• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

3.3. Annan Planı, İçeriği ve Kapsamı

3.3.1. Planın Ana Maddeleri

Annan Planı, adanın iki tarafının yanında garantör ülkeler sıfatına da sahip olan Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin de imzalarına yer veren, ana maddelerin yanında birçok ayrıntıyı da içeren oldukça kapsamlı ve uzun bir metinden oluşmaktadır. Plan kendi içerisinde A ve B olmak üzere iki ayrı öneriyi içermektedir. Temelde iki öneri arasında bir fark olmamasına karşın haritalarla ilgili özel değişiklikler söz konusudur. Planın taraflar tarafından referandum ile kabul edilmesine karar verilmiş ve referandumun yapıldığı tarihe kadar çeşitli revizyonlarla beş farklı versiyonu taraflara sunulmuştur359.

Annan Planı’nın ortaya çıkış sürecindeki bazı gelişmeler, Kıbrıslı Türklerin adadaki varlıklarının özellikle Avrupalı devletlerin çıkarına feda edildiğini gösterir niteliktedir. Bunun arkasında yatan temel faktör, AB’nin Türkiye’nin Kıbrıs Adası’ndaki varlığını tasfiye etmek suretiyle adayı Yunanistan’ın bir parçası olarak Avrupa Birliği’ne dâhil etmek istemesidir. Böylece AB’nin Akdeniz’in doğu

359 Kudret Özersay, “ 24 Nisan 2004 Kıbrıs Referandumlarının Anlamı Üzerine”, Avrasya Dosyası-

kıyılarına kadar etki alanını genişletmesi mümkün olabilecektir. Bu amacı güden AB’nin Annan Planı sürecinde uluslararası teamülleri ihlal etmekten çekinmediği ve BM’nin geçmişten bu yana Ada halkları ile ilgili olarak benimsediği statükoyu görmezden gelerek hareket ettiği görülmektedir. Tamamen kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden ve Annan Planı sürecinde el altından Rumları ve Yunanistan’ı destekleyen AB’nin, BM Genel Sekreteri Annan tarafından hazırlanan planı, prosedürler çerçevesinde ilgili taraflara tevdi edilmeden Yunanistan’a ve Rumlara sızdırdığı görülmektedir. AB’nin bu tutumu dolayısıyla henüz taslak taraflara sunulmadan Rum ve Yunanların Plan’ın içeriği ile ilgili tartışmalara başladığı ve Plan ile ilgili birçok hazırlıklarını yaptıkları görülmektedir360.

Bu gelişmeler ışığında Plan’ın masaya getirildiği ve taraflarca tartışmaya açıldığı dönemde, Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin açık bir şekilde AB menfaatleri doğrultusunda baskı altına alınmaya çalışıldığını söylemek mümkündür. Annan Planı’nın tartışıldığı süreçte Denktaş’a yönelik baskının arkasında yatan faktörlerin başında AB’nin meseleye bu şekilde müdahil olmasının geldiği söylenebilir. Çünkü AB’nin bu tarz müdahalesinin olduğu bir dönemde Türkiye’de de AB ile olan ilişkilerini sıcak tutarak üyelik sürecinde avantaj sağlanmak istemiştir. Bu amaçla Türkiye, müzakerelerin yoğun olarak sürdüğü bu dönemde masada sürekli sorun çıkaran ve çözümsüzlüğü çözüm gören taraf olarak anılmaktan özellikle kaçınacak bir tavır içine girmiş ve Denktaş’a da bu yönde telkinlerde bulunmuştur.

Annan Belgesi olarak da adlandırılan plan, oldukça hacimli bir belge olup, içerik olarak adada yeni bir düzeni öngören niteliktedir. Daha önce bahsedildiği üzere farklı tarihlerde farklı versiyonları ortaya atılan planın her versiyonunda bir takım değişikliklerle adada iki taraflı bir çözüme ulaşılmaya çalışılmıştır. İlk versiyonu 11 Kasım 2002’de New York’taki KKTC temsilcisine ve (aynı saatlerde) Lefkoşa’daki Rum temsilcisine sunulmuş olan planın taraflara verilmesi esnasında bunun onlara yapılan bir dikte olmadığı, 28 Şubat 2003 tarihine kadar müzakerelerin tamamlanması gerektiği ve 30 Mart 2003’te de taraflarca referanduma sunulması

gerektiği belirtilmiştir. Ancak söylenilenin aksine planın böyle kesin bir takvim içermesinin yanında zamanlama olarak da Kıbrıslı Rumların AB üyeliğine alınmasının ve Türkiye’ye de üyelik müzakerelerine başlamak üzere tarih verilmesinin hemen öncesine denk getirilmesi, taraflara örtülü bir emrivakide bulunulduğunu göstermektedir. Daha da önemlisi ise Türkiye, bu Plan doğrultusunda geçmişte savunduğu tezlerle çelişkiye düşecek bir pozisyona sokulmuştur. Öte yandan Rumların bu Annan Planı’na bağlı olmaksızın AB üyeliğini önceleyen bir tavır içerisine girmesi ve Türkiye’nin de bazı hususları müzakere etmek istemesi, planı geçersiz kılmış ve tarafların itirazları da göz önüne alınarak planda değişik tarihlerde revizyona gidilmiştir.361.

Annan Planı’nın üzerindeki tarafların görüşlerine dayalı olarak önceki versiyonlar gündemden kalkarken 30 Mart 2004 tarihinde Plan’ın son Taslağı taraflara sunulmuş ve üç dilde (Türkçe, İngilizce ve Yunanca) bir bütün halinde yayınlanmıştır. Bu taslakta Kıbrıs’ta, iki eşit devletten oluşan bir konfederasyon öngörülmüş, BM ve BM Güvenlik Konseyi planı desteklemiş ancak GKRY Cumhurbaşkanı Tasos Papadopulos362 Annan Planı’nın kabul edilemez olduğu görüşünde ısrar etmiştir363. Ayrıca Rum gazeteleri de ağız birliği etmişçesine planın bu şekliyle kabul edilmesinin imkânsız olduğuna dair yayın yapmıştır364.

GKRY Cumhurbaşkanı Tasos Papdoppulos tarafından kabul edilemez bulunan Annan Planı’nın beşinci versiyonuna göre EK-A Kuruluş Anlaşması’da

361 Özersay, s.640-642; Öztürk, s. 17-22.

362Murat Çelik, “ Tasos’u Tanıyalım”, http://www.tgrthaber.com.tr/haber/108184.html (Erişim Tarihi:

20.5.2018); Helena Smith, “ Cyprus Elects its first Communist President”, The Guardian, 25 February 2008.

363 Tasos Papadopulos Annan Planı’na en başından itibaren kabul edilmez bulmuştur. Plan için “öldü

gömüldü” derken, GKRY’nin AB’ye girişinden iki ay önce planı kabul ettiğini açıklamıştır. Verdiği bir gazete röportajında da “ eğer Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB’ye kabul edilişininden önce adada bir çözüm bulamazsak, taksim kalıcılaşması büyük bir tehlike haline döner” sözlerini sarfettmiştir. Papadopulos’un fikirlerini tahmin ederek karşı strateji geliştiren Rauf Denktaş, Papadapulos’a karşı New York’taki görüşmelerde, planın anlaşılmayan noktalarının BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından doldurulmasını ve hakemliliğini kabul ederek karşı bir hamlede bulunması, Rum lideri zor durumda bırakmıştır. Rum liderin bu tutarsız tavrı, Rum siyasilerin çözümden yana bir siyasetten uzak olduğunu göstermektedir. Papadopulos’u eleştiren bu yazı için bkz: Loucas Charalambous, “ Fresh Insight into Papadopulos ‘successes’”, Cyprus Mail, 10 Ocak 2016.

ortaklıktan, eşitlikten ve demokratik ilkelerden bahsedilmiş ve tarafların birbirlerine verecekleri sözler şu şekilde sıralanmıştır:

“i. Kıbrıs’ın ortak yurdumuz olduğunu teyidle ve 1960 yılında kurulan

Cumhuriyet’in ortak kurucuları olduğumuzu hatırda tutarak

ii. Geçmişte yaşanan trajik olayların asla tekrarlanmayacağı iradesiyle, güç kullanmayı veya güç kullanma tehdidinde bulunmayı veya herhangi bir tarafın diğerini tahakküm altına almasını ebediyen reddederek

iii. Yekdiğerimizin özgün kimliğini ve bütünlüğünü ve ilişkimizin bir çoğunluk ve azınlık ilişkisi değil, hiçbir tarafın diğeri üzerinde yetki veya hakimiyet iddiasında bulunamayacağı bir siyasi eşitlik ilişkisi olduğunu kabul ederek

iv. Ortaklığımızı bu zeminde yenilemeye karar vererek ve bu yeni iki kesimli ortaklığın bağımsız ve birleşik bir Kıbrıs’ta dostluk, barış, güvenlik ve refah içinde ortak bir geleceği teminat altına alacağı iradesiyle.

v. Uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler’in ilke ve amaçlarına bağlılığımızı vurgulayarak

vi. Demokratik ilkeler, bireysel insan hakları ve temel özgürlükler ile birbirimizin kültürel, dini, siyasi, sosyal ve dilsel kimliğine saygı göstermeyi taahhüt ederek

vii. Doğu Akdeniz’de barışçıl bir ortamda Yunanistan ve Türkiye ile özel dostluk bağlarımızı sürdürme ve aralarındaki dengeye saygı gösterme kararlılığını sergileyerek

viii. Avrupa Birliği’ne katılma arzusu ve Türkiye’nin de keza katılacağı günün beklentisiyle

Biz, Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler, asli kurucu yetkimizi kullanarak özgür, demokratik ve ayrı ayrı ifade bulan ortak irademizle işbu Kuruluş Anlaşması’nı kabul ederiz”365.

Ana ilkeleri bu şekilde sekiz ana başlık altında toplanan366 Plan’ın 5. versiyonunda öngörülen yeni Kıbrıs Devleti’nin temel özelliklerine bakıldığı zaman iki toplumun kimliğine saygılı, Türkiye-Yunanistan dengesine özen gösteren bir devletle karşı karşıya olduğumuz görülmektedir. Ayrıca 1960’daki Kıbrıs Cumhuriyeti’ne atıf yapılarak iki tarafın, adanın ebedi sahipleri olduğuna vurgu yapılması, BM’nin bu konuda geçmişteki temel statüyü de gözettiğine işaret etmektedir.

Planın 5. Versiyonu federal hükümetler, Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti ile ilgili önemli vurgularda bulunmaktadır. Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti’nin fesh edilmeyeceği, Türk ve Rum taraflarının iki eşit kurucu devlet oldukları ve Kıbrıs’ın uluslararası alanda tek bir tüzel kişiliğe sahip olarak BM üyesi olduğunu vurgulamaktadır. Ayrıca Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti’nin siyasi eşitlik, iki kesimlilik ve Kurucu Devletlerin eşit statüsü de temel ilkeler çerçevesinde düzenlenmiştir367.

Annan Belgesi’nde Kıbrıs Cumhuriyeti’ne atıf yapılması konusunda bazı siyaset bilimciler bir geriye gidiş olduğu eleştirisini yapmaktadır368. Özellikle 2. Annan Belgesi’nde belirgin bir şekilde vurgu yapılan Kıbrıs Cumhuriyeti meselesi esas olarak adadaki Türkleri azınlık konumuna düşüren bir durum olarak ele alınmaktadır. Ayrıca BM’nin belgede kullandığı ifadelerdeki muğlaklığın ilerleyen zamanda Türklerin aleyhine durumlara yol açabileceği düşünülmektedir.

365 Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, “BM Kapsamlı Çözüm Planı (Annan Planı)”, 31 Mart

2004, http://www.mfa.gov.tr/bm-kapsamli-cozum-plani-_annan-plani_.tr.mfaErişim Tarihi:12.07.201

366 Soyalp Tamçelik, “Kıbrıs’ta Çözüm İçin Ortaya Çıkan Gali ve Annan Planlarının Temel

Özellikleri”, The Journal of Academic Social Science Studies, Number: 32, Winter, 2015, ss: 63-83, s.72. ; Ayşe Mine Olcay, “ Annan Planı”, Kıbrıs’ta Çözüm Arayışları, Tarafların Hukuksal Tezlerine

Genel Bakış, Der: Ayşe Mine Olcay, Gündoğan Yayınları, İstanbul 2014, s. s.175.

367 Annan Planı, (Basis For Agreement on a Comprehensive Settlement of The Cyprus Problem),

Article:2/1/a.

368Bkz. Osman Metin Öztürk, Kıbrıs Annan Belgeleri (I., II., III.) Üzerine Değerlendirmeler, Odak