• Sonuç bulunamadı

Performans tabanlı bina tasarımı için bir model önerisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Performans tabanlı bina tasarımı için bir model önerisi"

Copied!
201
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ FEN BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

PERFORMANS TABANLI BĠNA TASARIMI ĠÇĠN BĠR MODEL ÖNERĠSĠ

Selçuk SAYIN DOKTORA TEZĠ Mimarlık Anabilim Dalı

Haziran 2014 KONYA Her Hakkı Saklıdır

(2)
(3)
(4)

iv

ÖZET DOKTORA TEZĠ

PERFORMANS TABANLI BĠNA TASARIMI ĠÇĠN BĠR MODEL ÖNERĠSĠ Selçuk SAYIN

Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı

DanıĢman: Prof.Dr. Gülser ÇELEBĠ 2014, 192 Sayfa

Jüri

Prof.Dr. Gülser ÇELEBĠ Prof.Dr. Ġ. Sevil SARIYILDIZ

Prof.Dr. Ahmet ALKAN Doç.Dr. Havva ALKAN BALA

Yrd.Doç.Dr. Fatih CANAN

Bu tez çalıĢmasının amacı performans tabanlı bina tasarımının pratikteki mimarlık çalıĢmalarında uygulanabilirliğini artırmak ve katkı sağlamak için bir model oluĢturmaktır. Performans yaklaĢımının binalarda uygulanmasıyla ortaya çıkan performans tabanlı bina tasarımı kavramı bina tasarım sürecinde tasarımın ilk aĢamalarında belirlenen performans hedefleri doğrultusunda tasarım yapmayı içermektedir. Tez kapsamında önerilen modelin gerekliliği, performans tabanlı tasarım kavramı üzerine birçok çalıĢma yapılmasına rağmen pratikteki mimarlık çalıĢmalarında uygulamasının eksik kalması üzerine oluĢmuĢtur. Bu çalıĢma kapsamında üretilen model tasarımın herhangi bir evresinde tasarım sonuçlarının herhangi bir performans kriteri karĢısında değerlendirilmesi için kullanılabilmektedir.

Tez çalıĢması kapsamında geliĢtirilen model Konya’da bir mimarlık ofisinin tasarımını yapacağı ticari fonksiyona sahip bir bina projesi üzerinde uygulanmıĢtır. Tasarımın belirli bir evresinde müĢteri/müteahhit istekleri doğrultusunda ve yönetmelikler sınırlamasında üretilen tasarımın performans değerlendirmesi Ies VE 2014 yazılımı kullanılarak değerlendirilmiĢtir. Tasarım performans değerlendirmesi yapan bu bina performans simulasyon aracı kullanılarak; geliĢtirilen tasarımda seçilen mekanlara ait kabuğun termal korunumu performansı, ısıl konfor düzeyi, günıĢığı analizi, doğal aydınlatma düzeyi ve parıltı performans düzeyleri sorgulanmıĢtır. Bu sorgulamanın sonucunda tasarımın hedeflenen performans düzeyine ulaĢması ve geliĢerek değiĢmesi için yeni tasarım önerileri getirilmiĢtir.

Anahtar Kelimeler: Bina tasarım süreci, binalarda performans yaklaĢımı,

(5)

v

ABSTRACT Ph.D THESIS

PROPOSAL OF A MODEL FOR PERFORMANCE BASED BUILDING DESIGN

Selçuk SAYIN

THE GRADUATE SCHOOL OF NATURAL AND APPLIED SCIENCE OF SELÇUK UNIVERSITY

THE DEGREE OF DOCTOR OF PHILOSOPHY IN ARCHITECTURE

Advisor: Prof.Dr. Gülser ÇELEBĠ 2014, 192 Pages

Jury

Prof.Dr. Gülser ÇELEBĠ Prof.Dr. Ġ. Sevil SARIYILDIZ

Prof.Dr. Ahmet ALKAN

Assoc.Prof.Dr. Havva ALKAN BALA Assist.Prof.Dr. Fatih CANAN

The aim of this thesis is to develop a model to raise and contribute the applicability of performance based building design in architectural works in practice. Performance based building design term which came out with the implementation of performance approach on buildings; contains designing with the performance goals that were determined at the initial stages of design process. The necessity of this model emerges from the lack of the implementation of performance based design into architectural works in practice despite the many studies on this issue. The proposed model in this study can be used at any stages of the design process to evaluate the results of the design in the face of any performance criteria.

The proposed model in this study was implemented on a commercial building project which was designed by an architectural firm in Konya. The design which was produced towards the requirements of the client/contractor and the restriction of regulations was evaluated by the usage of Ies VE 2014 simulation tool at a specific phase of the design. By the help of this tool which analyses integrated building performance; the thermal protection of envelope/heat loss and solar gain, thermal comfort, daylight and shading, natural lighting and glare levels were evaluated for the selected spaces in the building. At the end of the evaluation of the design performance, some new design proposals were brought forward to improve the design to meet the performance goals.

Keywords: building design process, performance approach on buildings,

(6)

vi

ÖNSÖZ

Akademik hayatımda örnek aldığım, çalıĢmalarım boyunca her zaman fikir, görüĢ, yardım ve katkılarıyla bana yol gösteren, değerli bilim insanı, çok kıymetli danıĢmanım Prof.Dr. Gülser ÇELEBĠ’ye minnettarım.

Tez izleme komitesinde yer alarak değerli görüĢ ve önerileriyle çalıĢmamın geliĢmesini ve ilerlemesini sağlayan hocalarım Prof.Dr. Ahmet ALKAN’a ve Doç.Dr. Havva ALKAN BALA’ya teĢekkür ederim.

Tez jürisinde olmayı kabul ederek Ġzmir’den gelip değerli vaktini ayıran ve değerli katkılarıyla bana destek veren çok sevdiğim hocam Prof.Dr. Ġ.Sevil SARIYILDIZ’a Ģükranlarımı sunarım.

ÇalıĢmanın uygulama aĢamasında benimle iĢbirliği yapmayı kabul eden Promim Mimarlık Ģirketi çalıĢanlarına teĢekkür ederim. Projenin çizimlerinde en büyük desteği sağlayan ve sabırla yardımcı olan Mimar Merve AKAN’a teĢekkürlerimi sunarım.

Her zaman yanımda olan ve beni destekleyen aileme sonsuz teĢekkürler...

Selçuk SAYIN KONYA-2014

(7)

vii ĠÇĠNDEKĠLER ÖZET ... iv ABSTRACT ... v ÖNSÖZ ... vi ĠÇĠNDEKĠLER ... vii SĠMGELER VE KISALTMALAR ... ix 1. GĠRĠġ ... 1

1.1. ÇalıĢmanın Amacı, Önemi ve Kapsamı ... 3

1.2. ÇalıĢmanın Genel Yapısı ... 4

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 6

2.1. Bina Tasarımında Kurallı (Prescriptive) YaklaĢım ... 6

2.1.1. Erken dönem tasarım modelleri (1950’ler ve 1980’ler arası) ... 8

2.1.2. Geç dönem tasarım modelleri (1990’lar ve sonrası) ... 18

2.2. Bina Tasarımında Performans YaklaĢımı ... 24

2.3. Performans Tabanlı Bina Tasarımı ... 31

2.3.1. Performans tabanlı bina tasarımının bileĢenleri ... 35

2.3.2. Performans tabanlı tasarımın avantajları, sorunları, bilgi boĢlukları ve yeni çalıĢma alanları ... 46

2.4. Bölüm Değerlendirmesi ... 48

3. PERFORMANS TABANLI BĠNA TASARIMI MODELĠ ÖRNEKLERĠ ... 51

3.1. Atiuno Modeli ... 51

3.2. Bina Değerlendirme Alan Modeli (Building Evaluation Domain Model) ... 53

3.3. Performans Tabanlı Tasarım Çerçeve Modeli ... 55

3.4. Tasarım Kararı Ağ Modeli ve Yüksek Performanslı Binalar için Tasarım Süreci Modeli ... 57

3.5. Akıllı Bina Nesneleri – BiliĢsel Model ... 61

3.6. BakıĢ Sistem (Aspect System) Modeli ... 81

3.7. Bölüm Değerlendirmesi ... 90

4. PERFORMANS TABANLI BĠNA TASARIMI ĠÇĠN MODEL ÖNERĠSĠ ... 93

4.1. Performans Tabanlı Bina Tasarım Modelinin Kurgusu ... 94

4.2. Performans Tabanlı Bina Tasarım Modelinin BileĢenleri ... 96

4.2.1. Analiz evresi ... 96

4.2.2. Sentez—Değerlendirme evresi ... 98

4.2.2.1. Matris oluĢumu ve kullanımı ... 101

(8)

viii

5. PERFORMANS TABANLI BĠNA TASARIM MODELĠNĠN UYGULAMASI

... 116

5.1. Analiz Evresi ... 117

5.1.1. Kullanıcı ve müĢteri gereksinmelerinin belirlenmesi ... 118

5.1.2. Kullanıcı ve müĢteri gereksinmelerinin performans gereksinmelerine dönüĢümü ... 122

5.2. Sentez-Değerlendirme Evresi ... 123

5.2.1. Tasarım aĢaması ... 123

5.2.2. Tasarım performansını değerlendirme aĢaması ... 127

5.2.2.1. Kabuğun termal korunumu/ısı kaybı ve güneĢten kazanım ... 139

5.2.2.2. Termal konfor (sıcaklık, nem) ... 153

5.2.2.3. Hava kalitesi ... 158 5.2.2.4. Manzara/günıĢığı ... 167 5.2.2.5. Aydınlatma ve parıltı ... 171 5.3. Bölüm Değerlendirmesi ... 177 6. SONUÇ ... 179 KAYNAKLAR ... 183 EKLER ... 191 ÖZGEÇMĠġ ... 192

(9)

ix

SĠMGELER VE KISALTMALAR

Simgeler Açıklama

cd/m2 Kandela/metrekare

°C Santigrat

dB(A) Desibel A Ağırlıklı Seviye

kW Kilowatt lux Lüks l/s Litre/saniye m2 Metrekare m3 Metreküp MWh Megawatt saat sn Saniye

U Isı geçirgenlik katsayısı

λmax Maksimum özdeğer

w Öncelik vektörü

W/m2K Watt/metrekare Kelvin

Kısaltmalar Açıklama

AEC Architecture-Engineering-Construction

AHY Analitik HiyerarĢi Yöntemi

AHP Analytic Hierarchy Process

ASTM American Society for Testing and Materials Aus-PeBBu Australia Performance Based Building

CFD Computational Fluid Dynamics

CIB International Council for Research and Innovation in Building and Construction

CPD Construction Products Directive

HVAC Heating Ventilation and Air Conditioning ICAM Integrated Computer Aided Manufacturing

IDEF Integrated DEFinition

ISO International Organization for Standardization

MCDM Multiple Criteria Decision Making

MIT Massachusetts Institute of Technology

PeBBu Performance Based Building

PG Performans Göstergesi

RIBA Royal Institute of British Architects

RILEM International Union of Labaratories and Experts in Construction Materials, Systems and Structures

RĠ Rasgele Ġndeks

TO Tutarlılık Oranı

TOPSIS Technique for Order Preference by Similarity to Ideal Solution

(10)

1. GĠRĠġ

Mimari tasarım süreci karmaĢık (çoklu kriterler, çoklu çözüm seçenekleri, çoklu paydaĢlar vb.) ve birçok (strüktür, yön, estetik, teknik sistemler vb.) alt problemin çözülmesinin gerektiği bir süreçtir. Bu süreç sonucunda ortaya çıkan ürün, inĢa edilecek olan bina ve/veya bina grupları için gerekli dokümanları (çizimler, raporlar, hesaplamalar vb.) içermektedir. Bununla birlikte bu süreçte sadece bu dokümanlar oluĢturulmamaktadır. Bu dokümanlar hazırlanırken çevre ve kent düzeyinde makro ölçekten, malzeme ve bileĢen düzeyinde mikro ölçeğe kadar önemli kararlar verilmektedir. Bu kararların ekosistem, çevre, bina sahibi ve muhtemel kullanıcılar üzerindeki etkileri ve onların memnuniyet düzeyleri tasarım performansının göstergeleridir.

Bir ürünün kullanımıyla ilgili davranıĢı olarak tanımlanan performans kavramının binalarda kullanılmasıyla ―binalarda performans yaklaĢımı‖ oluĢmuĢtur. Bu yaklaĢımın bina tasarım sürecine entegre edilmesiyle ―performans tabanlı bina tasarımı‖ ortaya çıkmıĢtır. Performans tabanlı tasarım, tasarımın ilk aĢamalarında belirlenmiĢ fonksiyonel ve teknik gereksinmelerin performans gereksinmelerine dönüĢümünü ve bu performans gereksinmeleri doğrultusunda tasarım yapmayı içermektedir. Performans tabanlı tasarım süreci içerisinde gerekli görülen durumlarda tasarımın performans değerlendirmesi bazı yöntemler (simulasyon araçları, hesaplamalar, ölçme metotları vb.) kullanılarak yapılmaktadır. Bu değerlendirmeler binadan beklenen performansın karĢılanıp karĢılanmadığını, tasarım sonuçlarının doğruluğunu ve istenen performans hedeflerine ulaĢılıp ulaĢılmadığını kontrol etmek için yapılmaktadır.

Performans tabanlı olmayan ve kurallı (prescriptive) olarak adlandırılan alıĢılagelmiĢ bina tasarım sürecinde bina sahibi ve mimar bina programını oluĢturmaktadırlar. Programa iliĢkin bu belge, bina tasarımının geliĢmesi için temel oluĢturan fonksiyonel, ekonomik ve zamansal gereksinmeleri içermektedir. Genellikle bina için performans hedefleri saptanmamaktadır. Mimar program gereksinmelerini yerine getirecek binayı daha sonra mühendisler ise bu binanın elektrik, statik ve mekanik sistemlerini tasarlamaktadırlar. Bu süreçte mimar ve mühendisler etkin sistemler tasarlamaya çalıĢabilmektedirler, ancak tasarımı yönlendirecek performans hedeflerinin olmayıĢı ve ekipler arasındaki az etkileĢim sebebiyle sonuçlar genellikle sıradan olmaktadır (Deru ve Torcellini 2004). Birçok bina; bütçe sınırlamaları, zaman

(11)

planlaması, fonksiyonel gereksinmeler, güvenlik kuralları ve enerji yönetmelikleri gibi bir takım kriterleri karĢılamak üzere tasarlanmaktadır. Bu kriterler, performans tabanlı bina tasarım sürecinde ise tasarımın ilk aĢamalardan itibaren bina üretmeyle ilgili kiĢilerin geniĢ katılımıyla oluĢturulmakta ve tasarım bu Ģekilde ilerlemektedir. Performans hedefleri bu tasarım sürecinin oluĢturulmasında yol gösterici olmaktadır. Binadan beklenen kriterler, performans hedefleri olarak belirlenmekte ve tasarım bu hedefleri karĢılamak üzere yapılmaktadır. Böylece bina sahibinin, tasarım ekibinin ve muhtemel kullanıcıların memnuniyet düzeylerini ve binadan istenen diğer kriterleri (ör:çevreyle dost, enerji etkin vb.) sağlayan tasarımlar yapılabilmektedir.

Bakens ve ark. (2005) daha önce yapılmıĢ olan performans yaklaĢımı çalıĢmalarına1

rağmen 1970’lerde baĢlayan performans tabanlı düĢüncenin bina endüstrisine adapte edilemediğini ifade etmiĢtir. Ġstenen performans düzeyinin ölçülebilir kriterler olarak belirlenmesi, tasarım sürecindeki katılımcılar arasındaki iliĢkiler, performans değerlendirmesi yapacak araçların kullanım zorluğu, tasarım süreci içindeki karmaĢık yapı, tasarımın subjektifliği ve tasarım yapmadaki alıĢkanlıklar gibi nedenlerden dolayı son kırk yıldır binalarda performans yaklaĢımı uygulaması hakkında araĢtırmalar ve çalıĢmalar yapılmasına rağmen performans tabanlı tasarım mimarlık uygulamalarında yaygınlaĢamamıĢtır. Bu çalıĢmalar araĢtırılarak bu tez kapsamında bölüm 2.2 ve bölüm 2.3.’de incelenmiĢtir.

Bakens ve ark. (2005) aynı çalıĢmalarında performans tabanlı bina tasarımının yaygınlaĢmasına çözüm olarak bir öneri getirmiĢlerdir. Bu öneriye göre sektördeki paydaĢların performans tabanlı yapı yaklaĢımına entegrasyonu, bu yaklaĢımın paydaĢlara teknik bir konudan ziyade, mesleki bir konu olarak sunularak gerçekleĢebilecektir. Bu öneri bu çalıĢmanın yapılmasını çıkıĢ noktasını oluĢturmaktadır.

1

• Amerikan Ulusal Standartlar Büro’su tarafından hazırlanan rapor, (National Bureau of Standards

1977)

• CIB-ASTM-RILEM ortaklığında Philadelphia’da, (Foster 1972a,b) Lizbon’da, (Laboratorio Nacional

de Engenharia Civil 1982a,b) ve Tel Aviv’de (Becker ve Paciuk 1996a,b) gerçekleştirilmiş olan konferanslar serisi

(12)

1.1. ÇalıĢmanın Amacı, Önemi ve Kapsamı

Bu çalıĢmanın yapılmasının temel nedeni performans tabanlı bina tasarımın pratikteki mimarlık çalıĢmalarında uygulanabilirliğini artırmaktır. Bu nedene bağlı olarak tez çalıĢmasında performans tabanlı bina tasarımının uygulaması için bir çerçeve oluĢturulması amaçlanmaktadır. OluĢturulan bu çerçeve kapsamında performans tabanlı bina tasarımının; sürecinin, iĢleyiĢinin, katılımcılarının, tasarımın değerlendirmesine yönelik matris ve hiyerarĢi kullanımlarının açıklandığı bir model önerilmiĢtir.

Performans tabanlı tasarımın pratik mimarlık çalıĢmalarındaki uygulanabilirliğini artırılması yüksek performanslı binalar inĢa edilmesini sağlayarak genel mimarlık kalitesini yükseltecektir.

Bu çalıĢmanın kapsamı aĢağıdaki araĢtırma sorularının ıĢığında oluĢmuĢtur.

Tez AraĢtırma Soruları

Performans tabanlı bina tasarımı nedir?

Performans tabanlı olmayan bina tasarımı nedir?

Bina tasarım süreci (hem kurallı hem performans tabanlı) nasıl iĢlemektedir? Performans tabanlı tasarımla yapılmıĢ binanın performans tabanlı olmayan tasarıma göre farkları nelerdir?

Performans tabanlı tasarım sürecinde mimarın rolü değiĢmekte midir?

Performans tabanlı tasarım, tasarım sürecindeki yaratıcılık kavramını etkilemekte midir?

Bina performans değerlendirmesi nasıl yapılmaktadır?

Bina tasarımının performans değerlendirmesi nasıl yapılmaktadır?

Yazılımların ve simulasyon araçlarının performans tabanlı tasarımdaki rolü nelerdir?

Bu soruların cevapları doğrultusunda Ģekillenen tez kapsamında önerilen model kullanılarak herhangi bir performans kriteri karĢısında tasarımın baĢarı düzeyi sorgulanabilecektir. Bu sorgulama tasarımın herhangi bir evresinde (ön/konsept tasarım, kesin tasarım, detaylı tasarım gibi) uygulanabilir.

(13)

1.2. ÇalıĢmanın Genel Yapısı

Bu bölümün içeriğinde verilen kavramların ve araĢtırma sorularının ıĢığında bir performans tabanlı bina tasarım modelinin önerildiği ve sınandığı bu tez çalıĢması altı bölümden oluĢmaktadır.

Tezin ilk bölümü konunun genel çerçevesinin belirlendiği giriĢ bölümüdür. Konuyla ilgili problem alanı belirlenmiĢ ve tez çalıĢmasının amacı ve önemi ifade edilmiĢtir. Bu çalıĢmanın yapılma nedeni, çerçevesi ve sınırları da anlatılmıĢtır.

Tezin ikinci bölümünde belirlenen çalıĢma konusuyla ilgili kavramsal çerçeve oluĢturulmuĢtur. Bu çerçeveyi oluĢturmak için kapsamlı kaynak araĢtırması yapılmıĢtır. Bu araĢtırma sonucunda ilk önce kurallı bina tasarımı ile ilgili literatürde yapılmıĢ tanımlar ve modeller incelenmiĢtir. Bu modellerde performans kavramının ele alıĢ biçimleri vurgulanarak karĢılaĢtırmaları yapılmıĢtır. Daha sonra performans yaklaĢımı ve binalarda uygulanması ile ilgili çalıĢmalar sunulmuĢtur. Performans tabanlı bina tasarımının ne olduğu, nasıl iĢlediği ve faydaları açıklanarak, performans tabanlı tasarımın önündeki engeller belirtilmiĢtir.

Tezin üçüncü bölümünde daha önce önerilmiĢ olan performans tabanlı tasarım modelleri incelenmiĢtir. Ġncelenen modellerde kullanılan yöntemler ve modellerin uygulama örnekleri açıklanmıĢtır. Örnek modellerin eksik yönleri belirlenerek, bu tez çalıĢması kapsamında önerilecek olan model için veri olarak kullanılmıĢtır.

Tezin dördüncü bölümünde performans tabanlı bina tasarımının pratik mimarlık çalıĢmalarında uygulanabilirliği için bir çerçeve oluĢturulmaktadır. OluĢturulan çerçeve, tez kapsamında belirlenen performans tabanlı tasarım bileĢenlerini içermektedir. Bu bileĢenler performans tabanlı tasarımın aĢamalarını oluĢturmaktadır. Bu aĢamaların gerçekleĢtirilmesine yönelik olarak bu bölümde performans tabanlı bina tasarımı için bir model önerilmektedir.

Tezin beĢinci bölümünde önerilen model Konya’da bir mimarlık ofisi tarafından tasarımı yapılan ticari fonksiyona sahip bir bina projesinin belirli bir evresinde sınanmıĢtır. GeliĢtirilen tasarımın performans düzeyleri Ies VE 2014 yazılımı kullanılarak değerlendirilmiĢtir. Bu değerlendirme sonucunda tasarımın hedeflenen performans düzeyine ulaĢması ve kullanıcı konforunu artırması için tasarım önerileri getirilmiĢtir.

(14)

Tezin son bölümünde ise elde edilen sonuçlara göre doğrulama yapılmıĢtır. Ayrıca genel bir değerlendirme yapılarak, gelecek çalıĢmalar için altyapı sağlaması beklenmektedir.

(15)

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Bu bölüm kaynak araĢtırması sonucu elde edilen bilginin tartıĢıldığı bir bölümdür. Burada alt baĢlıkların saptanması bina-performans iliĢkisinin açıklanması gereği üzerine ortaya çıkmıĢtır. Bina tasarımının performans kavramıyla bütünleĢtiği performans tabanlı bina tasarımının ne olduğunu açıklamadan önce performans tabanlı olmayan bina tasarım (kurallı-prescriptive) yaklaĢımı literatür araĢtırmalarına dayanarak farklı modeller ve farklı yaklaĢımlar açıklanarak ifade edilmiĢtir. Performans kavramının ortaya çıkıĢıyla binalarda bu kavramın kullanılmaya baĢlanması, literatürdeki ilk çalıĢmalarda2

binalarda performans yaklaĢımı veya binalarda performans konsepti olarak ifade edilmiĢtir. Daha sonraki çalıĢmalar3 ise bina tasarımının ve performans yaklaĢımının bütünleĢtiği performans tabanlı bina ve performans tabanlı tasarım terimlerini kullanmaya baĢlamıĢlardır.

2.1. Bina Tasarımında Kurallı (Prescriptive) YaklaĢım

Performans tabanlı bina tasarımını anlayabilmek için performans tabanlı olmayan bina tasarımının ne olduğu ve nasıl iĢlediği açıkça ortaya konulmalıdır. Performans tabanlı olmayan bina tasarımını; performans tabanlı bina tasarımı ve binalarda performans yaklaĢımı çalıĢmaları4

Ġngilizce’de ―prescriptive‖ kelimesi ile tanımlamaktadır. Bu kelime sözlükte ―kurallı‖, ―yerleĢik‖, ―zamanla yapılagelen‖ gibi anlamlara karĢılık gelmektedir. Bu çalıĢmaların bazılarında ise ―prescriptive‖ kelimesi

2 Gibson (1982), Sirmen (1997), Croce ve ark. (1996), Foster (1972-a-b), CIB-ISO-BRS (1989),

Laboratorio Nacional de Engenharia Civil (1982-a-b), CIB (1975).

3 Augenbroe (2011), Jasuja (2005- a), Jasuja (2005-b), Foliente ve ark. (1998), Foliente (2000), Sexton ve

ark. (2005), Foliente ve ark. (2005), Sexton ve Barrett (2005), Spekkink (2005-a), Spekkink (2005-b), Szigeti ve Davis (2005), Bakens ve ark. (2005), Becker (2008), Barrett ve ark. (2005), Foliente (2005), Lee ve Barrett (2003), Meacham ve ark. (2005), Porkka ve ark. (2005), Prior ve Szigeti (2003), CIB (1997), CIB (2002).

4

Augenbroe (2011), Porkka ve Houvila (2005), Mallory-Hill (2004), Hien ve ark. (2000), Gibson (1982), Jasuja (2005-b), Becker ve Foliente (2005), Szigeti ve Davis (2005), Loomans ve Bluyssen (2005), Spekkink (2005), Fenn ve ark. (2005), Barrett ve ark. (2005), Szigeti ve ark. (2005), Prior ve Szigeti (2003), Foliente ve ark. (1998), Foliente (2000), Bakens ve ark. (2005), Becker (2008), Sexton ve Barrett (2005), Jasuja (2005-a).

(16)

konvansiyonel veya geleneksel terimleri ile beraber kullanılmıĢtır5. Bu çalıĢmada prescriptive kelimesinin karĢılığı olarak kurallı kelimesi kullanılmıĢtır. YerleĢik, yapılagelen veya geleneksel terimlerinin performans tabanlı olmayan tasarımı ifade etmek için kullanmanın anlam karmaĢası oluĢturacağı düĢünüldüğünden kurallı kelimesi tercih edilmiĢtir. Performans tabanlı olmayan bina tasarımı baĢka bir deyiĢle kurallı bina tasarımı performans tabanlı tasarımdan önce anlatılarak bölüm sonunda bir karĢılaĢtırma yapılmıĢtır. Mallory-Hill (2004)’de çalıĢmasında performans yaklaĢımını anlamanın en kolay yolunun, bu yaklaĢımın kurallı gereksinmeler ve özellikler oluĢturan geleneksel yaklaĢımla karĢılaĢtırılarak yapılabileceğini ifade etmiĢtir.

Kurallı bina tasarımının ne olduğunu anlamak için ―bina tasarımı‖, ―bina tasarım süreci‖ ve ―tasarım süreci‖ anahtar kelimeleri ile literatür taramaları yapılmıĢtır. Bu taramalarda ortaya çıkan çalıĢmalar daha çok tasarım metotlarını inceleyen çalıĢmalardır. Tasarımın kendi süreci içinde nasıl iĢlediği ve hangi adımlardan veya evrelerden oluĢtuğunu ayrıntılı olarak anlatan bu tür çalıĢmalar tezin ikinci bölümünde ayrıntılı olarak incelenmiĢtir.

Ġncelenen çalıĢmaların sonucunda tasarım modelleri tez kapsamında iki gruba ayrılmıĢtır. Bu gruplama tasarım modellerinin zaman içinde gösterdiği değiĢime ve tasarım sürecine bakıĢtaki farklılıklardan dolayı yapılmıĢtır. Hitchcock (1989) ve Janssen (2004) da yaptıkları tez çalıĢmalarında bu gruplamaya benzer gruplamalar yapmıĢlardır. Hitchcock (1989) erken dönem tasarım modelleri ve daha güncel tasarım modelleri olarak ikiye ayırdığı tasarım modellerinden erken dönem modelleri olarak 1950’lerin sonunda ortaya atılan ve 1960’larda çok bahsedilen klasik ―analiz-sentez-değerlendirme‖ modellerini anlatmıĢtır. 1970’lerin baĢında çıkan ve daha çok sorgulayıcı yaklaĢımlar olarak adlandırılan modelleri, daha güncel tasarım modelleri grubunda anlatmıĢtır. Janssen (2004) ise tasarım metotları olarak adlandırdığı çalıĢmaları ilk jenerasyon tasarım metotları ve ikinci jenerasyon tasarım metotları olarak gruplamıĢtır. Janssen’da Hitchcock’un tezinde yaptığı gibi 1950’lerin sonunda ve 1960’larda yapılan çalıĢmaları ilk jenerasyon tasarım metotları içinde anlatmıĢtır. Ġkinci jenerasyon tasarım metotları olarak ise yine Hitchcock’un yaptığı gibi 1970’lerde

5

Deru ve Torcellini (2004), Jasuja (2005-b), Lee ve Barrett (2003), Becker ve Foliente (2005), Szigeti ve Davis (2005), Spekkink (2005-a), Spekkink (2005-b), Barrett ve ark. (2005), Yales ve Prior (2005), Vandaele (2006), Cardilla ve Varone (2005), Foliente ve ark. (1998), Foliente (2000), Becker (2008), Prior ve Szigeti (2005), Jasuja (2005-a), Sexton ve ark. (2005), Foliente ve ark. (2005), Sexton ve Barrett (2005), Meacham ve ark. (2005).

(17)

baĢlayan sorgulayıcı tasarım metotlarını anlatmıĢtır. Bu tez çalıĢması kapsamında Hitchcock ve Janssen’in yaptığı gruplamadan farklı olarak 1970’lerde baĢlayan sorgulayıcı tasarım modelleri de ilk gruba dahil edilmiĢtir. Bunun sebeplerinden biri bu sorgulayıcı yaklaĢımların yalnızca klasik ―analiz-sentez-değerlendirme‖ modellerinin idealize edilmiĢ sistematiğine karĢı çıkan çalıĢmalar olmaları ve aslında yeni bir model ortaya atmamalarıdır. Diğer bir sebep ise 1990’larda ve sonrasında yapılan tasarım modelleri çalıĢmalarının erken dönem tasarım modellerinden özellikle biçimsel olarak farklılaĢmalarıdır. Bu nedenle, tez çalıĢması kapsamında tasarım modelleri erken dönem tasarım modelleri ve geç dönem tasarım modelleri olarak gruplanarak anlatılmıĢtır.

2.1.1. Erken dönem tasarım modelleri (1950’ler ve 1980’ler arası)

1950’lerde tasarım metotlarında baĢlayan mantıklı ve sistematik eğilim ―analiz-sentez-değerlendirme‖ Ģeklinde devam eden tasarım modelini ortaya çıkarmıĢtır. Bu model ideal tasarım sürecini anlatan sistematik bir modeldir. Lawson (1990) bu modeli Ģekil 2.1.’de görüldüğü gibi yatay olarak ilerleyen bir model olarak ifade ederken Van Bakel (1993) aynı klasik tasarım süreci modelini yatay ilerleyen ancak geri beslemeleri de barındırıan bir model olarak grafikleĢtirmiĢtir.

ġekil 2.1. Klasik tasarım süreci modeli (Lawson 1990)

(18)

Jones (1963) bu modelin evrelerini ayrıntılı olarak çizelge 2.1.’de görüldüğü gibi açıklamıĢtır.

Çizelge 2.1. Jones tarafından üretilen ayrıntılı ―analiz-sentez-değerlendirme‖ modeli (Jones 1963) Analiz

Etmenlerin rastgele listesi Etmenlerin sınıflandırması Bilgi kaynakları

Etmenler arası etkileĢim Performans özellikleri SözleĢme temini Sentez Yaratıcı düĢünce Kısmi çözümler Sınırlar BirleĢtirilmiĢ çözümler Çözüm çizimi Değerlendirme Değerlendirme metotları

ĠĢletim, üretim ve satıĢ için değerlendirme

Çizelge 2.1.’de ifade edilen modelde Jones analiz, sentez ve değerlendirme evrelerinin ayrıntılı içeriklerini belirtmiĢ ve ―performans özellikleri‖ ni tasarım sürecinin analiz evresine yerleĢtirmiĢtir. Bu model tasarım sürecine performans kavramını yerleĢtiren ilk modeldir. Jones, tasarımın ilk evresindeki gereksinmelerinin sade bir Ģekilde biçim, malzeme ve tasarımı tanımlamadan performans terimleriyle ifade edilmesi gerektiğini de belirtmiĢtir. Archer (1965) ise klasik ―analiz-sentez-değerlendirme‖ modelini geliĢtirerek tasarım sürecine daha büyük ölçekten bakmıĢtır. Klasik modeli tasarım sürecinin ortasındaki ―yaratıcı evre‖ olarak tanımlayan Archer klasik modele analitik evre ve yönetimsel evreleri eklemiĢtir. ġekil 2.3.’de görüldüğü gibi programlama ve bilgi toplama, ―tasarımın analitik evresi‖ olarak ifade edilmiĢtir. Bu evrede gözlem, ölçüm ve tümevarım düĢünce uygulanmaktadır. Analiz, sentez ve geliĢim yaratıcı evre olarak sınıflandırılmıĢtır. Bu evrede değerlendirme, yargılama, tümdengelim düĢünce uygulanmakta ve karar verilmektedir. ĠletiĢim ise yönetimsel bir evredir ve bu evrede açıklama, dönüĢtürme ve iletim uygulanmaktadır. Archer tasarıma bir problem gibi bakmamıĢtır. Bu modelin merkezinde yer alan ve yaratıcı evre olarak adlandırılan, aslında klasik tasarım süreci modeli olan evredeki ―karar‖ aĢaması bu evrenin en önemli noktasıdır. Ġlerleyen bölümlerde tasarım süreci içindeki karar aĢamaları ve karar vermenin önemi vurgulanmıĢtır.

(19)

ġekil 2.3. GeliĢtirilmiĢ analiz-sentez-değerlendirme modeli (Archer 1965)

Van Bakel’in ve Lawson’un klasik tasarım süreci modelleri yatay ilerleyen modeller iken, Archer’ın tasarım süreci modeli düĢey ilerleyen bir modeldir. Jones ise modeli grafiksel olarak ifade etmemiĢ modelin evrelerini ve evrelerin içindeki adımları sıralayarak bir model oluĢturmuĢtur. Markus ve ark. (1972) ise Asimow6

ve RIBA7’ nın çalıĢmalarına atıfta bulunarak, tasarım sürecinin grafiksel olarak düĢey ve yatay iki ayrı biçimde de modellenebileceğini söylemiĢlerdir. ġekil 2.4.’de görülen düĢey model lineer olarak devam eden ve zamanla geliĢen bir yoldan bahsetmektedir. Bu yolda toplam zaman belirli parçalara ayrılmıĢtır. Zaman içerisinde tasarım hakkındaki kısa ve genel bilgi somutlaĢarak daha detaylı içeriğe kavuĢmaktadır. Bu modelde tasarım süreci evrelere ayrılmadan, genel bir süreçten bahsedilmektedir. Markus ve ark. bu modelin yatay olarak grafikleĢtirdikleri modele göre daha zayıf bir model olduğunu ifade etmiĢlerdir. ġekil 2.5.’de görülen yatay model klasik ―analiz-sentez-değerlendirme‖ modelinin biraz geliĢtirilmiĢ bir uygulmasıdır. Markus ve ark. Ģekil 2.5.’de görülen yatay modelin evrelerinde neler yapıldığını da ayrıntılı olarak çizelge 2.2’de görüldüğü gibi açıklamıĢlardır.

6 Asimow, M., 1962, Introduction to Design, Englewood Cliffs, N.J., Prentice-Hall.

7

(20)

ġekil 2.4. DüĢey tanımlanmıĢ tasarım süreci modeli (Markus ve ark. 1972)

ġekil 2.5. Yatay tanımlanmıĢ tasarım süreci modeli (Markus ve ark. 1972)

Çizelge 2.2. Yatay tanımlanmıĢ tasarım süreci modeli evrelerinin açıklaması (Markus ve ark. 1972) Problemi anlama (Analiz)

ĠliĢkilerin tespiti, kısıtlamalar, hedefler ve kriterler gibi tüm iliĢkilerin toplandığı evredir. Tasarım çözümü üretme (Sentez)

Tasarımcı bu evrede üç stratejiyi seçer veya birleĢtirir: bilgi kümesi temelli tahmin, test edene kadar sonuçlarının bilinemeyeceği bir fikrin testi, en az bir tanesinin çalıĢacağı çözümler aralığından bir çözümü tasarlamak veya inĢa etmek. Markus bu stratejileri tahmin, simulasyon ve çoklu modelleme yolları olarak adlandırmıĢtır.

Çözüm performansının tespiti (Değer biçme)

Bu evrenin üç aĢaması vardır; sunum, ölçüm ve değerlendirme. Tasarım çözümü uygun bir Ģekilde modellenerek sunuma hazır hale getirilmektedir. Daha sonra bu model üzerinden gerekli olan maliyet, çevresel koĢullar, esneklik, mekân kullanımı gibi değerlerin performansı ölçülmektedir. En sonda ise ölçülen performans düzeylerinin değerlendirilmesi yapılmaktadır.

(21)

Bu açıklamalara göre, Markus ve ark. (1972) analiz evresinin problemi anlama evresi olduğunu ifade ederek tasarıma bir problem gibi yaklaĢmıĢtır. Tasarımın bir problem mi olduğu veya nasıl bir problem olduğu ikinci bölümün 2.1.2 alt baĢlığı altında ayrıntılı olarak açıklanmıĢtır. Ġkinci evre olan sentez evresinde farklı tasarım çözümleri üretilmektedir. Üçüncü evre olan değer biçme evresinin ise sentez evresinde seçilen çözümün performansının tespiti olarak açıklayan Markus ve ark. (1972) performans kavramını tasarım süreci modelinde Jones’dan (1963) sonra ele alan diğer çalıĢmacılar olmuĢlardır. Tasarım çözümlerinin maliyet, çevresel koĢullar, esneklik, mekan kullanımı gibi değerlerinin performanslarının ölçüldüğünü söyleyen Markus ve ark. bu performansların nasıl ölçüldüğü ile ilgili açıklayıcı bir yol önermemiĢlerdir. Bu modele göre üçüncü evre olan ―değer biçme‖ evresinin ıĢığında tasarımcı analizini yeniden tasarlamak, yeniden kontrol etmek, değiĢtirmek veya geliĢtirmek isteyebilmektedir. Bu tekrarın tasarımcı bir karara varıncaya kadar ve zaman izin verdiği ve gerekli olduğu sürece devam edeceği belirtilmiĢtir.

Markus ve ark. (1972)’nın oluĢturdukları yatay modelde tasarımı, problem olarak görmesine benzer olarak Herbert (1966) ve Sanoff (1977)’da problem odaklı tasarım süreci modelleri oluĢturmuĢlardır. Her iki çalıĢmacı da oluĢturdukları modeli grafiksel olarak ifade etmeden modellerinin içindeki evreleri ve o evrelerde neler yapıldığını açıklamıĢlardır. Herbert’a göre mimari tasarım süreci artistik - bilimsel yaratıcılık ve buluĢtur. Bu buluĢ ve yaratıcılık, tanımlanmıĢ insan ihtiyaçları için çevrenin mimari potansiyele adaptasyonuyla sonuçlanmaktadır. Herbert’ın beĢ evrede tanımladığı tasarım sürecinin ayrıntıları Çizelge 2.3.’de görülmektedir. Bu evrelerde geri beslemeler, tekrarlamalar, paralel takipler ve eĢ zamanlı durumların yaĢanabileceğini söyleyen Herbert’a göre bu model idealize edilmiĢ bir düz yoldur. Bu yolun daha karmaĢık ve daha basit hale getirilebileceğini de vurgulamıĢtır. Sanoff (1977) ise tasarım süreci modelini yedi evrede açıklamıĢtır. Herbert’ın modelinden farklı olarak Sanoff, kullanım süresince kullanıcılardan gelen bilgilerin ilerideki problemler için kullanabileceğini belirtmiĢ ve bu evreyi de tasarım süreci modeline dahil etmiĢtir. Çizelge 2.4.’de Sanoff’un oluĢturduğu modelin evrelerinin ayrıntıları görülmektedir. Sanoff bu evreleri her ne kadar ardıĢık olarak tanımlasa da gerçekte tasarım sürecinin tekrarlayan ve sürekli bir döngü olduğunu ifade etmiĢtir. Fakat bu söylemiyle ilgili herhangi bir grafiksel betimleme yapmamıĢtır.

(22)

Çizelge 2.3. Herbert’ın tasarım süreci modelinin evrelerinin açıklamaları (Herbert 1966) Problem

Tasarım sürecinin bu ilk evresi, ilgili olguların sentezi ve problem tanımıyla, olguların sosyal ve bireysel amaçlarıdır.

Program

Bu evre problemin kristalleĢmiĢ biçimlendirmesidir. Sadece özünde değil detayda da yaratıcı eylem için bir temeldir, tasarımcının rehberidir. Bu evrenin sonucu problemin geçici bir sentezinin tutarlı bir program formunda analizidir. Bu program Ģu bilgileri içerir: ilgili çevresel data (arazi, iklim, tarihsel bağlam), bütçe öngörüleri, tasarımın belirleyici faktörleri, sabit ve değiĢken gereksinmelerden belirlenmiĢ tercihlere kadar ayrıntılar, fonksiyon, kullanıcı.

Kavrama

Bu evre yaratıcı eylemin eĢiğidir. Daha önce toplanan bilgiler beklenmeyen bağlantıları yaratıcılığın özü yapmaktadır. Bu evre tasarım sürecinin en sübjektif ve kiĢisel parçasıdır.

Hipotez

Bu evrede entelektüel bir bakıĢ ve hayal gücü, kuvvetli yaratıcılık kavramalarından geliĢtirilen formel bir sentez haline dönüĢmektedir. Bu sentez problemin çözümü için maddileĢmiĢ bir hipotez ortaya

çıkartmaktadır. Bu evrede çözümün ana hatları çizilerek problem ve program geçerli hale getirilmektedir.

Doğrulama

Bu evre hipotezin olabildiği kadar geçerli olduğunun ispatlanması ve düzeltilmesi evresidir. BaĢarılı iliĢkiler, baĢarılı açıklamalar ve baĢarılı çözümler evresidir. Ayrıca bu evre yapım safhasıyla da örtüĢmektedir.

(23)

Çizelge 2.4. Sanoff’un tasarım süreci modelinin evrelerinin açıklamaları (Sanoff 1977) Tanıma

Sürece ilk giriĢ; bir problemin tespiti ve bu problemle ilgili bir Ģeyler yapmaya karar verme aĢamasıdır. Tanımlama ve Ġnceleme

Problemin doğası hakkında bir tespit yapılması gerekmektedir. ÇalıĢma alanının kısıtlamaları ve sınırlarının açıklaması için kesin iĢleyen varsayımlar tespit edilmektedir.

AraĢtırma ve Büyüme

Probleme uygun bütün bilgi ve bu bilginin analizi ile ilgili teknikler toplanmaktadır. Genelde çok fazla bilgi olduğundan detaylı bir çalıĢma için bu bilgiler sınıflandırılmaktadır. Bilgi bu aĢamada

değerlendirilmekte ve belirlenmektedir. Hangi değiĢkenler ilgili hangileri ilgisiz karar verilmekte ve bir eleme yapılmaktadır.

Sınıflama ve Analiz

Analizden elde edilen kesin olmayan düzen, toplanan bilgiyle bir araya getirilmektedir. Problem tanınabilir bir form veya yapıyla test edilmektedir.

Değerlendirme

Bilgiye uygun alternatif çözümler oluĢturulmaktadır. Değerlendirme evresi çözüm seçimi

gerektirdiğinden, bu seçim tanımlama evresindeki tespitlerin yardımıyla farklı çözümlerin karĢılaĢtırması ile yapılmaktadır.

GerçekleĢtirme

Çözümün sunuma hazırlanıp, pazara ve kamuya sunulduğu evredir. Çözümün gerçekleĢmesi için bir plan da yapılmalıdır.

Tamamlama sonrası

Kullanıcı memnuniyetinden gelen bilgiler ilerideki problemler için kullanılmaktadır.

1970’lerdeki sorgulayıcı tasarım yaklaĢımları, klasik tasarım süreci modellerindeki tasarım problemleri üzerine odaklanmıĢtır. Bu sorgulayıcı yaklaĢımlar anlatılmadan önce 1980’ler sonunda Broadbent (1988)’nin geliĢtirdiği tasarım süreci modeli ve onun geliĢtirdiği model üzerinden benzer bir model geliĢtiren Janssen (2004)’in tasarım süreci modeli anlatılacaktır. 1970’lerdeki sorgulayıcı yaklaĢımlara rağmen Broadbent ve Janssen klasik tasarım süreci modellerine çok benzer modeller geliĢtirmiĢlerdir. Bu iki modelinde odak noktaları ―önyargı‖ (preconception) eksenli bir model olmalarıdır. Broadbent ―önyargı‖yı tasarımcıların sahip olduğu yerleĢmiĢ fikirler olarak açıklamaktadır. Broadbent’e göre farklı mimarlar kendi paradigmatik tutumlarına göre aynı bilgi ve analizi kendi istekleri doğrultusunda sentezlemektedir. (modern, post modern, vb.). ġekil 2.6.’da görüldüğü gibi Broadbent önyargıları tasarım sürecinin merkezine yerleĢtirdiği ―sentez‖ evresinde kullanılan bir girdi olarak modellemiĢtir.

(24)

ġekil 2.6. Broadbent’in geliĢtirdiği tasarım süreci modeli (Broadbent 1988)

Janssen (2004) ise bina tasarımını geliĢtirmek için bilgisayar tabanlı bir metot geliĢtirdiği çalıĢmasında Broadbent’in oluĢturduğu tasarım süreci modelindeki ―önyargı‖ yaklaĢımının tasarımda daha baskın olması gerektiğini savunmuĢtur. Frank Gehry’nin Bilbao Guggenheim Müzesi tasarım sürecini ifade ettiği bir açıklamaya atıfta bulunarak önyargının daha baskın olduğu bir modeli Broadbent’in modeli üzerinden geliĢtirmiĢtir. Frank Gehry tasarım sürecini anlattığı açıklamasında tasarımcının kendi dilinden kaçamayacağını, bir ömür boyunca tasarımcının çok da farklı Ģeyler üretemeyeceğini ve aslında masaya belirli Ģeylerin geldiğini ifade etmiĢtir. Bu açıklamaya atıfta bulunularak oluĢturulan model Ģekil 2.7.’de görülmektedir.

(25)

Janssen önyargıları iki tip olarak tanımlamıĢtır. Ġlk tip önyargılar genel tasarım tutumu/duruĢudur, ikinci tip önyargılar ise bir takım spesifik tasarım fikirleridir. Bu tanımlamaya göre tasarım duruĢu bir tasarımcının her zaman zihninde olan geniĢ anlamda inançlar ve değerlerdir. Janssen’a göre tasarımcılar ömürleri boyunca aynı tasarım duruĢunu sergilemektedirler. Tasarım fikirleri ise tasarım duruĢuyla bağlantılı olsa da projelerin ve projelerin yapıldığı çevrenin tiplerine göre daha spesifik fikirler haline gelmiĢlerdir. Janssen 1960’larda ve 1970’lerde geliĢtirilen modellerin rasyonel ve objektif olduklarını, birçok durumda tek doğru tasarım metodunun tanımlanmasının beklendiğini belirtmiĢtir. Fakat günümüzde birçok araĢtırmacının tasarım sürecini insanlar ve sistemlerin iletiĢim içinde olduğu, bilgi değiĢikliği ve paylaĢımı yaptığı farklı katılımcıları içeren bir müzakere süreci olarak tanımladığını aktarmıĢtır.

Grafiklerle ve ayrıntılı açıklamalarla anlatılan bu klasik tasarım süreci modellerinin sonrasında 1970’lerde daha önce de bahsedilen sorgulayıcı yaklaĢımlar ortaya çıkmıĢtır. Klasik tasarım süreci modelleri genellikle tasarımı bir problem olarak tanımlamakta ve bu problemin çözümü için farklı isimlerle farklı aĢamalar oluĢturmaktadır. Sorgulayıcı yaklaĢımlar ise problemin kaynağına inmenin problemi çözmekten daha önemli olduğunu vurgulamaktadır. Problemin doğru tanımının yapılamadan doğru bir çözüme de ulaĢılamayacağını ifade etmiĢlerdir. Bu bağlamda Rittel ve Webber (1973) tasarım problemlerini ―kötü (wicked) problem‖ olarak tanımlamıĢlardır. Problemi anlamak için gerekli bilginin, bu problemi çözecek kiĢinin fikrine bağlı olduğunu söylemiĢlerdir. Problemi anlama ve problemi çözme eylemleri birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğundan, problemin çözüm bulunana kadar tanımlanamayacağı ifade edilmiĢtir. Ayrıca kötü problemlerin çözümlerinin doğru veya yanlıĢ olmadığını ama iyi veya kötü, daha iyi veya daha kötü gibi olabileceğini de belirtmiĢlerdir. Bu tanıma benzer bir Ģekilde Simon (1973) tasarım problemlerine ―kötü-yapılandırılmıĢ (ill-structured) problemler‖ olarak bakmıĢtır. Kötü-―kötü-yapılandırılmıĢ problem bazı durumlarda tanımın eksik olduğu problem olarak da ifade edilmektedir. Akın (1979)’da mimari tasarımı bir çeĢit problem çözme biçimi olarak tanımlamıĢtır. Akın mimarlarla görüĢmeler, tasarım deneyimlerinin gözlemi ve protokol analizini içeren bir çalıĢma yapmıĢtır. Protokol analizi mimarın verilen bir problem üzerinde nasıl düĢündüğünü ve çalıĢtığını gösteren bir rapor olarak tanımlanmıĢtır. Bu çalıĢma sonucunda erken modellerden çok da farklı olmayan bir model geliĢtirilmiĢtir. Bu modeldeki en önemli fark analiz-sentez evrelerinin tek bir evre haline getirilmesidir.

(26)

Bunun nedeni olarak da tamamlanmamıĢ bilgiler ıĢığında, bir problemin bütün bir analizinin yapılmasının uygun olmaması gösterilmiĢtir. BirleĢtirilen analiz-sentez evreleri ―varsayım‖ evresi olarak tanımlanmıĢtır. Darke (1979)’da Akın’ın yaptığına benzer bir Ģekilde mimarlarla görüĢerek gerçekte nasıl tasarım yaptıklarını incelemiĢtir. Bu inceleme sonucunda mimari tasarım sürecini ―üreteç-varsayım-analiz‖ olarak modellemiĢtir. Darke, mimarın tasarım problemi için eleĢtirel bir bakıĢ tanımladığını ve daha sonra bu bakıĢı bütün problem için bir çözüm üretmede kullandığını kabul etmiĢtir. Darke bu eleĢtirel bakıĢı birincil üreteç olarak tanımlamaktadır. Bu birincil üreteçlere örnek olarak; bina arazisinden güzel bir manzara, kullanıcının fiziksel bir engeli veya bina sahibinin enerji etkinliği gibi özel bir amacını vermiĢtir. Darke’a göre birincil üreteçler mümkün olan çözümleri azaltmaktır ve mimarlar bu üreteçleri birikim ve deneyimleriyle varsayımlar üretmek için kullanılmaktadır.

Janssen’a göre sorgulayıcı yaklaĢımlar klasik tasarım süreci modellerine göre farklılık gösterse de halen tasarımı çözülmesi gereken bir problem olarak tanımlamakta ve tasarım bilimi çerçevesi içinde kalmaktadır. Hitchcock (1989)’da çalıĢmasında sorgulayıcı yaklaĢımların ortaya çıkıĢı olarak tasarımcıların, problemi çözmeye yönelik ilerleyen adımlar yerine probleme odaklanmaya ve problemi tanımlamaya yönelerek farklılaĢmasını göstermiĢtir. Hitchcock uygulamacı mimarların tasarım sürecini sistemleĢtiren klasik modellere tepki verme eğiliminde olduklarını, tereddütlerinin kaynağını da sentez aĢamasından önceki aĢamada kapsamlı bir tasarım durumu oluĢturma zorluğu olarak ifade etmiĢtir. Bu nedenle ilginin tasarım sürecini sistemleĢtirmekten ve genellemekten ziyade, tasarım problemleriyle ilgilenen düĢünce sürecini tanımlamaya ve bu süreci yapılaĢtırmaya kaydığını söylemiĢtir.

Ġncelenen erken dönem tasarım modelleriyle ilgili çizelge 2.5.’de görülen bir karĢılaĢtırma yapılmıĢtır. Bu karĢılaĢtırmaya göre farklı çalıĢmacılar tasarımı farklı sayıdaki evrelere bölmüĢlerdir. Ġncelenen modellerden dokuz tanesi tasarım sürecini iki ile yedi arasında değiĢen evrelere ayırırken üç çalıĢmacı tasarımın evrelere ayrıldığı modellere karĢı çıkarak tasarımın kendi iĢleyiĢi üzerine sorgulamalar yapmıĢlardır. Tasarım metotları üzerine yapılan çalıĢmalarda dört model düĢey olarak grafikleĢtirilmiĢtir. DüĢey modeller geri besleme yolları içermezken yatay olarak grafikleĢtirilen Markus ve ark. (1972)’nın modeli ile Van Bakel’in grafikleĢtirdiği yatay klasik tasarım süreci modellerinde geri besleme yolları görülmüĢtür. GeliĢtirilen modellerin temelinde klasik analiz-sentez-değerlendirme modeli yer almaktadır. Bütün

(27)

bu modellerin incelenmesi sonucundaki en önemli nokta aslında tasarım eyleminin nasıl tanımlandığı konusudur. Modellerin büyük bir kısmı bu eylemi bir problem çözme prosedürü olarak tanımlarken, bazıları karar verme süreci olarak tanımlamıĢtır.

Çizelge 2.5. Erken dönem tasarım modelleri karĢılaĢtırması Tasarım Evre Sayısı Grafiksel Anlatım Geri Besleme

Yolları Tasarım YaklaĢımı

Performans Kavramı

Jones (1963) 3 Yok Yok BelirtilmemiĢ Var

Archer (1965) 6 DüĢey Yok Karar verme Yok

Markus ve ark. (1972)

4 DüĢey + Yatay Yatay

modelde var

Karar verme Var

Herbert (1966) 5 Yok Yok Problem çözme Yok

Sanoff (1977) 7 Yok Yok Problem çözme Yok

Broadbent (1988) 5+1 DüĢey Yok Önyargılar Yok

Janssen (2004) 4+2 DüĢey Yok Önyargılar Yok

Rittel ve Webber (1973)

BelirtilmemiĢ Yok BelirtilmemiĢ Kötü problem Yok

Simon (1973) BelirtilmemiĢ Yok BelirtilmemiĢ Kötü

yapılandırılmıĢ problem

Yok

Akın (1979) 2 Yok BelirtilmemiĢ Problem çözme Yok

Darke (1979) 3 Yok Yok Problem çözme Yok

2.1.2. Geç dönem tasarım modelleri (1990’lar ve sonrası)

Van Bakel (1993) yazmıĢ olduğu bildirisinde mimarların çalıĢma stillerini incelemiĢtir. Bu çalıĢmada ayrıca, mimarların tasarım stratejisi davranıĢlarını da değerlendirmiĢtir. ÇalıĢmasının baĢlangıcında bir önceki bölümde anlatılan klasik tasarım süreci modellerinden bahsetmiĢtir, fakat bu modellerin gereksiz yere birbirini tekrarladığından söz etmiĢ ve ideal tasarımı tanımladıklarını ifade etmiĢtir. Van Bakel’a göre bu modeller sürecin nasıl uygulandığından çok, nasıl olması gerektiğini göstermektedir. Bu nedenle, sürecin nasıl uygulandığıyla ilgili mimarlarla deneysel bir çalıĢma yapmıĢ ve onların davranıĢlarını yorumlamıĢtır. Mimarların büyük çoğunluğu tasarım sürecini spiral bir modele benzetmiĢlerdir. Bu spiral geniĢ bir alanda baĢlayan ama geliĢerek küçülen ve sonuca ulaĢan bir spiral olarak tanımlanmıĢtır. Bu spiral olarak tanımlanan süreci Ģekil 2.8.’de görüldüğü gibi 1995’deki doktora tezinde grafikleĢtirmiĢtir. Bu tez çalıĢmasında, spiral olarak tanımlanan tasarım sürecinin gerçekteki uygulanmasının aslında kaotik bir biçimde olduğunu Ģekil 2.9.’da olduğu gibi ifade etmiĢtir.

(28)

ġekil 2.8. Spiral metafor - tasarım süreci (Van Bakel 1995)

ġekil 2.9. Kaos metaforu - tasarım süreci (Van Bakel 1995)

Van Bakel’in yapmıĢ olduğu doktora tezinin odak noktası tasarımcıların çalıĢma stillerindeki farklardır. Bu tezin cevap aradığı temel soru ise; ―mimari tasarım sürecindeki bireysel farklılıkların ayrımı yapılabilir mi, yapılabilirse nasıl yapılabilir?‖ Bu sorudan hareketle mimari tasarım süreci ve mimarların kiĢisel tercihlerini incelemiĢtir. Bu inceleme tasarımcılarla anketler ve onların tasarım yaparken nasıl davrandıkları üzerine gözlemler yoluyla yapılmıĢtır. Van Bakel’a göre klasik tasarım metotları mimarlık öğrencilerine öğretilmek için kullanıĢlı olsalar da deneyimli birer mimar olduktan sonra bu metotlar pratikte geçerliliğini yitrmektedir. Van Bakel; Hamel8 (1990), Simon9 (1970) ve Rowe10 (1987)’un çalıĢmalarına atıfta bulunarak bu araĢtırmacıların mimari tasarım sürecininin problem çözme süreci gibi tanımladıklarını söylemiĢtir. Bu araĢtırmacılara benzer Ģekilde bir önceki bölümde anlatılan modellerin geliĢtiricleri Markus ve ark. (1972), Herbert (1966), Sanoff (1977), Rittel ve Weber (1973), Akın (1979) ve Darke (1979) gibi araĢtırmacılar da tasarımı bir problem çözme

8 Hamel, R., 1990, Over Het Denken van de Architect: Een Cognitief Psychologische Studie, Busser &

Co, Nijmegen.

9 Simon, H.A., 1970, Style in Design, Proceedings of the 2nd Annual Environmental Design Research

Association Conference, (ed. J. Archea and C. Eastman), Dowden, Hutchinson and Ross, Stroudsbury,

1-10. 10

(29)

süreci olarak tanımlmıĢlardı. Van Bakel, Archer11

(1969) gibi diğerlerinin ise tasarımı karar verme iĢi gibi gördüklerini ifade etmiĢtir. Archea12

(1987)’nın ise mimarın problem çözmediğini ―puzzle ürettiğini‖ belirten görüĢüne de çalıĢmasında yer veren Van Bakel bütün bu görüĢlerin birleĢiminden karar verme bakıĢ açısıyla, problem çözme ve puzzle üretme prosedürlerini birleĢtirerek ikisinin kesiĢiminden bir tasarım oluĢacağını söylemiĢtir. Van Bakel’a göre problem çözme iĢin bilgi kısmını oluĢtururken puzzle üretmek ise kiĢisel tercihler kısmını oluĢturmaktadır. Bilgi kısmında problem projenin karmaĢıklığına göre kötü-tanımlanmıĢ, kötü yapılandırılmıĢ veya kötü problem olarak ifade edilip, objektif kriterlerle kontrol edilmektedir. Fakat puzzle üretmek kısmında biçimle ilgili doğru veya yanlıĢ çözüm olmayacağı varsayılarak bu prosedürü kiĢisel tercihler olarak adlandırılmıĢtır.

Krishan ve ark. (1998) karmaĢık bir egzersiz olarak tanımladıkları tasarım sürecinin, çeĢitli yerlerin ve büyüklüklerin arasındaki parametrelerin etkin iliĢkilerini içerdiğini söylemektedirler. Bu tanımlamaları doğrultusunda tasarım sürecini ifade eden ve Ģekil 2.10.’da görülen döngüsel bir grafik geliĢtirmiĢlerdir. Bu geliĢtirilen grafiğin Van Bakel’in mimarlarla yapmıĢ olduğu deneysel (anket ve gözlem) çalıĢmasının sonucunda ortaya çıkan modelden farkı bu modelin iki boyutlu, spiral modelin ise üç boyutlu olmasıdır. Bu modelde de geniĢ bir alanda baĢlayan tasarım, merkezdeki çözüm noktasına ulaĢmaktadır.

11 Archer, B., 1969, The Structure of the Design Process, Methods in Architecture, (ed. G. Broadbent & A.

Ward), Design Lund Humphries, London, 76-102. 12

Archea, J., 1987, Puzzle Making: What Architects Do When No One is Looking, Computability of Design, (ed. Y. Kalay), John Wiley & Sons, New York, 37-52.

(30)

ġekil 2.10. Tasarım sürecinin grafiksel anlatımı (Krishan ve ark. 1998)

Tunstall (2006) tasarımı, elemanların seçimi ve organizasyonuyla ilgili devam eden bir süreç ve elemanlardan hangisinin en önemli olduğunu ve yeni ürünün ortaya çıkarılmasında nasıl rol oynadıklarını saptamaya çalıĢmak olarak ifade etmiĢtir. Tasarımın gayelerini ise Ģöyle sıralamıĢtır:

• Projeyle ilgili elemanları tanımlamak

• Elemanların birbirleriyle olan etkileĢimini anlamak veya keĢfetmek • Elemanların birlikte uygun veya anlamlı bir Ģekilde bir araya gelerek

yeterli bir ürün oluĢturmak için planlamaları ve ayarlamaları yapmak. Tunstall tasarım sürecini klasik tasarım süreci modellerinden çok da farklı olmayarak dört evrede tanımlamıĢtır. Tunstall’ın oluĢturduğu evreler ve içerikleri aĢağıdaki gibidir. 1. Analiz

Bütünü bileĢenlerine ayırmaktır. 2. Sentez

Parçaların anlamlı bir bütünde tekrar bir araya gelmesidir. 3. Değer biçme

Önerinin analizle iliĢkisinin kontrolü ve ilgili kiĢilerin (müĢteri, tasarım ekibi, uzmanlar vb.) değerlendirmesidir.

4. Geri bildirim

Değer biçme evresinde alınan ileri götürücü bilgi, tavsiyeler, öneriler, onaylamalar vb. gibi kritik eleĢtirilerin proje taslağını onayladığı veya bazı elemanların detaylı olarak tekrar analizinin yapılması gibi yargılara varıldığı evredir. Elemanların yeniden

(31)

incelenmesi yeni bir sentez ve bunu takip eden taslağın yeniden değerlendirilmesi ve test edilmesi gibi sonuçlara yol açabilmektedir. Böylece tasarım geliĢmekte, daha iyi bir hal almakta, daha uygulanabilir, ekonomik veya çekici olabilmektedir. Bunun sonucunda doğru çözüm yolu olarak kabul edilmekte veya o Ģartlar altında ulaĢılan en iyi sonuç olarak kabul edilmektedir.

Tunstall analiz, sentez, değer biçme, geri bildirim, olarak adlandırdığı evrelerin doğrusal bir Ģekilde olmadığını ifade etmiĢ ve Krishan ve ark. (1998) gibi döngüsel biçimde bir model önermiĢtir. Bu modelleri ―analitik yaklaĢım‖ ve ―sezgisel yaklaĢım‖ olarak iki farklı Ģekilde modellemiĢtir. Bu modelleri oluĢtururken iki farklı tasarımcı profili çizmiĢtir. Ġlk profil analitik yaklaĢan ve problem çözücüler olarak tanımlanan ―analiz–sentez-değer biçme-geri bildirim‖ yolunu izleyen tasarımcılardır. Bu profildekiler bilinen elemanları bir araya getirerek bir çözüm üretmektedirler ve bu çözümün baĢarılı olup olmadığını test etmektedirler. Diğer profil ise sezgisel yaklaĢan tasarımcılardır. Sezgisel profildekiler, analitik profildekilerin tam tersi bir yol izlemektedirler. Bu profildekiler bir fikri veya çözümü varsaymakta, önceden hazırlanmıĢ detayları da kullanarak çözümün gerekli elemanları içerip içermediğini kontrol etmektedir. Analitik ve sezgisel yaklaĢımın grafiksel anlatımları Ģekil 2.11. ve Ģekil 2.12’de görülmektedir. Bu modellerde döngünün merkezi en iyi çözüm olarak belirlenirken; ekonomi, zaman vb. gibi nedenlerden dolayı gerçekte en iyi çözüme ulaĢılamamaktadır. Bu modellerde analitik yaklaĢım ve sezgisel yaklaĢımın farkı olarak sadece baĢlangıç noktaları arasındaki fark görülmektedir. Sürecin iĢleyiĢ biçimi ile ilgili açıklama, modellere grafiksel olarak yanıstılmamıĢtır.

BAŞLANGIÇ Analiz

Sentez Geri bildirim

Değer biçme

(32)

Tekrarlanan analiz, sentez, değer biçme ve geribildirim Her koĢulda tasarımcının ulaĢabileceği en iyi çözüm

UlaĢılan sonuç, uzlaĢmaların en iyisini temsil eder (zaman veya para gibi limitlerin sınırlandırmasından kaynaklı)

BAŞLANGIÇ Analiz

Sentez Geri bildirim

Değer biçme

ġekil 2.12. Tasarım Süreci-Sezgisel YaklaĢım (Tunstall 2006)

Tekrarlanan analiz, sentez, değer biçme ve geribildirim Her koĢulda tasarımcının ulaĢabileceği en iyi çözüm

UlaĢılan sonuç, uzlaĢmaların en iyisini temsil eder (zaman veya para gibi limitlerin sınırlandırmasından kaynaklı)

Çizelge 2.6.’da 1990 sonrası yapılan çalıĢmalarda önerilen tasarım modelleri karĢılaĢtırma tablosu görülmektedir. Bu modellerin erken dönem tasarım modellerine göre en önemli farkı sürecin yatay veya düĢey tanımlanması yerine döngüsel veya spiral olarak tanımlanarak grafikleĢtirilmesidir. Tasarım sürecini spiral biçimde

grafikleĢtiren Van Bakel’in modeli bu tez kapsamında önerilen performans tabanlı bina tasarım modeli içinde tasarım sürecini grafikleĢtirmek için en uygun model olarak seçilmiĢtir.

Çizelge 2.6. Geç dönem modelleri karĢılaĢtırması Tasarım Evre Sayısı Grafiksel Anlatım Geri Besleme Yolları Tasarım YaklaĢımı Performans Kavramı Van Bakel (1993)

BelirtilmemiĢ Spiral Yok Problem çözme +

puzzle üretme

Yok Kirshan ve

ark. (1998)

12 Döngüsel Yok BelirtilmemiĢ Yok

Tunstall (2006)

(33)

2.2. Bina Tasarımında Performans YaklaĢımı

Performans, ISO13’nun 6241-1984 sayılı ―Binalarda Performans Standartları‖ isimli standardında ―bir ürünün kullanımıyla iliĢkili davranıĢ‖ı olarak tanımlanmıĢtır. Burada ürün bütün bir bina anlamına geleceği gibi binanın bir parçası da olabilmektedir.

Preiser ve ark. (1988) binalarda performans kavramının 1960’larda Eberhard14 tarafından geliĢtirildiğini; mimarlık mesleğinde kullanılmasının 1970’lerin sonunda gerçekleĢtiğini ifade etmiĢlerdir. CIB-ASTM-RILEM15

ortaklığında 1972’de ilki yapılan ―Binalarda Performans Konsepti ve Uygulamaları‖ isimli konferanslar serisi16 binalarda performans yaklaĢımının yayılmasını sağlayan çalıĢmalar olmuĢlardır. Bu konferanslar serisinin ikicisi 1982’de Lizbon/Portekiz’de, üçüncüsü ise ISO’nun da katılımıyla 1996’da Haifa/Ġsrail’de yapılmıĢtır. Gibson (1982) tarafından CIB için hazırlanan ―Binalarda Performans YaklaĢımına Dayalı ÇalıĢma‖ isimli rapor binalarda performans yaklaĢımının en temel tanımını Ģu Ģekilde vermektedir:

13 ISO – International Organization for Standardization (Uluslar arası Standart Organizasyonu) 14 Eberhard, J.P., 1968, The Performance Concept: A Study of its Application to Building, National Bureau of Standards, Washington, USA, 3-34.

15

CIB – CIB organizasyonu 1953 yılında kurulmuĢ ve Fransızca ―Conseil International du Bâtiment‖ kelimelerinin kısaltması olarak bu isim verilmiĢtir. Bu ismin anlamı ―Bina için Uluslar arası Konsey‖ dir. Bu kuruluĢun ismi 1998’de ―International Council for Research and Innovation in Building and Construction‖ (Bina ve Yapımda AraĢtırma ve Yenilik için Uluslar arası Konsey) olarak değiĢtirilse de CIB kısaltma ismini korumaktadır.

ASTM – American Society for Testing and Materials (Amerikan Malzemeler ve Test Topluluğu) RILEM – International Union of Labaratories and Experts in Construction Materials, Systems and Structures (Yapı Malzemeleri, Sistemleri ve Strüktürleri üzerine Uluslar arası Laboratuarlar ve Uzmanlar Birliği)

16

Foster, B.E., (ed), 1972-a, Performance Concept in Buildings, Proceedings of the Joint RILEM-ASTM-CIB Symposium, NBS Special Publication No. 361, Vol.1, US Government Printing Office, Washington DC.

Foster, B.E., (ed), 1972-b, Performance Concept in Buildings, Proceedings of the Joint RILEM-ASTM-CIB Symposium, NBS Special Publication No. 361, Vol.2, US Government Printing Office, Washington DC.

Laboratorio Nacional de Engenharia Civil, 1982-a, Performance Concept in Building, Proceedings of the ASTM/CIB/RILEM Symposium Vol. 1, LNEC, Lisbon.

Laboratorio Nacional de Engenharia Civil, 1982-b, Performance Concept in Building, Proceedings of the ASTM/CIB/RILEM Symposium Vol. 2, LNEC, Lisbon.

Becker, R., Paciuk, M., (ed), 1996-a, Applications of the Performance Concept in Building, Proceedings of the 3rd CIB-ASTM-ISO-RILEM International Symposium Vol. 1, National Building Research Institute, Haifa.

Becker, R., Paciuk, M., (ed), 1996-b, Applications of the Performance Concept in Building, Proceedings of the 3rd CIB-ASTM-ISO-RILEM International Symposium Vol. 2, National Building Research Institute, Haifa.

(34)

―Performans yaklaşımı, yöntemden ziyade sonuç üzerine düşünme ve çalışma

pratiğidir. Bir binanın nasıl yapılması gerektiği değil neleri içermesi gerektiğini gösteren bir yaklaşımdır‖.

Bu tanım binalarda performans yaklaĢımıyla ilgili ilk ve en temel tanımdır ve güncel birçok çalıĢmada17

da bu tanıma yer verildiğinden halen geçerliliğini korumaktadır. Bu temel tanıma istinaden binalarda performans ifadesiyle ilgili ilk kayıt olarak milattan önce 1700’lü yıllarda yaĢamıĢ olan Kral Hammurabi’nin kanunlarına atıf yapılmaktadır. Bugün Paris Louvre müzesinde sergilenmekte olan obelisklerde 229. Madde’de Ģöyle yazmaktadır.

“bir inşaatçı herhangi biri için bir bina inşa eder ve bu binayı uygun bir biçimde yapmazsa ve onun inşa ettiği bina yıkılıp sahibini öldürürse, binayı inşa eden öldürülür”.

Bu ifadede binanın yapım biçimi, malzemesi, kalınlığı, boyutları vb. hiçbir bilgi yer almamasına karĢın binanın istenen sonucu vermesi gerektiği açıkça ifade edilmektedir. Bu maddenin içeriği performans yaklaĢımı tanımında verilen yöntemden ziyade sonuç bakımından düĢünme ve çalıĢma pratiği tanımına uygundur.

Çok genel çerçeve çizen bu tanımları açıklamak için Foliente (2000) kurallı yaklaĢımla bir karĢılaĢtırma yaparak bir binanın yangın güvenliği için Ģu örneği vermektedir:

Kurallı yaklaĢım binanın strüktüründe kullanılacak malzemelerin yangın dayanımı için nelerden yapılabileceğini veya nelerden yapılamayacağını söylerken; performans yaklaĢımı binanın strüktürünün insanların güvenli bir Ģekilde binayı terk etmelerini sağlayacak Ģekilde yapılmasını söylemektedir. Ama hangi malzemelerin kullanılması gerektiğiyle ilgili bir açıklama içermemektedir.

Bu örnek Foliente (2000)’nin aynı çalıĢmasında söylediği kodlarla ve standartlarla ilgili değiĢim için yeterli fakat performans yaklaĢımı için kapsamı yetersiz bir örnektir. Bu çalıĢmasında Foliente, geçmiĢte bina kodlarının ve standartlarının

17 Meacham ve ark. (2005), Sexton ve Barrett (2005), Becker (2008), PeBBu Final Reports (2005), Harputlugil (2009), Hopfe (2009), Hammond ve ark. (2005).

(35)

kurallı kriterlere sahip olduğunu ama son yıllarda dünya çapında kodların ve standartların performans tabanlı olarak geliĢtirildiğini ifade etmiĢtir. Foilente’nin yangın güvenliği örneği bina standartlarının performans tabanlı olarak nasıl olması gerektiğiyle ilgili yol gösterici bir tanımlama olarak gösterilebilir.

Gibson (1982) tarafından hazırlanan raporda binalarda performans yaklaĢımının tanımının yanında performansın kullanımı ve kullanıcıları ile ilgili bazı sınıflamalar yapılmıĢtır. Bu sınıflamalar; performans yaklaĢımında binalar ve bina mekanları, performans yaklaĢımının uygulama alanları, performans yaklaĢımının katılımcıları ve katılım düzeyleri ve performans belgeleridir. Ġlk sınıflamada çizelge 2.7.’de görüldüğü gibi bina, sistem ve mekan olarak parçalara ayrılmıĢtır. Bu parçaların her birine performans yaklaĢımının uygulanabileceği vurgulanmıĢtır.

Çizelge 2.7. Performans yaklaĢımında bina ve bina mekanları sınıflandırması (Gibson 1982) Binalar ve bina mekanları

Bina sistemi Bina mekanları

Bina ve bina sistemleri Alt-sistemler

Elemanlar BileĢenler Genel ürünler Malzemeler

Binalar arasındaki mekanlar Binalar içindeki açık alanlar Odalar

Ġkincil mekanlar (depolar vb.)

Servis mekanları (asansör Ģaft, kanal vb.)

Performans yaklaĢımı bu rapora göre çizelge 2.8.’de görülen alanlarda uygulanabilmektedir. Bu tez bina tasarım süreci konusunu ele aldığından bu uygulama alanlarından ―tek bir projenin tasarımı ve yapımı‖ uygulama alanı içine girmektedir.

. Çizelge 2.8. Performans yaklaĢımı uygulama alanları (Gibson 1982) Uygulama alanları

Tek bir projenin tasarımı ve yapımı Bina programının tasarımı ve yapımı

Bina ürünlerinin geliĢtirilmesi ve pazarlanması Tasarım rehberinin hazırlanması ve oluĢturulması

Denetleme, onaylama veya belgeleme vasıtasıyla bina üretiminin kalite kontrolü

Sirmen (1997) ise binalarda performans yaklaĢımının kullanma olanaklarını çizelge 2.9.’da görüldüğü gibi Gibson (1982)’a göre daha geniĢ bir perspektiften ele almıĢtır. Szigeti ve Davis (2005) ise performans yaklaĢımını var olan veya yeni uygulanacak projelere, kiralanmıĢ veya sahip olunan ürünlere, ürünün yaĢam döngüsü

(36)

süresince herhangi bir zamanda uygulanabildiğini söylemektedir. Bütün bir süreçte veya sürecin belli bir kısmında uygulanabilen bir yaklaĢım olarak tanımlamıĢlardır.

Çizelge 2.9. Binalarda performans yaklaĢımının kullanma olanakları (Sirmen 1997) Var olan ürünler arasında seçim yapma

Ürün geliĢtirme Planlama ve tasarım Yapı simgeleme StandartlaĢtırma

Ġhale bedelinin düzenlenmesi Ürün üzerine bilgi sağlama Karar verme

Yapımda endüstrileĢmeyi kolaylaĢtırma DüĢük maliyetli inĢaatların geliĢtirilmesi Ġnsan-çevre iliĢkilerinin iyileĢtirilmesi

Gibson (1982)’ın raporundaki performans yaklaĢımının katılımcıları ve katılım derece ve tipleri ile ilgili sınıflandırma ise çizelge 2.10.’da görülmektedir. Bu çizelgede görülen katılımcı tipleri binalarda performans yaklaĢımı ve performans tabanlı bina ile ilgili daha sonraki yıllarda yapılan çalıĢmalarda paydaĢlar‖ (stakeholder) olarak adlandırılmıĢ ve bu tiplerin farklı sınıflandırmaları yapılmıĢtır. Bu sınıflandırmalarla ilgili ayrıntılı bilgi performans tabanlı bina tasarımı bölümünde (bkz. Bölüm 2.3) tasarım sürecinin paydaĢları olarak anlatılmıĢtır.

Çizelge 2.10. Performans yaklaĢımının katılımcıları ve katılım derece ve tipleri (Gibson 1982)

Katılımcı tipleri Katılım derece ve tipleri

Toplum Bina kullanıcıları MüĢteriler Tasarımcılar ĠnĢa edenler Üreticiler Sigortacılar Sürekli katılım Aralıklı katılım Tek seferlik katılım

Gibson (1982)’ın raporunda son olarak da binalarda performans yaklaĢımında kullanılacak olan belgelerle ilgili çizelge 2.11.’de görülen sınıflama yapılmıĢtır. Bu sınıflamada görülen standartlar ve bina yönetmelikleri, performans tabanlı bina tasarımındaki paydaĢlar içerisinde yer aldığından bu tez çalıĢması kapsamında sadece belge olarak ele alınmayıp tasarım sürecindeki rolleri ifade edilmiĢtir.

Şekil

Çizelge 2.1. Jones tarafından üretilen ayrıntılı ―analiz-sentez-değerlendirme‖ modeli (Jones 1963)  Analiz
ġekil 2.7. Janssen’in Broadbent’in modeli üzerinden geliĢtirdiği tasarım süreci modeli (Janssen 2004)
Çizelge 2.5. Erken dönem tasarım modelleri karĢılaĢtırması     Tasarım Evre  Sayısı  Grafiksel Anlatım  Geri Besleme
ġekil 2.15. Performans Tabanlı Tasarım Süreci (Deru ve Torcellini 2004)  MGD: Maliyetin geri dönüĢümü
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Yer ġekilleri ve Kenar Engeller Alınması Tavsiye Edilen Önlem Büyük kayalar Kayanın yerine ve Ģekline göre karar verilmeli Kanal, kanalet ve kalkan duvarları Yapının

İnsan Kaynakları Fonksiyonu Olarak Performans Değerleme ve Bir Uygulama, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,

(2003): Managing Human Resources-Productivity, Quality of Work Life, Profits, McGraw-Hill Comp., New York, p.334.. Planlama ile birlikte ölçüm sistemleri geliştirilmelidir. Bu amaçla

Herhangi bir bilimsel analizde en doğru sonuca ulaşmanın temel dayanaklarından biri, hiç şüphesiz konuyla ilgili doğru verileri seçebilmeye

Tüm hastaneler ulusal akreditasyon kriterlerine göre hizmet vermekte olup yılda 2 kez denetlenmektedir (T.C. Türkiye’de sağlıkla ilgili ilk resmi kurum Sağlık

This study has shown the effect of Lean practices, namely production scheduling and SMED, on manufacturing lead time.. The conceptual model was developed based on

 Gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye’de, binaların enerji etkin yüksek performanslı binalar olarak değerlendirilmesinde, Türkiye için ekonomik, sosyal,

Türkiye’de Sağlık Sektöründe Performans Değerlendirme Sisteminin Önemli Bir Göstergesi Olarak Ek Ödeme Sistemi