Clavijo'nun görevini tamamlayıp ülkesine dönmesinden yaklaşık otuz sene sonra, bir başka İspanyol seyyah daha Türk topraklarını ziyaret etmek için ülkesinden yola çıktı. İspanyollar, diğer milletlere kıyasla Türklere uzak kalıyor olsalar dahi, Ortaçağ'ın ruhu devletlerin bilgilerinin o günkü yöntemlerle güncellenmesini gerektiriyordu. Clavijo'dan sonra bu görevi, bir şövalye olan Pero Tafur üzerine aldı.
Tafur'un nerede ve kaç yılında doğduğu tam olarak bilinmiyor. O, kendisinin Sevillalı bir asilzâde olduğunu söylüyordu. Fakat 1902'de Tafur hakkında yaptığı çalışmasında Arellano, Tafur'un söylediği gibi Sevilla'da değil, Cordoba'da doğduğunu, oranın yerlisi Juan Diaz Tafur'un oğlu olduğunu, belgelerle iddia etti.109
Kılınç'ın aktardığına göre, José Vives buna itiraz ederek Tafur'un güvenilir bir kişi olduğunu, okuru yanıltmasının bir mânâsı olmayacağını ve söylediğini doğru kabul etmek gerektiğini ifade etti. Onun ne zaman doğduğu da ihtilaflıydı. Arellano'ya göre
108 Bertrandon, 14-16.
109 Pero Tafur, Travels and Adventures, 1435-1439, tr. and ed.: Malcolm Letts, Routledge Curzon Press, London, 2005, s. 2.
52
1410'dan önce doğmuştu, Estrada ise aralığı daha da daraltarak 1405-1409 arasını işaret etti.110
Pero Tafur, Luis de Guzman'ın emrinde genç bir adam olarak, 1431-1432'de Jaén'de Müslümanlara karşı savaştı. İspanya'nın o yıllarda en önemli meselesi, Granada Devleti'ydi. İspanyollar ülkelerine gelen bu denizaşırı istilacıları kovmak, bölgede hâkimiyeti tekrar tesis etmek için uğraşıyorlardı. Ancak 1435'teki Kastilya-Granada barışı, Tafur'un belki de uzun zamandır planladığı seyahatini yapabilmesinin yolunu açtı veya gizli bir görevle Türk topraklarına gönderildi. Seyahatnâmesinde buna dâir çok fazla ayrıntı bulunmamasına rağmen, eserin Guzman'a ithaf edilmesi111 ve hareket tarzıyla gittiği yolların Broquiére'inkine çok benzemesi, onun da gizli bir görevle iştigal etmiş olduğu zannını uyandırıyor.
Tafur'un seyahatini yaptığı sıralarda, Basel Konsili görüşmeleri devam ediyordu. Bizans, Türk tehdidine karşı Latin Kilisesi'yle birleşmek için çaba sarfediyordu.112 Türklerin Avrupa'daki ilerlemeleri Batı’nın tek başına altından kalkabileceği bir durum olmaktan çıkmıştı. Bunun için en azından bir müttefik bulunmalıydı. En iyi adaylar Karamanoğulları ve Memlüklerdi. Tafur’un geçtiği yolları, biraz da bu şekilde okumak gerekebilir.
Yolculuğuna San Lucar de Barrameda’dan başladı. Burası Cadiz sınırları içindeydi. Niebla Kontu’nun Müslümanlarla savaştığı Cebelitarık’a geldi, savaşa katıldı. Bu saldırı Müslümanların galibiyeti, İspanyol tarafının hezimetiyle sonuçlandıysa da, Kılınç’ın söylediğine göre tarih verme konusunda titiz
110 Pero Tafur Seyahatnamesi, 9 Mayıs 1437-22 Mayıs 1438, çev.: Hakan Kılınç, Kitap Yayınevi, İstanbul, Kasım 2016, s. 12.
111 Tafur, 57. 112 Tafur, 16-17.
53
davranmayan Tafur’un seyahatinin başlangıcı, böylece tespit edilebiliyordu: Ekim 1436. Bundan sonra Tafur, Kuzey Afrika’da Arzilla’da mal yükledikten sonra geri dönüp Cebelitarık’ı geçerek Malaga’ya indi. Malaga’da silahlandılar, Granada Krallığı ve İspanyol kıyılarını takip ederek Nice’e geldiler. Nice’ten sonra Ceneviz’e geçtiler. Burada Tafur, ticarî işlerini düzenledi. Ardından Pisa’ya, Floransa’ya ve nihayet Hac yolculuğunun çıkış noktası olan Venedik’e ulaştı. Ondan yalnız birkaç sene önce aynı yolculuğu yapan Bertrandon da Kutsal Topraklar’a yolculuğunu buradan başlatmıştı. Burada, Venedik limanına her saat dünyanın her yerinden gemiler geldiğini, eğer birinin bir haber almak istiyorsa sadece gemileri soruşturmasının yeteceğini gördü. Ancak gemiler, hava şartları nedeniyle yola çıkamıyorlardı ve Tafur da İtalya içinde bir gezintiye başladı. 1437 Mayıs ayına kadar sürecek bu gezintide Roma, Viterbo, Ternia, Espoleto, Perugia, Assisi, Gubio ve Ravenna’yı gezdi. Havalar düzelince hacıları taşıyan bir gemiyle Kutsal Topraklar’a doğru yola çıktı. Dalmaçya topraklarından Dubrovnik’e, ardından Korfu’ya, Venediklilere âit Modon’a, Rodos’a vardı; Alanya ve Antalya sahillerinden geçerek, Hac yolculuğunda Kıbrıs’a uğrama âdeti de olmadığından adaya da uğramayarak Yafa’ya ulaştı. Hac ziyaretini gerçekleştirdikten sonra deniz yoluyla Beyrut’a gitti. Daha sonra Antakya üzerinden, ardından Korykos açıklarından Kıbrıs’a geçti. Burada Kral tarafından Mısır Sultanı’na elçi olarak gitmek için görevlendirildi. Kıbrıs’tan gemiyle Dimyat’a çıktı. Dimyat’ta, Katalan olduğu zannedildiğinden ölümle burun buruna geldi; fakat onun lehinde şâhitlik eden Türkler sayesinde bu tehlikeden kurtuldu. Buradan çıkarak Babil’e, yâni Kahire’ye gitti. Mısır Türk Sultanlığı’nın topraklarını dolaşırken, uzun zamandır doğuda bulunan Venedikli tüccar Nicolo di Conti’yle karşılaştı. Ona, Hindistan’a nasıl
54
gidebileceğini sordu.113 Ondan aldığı cevaplarla, eğer uçarak gitmeyecekse gidemeyeceğini anlamış oldu. Ardından deniz yoluyla Kıbrıs’a tekrar geçti. Buradan Rodos’a, Sakız Adası’na, Troya’ya ve Gelibolu’dan Konstantinopolis’e gitti. Konstantinopolis’teyken Edirne’ye geçip Sultan 2. Murad’ı gördü. Tekrar şehre dönüp bu sefer Kefe’ye gitmek için ayrıldı. Üçüncü dönüşünde bir bahaneyle Bursa seyahatine çıktı ve nihâyet dördüncü gelişi son gelişi oldu. Bundan sonra, bir Ancona gemisine bindi ve yaklaşık olarak aynı yolu izleyerek, 22 Mayıs 1438’de Venedik’e döndü.114
Ülkesine döndükten sonra ne yaptığı tam olarak bilinmez. Yolculuğu sırasında günlükler tutmuş, döndükten sonra seyahatnâmesini bu notlara göre yazmıştı. Bunun 1453 ile 1457 yılları arasında olduğu tahmin edilir. Nitekim Konstantinopolis’ten bahsettiği bölümlerde kullandığı ifâdeler de eserini şehrin Türkler tarafından alınışından sonra yazdığını ortaya koyar. Yazdıklarını, Granada’nın Müslümanlardan alınışında önemli rol oynayan Calatrava Tarikati önderi Fernan Gomez de Guzman’a ithaf eder. Onun hakkındaki en ayrıntılı araştırmayı yaptığı söylenen Arellano’nun Cordoba arşivlerinde bulduğu bir belgeye göre, 1479 yılında hâlâ hayattadır. Ancak kesin ölüm tarihi bilinmemektedir ve Arellano onun yaklaşık 1490’da ölmüş olması gerektiği fikrindedir.115
Eser, Tratado de las andanças e viajes veya e viajes de Pedro Tafur por diversas partes del mundo avidos(Pero Tafur’un Dünyanın Farklı Yerlerine
113 Conti’nin hayat hikâyesi ilgi çekicidir. O, Hindistan’a uzun süren bir seyahat yaptı, Hintli bir kadınla evlendi ve Tafur da bu kadını ve ondan olan çocuklarını gördü. Conti'yi 15. yüzyılın ortalarında Avrupa’dan Hindistan’a götüren dürtü, yalnızca bir kişinin değil, bir medeniyetin içindeki merak olmalıdır. Tafur’un da Hindistan’a nasıl gideceğini sorması, bundan pek de uzun sayılamayacak bir süre sonra da Hindistan’a Vasco de Gama’nın çıkması, herhâlde bir tesadüf eseri değil, Batı medeniyetinin B planının, acil çıkış kapısı bulma isteğinin tezahürüydü.
114 Tafur, 21-51. 115 Tafur, 12-13.
55
Gerçekleştirdiği Kara ve Deniz Yolculukları) adıyla bilinir. Tek nüshadır. 18. yüzyıla tarihlenir; fakat eski bir yazmanın kopyasıdır. Bir süre Biblioteca el Palacio Real de Madrid’de saklandıktan sonra Salamanca Üniversitesi Kütüphânesi’ne aktarılmıştır. Seyahatnâmeyi ilk kez Espada, bir seyahatnâme serisinin sekizinci kitabı olarak iki cilt hâlinde yayımlar.116 Biz çalışmamızda Hakan Kılınç’ın eserin İspanyolca aslından yaptığı tercümeyi kullandık.