• Sonuç bulunamadı

Performans tabanlı bina tasarımının bileĢenleri

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.3. Performans Tabanlı Bina Tasarımı

2.3.1. Performans tabanlı bina tasarımının bileĢenleri

Performans tabanlı bina tasarımında en önemli baĢlangıç noktası, gereksinmelerin doğru bir Ģekilde tanımlanmasıdır. Kullanıcı gereksinmeleri

oluĢturulurken kullanıcı profiline binanın kalıcı kullanıcıları, ziyaretçiler, bina çalıĢanları, toplumla iliĢkili binalarda toplum, tarım binalarında hayvanlar gibi geniĢ bir perspektiften bakmak gerekmektedir. Bu geniĢ perspektif içinde yer alanlar paydaĢlar (stakeholder) olarak adlandırılmaktadır. PaydaĢların gereksinmeleri teknik, fizyolojik, sosyolojik ve psikolojik yönleri içerebilmektedir. Bunlar genellikle nitel terimlerdir ve nicel gereksinmelere dönüĢtürmek tasarım sürecinde özel bir adımdır.

Performans tabanlı tasarım sürecinin paydaĢları oldukça geniĢ katılımcıya sahiptir. Bu paydaĢlar aĢağıdaki gibi sınıflandırılmıĢtır.

Kullanıcılar

1. Nihai kullanıcılar: ikamet eden kullanıcılar, misafirler, bakım personeli, tamir iĢçileri,

kurtarma takımları, ve 2. kamu (halk) olarak tanımlanmaktadır. Bu kullanıcıların rahatı için gerekli durumlar ve bina içindeki aktiviteleri kullanıcı gereksinmelerinin büyük bir kısmını oluĢturmaktadır. Bunlar; kullanıĢlılık, eriĢilebilirlik, güvenlik, sağlık, konfor ve bakım kolaylığı olarak ifade edilebilir. Nihai kullanıcı dayanıklılık gereksinimiyle de ilgilidir. Bina dayanıklı olmazsa gereksinmelerin karĢılanması da mümkün olmamaktadır. Bina servisinden en çok etkilenen nihai kullanıcılar paydaĢların en büyük kısmını oluĢturmasına rağmen binanın kullanım öncesi evrelerinde açıkça temsil edilmemekte veya meçhul olmaktadırlar. Bu nedenle nihai kullanıcılar tasarım ekibi tarafından mevzuat çerçeve içerisinde temsil edilmektedir. Halk da binanın hava ve su kalitesi, trafik, gürültü ve güneĢ ve manzara kısıtlanması gibi direkt etkilerinden etkilenmektedir. Aynı zamanda çevre ve iklim değiĢikliği gibi dolaylı etkilerine de maruz kalmaktadırlar. Halk da nihai kullanıcı gibi mevzuat çerçeveler tarafından temsil edilmektedir.

Yatırımcı/Mal Sahibi

Yatırımcı ve mal sahibi bazı durumlarda zorunlu mevzuat çerçevelerinden daha üst seviyede performans kriterleri Ģartları koymaktadırlar. Yatırımcıların performans kriterleri binayı kiralayacakları veya satacakları durumlarda değiĢiklik göstermektedirler. Kiralayacak olanlar kira gelirlerini artıracak performans değerleriyle ilgiliyken, binayı satacak olan yükleniciler performans değerlerinden çok maliyetle ilgilenmektedirler. Bu farklı yaklaĢımlara rağmen genelde yükleniciler istenen gereksinmelerin karĢılandığı en az maliyetli optimum çözümle ilgilenmektedirler.

Mevzuat Çerçevesi

Mevzuat çerçevesi nihai kullanıcılar ve halk için temel ihtiyaçların karĢılanmasıyla ilgilenmektedir. Ayrıca binanın servis ömrü süresince çevresel etkilerinin dolaylı veya dolaysız uzun dönem performansıyla iliĢkili sınırlar çizmektedir. Bugün birçok ülke mevzuatlarını kuralcı yaklaĢımlardan performans tabanlı yaklaĢımlara değiĢtirmektedir.

Tasarım Ekibi

Tasarım ekibi mimar ve birçok mühendisi içeren profesyonellerden oluĢmaktadır. Performans tabanlı tasarımda aĢağıdaki üç esas tasarım ekibinin uygulaması gerekenleri belirtmektedir.

1. Tasarım ekibinin her bir üyesi bütün ilgili performans gereksinmelerini açıkça ele almalıdır. Bu gereksinmeler, üyenin kendi alanlarıyla ilgili mevzuat çerçevenin gereksinmelerini, yatırımcının isteklerini ve ilgili kullanıcıların tasarım ekibinde olmadığı durumlarda da bu kullanıcıların ihtiyaçlarından kaynaklanan ek performans gereksinmelerini de ele almalıdırlar.

2. Bir durum diğer bir durumdan vazgeçmek pahasına çözülemez.

3. Kullanım aĢamasındaki performansı etkileyecek olası durumlar açıkça ele alınmalıdır ve bu durumlar olası kullanıcı profilini temsil etmelidir.

Bu esaslar her bir tasarım disiplini tarafından düzenli olarak uygulanmalıdır.

Üreticiler

Yapı malzemeleri, bileĢenleri, bina sistemleri üreticileri ürünlerini iyi yapılanmıĢ süreçlerde düzenli olarak üretmekte ve ürünlerini basit kalite kontrol testleri ile değerlendirmektedirler. Mevzuat çerçeve kapsamında belirlenen standartlara uygun olarak üretilen ürünler için standart oluĢturma komiteleri tarafından öngörülen uzun dönem performanslarının dikkate alındığı ve bütün gereksinmelerin yerine getirildiği varsayılmaktadır. Avrupa Yapı Malzemeleri Yönetmeliği (CPD) de bu varsayımlara dayanmaktadır (Becker 2008, ISO 1982, Laamans ve Bluyssen 2005).

Bu paydaĢların geniĢ katılımının buluĢacağı nokta ise PeBBu Network’ünün final raporlarında Vitruvius’a atıf yapılarak ―mimar‖ olarak belirlenmiĢtir. Milattan önce birinci yüzyılda yaĢamıĢ olan Romalı mimar Vitruvius’un zamanlarında mühendislik kavramı olmadığına gönderme yapılarak mimarın, binanın hem estetik hem de teknolojik yönlerinden sorumlu olduğu belirtilmiĢtir. Fakat günümüzde uzmanlık

alanları ayrılmıĢ durumdadır. Vitruvius, mimarlığın ―Fonksiyonellik, Dayanıklılık ve Güzellik‖ kavramlarının birleĢiminden oluĢtuğunu ifade etmiĢtir. Vitruvius’un bu tanımı aslında bütünleĢik tasarım için güçlü bir iddiadır. Performans tabanlı tasarım da aslında bütünleĢik tasarımdır. Mimar bütün bileĢenlerin organizasyonunu sağlayacak birleĢtirici rol için en uygun kiĢidir. Mimarın, performans tabanlı bina tasarımı sürecindeki lider rolü tasarım sürecinin paydaĢları arasındaki karmaĢayı çözebilecektir. Fakat günümüzde mimarlar bu rollerini kaybetmeye baĢlamıĢlardır. Çünkü birçok farklı teknik sistemle baĢa çıkamaz hale gelinmiĢtir. Performans tabanlı tasarım, yazılımların da yardımıyla bu rolü mimara tekrar vererek Vitruvius’u günümüze modern bir oluĢumda taĢımaktadır. (Becker ve Foliente 2005, Spekkink 2005-a)

Performans tabanlı bina tasarımının gerçekleĢebilmesi için yapılması gereken en önemli adım yukarıda sıralanan paydaĢların dahil olduğu süreçte, bu paydaĢların ihtiyaçlarını belirten gereksinmelerin ölçülebilir performans gereksinmelerine dönüĢümüdür. Bu dönüĢüm tasarım sürecinin paydaĢlarının ortak kararı ve mimarın lider rolü sayesinde gerçekleĢebilecektir. Ġsrail’de 1996 yılında CIB-ASTM-ISO- RILEM18 iĢbirliği tarafından düzenlenen ―Binalarda Performans Konsepti ve Uygulamaları‖ sempozyumunda yapılan tanıma göre:

“Performans Konsepti bina tasarımı ve yapımı için esnek ve teknik olarak kuralcı olmayan bir çerçeve sağlamaktadır. Bunun uygulaması ise insan ihtiyaçlarının kullanıcı gereksinmelerine (bina mekânları için kullanışlılık, güvenlik, konfor ve fonksiyonellik, bina ve bina parçaları için yeterli bir yaşam ömrü) dönüşümünü; bu gereksinmelerin teknik performans gereksinmelerine ve kriterlerine dönüşümünü; bu teknik değerlerin de maliyet etkin bina inşa etmeye olanak verecek ve uzun dönem başarılı performans sağlayacak şekilde tasarımın farklı evrelerinde (kavramsal, ilk eskiz ve detay) gerçekleşmesi ile devam etmektedir” (Becker 1996,b).

18

CIB – CIB organizasyonu 1953 yılında kurulmuş ve Fransızca “Conseil International du Bâtiment” kelimelerinin kısaltması olarak bu isim verilmiştir. Bu ismin anlamı “Bina için Uluslar arası Konsey” dir. Bu kuruluşun ismi 1998’de “International Council for Research and Innovation in Building and Construction” (Bina ve Yapımda Araştırma ve Yenilik için Uluslar arası Konsey) olarak değiştirilse de CIB kısaltma ismini korumaktadır.

ASTM – American Society for Testing and Materials (Amerikan Malzemeler ve Test Topluluğu) ISO – International Organization for Standardization (Uluslar arası Standart Organizasyonu)

RILEM – International Union of Labaratories and Experts in Construction Materials, Systems and Structures (Yapı Malzemeleri, Sistemleri ve Strüktürleri üzerine Uluslar arası Laboratuarlar ve Uzmanlar Birliği)

Bu tanımdan da anlaĢılacağı üzere binalarda performans yaklaĢımının uygulanması kullanıcı gereksinmelerinin performans gereksinmelerine dönüĢümü ile mümkün olacaktır. Gibson (1982)’a göre kullanıcı gereksinmeleri binanın nerede yapıldığından bağımsız olarak belli bir amaç için bina tarafından sağlanan imkan ve durumların tanımı olarak ifade edilmektedir. Performans gereksinmeleri ise bina yapısı ve sistemleri tarafından sağlanan, genellikle belli bir amaç için ve belli bir arazi için olan, tasarım kararlarını yansıtan nitel terimlerle ifade edilmiĢ durum ve imkan tanımıdır. Bu karĢılaĢtırmayı Spekkink (2005-a) çizelge 2.12.’de somutlaĢtırmıĢtır.

Çizelge 2.12. Kullanıcı ihtiyacı-performans gereksinimi karĢılaĢtırması (Spekkink 2005-a)

Kullanıcı ihtiyacı Performans gereksinimi

En fazla 25 kiĢi ile farklı oturma düzeninde (yuvarlak masa veya derslik) toplantı yapabilme imkanı sağlayacak bir mekan

- gereken mekan: 3m2/kiĢi

- mekan biçimi: en/ boy oranı < 1,5:1

- havalandırma: her bir kiĢi ve her saat için 30 m3 taze hava

- iç ortam hava sıcaklığı: 19°C < t < 21°C - arka plandaki gürültü düzeyi (dıĢ ortam kaynaklarıyla oluĢan): en fazla 35dB(A) - reverberasyon süresi: 0,8 – 1,0 sn

- masa üstü aydınlatma düzeyi: en az 500 lux

Bu çizelgeden de anlaĢılacağı üzere bir mekan ihtiyacı için çok fazla sayıda teknik performans gereksinmesi belirlenmiĢtir. Spekkink kullanıcı ihtiyaçlarının performans gereksinmelerine dönüĢümü için Ģekil 2.16.’da görülen modeli önermiĢtir. Bu modele göre kullanıcı dili ile ifade edilmiĢ fonksiyonel ihtiyaçlar teknik dille ifade edilmiĢ teknik özellikler tarafından talep-arz yaklaĢımı ile karĢılanmaktadır. Fakat arz edilen teknik özelliklerin talep edilen ihtiyaçları karĢılayıp karĢılamadığını belirlemek performans dili ile mümkün olmaktadır. Bu nedenle hem kullanıcı dili ile belirlenmiĢ ihtiyaçlar hem de teknik dil ile belirlenmiĢ teknik özellikler performans diline dönüĢtürülerek talep-arz yaklaĢımı ölçümü yapılabilecektir.

ġekil 2.16. Kullanıcı dili ve teknik dilin performans diline dönüĢümü (Spekkink 2005-a)

Bu model aslında Gielingh’in 1988 de yaptığı Genel AEC (Architecture- Engineering-Construction=Mimarlık Mühendislik Yapım) Modeli’nden üretilmiĢtir. Hamburger modeli adı verilen bu modelde Gielingh’e göre bir problem çok karmaĢık olduğu zaman tasarımcı bu problemi bir takım daha küçük alt problemlere bölmektedir. Bu çözüm üretim sürecini Ģekil 2.17.’de görüldüğü gibi bir ağaç gibi tanımlamaktadır. Hamburger modelinde üst kısımda yer alan fonksiyonel ihtiyaçlar aĢağı kısımda yer alan ve bu ihtiyaçları karĢılayan teknik çözümler tarafından karĢılanmaktadır. Augenbroe (2005-a)’ye göre Gielingh’in modeli fazla idealize bir model olduğundan pratik uygulamalardan uzak kalmıĢtır. Spekkink bu modeli performans tabanlı tasarımdaki kullanıcı gereksinmelerinin performans gereksinmelerine dönüĢümü için baĢarılı bir Ģekilde uyarlamıĢtır.

dönüĢüm dönüĢüm

KarĢılaĢtırma&EĢleĢtirme me

ġekil 2.17. Genel AEC (Architecture-Engineering-Construction=Mimarlık Mühendislik Yapım) Modeli - Hamburger modeli (Gielingh 1988)

Becker (2008) kullanıcı gereksinmelerinin performans gereksinmelerine dönüĢümünün tüm bina seviyesinden baĢlayıp, bina mekanlarına, bina kısım ve sistemlerine, bileĢenler ve bağlayıcı detaylara ve sonunda malzeme ve aksesuarlara kadar ilerlediğini ifade etmiĢtir. Becker (2008)’a göre kullanıcı gereksinmelerinin ifadesi iki farklı terminolojiye ayrıĢmaktadır; hedef odaklı ve kusur önleyici. Yatırımcılar genelde hedef odaklı terminolojiyi tercih ederken mevzuat çerçeve kusur önleyici terminolojiyi tercih etmektedir. Bir binanın yangın güvenliği örneğinde hedef odaklı terminoloji gereksinimi ―bir yangın durumunda kullanıcı güvenliğini sağlamak‖ olarak tanımlarken, kusur önleyici terminoloji ―yangın kaynağından ateĢ ve dumanın yayılmasını önlemek ve yangında kaynaklanabilecek yapısal kusurları engellemek‖ olarak tanımlamaktadır. Becker (2008)’a göre hedef odaklı terminoloji daha olumlu görünmesine rağmen her zaman nicel değerlere dönüĢtürülememektedir. Kullanıcı gereksinmelerinin performans gereksinmeleri olarak tarifinde temel özellik, performans göstergesi görevi yapan fiziksel faktörlerin tanımlanmasıdır. Bu faktörler ölçülebilir, iyi anlaĢılmıĢ ve tercihen tasarım çözümleri üretme aĢamasında performans tahmini yapabilmek için sayısal analize uygun olmalıdır. Genelde kullanıcı gereksinmelerinin bir takım performans kriterlerine dönüĢümü, ilgili fiziksel faktörlerin belirli bir seviyedeki hata veya kabul edilebilir bir memnuniyetsizlik durumunun eĢik değerlerinin tanımıyla bağlantılıdır (Becker 2008).

Kullanıcı gereksinmelerinin performans gereksinmelerine dönüĢümünü Becker (2008) yangın güvenliği örneğinde somutlaĢtırmıĢtır. Yangın güvenliği için kullanıcı gereksinmelerini belirlemiĢ ve bu gereksinmelerle ilgili tasarım eylem alanlarını sınıflandırmıĢtır. Daha sonra ise her kullanıcı gereksinmesi için performans gereksinmelerini tanımlayarak hangi eylem alanlarıyla iliĢkili olduklarını ifade etmiĢtir.

Bu örneğe göre yangın güvenliği için temel kullanıcı gereksinmeleri ve tasarım hedefleri (KG= Kullanıcı gereksinmesi, E= Eylem alanı, PG=Performans gereksinmesi) KG1 – bina kullanıcısı fazla tehlikeli olmayacak havasız kalma, yanma veya ölüm olmadan binayı boĢaltabilmelidir.

KG2 – kullanıcıların, itfaiyecilerin veya kurtarma ekiplerinin hayatını tehdit etmeyecek tehlikeli yapısal hasar.

KG3 – yangın diğer binalara sıçramayacak.

Becker bu gereksinmelerin karĢılanabilmesi için ihtiyaç duyulan tasarım sürecini beĢ alt eylem altında toplamıĢtır.

E1 – algılama ve alarm sistemlerinin tasarımı.

E2 – kurtarma yön ve araçları ile tahliye Ģekillerinin tasarlanması. E3 – yangın durdurma ve yangınla savaĢ sistemlerinin tasarımı.

E4 – yanabilirlik ve yangın dağıtım özelliklerine bakılarak bina malzemelerinin seçimi ve yangın bölümlenmesi tasarımı (duvar ve döĢemelerin yangın dayanımı).

E5- yapısal yangın güvenliği tasarımı.

Her bir KG için performans gereksinmeleri ve genel yükler aĢağıdaki gibi belirlenmiĢtir.

KG1 için

PG1 - binanın herhangi bir yerinde baĢlayan yangın algılanmalı ve alarm sistemini uyararak bina tahliyesinin güvenliği mümkün olabilsin. Bu gereksinim E1 eylem alanındadır.

PG2 – kullanıcılar güvenli bir çıkıĢa ulaĢıncaya kadar duman ve yangının tahliye yollarına dağılmamalı. Bu gereksinim E1, E2, E4 ve E5 eylem alanlarıyla iliĢkilidir. Bu gereksinmeler için genel yükler binada gerçekleĢebilecek yangınla ilgili farklı senaryolardır ve her senaryo için sayılar, eylemler ve kullanıcıların konumu değiĢebilir. E4 deki kararlar binanın yangın yükünü etkileyebilen bir durum olarak göz önünde bulundurulmalıdır.

KG2 için

PG1 – Bina mekanlarındaki tipik yangın senaryosunda sıcaklık-zaman eğrisinden elde edilecek belirli bir seviyede yapısal güvenlik durumunun var olması. E5 bu gereksinim için bir eylemdir.

Bu gereksinim için genel yükler her bir yangın senaryosunda bina mekanlarında geliĢtirilecek olan sıcaklık-zaman eğrileridir.

KG3 için

PG1 – bir binadaki hiçbir alev komĢu binadaki yanıcı bir malzemeye ulaĢmamalıdır. PG2 – duvarlardan veya yanan binanın boĢluklarından yayılan termal ıĢınım komĢu bir binadaki yanıcı bir malzemeye tutuĢturacak kadar güçlü olmamalıdır.

Performans tabanlı tasarımın diğer önemli aĢaması ise kullanıcı gereksinmeleri ve bu gereksinmelere bağlı belirlenen performans gereksinmeleri doğrultusunda hedeflenen performans için tasarım yapmaktır. Performans tabanlı tasarım sürecinde tasarım ekibi mimar liderliğinde farklı mühendislik disiplinlerini de içinde barındırarak çalıĢmaktadır. Tasarımın sürecinin ilk aĢamalarından itibaren belirlenen hedef performans doğrultusunda koordineli biçimde hareket edilmelidir.

Tasarımın ilk evrelerinde alınan kararlar daha ilerideki evrelerdeki kararları önemli ölçüde etkilemektedir. Bu nedenle alınan yanlıĢ bir karar geri dönülemeyen sonuçlara veya zamanı boĢa götüren ve yüksek maliyetli çalıĢmalara neden olabilmektedir. Bittermann (2009)’a göre mimari tasarım; çoklu kriterler, çoklu çözüm seçenekleri, çoklu paydaĢlar ve çözümü amaçlayan çok sayıda uzmanlar gibi birçok elemanı içermektedir. Kriterler bir tasarımın parametreleriyle karmaĢık yollarla bağlantılıdır. Bu bakıĢ açısıyla mimari tasarım açık bir Ģekilde karmaĢıktır. Bu karmaĢıklık tasarımı zor bir görev yapmaktadır. Bittermann (2009) bir pencere tasarım örneğinde tasarım sürecindeki performans etkileĢimlerini oluĢturan karmaĢayı Ģu Ģekilde ifade etmektedir. Bir pencerenin tasarımı hem iç mekan algı performansını hem de dıĢ mekan algı performansını etkilerken aynı zamanda binanın enerji performans düzeyini de etkilemektedir. Bir obje üzerine yüklenen bazı gereksinmeler de birbiriyle çeliĢkilidir. Örneğin bir duvardan görsel ayırıcı, yalıtıcı, ses yutucu, düĢük üretim ve malzeme maliyeti ve geri dönüĢtürülebilir olması eĢ zamanlı olarak beklenebilmektedir. Bu örnekte düĢük malzeme maliyeti gereksinimi ve yüksek yalıtım sağlaması birbiriyle çeliĢen iki farklı gereksinmedir. Tasarım kriterlerinin esnekliği ve çözüm seçeneklerinin çokluğu, uygun bir çözümü gözden kaçırmadan güvenli bir Ģekilde karar alınmasını zorlaĢtırmaktadır. Zaman kısıtlamalarından dolayı tasarım kriterlerine bağlı olarak çok sayıdaki çözüm alternatifinin arasından kesin ve uygun bir sonucu tercih etmek için inceleme imkanı genelde olmamaktadır. Bittermann (2009) çeĢitliliğe bağlı olarak genelde çözümlere ulaĢmak için ―yürünmüĢ yolların‖ takip edildiğini söylemiĢtir. Fakat tasarım süreci esnasındaki belli bir anda tasarımla ilgili kesin bir karar verilmektedir. Bu kararın ilgilendirdiği bütün yönleri hesaba katmadan bu karar verildiği için daha sonra

bu alınan karar değersiz bir karara dönüĢebilmektedir. Bu nedenledir ki bir tasarımın detaylarının, bütünün performansı üzerinde etkisi vardır. Tasarım birimleri içindeki büyük miktardaki bağlılıklar dolayısıyla, ön kararlarımızın olası etkileri denetlenememektedir. Bundan dolayı, önceki kararlarımızın etkileri daha sonradan görünür olmakta ve erken tasarımlarımızı uygunsuz hale getirmektedir. Tasarım sürecinin geç aĢamalarında ortaya çıkan problemler vaktinden önce verilmiĢ sözlere bağlı olarak kolayca çözülememektedir. Bu durum bina endüstrisi üretimlerindeki yüksek miktardaki maliyet hatalarıyla belirlenmiĢtir (Bittermann 2009).

Tasarım süreci içerisinde mantıklı bir zaman içinde kabul edilebilir bir tasarım çözümüne ulaĢmak için tekrarlayan bir süreçteki koordinasyona ihtiyaç bulunmaktadır. Performans gereksinmelerine uygun tasarım alternatifleri üretebilmek ve bu alternatifleri değerlendirerek istenen performans için en uygun alternatifi seçebilmek için computational (bilgi iĢlemsel, veya hesaplamalı) teknikler geliĢtirilmiĢtir (Carrara ve ark. 1992). Computational teknikler veya computational tasarım kavramlarıyla ilgili Türkçe yapılan önemli bir çalıĢma Ankara Mimarlar Odası’nın yayını olan Dosya Dergisi’nin 29. sayısıdır ve bu derginin baĢlığı ―hesaplamalı tasarım‖ olarak çevrilmiĢtir. Hem Ġngilizce hem de Türkçe yayınlanan bu sayının Ġngilizce baĢlığı ise ―computational design‖ dır. Dosya dergisinin bu sayısının incelenmesindeki amaç, bu tez içinde de sıklıkla yer alan ―computational‖ kelimesinin Türkçe karĢılığı bulunarak çalıĢma içerisinde bu terimle ifade edilmesi ve kelime içeriğinin anlatılmasıdır. Her ne kadar dergi baĢlığı hesaplamalı olarak yazılmıĢsa da dergi içinde computation kelimesinin Türkçe karĢılığı olarak kompütasyon, computational kelimesinin Türkçe karĢılığı olarak da kompütasyonel terimi kullanılmıĢtır. ―Hesaplama‖ çevirisinin computation kelimesinin öz içeriğini ne kadar aktarabildiğinin de tartıĢmalı olduğu bu dergi kapsamında ayrıca ifade edilmiĢtir. Dergi kapsamında MIT19’den tasarım ve kompütasyon profesörü George Stiny ile söyleĢide profesör, tasarım=hesaplama diyerek tasarımın aslında görsel bir hesaplama olduğunu ifade etmiĢtir. Bilgisayar araçlarının zaman zaman tasarımı ele geçirdiğini vurgulayan Stinny asıl vurgunun tasarım üzerine olması gerektiğini ifade etmiĢtir (Gün ve Stinny 2012). Çinici (2012) ise aynı dergide yayınladığı makalesinde computation kelimesinin etimolojik kökenini incelemiĢtir. ―Computation‖ ın kelime olarak ilk kez 15.yy da kullanıldığı ifade eden Çinici

19

bilgisayarların olmadığı bu dönemde kullanılan kelimenin hem aritmetik sayma ve hesaplama hem de sayılarla olamayan bir hesaba katma, açıklığa kavuĢturma anlamlarını içinde barındırdığını söylemiĢtir. Computation kelimesinin tam Türkçe karĢılığı olmadığı ve çeviride yaĢanan zorluklara değinen Çinici bu kelimenin ―tasarım‖ kelimesiyle bir araya gelmesinin çeviri iĢini daha da zorlaĢtırdığını vurgulamıĢtır. Sarıyıldız (2010) ise 1. Proje ve Yapım Yönetimi Kongresi’nde yaptığı davetli konuĢmasında computation teriminin Türkçe karĢılığı olarak biliĢim, computational terimi için de biliĢimsel kelimesini kullanmıĢtır. Computational design teriminin Türkçe karĢılığı olarak da biliĢimsel tasarım teriminin kullanılabileceğini ifade etmiĢtir. Bu tez kapsamında ise Dosya dergisinin içeriğinde olduğu gibi computation kelimesinin karĢılığı olarak kompütasyon, computational kelimesinin karĢılığı olarak da kompütasyonel kelimeleri kullanılmıĢtır.

Bittermann (2009) kompütasyonel tasarımın bir tasarım çözümü sunmaktan daha ötede önemli bir rol oynadığı ifade etmiĢtir. Kompütasyon, tasarımcılara tasarım kararlarını güvenle alma imkanı vermiĢtir. Tasarımcı ve bilgisayar arasında bir iĢbirliği vardır ve bu iĢbirliğinde tasarımcı, kendi biliĢsel yükünü azaltmak için bilgisayarlardan faydalanmaktadır. BaĢka bir deyiĢle, tasarımcının aklında tutması gereken düĢünceler azalmakta ve yaratıcı kuvvetten daha fazla faydalanılabilmektedir.

Kompütasyonel tasarım performans tabanlı tasarımda kullanılan ve oldukça faydalı olan bir tasarım tekniği iken tasarım süreci sonrasında tasarım alternatiflerini ve sonuçlarını değerlendirmek için de kompütasyonel teknikler kullanılmaktadır. Tasarım sürecindeki performans değerlendirmesi performans ölçümünü tasarım üretimi içine gömülmüĢ bir aktivite olarak değerlendirmektedir. Bir tasarım çözümünün değerlendirilmesi ve bunun paydaĢların gereksinmelerine uygunluğu, bağlamı ve tasarımla bütünleĢmesi gereken diğer tasarım bileĢenleri bu gömülü aktivitenin parçalarıdır. Tasarım performans değerlendirmesi bina üretim sürecinin erken aĢamalarından itibaren yer bulmaktadır (Gürsel 2010). Tasarım alternatiflerinin değerlendirmesindeki en önemli kompütasyonel teknik ise simulasyondur. Bina simulasyon programları tasarım sürecini hızlandırdığı, verimliliği artırdığı, geniĢ alandaki farklı tasarımların karĢılaĢtırmasına olanak verdiği ve daha optimum çözümlere yönlendirdiği için önem kazanmıĢtır. Simulasyonlar tasarım sürecindeki verimliliği artırmakta ve tasarım kararlarının sonuçlarını daha iyi anlamayı sağlamaktadır (Augenbroe 2002). Bina davranıĢlarının simulasyonunu yapmak için

yaygın olarak özel yazılımlar kullanılmaktadır. Fakat bu yazılımlar genelde kapalı yazılımlardır ve diğer yazılımlarla bilgi alıveriĢi içinde çok fazla olamamaktadır. Pratikte proje katılımcılarının farklı yazılımları kullandıkları gerçektir. Fakat her yazılım aynı nesne için farklı tanımlar kullanmaktadır. Bu nedenle yazılımların nesne kütüphanelerinin katılımcıları için ortak bir dijital dil kullanması gereklidir (Spekkink 2005-a). Ayrıca bir bina tasarımının nihai doğruluğu sadece bu tasarım gerçek bir