• Sonuç bulunamadı

2.3. Beşeri Sermaye – Ekonomik Büyüme

2.3.2. Büyüme Teorileri ve Beşeri Sermaye

2.3.2.2. Post Keynesyen (Harrod-Domar) Büyüme Model

İngiliz iktisatçılar Sir Roy Harrod ile Evsey D.Domar tarafından geliştirilen büyüme modelidir. Büyüme ilk defa bu model yardımıyla sistematik bir biçimde incelenmiştir.

Harrod-Domar büyüme modelinin temeli Keynesyen analize dayanmaktadır. Keynes, büyüme üzerinde etkili olan yatırımların gelir artırıcı yönünü ortaya koymuş ve bu yüzden kurduğu sistem statik kalmıştır. Harrod ve Domar yatırımların kapasite artırıcı rolünü ön plana çıkararak, hem dinamik büyüme modelinin temelini atmışlar hem de Keynesyen sistemin gelişmesine yardımcı olmuşlardır. Kısaca, Harrod- Domar büyüme modelinin kısa dönem Keynesyen yaklaşımını uzun döneme taşıdığı söylenebilir.

Harrod ve Domar büyümede yatırım kavramına önem vermişlerdir. Fakat yatırımlar konusundaki görüşleri farklıdır. Domar, cari dönemde yapılacak

cari dönem öncesi gelire göre planlanan yatırımların, cari dönem tasarruflarına eşit olması gerekliliğini benimsemiştir.

Modeli basitleştirmek amacıyla bazı varsayımlar yapılmıştır. Ekonomi tam istihdam düzeyindedir. Sermaye ve gelir arasında sabit bir ilişki bulunmaktadır. Kapalı ekonomi söz konusudur ve dış ticaret yoktur. Kapalı bir ekonomide gelir, tüketim ve tasarruf arasında bölüştürülür (Y = +C S). Ekonomide gecikmeler yaşanmaz. Yani üretimdeki artış aynı anda harcamalara yansımaktadır. Sermaye, tek üretim faktörü olarak alınmaktadır. Her ekonomi milli gelirinin belirli bir kısmını, aşınan ve eskiyen sermaye mallarını yerine koymak için tasarruf etmek zorundadır. Ayrıca, büyümenin gerçekleşebilmesi için de yeni yatırımlar gereklidir ve yeni yatırımlar sermaye stokuna eklenen net katkıları ifade eder.

Harrod-Domar modelinde üç tür büyüme söz konusudur. Bunlar; gerekli büyüme oranı, gerçek büyüme oranı ve doğal büyüme oranıdır. Harrod’a göre, planlanan yatırımlarla planlanan tasarrufları eşitleyen büyüme oranına, gerekli büyüme oranı (Gw) adı verilir. Bu durumda atıl kapasite durumuyla karşılaşılmaz ve sermaye stoğu bütünüyle kullanılabilir olacağından girişimcilerin üretim planı gerçekleşmiş olur. Girişimci ne mal stoğu yapmış, ne de satabileceğinden daha azını üretmiş olacaktır. Bu durumda bir sonraki dönem için de aynı oranda üretim yapmayı planlayacaktır.

Gerçekleşen büyüme oranı (G), ekonomide belirli bir dönemde var olan büyüme oranı olarak tanımlanır. Toplam üretimin bir dönemdeki artış yüzdesidir. Harrod-Domar büyüme modelinde denge şartı; gerçekleşen büyüme oranı ile gerekli büyüme oranının birbirine eşitliğiyle sağlanır. Denge şartı aşağıdaki eşitlikte gösterilmiştir.

G Gw= (2.6)

Bu durumda ekonomi tam istihdamda büyür, enflasyon ve işsizliğe düşmeden istikrarlı bir gelişme izler. Ancak gerçekleşen büyüme oranı her zaman gerekli

büyüme oranına eşit olmaz. Gw G> ise; ekonomi daralma halindedir. Çünkü ekonomide gerekli olandan daha fazla sermaye teçhizatı bulunmaktadır. Arz, talebi aşmaktadır ve ellerindeki mal stoku artan girişimciler, kötümser hava nedeniyle yatırımlarını iyice kısacaklardır. Bu ise talebin daha da azalmasına yol açacak ve dengeden uzaklaşılacaktır. G Gw> ise; gerçekleşen büyüme gerekli büyümeden fazla olduğu için, sermaye teçhizatı hızla eriyecek ve gerçekleşen yatırımlar gerekli yatırımların altında kalacaktır. Bunun için yeni yatırım malları siparişi yapılacaktır. Kısaca ekonomi genişleme halindedir ve tasarruf faydalıdır (Parasız, 1997; 156,157).

Harrod ve Domar, oluşturdukları modeli şu şekilde açıklamışlardır; “Ekonomik büyüme, ulusal gelirdeki artışlarla ölçülmektedir. Büyüme hızı

/

y= ∆Y Y ( y : büyüme hızı, Y : ulusal gelir, Y∆ : gelirdeki artış) şeklinde ifade edilir. Dışa kapalı bir ekonomide, üretim seviyesinin dengede olabilmesi için toplam tasarruflar ile toplam yatırımların birbirine eşit olması gerekir. Bu eşitlik I =S şeklinde gösterilir. Harrod ve Domar Büyüme modeline göre S =sY olarak ifade edilir. Yani tasarruflar gelirin belirli bir oranını göstermektedir. Yapılan yatırımlar, sermaye stoğundaki değişmeyi ifade eder ve sermaye stoğuna yapılan ilaveleri gösterir. Dolayısıyla I = ∆ ’dır. Sermaye hasıla oranı K k gibi bir sabit ile gösterilir (k =K Y/ ) ve değişmeler cinsinden k = ∆K/∆Y şeklinde ifade edilir. S = I ve

S =sY eşitliklerinden hareketle I = ∆ = × ∆K k Y iken sY = × ∆k Y olacağı için

/ /

Y Y s k

∆ = eşitliği oluşur. Bu eşitlikteki ∆Y Y/ , GSMH’daki değişmeyi ifade etmektedir. Sonuç olarak Harrod ve Domar’a göre büyüme oranı, sermaye hasıla katsayısı (k) ve tasarruf oranı (s) tarafından belirlenmektedir. Bu denklemde ekonomik büyüme, ulusal tasarruf oranıyla pozitif, sermaye hasıla katsayısıyla negatif yönlü bir ilişki içerisindedir. Yani ekonomik büyümenin gerçekleşebilmesi için mutlaka tasarruf yapılmalıdır ve GSMH’nın belirli bir oranı yatırıma yönlendirilmelidir.

Harrod ve Domar modelinin işleyişi şu şekilde gerçekleşir; eğer tasarruflar fazla olursa buna bağlı olarak yatırımlarda artacaktır. Artan yatırımlar yüksek sermaye birikimi sağlar ve sermaye birikiminin fazla olması da hasılayı artırır. Hasılanın fazla olması daha fazla tasarrufu beraberinde getirir. Böylece bu süreç

devam eder. Ekonomiler kısa dönemde tüketimlerini azaltıp tasarruflarını artırıp dolayısı ile yatırımlarını arttırdıkları zaman uzun dönemde ekonomik büyüme gerçekleşecektir (Gökçe, 2007; 10,11).

Harrod-Domar büyüme modeline yöneltilen eleştiriler aşağıdaki şekilde sıralanabilir.

- Modeller gerçek hayatta hesaplanması zor bazı temel kavramlara dayandırılmaktadır.

- Kullanılan kavramlarda sektörler arası farklılıklar dikkate alınmamaktadır. Örneğin; sermaye hasıla katsayısı ekonominin tamamını temsil eden bir katsayı olarak ele alınmaktadır.

- Üretim faktörlerinde sadece sermayeye önem verilmektedir. Emek ve teknolojik gelişmelerin üretime yaptığı katkılar dikkate alınmamaktadır (Berber, 2004; 110).

- Modele göre, az gelişmiş ülkeler (gelişmiş ülkelere kıyasla) bol işgücü ve düşük sermaye stokuna sahip oldukları için (daha) yavaş büyürler. Bunun nedeni, az gelişmiş ülkelerin daha hızlı büyümelerini sağlayacak kadar tasarruf etmelerini sağlayacak gelir düzeyine sahip olmamalarıdır. Bu noktada Harrod-Domar modelinin yatırım düzeyini belirleyen ve iktisadi olmayan faktörleri dikkate almadığı söylenebilir. Bunların başında mülkiyet hakları, yolsuzluk, istikrarsızlık vb. özellikleriyle kurumsal yapıyı oluşturan unsurlar gelmektedir (Arslan, 2007; 16).

- Harrod ve Domar büyüme modelleri daha çok çözümleme ile büyüme olgusunu ifade etmişlerdir. Beşeri sermaye faktörüne gereken önem verilmemiş ve arka plana itilmiştir.

Harrod-Domar modelinde büyüme, sürdürülmesi zor bıçak sırtı denge şartlarına bağlanmıştır. Bu dengesizliklerin doğmaması, doğmuşsa giderilmesi için devlet sürekli dengeleyici rolü üstlenmiştir. Artan harcamaların milli geliri ve tasarrufu artırarak kendi finansmanını doğurduğu görüşü kamu harcamalarının artmasında ve kamu açıklarının ortaya çıkmasında etkili olmuş, geleneksel denk bütçe prensibi terk edilmiştir. Bu bütçe açıkları emisyonla finanse edilince enflasyon sorunu ortaya çıkmış; iç borçla finanse edilince faiz oranları artmış, yatırımlar

azalmıştır. Dış borçla finanse edilince önce enflasyon baskısı doğmuş, sonra döviz kurları ve devletin borç yükü artmıştır. Bütçe gelirlerinin büyük bir kısmı borçların anapara ve faizini ödemeye gitmiş, kamu yatırımları iyice azalmıştır (Demir, 2002; 5).