• Sonuç bulunamadı

4.2 Sürrealist Mekan

4.2.5 Benjamin ve Pasajlar

4.2.5.1 Pasajlar

Çoğu 19. yüzyılın ikinci çeyreğinde inşa edilen Paris pasajları, Benjamin’e göre “arzu imgeleri (wish images)”dir. “Emtianın tapınağı”4 olan pasaj, “sadece şehvetli ticaretin

1

“The radicalism of Benjamin’s theoretical practice, therefore, resides in his effort to trace the social

pathologies of the twentieth century back to their early nineteenth-century roots.”

2

“…just as Giedion teaches us to read off the basic features of today’s architecture in the buildings erected around 1850, we, in turn, would recognize today’s forms, in the life and in the apparently secondary, lost forms of that epoch.”

3 “Streets are the dwelling place of the collective. The collective is an etemally unquiet, eternally agitated being that- in the space between the building fronts- experiences, learns, understands, and invents as much as individuals do within the privacy of their own four walls. ……….. The section of railing where road workers hang their jackets is the vestibule, and the gateway which leads from the row of courtyards out into the open is the long corridor that daunts the bourgeois, being for the courtyards the entry to the chambers of the city. Among these latter, the arcade was the drawing room. More than anywhere else, the street reveals itself in the arcade as the furnished and familiar interior of the masses.”

4

125

yapıldığı sokaktır”1, burada arzular ve şehvet uyanarak kendini açığa vurur [37]. Bu arzu imgeleri, eski ve yeninin kesiştiği yerler olduğundan “müşterek onda üretimin toplumsal organizasyonundaki yetersizliklerini değiştirmek ve üstesinden gelmek ister”, yani bir anlamda üretim ve organizasyonunu, dolayısı ile hayatı yeniden düzenlemeyi [37];

“Başta eski formun egemenliğindeki (Marx) yeni üretim yolları, kolektif bilinçte yeni ve eskinin bir arada olduğu imgelere karşılık gelir. Bunlar arzu imgeleridir: müşterek onlarda toplumsal ürünün hamlığı ve üretimin toplumsal organizasyondaki yetersizlikleri değiştirmek ve onların üstesinden gelmek ister. Ayrıca bu arzu imgelerinde ortaya çıkan insanın eskimiş olanlardan –ki bu yakın geçmişi de kapsar- uzaklaşmak için sarf ettiği azimli çabadır. Bu eğilimler (yeninin itici gücüyle harekete geçen) hayalgücünün yönünü ilkel tarihe <Urgeschichte (prehistorya, tarih öncesi)> doğru çevirir. Her çağın kendinden sonra gelecek olanın imajını düşlediği rüyada, bu yeni çağ ilkel tarihte, yani sınıfsız bir toplumun unsurlarında temellenir.”2

Bu anlamda “arzu imgeleri” aslında diyalektik bir karakter taşımaktadır, hem arkaik olanda, ya da eskide temellenirler, hem de değişim ve ilerlemenin önünü açarlar, yani geleceğe yönelik bir vizyon geliştirmeyi sağlarlar. Böylece “arzu imgeleri” teknoloji ve toplumsal değişim arasında neredeyse aracı bir rol oynar. Henüz mümkün olmayanı arama yollarını sorgulamayı sağlayarak, yeni teknolojiler bir yandan da yeni formların olasılığının algılanmasına ve anlaşılmasına giden yolu açar [170].

1 “The arcade is a street of lascivious commerce only; it is wholly adapted to arousing desires.”

2 “Corresponding to the form of the new means of production, which in the beginning is still ruled by the form of the old (Marx), are images in the collective conciousness in which the old and the new interpenetrate. These images are wish images: in them the collective seeks both to overcome and to transfigure the immaturity of the social product and the inadequacies in the social organization of production. At the same time, what emerges in these wish images is the resolute effort to distance oneself from all that is antiquated- which includes, however, the recent past. These tendencies deflect the imagination (which is given the impetus by the new) back upon the primal past. In the dream in which each epoch entertains images of its successor, the latter apears wedded to elements of primal history <Urgeschichte> - that is, to elements of a classless society.”

126

Şekil 4. 5 Passage de l’Opera [37]

Bununla beraber Benjamin pasajları kentin kendisi gibi görmüştür, bir rehber kitaptan yaptığı alıntıda şöyle yazmaktadır, “pasaj bir kenttir, minyatür bir dünyadır”1 [37]. Pasajda meta kültürü ve yeni üretim ve tüketim organizasyonları rüya-benzeri bir hal alır, aslında pasaj hem meta kültürünü hem de hayalleri bir arada barındırması ile tam anlamıyla bireyin rasyonalizm ve yeni üretim araçları ile başa çıkmasının yoludur, rasyonel üretim mekanizmasının ürünü metalar hayal ve arzu dünyasına iner, modernizm günlük hayatın içine nüfuz eder. Burada sanat da, endüstrileşmenin emrine girmiş, metaya dönüşmüştür. Fakat bir yandan “meta kendini sunarken, ticari özünü gizler. Burada meta güzellik, sükunet, lüks ve şehvet olma iddiasındadır.” Rasyonel olan, irrasyonel ile uzlaşarak açığa çıkar ve ancak böyle kabul görerek algı dünyasına nüfuz eder, bir nevi “ihtiyaçların, arzuların ve malların uyumu” söz konusudur2 [8].

1 Benjamin’in “Illustrated Guide to Paris”ten yaptığı alıntı; “the passage is city, a world in miniature.” 2

Aslında Lefebvre bu saptamaları sokak için yapmaktadır, fakat pasajlar için de geçerli olduğu söylenebilir [171];

“Nesneler dünyası”, sokakta kendini gösterdiği haliyle, en önemli konu başlıklarından birini, en incelikli ama yine de en az tanımlı işaret sistemlerinden birini oluşturur. Sokakta meta kendini sunarken, ticari özünü gizler. Burada meta güzellik, sükunet, lüks ve şehvet olma iddiasındadır. Büyük bir modern şehrin sokağı, ihtiyaçların, arzuların ve malların uyumunu şart koşar ve ileri sürer………… Mallar, şeyler, nesneler sergilenir; arzu uyandırmak ve körüklemek için kendilerini bakışa sunarlar, belirgin bir ironi olmadan kendi prensiplerini ilan ederler: “Her nesneye arzu duyulur, herkes arzu duyar, her arzuya uygun mal ve

127

Pasajlarda henüz üretim organizasyonun gerçekleştiremediği bir sonraki yüzyıla ait hayaller gizlidir, “meta üretimi ve tüketimi ile başlayan toplumsal patolojilerden özgürleşmiş bir toplumsal düzenin hayal-benzeri önsezisini taşır”1 [85].

Benjamin’i Pasajlar üzerine yazmaya iten etkenlerden biri de Aragon’un “Le Paysan de Paris (1926)”ini okuduğunda, onun Paris sokaklarının “bilinçaltını” açığa sermesinden etkilenmiş olmasıdır [40]. Aragon “Le Paysan de Paris”de, Breton’un “Nadja” romanında olduğu gibi büyük ölçüde Paris sokaklarında ve Aragon’un “rüya evleri” diye tanımladığı pasajlarında vuku bulan gündelik olay ve karşılaşmalar ile ilgilenmiş ve onları hayal ve arzuların açığa çıktığı alanlar olarak betimlemiştir [148]. Aslında Sürrealistlerin pasaja duydukları ilgi, onun 20. yüzyılda “gözden düşmesi” ile yakından ilgilidir. Bir önceki yüzyılda pasaj teknolojik gelişmeleri hayata yediren, rasyonel ile bilinçaltını uzlaştıran bir mekan iken, 20. yüzyılda ihmal edilmiş, gözden düşmüş alanlar haline gelir, Aragon “Le Paysan de Paris”de Passage L’Opéra’yı “harabe halindeki bir kale”ye benzetir [39] . Bu ihmal edilmişlik pasajları “bastırılmış arzuların histerik ifadeleri” haline getirir [148].