• Sonuç bulunamadı

1950 1952 YILLARI ARASI YAZI HAYAT

MİLLİYET GAZETESİNDE YAZMAYA BAŞLAMAS

D- Üçüncü Cihan Harb

IV- İç Politikaya Bakış

Danişmend, Batı ve Doğu toplumlarını değerlendirirken; Doğu’da ferdin cemiyetten, Batı’da ise cemiyetin fertten daha uyanık olduğu tespitini yapmıştır. Ona göre; en münevver ve mümtaz Batılının Doğu’dan bahsederken kırdığı potları, en cahil Doğulunun Batı’dan bahsederken kırdığı görülmemiştir. Fransa’da çıkan bir habere göre hâlâ Türkiye’de harem daireleri bulunduğuna inanmalarına hayret etmiştir. Ayrıca İsmail Hami, Türklerin fes ve kafesle beraber nargileyi de kaldırıp şapka inkılâbıyla tütün inkılâbından bahsedildiğini gazetelerde okumuştur. En parlak ilim adamlarından dökülen bu incilere şaşırmamak elde değildir. Danişmend,

“Kabahat bizde mi yoksa hala harem dairelerinde yaşadığımızı düşünen Fransız’lar da mı” diye sormuştur. Fransız âlimle konuştuğu zaman ise aldığı cevap şudur:

“Fransız âlim bu hata bize ait olduğu kadar size de ait demiştir. Ufak bir ticarethane bile isim değiştirdiği zaman hiç olmazsa birkaç defa bu durumu ilan etmiştir. Siz her ne sebeple olursa olsun asırlarca millî isim olarak taşıdığınız bir kelimeyi atıyorsunuz ve ilmi manasını dünyaya anlatmıyorsunuz. Bütün dünya rejim değişikliğinden haberdar fakat rejimle beraber ülkenin de değiştiğini uzmanlarının dışında bilen olmadığını” ifade etmiştir. İsmail Hami, Paris gazetelerinde Türkiye

Cumhuriyetinden hâlâ Osmanlı Cumhuriyeti diye bahsedildiğini gördükçe Fransız âlime daha çok hak vermiştir. Propagandamızı yalnız kendi memleketimizde kendi kendimize yaptığımızı ve dünyaya karşı kaplumbağa gibi davrandığımızı ifade etmiştir334

.

333

İsmail Hami Danişmend, “Harp ve Sulh Telakkileri”, Milliyet, 3 Ocak 1951, s. 3.

91

Tarihi seyir içerisinde Osmanlı Devletinin son dönemlerinde Avrupalı devletler ıslahat istemiştir. Danişmende göre; Avrupa’ya yaranma gayretini alan bu durum zamanla aşağılık duygusu şeklini almıştır. Avrupa’ya yaranma gayretimiz bu kadarla da kalmış değildir. Siyasi hayatımızda dostumuz veya müttefikimiz hangi büyük devletse hep onun şekil ve rengine girdiğimizi belirtmiştir. İlk önce Fransa’dan medeniyet tesiri aldığımızı, daha sonra Alman üniforması giyildiğini belirtmiştir. II. Dünya Savaşı’nda Almanlar yenilir yenilmez Amerikan kıyafetlerini benimsetildiğinin hatırlatmasını yapmıştır. Eğer Amerikan değil de Çin devleti kazanmış olsaydı, o zamanda ona şirin görünmek için Çinli kıyafetine gireceğimizi iddia etmiştir.

İsmail Hamiye göre; yirmi beş sene istediği gibi keyif çatan tek partinin

mutlak hâkimiyetine samimi bir kanaatle mi son verdik? Birden bire demokratlığımız galeyana geldiği için mi yeni parti teşekkülüne izin verdik. Demokrasilerin zaferini ve Tek Parti rejiminin bütün dünyada iflasını görür görmez hemen galiplere şirin görünmek istedik diyerek politik sorunlarımıza dikkat çekmiştir. İsmail Hami’yi

rahatsız eden konu siyaset kültürümüzün olmamasıdır. Bu durumu şöyle özetlemiştir.

“Hem fert için hem de cemiyet için en büyük felaket, kendi kafasını kullanmayıp işte böyle başkalarının fikriyle geçinmektir”335

diyerek mevcut siyasi kültürümüzün oluşmamış olmasından şikâyet etmiştir.

Ülkemizde demokrasi kültürünün tam anlamı ile gelişmemiş olduğunu ifade eden İsmail Hami, Kore’ye asker sevkiyatı sırasında ortaya çıkan parti içi demokrasinin vaziyeti apaçık gözler önüne serilmiş olduğunu ifade etmiştir. Kore’ye asker sevkiyatını destekleyen Halk Partililer olmasına mukabil, Demokrat Parti içerisinde Kore’ye asker sevkiyatına karşı olanlar bulunmaktadır.

Danişmend, siyasi kültür bakımından bu anlayışı yanlış bulmuştur. Demokrasinin halk iradesi demek olduğu herkes tarafından kabul edildiği halde ticarethanelerde bile demokrasi olmadığında çökerken parti içerisinde demokrasinin olmamasının kabul edilemez bir durum olduğunu belirtmiştir. Öte yandan partinin her konuyu parti teşkilatına da sormasının çok zor olduğunu, teşkilattan gelecek

92

fikirleri incelenmesinden sonra uygulamaların ortaya çıkmasının da vakit kaybına sebep olacağını ve partinin işleyemez vaziyet alacağını iddia etmiştir336

.

İsmail Hami, II. Meşrutiyet seçimlerinden 1950 seçimlerine kadar 42 senelik zaman içinde devletin hâkimiyetine iki teşekkülün hâkim olduğunu belirtmiştir. Fakat bunların klasik anlamda parti olmadığına inanmıştır. Gizli bir komite şeklinde kurulduktan sonra İttihat ve Terakki Fırkasına dönüşen teşkilat ile Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti olan ve daha sonra Cumhuriyet Halk Partisidir. Fakat Danişmende göre; CHP siyasi kültür bakımından hiçbir ideolojik sistemi temsil edemeyen hâkim zümre olarak kalmıştır.

Danişmend, bu iki askeri- siyasi teşekkülden sonra ideoloji partilerinin kurulmaya başlamasını ancak altı senelik yenilik olarak değerlendirmiştir. Ona göre; sayısı yirmiyi geçen siyasi partilerin ancak ikisi faaliyet gösteren bir durumdadır. İsmail Hami, yeni kurulan partilerin de yarım asra yaklaşan zümre hâkimiyetinden dolayı siyasi kültür seviyemizin gelişmediğini fark ettiklerini belirtmiştir. Herkesin bildiği üzere parti programına devlet bünyesini alakadar edecek ana prensipler girebilir. Demokrasiye göre idari uygulamaya ait detayın parti programlarında yeri olmadığını düşünmüştür. Örnek olarak Danişmend, yeni parti programında adaletin parasız ve yüksek tahsilin burslu olacağı bildirilen maddelerin parti programı için değil propaganda nutku için uygun olduğunu belirtmiştir.

Diğer yandan bazı küçük ölçekli partilerin programında “Partimiz tam bir

demokrasi cumhuriyetidir” şeklinde madde bulunmaktadır. Danişmende göre; parti

ile cumhuriyeti birbirinden ayırt edemeyecek bir siyasi kültür seviyesi gösteren partilerin mutlakıyet yahut saltanat cumhuriyeti değil demokrasi cumhuriyeti olduğunu fark etmediklerini öne sürmüştür. Bu vaziyetten anlaşıldığına göre particilik hayatımızın başlıca eksiği olarak siyasi kültür eksikliği olduğu tespitinde bulunmuştur337

.

İsmail Hami, buna karşılık demokrasinin en ileri düzeyde yaşanmak istenmesini ise taklitçilik olarak değerlendirmiştir. Avrupa’daki milletvekilleri gibi valilerin de seçimle iş başına gelmesi için basında bazı değerlendirmeler yapmıştır. Bu manzara karşısında İsmail Hami, muhalif bir tutum almıştır. Türkiye’nin Batı’ya

336İsmail Hami Danişmend, “Parti İdaresi ve Demokrasi”, Milliyet, 20 Ağustos 1950, s. 3. 337 İsmail Hami Danişmend, “Siyasi Kültür Seviyemiz”, Milliyet, 23 Eylül 1950, s. 3.

93

tam anlamı ile adapte olamayacağını söylemiştir. Batı’da var olan herhangi bir şeyi kabul etmemizin bizi daha fazla demokrat yapmadığını öne çıkarmıştır. Tamamıyla demokrat olabilmemiz için öncelikle anayasal düzenlemeler yapmamız gerektiğini düşünen İsmail Hami, yapmamız gereken demokratik değişikliklerin başında valilerin halk tarafından seçilmesi değil belediye başkanının halk tarafından seçilmesinin gerekliliğine vurgu yapmıştır338.

A- Ekonomi

DP’nin iktidarının hemen başında ekonomik düzenlemelerin başarısız olduğunu iddia eden haberler çıkması üzerine Danişmend, yüzlerce yıldır açığı olmayan bütçe görülmemiş olduğunu ifade etmiştir. Devlet ekonomisinde var olan tüm eksikliklerin basına her zaman aksedeceğini, bu tür haberlerin eksik olmayacağını belirtmiştir. Osmanlı tarihinden örnekler vererek ekonomik problemlere çare olmak için ilk defa olarak esaslı ve ciddi ıslahata kalkışmış vezir olan Tarhuncu Ahmet Paşa’yı göstermiştir339. Tarhuncu Ahmet Paşa’ya ait iki tane bütçe lahiyası bulunduğunu ve ekonomik çözümlerinin akıbetinden, almış olduğu tedbirler yüzünden hayatına da mal olduğunu belirtmiştir. İsmail Hami’nin bu görüşlerinden de anlaşılacağı üzere DP’nin ekonomik tedbirlerini savunmuştur.

İsmail Hami, basında çıkan haberleri takip ederek ekonominin durumu hakkında tespitler yapmıştır. Yapmış olduğu tespitleri tarihten örnekler vererek desteklemiştir. Yine basında İzmir Belediye Başkanı’nın aylığı iki bin liraya çıkarılmış olduğu haberini şaşkınlıkla karşılandığını ifade eden Danişmend, belediye meclisinin böyle bir karar vermesinin sebebini hayat pahalılığı ile maaşlar arasındaki yakınlık olmadığını ileri sürmelerini de ayrı bir tuhaflık olarak değerlendirmiştir. Ona göre; belediye meclisi yıllardan beri halkın kıvrandığını, hayat pahalılığının ancak bu günlerde farkına varmış olması gerektiğini ileri sürmüştür. İsmail Hami, reisin maaşını artırmakla, maaşlar arasındaki dengesizliğin ayrı bir karışıklık olacağını ifade etmiştir340

.

338İsmail Hami Danişmend, “Yeni Bir Taklit Hevesi”, Milliyet, 28 Aralık 1951, s. 3. 339

İsmail Hami Danişmend, “Eski bir bütçe buhranı”, Milliyet, 16 Ocak 1951, s. 3.

340

94

Ayrıca İsmail Hamiye göre; memurların içinde en yüksek seviyeden maaş alması gereken vali, ilavelerle bin lira ile kavrulurken, yalnız bir şehrin belediye başkanına iki bin lira vermek maaşlar arasındaki ölçüsüzlüğü açıkça gözler önüne sermiştir. Bu duruma göre; reisi iki bin lira alan belediyenin yardımcısına beş yüz, muhasebecisine bin ve nihayet kâtiplerine beş altı yüz lira vermesi lazım geldiğini söylemiştir. Mesleklerinin en yüksek derecesine gelmiş maaş sahiplerine altı yedi yüz liradan fazla veremeyen memlekette herhangi bir vilayet ve belediye reisine iki bin lira vermenin abesle iştigal olduğunu belirtmiştir.

İsmail Hami, bu karara göre “Türkiye’nin en büyük şehri olan İstanbul’un

belediye reisinin neden dolayı beş bin aylık alırken devletin merkezi olan Ankara’nın belediye reisinin aylığı da sekiz bin olmasın” diyerek itirazını belirtmiştir. Devlet

görevlilerinin maaşı konusunda çözümü ise genel bütçenin yüzde nispetine vurularak verilmesini uygun görmüştür. Ona göre; bu yolla memur kadroları daraltılmış olacaktır. Böylece kalan memurlara hayat pahalılığına uygun yüksek aylıklar vermek imkânı sağlanacağını ifade etmiştir341

.