• Sonuç bulunamadı

2.2. Modern Dünyanın Görünüm Biçimleri

2.2.1. Ekonomi-Geçim

2.2.1.1. Para

Her edebiyat eserinin bir iletisi, alıcısına ulaĢtırmak istediği bir öğüt, bir hikmet vardır. Bu bazen doğrudan, bazen de metnin bünyesinde bir sembol olarak bulunur. Mustafa Kutlu, hikâyelerinde okurda sadece edebi bir zevk uyandırmaz. O, aynı zamanda bir tezini ortaya koymak için yazmıĢtır. Okuruna ulaĢırken kıssadan hisse yolunu da bir saik olarak alan Kutlu, bu yolda bazı kodlar kullanır. Bu kodlar onun hikâyelerinin düĢünsel altyapısını oluĢturur.

Hikâyelerin büyük bir kısmında ele aldığı toplumsal değiĢim konusunun temel kodlarından biri “para” kavramıdır. Para, değiĢimin insanın pratikte ve iç dünyasında yaĢadığı çöküntünün temel sebebidir. Kutlu‟ya göre “rızk”ın önüne geçen para, köy- kasabalarda, kentlerde yaĢayan insanların cemiyet hayatındaki güven duygusunu temelinden sarsmıĢ, insan iliĢkilerinde geleneksel hayatın öngördüğü dayanıĢma, yardımlaĢma gibi manevi düsturlar yerini menfaate, güvensizliğe bırakmıĢtır. Bu durumu Mustafa Kutlu, bütüncül olarak “ahlakın bozulması”, sırtımızı yasladığımız değerlerin çökmesi, “insanlığın ölmesi” Ģeklinde değerlendirmektedir.

Sovyet Rusya‟nın yıkılıĢı ve II. Dünya SavaĢı‟nın sonuçları dünyadaki dengeleri değiĢtirmiĢtir. O güne kadar kapitalist düĢüncenin karĢısında duran sosyalistler, çarkın aleyhlerine dönmeye baĢlamasıyla akıntıya karĢı direnememiĢler, paranın, maddenin gücüne boyun eğmiĢlerdir. Gönül İşi‟nde yeralan Eşik hikâyesinde Kutlu bir dükkânın ihalesine katılan bir grup gencin konuĢmaları aracılığıyla bu tespitini yapar. Gençlerin amacı dükkânı bir kitapçıya çevirip alttan alta da seminerlerine devam etmektir. Aynı zamanda bu dükkâna bir iĢletme mantığı ile yaklaĢmaları, tezgâhtara bile maaĢ vermeleri “Devrimci olmak her şeyde profesyonel olmak demek ilk kez” yaklaĢımını getirmektedir. Kutlu, devrimci mantığının değiĢtiğini bu cümlelerle verirken yönelttiği diğer bir soru ve sorunun cevabı modern dünyada kapitalizmin bütün düĢünceleri sömürüp içine hapsettiğinin açık bir göstergesidir:

“Peki tekelci kapitalizme yardım eden kitapları da satacağız mı senin bu profesyonel kitabevinde? Tabii, para kazanmak için her şeyi satarız. Maddeten kuvvetli olmak somut koşullardan belki de birincisi.”184

Modern hayatın dayattığı kapitalizm parayı ön plana çıkarmıĢ, insanlığı yücelten manevi değerlerin yerini “para” almıĢtır. Mavi Kuş yolculuğunda otobüsün battığı çukurdan kurtarmak için Koto Bayram‟ın öküzlerinden yardım istenmesi, onun da bunun karĢılığında para talep etmesi Kutlu‟yu “insanlık ölmüş ağa”185düĢüncesine

getirmektedir. Her Ģeyin maddi bir karĢılığı olduğunu savunan kapitalist anlayıĢ girdiği her toplumu değiĢtirmiĢ, bozmuĢ, yozlaĢtırmıĢtır. Koto Bayram‟ın bu tavrı karĢısında diğer kahramanların “ne yapalım, vereceğiz mecbur”,gibi ifadeleri, modernleĢme sürecinde Türk toplumunun çözülüĢünün, dönen çarkın içine ister istemez dâhil oluĢunun sorunsalıdır.

Ya Tahammül Ya Sefer‟de de Ġlhan‟ın Ģahsında iĢlenen para ve idealizim,

Kutlu‟nun paraya bakıĢ açısını vermesi açısından önemlidir.

“Ona hayatta paradan daha değerli şeyler de var demiştim”186

diye baĢlayan hikâyede, Ġlhan bu sözü ismini vermediği, gözleri lacivert mi gri mi olduğunu kestiremediği kızın babasına söyler. Kutlu, bu fikrin artık modern dünyada geçerli olmadığına vurgu yapmak için Ġlhan‟ı yerli film kahramanlarına benzetir.Çünkü bu düĢünceler ona göre sadece yerli filmlerin repliklerinde kalmıĢtır.

Para mefhumu insanı, özellikle daha önce parayla tanıĢmamıĢ, onun tadını almamıĢ kasaba insanını değiĢtirmiĢtir. Müslümanlıkta esas olan güven, yardımlaĢma, paylaĢma gibi düsturlar kaybolmuĢ, yerini güvensizlik, cimrilik, ve yalnızlık almıĢtır. Artık “Komşusu açken kendi tok yatan bizden değildir” hadisine binaen temellenen kültür ve geleneğin temel taĢları oynamıĢtır. KomĢunun komĢuya borç para vermekten imtina etmesi, güvensizlik banka ve kredili borç alma durumunu arttırmıĢtır. Bu

Böyledir‟de manifaturacı üzerinden bu durum örneklendirilmektedir. KomĢunun

184

Kutlu, Gönül ĠĢi, s.103.

185 Kutlu, Mavi KuĢ, s.10

komĢuyu evine davet etmesine bile “Borç isteyecek başka neye gelir ki?.. Ne demeli…

Yok…Para nerde…Düpedüz yalan söyleyeceğiz…” “Haydaaa…Bu herif adamı yemeğe davet etmezdi ya… Bu işin içinde bir iş var…” Ģeklinde yorumlar. Para yığmakla

meĢgul olan Rafet Efendi‟nin namazı bile para düĢüncesinden dolayı fesada girer:

“ …Paran var mı derdin var arkadaş. Yesen yedi derler, yemesen sakladı derler. Velhasıl efendi haklı. En iyisi fukaralık… Rafet Efendi benim bildiğim ikindi namazı sekiz rekât idi, sen galiba on sekize çıkardın.”187Süleyman‟ın bağdan topladığı taze armut sepetini “Sepeti çıkarsak mı ortaya? Çıkarsak o saat dibine darı ekerler…

Vermesek vermedi derler… oooof… of…”188

diyerek ortaya çıkarıp paylaĢmaya korkması çözülen değerlerin bir göstergesidir. Hikâyenin sonunda manifaturacının kimseyle paylaĢmaya razı olmadığı armutu kendisinin de yemesi nasip olmaması Kutlu‟nun dünya algısının temelini oluĢturan tasavvufi zemindir.

Para ile beraber oluĢan diğer iki unsur banka ve kredi kartlarıdır. Bu unsurlar Kutlu‟nun dünyasının Ģeytan üçgenidir. Bu üçgenin en tepe noktasında ise kapitalist sistem durmaktadır. Chef‟te Hüseyin Hüsnü ġen, avukat ve medyacı arkadaĢının gittikleri bir barda yaptığı konuĢmalarda Hüseyin Hüsnü‟nün ağzından yazar, para, kredi ve kapitalizm kavramlarına bakıĢını Ģöyle özetler:

“Paraya kırallar hükmeder, yani devlet. Krediye ise banka. Para, siyasi bir uylaşımdır; kredi ise iktisadi bir dolaşım. Uylaşmak, yani saymaca bir şeyi benimsetmek için yapılan anlaşma iradi bir eylemdir, buna direnebilirsiniz. Lâkin kredi karşısında çareniz yoktur… Krediye hükmeden paraya, paraya hükmeden devlete, devlete hükmeden topluma hükmeder.”189

Bu cümlelerden sonra kredi ile ilgili Ģu açıklamaları yapar:

“Kredi medeni bir mekanizma. Tarihçiler medeniyeti şehir hayatı ve okur-yazarlık olarak tarif ederler. Bakınız tuhaftır ki her ikisi de kredisiz var olmaz. İmparatorluklar,

187

Kutlu, Bu Böyledir, s.51.

188 A.e., s.49. 189 Kutlu, Chef, s.24.

dinin ve siyasi iradenin kredi mekanizmasını az-çok yönlendirebildiği toplum sistemleridir. Kapitalizmin diğer medeni sistemlerden farkı, kredinin devlete ve topluma söz geçirmesidir. Finansörler kapitalist sistemin gerçek kırallarıdır. Soytarı kırallar.”

Görüldüğü üzere kapitalist sistem devlet ve para iliĢkisinde dengeleri bozmuĢtur. Sanayi Devrimi ile çok uluslu devletler giderek ortaya çıkmaya baĢlamıĢ, imparatorluklar yerini kendi bağımsızlık mücadelesine girmiĢ olan irili ufaklı devletlere bırakmıĢtır. AB, NATO, ĠMF gibi uluslarası kuruluĢlar, az geliĢmiĢ ya da geliĢmekte olan ülkelerin, ekonomilerini ayakta tutabilmek için baĢvurdukları menba olmuĢtur. Bu geçici pansuman tedbirler sonucunda kredi alandevletler, Kutlu‟nun deyimiyle

“kapitalizmin gerçek kıralları olan finansörler”e borçlanmıĢlardır. Böylece devlet

krediye değil, kredi devlete ve topluma hükmeder hâle gelmiĢtir.

Kredinin topluma ve devlete hükmetmesinin önüne geçmek için yazar yine Hüseyin Hüsnü ġen‟in aracılığıyla Ģu tekliflerde bulunur:

“-Peki bu kırallığa kafa tutlabilir mi? -Tutulabilir.

-Nasıl?

-Toplumun kültür düzeyini yükselterek. Yani kendine ve başka toplumlara bakışını, dünyayı ve hayatı yorumlayışını derinleştirerek.” 190

24

Kutlu‟nun ifade ettiği “derinleşme” kavramı köklü bir medeniyetin içinden gelip batılı olma hevesiyle özünü, değerlerini yitirerek kapitalist çarkın içine dâhil olan Türk toplumunun tekrar bir bilinçlenme evresine girmesi, Cemil Meriç‟ten alıntıyla

bankaya mabed, paraya mabud olarak bakmayı bırakıp yüzünü aslolana, ulvî olana

çevirmesi olarak karĢılık bulmaktadır.