• Sonuç bulunamadı

bütünleşmesine yardımcı olmasını sağlamıştır. Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı George Marshall, 1947 yılında Harvard Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada; Avrupa’nın ekonomik sorunlarının çözümünde yardımcı olacaklarını, ancak bunun için Avrupa’nın ekonomik kaynaklarını ortaklaşa kullanarak kendi aralarında işbirliğine hazır olmaları gerektiğini vurguluyordu. Louis Janz’ın da belirttiği gibi Amerikan yardımı, Avrupa Birliği yolunda bir adım atılmasına bağlanmıştı.

George Marshall’ın bu çağrısı üzerine 1947 Paris Konferansında bir araya gelen Avrupa ülkeleri, çeşitli önerileri tartıştıktan sonra, 1948’de Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütünü (OEEC) kurmuşlardır. 18 ülkenin katılımıyla kurulan bu örgüt ulusal devletler arasında işbirliği esasına dayanıyordu ve daha çok İngiltere tarafından temsil edilen geleneksel görüşe uygundu. İngiltere, uluslarüstü örgütün her türlüsüne karşıydı. Avrupa Ekonomik İşbirliği örgütü, bu farklı pozisyonun ortaya çıkması ve AB’nin ileriye dönük, gelişimi bakımından tarihsel bir öneme sahiptir.

1.2. Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu

Avrupa yüzyıllarca, sık sık yaşanan kanlı savaşlara sahne olmuştur. 1870– 1945 yılları arasında Fransa ve Almanya üç kez savaşmış ve birçok insan yaşamını yitirmiştir. Bazı Avrupa ülkelerinin liderleri, barışın sürdürülebilmesinin tek yolunun, ülkelerinin ekonomik ve siyasi yönlerden birleşmesi olduğuna inanmıştır

(http://www.abofisi.metu.edu.tr).

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da yaşanan gelişmeler ve savaşın başlaması ile savaşın yıkıcı etkileri altındaki Batı Avrupa’nın güvenlik kaygıları, onu 4 Nisan 1949 tarihinde ABD ile imzaladığı Atlantik Paktı ile ortak savunmasının temelini atmaya götürmüştür (Kılıç, 2006; 10).

AB’nin kurucuları, Avrupa’daki düzenin tekrar kuruluşunun ve Avrupalı ülkeler arasında bir daha savaş yaşanmamasının çaresini, Avrupalı ülkelerin egemenliklerinin bir kısmından vazgeçerek bir çatı altında bir araya gelmelerinde

görmüşlerdir. Ancak, savaşın henüz bitmiş olması ve insanların bunun için hazır olmaması bu düşüncenin hayata geçirilmesini zorlaştırmıştır. Bu zorluk Avrupalıları, amaçları belirli alanlara yönelterek psikolojik açıdan istenen etkiyi sağlayacak ve giderek daha fazla sorumluluk alacak ortak bir karar alma mekanizması kurmaya yöneltmiştir.

Yaşanan politik açmazın temelinde yatan ekonomik sorun, birçok Avrupa ülkesinin yüksek çelik kapasitesinin, bir aşırı üretim krizine yol açması ihtimali olmuştur. Talep ve fiyatların düştüğü, üreticilerin rekabeti önlemek amacıyla iki dünya savaşı arasında yaptıkları gibi kartel oluşturacaklarına dair işaretlerin alındığı bir ortamda ve yeniden yapılandırma sürecinin ortasında Avrupa ekonomilerinin ana sanayilerini spekülasyon veya kasıtlı bir kıtlığa bırakmaları bir tehlike olarak görülmüştür (DTM, 2007; 7).

Avrupa’da barış ve birliğin sağlanması için öncelikle Fransa ve Almanya arasındaki karşılıklı rekabet ve güvensizliğin kesin olarak ortadan kaldırılması gerekiyordu. Öyle bir çözüm olmalıydı ki, her iki ülke de kendi ulusal çıkarları lehine olduğuna inanarak, egemenlik haklarını ortak bir yüksek otoriteye devredebilmeliydi. 1951 yılında Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT)’nin kuruluşunu hazırlayan ve “Schuman Planı” olarak bilinen düşünce, bu amaca yönelikti ve bunun asıl inisiyatörü de Jean Monnet’ti. Monnet’e göre, Schuman Planı’nın gerçekleşme şansı, birleşmiş bir Avrupa’da ulusal devletlerin münferit rollerinin devre dışı bırakılmasına bağlıydı. Bu Avrupa’nın entegrasyonu yolunda atılmış önemli bir adımdı (Canbolat, 1998; 77).

Avrupa Birliği yolundaki en etkili tekliflerden birisi ünlü Fransız devlet adamı Jean Monnet’in AKÇT teklifidir. Neofonksiyonalist teorinin de esin kaynağı olan bu teklif, özde fonksiyonel işbirliğini esas almakla birlikte, kurduğu uluslarüstü “yüksek otorite” ile de federalizme benzemektedir. Bu topluluğun teorik temelini, fonksiyonalizmin kurucusu olan Mitrany “federal-fonksiyonalizm”; E.Haas ise “Neo-fonksiyonalizm” olarak kavramlaştırmaktadır.

Bugün AB olarak bilinen yapıyı oluşturan üç Topluluktan ilki olan AKÇT’nin kurulması yönündeki ilk girişim, 9 Mayıs 1950 tarihinde Fransız Dışişleri Bakanı Robert Schumann’dan geldi. Avrupa ülkelerine yapılan çağrıda, savaş sanayisinin ana maddeleri olan kömür ve çeliğin üretim ve kullanımının uluslarüstü bir organın sorumluluğunda yönetilmesi öngörülüyordu (Kılıç, 2006; 11).

AKÇT’nin kuruluşuna yol açan Schuman planı, Fransa ve Almanya’nın tarihsel rekabetine son vererek; iki ülkenin “savaşı düşünülemez değil, fakat materyal olarak imkânsız” hale getirilmesi amaçlanmıştır. Barışı kaçınılmaz hale getirecek olan Avrupa Federasyonu da nihai hedef olarak belirlenmiştir.

Nitekim Schuman 9 Mayıs 1950’de yaptığı bir konuşmada, bunu açıkça dile getirmiştir.

Avrupa’da işbirliğinin ötesine geçen en sıkı birlik olan AKÇT’nin amaçları şu şekilde belirlenmiştir:

- Daha rasyonel üretim ve dağılım sağlamak.

- Üye altı ülkenin, kömür ve çelik piyasalarını tek piyasa haline getirmek; yani kömür ve çeliği birleştirmek.

- Verimi arttırmak, maliyetleri düşürmek.

- Kömür ve çelik üretim-tüketimini uluslararası bir organın denetimine bırakmak.

- Ülkelerarası barışı sağlamak.

- Kömür ve çelik birliği gibi, Avrupa’da diğer birçok alanda yeni birliklerin kuruluşuna gitmek.

Schuman AKÇT ile, tarihte eşine rastlanmamış bir şekilde, “iş birliğini” değil, “birlikte yönetme”yi teklif etmiştir (Bozkurt, 2001; 61).

Schuman’a göre; “Dünya barışını tehdit eden tehlikeler kadar büyük yaratıcı çabalar olmaksızın barış teminat altına alınamaz. Avrupa elbette bir kerede, bir tek plana göre inşa edilemez. Ancak, Avrupa’da birlik oluşturulmasını sağlayacak somut başarılar üzerine inşa edilebilir”.

Ruhr Bölgesi’ndeki zengin kömür ve demir madenlerinin Fransa ve Almanya’nın birlikte işleteceği bir yapıya dönüştürülmesi için iki devlet arasında kurulacak kömür-çelik ortaklığı, sonraları AB kurucu Devletleri olacak olan ülkeler tarafından ortaya atılmıştır. İki devlet arasında uzun yıllardır süren ezeli rekabetin ortadan kaldırılmasının yanı sıra, diğer Avrupa devletleri açısından da savaş sanayinin ana maddesi olan demir ve çeliğin üretiminin kontrol altında tutulabilmesi, ekonomik gelişmenin ve düzelmenin sağlanabilmesi açısından cazip ve zorunlu bir fikir olarak değerlendirilmiştir (Aşçılı, 2005; 21).

Fransa’nın çağrısına Federal Almanya, Belçika, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda karşılık vermişler ve bir yıl süren görüşmelerden sonra, 18 Nisan 1951’de AKÇT’yi kuran Antlaşma Paris’te imzalanmıştır. Bu, aynı zamanda, ilk Avrupa Topluluğunun da doğuşudur.

Gerçekte Kömür ve Çelik Birliği, o dönem sanayiinin iki temel hammaddesi için güçlenmek üzere, altı devlet arasında bir “kartel” antlaşmasıdır. Teklifi yapan SCHUMAN’ın ismine atfen, “Schuman Planı” olarak da tanınan bu Antlaşma’nın imzalanmasının ardından kömür ve çelik ürünlerinde gümrük birliği de yürürlüğe girmiştir (Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, 1993; 5).

AKÇT’nin kurulması iki açıdan önem taşımaktadır. Bunlardan ilki, Avrupa Bütünleşmesi için ilk aşamanın tamamlanmış olması; ikincisi ise tarihsel açıdan Fransa-Almanya ilişkilerinde bir devrim yaşanmış olmasıdır.

AKÇT’ye İngiltere, İrlanda ve Danimarka 1 Ocak 1973, Yunanistan 1 Ocak 1981, Portekiz ve İspanya 1 Ocak 1986, Finlandiya, İsveç ve Avusturya ise 1 Ocak 1995 tarihinde katılmışlardır. 50 yıl süreli kurulan bu Birliğin hukuki varlığı 23 Temmuz 2002 tarihinde sona ermiştir.

Fransa Planlama Teşkilatı Başkanı Jean Monnet’nin Avrupa ülkeleri arasında yaratılacak entegrasyona ilişkin görüşlerinden etkilenen dönemin Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman’ın, Ruhr bölgesindeki zengin kömür ve demir madenlerinin

Almanya ile birlikte ve bir “uluslarüstü” örgüt aracılığıyla işletileceğini, aynı ideale sahip diğer demokratik Avrupa ülkelerinin de bu örgüte katılabileceklerini açıkladığı tarih olan 9 Mayıs 1950 tarihi; AB’nin kuruluşuna giden süreçte en önemli tarih olarak kabul edilmekte ve bugün AB genelinde “Avrupa Günü” olarak kutlanmaktadır.