• Sonuç bulunamadı

Osmanlı’nın İstanbul’u fethetmesi, Batılı ülkelerin Türklere bakışını toptan değiştiren bir hadiseydi. Gerçi uzun zamandır bunun olması bekleniyordu, daha ilk zamanlarından itibaren Türklerin rotaları, Avrupa’daki topraklarını birer birer aldıkları Bizans’ın başkentine doğru yönelmişti, ibre başkenti gösteriyordu; fakat yine de olayın henüz vuku bulmamış olması, daha önce kurulmuş ve başarıya da ulaşmış Haçlı ittifaklarından bir tanesinin daha tertip edilerek önlem alınabileceği zannını uyandırmıştı. Daha önce de bahsettiğimiz, Katolik ve Ortodoks dünyayı birleştirmeyi amaçlayan Basel Konsili böyle bir isteğin tezahürüydü. Clavijo geldiğinde de bu tip bir teşebbüste bulunulmuş, başarılı olunamamıştı. Avrupalıların her birinin kendi çıkarlarını öne çıkarması, ayrıca millî hislerin-bugünkü mânâda olmasa bile-Ortaçağ sonlarında kuvvetlenerek başka bir dünya görüşünün temellerini atması, din birliği hissinin artık millî-yerli ayrılıkların üzerini örtmesine mâni oluyordu. Nitekim Anadolu’nun çoğunda hâkimiyetini kuran ve zamanının teknolojik gelişmelerine de vâkıf olan Osmanlı, bu ayrılıkları tetikleyecek her harekete yardımda bulundu. Sonuç olarak 1453 yılının 29 Mayıs günü, görece uzun süren bir kuşatma sonlanarak Konstantinopolis, İstanbul’a çevrildi.

116 Tafur, 13-14.

56

İstanbul’un Türklerin eline geçişi, büyük bir yükselişin neticesi olarak ortaya çıktı. Birkaç yüzyıl önce Anadolu’ya gelen Türkler, geçen yaklaşık dört yüz yıl içerisinde Bizans’ın ve yerel beylerin topraklarının önemli bir kısmını ellerine geçirdiler; yönetimlerini doğrudan ele alamadıkları bölgelerde de hiç olmazsa hâkimiyetlerini kabul ettirerek süzeren durumuna yükseldiler. Öyle ki bu keyfiyetten Bizans’ın kendisi bile hâlî kalamadı, Osmanlılara vergi öder duruma geldi. Ancak ne Bizanslılar ve Avrupalılar, ne de Osmanlılar daha yarım asır öncesinin büyük olayını da akıllarından çıkarmamışlardı: Çok kısa bir süre önce Timur, Osmanlı’yı kuran iradenin ancak hayal meyal hatırlayabildiği uzak Türk ülkelerinden gelmiş, tabir-i câizle Osmanlıları sigaya çekmişti. Bir kere olanın bir daha olabileceği hissi, Timur’un bütün muhataplarının içinde hâlâ yerini koruyordu.

İşte bu şartlar altında, Venedik Cumhuriyeti yavaş yavaş Roma’nın yerini almaya uğraşır ve Levant ticaretinde zâten büyük olan payını daha da büyütmeye, en azından korumaya çalışırken İstanbul’un Türklerce alınması, ticaret için bambaşka bir kuvvetin, hem de derli toplu olarak ortaya çıkması demek oluyordu. Önceden birkaç iradenin elinde toplanmış olan bölge ticareti, şimdi tek bir kudretin elinde birikiyordu. Bu ticaret yalnızca bölgeyi ilgilendirmiyordu. Eski dünyanın Çin’den Avrupa’ya uzanan ticarî ağı, ya Akdeniz veya Karadeniz üzerinden kendine bir yol açmak zorundaydı ve Osmanlı’nın öngörülmemiş yükselişi, bölgede tekessüf eden bağlantı noktalarının en az iki veya üçünün tek bir kudretin hizmetine girmesi mânâsına gelecekti. Bu hâlde de Venedik’le diğer tüccar-denizci devletlerin

57

çıkarlarının onulmaz yaralar alması söz konusuydu. Buna rağmen Avrupa devletleri Osmanlılara karşı birleşmeyi beceremediler.117

Moğolların yahut Timur’un ortaya çıkışını andırır biçimde, Uzun Hasan’ın kendi devleti içindeki sıkıntıları aşarak Osmanlıların karşısına dikilmesi, başta Venedik olmak üzere Avrupalıları heveslendirdi. Devleti Anadolu’dan geçen ticaret yollarının kara bağlantılarının üzerinde kurulmuştu. Trabzon’dan Diyarbakır’a kadar uzanan hat onun sınırları içindeydi;118 İran’dan gelip Avrupa’ya gidecek olan bütün mallar daha Tebriz’den itibaren onun iznine ve vergilemesine tâbiydi. Ayrıca Timurlu hâkimiyetiyle tekrar güncellenen konar-göçerlerin yöneticiliği meselesi de, Akkoyunlularla Osmanlılar arasında bir çekişme konusuydu. Bu durumda, her iki noktada birden Akkoyunluların çıkarları, Venedik’inkilerle birleşti.

Uzun Hasan adı Avrupa’da Gürcistan üzerine açtığı seferlerle duyuldu.119

Aslında ilk ânda, Hristiyanlık bağıyla kardeş sayılan Gürcülere karşı yapılan bu seferlerin onu yeni bir düşman olarak ünlendirdiğini tasavvur edebiliriz. Fakat çok kısa bir süre sonra, 1458’de onun David Komnenos’la anlaşması ve David’in selefi Kalo Ioannes’in kızı Theodora’yla120 evlenmesi,121 doğal olarak Akkoyunluları Trabzon ve bâzı Gürcü krallıkları ile Ramazan, İsfendiyar ve Karaman Beyliklerinden oluşan bir ittifaka dâhil etti. Bu ittifakı gösterir belge, Katolikleri yeni bir Haçlı Seferi’ne teşvik edebilmek için, Fransisken Keşişi Bolognalı Lodovic başkanlığındaki bir heyetle, 1460-1461’de Avrupa saraylarına yollandı. Böylece bu

117 Fleet, age, 119.

118 Woods, age, 71-72. 119 Wodds, age, 165-166.

120 Bu kadın seyahatnâmelerde ve Avrupa'da Despina olarak tanınır. 121 Uzunçarşılı, age, 191.

58

saraylarda Uzun Hasan adı popüler bir ad hâline geldi.122 1463 yılında Venedik Senatosu’nda Uzun Hasan ve Karamanoğlu İbrahim’le, Osmanlılar aleyhine birleşmeyi öngören bir ittifak planı kabul edildi.123 Bu kararı tatbik için Lazaro Quirini Uzun Hasan’ın sarayına yollandı ve bu amaçla gelen elçilerin birincisi oldu.124 Onun elçiliğinin nasıl bir sonuç verdiğini bilemiyoruz. Fakat 1471 yılında Caterino Zeno’nun aynı görevle, belki de aynı elçi alışverişinin devamcısı olarak tekrar Akkoyunlulara yollanması, bu teşebbüslerin pek de kötü sonuçlar vermediğini düşünmemizi sağlayabilir.

Zeno, Uzun Hasan’ın Hristiyanlıkta kalmasına izin vermek kaydıyla evlendiği, Trabzon Rum İmparatorluğu hânedânından Theodora’nın yeğeniydi.125

Elçi olarak seçilmesinde bu nokta göz önünde bulundurulmuş ve müstakbel faydaları gözlenmiş olmalıdır. Nitekim beklenen de gerçekleşti ve Zeno, bu sarayda en azından Theodora tarafından çok iyi karşılandı. Görevi, “eğer Venedik Cumhuriyeti Batı ülkelerinin hükümdârlarını, sonsuz hırs ve arzu ile kuvvet toplamış ve dünya imparatoru olma sevdasına kapılmış düşmana karşı kışkırtamazsa, Doğu ülkesinin hükümdârını Türklere karşı endişelendirmek, onun hareketlerinden şüpheye düşürmek”ti.126 Batı’da oluşan, Venedik’in Roma’nın yerini almaya çalıştığı algısı, onların böyle bir ittifaktan kaçınmalarına, en azından bu konuda çok istekli davranmamalarına, bütün kuvvetlerini ortaya koymamalarına neden oldu. Bu sıralarda Uzun Hasan’ın dört elçisinin daha Venedik’e gelmesi,127 Zeno’nun yola

122 Woods, age, 164-165.

123 V. Minorsky, "Uzun Hasan," MEBİA, c. 13, Millî Eğitim Basımevi İstanbul 1998, s. 93; Woods, age, 192.

124 Woods, age, 219, 99 numaralı dipnot. 125 Zeno-Contarini, 15.

126 Zeno-Contarini, 15-16. 127 Zeno-Contarini, 17.

59

çıkışını hızlandırdı. 1471 yılının Haziran ayında Venedik’ten hareket etti. Eğer Uzun Hasan Türklere saldırırsa, 100 tane kısa silahlı gemi ve başka irili ufaklı gemilerle, Venedik’in Osmanlı’ya denizden saldıracağının müjdesini verecekti.128

Zeno’nun seyahatinin ayrıntıları maalesef bilinmiyor. Çünkü biz bugün seyahatnâmenin kendisine değil, onun seyahatine dâir duyduğu ayrıntıları daha sonra kaleme alan Giovanni Battista Ramusio’nun, Zeno’nun Venedik Cumhuriyeti’ne ve bâzı arkadaşlarına yazdığı notlardan derleyerek yazdığı yeni bir seyahatnâmeye sahibiz.129 Bunun için, Zeno’nun hareketinin bütün ayrıntılarını da maalesef bilemiyoruz. Ancak Ramusio onun, Venedik’ten ayrılıp birkaç ay sonra Rodos’a vardığını, oradan Karaman topraklarına girerek İran sarayına karadan ulaştığını söyler.130 Büyük bir kesinlikle konuşmak zor olsa da, kendisinden birkaç yıl sonra gelen Barbaro ile aynı yolu izlediğini düşünmek mantıklı olacaktır. Çünkü o zamanlarda yolların pek fazla değişmediğini farz etmek gerekir ve Zeno’nun yolculuğunun anahatları da Barbaro’nun ayrıntılı güzergahıyla uyuşur.

Zeno sarayda, gerçekten de beklendiği şekilde, büyük ilgiyle ağırlandı. Theodora ile muazzam bir yakınlık kurdu, uzak akrabalığın faydalarını gördü. Uzun Hasan’ı Osmanlı karşıtı ittifaka teşvik etti, bu konuda Theodora’nın büyük yardımlarını gördü veya Theodora zâten istediği bu iş için Pâdişâh’ı yüreklendirirken Zeno’yu da bahane olarak kullandı. Ancak onun vaat ettiği yardımlar hiçbir zaman ulaşmadı. Böylece Uzun Hasan nezdindeki itibarı da azaldı. Nihayet yardımların Barbaro eliyle ve Pietro Mocenigo önderliğinde geldiğine dâir bir mektup alınınca, eski itibarına kavuşur gibi oldu. Fakat Uzun Hasan Otlukbeli Savaşı’nı kaybedince

128 Zeno-Contarini, 16-18.

129 Zeno-Contarini, 3. 130 Zeno-Contarini, 18.

60

onu, Türklere karşı savaşa devam edeceği haberiyle Avrupa saraylarına yolladı. Görevini tamamlayan Zeno, Sivastopol, Kefe, Lehistan ve Macaristan üzerinden tekrar Venedik’e döndü ve halk tarafından çok iyi karşılandı, el üstünde tutuldu.131

Eserin kendisinin değil, Ramusio’nun anlatılarının elde edilebilmesi sebebiyle yazmalarına dâir bir şeyler söylemek de olası görünmüyor. Aslında metin, bir seyahatnâmeden çok, zamanına göre derli toplu sayılabilecek bir tarih metni görüntüsü arz eder. Anlatı, büyük ihtimâlle Zeno’nun mektuplarından yola çıkılarak oluşturulmuş; fakat daha sonra diğer seyahatnâmeler ve belki de arşiv belgeleriyle mutlaka zenginleştirilmiş olmalıdır.132 Çalışmamızda Farsçaya tercüme edilen metinden Tufan Gündüz’ün Türkçeye yaptığı tercümeyi kullandık.