• Sonuç bulunamadı

Uzun Hasan’ın Osmanlılara karşı desteğini sağlayabilme meselesi, anlaşıldığı kadarıyla Venedik sarayının çok ciddiye aldığı bir mevzuydu. Çünkü daha Quirini’nin yollanmasından birkaç sene sonra başka elçiler de yollanmış; Uzun Hasan’ın Venedik’e gelen elçilerinin görevleri henüz tamamlanmadan Caterino Zeno da onun ülkesine doğru yola çıkarılmıştı. Daha Zeno’nun görev ve seyahatinin sonucuna dâir ciddi bir sonuç çıkması mümkün değilken, Pâdişâh’ın elçisi Hacı Mehmed’in Avrupa’nın diğer saraylarındaki görevleri biter bitmez Josaphat Barbaro, Zeno ağzından vaat edilen destek kuvvetlerle birlikte, yanında Hacı Mehmed de olduğu hâlde Akkoyunlulara gönderildi. Barbaro, bizzat kendisinin söylediğine göre, iki gemiyle Venedik’ten ayrıldı. Savaş mühimmatı ve askerlerle dolu iki gemi de arkalarından geliyordu. “Saygıdeğer Signoria’nın Hasan Bey’e” gönderdiği hediyeler

131 Zeno- Contarini, 18-45, 36-40. 132 Zeno-Contarini, 3-4.

61

birkaç top, bomba malzemeleri, tüfek, barut, gülle, üç bin düka değerinde muhtelif silahlardan müteşekkildi. Ayrıca İmolalı Thomas adında bir komutanın emrinde, ok, yay ve tüfek taşıyan iki yüz kadar asker de vardı. Bunların haricinde, herhâlde elçilik vazifesinin gereği olarak, iki bin beş yüz düka değerinde sırmalı kumaş, iki bin düka değerinde de kırmızı ve diğer yünlü kumaşlardan götürülüyordu. Barbaro’ya, Karaman ülkesine inmesi için emir verilmişti. Uzun Hasan’ın buralara kadar gelmesi veya en azından birilerini göndererek onları karşılatması umuluyordu.133

Barbaro’nun bu seyahati, Türkler arasına ilk gidişi değildi. O, daha önce, bir tüccar olarak, 1436-1452 yılları arasında, on altı yıl boyunca Tana’da yaşadı. Burada başından birçok macera geçti ve Tatarların yaşadığı birçok yeri gezdi. Belki de bu denizaşırı kimliği sayesinde Uzun Hasan’a yollanacak elçi olarak seçildi. Tatarları tanıyordu, elbette Türkler hakkında da bilgi sahibiydi. Karadeniz’in kuzeyine yönelen Osmanlı etkinliği, onu bu tip olayların birçoğunun ortasında bırakmış olmalıdır. Bu arada dil de öğrenmiş olması, alacağı görev için kendisini biçilmiş kaftan hâline getirdi. Zira Uzun Hasan da onu diğer elçilerin hepsinden daha çok sevdi ve kıymetlendirdi. Buna dâir kesin bir delilimiz olmamasına rağmen, anlatısından çıkarabildiğimiz kadarıyla, elçiler arasında en fazla vakit geçirdiği kişi oydu. Barbaro da tecrübeli bir tüccarın yetileriyle, Pâdişâh’ın güvenini kazanmakta pek de zorlanmadı.

On altı yılını verdiği denizaşırı Karadeniz ticaretinden sonra, ikinci seyahatine 1474 yılında başladı. Daha sonra Venedik Docu olacak Pietro Mocenigo ve Hacı Mehmed’le birlikte yola çıkan Barbaro, Kıbrıs’a geldi. Osmanlılar bu

133 Josaphat Barbaro, Anadolu'ya ve İran'a Seyahat, 2. Baskı, çev.: Tufan Gündüz, Yeditepe, İstanbul, Ekim 2009, s. 40. (Bundan sonra Barbaro olarak anılacak.)

62

sıralarda Karamanlılara büyük baskı uyguluyorlardı. Onların bütün sahil şeritlerini ve iç kesimleri ele geçirdiğini öğrenen Barbaro, bir süre Famagosta’da(Magusa) beklemek zorunda kaldı. İçeriye geçmenin yollarını aradığı zamanlarda birkaç kez Uzun Hasan’ın elçisini geride bırakarak, yanında Karaman Beyi’nin elçisi olduğu hâlde Karaman sahillerini gezdi. Bunlardan birinde Karamanoğlu Kasım Bey’le karşılaştı. Kasım Bey az bir kuvvetle Osmanlı’ya direnmekle meşguldü. O, abisi Pir Ahmed'in Uzun Hasan’ın yanında olduğunu, Uzun Hasan’ın kendisine bir mektup göndererek sabretmesi gerektiğini, Venediklilerin gelmek üzere olduklarını söylediğini iletti. Bulundukları yer Korykos’a yirmi mil uzaklıkta Sigi adlı bir yerdi. Bu arada Barbaro, Mocenigo’nun Korykos’a çıktığını duyunca Sigi’nin kolayca alınabileceğini söyleyerek onları yanlarına çağırdı. Mocenigo onu dinledi, burası ele geçirildi ve askerler Korykos’a geri döndüler. Barbaro, bir grup Karamanlı askeri ile Silifke’ye giderek şehri ve kaleyi teslim aldı. Ancak Kıbrıs Kralı’nın ölümüyle tekrar Famagosta’ya dönmek zorunda kaldı. Kıbrıs’taki karışıklık derinleşti, Barbaro da yanında Hacı Mehmed’le birlikte tekrar Korykos’a doğru yola çıktı. Bu arada denizden yardım eriştiremeyeceğini galiba anladı; çünkü yardımların bir kısmını Kandiye’ye yolladı. Torosları aşarak Çukurova’ya, Tarsus ve Adana’ya ulaştı. Urfa, Mardin, Hasan Keyf yolundan, Zağros Dağları’nı geçti. Bundan sonra Hoy üzerinden Tebriz’e, Uzun Hasan’ın yanına vardı.134

Anlaşılan Barbaro’nun vazifesi de Uzun Hasan’a giden diğer elçilerinki gibi başarısızlıkla sonuçlandı. Venedik yardımı geç kalmıştı ve kıyı bölgelerinde Osmanlı’ya ciddi bir darbe vurulamamıştı. Hepsinin üstüne, Uzun Hasan’ın Otlukbeli mağlubiyeti, bâzı ihtiraslarını törpülemiş görünüyordu. Ama böyle bir

134 Barbaro, 41-56.

63

müttefiki kaybetmeyi göze alamadığı için yine de Osmanlı’ya karşı savaşını devam ettirmek istediği yönünde şeyler söylüyordu. Barbaro gerçekte buna inanmadı; fakat daha fazla durmasının bir işe yaramayacağını düşünerek izin istedi. Tatar toprakları üzerinden ülkesine dönmeyi planlıyordu. Ancak Tatar topraklarının karışık olması yüzünden tekrar Tebriz’e döndü. Bu sefer Erzincan’a gitmek için izin istedi. 31 Nisan 1478’de Erzincan’a vardı. Buradan Arapgir, Çemişgezek, Malatya, Halep, Trabluşsam üzerinden Beyrut’a gitti ve burada, Kandiye’den gelen bir gemiye binerek Kıbrıs’a, oradan da Venedik’e vardı.135 1494 yılında da öldü.

Barbaro, Akkoyunlulara gelen Venedik elçileri arasında, Uzun Hasan’ın en çok güvendiği Venedik elçisi olarak öne çıktı. Çok akıllı bir tüccardı, dünyaya edindiği tecrübeler üzerinden, somut bakıyordu. Bu özelliği Pâdişâh’ın da dikkatini çekti. Uzun Hasan ona defalarca, sahip olduğu hazinelerden bâzı parçaları göstererek değerlerini sordu. En sonunda onun, kendi yanında kalmasını da istedi; fakat Barbaro ülkesine geri dönmeyi tercih etti. Zâten Tatar topraklarından geçemeyip Tebriz’e geri döndüğünde Uzun Hasan çok hasta bir hâldeydi ve Barbaro böylece onun ölümünü de gördü.

Seyahatnâmesi ilk defa 1543 yılında, Ramusio tarafından yayımlandı. 1873’te Hakluyt Society tarafından İngilizceye çevrildi. 1972’de de Farsçaya tercüme edildi.136 Çalışmamızda Tufan Gündüz’ün Farsçaya tercüme edilen metinden Türkçeye yaptığı tercümeyi kullandık.