışında ise ergenlerin mantıkdışı inançlarıyla, depresyon (Marcotte, 1996), öfke ve saldırganlık (Fives, 2003), sosyal, duygusal ve akademik uyum (Hamidi ve Hosseini, 2010), duygusal ve davranışsal problemler (Silverman ve Digiuseppe, 2011), öfke ve saldırganlık (Fives, Kong, Fuller ve DiGiuseppe, 2011), bilgisayar oyunları ve saldırganlık (Baghteyfouni, Raoufi, Asadihaghighat, Mahmodian ve Khaledian, 2014),

akran baskısı (Bester, 2014), akademik motivasyon ve sınav kaygısı (Fasciani,2015), psikolojik iyi oluş (Kulkarni ve Patwardhan, 2015) ve benlik saygısı (Ern ve Yaacob, 2017) değişkenleri arasındaki ilişkiler araştırılmıştır.

Bütün bu araştırmalardan ergenlerin mantıkdışı inançlarını birçok faktörün etkilediği söyleyebiliriz.

Mantıkdışı inançlarla üzerinde etkili olabilecek diğer bir değişken anne baba faktörüdür. Bernard (2011), Çekiç, Akbaş ve Hamamcı (2016), Graves (1997), Hamamcı (2009), Joyce (1995, 2006), Kaya ve Hamamcı (2011), Nieves (2001), Sevim (2014), çocuk ve ergenlerin mantıkdışı inançlarını etkileyen önemli bir faktörün de anne baba tutumları, davranışları ile çocukla iletişimleri olduğunu belirtirler. Türkiye’de anne baba davranışlarının çocukla ilişkisi üzerine yapılan çalışmalarda mantıkdışı inançlarla anne baba tutumları (Çivitçi, 2006c), anne baba eğitim düzeyi (Altıntaş, 2006; Kartol, 2013) arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Yani anne baba davranışlarıyla, tutumlarıyla ergenlerin akılcı olmayan inançları arasındaki ilişkiyi inceleyen çok az çalışmaya rastlanmıştır. Yurt dışında ise genellikle anne baba tutumlarının/davranışlarının çocuk veya ergenlerin mantıkdışı ilişkisiyle ilgili araştırmalardan daha çok, hangi anne baba davranışının çocukların/ergenlerin mantıkdışı inançlarına etki edebileceğiyle ilgili yazılar, açıklamalar bulunmaktadır (Bernard, 2008, 2011; Ellis, 1995; Joyce, 1995, 2006). Bu nedenle anne baba tutumları veya davranışlarının çocuklar üzerinde nasıl bir etki oluşturduğuna bakılarak olumsuz anne baba tutum/davranışlarıyla mantıkdışı inançlar arasında ilişki kurulmaya çalışılmıştır. Çünkü mantıkdışı inançların oluşumunda olumlu değil olumsuz anne baba davranışları etki edebilmektedir. Huck’a (1967) göre, Akılcı Duygusal Davranışçı Terapi’de anne baba davranışları baskıcı ve otoriter, aşırı hoşgörülü ve tutarlı olmak üzere üç bölüme ayrılır. Baskıcı anne baba davranışında çocuk ebeveyninden farklı davranamaz, onlara hep itaat eder ve uyum sağlar. İkinci anne baba tutumu aşırı hoşgörülü anne baba tutumudur. Çocuğun çoğu zaman istediği şeyler yapılır. Bu görüşteki anne babalara göre, çocuk/ergen hayatta pek engellenmemeli ve çocuğun her türlü sorunlarından dolayı anne baba sorumlu olmalıdır.

Üçüncü anne baba tutumu tutarlı anne baba davranışlarını içerir. Bu tarzda çocuk güvenli sınırlar içerisinde, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yetiştirilir (Akt. Joyce, 2006). Buradan baskıcı, otoriter anne baba tutumunun çocukta/ergende başarılı olmaya dayalı mantıkdışı inançların oluşmasına neden olabileceği söylenebilir. Çünkü başarılı olmaya dayalı mantıkdışı inançlarda otoritenin(anne baba, öğretmen, müdür veya idare)

5 onayını alma, takdirini kazanmaya dayalı düşünceler de vardır (Çivitci, 2006c). Aşırı hoşgörülü ebeveynlerin çocuklarının engellenme eşikleri düşük olabileceği, böyle çocuklar/ergenlerin hayat koşullarının hep rahat olması ve çevrelerindeki insanların onlara her zaman saygı duymalarıyla ilgili mantıkdışı inançlara sahip olabileceği söylenebilir. Güvenli veya tutarlı çocuk yetiştirme tarzı anne baba davranışları mantıkdışı inançların değil mantıklı inançların oluşumunu destekler. Böyle çocuklar daha mutlu ve daha az kaygılıdırlar.

Joyce (2006), engellenme eşikleri düşük olan ve aynı zamanda suçlama davranışlarını çocuklarına sergileyen anne babaların çocuklarının, mantıkdışı inançlar geliştirmeye daha eğilimli olduğunu belirtmektedir. Ayrıca baskıcı anne baba tutumu çocukta kaygı, öfke ve depresyonun oluşmasına neden olabilmektedir.

Ergenlerin mantıkdışı inançlarını etkileyen araştırmalara bakıldığında birçok konuda araştırma yapıldığı, ama mantıkdışı inançların sosyo-demografik faktörlerle ve anne baba davranışlarıyla ilişkisiyle ilgili olarak yapılan çalışmaların özellikle Türkiye’de az olduğu ortaya çıkmaktadır. Yani özellikle ergenlerin mantıkdışı inançlarıyla kişisel özellikleri ve algıladıkları anne baba davranışlarıyla arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmanın az olması bu araştırmanın yapılmasında ana faktör olmuştur. Bu araştırmayla ergenlerin mantıkdışı inançlarına etki eden kişisel özelliklerine ve mantıkdışı inançlarıyla algıladıkları anne baba davranışları arasındaki ilişkiye daha çok dikkat çekilmek istenmekte, Türkiye’de mantıkdışı inançlara daha çok nelerin etki ettiğini ortaya çıkarmak amaçlanmaktadır. Çünkü mantıkdışı inançlar, bireylerin yaşamlarındaki amaçlarına ulaşmasını, mutlu olmasını, kaliteli kişilerarası ilişkiler kurmasını olumsuz etkileyebildiği gibi, psikolojik rahatsızlıklara da neden olabilmektedir (Ellis, 2002).