• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II. AĞ DÜZENEĞİNİN EŞBİÇİMLİLİK ve DEĞİŞİME ETKİSİ: BİR MODEL

2.3 Politik Güçten Doğan Bağlar

Kurumsal yaklaşımlar örgütleri, örgütsel alanda bulunan devlet kurumları ya da ticari birlikler gibi düzenleyici örgütlerle birlikte değerlendirmektedirler (DiMaggio, 1991). Ortaklaşa kurumlar, örgütlerin sadece birbirlerinden etkilendiği ve kendilerini

tanıttıkları kurumlar değil, aynı zamanda örgütlerin içinde bulundukları topluluktan başka topluluklarla da bağlar kurabilecekleri bir ortamdır. Bu kurumlar, kurumsal teori tarafından öylece kabul edilen (taken for granted) ve örgütsel işlevler etrafında gelişen uygulamaların, ortaklaşa inanışların oluşmasında önemlidir (Greenwood, Suddaby ve Hinnings, 2002). Örgütler için sadece kaynak ve müşteri elde etmeye dayalı rekabet hayati önem taşımamakta, politik güçler ve kurumsal meşruiyet de hayati önem taşımaktadır (DiMaggio ve Powell, 1983). Örgütler, diğer örgütlerdeki yapı ve uygulamaları kendi firmalarına taşıyabilmek için o toplumdaki çıkar gruplarının desteğini almak istemektedir. Fikirlerin, diğer örgütler tarafından da benimsendiği ve bundan ekonomik çıkar elde edileceği düşünülür ise (Scott, 1995: 1–25) fikirlerin örgütsel alanda meşrulaşması kaçınılmazdır. Örgütler birbirlerini taklit etmektedir çünkü aynı faydaları sağlayacakları beklentisi içindedirler. Ortaklık kuruluşları aracılığı ile bağ kurmaya çalışmaktadırlar. Meslek odaları, belediye encümeni, dernekler, siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşlarının yönetiminde bizzat bulunarak ya da bu kuruluşların organizasyonuna yardımcı olarak söz sahibi olmaya çalışmaktadırlar. Bu noktada, profesyonel kurumları da önemli birer düzenleyici faktör olarak değerlendirmek (Greenwood vd., 2002) yanlış olmayacaktır. Devlet öncülüğünde bulunan kamu kurumları ve ticari birliklerde görev alan ağ düzeneği yöneticileri, ağ bağları sayesinde alandaki örgütleri kendi örgüt formlarına yakınlaştırmaya çalışmaktadır. Sosyal ağ düzeneğinde, yöneticilerin oluşturdukları diğer bağlarda aynı amaçta olmaları, onların ortak kurumlar oluşturmasına neden olmaktadır. Örgütlerde karar alma mekanizmalarında bulunan aktörlerin diğer aktörlerle aynı örgüt uygulamalarında bağ kurmaları, aynı yardım kurumlarına bağışta bulunmalarına, aynı siyasi partilere üye olmalarına neden olmaktadır. Örgütsel alandaki bu politik amaçlı birliktelik örgütlerin yönetim yapılarında ve ortak stratejilerinde değişiklik yapmalarına neden olmaktadır (Galaskiewicz ve Wasserman, 1989; Gulati, 1995; Westphal ve Zajac, 1997, Mizruchi, 1992). Burt (1992) örgütler arasında ve onlarla beraber oluşan sosyal ilişkilerde yerleşik halde bulunan sosyal yaptırımlardan bahsetmektedir. Yapısal boşlukların sağladığı bilgi ve kontrol avantajı ancak alanda daha az yaptırımla karşılaşılması durumunda politik güce çevrilmektedir. Bu bağlamda, örgütsel alandaki yaptırımların az olması (çeşitlilik), yapısal boşluklardan sağlanan avantajın politik güce çevrilmesinde önem kazanmaktadır.

Sosyal ağ düzeneklerinde, örgütsel formun çeşitlilik göstermesi, o örgütün ortaklaşa kurumlarda sergilediği gücü ile de yakından alakalıdır. Popüler örgütlerde

yöneticiler, itibarlarını kanıtlamak için başka örgüt yönetim kurullarında yer almakta ve profesyonel komitelerde, devletin kurduğu birliklerde görev yapmaktadır. Böylelikle bir nevi devlet görevlisi gibi danışmanlık rolünü üstlenmektedirler. (DiMaggio, 1988). Greenwood vd. (2002), bu ortaklık kurumlarının yerel değişikliklerin onaylanmasında ve yayılmasındaki önemine dikkat çekmektedir. Ortaklıklarda ve çıkar gruplarında görev alarak ya da destekleyerek politik gücünü artıran, itibarını kanıtlayan örgütler farklı (çeşitli) örgütsel formların ortaya çıkmasını da sağlamaktadır.

Hipotez 5: Bir toplulukta ortaklaşa kurum ve çıkar gruplarında etkili olan (politik güce sahip) örgütler, alandaki diğer örgütlere daha az benzemektedir.

Ağ düzeni içindeki kaynaklara ancak güçlü örgütler daha kısa zamanda ve daha ucuz maliyetlerle ulaşabilmektedir. Meşruiyetini sağlayabilmiş, tanınmış, itibarlı, güvenilir örgütler topluluk içinde güçlü örgütler olarak kabul edilmektedir. Toplumsal sektör kavramı ile örgütsel alanı toplum politikaları olarak gören ve bu alanın en azından bazı derecelerindeki fonksiyonlarındaki farklılaşmış örgütsel sistemlerin varlığına değinen Scott ve Meyer (1991), örgütlerin hayatta kalabilmesi için benzeşme kadar önem arz eden değişim ve farklılaşma kavramlarına dikkat çekmektedir. Sorge (1996) aktörlerin içselleştirdikleri ve ürünü oldukları sosyal çevreyi olduğu gibi kabul etmektense içinde bulundukları çatışma ve çelişki ortamında örgüt veya sosyal çevrenin alt sistemlerinde değişikliğe gittiğini savunmaktadır. Örgüt ve kurum arasındaki farka değinen Selznick (1996) bir örgütün kurum olması için özel niteliklere sahip olması, farklı rekabet özellikleri taşıması ve kapasite dışı bir şeyler inşa etmesi gerektiğini savunmaktadır.

Bir örgütte ussal ve yasalara uygun hükümlerin artması, o örgütte ortaklaşa, yasal bir otorite oluşturmaktadır. Örgütlerin sosyal olarak yapılandığı kabul edilirse, örgütü oluşturanlara örgütün bir şeyler ifade etmesi gerekmektedir (Hamilton ve Biggart, 1987). Bu noktada, örgütler uyum sağlayabilecekleri kurumlar oluşturmaktadır. Burada önemli olan örgütlerin kurumsal içerikleri benimserken, bu içerikleri oluşturmada üstlendikleri rollerdir. Jepperson (1991) kurumları sosyal bir istek olarak ifade ederken sadece bireysel hareket ile örgütlerde yeniden bir yapı oluşturulamayacağını mutlaka ortaklaşa bir etkileşimin şekilleneceğini ifade etmektedir. Birçok örgüt ortaklaşa otoritelerden şekillenmekte, amaçlarını ve yapılarını kurumsallaştırmada bu otorite kurallarından

yararlanmaktadır (Meyer ve Rowan, 1977). Yöneticiler örgütün gücünü kurumsal çevre oluşturmada kullanırken, onların çabası da ancak bu noktada, kurumsal çevre oluşturmada, etkili olmaktadır.

Kurumsal teori, değişimi ne red etmekte ne de değişimle tutarsız varsayımlar öne sürmektedir. Daha çok eşbiçimli yakınsamadan (isomorphic convergence), bir pozisyondan diğerine hareketten bahsetmektedir. Thornton ve Ocasio (1999), politik seviyedeki bağımlılıkların belirlenmesinde anahtar olgunun, değişim olduğunu belirtmektedir. Greenwood vd. (2002) profesyonel kurumların değişimdeki rolünü araştırdıkları çalışmalarında, yüksek derecede kurumsallaşmış örgütsel alanda bu kurumların değişimi nasıl meşrulaştırdıklarına odaklanmıştır. Örgütsel değişimin 20 yıldan fazladır firmaların ve onların üyelerinin profesyonelleşmesi ile genelleştirildiğine dikkat çeken Greenwood vd. (2002), küçük firmalardaki profesyonellerin kurumsal rutinler içine daha yerleşik halde bulunduklarını ifade etmektedir. Kurumsal baskıların, onlara maruz kalan örgütler tarafından eşit olarak hissedilmediği göz önünde bulundurulursa (Leblebici, Salancik, Copay ve King; 1991), küçük firmalardaki profesyonellerin örgütsel değişimi tetiklemedeki yetersizliği ortaya çıkmaktadır. Bu yetersizlik, hem onların görece ortaklaşa kurumlara göre daha yerleşik ilişkilerine, hem de onların değişimin yayılmasını sağlayamamalarına bağlanmaktadır. Bu noktada, değişimin başlamasında ortaklaşa kuruluş ya da çıkar gruplarında etkili olan profesyonellerin önemi ortaya çıkmaktadır.

Hipotez 6: Bir toplulukta ortaklaşa kurum ve çıkar gruplarında etkili olan (politik güce sahip) örgütler, yenilikleri daha önce benimsemektedir.