• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

2.2 Türkiye’de Yükseköğretim

2.2.3 Türk Yükseköğretiminin Yayılması ve Yayılmanın Dayandığı Gerekçeler

2.2.3.4 Politik Gerekçeler

Türkiye’de yükseköğretimin yayılmasındaki politik nedenleri, üniversite yasaları çerçevesinde dönemin siyasal iktidarının üniversitelerin işleyişine ve politik aktörlerin (milletvekilleri, YÖK Başkanları, Bakanlar, Hükümet Yetkilileri vb.) yeni üniversitelerin kuruluş kararlarına (kurulacak üniversitelerin yer ve sayılarının belirlenmesine) etkileri şeklinde açıklayabiliriz.

Üniversite yasaları çerçevesinde dönemin siyasal iktidarının üniversitelerin işleyişine etkisine bakacak olduğumuzda, Türkiye’de üniversite yasalarında değişiklik yapmanın önemli siyasi olayların paralelinde yürüdüğü açıkça görülmektedir. Yükseköğretim tarihinin anlatıldığı birinci bölümdeki 1919, 1933, 1946, 1960, 1973 ve 1981 dönemlerine bakıldığında bu dönemlerde siyasi değişimlerden sonra yükseköğretimle ilgili yasaların değiştiği açıkça görülmektedir. Özellikle 1946 yılından sonraki döneme bakıldığında, Türkiye’de üniversite yasalarının tarihinin, darbeler tarihiyle paralel yürüdüğü görülmektedir. Bu tarihten itibaren üniversite yasası üç kez değişmiştir. Bu yasa değişiklikleri askeri darbeden sonraki ve askeri darbenin hala etkili ya da iktidarda olduğu yıllara rastlamaktadır (İnan, 1989, s. 24-27).

Yükseköğretim tarihindeki üniversitelerin yayılmasında kronolojik sıralamalara bakacak olursak: özellikle 1973-1975, 1982-1992, 1993-2006 ve 2006-2014 dönemlerini kapsayan süreçte altyapısı hazırlanmadan toplu halde üniversitelerin kurulmasında dönemin önemli siyasi kararlarının etkisi görülmektedir.

 1973-1975 döneminde yeniden devlet düzenlemeci bir yapılanma ile devlet üniversitelerinin sayısı artmıştır.

 1982-1992 döneminde YÖK’ün kurulmasından sonra siyasal talebin devlet üniversitelerinin açılmasından yana olduğu anlaşılmaktadır. Bu dönemde 10 yılı aşan bir sürede YÖK’e başkanlık yapmış olan bir YÖK başkanının 32 devlet üniversitesinin açılmasını öngörerek devlet üniversitelerinin sayılarının artmasını sağladığı görülmektedir. Bu sonuç, YÖK’ün başında bulunan kişilerin bu karar ve politikalarda ne kadar etkili olduğunun göstergesi sayılabilmektedir.

 1993-2006 dönemindeki bir benzer siyasal etki ise vakıf üniversitelerinde görülmektedir. Değişen YÖK Başkanı devlet üniversitelerinden ziyade vakıf üniversitelerine yönelik çalışmalar yapmıştır. 1995-2003 yılları arasında 8 yıl görev yapmış bir YÖK başkanının olduğu bir dönemde 21 vakıf üniversitesinin açılarak

sayılarının artması ise yine siyasi bir etkinin işareti olarak görülmektedir. Özetle, üniversitelerin yayılma süreçlerinde YÖK ve Başkanları farklı politikalar sergilemiş ve burum bir dönem vakıf üniversitelerinde bir dönem de devlet üniversitelerinde genişlemenin olduğunu göstermektedir.

 Ancak 2006 sonrasında ise politik etki, YÖK Başkanları ile değil halen görev yapmakta olan 12 yıllık mevcut Hükümet politikası ile açıklanabilmektedir. 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu (Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü, 2015) ve 5467 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile (TBMM , 2014) Türk hükümeti yeni devlet ve vakıf üniversitelerinin ülke boyunca her bir ile genişlemesine imkân sağlamıştır.

Yukarıda her döneme ait birkaç örnekle sunulan yaklaşımlar, yeni üniversiteler kurulurken geçmişte kurulan üniversitelerin gelişme süreçlerine ve yaşanan sorunlara dikkat edilmeden politik ihtiyaçlar ve tercihlerle biçimlendiğini göstermektedir (Arap , 2010, s. 20). Bu kronolojiyi desteler biçimde, Demirer, Duran ve Orhangazi (2000, s. 41-42), günübirlik politik ihtiyaçlar doğrultusunda birbiri ardına üniversiteler açıldığını, akademik gerekliliklerden çok dönemin politik ihtiyaçlarına göre açılan üniversitelerin, zaten geri olan üniversite kalitesini daha da gerilere çektiğini belirtmişlerdir.

Üniversitelerin kurulması ve yayılması kararlarında siyasal iktidarların etkileri ise; üniversitelerin kuruluş yılları ve yerleri incelendiğinde açıkça görülmektedir. Siyasilerin “puan toplama çabaları” ve bölgesel yatırım arzusu, kuralların ve kriterlerin bir kenara bırakılmasına neden olmaktadır (Dörtlemez, 1995, s. 125). Ancak üniversitelerin kuruluş yılları ve yerleri belirlenirken salt siyasal hareket etmek yerine, bilimsel ve rasyonel ölçütlerle hareket etmek gerekmektedir. Bu süreçte dikkat edilmesi gereken unsurlardan önemli bir tanesi, üniversitelerin içinde yaşadıkları toplumsal yapıyla uyumluluğudur. Üniversitenin bir üstyapı kurumu olması ve niteliğinin onu yaratan altyapı tarafından belirlemesinden yola çıkılarak, yeni kurulacak üniversitelerin kuruluş yerlerinin belirlenmesinde bu temel öngörü dikkate alınmalıdır (Arap, 2010, s. 23-24). Ancak Türkiye’de durum pek bu şekilde gerçekleşmemektedir. Üniversitelerin kuruluş yılları ve yerleri belirlenirken alınan kararlara ilişkin Arap (2010)’ dan bazı örnekler verecek olursak:

Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) 1968 yılında yaptığı ve ‘Yükseköğretim Araştırması Raporu” ve YÖK, MEB ve DPT’nin 1990ların başlarında yapmış oldukları “Yeni Yükseköğretim Kurumlarının Kuruluş Yerlerinin Seçiminde Uygulanacak Ölçütler’ adlı Raporlarda yeni yükseköğretim kurumları açılmasında ve yer seçiminde hangi ölçütlerin geçerli olması gerektiği belirtilmiştir. Bu raporlarda üniversitelerin yurt sathına yayılmasına ilişkin görüş yine kendini göstermektedir. Ancak, her ile bir üniversite yerine, gelişmekte olan bölgelerde kurulacak üniversitelerin bölgesel gelişme merkezleri dikkate alınarak seçilmesi gerektiği özellikle 1970 tarihli raporda altı çizilen konu olmuştur. Ancak bu raporlar dikkate alınmamıştır (Arap, 2010, s. 13).

23 Kasım 2002 günü TBMM’de 58. Hükümet Programında yer alan ilkelerden yeni üniversitelerin kurulmasına ilişkin olanları, üniversitelerin planlı bir şekilde yurt düzeyinde daha yaygın hale getirilmesinin sağlanması, bunun için, yeni üniversitelerin kurulmasında mevcut potansiyelleri ve olanakları da dikkate alan nesnel kriterlerin geliştirilmesi, üniversitelerin bölgelerindeki potansiyeller de dikkate alınarak belirli alanlarda ihtisaslaşmaların sağlanması olarak ifade edilmiştir (58. Hükümet Programı, 2002). Ancak daha sonraki gelişmelerde yer seçimlerinde ölçütler geliştirilmemiş ve yer seçimi yapılırken geçmişte geliştirilen iki temel ölçüte de uyulmamıştır (Arap, 2010, s. 19). Üniversitelerin kuruluş yılları ve yerleri belirlenirken Yükseköğretim Kurulu’ndan görüş alınma zorunluluğu vardır ve bu görüşler dikkate alınmalıdır. Ancak bu durumda bazı siyasal müdahaleler ile alınan görüşlere uyulmadığı görülmüştür. Arap (2010), bazı gazete yazılarından aldığı haberleri ele aldığı çalışmasında bu siyasi müdahaleleri açıklamaya çalışmaktadır. 2005 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde yer alan ‘Üniversitelerin hızla yayılmasında bir dönüm noktası olabilecek bir dönem olan 2006 yılında, YÖK’ten istenen görüşte YÖK, 2006 yılında kurulacak üniversitelerden Ordu, Tekirdağ, Uşak ve Düzce üniversitesine olumlu görüş bildirirken, diğerlerinden dördüne ise geliştirilme koşuluyla olur vermiştir’ haberi ile Arap (2010, s. 19) YÖK’ün üniversitelerin kurulma sürecindeki görüş verme sürecine dikkat çekmektedir. Buna karşın YÖK Genel Sekreter Yardımcısı ile yapılan görüşmeye göre, YÖK görüşü dikkate alınmayarak, listenin tamamı meclise taşınmış ve on adet üniversite daha kurulmasının da sinyalleri verilmiştir (Sayın, 2006, Akt: Arap, 2010, s. 19). Ayrıca 2007 yılında Milliyet Gazetesi’nde yer alan bir habere göre 2007’de açılacak 10 üniversite için M.E.B. 2547 sayılı Yasa gereği YÖK’ten görüş istemiş ancak YÖK görüş bildirmemiş ve hükümet üniversite sayısını 17’ ye yükselterek Bakanlar

Kurulu’nun onayına sunmuştur haberi ile Arap (2010, s. 24), üniversitelerin kurulma sürecindeki YÖK’ün görüşlerinin alınmadığına dikkat çekmektedir.

Ayrıca Bakan (2013, s. 55), tarafından üniversite kurulması uygun olan ilçelerin öncelik sıralamasının belirlenmesine yönelik çalışmada, Türkiye’de üniversite kurulması için herhangi bir kriter olmadığı ve son yıllarda yeni kurulan üniversitelerin, kuruldukları yeri geliştirmek amaçlı veya siyasi çıkarlar doğrultusunda kurulduğu belirtilmektedir.

Ayrıca Karayalçın, (1988, s. 204) yeni yükseköğretim kurumlarının yeterli eğitim ve öğretim şartlarına kavuşturularak belli bir planlama dahilinde insangücü ihtiyaçları belirlenerek açılmasını öngören politikalara vurgu yapmakta ancak 1981 yılından önce mevcut olan yükseköğretimde plansız ilerlemenin 1981 yılından sonra da yasama organı ve YÖK düzeyinde devam ettiğini belirtmektedir. Karayalçın (1988), 1987 tarihli 2289 sayılı Kanunla Atatürk Üniversitesi’ne bağlı olarak Erzincan'da Hukuk Fakültesi’nin açılması, henüz lisans düzeyinde eğitim kadrosunu oluşturamamış Selçuk Üniversitesi ve Dicle Üniversitesi’nde hukuk alanında lisansüstü̈ öğretimin verilmesi gibi hukuk alanından örnekler vererek planlama ilke ve kriterlerinin uygulanmadığına dikkat çekmektedir. Yukarıda örnekler, yeni üniversitelerin kuruluş yılları ve yerleri belirlenirken alınması gereken görüşlerin dikkate alınmadığını, bir planlama dahilinde politikalar geliştirilemediğini, üniversiteler kurulurken geçmişte kurulan üniversitelerin gelişme süreçlerine ve yaşanan sorunlara dikkat edilmeden politik ihtiyaçlar ve tercihlerle biçimlendiğini göstermektedir. Ancak üniversitelerin kuruluş yılları ve yerleri belirlenirken popülist politikalar yerine ülke gerçekleri, akılcılık ve bilimsellik ön planda tutularak belli bir planlama dahilinde yapılmalıdır.

Konu genel hatlarıyla değerlendirildiğinde ekonomik ve politik kaygılarla üniversite kurmanın çok eleştirildiği ve bu eleştirilerin de doğru olduğu görülmektedir. Üniversitelerin ekonomik ve politik kaygılarla yayılma gerekçelerini özetler nitelikte, Dörtlemez (1995, s. 131-132), ekonomik nedenleri; istihdam yaratmak, bölge ekonomisini canlandırmak, rant oluşturmak olarak sıralarken, politik nedenleri; politik rant sağlamak, mevcut üniversiteleri ekonomik ve politik olarak kontrol etmek, belli bir ideolojik görüş egemenliği altında üniversiteler oluşturmak, akademik kadrolaşma ve idari kadrolaşma yoluyla siyasi bütünleşme sağlamak ve bölge insanı üzerinde siyasi nüfuzu güçlendirmek olarak sıralamaktadır. Bu noktadan hareketle, Türkiye’de hazırlanan planlara uyulmaksızın üniversite kurulmasının araştırma ve eğitim ihtiyacından çok, sosyo-ekonomik kaygılardan

kaynaklandığı ancak bu kaygının ülkenin, bölgelerin ve illerin sosyo-ekonomik gelişim kaygısından kaynaklanmadığı, bazı çıkar gruplarının, ulusal ve uluslararası örgütlerin ve aktörlerin sosyo-ekonomik kaygılarından kaynaklandığı ve Türkiye’de üniversite yasalarında değişiklik yapmanın önemli siyasi olayların paralelinde yürüdüğü ve üniversite sayısının ve yerlerinin belirlenmesinde salt siyasal hareket edildiği görülmektedir.

Üniversite politikalarının belirlenmesinde siyasal iktidarın hiç kuşku yok ki her yerde önemli bir rolü bulunmaktadır. Fakat Türkiye’deki durum, kendi kişisel çıkarlarını muhafaza etmeye çalışan yöneticiler ve kişiselleşmiş iktidar ağları aracılığıyla, siyasal iktidarın her türlü talep, dayatma ve ideolojik manevrasının üniversitelerde en alt düzeye kadar taşınmasıdır. Çünkü yönetebilmek ve aynı zamanda düşünceyi devlet ve sermaye düzeneği içinde hapsetmek için, yukarıdan aşağıya kurulan iktidar ağları, aşağıdan yukarı düğümlenen itaat ve tabiiyet düzeneğiyle perçinlenmek zorundadır. Halbuki, akademisyenlerin yer aldıkları kurumlarda kendilerini akademik ve entelektüel duruş tarzlarıyla değil, yayınlarının sayısıyla, o yayınların basıldığı dergilerin unvanıyla ve de altıkları atıfların toplamıyla fark yaratabilmeleri gerekmektedir (Yılmaz, 2015). Bu öneriyi destekler biçimde yükseköğretimin genişlemesinde politik ve sosyo-ekonomik kaygılar yerine akademik ve bilimsel kaygıların yer aldığı politikalara ihtiyaç duyulmaktadır.