• Sonuç bulunamadı

8. POSTMODERN ROMAN

8.1. PARODİ, İRONİ VE PASTİŞ

Postmodernizmin önemli bir özelliği parodidir. Metinlerarası ilişkiler kurma yolunu kullanarak ve eski edebi metinlerden alıntılar ya da uyarlamalar yaparak, roman elde edilen yeni metinler yolu ile eski ile ilişkiye geçer. Bu ilişki sayesinde, eski metinlerin sunduğu çok geniş bir imge hazinesine erişim sağlar. Eski imge hazinesi modernist insan tipolojisinin oluşturulduğu araçlar olarak görülür. Modern insanı şekillendiren, onun dünya algısını oluşturan, toplumsal olanı biçimlendiren ve gerçeklik diye sunulan pek çok unsur bu hazinenin içinde yer alır. Parodi de eskinin yeni bir üslupla ele alınmasıdır. Postmodern romanın bu anlamda değişim istediği ve eskinin anlatılarını farklı algı biçimlerine dönüştürmeye çalıştığını söylemek yanlış olmayacaktır. Gittikçe artan bir şekilde, “Romancılarımızın ilgisi mülkiyet/bölüşüm ilişkilerinden ve siyasal çelişkilerin yansıtılmasından cinselliğe, tarihin benzeklenmesine (pastiche) ve yansılanmasına (parody) kaymış bulunuyor” (Oktay, 2000:77). Postmodern metinler parodik ilişki sayesinde gerçekliğin kurulmasını, gerçeklikler arkasındaki ideolojik, tek taraflı, yanılsamalı, farklılığı reddeden, evrensel ilkeleri, mantığı, aklı ve bilimi kutsayarak bir gelecek kurgusu yaratma amacını taşıyan özelliklerin sorgulanmasını sağlarlar. Oktay, bu sorgulamaların arkasında yatan nedeni şöyle açıklar: “Ama artık, suç doğallaştırılmış, toplumsal ve bireysel yaşam için gereksinim haline getirilmiş bulunuyor. Roman da artık bir yozlaşmanın araştırılmasını değil dünyanın adaletsizliğinin betimlenmesini ve bu betimlemenin biçiminden haz alınmasını öngörüyor” (2000:78). Postmodern roman, yeni yaşam tasarımına uygun bir şekilde işlev görmeye uygun hale gelen bir vasıtadır.

Parodi eski metinlerin sorgulamasını sağlarken, yeni imgeler de yaratmanın yolunu açar. Parodi geçmiş metinlere yaslanmak zorundadır ama bu yaslanma bir tür geçmişe özlem değildir: “Metinlerarasılık, bilinçli veya bilinçsiz olarak yeni anlam oluşturma ya da anlamı geliştirme edimidir” (Sakallı, 2006:166). Metinlerarası ilişki yoluyla oluşturulan parodi de tarihi yeniden yaratmak anlamını taşımaz, tersine tarihe dayanan algıyı kırmak ve tarihsizleştirmek işlevini görür. Bunun için eski metinlerin bağlamlarını değiştirir ve onları yeniden farklı bağlamlarda sunar. Yeni sunum sayesinde eski metinlerin yarattığı etkiyi de kırmış olur. Bir yandan yeniden kurgular yaratır diğer yandan da eskiyi ironik bakış açısıyla alaşağı eder. Eski metinlerin altındaki ideolojik unsurları gün yüzüne çıkarır. Devam eden bir tarihsellik algısının yanlışlığı belirler ve farklılığa vurgu yapar.

Parodi aynı zamanda sanatsal özgünlük konusunda da mevcut modernist bakış açısını kırmayı hedefler. Sanatçının üstünlüğü, özerkliği, sıra dışılığı gibi kabulleri reddeder. Sanatçı, postmodern düşüncede özgün, benzersiz değildir. Ancak onun yarattığı eser kitlelere, diğer tüketim malzemeleri kadar, ulaştığı, pazarlandığı ve tüketildiği boyutu ile değer kazanır. Bu bir tür sanatın metalaştırılmasını sağlar. Harvey, sanatçının, postmodern kültür içindeki konumunu şöyle açıklar: “Sistem-karşıtı ve burjuva düşmanı retoriği pek sevmelerine rağmen, sanatçılar gerçek politik eyleme katılmak için sarfettikleri enerjiden çok daha fazlasını, ürünlerini satabilmek amacıyla, birbirleriyle

toplumun tüketim alışkanlıkları ile şekillenen ve eserini beğenilmesi için popülerleştirmek zorunda kalan bir meta üreticisi konumundadır. Postmodern parodi yoluyla, özgün olanın nadir bulunan, benzersiz ve bu yüzden değerli olduğu düşüncesi sorgulanır. Estetik açıdan belirlenen değer ticari olanla ölçülmeye başlanır. Sanatın değerinin aşağılanması değil, değer ölçütlerinin değişmesi ile sanata yeni bir değer atfedilmesi amaçlanır, çünkü “Sanatçılar da çevrelerindeki olay ve sorunlarla ilgilenir ve toplumsal anlamı olan görme ve temsil etme biçimleri yaratırlar” (2012:44).

Parodi yoluyla sanat yeni bir anlam ve amaç kazanmaya başlar. Temsil edilen değerlerin yıkılması ile yeni değerler dizgesi yaratılmış olur. Ancak bu yeni değerler de her an değişim halindedir ve sürekli yeni ve farklı değerleri ön plana çıkarırlar. Parodi, tıpkı bir ‘ahlaki anarşizm’ gibi, “ciddi şeyler’e karşı savaş açarak huzursuzluk yaratır; (…) bu mizah tehlikeli görünüyor, çünkü insani bilginin kurucusu olan kabul görmüş düşünme düzenlerinin ve bu ‘ciddi şeyler’in içine nufuz ederek onları saçma’ya, orada göreliliği kendi başlarına kanıtlamaya doğru itiyor” (Clair, 2000:65). Parodi, kısaca, kurulu değerlere düşmandır ve sürekli sorgulatarak değişimin zeminini kayganlaştırır. Parodi değerlerden arındırılmış, süsleyici ve tarihsellikten çıkmış biçimler yaratır ve postmodern kültüre uygun bir metinsel altyapı oluşturur.

Parodi ifadesi genellikle dalga geçme ve zeka oyunları şeklinde eski modernist metinlerde kullanılan anlamı ile sık karıştırılır. Ancak, bu anlamlarının yanı sıra, parodinin dönemlerle sınırlandırılması doğru olmayacaktır. Pek çok sanatsal etkinlikte parodi farklı biçimlerde ortaya çıkar. Amaç olarak, aşağılama, etkiyi bozma, zeka oyunları ile dalga geçme gibi işlevlerinin yanı sıra saygı gösterme, yüceltme gibi amaçlar için de bir araç olarak kullanılabilir. Bu yüzden postmodern parodiyi sadece eski, benzersiz, özgün üsluplarla alay etme şeklinde algılamak doğru olmayabilir. Bir şeye karşı çıkmanın en etkin yollarından biri onu gülünçleştirmektir. Etki tepki ile doğru orantılıdır ve buna göre postmodern roman da modern romanın sunduğu akılcılığa ve yaşamın ezici, katlanılamaz olgularına karşı bir tepki olarak da düşünülebilir; “Sanatçılar çağlarının şiddet saçmalığına, denetimsiz ve şiirsel bir saçmalıkla cevap verecekler, kendilerini kirleten toplum ve dünyanın yüzüne tükürecekler, aklın karşısına akılsızlığı, kurulu düzenin karşısına düzensizliği, sözde ciddiyetin karşısına mizahı, sahte ağır başlılığın karşısına skandalı çıkaracaklardı” (İnce, 1975:4). Parodi denilen teknikle sanatçılar, eskinin vurguladığı, önemsediği yenilik, bireye özgülük ve benzersizlik gibi değerlerin sanat metninden çıktığını savunur. Ancak, sırf o eski metinlerin bir kez daha işlenmesi bile onlar yoluyla kendini var etmeyi başaran yeni metni değerli kılmaya yetecektir. Kısacası alay edilecek bir metin olmasaydı, alay etmenin kendisi de var olamayacaktı. Parodi tezat bir şekilde bu çift yönlü göndermelere sahiptir.

Foster’a göre; “pastiş, yeni-muhafazakar postmodernizmin resmi göstereni” (1985:127) olarak sunulur, çünkü “geçmişle ilgili devamlılığı kırarak bağlamı göz ardı eder ve sanat biçimleri ile üretim tarzlarını belirler” (1985:16). Oysa postmodern parodi atıfta bulunduğu eski metinlerin bağlamını göz ardı edemez, bunun yerine onların değiştiğini ve bu yüzden de onların oluşturduğu değerlerin de yok olduğunu göstermeye çalışır. Artık zaman, mekan değişmiştir ve insan da aynı algıya, gerçekliğe ve

değerlere sahip olamaz. Parodi, bir tür moda etkisi yaratır ve modernist metinlerin sunduğunu, modası geçmiş olarak damgalar. Ancak tıpkı moda gibi, eski formlara sürekli yeniden dönüşler yapar. Postmodern parodi, doğru ya da yanlış, değerli ya da değersiz, ahlaki ya da gayrı ahlaki gibi ayrımlar yapmanın aracı değildir. Sadece bir şeyi kendisine yapıştırılmış etiketlerinden ayırarak, etiketlerin içini boşaltır ve okurun kendine göre bir etiket yapıştırmasını sağlar. Bu sayede okur, metnin anlamsal üretiminde merkezi bir konuma yükselir. Sakallı, metinlerarası ilişki kurmanın “salt metinlerle sınırlandırılamayacağını” ve “metin-okur arasında gerçekleşeceğini” söyler. Bu açıdan, postmodern metnin içinde okurun rolünü şöyle belirler; “Yazınsal yapıtların okurca etkin ve anlam üretimi ile benimsenişi, yorumlanışı, alımlanışı yazınsal yapıtın ufku, okurun öznel dünyası, kültürel dizgenin bütüncül yapısı tarafından belirlenir. Bir metnin ya da metinler arasındaki değişimlerin, dönüşümlerin tek referans kaynağı sadece başka bir metnin yapısı, etkisi değil, aynı zamanda ‘okurun anlam üretme etkinliğini belirleyen tarihsel gelişmelerdir” (2006:169).

Postmodern ironi ise metinlerarası ilişki kurarak metinlerin akademik ciddiyet ortamından çıkarılmasını sağlar. İnsanların dikkatini söylemlerin ve bağlamların oluşturduğu değerler dizgesine yöneltir. Ancak, biçimsel ve dilsel bazı değişikliklerin yapılması yoluyla ironi eski anlam dizgelerinin yerine yenilerini koyabilir. Sakallı, anlamlandırma sürecinde biçimin önemini şöyle belirler: “İnsanlar arasında ya da diller, düşünceler, ideolojiler arasında sürekli bir söyleşim vardır. Söyleşim, salt olarak bulunan dil veya söylem düzeyinde gerçekleşmez, biçem düzeyinde de gerçekleşir” (2006:164). Postmodern ironi, pek çok biçimi içine alarak, biçimle edebi üretim ilişkilerini irdeler. Postmodern bakış açısı olan öznelliği, farklılığı, değişkenliği göstermek açısından öncül metinlerle etkileşerek kurulu olanı yıkma amacını taşır. Genellemeler, kökleşmiş doğrular, kurulu değerler ironi kullanımı ile yeniden değerlendirmeye tabi tutulur. Parodi de bu aşamada işin içine katılır ve ironiyi de kullanarak geçmiş olanın şimdiki anda yeniden üretilmesini sağlamaya yönelir.

İster pastiş, ister ironi isterse parodi olsun, hepsi de günümüz kültüründe de varlığı sürdüren pek çok unsuru değiştirme ve yerine daha çağcıl, daha popüler, daha tüketimle özdeşleşen unsurları yerleştirme işlevi görür. Bu amaç ve işlev postmodern sanatın yeni tasarısı haline gelmiştir. Oktay’a göre, “Postmodern sanat, hiyerarşilerin varlığını ve geçerliğini ilga ederek, tarihsel avangardın putkırıcı olduğu kadar, özgürleşimci (emancipatory) ve demokratikleştirici de olan tüm içerimlerini (implication) yansılama (parodie) ve benzekleme (pastiche) formlarına dörnüştürerek, bu mirası bir alıntı yığınına indirgiyor ve metalaştırıyor” (2000:13). Postmodern parodi ve pastiş hem ironik hem de eleştireldir. Temel hedef olarak geçmişle ilgili metinlerin gerçekliği temsil sorununda kökleşmiş olanın “zehrini” akıtmak ve onu “tarafsızlaştırmak” gibi görünmektedir. Bu yüzden hem yıkıcı bir eleştirelliğe hem de yapıcı bir üretkenliğe sahiptir. Gerçeklik temsilinin sınırlarını da sınırsızlığını da gösterebilir.

Bir edebi metinde geçen her bir sözcüğün okurun zihnine düşen bir imge atomu gibi algılanması gerekir. Hem gözle, hem kulakla iletişim kurarak zihnimizin biriktirdiği sayısız görsel-işitsel hazine ile

öznel ve kültürel hücrelerden oluşan toplu bir dokuya dönüşür. Yazarın sunduğu şey, metin aracılığı ile bu dokunun hücrelerini eksiltmek, çoğaltmak ya da onların yapısında değişikliğe gitmek şeklinde tanımlanabilir. Ancak ne eski tümüyle yok olur ne de yeni tümüyle yenidir. Yeni olan sadece bileşkenin yeniliğidir ve her eski imge yeniyle etkileşimi içinde yeniden kurulur. Postmodern parodi işte bu sürekli yenilenen imgesel dokuyu oluşturur ve bunu yapmak için eski metinleri aracı olarak kullanır. Burgin’e göre, “artık sanatı diğer temsil biçimlerinden ve kurumlarından bağımsız, özellikle kitlesel medyadan ayrı” (1986a:204) düşünemeyiz. Tıpkı bir edebi metnin zihnimizde oluşturduğu yeni imsel dokuya benzer şekilde, bizim bu dokumuzun yapısını diğer görsel, işitsel malzemeler ve diğer popüler sanat etkinlikleri belirler. Lucy, edebiyatta kullanılan imgeyi şu şekilde ayırır:

“- derin bir gerçekliğin yansıması olarak imge - derin bir gerçekliği değiştiren ve gizleyen imge - derin bir gerçekliğin yokluğunu gizleyen imge

- gerçekliğin hiçbir çeşidiyle ilişkisi olmayan yani kendi kendinin saf simülakrı olan imge” (2003:70).

Parodi, modernistlerin kullandığı imge çeşidi olarak görülen “derin bir gerçekliğin yansıması olarak imgeyi” alaya alır ve gerçekliğin yansıtılamayacağını belirler. Roman, genellikle farklı biçimlerde farklı değerleri, kişileri, zamanları işler ve kimi gerçeklikleri gizler. Bu “gizleyen imge” türü, hem modernist hem de postmodernist romanın ortak bir özelliğidir. “Derin bir gerçekliğin yokluğu” postmodern bir bakış açısını verir ve postmodernistler, modernistlerin, cinsiyet, ırk, etnisite, sınıf gibi derin gerçekliklerin modernist edebiyat tarafından gizlendiğini savlar. Buna dayanarak, herhangi bir gerçekliği temsil etmediğini iddia ettikleri, sırf kendine denk düşen bir imge türünü yarattıklarını söylerler. Lucy’e göre, “Gerçeklik, dil sistemi “içinde” ya da dil sistemine “yönelik” olarak hiçbir zaman mevcut değildir, dolayısıyla da gerçeklik, dil sisteminin “gerçekliği” aktarmak ya da göstermek için çalışan hiçbir bölümü ile özdeş değildir. Sistemde bunun yerine mevcut oaln şey, yalnızca gerçeklik gibi işlev görendir” (2003:50). Kısacası, postmodern romanın herhangi bir gerçeklikle bağlantısı kurulamaz ve bu yüzden sadece kendisinin gösterenidir.

Postmodern romanın kullandığı parodi, pastiş ve ironi eski imgeleri kırarak, yerlerine yeni ve sadece kendi-göstereni şeklindeki imgeleri koyarak, özgünlük, benzersizlik gibi üstün sanatın diğerlerinden daha üstün ya da daha farklı bir etkileme, biçimlendirme, değer üretme özelliğinin olmadığını göstermeye çalışır. Postmodern parodi, pastiş ve ironi bu algıyı kırmaya çalışır ve etki kaynaklarının arasındaki estetik olan-olmayan, üstün-popüler, değerli-değersiz, genel-öznel şeklindeki ayrımı reddeder. Bu özelliği ile postmodern sanatın niteliği de belirlenmiş olur.