• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

4.9. Yeni Konjonktürde Kıbrıs sorunu

1950’li yıllardan itibaren Türk dış politikasının en önemli gündem maddelerinden birisi olan Kıbrıs sorunu, 1990’larda kurulan Yeni Dünya düzeninde başka bir şekil almıştır. Soruna doğrudan ve dolaylı taraf ülkelerin önemli politika değişikliklerine gittiği yeni dönemde AB’nin Rumları adanın tamamını temsilen üyeliğe kabul etmesi ile birlikte sorun daha karmaşık bir hal almıştır. Aynı dönemde AB, ABD ve İngiltere’nin çabaları ile BM’nin gündeme getirdiği Annan Planı da sorunun çözümüne bir katkı sağlamamıştır. Plan’ın 2004 yılından itibaren etkisini kaybetmesi ile birlikte müzakere süreci kesintiye uğramış ancak aynı dönemde Doğu Akdeniz’de yeni enerji kaynaklarının keşfi ile birlikte Kıbrıs Adası yeni bir bakış açısıyla tekrar tarafların masasına gelmiştir526. Bu bakımdan özellikle 2004 yılından sonraki gelişmeler ada çevresindeki enerji kaynaklarının paylaşımı ile ilgili hedeflerle birlikte ele alınması gereken bir niteliğe sahiptir. Daha doğru bir ifade ile belirtmek gerekirse; ada çevresinde zengin enerji kaynaklarının keşfedilmesi ile

Heyecanı”, SETA Perspektif, Sayı:35, Şubat 2014, https://www.setav.org/kibrista-yeni-muzakere-

heyecani/( Erişim Tarihi:10.12.2017).

525 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı, Belgeler - Kıbrıs sorunu (2004-2016),

Müzakerelerin 2014 Yılında Yeniden Başlama Süreci, https://kktcb.org/tr/belgeler/kibris- sorunu/2004-2016, (Erişim Tarihi: 10.12.2017)

526Kıvanç Ulusoy, Doğu Akdeniz’de Güç Mücadelesi ve Kıbrıs sorunu, USAK Yayınları, Ankara

2015, s.143-149; Ozan Ömerci, “ Kıbrıs Müzakerelerinde Yeni Dönem: Enerji Jeopolitiği ve Akdeniz Birliği Olgusu”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt:7, Sayı:31, s.377,379.

birlikte Kıbrıs Adası, geçmişte yaşanan süreçten tamamen bağımsız olarak daha fazla tarafın ilgisini çekmeye başlamıştır527.

Rumların AB nezdindeki Türkiye aleyhtarı etkinliğini kaybetmesinin yanında Kıbrıs Adası çevresinde Türklerin ve Türkiye’nin elini güçlendiren yeni gelişmeler söz konusu olmuştur. Hatta son yıllarda Kıbrıs sorununun çözümü ve adadaki tarafların statüsü bu yeni gelişmeler çerçevesinde ele alınmaktadır. Birçok dengeyi değiştiren bu yeni gelişme, Doğu Akdeniz’de keşfedilen ve uluslararası ortaklıklarla işletilmesi gündeme gelen doğalgaz enerji kaynaklarıdır528. Ekonomik olarak son yıllarda sıkıntı içerisinde olan Rumların Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarından ekonomik olarak yararlanmasının yolu Türkiye’den geçmektedir. Bu nedenle Kıbrıslı Rumların söz konusu duygusallığının uzun süre devam etmesi beklenebilir bir durum değildir529. Bölgesindeki en büyük enerji tüketicilerinden birisi olan Türkiye, aynı zamanda Doğu Akdeniz enerji kaynaklarının uluslararası pazarlara ulaştırılması açısından en ekonomik güzergâhlara ve altyapıya sahiptir. Rumların Yunanistan’a çekilecek bir deniz altı boru hattı için katlanmak zorunda olduğu ekonomik maliyet 10,3 milyar avroyu geçmektedir. Buna karşın Türkiye üzerinden oluşturulacak bir nakil hattının toplam maliyeti ise sadece 4 milyar avro civarındadır. Öte yandan Rumların nakil gelirleri boru hattı ile 44,7 ve LNG ile ise 41,1 iken Türkiye üzerinden yapılacak bir nakildeki birim geliri 56,8’dir. Bu da ekonomik sorunları için uzun vadeli çözüm arayışında olan Rumların, Kıbrıs temelinde şekillenen Türkiye ile olan ilişkilerindeki uzlaşmaz tutumlarını uzun süre devam ettiremeyeceğini ortaya koymaktadır530.

Başta Kıbrıs ve çevresi olmak üzere Doğu Akdeniz’de çıkartılacak doğalgaz kaynaklarının Avrupa’ya ve dünya enerji piyasalarına nakledilmesi için 4 farklı

527 Fatma Çalık Orhun, “Doğu Akdeniz Enerji Kaynaklarının Kıbrıs sorununa Muhtemel Etkileri”,

VAKANÜVİS- Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt: 2, Sayı:2, Güz, 2017, s. 51-52.

528 Gökhan Oruç Önalan, Enerji Denkleminde Kıbrıs sorunu, Karabük Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Uluslararası Politik Ekonomi Anabilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Karabük, 2017, s.92-93.

529 Mehmet Uğur Ekinci, “Kıbrıs’ta Müzakerelerin Çöküşü”, Seta Perspektif, Sayı:177, Ağustos 2017,

s.2.

seçenek üzerinde durulmakta ve en uygun maliyetli güzergâhın Türkiye’nin alt yapısının kullanılacağı güzergâh olduğu belirtilmektedir. Bu konuda yapılan değerlendirmelere göre güzergâh alternatifleri ve maliyetler aşağıdaki şekildedir531;

Kıbrıs’tan Yunanistan’a deniz altından çekilecek doğalgaz taşıma hattı: Yunan doğalgaz şirketinin teklif ettiği bu projeye göre Doğu Akdeniz’deki

kaynaklar Türkiye’yi by-pass ederek doğrudan Avrupa’ya bağlanacaktır. Rum ve Yunan tarafı için önemli siyasi avantajlar sağlayacağı düşünülen bu hattın 1.000 km’yi aşması ve hattın maliyetlerinin çok yüksek olması önemli bir sorun olarak görülmektedir.

Sıvılaştırılmış Doğalgaz (LNG)’nin gemilerle taşınması: Bu

seçenek de Türkiye’yi tamamen by-pass eden bir seçenek olmasına karşın doğalgazın sıvılaştırılması için yüksek maliyetli tesislere ihtiyaç vardır ve bu tesislerin işletilmesi de ayrıca maliyet gerektirmektedir. Dolayısı ile GKRY her ne kadar bu seçeneği masada tutmaya devam etse de maliyetli bir alternatif olarak dikkat çekmektedir.

Kıbrıs Adası ve Türkiye Üzerinden Nakil: Seçenekler içerisinde en

düşük maliyetli seçenek olup Türkiye’nin Ceyhan’daki büyük bir terminale ve geniş bir doğalgaz nakil ağına sahip olması, bu seçeneği uzun vadede en mantıklı seçenek haline getirmektedir. Kıbrıslı Rumların örgütlenmesinde ve geçmişteki davranışlarında etkin bir rolü olan Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II. Hristosomos’un 2013 yılı başlarında milli çıkarlara uygun olacaksa doğalgazın Türkiye üzerinden satılmasının yerinde olacağını dile getirmesi bu seçeneğin kabul görebileceği izlenimini yaratmaktadır. Kilise’den bir muhalefet gelmeyeceğini gösteren bu icazetin siyasetçilere uzlaşma konusunda belirgin bir hareket alanı yarattığını da belirtmek gerekir.