• Sonuç bulunamadı

Punk’ı; kültür politika ve estetiği ile kurumsallaşmış sanat teorileri ve bunu yaratan topluma, toplumsal sisteme karşı doğmuş bir reddediştir olarak tanımlamak mümkündür. Punk, sanatçıyı devrimci olarak görür, geleneksel ve kalıplaşmış davranış ve yaşam biçimine karşı yıkıcı bir tavır geliştirir. Bireyin kişisel gelişimini yönlendiren, yaşam biçimini şekillendiren toplumsal organizmayı her şeyin suçlusu olarak görür ve saldırmaktan çekinmez.

Rock içerisinde punk kelimesi, ilk olarak 60’lardaki ABD garaj grupları için kullanılmıştır. Ancak, aslolarak 70’lerin ikinci yarısında doğan bir rock türünü anlatır. Punk rock, rock’a alternatif bir müzik olarak doğar. Ancak genel olarak, rock’ın alternatifinin de ancak rock olacağından, çaresizlikten rock çatısı altında toplandıklarını söylerler. Hiçbir enstrümanı doğru dürüst çalmaya, yetenek gibi şeylere ihtiyaç yoktur bu işi yapmak için. Sadece istemek ve kalkışmak yeterlidir. Sex Pistols ‘ın konserlerinde seyircilerin kendilerinin de çalıp söylemeye başlamasını söylemeleri üzerine çok kısa süre içerisinde Londra’da dört yüzden fazla punk grubu türemiştir (Solmaz, 1994: 91).

Doğrul’un kitabında Sex Pistols’un solisti John Lydon’un şu sözü Punk’ın “kendin yap” felsefesini gayet açık bir şekilde özetlemektedir : “ Bunca yıldan sonra Pistols’tan etkilendiklerini söyleyen grupları işitmek beni sinirlendiriyor. Etkilenmiş olamazlar. Mevzuya uyanamamışlar. Hikâye bütünüyle kendin olabilmek, lanet bir birey olabilmek” (Doğrul, 1999: 174-175).

3.2.1.Giyim Tarzı

Punklar içinde bulundukları durumu protesto etmek üzere kendilerini birer toplumsal artık olarak sundular; sanki “ biz sizin çocuklarınızız, doğurduklarınız hakkında ne düşünüyorsunuz? ” diyorlardı. Punk giyimi kültürün sadomazoşizm gibi hassas noktalarına dikkati çekmekteydi. Köle kıyafetleri, zincirler, deriler ve benzeri sadomazoşist malzemeler pek revaçtaydı ve bunların yanı sıra, ziynet olarak takılan jiletler ve bedene iliştirilmiş çengelli iğneler gibi eklemelerle bu tema

zenginleştirilmekteydi. Dertleri mümkün olan en korkutucu ve tiksindirici görünüşe ulaşmaktı. Seks baştan çıkartmaktan ziyade korkutmak üzere kullanılıyordu (Young 1999:16). Punk giyim tarzının, estetiğinin yaratıcısı olarak kabul edilen Londralı modacı Vivienne Westwood’dur.

Vivienne Westwood giysilerini “Kahramanların Elbiseleri” olarak sloganlaştırır ve bunları giymenin bir tavrı ya da bağlılığı anlattığını söyler: onun giysilerini giymek için cesur olmak gerekir. Sokakta yürürken bütün dikkati üzerinize çekersiniz ve bu ise tepkileri davet eden bir güç gösterisidir: Köle kıyafetlerinin taşıdığı ironi… Dahası, giysiler genellikle fikirleri sözlerden daha iyi anlatabilir. Bir kitap, bir poster ya da bir broşür kadar yıkıcı bir silah olabilir. Otobüste yanınızda “ Anarchy in the U.K.” ( Birleşik Krallık’ta Anarşi) tişörtüyle oturan biri sizi anında rahatsız eder (Blair, 1978:62’den akt. Young, 1999:17).

3.2.2. Punk ve Dadaizm

Punk’ın yıkıcı tavrının kökeninin Dada akımı olduğu söylenebilir. Pek çok yazar

punk unsurlarının birçoğunda Dadaizm’in etkilerinin olduğunu belirtmektedir.

Punk aslında avangart akımlar içinde en çok Dadaizm’le ilintili olmuştur (O’Hara 2003: 32’dan akt. Young 1999:18). Daha önce de söz edildiği gibi punkta birbiriyle ilişkisiz nesnelerin bir arada kullanılması mevcuttu. Bu tavır avangart hareketler içinde en çok Dadaizm ve Sürrealizm’de rastlanılan bir yöntem olmuştur. Özellikle Dadaizm’in I. Dünya Savaşı sonunda Fransa’da kötü bir ün kazanmasına neden olan şey onun bütün estetik ve toplumsal değerlere karsı çıkmış olmasıdır. Dadaizm izleyicilerini kışkırtmak için açık ve ahlakdışı bir mizahi dil kullanmış ve bunun yanında anlamsızlığı ve anti-sanatı savunmuştur. Punk’taki kolajlar Dadaizm’deki gibi absürtlükten, Sürrealizmdeki gibi de başka bir gerçekliğe kadar olan nüfusa kadar farklı biçimlerde gelişir: Alışılmış nesneleri alışılmadık bağlantıların içine sokarlar, bağlamı farklılaştırarak anlamını değiştirirler (Young 1999:18).

Punk akımının üyeleri kendilerini sık sık “yeni-Dada” olarak anarlar. Örneğin, yaşananlara dair içeriden bir bakış sunan punk kitaplarında yazarlar şöyle der: “Sert,

saldırgan bir ortamdı. Grafiti, kolaj ve giyimde, yani punk’ın tüm unsurlarında yeni- Dadacı bir tat mevcuttu.” (Blair ve arkadaşları, 1978:102’den akt. Young, 1999:19). Punk’ın temel felsefesi “Hiçlik” üzerine dayanıyordu. Bilinen biçimiyle “No future” (Gelecek yok) ( Akay vd.,1995:164).

" .. .Bizim için birer HİÇSİNİZ, tanrılarınız gibi: HİÇ, bürokratlarınız,

yöneticileriniz gibi :HİÇ, ressamlarınız,şairleriniz gibi: HİÇ, bana saldınp, dişlerimi sökseniz de suratınıza aptal öküzler olduğunuzu haykıracağım..." (Dada

manifestosu'ndan).

3.2.3.Siyasi Yönleri

Punk rockçılar pek çok kez siyasi olayların içinde yer aldılar. Punk, her türlü kurulan düzeni, köleliği ve yönetimi reddeden Anarşi’yi seçmiştir. Pek çok Punk grubunun şarkı sözlerinde hükümetlere yöneltilen hakarete varacak eleştiriler, kadın hakları, hayvan hakları, ırkçılık karşıtlığı, savaş karşıtlığı gibi konular ele alınır. Örneğin The Sex Pistols’ın “Anarchy in the U.K.” ve “God save the Queen” şarkılarının sözleri oldukça ağır, eleştirel hatta hakaret edicidir.

Punk’lar, dünyanın mevcut sistemlerine, kısırdöngü haline gelmiş devrimlerle sonrasında yaşanan baskı ortamlarına karşı bir alternatif olan anarşizme yöneliyor. Devletlerin (veya genel olarak hiyerarşilerin) doğası gereği, onların altında yaşayan (veya onlar tarafından etkilenen) insanlar baskı altında tutulur ve sömürülür. Gençlik veya burjuva karşıt-kültürlerden farklı olarak Punk’lar, komünizmi ve geleneksel demokratik devletlerin sol kanatlarının yanı sıra kapitalizmi de reddederler. İktidarda olan partilerin uyguladığı reformlar çoğu zaman devletçi (yani resmi devletin sürdürülmesinden yana olan) veya yüzeysel bulunarak kınanır. Reformlar, insanları özgürleştirmek için değil, onları teskin etmek için yapılır. Komünizme gelince, birçok Punk, komünist hareketin en azından sözde geçerli olan kadın hakları ve işçi sınıfı desteği konusunda anlaşmaktadır ve kapitalist toplumdan aynı derecede hazzetmemektedirler. Punk topluluğunun birçok üyesi, belli başlı konularla ilgili, görünüşe göre benzer amaçları olduğu için Spartacist League, Devrimci Komünist Parti (Revolutionary Communist Party - RCP) ve başka Marksist/Leninist/Troçkist grupların düzenlediği eylemlere katılmışlardır (Felix ve Rat,1990: 22).

3.2.4. Punk ve Medya

Çoğunlukla, medya, punk camiasında halkı kontrol etmek için kullanılan bir propaganda aracı olarak görülmüştür. ‘’Medyadan nefret etme, medya sen ol’’ sloganıyla harekete geçen punklar sistemin elinde olan yayınları okumaktansa kendi yayınladıkları fanzinleri okumayı tercih etmişlerdi.

Punk camiası dâhilindeki bilgi alışverişi genellikle sokaklarda dağıtılan ‘fanzin’ adlı küçük yayınlar vasıtasıyla gerçekleştiriyordu. Bu fanzinler olaylar, performanslar ve konserler hakkında bilgi vermelerinin ve genel beğeniye seslenen eleştirmenlere karşı bir seçenek sunmalarının yanı sıra, çeşitli manifestolar da sunuyordu (Young 1999:17). Fanzinler Punk’ların iletişim araçlarıydı. Fanzin İngilizce fanatic ve magazine kelimelerinin kısaltılmasından oluşturulmuş basılı materyallerdir. Elle hazırlanan fanzinler genellikle fotokopi ile çoğaltılarak ve elden ele dağıtılarak, Punklar arasında iletişim sağlanıyordu. Fanzinler tek sayfa olabileceği gibi birbirine zımbalanmış ya da iğnelenmiş birkaç sayfadan da oluşabiliyordu.

Alternatif punk basının varlığı, eldeki sınırlı kaynaklardan derhal ve ucuz bir şekilde üretilen tek şeyin, elbise ve müzik olmadığını gösteriyordu. Bu bağlamda, fanzinler bir birey veya grup tarafından hazırlanan, eleştiri, makale ve seçkin punklarla yapılan görüşmelerden oluşan, mümkün olduğunca ucuz ve az sayıda üretilip zımbayla birleştirilen ve punklara sempati duyan birkaç dükkân tarafından dağıtılan dergilerdi (Hebdige,2004:104).

70’li yıllardan 90’lı yıllara kadar iletişim hayatını bu şekilde sürdüren punk medyası, zamanla daha geniş kitlelere ulaşarak, popülerlik kazanarak, büyük albüm anlaşmalarına imza atarak yükselişe geçen Punk ile birlikte yükselmiş, yüksek tirajlı dergiler hatta televizyonda rock programları yapmaya başlamış, bunun sonucu müzik kanalları bile açılmıştır.

3.2.5.Punk Camiası

Punklar genellikle içinde bulundukları yerelde kurdukları gruplarla bir punk scene- punk sahnesi oluştururlar. Hemen hemen tüm büyük şehirlerde buna rastlanır. Böylece dünyanın dört bir yanında her etnik gruba ait, onlarca farklı dilde punk sahneleri kurulmuştur. Örneğin Manhattan'daki East ViIIage'da bulunan “CBGB and OMFUG” , Londra’da “Roxy Club” ve Ankara’da “Deep Sahne”, İstanbul’da “Taksim Punk Sahnesi” bilinen punk sahneleridir.

Punkların kültürlerini ifade biçimleri içinde bulundukları yerlere göre değişim göstermektedir. Yerel Punk sahneleri kimi zaman yarım düzine kişiden kimi zaman binlerce kişiden oluşur. Ayrıca kültür kendi içinde Poseurlar ve Wannabeler bulundurur.

Poseur, punk kültürüne ait olmayan ama öyleymiş gibi gözükmeye çalışan, böylece ilgi çekmeye çalışan kişidir. Bunların yanı sıra günlük hayatlarını sıradan bir şekilde sürdüren ama Cumartesi günleri punk gibi giyinip sokağa çıkan gençler, yani müzikle ve ideolojiyle ilgisi olmayan sadece punk modasını takip edenler Cumartesi Punkı şeklinde adlandırılmaktadır. Wannabe ise, punk alt kültürüne ait olmayan ama kendisini bu kültürün bir üyesi zanneden kişilerdir. Wannabeler ise Türkiye'de çoğu toplulukta Tatlı Su Punkı veya Alsancak Punkı sıfatını alırlar.

Tipik bir punk sahnesinde, kayıtlar yapan ve şovlara çıkan (ufak konserler veren) punk grupları, bunların aktivitelerini duyuran fanzin yazarları, albüm ve şov afişlerini düzenleyen grafik tasarımcıları, punk aksesuarlarını ve kıyafetlerini tasarlayan modacılar bulunur. Günümüzde internet sayesinde yerel punk grupları internet siteleri, dosya paylaşım programları, mp3ler ve sosyal paylaşım sitelerinde kurulan gruplar ile kendilerini daha rahat ifade etme imkânı bulmaktadırlar.