• Sonuç bulunamadı

Popüler kültür tarihsel süreç içinde sürekli bir tartışma konusu olmuş ve popüler kültüre farklı yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Popüler kültüre olumlu ve eleştirel bakan iki temel yaklaşım söz konusudur. Olumlu olarak adlandırdığımız yaklaşım "Kültürelci Yaklaşım", eleştirel gözle bakan yaklaşım ise "Frankfurt Okulu- Ekolü" olarak bilinmekte ve popüler kültür bu bakış açılarıyla incelenmektedir. Popüler kültürün açıklanmasında bu iki yaklaşımı da ele almak en sağlıklısı olacaktır.

Popüler kültüre yönelik yaklaşımlar pek çok alanı içermektedir. Bu konu, bir aydının veya uzmanın bu alanın üstesinden gelemeyeceği kadar geniştir. Dolayısıyla popüler kültüre yönelik kuramsal yaklaşımlar oldukça çeşitlidir (Erdoğan,1999: 44).

1.3.1.Kültürelci Yaklaşım

Popüler kültüre temelde iki farklı yaklaşım söz konusudur. Bunlardan ilki İngiliz Kültürel Çalışmaları ekolü olarak adlandırılan Kültürelci Yaklaşımdır. Bu yaklaşım popüler kültürü, sanayi devriminden sonra folklorik anlamda halk kültürü yerine, gündelik hayatın ve halka ait olanın sunulması olarak değerlendirir. Bu yaklaşımın

en temel varsayımı: "popüler kültür yoluyla halk kendini doğrular ve kendini devamlı surette inşa eder" (Yıldız,2004:1).

İngiltere'nin Birmingham Üniversitesi'nde, 1964 yılında Richard Hoggart'ın yönetiminde kurulan Çağdaş Kültürel Çalışmalar Merkezi'nin çalışmalarıyla birlikte anılan (dolayısıyla İngiliz kültürel çalışmaları olarak da adlandırılan) bu yaklaşım, kültürel üretimin ve simgesel biçimlerin toplumsal koşullanması; yaşantılaşan kültürel deneyim ve bu deneyimin sınıf, yaş, cinsiyet ve etnik ilişkilerce biçimlenmesi, ekonomik ve siyasal kurumlar ve süreçlerle kültürel biçimler arasındaki ilişkiler üzerine yoğunlaşmıştır (Mutlu,1995: 233-234).

Kültürel çalışmalar, sürekli değişen tarihsel ve siyasal koşullara uyum sağladığı için her zaman göz önünde bulundurulan bir alan olmuş ve çoğu zaman tartışma, anlaşmazlık ve müdahale ile şekillenmiştir. Günümüzde kültürel çalışmalar, Marksizm'e dayandırılmaktadır. Marksizm, kültürel çalışmaları iki ana boyutta ele alır. Buna göre öncelikle, bir kültürel konuyu (text) ve uygulamayı (practice) doğru anlayabilmek için, onu toplumsal ve tarihsel üretim ve tüketim koşulları içerisinde analiz etmeliyiz. Fakat kültür, her ne kadar belirli bir tarihsel sürecin ve belirli bir toplumsal yapının üzerine kurulmuş olsa da, bu yapı ve tarihin basit bir yansıması olarak algılanmaz. Tarih ve kültür birbirinden bağımsız düşünülebilecek varlıklar değildir (Storey,2000: 9-10).

Popüler kültürün kitle kültüründen daha üstün olduğunu vurgulayan bu yaklaşıma göre kitle kültürü, özellikle kitle iletişim araçları odaklı bir kültürel araştırmaya odaklandığı için kültürel analizleri, hem pratik hem de kavramsal olarak sınırlamaktadır. Bu noktada popüler kültürün, kitle kültüründen farklı olarak kitle iletişim araçlarına bağımlılığını aşan bir yanı vardır. Kitle iletişim araçları odaklı kitle kültürü araştırmaları yalnızca kitle iletişim araçları aracılığıyla yaygınlaşan ürünlerdeki hâkim anlam ve değerlerin ortaya konması açısından önemlidir ancak bu yaklaşım tek başına yeterli değildir. Bunların yalnızca etkisinin ölçülmesi, kültürel araştırmaları kavramsal ve pratik olarak sınırlı bırakmaktadır (Özbek,2003: 93). Kültürel çalışmalar, geçmişten miras alınan kavramlaştırmayı bağımsızlığına kavuşturmak, sınıf ve diğer eşitsizlikleri yeniden üretme rolünü örtbas etme eğilimini

eleştirme çabalarıyla doğrudan etkilenerek biçimlenmiştir. Böylece kültürel çalışmalar, şimdiye dek ihmal edilmiş olan grupların kültürünü kapsayan bir çalışma biçimi geliştirmiştir. Bu durum işçi sınıfı kültürünün formlarına ve tarihsel gelişimine, popüler kültür ve medyanın güncel formlarının incelenmesine dikkatlerin çekilmesine yol açmıştır. Kültürel çalışmalar, popüler kültür ve elit kültür ayrımı yapmadan, kültürel hiyerarşiden uzak durarak, daha önceleri ciddiye alınmayan alanlardaki kültürel ürünleri de araştırma alanına dâhil eder. Gündelik yaşam biçimlerinin, daha büyük toplumsal sistemlerin birer modeli olabileceğini varsayar (Türkoğlu, 2004: 181).

Kültürel çalışmalar, sürekli değişen tarihsel ve siyasal koşullara uyum sağladığı için her zaman göz önünde bulundurulan bir alan olmuş ve çoğu zaman tartışma, anlaşmazlık ve müdahale ile şekillenmiştir(Storey,2000: 9).

1.3.2.Eleştirel Yaklaşım (Frankfurt Okulu)

İkinci yaklaşım ise tamamen eleştirel olan, popüler kültür ile kitle kültürünü özdeş gören Frankfurt ekolüdür. Frankfurt Okulu kültür, kitle, kitle kültürü, popüler kültür endüstrilerinin ve ideolojilerinin incelemeleri ve eleştirilerini geniş bir biçimde ele almıştır.

Genel olarak, popüler kültüre olumsuz/kötümser bakanlar, popüler kültürü, bireylere sahte yasam alanları ve yapay mutluluklar sunup, onları tek boyutlu, eleştirmeyen, karsı çıkmayan, konformist bireylere dönüştürdüğünden dolayı değersiz bir olgu olarak görmektedirler. Onlar popüler kültürü, kültürel üretimde hem ekonominin hem de ideolojinin üretimiyle ele almaktadırlar. Onlara göre popüler kültür kitle kültürü ile eşleşmiştir, aynı anlamdadır. Popüler kültürün basit zevk ve ilgilerin kültürü olduğunu belirtirler(Akgül,2006: 44).

Frankfurt Okulu üyelerinin kendilerine ilgi odağı olarak seçtikleri konular arasında ‘kültür endüstrisi’/’popüler kültür’/’kitle kültürü’ çok önemli bir yer tutmaktadır. Frankfurt Okulu teorisyenlerince, popüler kültür, burjuvanın politik ve ekonomik hayatı temelinde yükselen ideolojik bir üstyapı kurumudur (Batmaz, 2006: 94-108).

Frankfurt okulu kitle kültürü ve kitle toplumunu oldukça rahat, yarı ferah ve yarı garnizon toplumu olarak niteler: bu toplumda geleneksel bağlar örgütlenmeler yok denecek kadar azalır veya tümüyle erir gider; belli çıkarlar ve fikirlere dayanan tutarlı “halk” gitgide ortadan kalkar; insan kendisi tüketici olur, kendisi, emdiği değerler ve vakit geçirme, eğlenme, oyalanmalar ve mallar gibi kitle halinde üretilir. Kitle iletişim araçları tarafından üretilen fikiler de bu kitle kültürü ve toplumunu tasdik eder ve destekler (Erdoğan ve Alemdar, 2005:287).

Kültür endüstrisinin ürünleri belli kurulu formüllere, stereotipileşmiş konumlara, niteliklere ve konulara göre kurulan, böyle bir çerçeve içinde üretilen, sembolsel yapıtlardır(Erdoğan ve Alemdar, 2005:288). Kültür endüstrisi durmaksızın vaat ettiği şeylerle tüketicisini durmaksızın aldatır. Olay örgüleri ve ambalajlamayla verilen haz senedinin vadesi sürekli uzatılır: aslında yalnızca vaatten ibaret olan bütün bu gösteri haince bir biçimde, hiçbir zaman gerçekleşmez (Adorno ve Horkheimer,2010:186). Kültür endüstrisi bildik şeyleri yeni bir nitelikte birleştirir. Tüm dallarda, kitleler tarafından tüketilmeye uygun olan ve bu tüketimi büyük ölçüde belirleyen ürünler, az çok planlı bir biçimde üretilir (Adorno,2007:109).

Frankfurt Okulu üyelerinin çoğu popüler kültürün özünde gördükleri otoriter ve baskıcı eğilimlerin kitle kültüründe de aynen varlığını sürdürdüğü görüşündedirler. Popülerleşen ve kitlenin kullanımındaki kültür, her şeyden önce bir pazar sorunudur. Bir zamanların gerçek sanatını koruyan "mesenlerin" (sanat ve bilim adamlarını koruyan kimse) yerini bugün artık tüccarlar almıştır. Bu ticari anlayış nedeniyle, sinema, televizyon, basın ve öteki kültürel sanayiler güzel ve gerçek kavramlarının değil, kar anlayışının güdümüne girmiştir. Doğal olarak bu kar arayışı yaratıcının özgür girişimini sınırlamakta, onu azgın bir pazarın insafına bırakmaktadır. Dolayısıyla para, yalnızca kültürel süreç sonunda elde edilen bir şey değil, aynı zamanda bu süreci etkileyici bir olgu haline gelmektedir. Buna bağlı olarak yaratıcı, daha baştan malını satmayı düşündüğü, kitlelerin beğenilerini dikkate alma gereğini duymakta be bu da sanatçıyı sorunlu bir uyuma zorlamaktadır ( Özkök, 1985: 114).