• Sonuç bulunamadı

Kubilay Han ülkesini bir bozkırlıya kıyasla çok uzun süre yönetti. Zâten onun devrinde devleti, konar-göçer özelliklerinin büyük kısmını kaybederek yerleşik Çinli bir karakter arz etmeye başladı. Ancak hükmettiği coğrafya kağanı biraz da buna

357 Gerçekten de o tahta çıktığında kırk yaşındaydı ve Carpini doğru tahmin etmişti.

358 Carpini, 152. Simon burada da Carpini’ye dayanarak aynı şeyleri söylüyor; fakat fazladan olarak Güyük veya Gök adını Gog’la birleştiriyor ve onun bir de Magog adlı bir kardeşinin olduğunu söylüyor; Simon, 68-69.

359 Willem, 258.

149

mecbur etmişti. Halkı konar-göçerler ve yerleşiklerden oluşuyordu; bunun nispetini tayin etmek ise çok güçtü. Bu halkı yönetebilmek için hem konar-göçerlerden, hem de yerleşiklerden destek görmesi, kendi içlerinde bir bütünlük de bulunmayan bu kalabalıklar nezdinde meşruiyet kazanabilmesi gerekiyordu. Bunun için etrafına birçok millet ve düşünceden danışman toplamış, yine her dinin din adamlarına da iyi davranmış,361 böylece yönetimde karşısına çıkacak zorlukları aşmayı planlamıştı. Polo kardeşlerden yüz Hristiyan bilgin istemesini de bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Bu laik-pragmatist tavır Kağan’ın dünyaya bakışındaki önceliklerini gösterdiği gibi, tecrübeli bir devlet adamı olduğuna da işaretti.

Polo'nun tabiriyle, Kubilay Kağan denen beylerbeyi şöyleydi: Boyu yerindeydi; ne kısa ne uzun, orta boyluydu. Etleri gayet iyi dağılmıştı; ne çok yağlı, ne zayıftı; bütün uzuvları gayet sağlamdı. Yüzü gül gibi beyaz ve lal rengiydi ve bu ona çok hoş bir görünüm veriyordu. Gözleri siyah ve güzel, burnu biçimli ve yerindeydi. Dört karısı vardı.362 Çok fazla hareket edemiyordu; çünkü gut hastalığından muzdaripti.363 Altı ay başkenti Hanbalık’ta, üç ay av için yaptırdığı sarayında ve üç ay da sıcaklardan dolayı bambu sarayında kalıyordu.364 Sosyal sistemini iyi kurmuştu. Halka tahıl yardımı yapıyor, yoksullara bakıyor, onları vergiden muaf tutuyor, yol kenarlarına ağaç diktiriyor ve anne babasına kötü davrananı hapisle cezalandırıyor, hatta hapisten çıksalar bile damgalayarak

361 Rossabi, age, 16 ve 222.

362 Polo-1, 215. Marco’nun yanında bulunduğu sıralarda Kubilay artık genç değildi ve kilo problemleri yaşıyordu. Bu tasvirin Kubilay’ı pek de iyi yansıtmadığı ortadadır.

363 Polo-1, 246. 364 Polo-1, 250.

150

tanınmalarını sağlıyordu.365 Gelirlerini, kentleri ve bölgeleri koruyan ordulara ve yoksulluğun kentlerden kovulmasına harcıyordu.366

3.4.4-Timur(1336-1405)

Timur Avrupa saraylarında önce korkutucu bir hükümdâr, sonra bir kurtarıcı olarak algılanmıştı.367 Ama bütün ideolojik altyapısına rağmen, Timur’un kendisini de gören Clavijo, ondan Batılı önyargılardan görece sıyrılmış olarak bahsetti; çünkü o daha çok gördüklerini ve duyduklarını naklediyordu: Timur’a Timurlenk, yâni Aksak Timur diyorlardı; sağ ayağı aksaktı, sağ elinin de iki küçük parmağı yoktu. Gençliğinde bir gece koyun çalarken parmaklarını kaybetmişti.368 Eski çağlarında dört beş atlısıyla akıncılık yapıyordu. İnek ve koyun çalıyorlar, bunlarla köye dönüyorlar, halka ziyafet çekiyorlardı. Böylece atlıları artmış, sayıları üç yüze çıkmıştı. Akınlar açıyor, yağmalıyor ve bölüşüyorlardı. Timur yolları tutmuş, vergi almaya başlamıştı. Daha da büyüdükten sonra beş yüz atlısıyla Sistan’ın koyun sürülerini çalmaya çalışırken halkla savaşa tutuşmuş, adamları mahvolmuş, atı ölmüş, sağ ayağı yaralanıp aksamış, sağ elinin iki parmağını da kaybetmişti.369

Clavijo Timur’u ilk gördüğünde önünde bir fıskiye vardı, fıskiyenin havuzunda kırmızı elmalar yüzüyordu. Timur bir şilte üzerine oturmuş, arkasındaki yastıklara dayanmıştı. Şilte ve yastıklar sırmayla işlenmişti, Timur da sırmasız ipekten bir kıyafet giymişti. Başında uzun, beyaz bir şapka bulunuyordu. Şapkanın tepesine büyük bir yakut konmuş, kenarlarına incilerle başka değerli taşlar

365 Polo-1, 265-275. 366 Polo-2, 99. 367 Bkz.: Caterino Zeno bölümü. 368 Clavijo, 99-100. 369 Clavijo, 158-160.

151

yerleştirilmişti.370 Seyyah, Damgan yakınında onun, itaat etmeyen Akkoyunluların altmış bin tanesini öldürterek yaptırdığı dört kafatası kulesinden yıkılmayan ikisini de görmüştü.371 Yaşlı ve ceberrut Timur, yukarıdaki tasvirde bir Hint Kralı gibi yakutlu başlıklar taşıyor ve ipekten elbiseler giyiyorsa da, tam bir konar-göçerdi: Semerkand dışında yaptırdığı mükemmel bahçelere kurdurduğu büyük seyyar çadırlarda yaşıyordu ve hatta ibadet ettiği cami bile seyyardı.372

Timur’un en kaydadeğer politikalarından biri, fethettiği yerlerin zanaatkârlarını ve halkını kendi başkentine taşımaktı. Bunu ilk olarak o uygulamıyordu; fakat iyi bir icracı olduğuna da şüphe yoktu. Cengiz Harezm halkını katletmişti; ama otuz bin kadar zanaatkâr ve mühendisi öldürmeyip Moğol topraklarına göndermişti. Yine Kubilay’ın veziri Yav-şu, Ta-li şehri alındığında arşivlerdeki bütün mühürleri ve kitapları başkente naklettirmişti.373 Carpini’ye göre Moğollar savaştan sonra insanları, esir alacakları köleleri ve zanaatkârları ayırdıktan sonra öldürüyorlardı. Hükmettikleri bütün ülkelerin sanatkârlarını alıp götürüyorlardı ve götüremediklerini de vergiye bağlıyorlardı.374 Aynı işi Meraga’yı kurarken Hülagü de yapmıştı. Ankara Savaşı’ndan önce Timur, Sivas ve Şam şehirleriyle bâzı Akkoyunlu bölgelerini gazabına uğrattı. Buradan elde ettiği birçok hünerli sanatkârı başkenti Semerkand’a götürdü.375 Bunu geri dönerken İsfahan’da da yaptı, buradaki kadınlarla çocukları başkentine taşıdı.376 Timur bu politikayı uygularken yeni bir şey yaratmıyor, sadece geleneği takip ediyordu.

370 Clavijo, 166-167.

371 Clavijo, 130.

372 Clavijo, 171, 172, 201 ve başka birçok yerde… 373 Rossabi, age, 6 ve 26.

374 Carpini, 104 ve 111.

375 Clavijo, 87-88, Schiltberger, 65. Schiltberger’e göre bunlar arasında dokuz bin bakire de vardı. 376 Schiltberger, 79.

152

3.4.5-2. Murad(1404-1451)

Bertrandon, Büyük Türk olarak adlandırdığı 2. Murad’ı gördüğünde üstünde lâl rengi satenden bir entari ve işlemeli yeşil saten, yakası samur kürklü bir kaftan vardı. Oturacağı özel yerde kadifeyle kaplı bir şilte bulunuyor, buraya dört beş basamakla çıkılıyordu. Oturuş tarzı, terzilerin dikiş dikerken durdukları gibiydi.377

Yemeği, iki altın sahan içinde etlerden ibaretti ve ne içecek bir şey, ne de ekmek vardı. Yemek yerken çalgıcılara fasıl yaptırıyor, şarkıları bilenler hoşlandıkları şarkılar söylendiğinde yüksek sesle eşlik ediyorlardı. Bertrandon onun yirmi sekiz yaşlarında olduğunu düşündü. Biraz iri yarıydı, kalın sesliydi. İri yarı olmasına rağmen kısa boyluydu, geniş çehresi Tatarları andırıyordu, burnu oldukça büyük ve kıvrık, gözleri küçük, esmer tenli, yanakları tombul ve sakalı yuvarlaktı. Bertrandon’a onun yumuşak huylu, iyiliksever, toprak ve para vermekte cömert olduğu söylenmişti.378 Tafur da 2. Murad’dan Büyük Türk diye bahsediyordu.379

“Yaklaşık kırk beş yaşlarındaydı, boylu poslu ve güzel yüzlüydü. Ölçülülüğünden ihtiyatlı, görünüşünden ciddi biri olduğu anlaşılıyordu.”380

3.4.6-Karamanoğlu 2. İbrahim Bey(?-1464)

Karamanoğlu 2. İbrahim Bey, Bertrandon’un da içinde bulunduğu Kıbrıs Elçi Heyeti’ni, ülkesinde âdet olduğu üzere bir halı üzerinde oturarak karşıladı. Altın işlemeli kumaştan dört köşe bir yastığa yaslanıyor, kılıcı da hemen yanında

377 Pâdişâh galiba bağdaş kurmuştu. 378 Bertrandon, 235, 239, 242-246.

379 Bu adlandırma daha sonra gelenek hâline geldi. Uzun Hasan’ı ziyaret eden Venedikli seyyahlar 2. Mehmed’e Büyük Türk, Uzun Hasan’a Küçük Türk diyorlardı.

380 Tafur, 149. 2. Murad’ı iki seyyah yaklaşık beş sene arayla gördüler. Ancak yaş tahminlerinde sekiz yıl gibi bir fark bulunmaktadır. Bertrandon onun yaşını duymuş olmalıydı; gerçekten de o geçerken Pâdişâh otuz yaşlarındaydı. Fakat herhâlde Tafur gelene kadar geçen sürede yaşlanmış ve Tafur’u yanıltmıştı.

153

duruyordu. Yine altın işlemeli kırmızı bir kumaştan bir giysi giymişti. Elçinin getirdiği hediyeleri az bulmuş, beğenmemiş, suratını asmıştı. Mektup okununca da cevap olarak tek kelime dahi etmedi. Otuz iki yaşlarında ve yakışıklıydı. Kızkardeşiyle evli de olsa, ülkesinin topraklarını elinden aldığı için Büyük Türk’ten nefret ediyordu. Çok zalimdi, mahkeme kurup birilerini yargılamadığı ve ölüme mahkûm etmediği pek az gün vardı; hiçbir şey yapmazsa insanların ellerini ayaklarını kestiriyor, burunlarını koparttırıyordu. Ülkesinde birisi zenginleşse servetine el koymak için onu öldürttürüyordu.381